"Lix, acımayacak diyorum ya. Güvensene bana." Dövme koltuğunu yatırmak için odanın diğer ucuna geçen sevgilime baktım. Evinde tatlı yaptığımız gün yeni bir dövme yaptırmak istediğimden bahsetmem üzerine en yakın güne kendine boşluk ayarlamıştı. O an bunun için ne kadar heyecanlı olsam da şimdi canım acıyacak gibi hissediyordum ve fikrimden vazgeçmek üzereydim.
"Emin misin? Bak benim tenim hassas." Tek kaşını kaldırarak koltuğun üstüne serdiği örtüyü düzeltti. "Felix. Ben dövmeciyim." Oturmam için ayarladığı koltuğa ilerledim minik adımlarla. "Ama bahsettiğimiz yer kulağımın altı."
Elleri belimi bulduğunda tek bir hamlede bedenimi havaya kaldırdı ve koltuğa bıraktı. "Bahsettiğimiz dövmeci de benim. Ayrıca senin de sevgilinim, hatırlatırım." Bu sefer söylediğine karşılık bulamayınca araladığım dudaklarımla ona bakmaya devam ettim. "Şimdi yatıyorsun, hadi bakalım."
Dediğini yaptığımda başımı deri yüzeye yasladım ve ihtiyacı olan şeyleri hazırlamasını izledim. Küçük, tekerlikli masayı yattığım yerin yanına yaklaştırdığında gergince dükkana girdiğimde girişte gördüğüm ve ağzıma attığım şekeri dudaklarım arasında belli olur şekilde öne ittim. İstemsizce (!) yaptığım hareket üzerine şekeri dilimin yardımıyla tekrar içeri gönderdim. Gözlerim Chan'ın dudağımdaki bakışlarını bulduğunda içten içe gülüyordum. "Ne yapıyorsun?"
"Ne yapıyorum?" Çilek aromalı şekerin tadıyla süslenmiş dilimi alt dudağımın üzerinde gezdirdim ona koltukta yatmış bir şekilde alttan bakarken.
"Felix." Boğazını temizledi sakince masayı diğer tarafa iterken. "Odaklanamazsam dövmen düzgün olmaz, bunu ister misin bebeğim?"
Kıkırdayarak dişlerimin arasına aldığım şekeri emdim ve başımı iki yana salladım. Sonrasında beni utandıracak şekilde bu hallerimi kullansa da anı yaşamak ve onu kışkırtmak hoşuma gidiyordu.
''Rahat dur da dövmeni yapalım, randevu saatleri yetişmeyecek sonra.''
Tabii.
Çenemi nazikçe parmaklarıyla sola ittiğinde yüzümü duvara dönmek zorunda kaldım. İstemsizce dudak büzdüm. ''Seni göremeyeceğim ama ben.'' Kulağımın altını silerken sessizce güldü. ''Beni görmeden duramıyor muymuş benim minik sevgilim?''
Utandırmak için kullandığı kelimeleri görmezden gelerek ona karşı çıktım. ''Yo, durabiliyorum.''
Hadi oradan. Özlemimden ağlayacak hale geliyordum bir gün görmesem.
Sesimi taklit ederek benim ona kurduğum cümleleri sıraladığında şaşkınlıkla ona döndüm. ''Chan boş musun dükkana geleyim mi?, Chan ne zaman boş olursun?, Chan ben seni özledim ya!''
Dirseklerimden yardım alarak doğrulduğumda kaşlarım hala çatık, dudaklarım ise aralıktı. ''Ben seni boğuyorum yani?'' Kafamı onaylamaz bir şekilde iki yana salladım. ''Yok, sıkılmışsın sen benden.'' Kalkmak için hamle yaptığımda eliyle beni durdurdu. Ben kalkmaya çalışıyordum, adam beni tek eliyle durduruyordu!
''Lix'im, senden sıkılır mıyım hiç ben? Öylesine karşılık verdim sadece hadi yat.'' Cümlelerinin aksine gülmemeye çalışan yüzünün her ne kadar beni sinir etmesi gerekse de ben, yüzüne baktıkça yumuşuyordum. ''Tamam, yatıyorum.'' Sırtımı tekrar deri yüzeyle buluşturduğumda aklıma gelen istek ile kolunu tuttum. ''Ama sonra ilgi saati istiyorum?'' Tamam diyeceğini biliyordum, o da seviyordu zaten ama yine de etkili olması için gözlerimi büyüttüm ve kırpıştırdım. ''Lütfen?''
Hareketime karşı birkaç saniye duraksadıktan sonra kafasını sallayarak cevap verdiğinde küçük bir alkış yaptım ve tekrar duvara bakacak şekilde başımı sola döndüm.
Dövmeyi yapacağı yeri güzelce temizledikten sonra başlayacağına dair bana haber vermiş, onayladığımda ise makineyi tenime değdirmişti. Evet uyuşturmuştu ancak kemiğe yakın bir bölge olduğundan önceki iki dövmeme kıyasla fazla acı hissediyordum. Dişlerimi sıkıp dayanmaya çalışırken ilk şekli bitirmişti sanırım ki durup beni kontrol etti.
''Bebeğim, iyi misin?'' Gözlerimi kırpıştırarak ona cevap verdiğimde tekrar işine döndü. Büyük bir tasarımı yoktu, birkaç saniyede çizgiler atıyor sonrasında ise dinlenmem için küçük boşluklar bırakıyordu ancak birden çok renkten oluştuğu için daha dikkatli çalışıyor, geçişlerin düzgün olması için çabalıyordu.
Aniden derin bir acı hissettiğimde dişlerimi sıktım. İstemsizce parmaklarım üst bacağına gitmişti. Mesajı almış gibi durduğunda rahatça bir nefes verdim ve dolan gözlerimi açtım. Birkaç damla yaş yanağımdan aşağı süzüldüğünde dudaklarımı araladım açıklama yapmak için ancak kendimi çok sıktığımdan minik bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. ''Çok acıdı.''
Ellerimi yüzümü silmek için hareketlendiğimde makineyi kenara bıraktı ve tek eliyle ellerimi tuttu, nazik bir şekilde karnıma bıraktı. Oturduğu yerden bana eğildiğinde parmakları çenemi buldu. Çenemden daha yukarı, yanağıma çıktığında yumuşak dokunuşları karşısında eriyip gidebilecek seviyedeydim. Dudakları göz kapaklarımı bulduğunda yaşlardan dolayı ıslanmış gözlerimi öptü sırayla.
Gözlerimi kırpıştırarak sevgilime baktım. Nasıl böyle birine denk gelmiştim ben? Nasıl bir şanstı bu? ''Ne kadar kaldı Channie?'' Baş parmaklarıyla yüzümdeki ıslaklığı iyice sildiğinde gözleri kısılmış şekilde gülümseyerek bana baktı bir süre. ''Çok az kaldı bebeğim, bazı yerlerin üstünden geçeceğim sadece. Dayanabilecek gibi değilsen bunları sonra da yapabiliriz.''
''Hayır, dayanırım ben. Direkt kemiğin üstü olunca çok acıttı sadece ama sana güveniyorum.'' Gülümseyerek tekrar başımı çevirdiğimde yüzümü okşadı ve tekrar makineyi ayarlamaya döndü. ''Dayanırsın tabii, kimin sevgilisisin.''
Kızıyormuş gibi bacağına vurduğumda güldü ancak o an farkında olmadan ben de gülüyordum. Derin bir nefes alarak bekledim dövme üstünde çalışmasını ve dediği gibi de oldu. Kısa bir süre sonra dövme bitmişti. Üstüne jel sürüyordu son dokunuşlarında.
''Kalk bakalım.'' Zıplayarak koltuktan kalktım ve heyecanla aynaya ilerledim. Saçımı kenara çekerek iyice açığa çıkardığımda gördüğüm görüntü çok hoşuma gitmişti. Tam da istediğim gibi olmuştu. Büyülenmiş gibi aynadaki görüntüyü izlerken aynada arkamda beliren bedenle gülümsedim ve ona döndüm. ''Channie! Çok güzel olmuş baksana!''
Dövmeyi zaten o yapmamış gibi benim hevesim kırılmasın diye eğildi ve dövmeye daha dikkatli baktı. ''Senin dövmen olduğu için öyle olmuş olabilir mi Lixie?'' Kıkırdadım ve kollarımı boynuna doladım. ''Dövmecim çok güzel yaptığı için olmuş olabilir.'' Sözlerim üstüne yanağıma sert bir öpücük bıraktı.
''Ya! Christopher Bang, ben sana böyle öpme sonra acıyor demedim mi?'' Hızlıca kollarımı çektim ve yanağımı ovaladım. Gülmesini tutmaya çalışırken yere değdirdi bakışlarını, yaramazlık yapan ve kendini affettirmeye çalışan bir çocuk ifadesiyle başını kaldırıp gözlerini gözlerime değdirdiğinde kıyamadım. İstediği kadar böyle öpebilirdi, sesim çıkmazdı.
''Çok öpülesisiniz Bay Lee, yetmiyor maalesef.'' Utançla gözlerimizi ayırdım. ''Tamam affettim.''
Bu kadardı işte ona kızma yeteneğim. Bir cümlesiyle beni yerle bir ediyor, tüm dikkatimi dağıtıyordu. Halinden memnun bir şekilde bana bakarken odadan çıktım ve koridorda ilerledim. Arkamdan ilerliyordu ancak kasaya geçmek yerine kapıya ilerlediğinde tek kaşımı kaldırdım. ''Ödemeyi ne zamandan beri kapıda yapıyor müşterilerin?''
''Ödeme yapacağını mı sanıyorsun? Ne saçma fikirler dönüyor aklında öyle, hadi gel.'' Çıkmam için kapıyı açtığında umursamadan kasanın arkasına geçtim. ''Ne kadar?''
''Hayır dedim ya Lix, ödeme yapmanı gerektirecek bir durum olmadığını bilmiyor musun? Sevgilinim ben senin ne ödemesi?''
Asla akıllanmıyordu. Tamam, sevgili olabilirdik ancak emek harcamıştı ve bunun dışında harcanan malzemeler de vardı bu yüzden bir karşılığı olmalıydı. Derin bir iç çekiş sonrası kasayı açıp belirli miktarda para bıraktım ve bölmeyi kapattım.
Chan ise kapıyı açık tutmaktan vazgeçmiş, kasanın diğer tarafına gelmiş ve dirseklerini siyah yüzeye yaslamıştı. ''Al o paraları.'' Kafamı iki yana salladım. ''Alamam, hem sen de veremezsin çünkü ne kadar koyduğumu bilmiyorsun.''
Gülerek bekleme alanına bakmaya başladı. Dili dudaklarının üstünde rota çizerken bir yandan da gülüyor olması kalbime zarardı. ''Her gün kasadaki parayı sayıyorum ve ücretler zaten belirlenmiş olduğundan kazanmam gereken parayı biliyorum.'' Gözlerini gözüme dikti ve göz kırptı. ''Bu yüzden ne kadar koyduğunu saniyeler içinde bulabilirim.''
Neden bu kadar mantıklıydı bu adam?
Oflayarak koyduğum parayı geri aldım. ''Aferin minik bebeğime.'' Kötü kötü bakmaya çalıştım ve sonrasında işaret parmağımı ona doğrulttum. ''Bir sonraki dışarı çıkışımızda hesap benden. Hayır der veya haberim olmadan ödersen tatlılarımdan yapmam sana.''
Şaşkınlıkla kaşları havaya kalktı. ''Buradan vurmamalıydın, adil değil. Tamam senden olsun sonraki sefer.'' Tatlı sevmeyen adam ne hale gelmişti.
Sevinçle ellerimi çırptım ve kapıya ilerledim. Yanıma geldiğinde parmak uçlarımda yükseldim ve ona küçük bir öpücük verdim. ''Akşam görüşürüz o zaman?''
Beni kendisine çekti ve kollarını bedenime sardı. Minik bedenim onun kolları arasında daha da küçülürken çenesini başıma yasladı. Kısa bir süre sonra başımı kaldırdığımda bakışlarını yüzüme indirdi. ''Akşam görüşürüz sevgilim.''
Kolları arasından çıktım ve minik ancak hızlı adımlarla yolda ilerlemeye başladım. Yanımdan geçen insanların bakışları yüzümü bulduğunda ilkten anlam veremedim ancak sonra fark ettim.
Otuz iki diş gülümseyip elimde tuttuğum çantamı sallayarak yürüyordum ve üstüne bunlar da yetmiyormuş gibi taşların rengine göre adım atıyor, hafiften de zıplıyordum.
Bang Christopher Chan cidden mutluluktan ne yapacağımı şaşırttırıyordu bana.
SELAMMMM!!! BEN GELDİM😭😭😭 tattoo yazmayı çok özlemişim umarım hoşunuza gider🥺🥺
düzgün bir dövme bulamadım ancak şu tasarıma benzer bir şekilde kulak altında düşünebilirsiniz, tatlış lixe çok uydurdum🥺