~3~

21.4K 348 69
                                    

Gözlerimi açamıyordum. Sesler duyuluyordu. Yumuşacık yatakta olduğumu hiss etdim. Erkeksi orman kokusu burnuma doluyor ve nedense beni rahatsız etmiyordu.

-Hayır - tok ve sert bir ses duyuldu, tam yanımdaydı - uyanmadı hala, daha fazla beklemeyeceğim. Hastaneye getiriyorum, bizim için oda hazırla.

Bacaklarım kaldırıldı ve bir kol altından tutdu. Gözlerimi zorla açmaya çalıştım. Başım çok ağrıyordu. Taş taşıyormuşum gibi hiss ediyordum. Diğer el sırtımı tutup kaldırdığında artık havadaydım. O erkeksi orman kokusunu daha çok hiss etdim. Kısıkça gözlerimi açtım ve sert çene hattı olan o yüzle karşılaştım. Bakışlarını aşağıya saldıkta gözlerimi buldu. Yüzü mutlu hal aldı.

-Uyandın sonunda.

Sesimi bulamıyordum. Yeniden yatağa yatırdı ve kafamın altına bir tane daha yastık koydu. Telefonunu alıp bir şeyler yazdı ve yeniden kapayıp komodinin üstüne koydu.

-İyi misin? - dediğinde kafam sanki yerine şimdi gelmişti. Parktaki adam o muydu?

-Başım ağrıyor.

-Bekle ilaç getireceğim.
-odadan çıktı ve bir kaç dakikada elinde ilaç ve bardakla yanıma geldi. İlaçı içmeme yardımcı oldu. - çok korktun belliki.

-Rahatsızlık verdim, özür dilerim.

-Hayır sözü bile olmaz.

-Saat kaç?

-Bire on dakika var. - demesiyle yerimden sıçradım. Ayağa kalktığımda başım döndü, kolumdan tutup

-Biraz uzan istersen.

-Hayır gitmem gerek. Çok geç - kapıdan çıkıp önümde gördüğüm merdivenlere yöneldim.

-Nereye gidiyorsun? - arkamdan geldiğinde seslendi.

Salonda durdum, bir saate bakıyordum birde kafama basıyordum.

-Hayır bırakmazlar. Ben napıcam - kendi kendime söyleniyordum

-Nereye bırakmazlar?

-Çok geç, yurda bırakmazlar ben napcam.

Yanıma gelip kolumdan tutdu ve koltuğa oturmamı sağladı.

-İlk önce sakin ol. Burada kala bilirsin, bu saatden sonra seni bir yere bırakmam - ağzımı açmak istediğimde - hayır - diye parmağıyla dudaklarımı kapadı ve sonra çekti - bırakmam. Burda kalıcaksın. Zaten yarın da pazar ve beni de rahatsız etmiyorsun. Ama daha önemlisi - elimi tuttu, hala önümde dizi üste oturuyordu - sana bir şey yaptılar mı? Bir yerin acıyor mu? - endişe dolu gözlerle bakıyordu. Şimdiye kadar bu kadar yakın olmadığımız için gözündeki kahve lekeyi şimdi fatk etmişdim ve gözlerimi alamıyordum. - Miray? - ismimi duymamla kendime geldim ve toparlanıp

-Yapmadılar. Koşdum ben. Görmedim ilk onları yani iyiyim - cümleleri zor bir araya getirdim. Hala kafam karışık gibiydi.

-Tamam, anladım, ben sana bir şey demiyorum. - sonra üzerime baktı - sen düştüğünden sırtından tutdum ama ayakların çamura batdı - eşofmanımın bacağına baktığımda kurumuş çamuru gördüm - hadi sana giymen için bir şeyler vereyim.

O kalktığında ben de arkasıyca gidiyordum. Aynı odaya girdi ve çok da büyük sayılmaz bir dolabı açıp içinden siyah tshirt ve siyah eşofman altı verdi.

-Duş almak istermisin? - dünden beri duş almamış olduğum için ve bu yaşanan olaylardan sonra iyi gelicektir diye 'evet' dedim. Odanın ebeveyn banyosunu gösterdi.
- şu banyonu kullana bilirsin. Dolapta yeni diş fırçası var, onu da kullana bilirsin. Havlu da var, onu da alırsın. Rahat ol tamam mı. Açmısın?
- kafamı olumsuz anlamda salladım - tamam, eğer gece acıkırsan mutfaktan istediğini ala bilirsin. Ben hemen sağdaki odada olacağım. Bir şey olursa çekinme, uyandır beni.

Autumn (DADDY)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz