KARAYEL +18 (KBM)

By blackkgillerr

857K 17.9K 3K

Eski adı: KORUMAM BİR METEOR ☄️ Ben nerden bilebilirdim ki babam bana koruma atayacak? ☄️ "İçi... More

Tanıtım
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
28
29
30
ÇOK ÖNEMLİ
31
32
33
34
35

27

16.1K 488 75
By blackkgillerr

HİÇ GELMESEYDİN dediğinizi duyar gibiyimm ve haklısınız aşklarım ☄️

KBM ailesi, oturup kurgunun gidişatı üzerine arkadaşım ile ciddi ciddi konuştum. Çünkü siz, benim öylesine yazdığım kurgumun g*tünü bir kaldırdınız pir kaldırdınız.

(Aşk dolu bir sitem etmeden geçemezdim dkdkdk)

Bölümü adam etmeme yardım eden sirenna_inmyhead aşk kuşum çok teşekkür ederim 💜

Bu arada bölüm ile ilgili arada yazdığımı, yazacağımı ve bazen geç geleceğini panomda bildiriyorum. Takip edebilirsiniz :)

KEYİFLİ OKUMALAR

☄️

Bakışlarının siyaha çaldığını gördüğüm vakit yüzümdeki hin gülümseme daha da yayıldı. Çünkü yapmış olduğum misillemeyi sevmemişti. Yüzünün gerilmesinden ve bakışlarının ev sahipliği yaptığı karanlıktan anlamak zor değildi.

"Ne var biliyor musun? Benim hiçbirinize tahammülüm yok." Güldüm. "Hiçbiriniz umrumda değilsiniz." İçimden bir şeylerin koptuğunu hissediyordum. Tüm bu bilinmezlikler beni çekmek yerine daha itiyordu ve çevremde haddinden fazla vardı. Dahası bu insanları hayatımda istemiyorum.

"O yüzden..." Yerimden kalktım ve karşısına geçtim. "Gittiğin yerde kal ve gelme." Yanından öylece geçip banyoya ilerlemeye başladım. Sidar böyleydi işte. Bu hal ve hareketlerim işine geldiği için beni durdurmaya tenezzül etmemişti ve hatta ekmeğine bal sürdüğüm için de hiç beklemeden gitmişti.

Tüm bu olanlar karşısında öylece durdum ve aynadaki yansımama bakmaya başladım. Değişmiştim. Yanaklarım çökmüş göz altı morluklarım oluşmaya başlamıştı. İyice omuzlarım yıkık bir harabeyi andırıyordu. Dahası yüzümdeki canlılık yıllar geçmiş ve geri dönmemişti.

Tüm bu olanlar da bir yere kadardı ama benim gücüm yoktu.

Bir gün aynaya bakıp da kendi görüntümden rahatsız olacağım aklıma dahi gelmezdi. Oysa kimsenin saçımın tek telini dahi ağartmaya hakkı yokken artık bazı şeylerin değişmesi gerekiyordu.

Odama geçtim. Her adımım kendimden emin atılırken her hareketim de oldukça kararlıydı. Ne yapacağımı biliyordum.

Erhan Karadağlı çıldıracak mıydı? Dilerse tımarhaneye dahi kendini kapatabilirdi. Ama bu gece o bardağı taşıracaktım.

Yolum belliydi, kararım ise kesin. Dönüşü yoktu.

Kukla gibi hissetmekten yorulmuştum. Hiçbir şeyin bana zevk vermediği bu yaşımda, tüm bu dikenli yollara inat, gerek Erhan Karadağlı gerekse Sidar'ın elinde tutmuş oldukları bana ait olan ipi kesecektim.

Şu yaşıma kadar ziyadesiyle zorluk görmüş ve kendimi bitkin hissediyordum. Attığım her adımın aksine geri gidiyormuş gibi hisseder miydi bir insan? İlerletemiyordum çünkü önüme artı taş duvar değil zehirli, ucu bucağı olmayan nehir inşaa ediliyordu. Beni mecbur kıldıkları zehire maruz kalma sırası onlara geçmişti.

Kontrol bende olacaktı.

Leş gördüğüm tüm camia Erhan Karadağlı'nın biricik kızı Kumru Karadağlı'nın intiharını konuşacaktı.

☄️

YAZAR ANLATIMI EKTEDİR.

2004 - Bir kış gecesi.

Kan...

Her yeri anne şefkatiyle sarıp sarmalayan kan kokusu küçük çocuğun ciğerlerini dolduruyordu.

Henüz küçüktü, dokuz yaşında oldukça küçüktü. Fakat önünde yatan anne ve babasının dahası diğer tüm akrabasının cansız bedenlerini hiçbir duygu barındırmadan izleyebilecek kadar iyi eğitim almıştı.

Soğuktu, karakışın ortasında incecik kıyafetlerle duruyor olsa da üzerine bulanmış sıcak kan onu ısıtıyordu.

Her yeri sarmış olan kan bu çocuğun belki de hiç görmediği şefkatle başını sıvazlıyordu.

"Hey sen! Çocuk." Ses onun ilgisini çekmedi ve önünde yatan cansız bedenlerden sızan kanı izledi. Hemen yanlarında ağlayan küçük kız çocuğu korkudan ruhunu teslim etmek üzereydi. Küçük kız, sırası ile tiz çığlıklar atarak anne ve babasını dürtüyor olsa da onlardan ses gelmeyecekti. Oğlan çocuğu biliyor fakat kız çocuğu böyle umut dolu olursa ileride çok üzülecekti.

"Ailen bunlar mı?" Çocuk gözünü dahi kırmadan izlemeye devam ederken yüzüne sıçrayan sıcak sıvıyı elinin tersiyle sildi.

"Artık değiller." Duygusuz çıkan sesi havada asılı kalmıştı. Çocuğun bu halinden etkilenmedi konuşan kişi. Korkudan titremekte olan küçük kıza baktı.

"Peki ya b..." Demeye kalmadan sözü kesildi. "Ailem!" Sesi yüksek çıktı ve bakışları kendisine korkuyla bakan kız kardeşini buldu. Boş bakıyordu ona da lakin kardeşi dimdik duran abisi karşısında titrek iç çekişlerine devam etti.

"Ne olsun istiyorsun çocuk?" İşte o zaman göz göze gelmişti tanımadığı, tepesinde dimdik duran adamla. Ardından giyindiği kıyafete ve yakasında yer alan bronşa baktı. Nerede görse tanırdı, bu bronş yanlışlıkla dahi birinin eline geçmezdi, çocuk bunu çok iyi biliyordu. Onun dünyada bir birey olmasını sağlayan kadın ve adam, demek oluyordu ki bu boylu poslu adama ihanet etmiştilerlerdi. "Şimdi ne yapacaksın?" Göz ucuyla cesetlere baktı. Hala sıcak olduklarına emindi, tarifsiz kan kokusunu içine çekti.

"İhanet edenin ne yerde ne gökte yeri vardır. Yem olsunlar aç kurtlara." Hiç beklenmedik cevap karşısında mimik oynatmak üzere olan adam, gülümsemek yerine başını ağır ağır salladı.

"İyi eğitilmişsin, güzel eğitilmişsin ancak şimdi daha iyi eğitileceksin." Baskın ve tok sesinden son demler dökülmüştü. Çocuk hiçbir şey sormadı. Prosedürleri bilir, her zaman kurallara hakim davranırdı.

İhanetin affı yok. Ailen olsa bile yok.

☄️

"İsmin ne çocuk?" Konuşmayı hiçbir zaman sevmemişti. Yanındaki adama baktı ardından yakasında duran elmas bronşa. Bu öyle bir elmas değildi. İçinde mansup oldukları, örgüt kurucusunun kanı vardı. Arabanın her sarsıntısında ise içindeki sıvı hareket ediyordu. Oldukça muazzam olduğunu düşündü.

"İsmim yok." Vardı lakin anmak istemiyordu. Bu yaşına kadar ideallerini öğretenler, çocuğun canını hiçe sayarak eğitim vermişti şimdi ise olanların düştüğü gaflete aklı almıyordu. Bu bronşa sahip olan adamı bile getirmeyi başaracak kadar gözleri kör olmuş olmalıydı.

Ne kadar süre bronşa baktığı belli olmayan çocuk, elbette ki adamın dikkatinden kaçmamıştı. "Kim olduğumu biliyorsun, yine de o sefiller gibi davranmayı mı seçiyorsun." Küçük de olsa Keskin ve öfkeli bakışları adamın kömür karası gözlerini buldu. "Beni yolunu şaşırmışlar ile bir tutmayın." Zira kim yolunu şaşırmış ise onu cezalandırmak boynunun borcuydu.

"Tutmamam gerektiğini bana sen göstereceksin küçük adam." Deyiverdi.

Sessiz geçen iki dakikanın son demlerinde camdan dışarı bakarken fısıldadı.

"Aras, ismim Aras."

☄️

"Seni niye yanıma aldığımı merak ediyorsun değil mi?" Adamın sesi, pencereden devasa bahçeyi izleyen çocuğun gözlerinin odağını bozmuştu.

Tahmin edebiliyordu. Ailesinin yapmış olduğu ihanetin bir bedeli olacaktı elbette.

"Beni cezalandırmaksa niyetiniz..." Sustu nefesini bıraktı. "Utancım bana biçilen bir cezadır." Ardından dışarıyı izlemeye devam etti.

"Bir başkasının yaptıkları seni utandırıyorsa eğer, senin de düşüncelerin onlarla aynı olduğunu gösterir. Yakalanmış bir yavru kedi gibi karşımda durmuş ve bana yakalanan insanın mahcubiyetini sunmaya devam edersen işte o zaman hakkında iyi düşünmeyeceğim." Baskın çıkan sesinin üstüne hiçbir şey söylemedi ve duruşunu bozmadı. Sadece adamın kömür karası gözlerine yosun yeşili gözlerini kenetledi, öylece baktı.

"Öyle ki gün gelecek kendi değerini belirleyeceksin."

☄️

2022 Yılı.

Zemini döven adımları aceleciydi. Ne yapması gerektiğini biliyordu. Bu nedenle de bir an önce gerekenin olmasını istiyor dahası daha fazla başının ağrımasına tahammül edeceğini zannetmiyordu.

Hiçbir şey söylemedi. Peşinden gelen adamlara baktı. Bir bakışıyla ne istediğini anlayan ön saftaki saygıda kusur etmeyen genç, iri kıyım delikanlı eliyle kapıyı gösterdi. "Odanızda aldık efendim." Tekrar önünü döndü, bir adım attı ve elini kaldırdı. Kimse peşinden gelsin istemiyordu. Onunla bizzat ilgilenecekti.

Odaya girdiğinde gözleri önce masasını ardından ise hemen yanında ona tedirginlikle bakan kızı buldu. Derin bir nefes çekti ve hemen ardından ağır adımlarla masasına doğru yürüdü.

"Aras." Sesinden gerginliği ortadaydı. Sidar ise dişlerini sıkmaya başladı. Bu isimden nefret ediyordu.

"İşlerime burnunu sokma dedim." Sessi ıssız bir o kadar tehditkar çıkmıştı. "Beni, her hatanı yok sayacak kadar kendine yakın mı gördün?" Sesi hala da kaskatı çıkarken bu durum karşısında olan kızın gerildiğini hissetti. "Ben insanları sürekli uyarmam Ferda." Dedi ve yosun yeşili gözlerini kızın gözlerine o an dikti. "Sabrım taşarsa ki sen zorlamaya başladın." Ağzından çıkan her sözde kızın gözlerinde kırılmaya şahit olsa da durmadı. "Artığın bile kalmaz Ferda." Yapardı, daha önce yapmadığı şey değildi.

"Bak ben..." Konuşmasına izin vermeden sakinliğini bozdu Sidar. "Çünkü sen nerede duracağını bilmiyorsun Ferda!" Sesi oluk oluk duvarlardan aktı gitti. "Sen, sana verilen görevi yapacaksın." Ferda'nın gözleri doldu, çenesi titriyordu. "İşine bakacaksın anladın mı?" Bastıra bastıra konuştu.

"Hala bana kızgınsın." Başını bunu desteklercesine salladı. "Evet evet, hala bana kızgınsın ama bana inanman için daha ne yapabilirim." Sidar bunları duymuyordu. "Tamam Hel..." Demeye kalmadan daha hiddetle bağırdı. "Kardeşimin adını ağzına alırsan o dilini kopartırım." Daha fazla örselenmeye dayanamadı.

"O zaman sen de onun katiliymişim gibi davranma!" Bir gafletle sesi yükseldiğinde kararan gözleri karşısında duruşunu bozmadı. "Onu ben öldürmedim, o kendi sonunu getirdi." Dişlerini öyle bir sıktı ki sesi Ferda'ya kadar geldi. "Benden görmüş olması, benden almış olması beni katil yapmaz." Bu durum karşısında daha fazla kendine hakim olamayan Sidar, Ferda'nın saçlarına asılıp kendisine çekti. Nefesi kulaklarına değerken Ferda korkudan bayılmak üzereydi.

"Kardeşime verdiğin zehirle boğarım seni, Güvendiğin örgütse eğer..." İstemsizce daha sert asıldı ve bu kızın acıyla inlemesine neden oldu. "O örgüt benim ve ben sana acımam." Elini savururcasına çektiğinde bu durum kızın iki adım gerilemesine neden oldu. "Seni temin ederim ki sonunu ben getireceğim." Ferda konuşamadı. Bir umut kalbinin yumuşamasını bekliyordu ama bunun boşa kürek çekmekten farksız olduğunu hiç bu kadar emin olmamıştı.

Sidar için atan kalbini biliyordu ki yine o durduracaktı.

"O kız yüzünden!" Sidar umursamadı, sakin adımlarla cama doğru ilerledi. O davranışlarını birine bağlamazdı. Hareketlerini birinin varlığı belirlemezdi. Kişi, kendi mutlak sonunu belirlerken Sidar bu yolda sadece son noktayı koymaktan kaçınmıyordu. Ferda bu görmezden gelişi karşısında iyice sinirlendi.

"Söylesene Aras! O kızı kardeşinin yerine koyduğundan mı bu kediye dönen hallerin?"

Sidar nefret ettiği ismi duymasıyla gözlerini kapattı. Bu kız gerçekten ya aptaldı ya da ölmek istiyordu. Gözlerini yavaşca açtı. Arkasını döndü ve dönmesiyle Ferda bir adım geri attı. Gözlerinde nasıl bir aptallık yaptığını farkeden bir korku vardı çünkü bu korkusunu destekleyen şey Sidar'ın gözlerinde gördüğü ölümdü. Sidar ağır adımlarla yaklaşmaya başladı. Ferda'nın tam dibine girdi.

"Sen" elini kaldırdı. "Benim" parmaklarını ferdanın boğazına atik bir şekilde yapıştırdı. "Sabrımımı sınıyorsun Ferda!" Diye gürledi ve parmaklarını iyice sıkılaştırdı. Ferda ellerini nefes alma ihtiyacıyla bırakmayacağını bilse de Sidar'ın elinin üstüne kapattı.

"B-ben" konuşamıyordu. "Sen artık kes sesini!" Sidar artık bu saçmalığa daha fazla katlanamayacaktı. Tam karşısında, varlığı adeta hayatının son sınavı duruyordu ve böyle giderse bu sınavdan kalacaktı.

"Şimdi o boynunu kırmamı istemiyorsan defolup gideceksin." Ferda'nın boynunu bırakmasıyla genç kadın yere yığılarak öksürmeye başladı. Gözlerinde dehşet ve korku vardı. Sidar ise bu bakışlara aşinaydı. Kızın kalkamayacağını anlayınca derin bir nefes alıp telefonuna uzandı. Kulağına götürerek karşı tarafın açmasını bekledi.

