MADNESS • TAEKOOK ✓

De Sevvy97

1.1M 104K 83K

"Hep benim için parla ateş böceğim..." Jeon Jungkook'un babasının akıl hastanesine şizofreni tanısı konulan K... Mais

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
Final
Özel Bölüm

32

20.5K 1.9K 1.4K
De Sevvy97

Haiii, ben geldiim. Huhh, bu bölüm ciddi anlamda benim için dönüm noktası gibi bir şey diyebilirim. Tam anlamıyla asıl dönüm noktası bölümlerine ulaşmamıza henüz vakit var gerçi. Ehehe bölümü umarım seversiniz. Bölüm sonunda yazdığım bölüm ile ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşacağım. Sizlerin de düşüncelerini çokça merak ediyorum.

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

**

Yıllarca eziyet çeken, zedelenen, o yaralı ruh zincirlerini kırarak özgürlüğünü ilan ediyor bugün. İlmek ilmek emekle sevginin yarattığı gökyüzü maviye bürünüyor yeniden. İçi çürüten acılar, yosun tutmuş yürekler ve yeryüzünü çepeçevre sarmalayan karanlık yerini huzura bırakıyor; aydınlığa kavuşuyor bedenler... -Şevval Işık (Sevvy97)

"Ben hiç sevilmedim. Bana bu yaşıma kadar hiç kimse senin davrandığın kadar iyi davranmadı. Herkes bana sırtını döndü, dışladı. İstemedi, ötekileştirildim. İstenmeyen olmaya alışmak zorunda bırakıldım. Ama... Ama şimdi her şeye rağmen yine de seni sevebilir miyim? Yine de sana yaralı kalbimi verebilir miyim? Sana... Sana tamamen kendimi teslim edebilir miyim ateş böceğim?"

Cümlesi tamamlandığı evrede yüzüm gözyaşlarımın istilasına uğradı. O sözler içimden bir parçayı söküp çekip almış gibi hissettim. Kızgın ateşlerde bekletilmiş demir parçaları yüreğime bastırıldı sanki. Delik deşik olan yarama tuz bastı.

Liğme liğme edildiğimi hissettim. Ona sırtını dönen, dışlayan ve kötülüğe iten, terk eden ve canavarmış gibi itekleyen herkesten nefret ettim delicesine. Bunca yaşadıklarına rağmen sanki... Sanki beni sevmeye hakkı yokmuş, ama bunu benden diliyormuş gibi konuşmuş olması beni harap etmişti. Sözlerinin etkisiyle, gözlerinin önünde bitik bir viraneye dönmüştüm .

Beni gerçek anlamda yaslanmak , sığınmak istediği bir dayanak olarak görüyordu. Onun için güvenli yer haline gelmiş olmalıydım ve bana bu yüzden kendini teslim etmek, yaralı kalbinin kapılarını sonuna kadar açmak istiyordu. Kalbine dokunmama izin veriyordu.

Parmak boğumlarıyla gözyaşlarımı silerken, "Ateş böceğim, ağlama ağlama. Kötü bir şey mi söyledim? Üzdüm mü seni? Neden ağ-"

Yüzümdeki ellerini tenimden yavaşça indirirken eğilerek dudaklarına hüzün ve minnet dolu masum bir öpücük kondurarak onu susturdum. Başımı hafifçe geriye kaydırarak, muhteşem bir şekilde eşleşen dudaklarımızın o yumuşak temasını sonlandırıp ona üstten baktım.

"Bana tamamen kendini teslim edebilirsin, yaralı kalbini onarmak için elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım. "

Hoseok öksürerek bana kapının önüne çıktığına dair kaş göz işareti verdi ve beş dakika sonra çıkın dercesine sessizce dudaklarını oynattı.

Yarım ağız gülümseyerek başımı olumlu anlamda sallarken Hoseok odadan çıkıp bizi yalnız bıraktı.

Taehyung çenemden tutarak başımı ona çevirmemi sağladı ve çakmak gibi parlayan gözlerimiz orta yolda çarpıştı.

Kirpikleri arasından dikkatle bana bakarken dudaklarını bir kez daha araladı.  "Beni gerçekten kabul ediyor musun? Kalbimi kabul ediyor musun?"

