SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2

By Autumnia

185K 6.2K 3.7K

Siz hiç başlı başına ''İmkansız'' olan birisine aşık oldunuz mu? Okyanus misali derin olan mavilerin'de boğu... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38. Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm Final
Özel Bölüm I
Özel Bölüm II
Özel Bölüm III SON!

9.Bölüm

4.5K 168 59
By Autumnia




Beyonce- Drunk in love eşliğinde okuyun lütfen..



Ilık Mayıs akşamının doğmaya hazırlanan güneşi doğu ufkunda tatlı bir sarı hat meydana getiriyordu. Gözlerim sarı hattın git gide yayılmasını izlerken, bedenim ise yataktan çıkmamak için adeta zihnim ile savaş veriyordu. Sarı hattı izlemekte olan gözlerim yavaş,  yavaş gri renkli tavanı izlemeye başladı. Gözlerim umutsuzca kısıldı ve bir damla gözyaşı yanağımdan boynuma kadar süzüldü ve orada kaldı. Üç gün. Daemon üç gündür ortalıklarda gözükmüyordu ve ona ulaşabilmek için denemediğim yol kalmamıştı. Lakin onu bulmayı bırak onu bulmaya yaklaşmamıştım bile ve bu yüzden de yataktan çıkmama gerek yoktu. Neden çıkmalıydım ki? Neden balkona çıkıp, derin bir nefes alıp yeni bir güne merhaba demeliydim ki? Üstelik babalarım bile evde değillerdi. Bazen çalışıyor olmaları sinirime dokunuyordu. Gerçi onların ki çalışmaktan ziyade patron-çalışan fantezisi ya neyse.


Şu anda babam Ted'in odama girip ev sevdiğin omletten yaptım hadi uyan artık demesini, benim omlete bile kanmayıp naz yapışımı izlemesini, sonrada babam David'in gelip ikisinin de üzerime atlamasını ve beni gıdıklamalarını isterdim. Ne zaman moralim bozuk olsa babalarım bunu hemen anlardı ve beni neşelendirmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlardı. Her ne kadar çocuk gibi görünsem de zamanla rol yapmayı öğrenmiş ve üzüntümü onlara belli etmemek için elimden geleni yapmıştım. Ben üzgün olduğumda onlar da üzgün oluyordu. Başlarda anlayamamıştım. Mutlu oluyordum benim için üzüldüklerinde. Beni sevdiklerini gösteriyordu çünkü. Fakat zamanla anlamıştım onları üzmenin beni mutlu etmediğini. Aksine onları üzdüğüm için daha da çok üzülüyordum. Bu yüzden de akşamı beklemiş ve karanlığa gizlemiştim üzüntümü, nefretimi, kinimi. Kısacası beni ben yapan yegane şeylerimi.


Telefonuma gelen titreşimle hala bakmaya devam ettiğim tavandan gözlerimi ayırıp komodine çevirdim. Telefonu elime aldım arayan kişi Lufian'dı. Lufian rol yaptığımı anlayan tek kişiydi ve eğer şu anda üzgün olduğumu anlarsa başım belada demektir. Lufian benim üzgün halimden nefret ederdi. Söylediğine göre o halim ona onun yüzünden intihar eden bir çocuğu hatırlatıyormuş. O yüzden de telefonumu açmamak en doğrusuydu. Telefonumu kapatıp komodine koydum. Birkaç dakika geçer geçmez kapı sert bir şekilde açıldı. Olduğum yerde sıçramış ve zemine düşmüştüm. Lufian ise kahkaha atıyordu. Dudaklarını aralamış olan Lufian bana


L: Günaydın uçan maymun?


A: Ah kapa çeneni.


L: Açım. Bana kahvaltı hazırla.


Ah cidden ama bu çocuk beni deli ediyordu. Fakat yine de gülümsüyordum. Lufian elini uzattı ve birlikte merdivenlerden aşağıya indik. Mutfağa doğru yönelirken dış kapının kırılmış olduğunu gördüm. Göz kapaklarım çoktan yerinden fırlamıştı. Yutkunur yutkunmaz Lufian'a döndüm ve


A: Bu kapının hali ne?


L: Jambon var mı?


A: Lufian!


L: Hey! Telefonunu açmalıydın.


Der demez gözlerine baktım ateş fışkırıyordu. Gerçi benim için de aynı şeyler geçerliydi. Birbirimize bakıyorduk sadece ve dişlerimizi sıkmayı da ihmal etmiyorduk. Fakat başımıza her ne gelirse gelsin, birbirimize ne yaparsak yapalım yinede birbirimize kızgın kalamıyorduk. O yüzden de kıs kıs gülmeye ve ardından da kahkaha atmaya başladık. Kahkahalarımız havada uçuşmaya devam ederken bir yandan da ikimize kahvaltı hazırlıyordum. Lufian ise bu sırada kapı için birileriyle konuşuyordu. Kahvaltılarımız hazır olduğunda masaya yerleştirdim ve yemeye başladık. Ben tabağımın yarısına bile gelememişken Lufian çoktan hepsini yemişti. Tanrı aşkına yedikleri neresine gidiyordu bu çocuğun? Ben ise çabuk kilo alan bir insandım. O yüzden de yediklerime dikkat etmek zorundaydım. Çünkü kilo aldığım zaman verene kadar canım çıkıyordu. Fakat Lufian spor yapmasa ve bir yıl boyunca sadece fast food yese bile yine de kilo almazdı. Lanet olsun! Lufian der demez tabağımdaki jambondan birini Lufian'a fırlattım. Lufian ise üzerine düşen jambonu aldı ve onu da yedi. Umarım dozerle taşırlar seni dedim. Bunu der demez yine gülmeye başladık. Lufian böyle biriydi benim için. Her ne kadar depresif olursam olayım eğer yanımda Lufian varsa depresifliğimden eser kalmıyordu.


Kahvaltılarımız biter bitmez tabakları bulaşık makinesine yerleştirdim. O sırada dışarıda birileri belirdi. Sanırım kapı için gelmiş olmalıydılar. Lufian kendisinin halledebileceğini ve benim yukarı çıkıp üzerimi değiştirmemi söyledi. Bende yukarı çıktım ve üzerimi değiştirmeye başladım. Siyah yırtık bir kot pantolon ve beyaz bir tişört giyinmiştim. Üzerime de siyah deri ceket ve altıma da siyah botlarımı geçirdim. Merdivenlerden aşağıya indim ve kapının çoktan onarıldığını gördüm. Tanrı aşkına yukarıda ne kadar oyalandım ben öyle? Lufian ise şaşkınlığımı anlamış olacak ki dudaklarını araladı ve


L: Sakin ol dostum. Bu kapının aynısı ofislerinde varmış. Getirip taktılar işte. Kapı yapmadılar yani.


A: Hadi gidelim.


Dedim ve yürümeye başladık. Lufian yine bir zamanlar Sebastian amcama ait olan, Lufian'ın on yedinci yaş gününde kendisine hediye ettiği Harley Davidson markalı efsane motoruyla gelmişti. Bir kaskını bana uzattı ve güneş gözlüklerini takarak sürmeye başladı. Oldum olası hız korkum vardı ve Lufian da özellikle hızlı kullanırdı. Bende her zaman kaskın siyah camını kapatır ve gideceğimiz yere kadar gözlerimi yumardım. Lufian'a göre korkularımı yenmem gerekiyordu. Fakat bu korkumu yenmem o kadar da kolay olmayacaktı. Motorun durduğunu hisseder hissetmez yummuş olduğum gözlerimi açtım ve başımdaki kaskı çıkarıp derin bir nefes aldım. AS holdinge gelmiştik. Burada ne işimiz vardı bizim? Lufian ise gözlerimin içine baktı ve dudaklarını aralayarak


L: Ah Anthony. Tatlı, sevimli, Anthony. Herkese rol yapabilirsin. Fakat bana rol yapamazsın. Neden moralinin bozuk olduğunu sormayacağım. Çünkü ben iyi bir dostum. Fakat senin böyle olmana sebep olacak yegane kişinin Daemon Addis'ten bir başkasının olmayacağını da biliyorum. Bugün sizin şirkete gelip bir anlaşma imzalayacak. Orada onu görebilirsin. Şimdilik gidiyorum. Malum ben çok seksi bir erkeğim ve izin günümü senin gibi depresif bir çocukla değil, tatlı mazoşist erkekleri becererek geçireceğim. Sonra görüşürüz.


Der demez göz kırptı ve motorunun önünü kaldırarak sürmeye başladı. Bense çoktan arkamı dönmüş, AS Holdingten içeri girmiştim bile. İçeri girer girmez beyaz takım elbiseli bayanlar karşıladı beni. Ailem tanıtım yemeğinde beni tanıtmışlardı. O yüzden de orada çalışan kıdemli kıdemsiz herkes beni tanıyordu. Beyaz takım elbiseli bayanlara Bay David ve Bay Ted'i görmek istediğimi söyledim. Beyaz takım elbiseli bayanlar da bana eşlik etmek istediklerini ve gittikçe yakışıklı olmaya başladığımı söylediler. Bende onlara yalnız gidebileceğimi söyledim ve kulaklıklarımı takarak asansöre doğru yürümeye başladım. Babalarım yirmi üçüncü kattaydı. Numaraya bastım ve çıkmaya başladım. Çıkarken ise derin,  derin nefesler alıp sakin olmaya çalışıyordum. Nihayet üç günün ardından onu görebilecektim. Acaba kıyafetlerim düzgün müydü? Saçlarım? Kahretsin! Neden içim içime sığmıyordu? Alt tarafı bir erkek. Bu derece heyecan yapmak? Artık biraz cool olmanın zamanı gelmişti. Hep o mu cool görünecek? Hep o mu şeytani bir şekilde gülümseyecek?

Bu sefer gülümseyen ben olacaktım. Bu sefer benim değil onun başı dertte olacaktı. Bu sefer ben değil o benim peşimden koşacaktı.


Derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklattım. İçeri girdiğimde ise az önce söylemiş olduğum her şeye lanet ettim ve kendimi tamamen onun büyüsüne kapılmış bir şekilde buldum. Siyah takım elbisesinin içine beyaz bir gömlek giyinmişti kravat takmayı oldum olası sevmeyen Daemon Addis bir iki düğmesini açık bırakmış, şahane boynunu gözler önüne sermişti. Her zaman açık olan saçlarını bu sefer toplamış olan Daemon sağ elini saçlarının arasından geçirdi. Bu haliyle o kadar çok seksi görünüyordu ki sırf ona bakarken bile erekte olabilirdim. Beni görür görmez şeytani bir şekilde gülümsemiş, diliyle baştan aşağı dişlerini yalamış ve yalamış olduğu dişleriyle alt dudağını ısırdı. Bense çoktan erekte olmaya başlamıştım.  Erekte olduğumu anlamış olan Daemon çoktan gözleriyle beni okşamaya başlamıştı. Bense hala derin, derin nefesler alıp veriyordum. Babam David ise dudaklarını aralayarak Daemona


D: O halde bu akşam bizdesin Daemon?


Daemon ise babama çevirmiş olduğu bakışlarını tekrar bana çevirdi ve tekrar dudaklarını yalayarak


D: Evet David. Bu akşam sizdeyim.







YARIN ÖNEMLİ BİR SINAVIM VAR O YÜZDEN DE BU KISMI UZUN TUTAMIYORUM. GECİKME İÇİN ÜZGÜNÜM DERS ÇALIŞIYORDUM. UMARIM BU BÖLÜMÜ BEĞENİRSİNİZ. HOŞÇAKALIN <3

Continue Reading

You'll Also Like

21.9K 739 16
|Devam ediyor. Aşiret kurgusudur, Ona aşıktım. Ona deli gibi saplantılıydım. Onun için her şey göze almıştım sadece benim olsun istiyordum. Evlenece...
39.7K 1.9K 21
+18 Mpreg Tuğra,ellerini cebine sokmuş ona dik dik bakan adama aynı şekilde karşılık verip,"Burası köy yeri,bu kadar arsız olmanı şehirden gelemene b...
3.3M 98.7K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...
4.3K 396 18
"Mahallede de namus kalmamış" " Neo ırzına mı geçtiler kardeş!"