Autumn (DADDY)

By Moooonnnight

438K 6.7K 963

UYARI!! Arada yaş farkı çok ve 18+ sahneler var. Rahatsız olacaklar okumasın. TAMAMLANDI!. ~ Sanırım gözleri... More

~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~27~ FİNAL~
~Duyuru~#1
~Duyuru~#2

~12~

14.4K 271 17
By Moooonnnight

Henry Cavill

Eve yaklaştıkça içimde bir rahatsızlık büyüyordu. Ama çabucak koşup küçüğüme sarılmak istiyordum. Saat 2di, çok geç oldu biliyorum. Ama çıkamadım işte. Yarın mutlaka onunla zaman geçirip gönlünü almam gerek. Bahçeye girdiğimde evin ışıklarının kapalı olması, daha da endişe etmeme neden oldu. Işıkları hep açık bırakırdı korktuğu için, evin tüm ışıkları kapalıydı. Hızlı adımlarla eve girdim. Işığı açıp ilk Kal'ı gördüm.

-Küçüğüm! - evden hiç bir ses gelmiyordu. İçimdeki endişe artıyordu. Merdivenlere yöneldiğimde yanlış görmüşmüyüm diye salonun sehpasına döndüm. İstemsizce ayaklarım oraya götürdü beni. Sehpanın üstünde erimiş mumlar, şarap, atıştırmalıklar, yemekler vardı. Artık endişem korkuya dönüşmüştü. Yukarıya koşup odaya girdim. Hiç kimse yoktu, banyoya geçtiğimde ora da boştu.

-Hayır olamaz.. - pandalara baktığımda biri yoktu. Sonra yatağn üstündeki elbise ve iç çamaşırı görüş açıma girdi. - yine kaypettim. - küçüğüm yine benim için hazırlanmıştı.

Beni bırakması aklıma gelince gözlerimin dolmasına engel olamadım. Olamaz, onsuz olamaz, olamam..
Telefonu hemen çıkarıp aramaya başladım ama kapamıştı. Hep böyle yapar, beni görmek, duymak istemediğinde telefonunu kapatır. Büyük ihtimal ablasının evindeydi ama şimdi çok geç, gidemezdim.

Neden onu bu kadar kırıyordum? Neden bu kadar dikkatsizdim? Belki de bu kadar yaş farkımız olduğu için böyle oluyordu. Hayır, yaş farkılık değil, hepsi benim aptallığım, benim gerizekalılığım. Kendimi nasıl affetircem ki? Bilmiyordum.

Bizim için hazırladığı sehpanın yanına gidip yere oturdum. Her şeyi kendi hazırlamıştı. Her birinde emeği vardı. Benim için yapmıştı, benim küçüğüm. Ama ben hepsini mahvettim. Kendime nefret ediyorum. Bu kadar yaşım var ama, bir aşka bile sahip çıkamıyorum. Ya benden giderse, ya bir daha görmek istemezse? Ben napıcaktım? Ona, kokusuna, sesine, gülüşüne o kadar alışmıştım ki, ya sıcaklığını ellerimden alırsa, bir daha göremezsem ben yaşayamazdım. Kal da sanki yanlış yaptığımı anlamış gibi yanımdan kalkıp mutfaktaki yastığına gitti. Şarapı açıp yudumlamağa başladım.

-Özür dilerim, aptallığım için özür dilerim - gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Küçüğümün küçücük kalbini kırmıştım. Onun saf sevgisine layık değildim. Benim kadınım olmak istemişti ama, ikince kez ona sahip çıkamadım. Nasıl bir aptaldım böyle. Nasıl düşünemedim ki. Ellerimden kayıp gidiyordu. Ve bunun sebepi bendim..

Bazen olur ya, insan biriyle karşılaştığında kalbinde şimdiye dek yaşamadığı, hiss etmediği hisleri yaşar. Onu ilk restoranda gördüğümde içimde baş kaldıran hislerimle anlamıştım benimle yaşlanmasını istediğim kadının o olduğunu. Yanılmadım da. Her gülüşünde, göz yaşlarında, sıcacık kucağında, onun her zerresinde kendimi buldum. Ona akmaya başladım. Dudaklarından öpmek bile bana dünyanın en güzel tatlısını tadıyorum gibi geliyor. Kokusu, ferahlatıcı çilek kokusu gibiydi, bağımlılık yapıyordu, tüm hüznüm, kaygım uçup gidiyor, yerini kocaman bir huzura bırakıyordu. Ben iğrenç insanım. Artık bitirmiş olduğum şarap şişesine dalgın dalgın bakıyor, gülümsediğinde kısılan gözlerini aklıma getiriyordu. Zaten hiç çıkmadılar ki. Orda öylece kaldım sabaha kadar. Gözüme düşen günün ilk işıklarıyla yerimden kalktım. Başım dönmeye başladı, yimek yimeyi hiç canım çekmiyordu, onsuz yiyemezdim zaten. Hayatımda her şey o varken güzeldi zaten. Ondan önce nasıl yaşamışım, hiç aklım almıyor.
Yerimden zorla da olsa kalktım. Üstüm başım kötü durumdaydı. Böyle karışısına çıkmak istemezdim.

Duş alıp üstümü giydim. Telefonuma gelen çağrıyla hemen elime aldım. Ama o deyildi.

-Efendim.

-Nasılsın? Fotoğraflarınız tüm sosyal medyada, sana da sevgilisine ihanet etmiş ünlü ismini vermişler - derince nefes üfledim. O haberleri küçüğüm de görmüştür.
- ordamısın?

-Fiziken evet.

-Yengemi üzdün dimi?

-Ben aptalın tekiyim.

-Anlıyorum.

-Emo. Kendimi nasıl affetdire bilirim bilmiyorum, kafam sanki donmuş gibi, korkuyorum. Gitmesinden korkuyorum.

-Kendin ol, her şeyi en küçük kırıntısına kadar anlat. Saklama abi, kadınlar onlardan bir şeylerin saklanmasını sevmezler. Behane de uydurma, hepsini gerçikliğiyle anlat.

-Tabi beni dinlemek isterse.

-Artık o yüzden yapa bileceğim bir şey yok. Kısa zamanda yengeyle tanıştır bizi tamam mı, söz veriyorum senin tüm iyiliklerinden konuşacam. - bu kıkırtamama sebep olsa da, hala da nasıl olacak bilmiyorum.

-Tamam hadi, görüşürüz.

Saat 10a geliyordu, çok erkendi. Derste olduğunu biliyorum, ama şimdi gidip de tüm dersini bozarsam daha çok sinirlenir. Son dersine giderim en iyisi. Ona kadar zaten yönetmenle görüşmem vardı, çıkan haberlerin de kaldırılmasını isteye bilirdim.

İşlerimi bitirdikte saat 4ü 10 geçiyordum. Kampüsün önündeydim. Saat 5de biticekti dersi ama, daha fazla beklemeye güçüm kalmamıştı. Bakışını bile özlemiştim. Bizim aramızda yaranan bu çekim normal değildi biliyorum, ama bu bana kabuldu. Bahçeye geldiğimde etrafta bir kaç öğrenci vardı, bakmalarını takmadım bile. Telefonumu açıp küçüğümü aradım. Meşgule atdı. Artık kalbim yerinden çıkacakmış gibi hiss ediyordum, sanki milyonlarca kilometre uzakta ve ona ulaşamıyorum. Bu yüzden kabaca olsa bile bir mesaj attım.

:Bahçedeyim, gelmezsen sınıfına kadar gelip alırım seni. Bekliyorum.

Anca böyle dersem geleceğini biliyorum. Bir kaç dakika geçmişti. Merdivenlerden inen küçüğümün yüzü görüş açıma girdiğimde kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızlandı. O bana ergenmişim gibi, gençmişim gibi hiss ettiriyordu. Ama bana aşkla bakan o güzel gözleri şimdi sinirle bakıyordu. Göz altlarının morlukları ve gözlerinin şişkinliğiyle onun da uyumadığını ve ağladığını anladım. Böyle durumu ona yaşattığım için kendime bir kez daha nefret ettim.

-Sen beni bi de tehdit mi ediyorsun?
- sinirle çıkan sesine rağmen onu kucaklayıp göğsüme sokmak, kokusunu içime çekmek istemiştim.

-Küçüğüm - kollarımı açıp bir addım atacakken benden uzaklaştı. Daha fazla uzaklaşmaması için başka şey yapmadım, yalnızca kollarım yeniden yanıma düşmüşlerdi. - biraz, konuşa bilir miyiz?

-Seni görmek ve duymak istemiyorum, dersim var - yüzünü dönüp gidecekken kolundan tutdum, hemen bana dönüp sinirle bakan gözleriyle kolunu sertçe çekti.