Başımı hevesle olumlu anlamda salladım. "Ediyorum, kalbini tüm içtenliğimle, tüm samimiyetimle kabul ediyorum. Çünkü ben... Çünkü ben seni seviyorum Taehyung. Her geçen gün, her geçen dakika biraz daha fazla seviyorum ve buna engel olamıyorum. Sana kapılmaktan kendimi alıkoyamıyorum." İçimde gittikçe kabaran gerçekleri çekinmeden onunla paylaştım.

O bana açık olmuştu, yaralı benliğinin izin verdiği ölçüde, en saydam şekilde hislerini dile getirip düşüncelerini benimle paylaşmıştı.

"Ger-gerçekten mi? Beni... Beni seviyor musun? Ama ben hastalıklıyım ve ca-"

İki parmağımla dudaklarının üstüne bastırarak, "Şşşşhh." dedim ve sözlerini ağzına tıkadım.

"İyileşiyorsun Taehyung, sen günden güne daha da iyileşiyorsun ve lütfen kendine hastalıklı deme." diye fısıldadığımda gözleri dolu dolu oldu.

Burnunu çekti ve parmaklarımı öperken gözlerini yumdu. Eğilip kapattığı gözkapaklarına sırasıyla dudaklarımı bastırıp ufacık buseler kondurup geri çekildim.

Parmaklarımın her bir karışını arka arkaya öpmeye devam ederken, yıldızları sığdırdığı gözleri yavaşça aralandı.

Bileğimden yakalayıp dudağındaki parmaklarımın temasını kopartıp avcumu göğsünün ortasına yerleştirdi ve biraz daha kaydırıp tam kalbinin üstüne yerleştirdi.

Gözlerimin içine baka baka, "İyileşiyorum." diye fısıldadı. "Senin sayende."

"Ateş böceğim, sen benimle ilgilendiğin, gözlerimiz birbirine kenetlendiğinde kalbim çok hızlı çarpıyor, bu kadar hızlı çarpması normal mi? Yorulmuyor mu?"

Onun bu masum sorularıyla yüzünü ısırma isteğimi güç bela bastırıp tatlı bir şekilde gülümsedim. Avcumun altında atan kalbinin basıncı, gerçek anlamda dile getirdiğinden çok daha hiddetli atıyordu.

"Çünkü senin kalbinde bana karşı boş değil. Sen de beni seviyorsun Taehyung." Benim sana sırılsıklam aşık olduğum gibi, sen de bana aşık oldun Taehyung'um...

Kaşları merakla havalanırken dudakları aralandı ve dişleri dudaklarına baskı uyguladı. "Sevebilir miyim? Ben ben gözlerine bakarak aydınlığa kavuştuğum gibi, bir de seni sevebilir miyim?"

Tek elim kalbinde dururken diğer elimle saçlarını hafifçe okşadım. "Sevebilir miyim de ne kelime uğur böceğim?" diye sorduğumda iç geçirdi.

Göğsündeki elim böylece onunla birlikte hareket etti. "Buna hakkım var mı?"

"Elbette var. Sen sevmeyi de sevilmeyi de en çok hak eden kişisin. Hem sen yaralı kalbimi sana teslim edebilir miyim diye sormadın mı? Sen de ateş böceğinin seni seven kalbini kabul et lütfen." diye fısıldadığımda dudakları titredi.

Başını hevesle yattığı yerde olumlu anlamda salladı. "Ateş böceğim iyi ki varsın." dedi ve kollarını sıkıca sırtıma sarmalayıp beni kendine çekerek boynuna gömülmemi sağladı.

"Sen de iyi ki varsın Taehyung'um." Kanadı kırık yaralı güvercinim, seni tamamen iyileştirip yeniden özgürlüğüne kavuşup uçmanı sağlayacağım. Söz veriyorum...

**

Hoseok ile Taehyung'u klinikten çıkartmıştık. Taehyung odasına götürülene dek yanından ayrılmamı istikrarcı bir şekilde istememesi üzerine Hoseok oflaya puflaya bizi bırakıp Kang ahjussiyi oyalamaya gitmiş sonra da bizi çağırmıştı.

"Taehyung sakın ses çıkarmak yok, Jungkook'u içeriye gizlice soktuğumuzu fark ederlerse yanarız." Hoseok, Taehyung'u tembihlediğinde, Taehyung elimden sıkıca tutmaya devam ederek başını olumlu anlamda salladı.

Bana bakıp görünmez bir şekilde ağzının fermuarını çekiyormuş gibi yaptığında alt dudağımı ısırarak gülümsedim. Kameraların görmediği bir açıda olduğumuz için dayanamayıp uzanarak dudaklarına kaçamak bir öpücük kondurup geri çekildim.

"Oh öpücük ben de, ben de." diye mırıldandı ve yakalarımdan çekerek ağzımın ortasına, benim aksime son derece baskılı ve uzun bir sulu öpücük bıraktı.

"Jungkook, şaka mısınız ya?! İki dakika yiyişmeden durun ben burada yakalanacağız diye ecel terleri döküyorum!" Hoseok şikayetçi bir tavırla, kapıdan geri dışarıya çıkıp sıktığı dişleri arasından sessiz olmaya özen gösterecek şekilde yakındığında dudaklarımızı hızlıca ıslak bir sesle ayırmak zorunda kaldım.

Elmacık kemiklerime müthiş bir ısı dalgası yayılırken mahcup bir şekilde dudaklarımı birbirine bastırdım. "Üzgünüm Hoseok." diye mırıldandığımda Taehyung bakışlarını dudaklarımdan ayırıp Hoseok'a çevirdi.

"Üzgünüm Hoseok." dedi benim arkamdan tekrarlayarak. Ah Tanrım, gel de öpmeden dur... Sınırlarımı zorlayacak şekilde tatlı ve masum davranıyordu.

Hoseok'ta Taehyung'un bu masumane tavrı karşısında gülümseyerek başını iki yana salladı ve topukları üstünde bize arkasını dönüp resepsiyonun olduğu bölümü kontrol etti.

"Siktir! Kang ahjussi geliyor Jungkook, asansörlerin olduğu bölüme koşun!" dediğinde Taehyung ile sımsıkı birbirine kenetlediğimiz parmaklarına asılarak koşmaya başlayıp onu da peşimden koşması adına çekiştirdim.

Asansörlerin olduğu bölüme gelmemle soluk soluğa kat düğmesine basılı tuttum.

Asansör kapısı açılır açılmaz bindiğimizde, nefes nefese bize doğru koşturan Hoseok'u gördüm.

"Hoseok?" Kang ahjussinin sesiyle birlikte duraksamak zorunda kalırken bana kaş göz işareti yaparak kata çıkmam için elini salladı.

Başımı olumlu anlamda sallayıp hışımla kat düğmesine bastım. Asansör kapıları kapanırken Kang ahjussinin iri gövdesi görüş alanıma girince neredeyse asansörün köşesine yapışacak şekilde saklandım.

Şükür ki bizi görmeden asansörün kapıları kapandı. Neredeyse tüm ağırlığımı asansörün kabinine yaslayarak soluk soluğa Taehyung'a döndüm. "Şimdi üst kata çıktığımızda, Hoseok gelene kadar sessizce kameraların görmediği bir köşeye geçip onu bekleyeceğiz, anlaştık mı Taehyung?"

Başını beni onaylarcasına salladı. "Sen yanımdayken ses çıkarmam ki, sen yanımdasın daha ne isteyebilirim?" Soluk soluğa mırıldanırken birleştirdiğimiz ellerimizi ayırmaksızın kaldırıp benim parmak boğumlarımın üstüne dudaklarını bastırdı.

Üst kata çıkan asansörden garip gıcırdama sesleri gelirken, kabin sarsıldı. Ürkerek Taehyung'a sıkıca tutundum.

Asansör yukarıya doğru çıkmaya son verip aniden gürültüyle durduğunda panikle Taehyung'un odasının bulunduğu katın düğmesine defalarca bastım.

Ama işe yaramadı. Önce kat düğmelerinin ışıklandırması, ardından asansörün aydınlatması yerini karanlığa bıraktığında titreyerek derin derin nefesler çektim içime.

Taehyung'un elini bırakıp sırtımdaki çantayı zemine bıraktım ve cebimdeki telefonu çıkartıp zangır zangır titremeye başlayan parmaklarımı ekrana değdirerek Hoseok'u aradım.

"Ne olur çek, yalvarırım çek..." diye fısıldadım nefes aldıkça terlemeye başladığım kabinin içinde.

Telefon açıldığı anda, Hoseok'un cızırtılı sesi kulaklarımı doldurdu. "Asansörde kaldık. Hoseok... Hoseok kurtar bizi."

"Ne? Siktir. İyi misin? Bak Jungkook lütfen sakin ol, hemen asansör tamiri için destek ekibi çağıracağım."

"İyi değilim. Lütfen... Çabuk ol." diye mırıldandığımda beynim kaynar kazanların içerisine batırılmış gibi cayır cayır yanıyordu.

Her ne dediyse cızırtılardan dolayı anlayamadım ve sonrasında hat sesi kulaklarımı doldurdu.

Telefonumu cebime tıkıştırmaya çalışırken parmaklarımın arasından sıyrılarak asansör kabininin zemine düştüğünde, Taehyung eğilerek telefonumu aldı ve cebime tıkıştırdı.

"Ateş böceğim korkuyor musun?" diye soluduğunda gözlerimden akan yaşları kontrol etmeye çalışıp burnumu çektim.

"Be-benim kötü bir anım var, çocukluğumda asansörle alakalı. İyiyim, iyiyim endişelenme Taehyung." Kendim kötü durumdayken bir de onu tetiklemek istemediğim için yalan söylemek zorunda kaldım.

Lakin tam da o sırada asansör hareket eder gibi sallandığında hıçkırarak ellerimle kulaklarımı tıkadım ve titreyen dizlerimi salıp sürünerek zemine oturdum.

"Korkma ateş böceğim ben yanındayım." dedi ve karanlıkta çantamı çekiştirerek köşeye doğru itip yanıma oturdu.

Vücudum zangır zangır titrerken, bir an önce asansörden kurtulmayı umut ettim.

Taehyung, ellerini sarsılan bedenime dolayıp beni kendine çektiğinde hıçkırarak yüzümü boynuna gömdüm.

Tıpkı benim ona yaptığım gibi sırtımı sıvazlayarak tenime pat pat vurmaya başladı beni yatıştırmak istercesine. Gözlerimi sımsıkı yumup kaçırıldığım zamanı ve asansörde bağlı bırakıldığımı anımsadıkça hıçkırıklarım şiddetlendi.

Babam gelip beni kurtarana kadar o asansörde kalmıştım ve yıllarca asansöre binememiş, bu durumu aşamamıştım. Son bir kaç yıldır aldığım psikiyatrist destekleri sayesinde bunun üstesinden gelmiş ve asansörleri kullanmaya başlamıştım.

Neredeyse her geldiğimde Hoseok'a sürekli asansör bakımının yapılıp yapılmadığını sorardım.

Bunca yılın ardından, ilk kez bindiğim asansör bozulmuştu ve bu beni feci şekilde etkilemişti.

"Yanındayım ateş böceğim, şşşhh yanındayım." Tırnaklarımı onun tenine bastırdığımı fark edince burnumu çekerek buna son verdim.

Gözyaşlarımla onun tenini sırılsıklam etmiş bir şekilde gömüldüğüm noktadan ayrıldım.

Uzanıp karanlıkta da olsa kolayca dudaklarımı buldu dudakları. Ağzımın ortasına güven verici bir öpücük kondurdu.

Ardından beni kalçalarımdan tutarak kucağına çekti. Elleri belime sıkıca dolanırken, alnımı alnına yaslayıp titreyen dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırdım.

Ciğerlerim sıkışmaya başlamıştı. "Sıkma kendini ateş böceğim, aç gözlerini. Ben varım, bak ben yanındayım."

Onun dingin sesi kulaklarımı doldururken, titreyen çenemi sabit tutmak için kendimi sıkmaya son verdim ve birbirine yapışan ıslak kirpiklerimi yavaşça araladım.

"Bahçede olduğumuzu düşün, hava ılık ve hafif rüzgar var, güneş tepemizde. Karanlıkta değiliz, aydınlıktayız. Ve birlikteyiz ateş böceğim. Beraberiz Jungkook'um." dedi derin sesi.

"Taehyung..." Omuzlarından tutunup destek alırken alnımı alnına yasladım. Gözyaşlarımla sırılsıklam olan burnum onun burnunun ucuna değdi.

Karanlığı delip geçecek kadar parlak olan çakmak gözleri bana ışık oldu. "Seni seviyorum Jungkook'um, güvendesin." diye mırıldandı ve ardından başını hafifçe çevirip alınlarımızın temasını kopararak alt dudağımı ağzının içine çekti.

Güven dolu öpücüğüyle taşlaşan dudaklarımı yavaşça araladım. Gözyaşlarım, alnımdan süzülen terlerime karışıyordu. Terden ıslanan saç diplerim kaşınıyordu.

Kaskatı kesilen vücudum onun öpücüğüne karşılık vermek üzere hamle yapmamla usulca gevşemeye başladı.

Gözlerim kaysa bile, kısık bakışlarım arasından onun çakmak gibi parlayan gözlerine bakmaya devam ettim. Adım adım sıyrıldım geçmişimden, geçirdiğim o kötü anılardan. Onun sayesinde arındım yüzleştiğim korkularımdan. Ben ona ilaç olduğum gibi, o da bana ilaç oldu.

Omuzlarındaki ellerimi boynuna dolayıp ensesindeki saçlarını parmaklarımın arasına dolayacak şekilde sıvazladım.

Tam o sırada asansörün dışarısından koşturan adım sesleri kulaklarımı esir aldı.

Saniyeler sonrasında asansörün demir kapısı yumruklandı. "Jungkook? Jungkook iyi misin?!" Hoseok'un telaşlı sesi kulaklarıma çarptı geçti. Ona zamanında bu yaşadığım olayı anlatmıştım. 

Dudaklarımızı ıslak bir sesle ayırıp soluk soluğa, "İyiyim." diye bağırarak karşılık verirken başımı hafifçe çevirip asansörün kapısına doğru kaydırmıştım.

Başımı önüme döndürüp Taehyung'un güzel gözleriyle bakışlarımızı buluşturduğum anda, "Taehyung'un sayesinde iyiyim." diye fısıldadım gözlerinin içine baka baka.

Dudaklarının iki kenarı yukarıya doğru kıvrılırken, gözleri kısıldı. Uzanıp dudaklarını boynuma gömdü ve tenime fısıltısını bıraktı.

"İyi ol ateş böceğim. Sen daima iyi ol, sen iyi ol ki ben de iyi olabileyim. İyileşmeye devam edip elinden tutarak buradan çıkıp kurtulabileyim..."

**

Bölüm sonu :) Bu bölümde Jungkook'un da içine kazınan bir yarası, travması olduğu gerçeğini öğrendik. Dahası, bu zamana dek soğukkanlılığını koruyup bir şekilde kendini telkin eden, kontrol eden Jungkook'un ilk kez tetiklendiği evrede, Taehyung'un ona destek çıkıp sakinleştirmeye çalışma çabası... Bunu es geçmeyelim tamam mı? Abartmamız gerekiyor, çünkü bunu. Şizofreni tanısı konulan Taehyung, kendi dertlerini acılarını Jungkook sayesinde aşıp adım adım iyileşirken, Jungkook'un travmasının daha beter tetiklenmesine engel olmaya çalışıyor. Tıpkı Jungkook'un ona yaptığı gibi yapıyor, Jungkook'un Taehyung'a davrandığı, yaklaştığı şekilde yaklaşıyor. Ne muhteşem bir detay. Gelecek bölümde ziyadesiyle değineceğim bir nokta, ama yine de mutluluğumu sizinle paylaşmak istedim. Bu kurgu gerçek anlamda göz bebeğim, her bir iyileşme adına atılan adımlardaki detaylar beni çok mutlu ediyor :)

Neyse, ah çok konuştum, ama söylemesem içimde kalırdı. Umarım bölümü sevmişsinizdir. Bol bol oy ve yorumlarınızı bekliyorum, gelecek bölümde görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın. Seviyorum sizi <33

Instagram & Tiktok: Sevvyniz / Sevvy97 & Twitter: Sevvyniz

-Şevval

Continue lendo

Você também vai gostar

67.2K 5.6K 27
beni darmadağın etmiştin. beni kendime getirmiştin.
1.9M 133K 38
Açık unutulan kamera, son derece ateşli bir hoca ve ben.
23.8K 2.7K 22
çok iyi yemek yapıyorsunuz, çok saygılı ve centilmen bir erkeksiniz. ben hariç herkese böyle olmanız kesinlikle sinir bozucuydu.
452K 42.4K 33
Daha fazla acı çekmemek için, bazen duygulara zincir vurmak gerekir. (texting+düz yazı) Bölümler kısa kısa, mini fic Başlangıç tarihi: 26.11.2021 Bit...