Rollerin Gecesi

By askida321

12.3K 1.4K 1.9K

Bir insanın doğum günün ertesi ölüm günü olabilir miydi? Ya da cehenneme çevrildiği gün desem... Evet bu beni... More

İyi ki mi?
Dilek
Alışma
Üniversiteli
Yurt Günlükleri
İkiz Yumurta
Ayna
Hazırlık
Kelebek
Ödülsüz Oyuncu
Aşamalar
Zekanın Zekası
Rengine Bakmadan
Asıl Patron
Şansın Şanssızlığı
Koku Ustası
Paranoyak Çözümler
Bomba Etkisi

Hüzün Hırsı

807 97 400
By askida321

Herkese selaam. 

Ben geldimmm.

Aramıza yeni katılan okuyuculara hoş geldiniz diyorum ve sizi bölüme uğurluyoruuum.



Şu an arabanın içinde oturmuş Balkan'ı bekliyordum. Omzumdaki hafif kanla lekelenmiş sargıya baktım.

Üstünden daha 24 saat bile geçmemişti ama ben ve inadım ablamı korumak için mikrop kapma riskini almıştım.

Dün neler olmuştu öyle?

Renginle konuşuyordum en son. Sonra birden mermi yağmuruna tutuldum. Balkan bana sıkıca sarıldı. Aslında daha çok kendini benim için siper etti ve sonra acıdan bayılmışım. İkinci kez Balkan'a can borçluydum. O  yaralı halde beni hastaneye yetiştirmiş hemşirelerde başta ceket giydiği için anlamamış yaralı olduğunu ama beni getirdikten beş dakika sonra bayıldığında onunda kurşun yediğini anlamışlar. Bir kural gereği bizi sorgulamadılar ve bu benim çok işime gelmişti. 

Beni korumak için tam dört mermi yemişti ama sanki dört mermi yiyen benmişim gibi benimle ilgileniyordu.

Şimdi ise sargımın kanlandığını görünce beni arabada bırakıp eczaneden sargı ve birkaç medikal ilaç almaya gitmişti.

Canım yanıyordu. Balkan benim Derin'i korumak için gideceğimi öğrendiğinde uyanalı daha bir saat falan olmuştu. O halde kalkıp benimle gelmişti.

Bugünün yağmurlu olması bizim şansımızdı. Giydiğimiz yazlık ceketler sayesinde sargılarımız gözükmüyordu.

İkimizde sargılı sargılı etrafta geziniyorduk resmen.

Ben arabada bunalmadan eczaneden çıkan Balkan'ı gördüm. Bu adamı her gördüğümde hızlanan kalbimin deli cesareti beni benden alıyordu. 

Korkuyordum.

Bu adama tutulmaktan korkuyordum.

Daha önce hissetmediğim şeyleri hissedeceğim diye korkuyordum. Duygularıma kelepçelenmekten korkuyordum.

Arabanın kapısını açıp ama bana kokusunu bahşeden adama baktım. Yaralıyken bile dinç gözüküyordu. Asıl solgun gözüken bendim.

Kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Eğer o bandı çıkarırsan beşinci kurşunu benden yersin haberin olsun." dedim.

O gelmeden sargımın bandını çıkarmayı denemiştim ama olmamıştı. 

Çok acıtıyordu.

Gülümsedi. "Dört kurşun da sırtıma geldi. Vurursan beni kalbimden hedefle." diye mırıldandı.

Ne demek istiyordu bu adam? Ben sayısalcıydım ve birazda dilci, ama kesinlikle sözelci değildim. Laf cambazlığı yaptığında onu anlayamıyordum.

Zaten benden bir cevap beklemeyen Balkan, poşetten aldığı birkaç gereci kucağına koydu. Koltuğunu geriye çekip kendine yeterli alan açtı. "Evet gel bakalım yaralı kelebek."

Kendimi geri çektim. "Canımı acıtacaksın!"

Balkan göz devirdi "Bana sadece on beş dakika güvenmeyi dene. Lütfen." dedi ama ben ona 'ben sana içimden gelen hislerle son nefesime kadar güvenirim' diyemedim...

Kafamı hafifçe aşağı yukarı salladım.

İp askılı crobumu sıyırdı. Sargının kenarındaki tenime değen yere elindeki spreyle birkaç fıs sıktı.

Tenime değen su damlalarıyla irkildim, buz gibiydi. 

Balkan tüy kadar hafif eliyle bandı yavaşça söktü. Gerçekten hiç acımamıştı. 

Sargımı omzumdan itibaren yavaş hareketlerle açmaya başladı. Sürekli gözlerime bakıp acıyıp acımadığını tespit etmeye çalışıyordu. Yüz ifademi sabit tutmaya çalıştım. Onun canı benden daha çok yanıyordu. Bencillik edemezdim.

Balkan sargımı açınca yarayı inceledi "Dikişlerin açılmamış sadece hafiften kanamış." diye mırıldandı.

İncelemek için omzuma doğru yaklaşmıştı. Nefesi tenime değiyordu ve ben bu durumdan hiç memnun değildim.

Kendimi yavaşça geri çektim. "Bak, ben sana demiştim. Bir şey yok diye hadi kapat da gidelim." 

Balkan yeni aldığı sargının ambalajını ağzıyla açtı ve omzumu yavaşça sarmaya başladı. Sanki çok önemli bir şeymişim gibi özenle sarıyordu. İşin garibi ise sızlayan yaram artık ne acıyor ne de sızlıyordu.

Sargı işi bitince Balkan çıkardığı çöpleri poşete doldurdu. Koltuğunu kendine göre ayarladı ve arabayı çalıştırdı.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandım.

Balkan "sadece sargını değiştirdim önemli değil." dedi kuru bir sesle.

Yutkundum. "Teşekkürüm sadece bunun için değil, eğer önüme geçmeseydin belki ölmüş  olabilirdim." dedim.

Balkan kafasını salladı. "Evet ölmüş olabilirdin ama bir ajan asla ölümden bahsetmez. Bir gün öleceğini bilir ama bunu dile getirmez sende öyle yap." dedi. "Neyse seni korumak benim görevimdi ve şimdi senin de görevin olan ablanı beladan kurtarmaya gidiyoruz."

Sesi hevesli çıkıyordu. Annem her zaman bana seveceğim bir mesleği seçmemi söylerdi. Balkan bu ajanlığı severek yapıyor olmalıydı. Ses tonundan bunu çok net anlayabilmiştim.

Sessizce akıp giden yola baktım. Şu an ablamı öldürmek isteyen adamın yanına gidiyorduk. Belki de beni tanısaydı beni öldürmek isteyecek adama.

Bir emlak dükkanının önünde durunca kaşlarımı çattım. "Bu adam bu şekilde mi kamufle oluyor?"

Balkan  gözlerini kısıp içeriye baktı. "Evet hatta üyesi olduğu örgüte kalacak yeri buradan legal bir şekilde ayarlıyor." dedi ve ekledi "İçeriye beraber gireceğiz ve sen ağzını bile açmadan sadece bizi dinleyeceksin."

Ses tonu itiraz istemez çıkıyordu.

Bana emir verilmesinden hoşlanmasam da ablam için buna katlanabilirdim. En azından şimdilik!

Balkan'ın arabadan inmesiyle bende indim. Burası köhne bir sokaktı. Akşam üstü olduğu için etrafta pek insan gözükmüyordu.

Emlakçıdan içeriye girdik. Masa başında hafif tombul kirli sakallı bir adam oturuyordu. Adam bizi görünce ayağa kalktı.

Boyu en fazla 1.70'di.

Balkan'a bakıp "hoş geldin Adem." dedi.

Balkan'ın adı bu adama göre Adem olmalıydı. Balkan ona uzatılan ele hoşnutsuzca baktı ama sonra yüz ifadesini perdeleyip omzundaki dört mermi yarasına inat hafifçe gülümseyip elini sıktı. "Hoş buldum Zafer Kutlu." dedi. 

Sesindeki üstünlük tonu ben senin üstünüm diye bağırıyordu adeta.

Adının Zafer olduğunu öğrendiğim adam bana döndü elini uzatmadan "sende hoş geldin bacım." diye mırıldandı yarım ağız.

Bana 'bacım' dedi!

Gülümsemeden sadece kafamı eğerek cevap verdim. O ablamın katili olabilecek potansiyeldeydi. Onu bir kaşık suda boğabilirdim.

Adam oturmamız için işaret verdiğinde Balkan çoktan oturmuştu.

Zafer piçi yerine oturmadan girdiğimiz kapıya yöneldi ve kapıyı kapadı. Sonra açık yazan tabelayı kapalıya çevirdi. Birde üstüne perdeleri çekip hafif loşlaşan ortam için odanın ışığını açtı.

Yerine oturdu ve gülümsedi. "Evet şimdi başlayabiliriz." 

Balkan "Şu kız, büyük Akhan için ne düşünüyorsunuz?" diye sordu.

Adam omuz silkti. "Eğer kızı etkisiz hala getirirsek şerefsiz babasının bizden intikam almak için bizi bulacağını ve biz de o bizi ararken onu öldüreceğimizi söyleyebilirim" dedi ve ekledi. "Tam da senin istediğin gibi."

Balkan sinirle dişlerini sıktı. "Yani bir çuval inciri berbat edip üstüne bir de öleceksiniz." 

Adam kaşlarını çattı. Hafif aksanlı bir sesle "Ne diyorsun sen Adem gardaş?" dedi.

Balkan bacağını çapraz bir şekilde diğer bacağının üstüne attı. "Diyorum ki neden onun kızını öldürüp onun seni bulmak için yardım alacağı kişilerinde oklarını kendine çekip fazladan düşman ediniyorsun? Biliyorsun bizim camiada suçsuz kadını hatta kızı öldürmek direk idam! Onun yerine biraz araştırıp, sağladığı malları kime sattığını bulup ki ben çoktan buldum neyse işte o alışverişi baltalayıp ona haber yollasan önce senin kim olduğunu bulmak için iki gün tek başına arar çünkü başarısız bir alışveriş için kimseden yardım isteyemez rezil olur ve o seni bulmadan sen onu sağladığı tedarikçiler sayesinde tam da istediğimiz gibi savunmasızken bulup öldürürsün. Daha mantıklı değil mi?"

Adam kafasını kaşıdı.

Benim gibi bir tık aklı karışmıştı. Bu babam ne haltlar karıştırıyordu?

Adam bir süre düşündü. "Mantıklı konuşuyorsun. Alışverişin nerede ve ne zaman yapılacağını biliyor musun?" diye sordu.

Bu da armut piş ağzıma düş!

Balkan kafasını sallayarak ayağa kalktı "evet biliyorum ama bunun için güzel bir plan yapmalıyız yarın aynı yerde saat dokuzda hepiniz orada olun. Müttefik olacağım insanlara güvenmem için önce onlarla temas içinde olmam gerekiyor. Anlatabildim mi Zafer?" dedi.

Zafer kafasını aşağı yukarı salladı. "Tamamdır ben ayarlayacağım. Yarın görüşürüz." dedi.

Bende ayağa kalktım ve Zafer piçine bir şey demeden Balkan'ın arkasından dışarıya çıktım.

Yine bir şey demeden arabaya bindik. Asfalt yola çıktığımızda daha fazla içimde tutamadan sordum. "O adamları orada toplayıp ne yapacaksın?"

Balkan gözünü yoldan çekmeden "onların hepsinin listesi elimde var. Hepsinin orada olduğuna emin olduktan sonra daha önceden döşenmiş bombaları patlatacağım." dedi.

"Toplu katliam" diye mırıldandım.

Balkan kafasını aşağı yukarı salladı. "Aynen öyle kökten çözüm."

"Peki ya babam?"

Balkan bu sorusuyla bana döndü. Gözlerinden bir hüzün dalgası geçtiğini gördüm ama kafa yormadım. "Bu konu hakkında bilgim yok."

Kaşlarımı çattım. "Nasıl yani? Onun nerede olduğunu bilmiyor musun?"

"Bilgim yok dedim nerede olduğunu bilmiyorum demedim." dedi.

Ellerimi göğsümde birleştirdim. "Laf cambazlığı yapıyorsun."

Balkan "sadece yapmam gerekeni yapıyorum." dedi.

Bu adamla şu an münakaşaya girmek istemiyordum. Nasıl olsa Balkan'ın bana sözü vardı. Unutmuş olmamasını dilemekten başka şansım yoktu.

Asfalt yolda hızla ilerlerken çoktan akşam olmuştu. Yan aynalardan bir ışığın gözüme takılmasından sonra birinin bize selektör yaptığını anladım.

Balkan da fark etmiş olacak ki arkasındaki arabaya bakmaya başladı. Sonra sanki kim olduğunu anlamış gibi derin bir nefes verdi ve arabayı yavaşlatarak kenara çekti.

Ben daha kim bu diye soramadan arkadaki arabanın kapısı açıldı ve bir kadın koşarak kapımı açtı. 

Bu kişi Rengin'den başkası değildi.

Rengin endişeyle beni iyice süzdü. Bedenimi iyice yoklayıp hasar tespitini yaptı. "Sen, Allah'ım Deren, seni çok merak ettim. Telefonda öyle sesler gelince seni sonra Balkan'ı çok aradım ama sonra yaralandığınızı duydum ve..." Nefes nefese kalmış Rengin'in sözünü Balkan tamamladı " Ve  operasyonu yarıda bırakıp Rusya'dan ta buraya geldin." dedi.

Rengin beni merak etmişti. Sırf bu yüzden operasyonu yarıda kesip gelmişti. Önemsenmiş olma duygusu hoşuma gitse de Rengin'in kendini tehlikeye atmış olduğu her türlü belli oluyordu.

Rengin duruşunu dikleştirdi. "Her şey kontrolüm altında Balkan, çok kalmayacağım çaylağımın iyi olduğunu görmek için geldim bir saate dönüyorum." dedi.

Dönecek olması moralimi bozsa da Rengin'e belli etmemeye çalıştım. O kadar yolu sırf beni görmek için gelmişti. 

İçimden geleni yapmaya karar verip kemerimi söktüm ve sıkıca Rengin'e sarıldım. "Seni özledim manyak eğitmenim." 

"Bende seni." diye fısıldadı Rengin.

Derin bir iç çekip ayrıldığımızda gözlerim dolmuştu. Rengin bunu fark edince "geç kalıyorum." dedi arabaya kafasını iyice sokup Balkan'a baktı. "Çaylağım sana emanet Balkan."

Balkan "merak etme Rengin, iyi haberlerini bekliyoruz." dedi.

Rengin bir şey demeden kapıyı kapattı ve arabasına binip gözden kayboldu.

Dalgınca yola baktığımı gören Balkan. "Bağlanmak..." diye mırıldandı.

Kaşlarımı hafifçe kaldırıp ne demek istediğini anlamaya çalıştım. 

"Bağlanmak veya değer vermek Deren, bu meslekte bu iki duygu seni bitirir." 

Bir şey demedim. Haklıydı. Rengin'i özlemiş olmam ona değer verdiğim anlamına geliyordu.

Tesise yaklaştığımızı tanıdık yollardan anladım.

Balkan "Bir saat sonra toplantı odasında ol. Bu akşam bir operasyona öncülük edip görev dağılımını sen yapacaksın." dedi.

"Omzum acıyor" diyerek bir bahane sundum.

Balkan gözlerini kıstı. "O şerefsiz Zafer'i görmeye geliyorsun ama oturduğun yerden görev dağılımı yapacağın için omzun acıyor öyle mi? Hah minik kelebek, bir saat sonra odada ol yoksa yarın 4.30' da tepende olurum ve Era'ya bir müzik açtırıp seni dinlendirmem." diyerek şakalaşırmış gibi aslında daha çok tehdit eder gibi beni uyardı.

Tesisin kapıları açılırken yorgun beynimi önemsemeyerek "bir saati boş ver on dakikaya kim toplanırsa toplansın ben olayı anlayayım ve bir an önce dağılımı yapayım." dedim sanki basit bir işmiş gibi.

Balkan kafasını salladı. "Nasıl istersen benim için fark etmez ve söylemeyi unuttum eğer görevi başarıyla tamamlarsan yarın koca gün izinlisin." dedi.

Birden bedenime kozmik enerjilerin doluştuğunu hissettim. "Harbi mi?" 

Balkan şuh bir kahkaha attı. "Harbi Balkan sözü."

Arabayı otoparka park ettikten sonra beraber toplantı salonuna girdik. Burası daha çok derslik gibi bir yerdi. Beyaz bir tahta ve önünde birkaç sıra vardı. Sınıfa benziyordu. 

Kendime ve baş köşede sessizce telefonuyla ilgilenen Balkan'a sert bir kahve yaptım. Ayılmam gerekiyordu.

Yaklaşık on dakika sonra içeriye daha önce beni havada tutan arkadaşlar girdi. 

Neydi isimleri?

Keko gibi takılan Gökalp.

Pinterestten fışkırmış olan Eymen.

Utangaç olan Berat.

Sena'nın boyunduruğu altından kurtulan masum Leyla.

Hepsi bana bir şey demeden sıralara oturdu. Bana sanki onlara bir kötülük etmişim gibi bakıyorlardı.

Balkan kenarda oturduğu yerden kalktı. "Hoş geldiniz arkadaşlar biliyorsunuz ki eğitmeniniz Rengin, görevden gelene kadar benimle çalışacaksınız ve bugün de Deren arkadaşınız size bu gece olacak olan operasyonda öncülük edecek." dedi.

Hayretle "bu gece mi?" diye sordum.

Balkan umursamazca saatine baktı. "Saat şu an sekiz, operasyon on bir gibi başlamalı. Bence sana üç saat plan kurman ve hazırlanman için yeter." dedi.

Bu adam beni robot falan sanıyor olmalıydı.

Yanaklarımı şişirip Balkan'a devam etmesi için bir baş işareti verdim. 

Balkan "adamımız Harun Saroğlu devletimiz çıkardığı değerli madenleri bir şekilde elde edip yabancılara para karşılığı satıyor ve bu gece Harun o sergide olacak. Kasasının anahtarını boynunda taşıdığı söyleniyor. Bir şekilde o anahtarı almalı kasayı açıp en son bizden aldığı madeni elde etmeliyiz." dedi.

Bu basit bir operasyondu.

"Ne sergisi?" diye sordum.

Balkan "Resim sergisi olacak." diye mırıldandı. Beyaz tahtadan Harun'un fotoğrafını yansıtınca şaşırdım. Bu adam en fazla 30 yaşlarındaydı. Kumral saçları ve ela gözleri güzeldi ama maalesef eğri burnu onun tüm yakışıklılığını bozmuştu.

Balkan "bundan sonrası sende Deren, bu akşam bu iş bitmeli." dedi kesin bir tonla. Bir tek bana değil alttan alttan şu an sıralara oturmuş çaylaklara da laf dokunduruyordu.

Bana uzattığı dosyaya göz attım. Harun'un kişisel belgeleri, resim sergisinin yeri, krokileri, Harun'un ev adresi falan yazıyordu.

Balkan'a baktım ama o zaten bana bakıyordu. Gözlerimiz kesişince duraksadım. Bu adamın kahve gözleri ne güzeldi böyle.

Balkan "evet Deren." diye sorunca neden ona baktığımı anlamaya çalıştığını anladım.

"Şey bende dahil olacak mıyım operasyona?" diye sordum.

Balkan keskin bir dille "hayır." dedi.

Somurttum. Onlar bana bu kadar yabancıyken ben onlara nasıl güvenecektim. İpler maalesef elimde sağlam değildi.

Bana tuhaf tuhaf bakan takım 'arkadaşım' diye hitap edebileceğim insanlara baktım. "Plan basit çok düşünmeye gerek yok tek bir plan olacak ve ona ne olursa olsun sadık kalacaksınız." dedim.

Emir kipi kullansam da pek önemsemedim. Şu an onları yöneteceksem katı olmalıydım.

"Elektrik işinden anlayan?" diye sordum.

Eymen çekingence elini kaldırdı.

"Resimlerden veya sanattan anlayan?"

Hepsi birbirleriyle bakıştılar ve Gökalp ciddi bir ifadeyle elini kaldırdı.

Şaşırdım. Bu keko tipli adam ve sanat kulağa tuhaf geliyordu.

"Bilgisayardan anlayan?" diye sorduğumda Eymen ve Berat elini kaldırdı.

Hiçbir şeye elini kaldırmayan Leyla'nın görevi ise çoktan kafamda belliydi.

Derin bir nefes aldım. "İlk iş olarak Harunla muhabbeti Gökalp sen kuracaksın. Yani şöyle Harun hangi tabloyu beğendiyse onun yanına gidip beğenip beğenmediğini soracaksın ve muhabbeti koyulaştıracaksın."

"Sende Berat, Harun'un telefonuna gireceksin ve o gece özellikle korumalarıyla iletişime geçmesine izin vermeyeceksin."

Bayaz tahtaya hızla kısa kısa notlar almaya devam ederken "Ve Leyla sen garsonsun. Gökalp ve Harun muhabbet ederken Gökalp'in üstüne içkileri dökeceksin."

Balkan'a kısa bir bakış attım elini çenesine koymuş pür dikkat beni dinliyordu.

"Ben işaret verdiğimde Eymen elektrikleri kesecek."

"Işıklar tekrar yandığında Harun panik olacak ve eli eğer boynundaki kolyeye giderse anahtar orada demektir. Bunu teyit ettiğimizde Eymen sen yerinden ayrılacaksın ve Harun'a hafifçe çarpıp anahtarı ondan alacaksın." 

Bana kaşlarını çatan Eymen'e "hiç itiraz etme! Ben gelmeden önce bu tür el pratikliği için eğitimler aldığınızı biliyorum." dedim.

"Gökalp ve Berat sergide kalırken siz Leylayla Harun'un evine gideceksiniz. Güvenlik kameralarını Eymen sen halledeceksin bir sorun olursa diye hepinize kulaklık vereceğim benimle iletişim hiç kesilmeyecek." dedim.

Saate baktığımda saatin dokuz buçuğa geldiğini gördüm. "Hazırlanmak için bir saatiniz var sonra hepiniz lobide olun." dedim ve onların odadan çıkmasına izin verdim.

Balkan benimde bir şeyler atıştırmam gerektiğini söyleyip çıktı. Bende şeyler atıştırmak yerine bir çikolata buldum ve odama çıktım. Kendi hazırlıklarımı da yapmam gerekiyordu.

İçimde bir his vardı. Kötü bir his. Hazırlıklı olmamı söyleyen bir his.

Ben hislerime güvenirdim.

Sargımı dikkat ederek çıkardım ve yerine küçük bir bez parçası koydum. İçime sargımı göstermeyen siyah bir crop üstüne de siyah v yaka bir tişört giydim. Altıma yine bir siyah jean ve ayakkabı olarak spor ayakkabı yerine kırmızı bir stiletto giydim. Aklıma oturmayan şeylere karşılık oturtulamayan şeyler yapıyordum.

Saçımı gelişi güzel bir topuz yapıp halka küpelerimi taktım. Çantama bir lipgloos attım. Gözlerime iyice rimeli sürdükten sonra çantama son olarak paranoyaklığıma karşılık birkaç malzeme koydum.

Saate baktığım tam vakti olduğunu anlayıp aşağıya indim. Zaten hepsi hazır bir şekilde beni bekliyordu.

Gökalp bir ressama benzer bir şekilde boynuna fular takmış. Eymen takım elbise giymiş. Berat etrafta gözükmeyeceği için spor giyinmiş ve Leyla oradan ona üniforma ayarlayacağımız için dar paça bir pantolon ve normal gündelik bir tişört giymişti.

Memnun bir şekilde gülümsedim. Arkamdan gelen tanıdık kokuyla beraber o tarafa döndüm. Balkan da rahat bir şekilde giyinmişti. Onun ayrı bir havası vardı. Tişörtü biraz dar mıydı yoksa bu adam fazla mı yapılıydı?

Ondan etkilenmemişim gibi kaşlarımı kaldırdım. "Sende mi geleceksin?"

Balkan ellerini gri eşofmanının cebine soktu ve omuz silkti. "Her ihtimale karşı."

'Tamam' dercesine kafamı salladım ve beraber siyah bir minibüse bindik. Tam mafya babalarına yakışır bir minibüstü. Aslında bunun bir adı vardı transpoter gibi bir şey olması lazımdı.

Yarım saat süren yolculuğumuz boyunca birkaç kere planımın üzerinden geçtim.

Arabadan indiklerinde hepsi kulaklığı kulağına taktı ve onlara şans dilememle gözden kaybolmaları bir oldu.

Balkanla minibüste yalnızdık. Burada iki tane bilgisayar vardı. Güvenlik kameralarına Balkan rahatça sızdığı için anbean her şeyden haberdar olabiliyorum.

Leyla garson kıyafetiyle görününce rahatladım. İyi gidiyor gibiydik.

Bir süre sonra Gökalp, Harunla muhabbet etmeye başladı. 

Bu da tamam.

İçimde her şeye rağmen kötü bir his vardı. Bu his beni yanıltmayacak cinstendi.

Bacağımı sıkıntılıca titretip kameralara gözümü ayırmadan baktığımda Balkan "neden endişelisin? diye sordu.

O rahat gözüküyordu.

"İçimde bir his var." diye mırıldandım. "Eksik olan ve az önce operasyona yolladığım çaylaklarda bir gariplik seziyorum."

Balkan koltuğa iyice yayıldı. "Rahatlamalısın, kendine bir kahve yap ve ilk operasyonunun tadını çıkar." dedi.

Bir süre daha kameralara baktıktan sonra Balkan'a hak verip ayağa kalktım. Minibüsün en başına geçip kendime termostan bir fincan kahve doldurmaya başladım.

"Deren." diye mırıldandı Balkan.

Ses tonunda bir yabancılık olduğunu anlayıp yanına gittim.

Balkan gözünü kameralardan ayırmayıp "galiba haklısın." dedi. "Çaylaklar görev yerlerinden uzaklaşıyor."

Birden kulağımdaki kulaklıktan Eymen'in sesi duyuldu. "Bu Sena'yı takımımızdan attırdığın içindi." ve hepsi aynı anda. "İyi şanslar Deren Akhan." dedi ve beni kurdukları tuzağın içinde bırakıp bilgisayar ekranından kayboldular.




Evvvet bölüm sonu diyerek noktalayalım.

Her bölüm ayrı aksiyon değil mi??

Yorum sınırımız 220 olsun.

Sol alttaki yıldıza basarak beni mutlu edebilirsiniiiz.



Sevgiyle kalın...

lotsieles







Continue Reading

You'll Also Like

201K 10K 21
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
427K 26.1K 47
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
6.1M 198K 99
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
228K 14.3K 27
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...