rideau

Bởi hindistanfili

273K 25.2K 33.1K

birkaç saniye öylece buğra'yı izledi. mecnun, buğra'nın düşündüğü kadar basit biri değildi. belki de ikisi de... Xem Thêm

bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı
kırk sekiz
kırk dokuz
elli
elli bir
elli iki
elli üç
elli dört
elli beş
elli altı
elli yedi
elli sekiz
elli dokuz
altmış
altmış bir
altmış iki
altmış üç
altmış dört
altmış beş
altmış altı
altmış yedi

kırk yedi

4.4K 405 439
Bởi hindistanfili

*
salı
19.02
mecnun
buğra

dirseğini masaya yaslayıp sigaranın külünü tablaya dökerken gözleri masanın üzerindeki, üç ay öncesine ait gazeteye dalmıştı. "şu anlık ihtiyacım yok," derken derin bir nefes verdi. "...sende kalabilir."

kendi bileğine gevşekçe sardığı parmakları kül tablasındaki sigarasına giderken "sen bilirsin," diye yanıtladı onu buğra. "...geri verme niyetim yok zaten."

alaylı bir şekilde gülüp "sormana gerek yokmuş o zaman." diyerek onu cevapladığında sırtını geriye yaslamıştı.

birkaç saniye sessizce sigaralarını içmeye devam ettiler. bu ufak sessizliğin arasında ise mecnun unutmuş olduğu sigara paketini cebinden çıkardı. buruşmuş paketin içinden iki dal çıkarıp masada buğra'ya uzattığında buğra kaşını hafifçe çatarak onun, sigarayı bırakan elini izlemişti. "iki dalın yok muydu zaten?"

kaşını kaldırarak reddetti onu mecnun. "ben de öyle sanıyordum." paketi cebine beri koyarken "babamdan almıştım, unutmuşum. sende kalsın, bende biraz daha var şu an." diye devam etti.

onun verdiği iki dalı kendi paketine hiç acele etmeden yerleştirirken "sen bilirsin." dedi. dudaklarının arasında sigara olduğu için sesi boğuk ve kısık çıksa da mecnun anlamıştı. eli sakince çenesine gidip henüz çıkmakta olan ve kendini gri noktalarla belli belirsiz göstermiş sakallarına dokundu. düşünceli bir şekilde mecnun'a döndüğünde sakalları parmak uçlarına batamayacak kadar kısaydı. "otobüsle mi dönmeyi düşünüyorsun?"

dumanı dudaklarının arasından dışarı üflerken omuz silkti. "bilmiyorum," derken eli bileğine çıkmış, aynı noktayı dakikalardır yavaşça kaşımaktan bileği kızarmıştı. "...belki dolmuşla dönerim."

"kabul eder misin bilmiyorum ama," derken gözleri mecnun'un eline çevrilmişti. "...istersen evine bırakabilirim."

umursamazca onu mırıldanarak reddetti. "uzak değil zaten, belki yürürüm."

elini masaya koyup geriye yaslandı. "abart amına koyayım," dediğinde göz göze gelmişlerdi. "...o kadar değil."

bu dediğine çok da önem vermeyerek "daha önce yürümüştüm." dedi.

"hava böyle miydi?"

"ne fark eder?"

oflayarak gözlerini devirdi. açıkçası bu konuyu tartışmak istemiyordu. önceden bu konuyu açmaya bile gerek duymadan onu evine bırakabilirdi fakat şimdi her şey o kadar karmaşık ve yorucuydu ki buğra, bunu düşünmek bile istemiyordu. özellikle mecnun'un küçük, çilli yüzü yalnızca bir metre kadar uzağında ona bitkin bir ifadeyle bakıyorken buğra sağlıklı cümleler kurmakta bile oldukça zorlanıyordu.

o gözlerini kaçırmasına rağmen mecnun'un hâlâ onu izlediğini biliyordu. sigarayı kül tablasına bırakırken kendi ellerinin titrediğini ancak fark edebilmişti. tuhaf hissediyordu, kalbinin normalden daha hızlı attığının farkındaydı ve bunu anormal bulmuyordu. artık mecnun'un yanındayken nabzının hızlanması buğra'ya suçlu değil, yalnızca kötü hissettiriyordu ve bunun ne zaman geçeceğini bilmiyordu. "of amına koyayım," eli sıkıntıyla alnına çıktı. "...o kadar yoruldum ki."

sandalyede kendisine çekmiş olduğu bacağını uzatıp sigarasını parmaklarının arasına alırken "dersler mi?" diye sordu mecnun.

