KOD ADI: SİMURG

By bukimdirloo2

1.9M 113K 29.3K

TAMAMLANDI. (Düzenleniyor.) Vatanı için kendini feda edecek bir kız düşünün. Karaca Yavuz. Bir de; Mardin'in... More

1.Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9. Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13. Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23.Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30. Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
71.Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
77. Bölüm
78. Bölüm Final

Özel Bölüm

10.5K 623 184
By bukimdirloo2

Kapıyı açarak odama girdiğimde sert bir nefes verdim. Yeni timimde olan askerler çok yoruyordu.

"Eğitimin daha yarısına gelemeden adamlar yere serildi. Yahu bir de, hayvan pazarlığı yapar gibi,  'Komutanım elli tur koşu yeterli yüz yirmi fazla." sinirle sustuğumda masaya yaslanmış Azat gülerek beni dinliyordu.

Yorgun bedenimle ona doğru ilerledim ve kolarımı etrafına dolayarak kafamı omzuna yasladım. On beş dakika sonra tekrar eğitime gidecektim. O koca adamları birer Hulk yapacaktım.

Aslanın yavrularıda aslandır.

"Ben bir bakarım onlara düzelirler güzelim, sen yorma kendini."  kaşlarımı kaldırarak ona baktım. "Sen askerlerimi tehdit mi ediyorsun?"

Yüzünde masum bir gülümsemeyle sol eli belimi tutarak kendine daha fazla çekti. Bedenlerimiz birbirine yapıştığında bakışlarını saniyelik dudaklarıma değdirdi.

"Tehdit değil yavrum, selam vereceğim. Hem yormasınlar seni akşam seninle çok işimiz var." Gülümsedim, yüzlerimiz arasında santimler varken duraksadım. Elimi kaldırarak omzunun üstündeki uzun saç telini elime aldım.

Bir kaç adım gerileyip gözlerimi kısarak elimdeki uzun saç teline baktım. "Ha bu nedur?" elimdeki saçı uzatarak inceledim, kahverengi bir saç teliydi.

Bensiz nerelere gittin Azat?

"Konaktaydım, annemin saçı düşmüştür."

Rahat bir tavırla konuşan Azat'a gözlerimi kısarak baktım. Yalan söylediği zaman yanak içlerini ısırırdı.

Elimdeki saç telini masanın üzerindeki küçük beyaz kağıdın içine koyarak katladım ve cebime koydum,
tabikide güveniyorum aşkım.

Saçı sakladığını hiç belli etmedin şuan.

Kapı tıklandığında omzumun üzerinden kapıya döndüm, "Efendim?"

"Komutanım eğitim başlamak üzere. Haber ver demiştiniz?" kapının önünden gelen nöbetçi askerin sesiyle derin bir nefes verdim.

"Tamam." diyerek Azat'a döndüm ve ensesinden tutarak dudaklarımızı birleştirdim. Ne var canım? Kocamı öpüyorum sonuçta.

Dudaklarından ayrıldığımda nefes nefese kalmıştı. "Kaç gündür açsın Azat? Dudağımı yedin resmen." hafif sinirle söylediklerime güldü ve anlımdan öperek daha sıkı sarıldı.

"Senin dudaklarına her zaman açım Karaca'm." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Biliyorum çok iyiyim!"

Bir süre daha konuşmuştuk. Ardından geç kalmamak için odadan çıkmış Azat'ı gönderdikten sonra eğitim alanına geçmiştim.

Gizli görevden hemen sonra Mardin'de başka bir tugaya verilmiştim. Göktuğ timine ne kadar tekrar dönmek istesemde olmuyordu.

Neden olmadığıysa belirsiz.

Eğitim alanında siyah rambo aletlerle bekleyen time ilerledim. Hepsinde güzel bir yetenek, bir cevher var ama uzun zamandır sahalara çıkmadıkları için hamlamışlardı.

Önlerinde durduğumda dik durmalarına rağmen duruşlarını düzeltmişlerdi. Biraz ileride Özgür yüzbaşı ve birliğine baktım. Disiplinli, bir birliği vardı. Özeniyordum şuan. Bana baktığında başımla bir selam vererek birliğime döndüm.

"Hazır ol!" sesim yankılanırken dişlerimi sıktım.

"Açın kulaklarınızı dinleyin! Size tek bir kere söyleyeceğim, tekrarı olmayacak!"

"Sizi buraya bu vatanı koruyun diye getiriyoruz. Aylak aylak dolanın diye değil. Ya adam akılı kendinize çeki düzen verirsiniz, ya da ben hepinizi tek tek tek meslek dışı ederim!"

Hepsinin gözlerine baktım endişe ve korku vardı. Tabiki de onları meslek dışı etmek gibi bir saçmalık yapmayacaktım. Biliyorum hepsi buraya alınlarının teriyle gelmişti ama biraz göz korkutmakta zarar yoktu.

"Ya bu saaten sonra kendinize gelir eskisi gibi sağlam bir tim olursunuz yada..." çenemle kapıyı göstererek "Çelenkleri vererek evlerinize postalarım."

Sert bakışlarla hepsine baktım.

"Yere yat!" saniyeler içinde yere yaptıklarında bana doğru elindeki kutuyla gelen askeri bekledim. Yanımda durduğunda selam vererek elindeki kutuyu uzatı ve üstündeki eldivenide vererek uzaklaştı.

Eldiveni sağ elime geçirerek kutuyu açtım ve içindekilere baktım.

Tekrar yerde komut bekleyen time döndüm, "Duvara kadar sürünün ve tekrar başladığınız yere sürünerek gelin." kaşları havalandıklarında gözlerimi kıstım.

Bu kadar kolay olacağını düşünmüyorlardı umarım.

"Başla!" diyerek komut verdim ve bir kaç adım önlerinde kutudan avuçlayarak çıkardığım izmaritleri ve böcekleri yerlere dökerek ilerledim. "Arkanızda tek bir tane izmarit veya böcek kalmayacak! Tek bir tane görürsem onu size tane tane böler yedirtirim."

Abartma istersen Kara.

Tamam abartıyor olabilirim, ama onların iyi bir derse ihtiyacı var.

Yaklaşık 10 dakika sonra duvara yaklaştığımda durdum ve onları izledim üçlü ilerliyorlardı. Takım ruhu hâlâ içlerinde vardı. Gülümsedim, ardından kaşlarımı çatarak izlemeye devam ettim.

Yarım saat içinde duvara geldiklerinde hepsi derin bir nefes verdi ve yere indirdiğim kutuya elerindeki ölmüş böcekleri ve izmaritleri koydular. Tekrar sürünerek başladıkları noktaya dönmeye başladılar. 

Yerdeki kutuyu alarak önlerine geçtim ve tekrar içindekileri dökmeye başladım.

"Komutanım?" diyen Aybars'a döndüm.

"Bir şey mi söyledin asker?" kaşlarımı kaldırarak gözlerinin içine baktığımda yutkundu, "Yok bir şey komutanım." diyerek masum bir gülümsemeyle önüne döndü ve sürünmeye devam ettiler.

Bana değil babama sövün.

"Komutanım." arkamdan gelen ses ile omzumun üzerinden baktım, "Ziyaretçileriniz var komutanım." dediğinde gözlerimi kıstım.

Kim, beni neden görmeye gelsin?

Yerde sürünen birliğe döndüm,
"Buraya yönlendir." dedim ve kalan son izmarit ve böcekleride kutuyu ters çevirerek yere düşmelerini sağladım.

Kutuyu başladıkları yerin biraz daha ilerisine atarak onlara doğru ilerledim.

"Yorgun görünüyorsun çaylak?" kırmızı bir suratla avucunu sıkıyordu. Böceklere fobisi olan iki kişiden biriydi.

"Hayır komutanım." stabil bir ses tonuyla konuştuğunda biraz daha ona baktım ve en arkada kalan Cenk'in yanına doğru adımladım.

"Havalar nasıl Cenk Astsubay?" bir avucunda izmarit bir avucunda ise böcekler vardı ve böcekleri tutuğu avucuna bakmamak için ayrı bir özen gösteriyordu.

Fakat durumu çaylaktan farksızdı her an kusabilirdi.

"İyi komutanım." başımı yavaşça saladım.

Bitiş yerlerine daha çok vardı.

Kutuyu getiren asker elindeki kovayla geldiğinde emir vermemi bekledi.
Tim durmadan devam ediyordu.

"Yol boyu dök ve içinde kalanı bana getir."

Başını salayarak kovadaki çamurlu ve pis kokulu suyu yere dökerek ilerledi. Kısık sesle duyduğum küfür serenatlarını umursamadan bana getirdiği kovayı alarak yürdüm ve Samet'in yanına geldiğimde durdum.

Pis kokuları asla sevmezdi, katlanamazdı. Bunuda yapacaklardı.

Kovada kalan suyu yere dökerek ilerledim su damlaları üzerine geldiğinde yüzünü buruşturup devam etti. Durdum ve yere döktüğüm suyu keserek birden hepsini birliğin üzerine döktüm.

Üzerlerindeki atletler çamur olurken hiç birşey olmamış gibi kovayı askere vererek tekrar onları izledim.

"Burası sizin gündüzleri yatıp, geceleri gezdiğindiniz yerler değil. Siz burada bir çok insanı koruyorsunuz, temsil ediyorsunuz onlara örnek oluyorsunuz!" sert soluklarla sürünmeye devam ediyorlardı.

"Siz misiniz lan bu? Siz mi koruyacaksınız bu ülkeyi? Siz mi şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkacaksınız? Dün yaptığınız soytarılık ne ulan? Ne demek sizden küçük devrelerin yemeğine ilaç katmak?" sustuğumda hepsi yutkundu.

Dün tugayda yemek saatinde, kendilerinden küçük devrelerin yemeklerine ilaç katarak hepsinin kötü bir hâle gelmelerine sebep olmuşlardı. 

Yaptıkları yanlıştı duyduğumda sinirlenmiştim fakat bir diğer sinirlendiğim kısımsa, başka bir komutanın onlara bağırmasına şahit olmaktı.

Bunun kadar gurur kırıcı birşey yoktu. Sırf bu yüzden birliğime üstlerin yanında bağırmazdım, ama gel gör ki onlar bunu istemiyor ve diğer komutanların onlara bağırmasına, aşağılamasına göz yumuyorlardı.

"Bir kişi! Bir kişinin daha yanlışını görürsem topunuzun hayatını karartırım! Adam olacaksınız, eskide kaldı o şımarık hareketleriniz. Olduğunuz yerin ağırlığını taşıyacaksınız. Sizden bahsetiklerinde şaklabanlıklarınız değil başarılarınızla, ne kadar dik ve yıkılmaz durduğunuzla ilgili bahsedecekler!" sesim tugayda yankılanıyordu. Bakışlarım Özgür komutana kaydı.

Hepsi bize bakıyordu. Oyun var tabi bakın. Sinirle dişimi sıktım, başkalarının önünde kendi askerime bağırmak istemiyordum.

Time döndüm "Sizi bir daha böyle görmeyeceğim." tek tek hepsine baktım, durmuş bana bakıyolardı.

"Anladınız mı?"

"Anlaşıldı komutanım!" başımı yavaş yavaş saladım.

Umarım, umarım bu sefer anlamışsınızdır.

"Abi, koskoca mazi canlandı gözlerimin önünde." arkamdan gelen ses ile askerlerim arkama baksada dönmedim.

"Devam! Tek bir izmarit, tek bir böcek bulursam..." durdum dudaklarımı birbirine bastırdığımda hepsi kafa salamış ve devam etmişlerdi. İyi bari, ne demek istediğimi anlıyorlardı.

