MADNESS • TAEKOOK ✓

بواسطة Sevvy97

1.1M 104K 83K

"Hep benim için parla ateş böceğim..." Jeon Jungkook'un babasının akıl hastanesine şizofreni tanısı konulan K... المزيد

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
Final
Özel Bölüm

26

23.1K 2.2K 2.1K
بواسطة Sevvy97

Haiii, ben geldiiim.İyi bayramlar bayram şekerlerim, size bayram hediyesi getirdiiiim :D Allahım çok şükür dediğinizi duyar gibiyiiim ağağağa. Şükür kavuşturanaaa. Yahu ramazanda gerçek anlamda açken pek odaklanıp bu kurguyu yazmak için yeterli ilhamım olmadı, oruçluyken psikolojik bir fice odaklanmak zordu. Bu yüzden biraz beklettim sizi.

Yine de sabırla bekleyip anlayışla karşıladığınız için teşekkür ederim. Yazım yanlışlarım varsa affoluna, keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

**

Hayatım boyunca beklediğim, dinlene dinlene koştuğum, öptükçe huzur bulduğum o dudakların son nefesimi verirken benim mezarım olsun. -Şevval Işık ( Sevvy97 )

"Karanlıkta gördüğümden çok daha güzelsin... Karanlıkta ateş böceğim, gün ışığında içimi ısıtan, nefes almamı sağlayan güneşimsin." Her bir kelimesinde biraz daha umuda bel bağladığını, onu yiyip bitiren zihninden bir adım daha uzaklaştığını ve iyileştiğini hissettim. Ve bu sözler benim kalbime bir bir işlerken, gözlerimin dolmasını sağladı.

Başımı geri çekmek için yeniden hamle yaptığımda bu kez beni durdurmadı. O yaralı ruhunun şimdi benimleyken nefes aldığını, ona işkenceler çektiren yanının hafiflemeye başladığını gördüm. Gözlerinde, yeşermeye başlayan o umut ışıklarını gördüm.

Yakamozları sığdırdığı o güzel, çakmak gibi parlayan gözlerine kenetlenip, parmak boğumlarımla tenini kuş tüyü kadar hafif dokunuşlarla okşadım.

"En güzel yanım, en güzel yarım. Güneşin sevdiği bu yanık tenin, saklanmak istediğim gölgem olsun. Ki ben kaçıp kaçıp yine sana gelebileyim, kollarının arasına sığınabileyim." diye mırıldandım her an kırılacak bir eşyaymış gibi, onu incitmeden tenine dokunurken.

Başını hafifçe çevirip parmaklarıma dudaklarını bastırdığında, burnumda müthiş bir sızı belirdi. Kirpik diplerim sızlamaya başlarken, karşısında mutluluk için dahi olsa gözyaşı dökmemem gerektiğini hatırlattım kendime.

Ne olursa olsun, günler sonrasında gün ışığına çıkıp temiz hava almıştı ve onu gözyaşları dökerek endişelendiremezdim. Buna hakkım yoktu. Bu yüzden savaş açtım gözyaşlarıma.

"Hep gel... Hep kaçıp bana gel ateş böceğim. Saatleri sayıp kollarım açık beklerim ben seni." dedi hırıltılı bir sesle ardından hafifçe geri çekilip ellerini iki yana açarak sarılmam için kaşlarıyla işaret verdi.

Kelepçeleri olmadan, rahatça kollarını hareket ettirebiliyor olması onu neşeli bir şekilde gülümsetti. Burnum deli gibi sızlarken, sertçe yutkunup hızla ona doğru uzandım ve kolları arasına girdim.

Göğüslerimizi birleştirirken, dizlerimiz birbirine değdi. Ellerimi sıkıca boynuna dolarken, o da ellerini korumacı bir şekilde belime bağladı.

Yüzünü boynuma gömüp kokumu ciğerlerine depolamak istercesine içine çekerken, dudaklarının ufak yaramaz dokunuşları beraberinde geldi.

Boynundaki ellerimden birini ensesinden yukarıya doğru ilerleterek saçlarının arasına daldırdım. Saçlarını parmaklarımla usulca tararcasına düzeltip saç diplerini sıvazladım.

"Bazen... Rüyada gibi hissediyorum. Mesela şu an, her an uyanacağım ve bitecek bir rüya gibi." Dudakları boynumdan ayrılmadan, sıcak nefeslerini tenime sala sala konuştu. Sesi gömüldüğü noktada olmasından kaynaklı olağanüstü boğuk çıktı. Birbirine yaslı duran göğüslerimiz onun konuşmasıyla, tenimde titreşti.

"Hayır rüya değil, ben yanındayım. Her gün yanına gelmeye ve seni görmeye devam edeceğim uğur böceğim. Çünkü ateş böceğin, senden uzaktayken yapamaz, hem ne dedim ben sana? Kaçıp kaçıp yine sana geleceğim, en güvenli yerim." diyerek ona açıklarken, saçlarını geriye yatıracak şekilde okşadım.

Saçlarını sevdikçe, onun o güzel saçlarına dokundukça içim huzur doldu. Pamuk gibi yumuşadım. Kollarının arası en güvende hissettiğim noktaydı.

Saçlarını okşarken başını hafifçe geriye çekti ve yüzü gömüldüğü boynumla olan temasını sonlandırdı.

"Daha önceden başımı... Başımı kimse böyle okşamamıştı, beni kimse böyle sevmemişti." diyerek içime kor alevleri saldı, kalbim dağlandı. Gözlerime bakmak yerine gözlerini yumduğunda içimi müthiş bir telaş silsilesi kapladı.

Gözlerime bakmaktan kaçındığı için rahatsız olduğunu düşünerek içim sızlaya sızlaya elimi saçları arasından çekmek için hamle yaptığımda, "Hayır, sev... Sev beni." diye hızla söze atılırken, başını avcuma doğru itekleyerek saçlarına dokunmamı sağladı.

Gözleri kapalı bir şekilde durmaya devam ederken, tek elim ensesinden geniş omzuna kayarken, diğer elimle saçlarını usulca sevdim.

Dudaklarının iki kenarı yukarıya doğru aheste bir şekilde kıvrılırken, yüzünü tatlı bir tebessüm sarmaladı. "Sen mutlu olacaksan, ben saçlarını hep severim. Yeter ki mutlu ol."

"Sen yanımdayken... Mutluyum ateş böceğim, ellerin... Sıcacık." dediğinde ağzım şokla açıldı. Siktir. Elimin sıcaklığını da hissetmiş miydi?!

"Elimin sıcaklığını hissettin mi Taehyung?" diye hızla soluduğumda gözlerini yavaşça aralayıp bakışlarımızı orta yolda çarpıştırdı.

Çakmak gibi parlayan gözleriyle karşı karşıya kaldığımda nefesim tekledi. Başını beni onaylarcasına olumlu anlamda salladığında, elim saçları arasında titrercesine kımıldadı.

"Hiç bir şey umrumda değil. Tek sen... Yeter. Seni hissediyorum o yeter bana." dedi hırıltılı bir sesle, kısık bir şekilde. Ardından belimdeki ellerinden biri çeneme yükseldi.

Çenemden tutup çekerek dudaklarımızı birbirine mühürlercesine bastırdığında, içimde depremler olmaya başladı. Dudaklarımızın eşleşmesiyle tenim büsbütün karıncalandı. Beni hissetmesi... Tanrım beni her şekilde hissetmeye başlıyor olması muhteşemdi! Gerçekten de çok hızlı bir biçimde iyiye gidiyordu ve bunu kendi gözlerimle görmek, buna yardım eden ana temel olmak mükemmeldi. Çok mutluydum Tanrım!

Son derece sakin bir şekilde alt dudağımı ağzının içine çekip dudaklarımın tadına varmak istercesine emdiğinde gözlerim bu akıma dayanamayıp ağır çekimde kapanırken dudaklarına hapsolmak istedim.

Hoseok ve Yoongi'nin bağırışmaları yüzünden irkilmiş olmalı ki, dudaklarımızı ıslak bir sesle ayırarak geri çekildi.

Kirpiklerimi titreştirerek araladığımda, hâlâ saçlarını okşayan parmaklarımın, kolumu aynı konumda tutmaktan ağrımaya başlamasıyla birlikte yanağımın içini dişledim.

Taehyung, başını çevirdiğinde parmaklarım bu hamlesiyle saçları arasında sürüklenerek bacağıma düştü.

Çenemdeki eli çekilmişti, tek eli hâlâ daha belimdeydi ve beni sıkıca tutmaya devam ediyordu.

Bense, onun omzundan tutunmaya devam ediyordum. Bulunduğumuz konumdan dolayı sırtım yay gibi gerilmişti ve belime ufacık bir sancı girmişti. Lakin yine de geri çekilmek için hamlede bulunmadım.

Taehyung'un baktığı noktaya bakışlarımı çevirdiğimde, Hoseok'u itekleyerek savunmasını ekarte edip pota altından basket atan Yoongi derin bir kahkaha attı.

"Yenilmelere doyamadın be Hoseok." diye böbürlenircesine homurdandı zeminde sürüklenen topu koşarak gidip alırken.

Hoseok, ellerini birbirine çarparak onu alkışladı. "En iyi sensin Yoongi, ben severim yenilmeleri. Hadi devam!" diyerek keyifle kıkırdadı kolunun tersiyle alnında birikmeye başlayan terini silerken.

Onlar bizim öpüştüğümüzü fark etmemişlerdi bile. Dudakları en büyük cennetimdi, bana en iyi gelen şey... Beni hissetmesi o kadar mutlu ediyordu ki beni, bulutların üstündeymiş gibi hissediyordum.

Yavaş yavaş his kaybı tamamen sona erecek ve düzelecekti. O gözlerimin önünde iyileşiyordu! Gerçekten de iyileşiyordu... Herkesin vazgeçip köşeye attığı, yardım çığlıklarını duymazdan geldiği ve sırtını çevirdiği Kim Taehyung şimdi ufak ufak iyileşiyordu. Sadece elini tutup ona destek olduğum, ona güvenip yanında olduğum için iyileşmeye başlamıştı. Tek ihtiyacı olan sevgiyi ona tereddütsüz bir şekilde verdiğim için iyileşmeye başlamıştı...

"Ben de istiyorum... Ben de oynayabilir miyim?" Taehyung'un sesi, düşüncelerimi keskin bir bıçak gibi böldü. Düşüncelerimin derinliğinden hızla sıyrılıp bakışlarımızı buluşturdum.

"Basketbol mu oynamak istiyorsun?" diye sorduğumda hevesle başını olumlu anlamda salladı. Saçları rüzgarın ılık esintisiyle havada uçuşarak bir kısmı alnına beceriksizce geri döküldü.

"Tabii ki. Gel hadi oynayalım." diyerek elinden tutup ayağa kalktığım gibi onu da beraberimde kaldırdığımda küçük bir çocuk misali ayaklarını zemine vura vura ilerledi. O an gözlerim ayaklarına düştü, çıplak değildi. Hoseok, ona ayakkabı da vermişti. Ah güzel yürekli arkadaşım...

Gözlerim bir kez daha dolarak, gözyaşlarım beni köşeye kıstırdı. Boğazıma oturan yumruyu sertçe yutkunarak geçiştirmeye çalışırken Hoseok ve Yoongi'nin yanına varınca duraksama yaşadım.

Ben durunca Taehyung'da hemen duraksadı, omzu omzuma sürtündü.

"Biz de oynayalım, Taehyung seninle aynı takımda olsun, ben de Hoseok ile." diyerek söze atıldığımda Taehyung kulağıma doğru eğildi.

"Biz aynı takımda olalım hadi hadi hadi." diyerek arkadan ceketimi çekiştirdiğinde kıkırdadım.

"Hoseok ile Yoongi siz bir takım olun. Biz de Taehyung ile takım olalım." diyerek istediği gibi düzelttiğimde keyifle ellerini birbirine çarparak geri çekildi.

"Ben istemem zaten onu takımımda." dedi Yoongi huysuz bir şekilde homurdanarak. Hoseok koşturarak onun yanına geçtiğinde, soluk soluğa, "Beni istersin yani?" diye cıvıldadı.

"Siz üçünüz ben tek olsam da yenerim. Her neyse." diyerek bilmiş bilmiş homurdandığında ofladım.

"Ay Yoongi, Hoseok ile takım olun işte, huysuzluğun sırası değil kedicik, bak zamanımız kısıtlı."

"Bana kedicik deme, ayrıca huysuz falan değilim ben." Hazırcevap beyefendi yine laflarını esirgemeden konuştuğunda kıkırdadım. "Tamam tamam sen kazandın Yunki, seninle laf dalaşına girmeyeceğim bu kez. Hadi oynamaya başlayalım." diyerek konuyu tatlıya bağlayıp çözümlendirdim. Yoksa bizim laf dalaşmalarımız çünkü sonsuza dek sürerdi.

"Ben de onunla aynı takımda olmak istemiyorum, huysuz kedi o cidden." Taehyung kulağıma uzanıp sıcak nefesleri eşliğinde fısıltısını bıraktığında kısık bir sesle kıkırdadım.

*

Taehyung ile ben 3 sayı kadar öne geçmiştik. Taehyung orta sahadan inanılmaz basket atıyordu. Bilekten çıkarışı müthişti, beklediğimden çok daha iyiydi.

Elimdeki topu sektirerek ona pas attığımda, Hoseok pota altında, elleri havada savunmada beklerken Yoongi Taehyung'un önüne geçerek atışını perdelemeye çalıştı.

Bileğine vurarak atışını ekarte ederek basket olmasına engel olduğunda Taehyung'un yüzü düştü.

Hızla koşturarak dudaklarına kaçamak bir öpücük kondurdum. "Muhteşem oynuyorsun, asma suratını, biz yeneceğiz."

"Çok beklersiniz!" Yoongi bağırırken bizim potanın altına çoktan geçip pota altından hafifçe zıplayarak basket attı.

Top sekerek zeminde sürüklenirken, Taehyung'un yanından geçip koşturarak bir basket daha atmadan önce ona yetişip engel oldum.

Topu benden saklarken, kollarımı ona doğru uzatarak iki eliyle sıkıca tuttuğu basketbol topuna vurarak düşürmeyi denedim. "Ona karşı biraz daha ılımlı olabilirsin." dedim bir yandan ona doğru yaklaşırken.

"Tanımadığım kişilere karşı nasıl olduğumu en iyi sen bilirsin." diyip dönerek etrafında bir çember çizecek şekilde köşeden zıplayıp basket atmayı denedi.

Kollarımı kaldırıp engel olmaya fırsatım kalmasa dahi, potanın kenarına çarpan top sekerek yere düştü.

*

Taehyung, yine sahanın ortasından basket attığında sevinç içerisinde koşturarak ona sarıldım.

"Yendik mi? Yendik mi ateş böceğim?" diye sordu soluk soluğa. "Evet, yendik uğur böceğim, senin sayende."

Yoongi yenilgiyi hazmedememiş gibi arkamızda homur homurdandı. "Hep senin yüzünden yenildik Hoseok." diye söylenip zavallı Hoseok'a çıkıştığında kıkırdayarak ortalığı yatıştırmaya çalıştı. Canım arkadaşım, muhteşem bir kalbi vardı sahiden.

"Potayı iyi korudum be Yunki, müthiş bir ikili olduk. Bir dahaki sefere biz yeneriz. Hem sen beni biraz daha çalıştır, o zaman daha iyi olabilirim."

Taehyung'un boynuna doladığım kollarımı yavaşça ayırıp geri çekilirken, çantamdaki atıştırmalıkları unuttuğum kafama dank etti.

"Güzel mücadeleydi, hadi şimdi atıştırmalıkları yiyelim." dediğimde, Hoseok ve Yoongi sahadan çıkıp banklara doğru yönelirken, Taehyung beni bileklerimden tutarak durdurdu.

Eğilip dudaklarımın ortasına sert bir öpücük kondurduğunda, dudaklarım gerildi. Gülümseyerek öpücüğüne yavaşça karşılık verdim.

Ellerini belime dolayarak beni kendine doğru bastırdığında, soluk soluğa olduğum ve bu hamlesiyle de beni gafil avladığı için genzimden boğuk bir inilti fırladı.

Elleri kalçalarıma doğru kaydığında, dili dudaklarımın arasından içeriye dalarak yanaklarıma sırasıyla vuruş yaptı.

Her ne kadar öpücüklerine mahkum edilmek istesem dahi, bahçenin ortasında Hoseok ve Yoongi'nin önünde olduğumuz gerçeğinden uzaklaşmadan, başımı geriye çekip dudaklarımızı ayıran taraf olmak zorunda kaldım.

"Taehyung, yanlarına dönmemiz lazım, hadi çok güzel şeyler hazırladım gidip yiyelim." diyerek içten bir şekilde gülümserken elinden yakaladığım gibi yürümeye başladım.

Adımlarıma eşlik ederek peşimden gelirken, parmaklarımızı iç içe geçirip birbirine kenetlememizi sağladığında boynumun üzerinden ufak bir açıyla ona bakıp gülümsediğimde, o da çarpık bir şekilde gülümsedi.

"Yoongi orası pis, bak buraya otur." Hoseok yine Yoongi'yi düşünüyordu. Bir gün Yoongi'nin kalbini kazanabileceğini umut ediyordum. Ve bunu başarmadan da vazgeçmeye niyetli olmayacağını biliyordum. Yoongi'nin ise zor kazanılacak biri olduğunu da biliyordum. Ah ikisini de çok iyi tanıyordum...

Eski oturduğumuz banka yerleşirken Taehyung hemen yanıma oturdu. Çantamdan çıkarttığım yiyecekleri sırasıyla Hoseok ve Yoongi'ye verdikten sonra Taehyung'un yanına geri oturdum.

Çantaya göz ucuyla bakıyor olsa dahi elini sürmemiş ve gelmemi beklemişti. El çabukluğuyla çıkarttığım kaptaki kimbaplardan birini elime alıp dudaklarına uzattım.

Gözleri sevinçle parlarken, parmaklarımın arasında sıkıca tuttuğum kimbabı almadan önce hafifçe eğilip dudaklarını bileğimin iç kısmına bastırdı.

Öpücüğüyle içim hoş olurken, onun elimdeki yiyeceği ağzına alışını gülümseyerek izledim.

O, tonbalıklı kimbabı çiğnerken, ben de parmağımın üstünde kalan küçük parçayı ağzıma attığımda, dilimi sızlatan hisle, acıyı fazla kaçırdığımı fark ettim.

Taehyung, elini ağzına yellemeye başlayarak gözlerini kırpıştırdığında kaşlarım çatıldı. Ağzı dolu bir şekilde, "Ateş böceğim bu çok... Bu çok acı olmuş." diye homurdandı.

**

Bölüm sonu :) Ah tat almaya da başladı. Gözlerim yaşlı, hüzünlü bir kek gibi hissediyorum. Taehyung adım adım iyileşiyor. Angst son olmayacağını söylemiştim eheheh. Umarım beklettiğime değer bir bölümle dönebilmişimdir, sevmişsinizdir bölümü umarım <33

Sabırla beklediğiniz için minnettarım. Sizi seviyorum. Gelecek bölümde yakın zamanda görüşmek dileğiyle, sağlıcakla kalın Xx

Instagram: Sevvyniz & Sevvy97 / Tiktok & Twitter: Sevvyniz

-Şevval













واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

4.6M 360K 55
so i murder love in the night /210818/
638K 49K 30
"Ruhumu en özgür kılan şey kanamak. Kanatın beni Efendi Taehyung, hak ettiğimi verin bana. Çünkü kanadıkça güzelleşiyorum." Suçlu bir katil olan mazo...
144K 15.1K 52
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
381K 35K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...