-Lütfen, küçüğüm, lütfen. Bak bağır, çağır, vur, yık ne istiyorsan yap, senden gelen her şey bana kabul. Ama biraz konuşalım. - o kadar soğuk bakıyordu ki, kalbim bile acıyor ve titriyordu - lütfen biraz zaman ver, konuşalım. Bak ben biliyorum, aptalım, gerizekalıyım, düşüncesizim, sana layık biri değilim. Şuan elimden senle konuşmaktan başka bir şey gelmiyor, sadece özürler dileye bilirim. Başka bir şey yapmaya hakkım da yok. Yalvarıyorum, biraz konuşalım. - gözlerimin dolmasını engelleyemiyor ve elimden bir şeyin gelmediği için kendime kızıyordum. İçimde sadece o güzel kalbinin bana olumlu cevap vermesi için dua ediyordum.

Göğsünde bağladığı kollarıyla birden arkama doğru yürümeye başladı. Kampüsün çıkışana gittiğini gördüğümde daha da hızlanan kalbimle koşar adım gidip arabaya yaklaşınca kapısını açtım. Oturduğunda hızla sürücü koltuğunda yerimi aldım. Kemerini takmadığını gördüğümde kokusunu da ala bilmek ihtimaliyle eğilip kemerini taktım, kafasını yan tarafa dönderdi. Arabayı çalıştırıp kampüsden ayrıldık. Eve gitmeyin iyi olduğunu düşünüyordum, hem de rahat konuşa bilirdik. Bütün yol boyu sessizce dışarıyı izledi. Eve geldiğimizi görünce ilk kaşlarını çattı ama, daha sonra bir şey demeden indi arabadan. Kapıyı açıp geçmesine izin verdim. Kal bizi duyacak mutfaktan koşarak geldi. Miray eğilip onu biraz okşadıktan sonra kalkıp salona geçti. Ben de arkasıyca gidiyordum. Oturmadı ve diğer tarafa - benden oldukca uzağa gitti, elleri hala göğsünde kapalıydı.

-Dinliyorum, ama bahaneler üretirsen dinlemeyeceğim ve çekip gideceğim - soğuk sesi ürpermeme neden oldu.

Ceketimi çıkarıp koltuğa oturdum. Ona taraf dönüp derince nefes aldım, nereden başlayacağımı bilmiyordum ama, bence en iyisi bir yerlerden başlamaktı çünki her an gide bilirdi.

-Ben yalnışlar yaptım, ilişkimizi sarsacak şeyler. Kabul ediyorum, aptalın tekiyim. Çok dikkatsizlik ettim. Özür dilerim. - birden sanki tüm sözler aklımdan uçmuştu öylece gözlerine daldım.

-Bu kadar mı? - haraket etdiğinde.

-Hayır hayır, şey. Miray bak haberler her şeyi büyüte bilir -

-Tabii, zaten haberler yapar her şeyi siz hiçbirçey yapmazsınız. Hepsi montaj de tamam olsun.

-Hayır gerçekler ama, bizim aramızda bir şey yok.

-Beni gerizekalı mı sanıyorsun- hızlıca kafamı olumsuz anlamda salladım - körmüyüm lan ben? - sesini yükseltmesi yerime daha da sinmeme neden oldu. Gerçekten sinirlenince çok korkunctu.
- hediyyelerini görmeyeceğimi mi sandın? Sosyal medya her şeyi paylaşıyor,bilmiyor musun?

-Biliyorum ama düşüncesizce davrandım. Ben senden saklamak için değil, sadece yanlış anlamaman için öyle yaptım. Düşünemedim, sandım ki, küçük bir şey olucak ve bitecek, ben sana ihanet etmem, edemem. Nolursun inan bana, sadece ilişkimize bir şey olmasın diye düşündüm, belki haberin olmazsa yanlış anlamazsın diye düşündüm. Çok yalnış yaptım, saklamamam gerekirdi, ama gerçekten sadece ilişkimizi ve yanlış anlamamanı düşündüm, başka şey yoktu. - tek nefes sıraladığım cümlelerle gözlerim dolmuştu. Öyle bakıyordu ki, içim yanıyordu.

-Peki ilişkimizi koruya bildin mi bari? - işte bu sual tüm cevapı veriyordu, koruyamadım. Kafamı aşağı salıp ellerime baktım.

-Koruyamadım.. - dedim kısıkca.

-Ya ben sana hediyye alma, yemeğe gitme demedim şimdiye kadar, ya zaten demem de, iş gereği yapılası şeyler, benim de iş gereği yemeklerim olup, hediye almam olup. Senin saklaman mahvetti. Ben bilsem ne yapardım ki. Ama ilk önce, eğer ilişkimize değer vermiş olsaydın olay yarada bilecek insanlardan uzak dururdun. - hızlıca ayağa kalkıp kafamı olumsuz anlamda salladı.

-Hayır değer veriyorum.
Veriyorum, sana aşığım, ben sensiz yapamam.

-İnanmamı bekleme - gözleri dolmuş, sesi kısılmıştı.
- peki dün gece?

-Biz yalnız olmayacaktık - kafasını diğer tarafa dönderip sinirli kıkırtama sundu - yemin ederim yalnız olmayacaktık. Sadece yönetmelerin işleri çıktığı için gelemediler, ben çıkmak istedim ama yapamadım. Artık oturmuştuk, öylece bırakamazdım.

-Ama beni bıraka bilirdin. Gerçi ben kimim ki, zaten. Anası babası olmayan, ne olduğu belirsiz bir yabancıyım.

-Yapma, sen benim için her şeysin, yemin ederim yanlış anlaşılmalar olup. Ben bir şey yapmadım. Biz yalnız olmayacaktık, gelmediler işte, yalnız olucağımızı bilirsem gitmezdim, çok adam olucak diye düşündüm, biraz oturup hemen kalkıp sana gelerim diye düşünmüştüm. Yemin ederim gerçeği söylüyorum. Sen yalnış anlama diye hediyyeyi sakladım, gitmeyecektim zorladılar, iş gereği, ben de bir şey diyemedim, giderken de eliboş gidemezdim, onun için bir şeyler aldım. Yemin ederim gerçekleri söylüyorum. Yapma bize bunu. - gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Kalbim çok sıkışıyordu. Öyle bakıyordu ki, kendimden daha da çok neftet etmeme neden oluyordu. Kırgın bakıyordy bana, hayal kırıklığıyla bakıyordu..

-Bize bunları benim yapdığımı düşünmen de ayrı bir ironi.

-Hayır öyle düşünmüyorum, sadece bana güvenmeni istiyorum. Bize son şans ver, bir daha asla göz yaşlarına sebep olmayacağım, daha da dikkatli olucağım, her şeyin gerçeğini anındaca seninle bölüşeceğim, ilişkimiz için her şeyi yapacağım. - yanına adımladım, ikimizde ağlıyorduk, bitik durumdaydık, yüzünü ellerime aldım - lütfen son şans. Lütfen..

Burnunu çekip ellerimi ittirdi.

-En iyisi ara verelim.

Dünyam dönmüştü sanki, onu görmezsem yaşayamazdım.

-Hayır hayır hayır, küçüğüm lütfen lütfen, ara falan vermeyelim. Gitme benden lütfen, her şeyi düzleteceğim, yapacağım lütfen gitme, - ellerini tutduğumda geri çekildi.

-En iyisi ayrı kalmamız ve düşünmemiz.

-Ben zaten senden başka şey düşünemem ki, ben yine de seni seçerim. - öyle bakıyordu ki, ellerimden kaçıp gidecek ve bir daha geri gelmiyecek gibi. Onu kaypetmemek için her şeyi yapardım. Hemen aklıma gelen şeyi dedim korkarak - tamam, ayrı olalım, ama, bu evde ayrı kalalım. Bak söz veriyorum varlığımı hiss etmeyeceksin, sesim bile çıkmaz söz veriyorum, ne kadar zaman istersen vere bilirim. Lütfen, sadece gitme.. - biraz düşündü, benden ayrılmak istemeyen yanını görüyorum ve bu beni mutlu ediyor. Sadece benle kalsın, sıcaklığı hep benle olsun istiyorum.

-Beni ablamlara götür.. - kalbim durdu sanki. Yine de gidecekti. - Pandamı almam gerek - benimle kalmak kararını vermesi gülümsememe neden oldu. Onu şuan kucağıma çekip sıkıca sarılmak istiyorum ama, yapamazdım. Kafamı hızlıca sallayıp onayladım. Evden çıktığımızda saat 7yi geçiyordu. Akşam yimeği zamanıydı, eminim ki, açtır. Sessiz olmak için verdiğim söze göre mesajla yemek sipariş verdim. Pandasını alıp eve geçtiğimizden 5 dakika sonra yemekler de gelmiştir. Siparişi gördüğünde mutlu oldu, çünkü en sevdikleriydi, ama sonra yüzünü soğuk hale getirip salona gidip yalnızca yemeğini yedi, ben de mutfakta kendi yalnızlığımla kalmıştım. Onun kalbini ne olursa olsun kazanmam gerek yeniden. Yanımda olup da sarılamamak sinir ediyordu beni, ama hepsinin suçlusu bendim, o zaman sadece ona zaman tanımak, ve bu zamanda elimden gelenin en iyisini yapmaktır..
Ondan başkası olmaz çünkü..

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Continue Reading

You'll Also Like

714K 14.2K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
PSİKOLOG BEY By eylüş

General Fiction

3.5M 206K 71
❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz, bu duruma bir çare bulmak için arkadaşın...
4M 113K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.