Rollerin Gecesi

By askida321

12.4K 1.4K 1.9K

Bir insanın doğum günün ertesi ölüm günü olabilir miydi? Ya da cehenneme çevrildiği gün desem... Evet bu beni... More

İyi ki mi?
Dilek
Alışma
Üniversiteli
Yurt Günlükleri
İkiz Yumurta
Ayna
Hazırlık
Kelebek
Ödülsüz Oyuncu
Aşamalar
Zekanın Zekası
Rengine Bakmadan
Şansın Şanssızlığı
Koku Ustası
Paranoyak Çözümler
Bomba Etkisi
Hüzün Hırsı

Asıl Patron

492 64 217
By askida321


Odanın içinde sıkkınca volta atmaya başladım. Saatlerdir odada boş boş vakit öldürüyordum aslında uyumak vakit öldürmek değildi ama burada kahvaltı saatinin bile yediye kadar olması uykuyu pek önemsemediklerine işaretti. 

Zehir vakasından sonra Rengin beni serbest bırakmıştı. Bende direk odama gelmiş ve yatağa yattığım gibi uyuyakalmıştım. Allahtan gideceğim saatten önce uyanabilmiştim.

Era'yı çağırmama rağmen ortalıkta yoktu ve benim hazırlanmak için yaklaşık bir buçuk saatim vardı. 

Era'yı boş verip banyoya girdim. Dün de duş almadığım için şimdi almaya karar verdim.

Hızlıca üstümdekileri çıkarıp suyu ayarladım. Su ılınınca kendimi suyun altına attım. Yere akan suyun bulanıklaşan rengini görünce ellerime baktım.

Ellerimde az da olsa Rengin'in kanı vardı. Ellerimi sertçe ovarken derin bir iç çektim bu kadınla işim vardı. Sanki ölümsüzmüş gibi metrelerce aşağıdan atlayıp zehirli sıvılar içiyordu.

Kenarda gördüğüm duş jeli ile iyice bedenimi yıkadım.

Sonra kokusu çok hoşuma giden şampuanla iki kere saçımı şampuanladım ve hızlıca durulanıp çıktım. Suyun altında saatlerce durabilirdim ama vaktim yoktu.

Bornozuma iyice sarınıp saçıma bir havlu sardım.

Odanın ortasında durup "Eracım bana bir bakar mısın canım? Yaklaşık 45 dakika sonra bir göreve gideceğim de." 

Evet su beni mayıştırdığı için banyo yapma işini biraz abartmıştım.

Tavandaki ledler yanıp söndü.

Sonunda!

"Merhaba Derencim yaklaşık 50 dakikadan var bu arada söylemeden geçmeyeyim dedim. Neyse sabah sabah metrelerce aşağıdan atladıktan sonra gece göreve gitmek tam senin gibi bir çaylağa yakışır. Şimdi sen hazırlanırken ben sana bütün detayları yaklaşık 22 dakika içinde vereceğim." dedi.

Ben gardıroba doğru giderken "ne giyeceğim?" diye sordum. Her şeyi bilen bu robot, bunu da bilebilirdi.

Ledler yanıp söndü. "Ne giyeceğine sen karar vereceksin. Gereksiz bir olayı olduğunu düşündüğüm bir adam var adı Dora ve onda çok önemli bir flash var onu ondan alman gerekiyor ama sana kötü bir haberim var sadece sen değil senin gibi hatta senden üst seviyede eğitilmiş ajanlarda orada olacak. Büyük ihtimalle sen alamayacaksın ama en azından sahaya çıkmış olacaksın. Çok düşünme bence akışına bırak." dedi.

Gardırobumun önüne geçtim "nerede olacak bu Dora?" diye sordum.

Ledler yanıp söndü "pahalı bir otelin restoranında rezervasyonu var. Flashı aldıktan sonra oraya gidecek flashında üstünde olduğunu düşünüyoruz." dedi.

Güzel.

Gardırobumdan direk kırmızı olana abiyemsi elbiseye dokundum. Dokusu kaygan bir kumaşla yapıldığını belli ediyordu. Satendi. Pahalı kokuyordu.

Hemen onu askıdan çıkardım.

Havaya kaldırdığımda dizlerimin hafif üstünde biten straplez şık bir abiye olduğunu anladım. Kabarık bir abiye değildi ama çok yapışık gibi de durmuyordu. Omuz kısımlarında parıldayan minik minik taşlarla süslenmiş askıları olan bu kan kırmızı elbise, onu giymem için beni bekliyor gibiydi. Bedenine baktığımda L yazdığını görmek beni mutlu etti.

Saçımdaki havluyu hatırlayınca elbiseyi yatağın üstüne bırakarak banyoya koştum. Hızlıca saçlarımı kurutup oradayken tarak yardımıyla fön çektim.

İmkansız diye bir şey yoktu. Eğer doğru hamleyi yaparsam o flashı ben alabilirdim.

Yaşımın da biraz büyük gözükmesi gerekiyordu. Era'ya seslendim "Era bu adam kaç yaşında?"

Ledler yanıp söndü "senin telefonuna birazdan adamın fotoğrafı gelecek sana daha fazla bilgi vermem yasak." dedi.

Yaşını sordum. Flashın içindekileri değil!

Telefonuma düşen bildirim sesiyle telefonumu elime aldım. Evet buraya geldikten sonra telefonumu da bana teslim etmişlerdi. 

Mesajlar bölümüne girdiğimde Era'nın bana yolladığı adamın fotoğrafına baktım. Bu adam fazla mı yakışıklıydı?

Bir restoranda otururken çekilmiş bu adamın suratı, belli belirsiz gözüküyordu. Yaşı fazla büyük değildi. Eli çenesinde umursamazca etrafa bakıyordu. Bakışlarında ki o yoğunluktan kadın avcısı bir playboy olduğunu anlamam uzun sürmedi.

Yan planda çekilmiş bu fotoğraftan biçimli bir burnu ve çıkık elmacık kemikleri olduğunu anladım.

Telefonuma bir fotoğraf daha gelince burada daha net olduğunu gördüm. Gözleri koyu kahveydi, dolgun dudakları vardı. Gözlerimi biraz daha kısıp baktığımda onunda benim gibi dudağının sol üst kısmında minik bir beni olduğunu gördüm ona farklı bir hava katmıştı. Ciddi surat ifadesiyle bir süre ona bakakalmama sebep oldu.

Bu adam neydi böyle?

Afet?

Siktir et! O senin avın Deren.

Hızlıca kendimi toparlayıp ayağa kalktım. Yakışıklı olması Allah vergisi olabilirdi ama bu beni ilgilendirmezdi.

Madem kadın avcısıydı. Bende onu dişiliğimle avlayabilirdim.

Yatağın kenarında duran kırmızı elbiseyi zorlanmadan giydim. Saçım zaten hazırdı. Büyük halka küpeler bana masanın kenarından göz kırpınca onları kulağıma geçirdim. Çekmecede gördüğüm bordo lotus çiçekli yüzük hoşuma gidince onu işaret parmağıma taktım. Yüzük çok güzeldi. Umarım bana şans getirirdi.

Bu tür adamların kategorisi belliydi. Biraz çekici olsa ve yüz verse yeterdi ama yaşı küçüklerle ilgilenmezlerdi. 

Mesela benimle.

O yüzden en beceremediğim iş olan ama bazıları için vazgeçilmez olan makyajımı yapmaya başladım.

Ayaz'ın çok bilmiş lafları geldi aklıma. 

'Fondöten sür ama önce baz. Sonra göz makyajı. Senin gözlerin iri sana eyeliner yakışmaz.'

Ah işte tamda istediğim gibi elimde tuttuğum bu eyeliner bana yakışmaz, yakışmazsa yaşımı büyük gösterir.

Eyelinere gelene kadar sırasıyla bütün işlemlerin uyguladım.

Derin bir nefes verip eyelinerin incecik ucuna baktım. Bunu becerebilirdim.

Aynaya iyice yaklaştım eyelinerin ucunu kısa tutmak için sondan başa doğru hızlıca siyah çizgiyi çektim.

İlk göz güzel olmuştu. Şimdi sıra ikincisinde.

Diğer göze baka baka ona benzer bir çizgi daha çektim ama çektiğim gibi yaşadığım hayal kırıklığı bütün modumu düşürdü.

Far sürmemiştim ve bildiğim kadarıyla eyeliner çekilmeden far sürülüyordu.

Hızlıca bana verilen makyaj çantasını karıştırdım. Bulduğum siyah göz kalemiyle gözümün her tarafını özellikle göz altlarımı boyadım.

Artık yaşım biraz daha büyük gözüküyordu.

En önemlisi ve en can alıcısı olan bordo ruju iyice dudağıma yaydım.

Boy aynasının karşısına geçip cam topuk stilettolarımı giydim. Hafif kırmızı desenleri olan bu ayakkabı, elbiseme yakışmıştı.

Aynaya biraz daha yaklaştım. Elbise kiloma rağmen bedenimi güzelce sarmıştı zaten orantılı ve sıkı olan vücudum en büyük şansımdı.

Saate baktığımda dokuza beş kaldığını gördüm.

Çıkmadan en sevdiğim lotus çiçekli parfümümü bütün bedenime sıktım.

Derin bir nefes alıp önceden her ihtimale karşı hesap ederek hazırladığım çantamı omzuma astım.

Asansörün kapıları açıldığı an Renginle göz göze gelmem bir oldu. Galiba yanıma geliyordu. Bende biraz onu inceledim. Sabahki enerjisi yoktu ama yine de kötü gözükmüyordu.

Rengin beni baştan aşağıya inceleyip ıslık çaldı "sende de ne maharetler varmış Deren Akhan."

Hafifçe gülümsedim "nasıl gideceğim, gitmem gereken yere?" diye sordum.

"Araba kullanmayı biliyor musun?" diye sordu.

"Biliyorum tabi ki." dedim kendimle gurur duyarcasına. Hatta kaza bile yapma şansım olmuştu. Hangi yaşıtım benim yaşadığım aksiyonları yaşıyordu acaba?

Ben söyliyeyim.

Kimse.

Rengin'in yanına geçtim hemen. Rengin - 1' e beş kere bastı. Bu kadında tuşlara birkaç kere basmak gibi bir huy olsa gerekti.

Asansörün açılma sesi geldi ve kapılar açıldı..

Burası kapalı bir otoparktı. Gerçi otopark demek burası için haksızlık olurdu. Burası galeri gibiydi. Sergi de denebilir. Bir sürü yeni model araba vardı.

Ve otoparkın, pardon galerinin sonu gözükmüyordu.

Rengin önüme geçerek anahtarı uzattı "sana güvenerek kendi arabamı veriyorum sakın benim bebeğimi çizme." diyerek beni uyardı.

Gülümseyerek elinden anahtarı aldım "teşekkür ederim Renginciiim." diyerek arabalara  bakmaya devam ettim.

Tam arkamı dönmüştüm ki Rengin beni kolumdan tutarak durdurdu "bak Deren kazanmayı seviyorsun biliyorum ama bu senin ilk saha görevin o flashı almak için kendini riske atacak hamleler yapma. Burada aldığın veya alacağın bir eğitimle o adamdan flashı alamazsın." dedi ve hafifçe şakağıma dokundu "buna ihtiyacın var."

Gülümsedi " önce arabamı sonra seni sağlam karşılamak istiyorum çaylağım." 

Gözlerimi kıstım ve düşündüm.

Sabahları çok erken kalkıyordum bir sabah öğlene kadar uyumaya ihtiyacım vardı. Enerjimi toplamak için bunu şimdi kullanabilirdim.

"Rengin ben bu flashı alırsam senin çıkarın ne olacak?" diye sordum.

Derenle psikoloji2 'ona yaşayacağı mutluluğu hatırlatıp aklına yerleş sonra isteğini söyle'

Rengin omuz silkti "senin gibi bir çaylak ilk görevinden başarıyla dönerse büyük ihtimalle övgü yağmuruna tutulurum bu ay maaşım şişirilir ve birkaç kıyak geçerler." dedi.

Araba anahtarını elimde sallarken " ben o flashı alırsam sende mutlu olursun. Yani demek istediğim ben o flashı alıp sen övgülere boğulurken bende senden bunun karşılığında küçük bir ricada bulunacağım." dedim.

Sesimdeki tona ikna olmayacak kimseyi tanımıyordum.

İkna olacaktı.

Rengin ellerini beline koydu. "Ne isteyeceksin Deren Akhan?"

Masumca gülümsedim "bu görevin yarınsı beni öğlene kadar serbest bırakmanı istiyorum uyuyacağım." dedim.

Rengin'in meraklı yüzü birden neşelendi rahatlamış gibiydi "bende kim bilir ne isteyeceksin diye bekliyorum ya. Tamam sana yarım gün izin ama bunun için hayatını tehlikeye atmayacaksın." dedi.

Bunun için silahların ortasına bile dalabilirdim ama bunu Rengin'in bilmesine gerek yoktu.

" S blok 17. bölümdeki araba benim görüşürüz çaylağım" diye mırıldandı Rengin. Sesi kırık çıkıyordu. Acaba korkuyor muydu?

"Merak etme çılgın eğitmenim, seninle daha çok işimiz var görüşeceğiz." dedim ve topuklu ayakkabılarımın eşliğinde alfabetik sıralanmış bu otoparkta s bloğunu bulmaya koyuldum.

Yaklaşık on dakikamı alan bu arayışlardan sonra gördüğüm kırmızı mini cooper gülümsememe sebep oldu. Tam da Rengin'e yakışır bir arabaydı.

Kumandadan arabanın kilidini açıp telefonuma düşen konum bildirimine baktım. Yaklaşık kırk beş dakika.

Saat çoktan dokuz buçuğa yaklaşmıştı. Geç kalmıştım. Arabayı hızlıca kontağa takıp çalıştırdım. Arabanın sesi güzeldi.

Blokların yanında yazan çıkış tabelasını takip ederek çıkışı buldum. Kıvrıla kıvrıla yüksek bir yokuşu tırmandıktan sonra buranın -1 olmadığına adım kadar emin oldum.

Telefonuma gelen konumu hızlıca arabanın dijital ekranına aktardım. Bu yollar fazla mı yeniydi?

Hiç eve rastlamadığım yollarda yaklaşık yarım saatim geçti. Bilerek şarkı açmadım. Yollar ıssız ve karanlıktı. Göreve diye bok yoluna gitmek hiç olmazdı.

Ufak bir tabela gördüğümde sonunda bir şehre yaklaştığımı anladım. Trafik ışıklarını gördüğümde ise gülümsedim. 

Sonunda normalleşmeye başladığım için mutluydum. 

Konuma baktım. Varış noktasına üç dakika gözüküyordu. Saate baktığım on beş dakika daha erken varacağımı anladım.

Aklımda bir plan vardı. Eğer onu uygulayabilirsem o flashı ben alabilirdim.

Arabanın dijital ekranı bana varacağım noktaya geldiğimi gösterdiğinde gülümsedim. Burası bir büyük bir otele benziyordu. Arabayı valeye bırakmak yerine yan sokaktaki bulduğum boş yere arabayı park ettim. Arabadan indiğimde hafif yamuk park edilmiş arabayı gördüğümde aklıma annemle park etme çalışmalarımız geldi.

'Anne niye olmuyor en sonunda arabanı kaldırıma sürttüreceğim'

'Kızım hem öğrenmek istiyorsun hem de mızıldanıyorsun elbet olacak bir gün başaracaksın.'

Derin bir iç çektim ve burukça gülümsedim. Evet anne bir gün istediğim her şeyi başaracağım.

Arabayı kilitleyip anahtarı çantama koydum. Tam ilerlerken karnımın gurultusu durmama sebep oldu. Aç karnına başaramazdım.

Etrafıma bakındığımda minik bir büfe görmek beni mutlu etti. Fazla düşünmeden büfeye girdim ve gözüme çarpan vişneli çikolatayı aldım. Parasını ödeyip otele varmadan çikolatamı hızlıca yedim.

Uzun zaman sonra çikolata yemek iyi gelmişti.

Omuzlarımı dikleştirdim ve gülümsedim. Attığım emin adımlar özgüvenimi daha da arttırıyordu.

Otele girerken dışarıda duran adamın beni beğeniyle süzmesi doğru yolda olduğuma işaretti. Resepsiyona yaklaştım ve en kibar tonumda "Merhaba bir suit oda alabilir miyim acaba?" diye sordum.

Karşımdaki çocuk neredeyse benimle yaşıt gibiydi. Gülümsedi "elbette." bilgisayardan birkaç tuşa basarak arkadaki mantar panoda asılı bir kartı bana uzattı. "807 numaralı oda on ikinci katta buyurun." dedi.

Kartı elinden aldım "bir şey daha soracağım buranın bar kısmı ne tarafta acaba?" 

Resepsiyon çocuk gülümsedi ve eliyle uzaktaki asansörü işaret etti "asansörün sağ tarafından ilerlerseniz 100 metre sona bar kısmını bulabilirsiniz." dedi.

Teşekkürümü edip saçlarımı sallandıra sallandıra bana tarif  edilen kısma ilerledim.

Korkuyor muydum?

Hayır.

Başaracak mıydım?

Evet.

Nasıl?

Vişneli çikolata sayesinde!

Hafif tonlu müzik sesini duyduğumda yaklaştığımı anladım. Aradığım yere geldiğimde girişte bir süre oyalandım. 

Etrafa boş boş bakarak aslında avımı arıyordum ve bingo avım bir kadınla koltuklarda sohbet ediyordu.

Gözlerimi kısıp bir süre onu inceledim. Kumral saçları, siyaha yakın gözlerine inattı sanki. Takım elbise giymişti. Hafif kırışık gömleği ve gevşetilmiş kravatından bir toplantıdan çıktığını ve yorgun olduğunu anladım. Oturuş şeklinden kısa bir adam olmadığı belliydi. Hafif ciddi bir duruşu vardı ama yemin bile edebilirim ki buradaki en yakışıklı adam o olabilirdi.

Karşıdan bakan biri bu iki çiftin hoş bir vakit geçirdiğini düşünebilirdi ama aslında kadın anlatıyor adam ise onu dinlermiş gibi yapıp etrafa bakınıyordu. Onu dinlemediğine emindim.

Benimle göz teması kurmasına izin vermeden barmenin olduğu tezgaha ilerledim. Hafif yüksek olan sandalyelere oturup bacak çeldim.

Barmen gülümsedi "ne alırdınız hanımfendi?"

Kaşında ve dilinde piercing olan bu genç adama gülümsedim "hafif bir vişne kokteyli istiyorum." diye mırıldandım.

Adam beni başıyla onaylayıp içeceğimi yapmaya koyuldu. Ekşi kafamdaki tilkileri besleyebilirdi.

Bir kere daha etrafımı inceledim. Sırtım avıma dönüktü. Onunla şu an karşılaşmayacaktım. Zaten yeterince onun dikkatini çeken kadın vardı. 

Sabretmeliydim.

Önüme koyulan kokteyli yavaş yavaş yudumladım. Hafif ekşi mayhoş bir tadı vardı. 

Barın içindeki bütün kadınları inceledim. Gözüme üç abiyeli, iki garson bir de yanındaki kadın çarptı. Sayıları daha fazla da olabilirdi ama gözüme kestirdiklerim kesindi. Çünkü sürekli adama bakıp gülümsüyor ve göz kırpıyorlardı. Bu flörtleşmeden fazlasıydı onlarda flashın peşindeydi. 

Dakikalar sonra abiyeli bir kadın avımın üzerine bayıldı. Herkes o tarafa bakarken bende bundan istifade iyice onun olduğu tarafa baktım.

 Bu basit bir hamleydi. Bundan ben bile etkilenmezdim. 

Revirden bir sağlık görevlisi geldi. Avım kadını koltuğun kenarına bıraktı. Sağlık görevlisi kadının tansiyonunu ölçtü. Mimiklerinden tansiyonun düşmüş olduğunu söylediğini anladım.

Biraz daha inceleyince adamın gerçek bir sağlık görevlisi olmadığını çözdüm çünkü tuttuğu sağlık aletleri adama çok eğrelti duruyordu. Pratik değildi sürekli yanında getirdiği sarı çantadan bir şeyler karıştırıyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. En sonunda adam "dinlenmesi gerek revire onu biri getirebilir mi?" dedi.

Avım hiç oralı olmazken. Kocaman burunlu tipsiz, hafif şişman bir adam baygın numarası yapan kadına yaklaştı "ben taşırım." dedi hevesle.

Baygın olmadığına emin olduğum kadın kaşlarını birden çattı ve gözlerini yavaş yavaş araladı.

İyi olduğunu söyleyip adamı başından savdı. Avım sadece kadına 'geçmiş olsun' dedi ve yanındaki kadına döndü yine aynı şekilde dinlermiş gibi yapmaya devam etti.

Dudaklarımı birbirine bastırıp yanımdan geçen acemi oyuncudan gülüşümü saklamaya çalıştım. Kadın zaten heyecandan tir tir titrediği için her şeyi berbat etmişti. Diğer adamın ise onu taşımak istemesi tam bir şansızlıktı

Başaramamıştı.

Artık harekete geçmeliydim. Avım yanındaki kadından sıkılmaya başlamıştı. Kadın zaten bunu fark etmiş gibi avıma bakarak bacağına dokundu ve dudağını ısırdı. Avım ya onu otel odasına atacaktı ya da gidecekti.

Kokteylimin dibine görene kadar hızlıca içtim ve barmene döndüm ona baktığımı gören adam bana "bir şey mi istemiştiniz hanımfendi?" dedi ve günde herkese bilmem kaç kez yaptığı gibi bana da gülümsedi.

Bende yüzüme kendinden emin bir tavır aldım ve barmenin gözlerinin içine baktım "para kazanmak ister misin?"

Barmen çocuk adam da olabilir şaşkınlıkla karışık gülümsedi "kim istemez ki?" 

Telefonumu aldım ve Lara'dan arakladığım banka hesabımı açtım barmene "ibanını söyler misin?" dedim.

Barmen kaşlarını çattı "önce ne yapacağımı söylerseniz belki evet demem." dedi

Dudağımın kenarıyla gülümsedim. "Şu herkesin gözünün içine baktığı yakışıklı adam var ya tam arkamda takım elbiseli. Su yeşilli bir kadınla beraber oturan." 

Barmen 'evet' anlamında kafasını salladı.

"Hah işte sen o oradan kalktığı an bana haber vermeni istiyorum tek istediğim sadece bu ve bence buna hayır diyen aptalın tekidir." dedim.

Barmen bana kafasını hafifçe salladı "peki ne kadar kazanacağım?"

Sıkılmışçasına ofladım "vaktim yok bana ibanını söyle paranın geri kalanını gece yarısından sonra vereceğim." dedim.

Barmen fazla uzatmayarak bana ibanını söyledi ve bende ona 1500tl attım. Sonra ona telefon numaramı söyledim o da benimle iletişime geçmek için kaydetti.

Telefonuna bildirim gelen barmen bana gülümsedi "fazla cömertsiniz."

Yavaşça ayağa kalktım "işini güzel yaparsan geri kalanını da alırsın barmen çocuk, hatta belki sana ikramiyelik bile atarım." dedim.

Barmen bana kocaman gülümsedi. Bende ona bir baş selamı verip hızlıca resepsiyona ilerdim.

Minik zile basarak görevli çocuğa gelmesi için komut verdim. İçeriden elini kurulayarak gelen resepsiyon çocuk bana gülümsedi "buyurun efendim."

Hiç lafı uzatmadan "para kazanmak ister misin?" dedim çocuğa.

Çocuk başta barmen gibi şaşırdı sonra gülümsedi "ne karşılığında?" 

Telefonumdan avımın fotoğrafını açtım "bu adam birazdan buraya gelecek ve bir oda isteyecek sende ona 807 numaralı odayı vereceksin." dedim.

Çocuk kaşlarını çattı "işimden olabilirim."

Haklıydı.

Bende gülüşümü bozmadan "seni temin ederim ki sorun çıkmasına izin vermeyeceğim."

Çantamdan daha önce hazırladığım para dolu zarfı çocuğa uzattım "kabul ediyor musun?"

Çocuk biraz düşündü acele ettirmek için zarfı gözünde salladım "kabul ediyor musun acelem var resepsiyon çocuk." 

Çocuk zarfı elimden almaya çalışınca geri çektim "kabul ediyor musun?" 

Resepsiyon gülümsedi "kabul ediyorum." 

Çocuğa hızlıca numaramı verip koşar adımlarla asansöre bindim. On ikinci kattaki odama çıkıp kartımı okuttum.

Bu oda fazla büyüktü.

Kumar oynuyordum. Bir sürü ihtimal vardı. Mesela avım yanındaki kadının odasına gidebilirdi ya da suit oda tutmak yerine normal bir oda isteyebilir belki de direk otelden ayrılabilirdi.

Avımın burada tutulmuş bir odası olmadığına emindim. Aşağıdaki gözlemime göre toplantısından çıkıp direk buraya gelmişti ki odası olsaydı üstünü değiştirip öyle gelirdi.

Şimdi ihtimaller denizinde boğulma zamanı değildi. Ben her ihtimale kendimi hazırlamalıydım.

Önce dışarısının sıcağına inat odanın ısısını arttırdım. Sonra mini bar dolabından bulduğum içkileri çıkardım. Balkona çıkıp içkileri aşağıya boşalttım.

Sonra o boş içkileri masaya eğrili düzlü yerleştirdim.

Mini viskiyi balkondan boşaltmak yerine hafifçe odanın her yerine gezdirdim. Alkol kokmalıydı bu oda.

Utancımı bir kenara bırakıp elbisemi üstümden çıkardım ve yere gelişigüzel attım. Ayakkabılarımı da aynı şekilde çıkardım. Üstümde sadece siyah iç çamaşırı kalmıştı.

Sonra banyoya gidip musluğu açtım. Gözlerimi kapatıp gözlerim üstündeki makyaja hafif hafif su damlattım. Gözlerimi açtığımda makyajımın hafifçe bozulup gözlerimin altına akması tamda istediğim şeydi.

Amaç bu odada o gelmeden benim başka adamla yatmış olmama inandırmaktı.

En son fönlediğim saçlarımı iyice karıştırdım. Aynaya son kez baktığımda rujumu unuttuğumu fark ettim. Tezgahın kenarında duran temizleme mendiliyle dudağımdaki ruju iyice çıkardım.

Birden içeriden telefon çaldı hızlıca içeriye girdiğimde telefonuma baktım telefon numarası kayıtlı değildi aramayı yanıtladım. "Alo?"

Önce telefondan hışırtılar geldi "merhaba güzel kız ben barmen çocuk seninki az önce bir kadınla bardan çıktı." dedi.

Dudağımın kenarı ister istemez kıvrıldı "güzel, paranın geri kalanı gece yarısından sonra ibanında piercingli barista benden haber bekle." dedim ve telefonu o daha cevap vermeden suratına kapattım.

Şimdi sırada resepsiyon çocuk vardı. O aramadan önce en can alıcı şeyi yaptım çantamdan beş tane iki yüzlük çıkarıp yatağın kenarındaki komodinin üzerine koydum.

Bu yaptığım çok aşağılayıcı olsa da inandırıcı olmam gerekiyordu.

Yatağın içine oturdum ve beklemeye başladım.

Bana bir asır gibi gelen şu beş dakika sonunda telefonum tekrar çaldı ve beklenen arama gelmişti resepsiyon çocuk "dediğin gibi 807 numaralı odaya geliyor." dedi ve ben kapamadan o telefonu suratıma kapattı. Belli ki korkuyordu.

Haklıydı. Bu zamanda iş bulmak zordu.

Telefonu kenara bırakıp hemen ayağa kalktım ve odayı gözden geçirdim. Tam da istediğim gibi gözüküyordu.

Son olarak ışıkları kapadım. Yatağa yatarak çarşafı üstüme çektim ve avımı beklemeye başladım.

Bölüm sonuuu...

Bu bölüm yorum sınırımız 140 olsun.

Okunma sayımızda düşüklük olsa da moralimizi bozmadan devam ediyoruuuz. Çünkü farkettim ki ben çoktan moralimi yükselten, pozitif düşünceli en önemlisi kurgumu seven okuyucular edinmişim.

Diğer bölüm görüşmek üzere.

Sol alttaki yıldıza basarak beni mutlu edebilirsiniiiiz

Sevgiyle kalın...

lotsieles

Continue Reading

You'll Also Like

78.7K 3.8K 32
°Aile kurgusu° İzel 17 Yıl boyunca hayatını Cehenneme çeviren Ailesinin gerçek Ailesi Olmadığını öğrenir. Peki ya Yıllar sonra çektiği acılara rağmen...
753K 12.7K 7
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...
578K 24.4K 22
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...
507K 30.4K 32
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋 Herşey kurgu gerçek hayatla bağlantısı yoktur.