Omzumun üstünden arkaya baktığımda gördüğüm bedenler ile tebessüm ettim. Onlarıda bu yolardan geçirmiştim. Şimdi karşımda hepsi dağ gibi duruyordu.

Sıraya girdiler ve Hasan bir adım öne çıktı "Göktuğ timi iki asteğmen, iki teğmen, bir üsteğmen ve bir kıdemli üsteğmenle emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım." gururla onlara baktım. Ben buralara getirmiştim kerataları.

Ben yaptım.

"Rahat, bankalara gidin asker geliyorum."

"Emredersiniz komutanım." demiş ve gülerek bankalara ilerlemişlerdi.

Yüzümdeki gülümsemeyi sildim ve tekrar birliğe döndüm.

"Bitene kadar durmak yok. Hepinizi izliyorum, kaytaran olursa camdan aşağı sarkıtırım sizi." dedim ve konuşmalarına fırsat vermeden banklara doğru ilerledim.

İki bankı karşılıklı koymuş yana da bir tane koymuş beni izliyorlardı.

Yanlarına yaklaştığında ilk ayağa kalkıp sarılan Gökhan olmuştu. "Ulan seni özleyeceğimi tahmin etmezdim Gökhan." diyerek sarılışına karşılık verdim.

"Hint kumaşıyım canım ben zor bulunurum." diyerek ayrıldığında güldüm.

"Biz keten kumaş seviyoruz Gökhan." diyen Kürşat ile hepimiz gülmeye başladık. Hepsiyle sarıldıktan sonra oturmuş muhabet ederek birliğe bakıyordum.

"Sen niye bu kadar sinirlisin? Ne yaptılarda sinirlendin bu kadar?" Haydar Abi kaşlarını çatmış bir bana bir birliğe bakıyordu.

Başımı eğdim ve derin bir nefes aldım, "Abi gerçekten çok yoruyorlar. Uzun zaman sizinle profesyonel hâle geldik, birden böyle bir timin başına verilince zorlanmaya başladım." iç çekerek tekrar birliğe döndüm. Bitirmelerine çok az bir mesafe kalmıştı

"Kim derdi bu zamanları özleyeceğimizi? Bana tekrar eskisi gibi cezalar verse Karaca'm, ben sesimi çıkarmam valahi." diyen Ceyhun Abi ile gülmeye başladım.

Elimle ileriyi işaret ederek, "Çok özlediysen geç kardeş." dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı.
"Aslında geçerdimde şimdi kızın yanına gidicem üstüm kirlenmesin." dediğinde kaşlarımı kaldırarak güldüm.

Evet, Ceyhun Abimde bize yenge yapmıştı, hemde öğretmen bir yenge.

"Ee iyi madem, eğer canın isterse falan gel eskileri yad ederiz abicim."

Sohbet etmeye devam ederken karşımda duran birliğe baktım.

Hamza bir adım öne çıktı ve elindeki kutuyu göstererek, "Komutanım biti.
Tekrar tekrar kontrol ettik, hiç bir yerde birşey kalmadı." dediğinde üzerlerine baktım. Kötü haldeydiler ama dik duruyorlardı.

Dediklerimi unutmamışlar en azından.

Başımı saladım, "Kutuyu çöpün yanına indir. Bugünlük bu kadar yarın devam edeceğiz." aynı anda derin bir nefes verdiklerinde kaşlarım havalandı.

Çok zor şeyler de yaptırmamıştım oysaki.

"Gidin üzerlerinizi değiştirin, bugün söylediklerimi düşünün. Yada gelin eski timimle tanışın? Karar sizini." diyerek incelemeye devam ettim hepsi birbirine baktı ve kıyafetlerini önemsemeden tam yanımıza dizildiler.

Oturmaları için başımı saladığımda hiç düşünmeden yere oturdular.

"Oğlum bir bank getirseniz,  hastalanınca uğraşalım mı?" dediğimde  tekrar bana döndüler.

"Komutanım üzerimiz kirli zaten, bankı kirletmeyelim." Mustafa'nın söylediklerini onayladıklarında başımı saladım.

Kendileri bilir. Ben annelik görevimi yaptım.

"Tanışalım bakalım. Ben Karaca komutanımın eski timinde en çok sevdiği, gözde, narin askeriyim. Elime kıymık batsa hepsi ağlayaca-" kafasına yediği darbe ile susan Gökhan elini kafasına koydu ve yanındaki Hasan'a döndü.

"Kıymık değildir o kardeşim, başka bir şeydir, kıymık olsa duramazsın." dediğinde hepsi sırıtı.

"Hasan abi senin kıymık anlayışını Kürşat şey eder sen ona söyle." diyerek Kürşatı araya katğında güldüm.

"Gökhan" diye adını uzatarak söyledi Kürşat ve yanımda dikleşerek ona yaklaştı, "Seni ibret olsun diye kıymıkla tanıştırır burada amuda kaldırır..." sustu ve bana bakarak tekrar döndü "Anladın abicim."

Birliğe döndüğümde gülmemek için kendilerini tutuklarını gördüm. Sizinlede inşallah böyle olacağız aslanlarım.

Hepsi tanıştığında konu bana ve Azat'a gelmişti.

"Komutanım çocuk ne zaman?" diyen Sinan ile Dursun'la olan konuşmamızı önemsemeden bakışlarımı ona çevirdim.

"Ha sen eceline mi susadun çağam?" Dursun benim söyleyeceklerimi önce davranarak söylediğinde gözlerimi kıstım.

"Ulan gerizekalı Sinan, resmi nikah tek var düğün daha olmadı. Ne çocuğu pakize suratlı." birlikteki askerler kendini tutmadan gülmeye başlamıştı.

Azat ile bir ay önce resmi nikah kıymış şimdi ise bir kaç hafta sonra olacak düğünü bekliyorduk.

Görende babası evleniyor zaneder. Sen evleniyorsun Kara! Ne bu rahatlık?

Babam rahat benim.

                           
                                  🖤

Çıkış saatim geldiğinde tugaydan çıkmış kapıda brkleyen Azat'ın arabasına binmiştim.

"Hoş geldin yavrum."

"Hoş buldum." diyerek ona döndüm yaklaşarak anlıma uzun bir öpücük kondurmuştu.

Arabayı çalıştırdığında oturduğum yerde biraz dönerek Azat'a baktım. "Çok özledim be seni." sırıtarak bana döndü ve göz kırptı.

"Vardır öyle etkilerim. Herkes özlediğini söyler." kaşlarım havalandı ve küçük bir tebessüm ettim.

Kim senin kuyeuğunu kaldırdı kedicik.

"Çetele ver bana Azat ağa. Kimiş onu diyen, anlından karışlarım valahi." dediğimde arabanın içini kahkahası doldurmuştu.

"Sen herkese bedelsin ya yavrum. Senden başka kimse beni özleyebilir?" alayla söylediklerine göz devrdim ve camdan dışarı baktım.

Bekle sen bekle.

Yol boyu benimle uğraşan Azat'ı umursamadan geldiğimiz evin önünde onu beklemeden indim.

İki hafta sonra burası benim evim olacaktı. Tabikide Mahmut babam bu evi benim üzerime yapmıştı.

Babam diye söylemiyorum beni çok sever.

Evin geniş bir bahçesi vardı duvarlar ne çok yüksek, nede çok alçaktı. Ev iki katlı gri renkli ve oldukça geniş bir evdi.

Kapıya gittiğimde Azat'ı bekledim. Ev ne kadar benim olsada anahtarlar ondaydı.

"Yavrum şaka yaptım ya niye hemen trip atıyorsun." diyerek yaklaştığında kapıya döndüm, "Kapıyı aç ve çekil evimden köle." diyerek elimi ona doğru saladım.

Kaşları havalandı şaşkınlıkla baktı, "Sen yine Muhteşem Yüzyıl mı izliyorsun?" dediğinde başımı onaylayarak saladım ve gülümsedim.

Başını gülerek iki yana saladı ve kapıyı açarak geçmem için kenara çekildi. Evin içerisine iki adım atmışken kapı kapandı ve bir anda Azat belimden tutarak beni duvara yasladı.

Kafamı hafif kaldırarak ona baktığımda yüzündeki yaramaz gülümsemeye baktım.

Oyun istiyor kedicik.

"Evimizde ilk dakikalarımızı verimli mi geçirsek acaba?" dediğinde dudaklarına baktım ve uzanarak dudaklarımızı birleştirdim.

Dudaklarının hareketlenmeye başlamasıyla kolunu enseme koyarak biraz daha üzerime yaslandı. Bir süre daha öpüşmeye devam etmiş ve  kolunun altından çıkarak uzaklaştım. Duvarla bakışan Azat'a gülümsedim.

"Hatırlıyor musun Azat bende bir ara seni sıkıştırıyordum sen kaçıyordun." dedim ve gülmeye başladım. Bana döndü ve alt dudağını dişleyerek bana baktı.

"Şimdi seni yakalarsam, o zaman kork benden." dediğinde kaşlarımı çattım. Üzerime doğru geldiğinde hızla merdivenlerden üst kata koşmaya başladım.

Üst kata koridorun sonundaki odayı gözüme kestirerek o tarafa koştum. Kapıyı açmaya çalıştığımda açılmayan kapıyla alt dudağımı dişleyerek gözlerimi büyütüm.

Merdivenlerin başında bana sırıtarak gelen Azat'a gülümsedim.

Tam karşımda durduğunda kapıdan uzaklaşarak üzerindeki gömleğin yakalarını düzeltim ve elerimi boynunda birleştirdim.

"Anlaşma yapalım bence sevgilim."

"Cık, olmaz." dediğinde sırıtım.

Sen şimdi naneyi yemedin mi Karaca.

"Sana, seni yakalarsam kork benden demiştim yavrum." geriye doğru adımladığımızda sırtım kapıyla buluştu.

Bir dakika sonra kapıyı açan Azat beklemeden benide içeriye sokarak öpmeye başlamıştı.

Dudaklarımı ısırıyor ardından emiyordu. Uzun süren öpücükten sonra nefes nefese ayrıldığımızda gülümseyerek gözlerine baktım.

"İyi ki seninle karşılaşmışım." dediğimde gülümsedi ve burnunu burnuma sürterek ayrıldı.

"En güzel karşılaşmamsın güzel kadın."



                                🖤


Yazdım ayol sonunda.

Şu günlerde biraz moral olur diye yazıp bitirdim. Yoksa bu bölümü bir iki yıl daha yazardım.

Bölüm nasıldı? Umarım beklentilerinizi karşılamıştır?

Ne zaman Azat ağa gibi biri hayatıma giriş yapıcak merakla bekliyorum.

Oy ve yorumlar yaptığınızı düşünüyorum ama emin değilim🤔
Sksmhsöshsk

Şaka maka, kafa dağıtmak için yazdığım bir kitaptı bu kadar sevileceğini bilmezdim. Karaca'm ve Azat'ımın da hikayeleri burda bitiyor be. Elimde büyüdü keratalar.

Simurg 1 milyona aşkın okunmaya ulaşmış, sizleri çok seviyorum. İyiki varsınız, en güzel iyikilerim.

Kendinize dikkat edin simurg'larım. Sizleri öpüyor ve kaçıyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 80.9K 39
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar Serinin 1, 2...
223K 11.7K 44
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
235K 10.2K 34
Kocam, bin adamın bir kurşunuyla öldürüldü. Ben ise, bin kurşunla tek bir kişiyi öldüreceğim. "AKSİYONUN EN ÇARPICI SERİSİ" Kocası, bir suikastte öl...
3.2K 366 42
+90**: Biliyor musun Onur senden nefret etmek istiyorum [İletilmedi] +90**: Dediğim gibi, sadece istiyorum [İletilmedi] +90**: Ama içimde sana karş...