"Odamda bir çöp var. Gel ve icabına bak." Ferda'nın bu sözlerle gözleri doldu. Birkaç dakika sonra oda kapısı tıklatıldı ve içeriye iri kıyım bir genç adam girdi. Ferda'ya yönelerek kollarından tutup ayağa kaldırdı ve kapıya yönlendirdi. Ferda son bir kez arkasını dönerek Sidar'a baktı oradaki boşluğu gördü. Nasıl bir aptallık yaptığını yeni anlıyordu. önüne dönerek odadan dışarıya çıktı. Sidar ifadesiz gözlerle izlemeye devam etti. Derin bir nefes alarak arkasını döndü ve koltuğa oturdu. Gözleri belli bir noktaya daldı. Geçmiş bir çığ gibi üzerine yağmaya başladı.

☄️

2019 YILI

"Aras Abi?" Duyduğu duru ses tonu, dalgın bakışlarını bir toz bulutu gibi dağıtmıştı ve kardeşine sevgiyle baktı. Sidar, yıllar geçmiş olsa da sadece minik yavrusundan duymayı seviyordu bu ismi. O, çok değişmişti ancak sadece küçük kardeşi için aynı adamdı.

"Büyük dede söyledi, yine gidiyormuşsun." Durumu anlayan Sidar, bu haline gülümsemişti. "Çok mu kalacaksın?" Kestiremediğinden önce düşündü ardından, "çok değil." Diye yanıtladı.

"Çok olmasın, ben sen olmayınca ölecek gibi hissediyorum." Kardeşinin ona bağlılığını bilirdi. Ellerini saçlarına uzattı ve nazikçe sevdi. "Ben hep sana geleceğim Helena." Kız kardeşinin çökmüş yüzü canını sıkıyordu. Dede onu fazla zorluyor olmalıydı. "Solgun görünüyorsun ve bu hiç hoşuma gitmiyor. Ben gelene kadar kendine iyi bakacağına söz verirsen eğer, benim de sana bir sürprizim olacak." Nadir görünen sıcak gülümsemesi çoğunlukla Helena içindi.

"Abi benden önce sakın ölme, olur mu?" Bugüne dek hiçbir şey bu duyduğu kadar yakmadı canını. Bakışları kısıldı, yosun yeşili gözleri gölgelendi. Söyleyecek kelimeler ağzından çıkamayacak kadar ağırlaştı. Helena'nın öldüğünü düşünmek sinsi bir yılan olup beynine dolanırken, kalbi sıkıştı dahası boğazı düğümlenmişti. O an için elinden tek gelen başından tutup göğüsüne çekmek ve sımsıkı sarılmak olmuştu. Şanslı olmak ve bunu görmemeyi dilerken buldu kendisini.

"Bu da nereden çıktı?" Minik yavrusu iyice ona sokulurken sertçe soluklanıyor ve muhtemel ona güven veren kokusunu içine çekiyordu. Tek ailesi olan Aras, belki de gelmiş geçmiş en iyi baba olmuştu ona.

"Hep vardı." Helena gözlerini kapatmış yorgun bir tebessüm kondurmuştu yüzüne. "Sen her böyle gidişinde düşündüğüm tek şeydi." Eğilip gül kokan saçlarından öptü. Ona çok yakışan bu tatlı kokuya gülümsedi.

"Minik Helena'm, geldiğimde yine beni ilk sen gör, yine bana ilk sen gül ki aldığım nefesin bir değeri olsun." Bu sözler üzerine Helena geri çekildi. Sidar'a baktı ve çok güzel bir gülümseme bahşetti. Öyle güzel gülüyordu ki bunun karşısında duran genç adam, onu alıp içine sokmak istercesine sarılma hissini bastırırken bulmuştu kendini.

☄️

2022 - DEVAM

Bilseydi o son gördüğü gülüşü, bilseydi ki son teması ve bilseydi ki kardeşinin bir batağa saplandığını, örgüt onu kazığa oturtacak dahi olsa gitmezdi. Kalırdı ve minik yavrusunu son aldığı yüksek dozdan kurtarırdı.

Henüz üstüne yağmakta olan geçmişten kopmak istemiyordu ki zorunda kaldı. Saatinden gelen acil durum alarmı ile tüm bedeni gerilirken bir saniye bile düşünmeye vakti yoktu.

☄️

Görüşürüzzz!!

(31.05.2022 - 2.20)

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 51.3K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
491K 14.2K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
2.2M 72.3K 57
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
518K 23K 16
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...