"ya mecnun," mecnun'un parmaklarının arasına aldığı sigarasını izlerken devam etti. "...eskisi gibi olmayalım ama yine arkadaş olalım." mecnun ise kendini tutamayarak sessizce güldü ve gözlerini balkondan dışarı çevirdi. "bana güvenmediğini biliyorum amına koyayım," derken sesi sitem eder gibiydi. "...istemediğini de biliyorum ama yine de," ses tonu çaresizdi. ne diyeceğini bilmiyordu, cümleyi nasıl devam ettireceğini bile bilmiyordu. "...sadece denesek?" derken göz göze gelmişlerdi.

"yani güvenmemek değil de," gülmemek için diliyle dudağını ıslattı. "...amacım kötü bir şey demek değil ama en son bunu dediğinde beni sikmiştin." dedi.

sessizce güldüğünde göğsü titremişti. bu istemsiz, dudaklarından ayrılan kısık gülüş samimi değildi. akli dengesini yitirecekmiş gibi hissediyordu ve buna engel olamıyordu. neyi, nasıl düzelteceğini bilmiyordu; her şey her geçen gün daha da kötüleşiyordu ve buğra hiçbir şey yapamıyordu. "bu şekilde," derken sesi hâlâ güler gibiydi. "...için rahatlıyor mu?" bunu sitem eder gibi söylememişti. aksine, gerçekten bu şekilde konuşmak mecnun'un içini rahatlatıyorsa buna devam edebilirdi.

"bilmiyorum." bir eli kül tablasının çevresiyle uğraşırken gözleri dalgındı. "aslında çok bir şey hissetmiyorum."

"bu beni affedebileceğin anlamına da gelir mi?" dediğinde mecnun gülmüştü. "geliyor diyebilir miyiz o zaman?"

"buğra," iri gözleri buğra'ya döndüğünde mecnun'un yüzündeki yorgunluk ilk kez bu kadar kendini göstermişti. "...yaptığın her şey kendi seçimindi. neden yanlışlıkla yapmışsın gibi seni affetmemi istiyorsun?" derken sesinde tuhaf bir ton vardı. güler gibiydi ancak mutlu değildi.

derin bir nefes alıp dizini kendine çekerken "bilmiyorum." dedi. sigarasının külünü tablaya döküp filtreyi dudaklarının arasına yerleştirdi. "gerçekten," derken kaşlarını çatmıştı. "...hiçbir şey bilmiyorum amına koyayım." kendi dizine yasladığı dirseğini canını yakacak kadar sıkıyordu ve buna engel olamıyordu. eli sıkıntıyla saçına gittiğinde düşünceliydi. "seni tamamen kaybedip kaybetmediğimi de bilmiyorum."

mecnun sigarasını kül tablasında söndürdü. çok geçmeden cebindeki paketten ikinci bir sigara çıkardığında bir eli çakmağına gitmişti. balkonda çakmağın tok sürtme sesi yankılandıktan yalnızca birkaç saniye sonra duman, dudaklarının arasından dışarı sızmıştı. amacı bir sigara içip kalkmaktı ancak içinden biraz daha oturmak gelmişti. gerçekten de yıkılan tek kişinin o olmadığını bilmek, mecnun'a iyi hissettiriyordu.

buğra ise yalnızca sigaranın değil, mecnun'un gelmesindeki sebebin bile bu olduğunu ondan daha iyi biliyordu. hiç ileriye gidememişti ve bu canını yakıyordu.

kendi sigarasını onunkinin hemen yanına söndürüp mecnun'un ona verdiklerinden bir tane daha aldı ve sigarayı yaktı. "sana sigara borcumu ödememi istiyor musun?"

dudağını büzdü. "çok gerek yok aslında."

aksi bir yanıt vermeden başını salladı. "mecnun ya," dedi sigaranın külünü kül tablasına bırakırken. "...cevaplayacaksan bir şey sorabilir miyim?"

"sor."

"bana ne zaman âşık olmuştun?" mecnun'un gözlerini üzerinde hissetti. "hazırlıkta, seni öpmemden önce mi, sonra mı?"

sigarayı tutan eli bir an duraksamıştı fakat buğra bunu fark etmemişti. korumaya çalıştığı sakin bir sesle "bilmiyorum." diye yanıtladı buğra'yı.

"biliyorsun amına koyayım," diye reddetti onu. "...söyle işte."

yanağını ısırdı. "önce."

alnını dizine yaslarken "of." dedi yeniden. "neden söylemedin ki hiç?" derken yüzü dizine gömülü olduğu için sesi boğuk çıkmıştı.

"ne değişirdi amına koyayım?" derken sesi sinirli değildi.

başını hafifçe yana döndürdüğünde gözleri yorgundu. "bok gibi hissediyorum."

mecnun ona cevap vermedi. buğra'nın, ellerinin titrediğini görmemesi için sigarayı kül tablasına bırakıp parmaklarını nazikçe bileğine sardı. onunla konuşurken tereddüt ettiğini bilmesini istemiyordu.

"ben," derken ona bakmıyordu. "...ne yapacağımı bilmiyorum." gerçekten de öyleydi. aklında düşünmek için bile olsa en ufak bir şey yoktu.

"sorun," dedi kendini tutamayarak. "...erkek olmam mıydı, farklı bir şey mi?" aslında bunu sormak aklında yoktu, sadece merak etmişti.

kısıkça "değildi." diyerek yalnız ilk söylediğini yanıtladı. "sadece," hafifçe yanaklarını şişirdi. "...seninle sevgili olmak istemedim." mecnun'un gözlerini hâlâ üzerinde hissettiği için açıklama ihtiyacı duydu ama nasıl açıklayacağını bilmiyordu. sıkıntıyla ofladı ve başını dizine vurdu. "bir seneyi aşan ilişkim olmadı ki benim amına koyayım. seninle de öyle olsun istemedim." gittikçe sesi daha da incelmişti. "geçici olsun istemedim."

gülerek "öyle olmayacağını biliyordun." dedi.

"nesini biliyordum abi?" derken geriye yaslanmış ve anlaşılmaz bir ifadeyle mecnun'a bakmıştı. "seni öpen bendim, yanına gelebilmek için en sikimsonik bahaneleri bulan bendim. biraz düşünsene mecnun, ben sana adım atmadan beni öptün mü hiç?" boş boş mecnun'a baktı. "iki saniye sarılmak için bile bir sebebin olsun istiyordun. bana sadece katlanıyordun amına koyayım, neyin ilişkisini düşünebilirdim?"

"abi," yüzünde yine aynı gülüş yer buldu. "...anlatamaz mıydın?" derken salağa anlatır gibi konuşmuştu. "her şeyini biliyorum, bunu mu anlamayacaktım?"

gözlerini yorgunlukla kapattı. "bilmiyorum," dedi sessizce. "...o kadar yorgunum ki," baş ağrısı her geçen saniye arttığı için ses tonu kısık çıkıyordu. "...kafamda şu konuşmayı belki yüzlerce kez yaptım ama şu an, ne diyeceğimi bilmiyorum," kirpikleri yeniden aşağı indi. "...dengemi siktin."

mecnun'un da ondan çok farkı yoktu. burada kalmanın ona iyi hissettireceğini düşünerek hata mı yapmıştı bilmiyordu ama içinde istemsiz bir ağlama isteği vardı. sebebini bilmiyordu. her şey o kadar fazlaydı ki. konu buğra'yla eskisi gibi olmak değildi. sadece uzun zamandır onunla karşı karşıya oturmamanın verdiği eksiklik, birbirlerine karşı herhangi bir şeyi gizlemeden konuştukları ilk an ve bir daha asla lisedeki hâllerine dönemeyecekleri gerçeği ona fazla geliyordu.

tıpkı buğra'nın birkaç saniye önce yaptığı gibi o da ikinci sigarasını söndürdü. küllükteki ikisi yarım, dört sigara öylece duruyordu. dalgın gözlerini kül tablasından ayırıp masadaki telefonuna baktı. saati kontrol ederken "gitmem gerekiyor." dedi. gitmesi gerekiyor muydu, bilmiyordu. açıkçası mecnun o an ne gerektiği hakkında hiçbir şey bilmiyordu. yalnızca gitmek ve kafasındakileri buğra ile değil, kendisiyle konuşmak istiyordu.

ona engel olmadı buğra. aksine gayet doğal bir sesle "bırakmamı istemediğinden emin misin?" diye sordu. mecnun sakince başını sallarken buğra ikiletmedi. masadaki sigarasını ve çakmağını alırken mecnun'un ardından ayağa kalkmıştı.

kapının önüne yürürken "unuttuğun bir şey var mı?" diye sormayı unutmamıştı buğra. "kart, cüzdan, anahtar ya da başka bir şey?"

buğra kapıyı açarken birkaç saniye düşünüp "hayır, galiba." diye onu yanıtladı ve ayakkabılarından birini giydi mecnun.

dışarıdan gelen hafif rüzgârla kapının kapanmaması için kapıyı tuttu buğra. "hâlâ yürümeyi düşünüyor musun peki?"

ayakkabısını tamamen giyerken "bilmiyorum." dedi. "belki."

"anladım," mecnun, çantasını omuzunda düzeltti. "...görüşürüz o zaman." dediğinde sesi o kadar kısıktı ki mecnun onu duymamıştı.

eli hâlâ kapı kulbundaydı. sakince onun gidişini izlese de dışarı ilk adım attığında kendisine engel olamayarak "mecnun," diye seslenmişti. mecnun ise duraksadığı için omuzundan hafifçe düşen çantasıyla ona döndü. fazla yakın değillerdi ama aralarında çok mesafe yoktu. tenindeki, kendini apartman ışığında bile belli eden çillerini netçe ayırt edebiliyordu, saçlarındaki kısa bukleler ise birbirine karışmıştı. başını pervaza yaslayıp yutkunduğunda her zaman olduğundan daha uykusuz görünüyordu. olağan bir ses tonuyla "...seni çok seviyorum." dediğinde belki o an sarhoş olsa, bunu ertesi gün hatırlamazdı.

mecnun ise birkaç saniye öylece onu izledi. çantayı tutan eli belli belirsiz kasılsa da mecnun, bunu belli etmedi.

*

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

76.8K 5K 19
Beklemeyi sevmem ben, beklemem de. Ama beklerim seni. •Veca'nın yan kitabıdır. İlk önce onu okumanızı öneriyorum, yoksa ağır spoi yersiniz.• 13.05.20
17.9K 1.8K 14
Ozan: haktan abi merhaba Ozan: ozan ben Haktan: lan biliyorum amınakoyim her seferinde söyleme şunu Ya da Elektrik elektronik mühendisliği son sınıf...
76.7K 970 16
Sevgilisinden ayrılmak isteyen Esin sevgilisinin sadist ve takıntılı tarafıyla karşılaşır... Eğer sadizm, 18+ ,cinsellik bulunduran hikayeler hoşunuz...
ANKA Bởi ㅤ

Truyện Ngắn

126K 9.6K 15
❝Fakat anladım ki ben aslında seninle değil, kendimle bir savaş içindeymişim. Çünkü sevgilim, ben sana zaten seni ilk gördüğüm gün yenilmişim.❞