thirteen

2.9K 281 191
                                    

felix

"Ben içecek bir şeyler alacağım sen de ister misin?"

Hayır anlamında kafasını iki yana salladı. "Dikkat et." Masanın etrafından dolaşmak yerine Chan'ın dizleri ile masanın arasındaki oldukça dar yerden geçerken saçlarımı düzelttim.

"Ederim." Gözlerinin önünde oldukça yukarı çıkan crop top üstümü giymenin oldukça iyi bir karar olduğundan oldukça emindim.

Direkt belimde sabitlenmiş bakışları ile de bunu çok net bir şekilde doğrulamıştım.

Kalabalığın arasından hızlıca geçip Minho hyung'un olduğu tezgahın karşısındaki yüksek sandalyelerden birine oturdum.

"Felix çocuğa biraz daha yaslanırsan gelip yapacağım şeylerden sorumlu değilim." Çatık kaşları ve alnına düşen birkaç tutam kızıl saçı ile deri yoğunluklu kıyafeti onu ne kadar sert ve tehditkâr gösterse de evinde pijamalarıyla ve üç kedisiyle dedikodu yapan biri olması bu sözlerini dikkate alamamamı sağlıyordu.

"Hyung ben mutluyum." Kararsız gözleri yüz ifademi incelediğinde yumuşamış ve bana hafifçe bir gülümseme bırakmıştı.

"Ee ne içmek isterdiniz beyefendi?" Elindeki viski şişesini hafifçe kaldırdı.

"İçmek istediğim şeyi sana söylemek istemiyorum."

"Felix. Beni zorlama." Kıkırdadım. Nasıl biri olduğumu bildiği için böyle şeyler söylememi garip bulmuyordu, kendisi de çok farklı sayılmazdı zaten ancak içindeki abilik içgüdüsü yüzünden bizi hep uyarırdı.

"Tamam tamam sustum. Uğraştıracak bir şeye gerek yok hyung, bir bira versen yeter. Soğuk bir şeyler içmek istiyorum sadece."

Sahte bir hayal kırıklığı ile yüzüme baktı. "Senin elinde benim gibi bir barmen var ve sen az önce bira mı istedin? Ben bunu duymadım."

"Sadece seni uğraştırmak istememiştim. Yoksa senin kokteyllerini ne kadar sevdiğimi biliyorsun." Gözümü kırparak çoktan yapmaya koyulduğu kokteyli beklemeye başladım.

"Felix, bir sorun mu var?" Belimi kavrayan elinin varlığı ile vücudumdan baştan aşağı geçen bir elektrik dalgası hissettim.

Sadece beline dokundu Felix. Bu kadar iradesiz olma. 

"Selam Chan. Ben Minho." Uyarı dolu sesi ile bardağın tezgahta bıraktığı ince ses sahnenin sesi yüzünden tam duyulmasa da üçümüz de bunun ne olduğunu anlamıştık.

"Hyung, havanı bozmak istemem ama Chan senden büyük." Öldürücü bakışlarını bana döndürdü.

"Öyle mi? Sen neden hyung demiyorsun Lix? Ayıp değil mi büyüğüne karşı böyle konuşmak?" Yüzündeki şeytani gülümsemeyi bana sunduğunda yutkundum.

Buna ne cevap vereceğimi bilmiyordum işte.
Aslında biliyordum ancak Chan bunu şu an duymaya hazır mıydı bilmiyordum.

"Yok ya ben sevmem öyle hyung falan. Saçma şeyler, kendimi yaşlı hissettiriyor." Elini açıklama yapmak için kullandığından belimdeki boşluk hissiyle hafifçe somurttum.

tattoo | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin