ten

3K 290 214
                                    


Sinema çıkışında geldiğimiz dondurmacıda oturmuş karşılıklı dondurmalarımızı yerken Chan'la olan garip ilişkimizi sorguluyordum.
Tanışalı iki hafta olmuştu ve biz çoktan birbirimizi yıllardır tanıyor gibi hissediyorduk. Onun da böyle hissettiğine emindim çünkü
konuşma şeklinden ve davranışlarından bunu anlayabiliyordum.

İlgilenmediğiniz bir insanın numarasını almazdınız, size ceketini vermezdi ve sizi sinemaya götürmeyi teklif etmezdi. Benimle ilgilendiğinin farkındaydım. Sadece istediğimiz şeyler aynı mı bilmiyordum ve bunun belirsizliği içerisindeydim.

Öyle bir durumdaydık ki bu kadar erkenden ona bu düşüncelerimi açıp onu korkutmak istemiyordum ancak ona bu kadar hızlı alışmak da ilerde aynı düşüncelerde olmazsak yıkılacağımın habercisiydi.

"Lix? Yesene dondurmanı. Eriyor." Külahımdan akan erimiş dondurmayı parmağıyla alarak ağzına götürdü. "Lezzetliymiş de."

Gözlerimi kırpıştırdım dudaklarına bakarak. "Lezzetli."

Siyah oversize hırkasının kapüşonunu geçirdiği başını yana yatırdı. "Öyle mi?" Yüzündeki gülümseme ile onun da benden farklı düşünmediğini anladım.

"Yani-" Boğazımı temizledim. "Lezzetli gözüküyordu ben de aldım. Almasa mıydım?"

"İyi ki almışsın o zaman." İkimiz de açık konuşmalardan kaçıyorduk çünkü erken olduğunu biliyorduk ama bunun çok da uzun sürmeyeceğinin farkındaydık. "İyi ki."

Konuşmamızın üstünden geçen yaklaşık iki dakikalık sessizlik sonrası Chan yürümeyi teklif etmiş ve hesabı ödemeye gitmişti.

"Hadi gel bakalım." Merdivenlerden inerek onu takip etmeye başladım. "Nereye gidiyoruz?"

Yürüyelim dedi ya çocuk. Salak mısın?

"Yürüyelim dedim ama sahil kenarına geçebiliriz istersen. Çok rahatlatıcı oluyor hem oraya kadar da yürümüş oluruz işte." Kafamı aşağı yukarı sallayarak onu takip ettim.

Çok geçmeden sahil kenarındaki kumlu alana geldiğimizde gülümseyerek yüzüme vuran esintiyi hissetmeye çalıştım. Chan benim durduğumu fark etmeden bir adım önümde ilerlerken ben ayakkabılarımı çıkarıp kenara attım ve yumuşak kumların üzerinde koşmaya başladım.

"Hey, ne yapıyorsun?" Gülerek etrafında koşan bana baktı biraz şaşkın ama gülümseyen gözleriyle. "Koşuyorum."

"Onu fark ettim." diye mırıldandı yerde bir şey olup olmadığını kontrol edip kumlara otururken. Ben bir süre denizin kokusunu içime çekip etrafta koşuşturmaya devam ederken o ise sadece bana odaklanmış bir şekilde oturuyordu. Yorulduğumu hissettiğimde kendimi nefes nefese onun yanına attım.

Kıkırdadı "Tatlısın." İki oluyordu. Bang Chan sanki özellikle benim nefes nefese kaldığım anları seçiyor ve daha da nefesimin kesilmesini sağlıyordu.

Sanki nefes nefese olmasan çok farklı şeyler olacak.

"Ne?" Kafamı ona çevirdim. "Bunu nerden çıkardın?" Gülümseyerek kendini biraz daha yanıma kaydırdı.

"Sahile geliyoruz ve sen denizin kokusu karşısında enerji dolup minik bir çocuk gibi koşuşturuyorsun. Tatlısın işte."

Kıkırdadım. "Mutlu olmam için sebepler vardır belki de. Ya da beni mutlu eden birileri." Gözlerinden minik bir parıltı geçti. "Ayrıca minik bir çocuk mu? Hadi ama!"

tattoo | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin