tattoo | chanlix

By liseanthes

84.2K 7.6K 3.6K

Felix dövme yaptırmak için Chan'ın dükkanına gitmişti. ••• hyunin, seungbin, minsung •texting & düzyazı More

one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fifteen
sixteen
seventeen
nineteen
twenty
twenty one
twenty two
twenty three
twenty four
twenty five
twenty six
twenty seven
twenty eight
twenty nine
thirty | f

eighteen

2.6K 225 31
By liseanthes

minho


İzin günüm olmasına rağmen geldiğim barın tezgahının arkasında duran bedenimi gevşetmeye çalıştım. Yeni iş yerimi sevmiştim, hafta içlerinde ağır bir çalışma tempom yoktu  çünkü işlek bir yer olduğu için benim dışımda üç tane daha barmen vardı. Hafta içi iki gün akşama kadar, hafta sonu ise akşamdan sonra mesaim vardı. Çalışma saatim azdı ancak fazla paraya ihtiyacım olmadığı için sevdiğim bir işi yaparak az da olsa nakit biriktirmek istemiştim.

Dirseklerimi tezgaha yaslayarak önümde duran kalemi elime alarak eksikleri yazmaya başladım.

Viski
Tekila
Cin
Limon
Çilek şurubu

"Sen niye buradasın? İzin günün değil mi?" Tanıdık sesle başımı kaldırdığımda ilk önce üstündeki bol tişörtün beline bağladığı gömleği gördüm. Gözlerimin yukarı çıkmasıyla tanıdık yüzü görmem bir oldu.

Sanki sesinden anlamamıştın.

"Sen benim izin günlerimi mi takip ediyorsun?" Muzip bir şekilde dudaklarımı yana kıvırdım ona hâlâ kollarım tezgaha dayalı bir şekilde aşağıdan bakarken. İzin günlerimi takip etmediğini biliyordum, prova için buraya geldikleri zamanlarda hiç denk gelmiyorduk ve bugün beni görünce bu dikkatini çekmiş olmalıydı.

Elindeki su şişesini bana doğrulttu. "Ne alakası var? Daha önce provalarda denk gelmemiştim sadece."

Tezgahtan destek alarak vücudunu tek hamlede tezgahın üstüne bıraktı ve bir bacağını kendine doğru çekti. Şimdi ben tezgaha yaslanırken o da hemen dibimde üstten bana bakıyordu.

"Öyle olsun, söylemek istemiyorsan." Onu tanımıyordum, sadece instagram postundaki yorumdan adını öğrenmiştim ve geçen gün sahnede yer aldıklarında küçük bir konuşma geçmişti aramızda. Bu şekilde onu sinir etmeye çalışmak sadece içimden gelmişti, buna kızacak bir kişilik miydi bilmiyordum bile.

Kendine çektiği dizini omzuma vurarak bu cümleme tepkisini gösterdi. "Sen ilk önce neden benim fotoğrafımı çektiğini söyle ben de o zaman söylerim." Kaldırdığı tek kaşında oyalandı küçük bir süre gözlerim. Bunun konusunun açılacağını biliyordum ancak o gün karşıma geçip bunu sormuş olsa büyük ihtimalle saçma sapan bahaneler sunarak kendimi rezil edecektim. Şimdi ise nedenini bilmediğim bir şekilde sadece içimden geleni söyleme ihtiyacı duymuştum.

Omuzlarımı kaldırıp indirerek dudaklarımı büzdüm öylesine bir şeyden bahsediyormuş gibi. "Gözüme tatlı gelmiştin."

Bu cevabı beklemiyor olsa ki kaldırdığı kaşını düşürmüş ve afallamıştı. Göz kontağımızı bozarak dizini biraz daha kendine çekti ve karşıya bakmaya başladı.

"Sonra gelmedim mi?" Yüzü bana bakmamaya çalışır gibiydi. Kendi kendine savaş veriyordu içinde. Sert görünüşünün altında gerçekten minik bir kedi yavrusu vardı sanki.

Doğrularak ben de onun tam tersi şekilde tezgaha oturdum. Şimdi ben tezgahın arkasında kalan içki şişelerine ve raflara bakarken o boş masaların çevrelediği sahneye bakıyordu

"Hangisini isterdin?" Birbirimize bakma ihtiyacı sormadan sorusuna yeni bir soruyla cevap verdim. Sonra gelmedim mi? demesi yeterince açıktı aslında ancak bunu uzatmak istemiştim.

Kaçamak bir şekilde gözüme baktığında bakışlarını yakaladım ancak gözlerindeki utanç içimde bir şeylerin hareketlenmesini sağladı.

Gerçekten tatlıydı.

O gün kafede gördüğüm sincaba benzeyen çocukla geçen gün sahnede ortalığı yıkan çocuğun aynı kişi olması, üstüne üstlük şu an yanımda olup benimle bu konuşmayı yapması ilgi çekiciydi. Yine de üstüne çok gitmek istemediğim için konuyu değiştirdim.

"Geçen akşamki kokteylden içmek ister misin?"
Sahneleri bittikten sonra masada tanışmamız üzerine herkes bir şekilde kendi haline ayrılmıştı. Jisung ve benim masada kalmam üzerine tekrar tezgah başına geçmem gerektiğini bildiğimden onu da çağırmıştım.

İlk başta şaşırsa da mekandan eve birlikte döndüklerinden dolayı yapacak bir şeyi olmayışı aklına gelmiş olacak ki kabul etmişti.
O karşımdaki sandalyede otururken ben ise tek tük müşterilere içecek hazırlıyorken ara sıra ise göz göze geliyorduk.

Garip bir ortamdı, karşısındakinin gizlice fotoğrafını çekmeye çalışan birisi ile instagram postundan ona ima yapan biri olarak ikimiz de birbirimizle çok konuşmuyorduk. En sonunda arka arkaya müşteri gelmemesi üzerine bulduğum bir boşlukta ona kokteyl yapmayı önermiştim.

Sonrası biraz garipti, yaptığım kokteyllerin şeker değerine kadar eleştirmiş ve en son dayanamayıp elimdeki karıştırıcıyı almış içine istediği malzemeleri eklemişti.

"O akşamki kokteyle neler koyduğumu hatırlamıyorum bile." O halleri gözümün önüne gelince hafifçe güldüm. "Ben ilk yaptığımı tekrar yapayım da sen müthiş damak tadınla o mükemmelliği tekrar bulursun."

Dalga geçmemle omzumda küçük bir sızı hissettim. "Çok komiksin." O hâlâ tezgâhın üstünde otururken ben inip aklımdaki tarifi uygulamaya koyuldum. Nane limon karışımlı soğuk içeceği mini buzdolabından çıkarıp karıştırıcıya döktüm, o akşam limonlu şeyleri sevdiğini söylediğinde klasik tarifime ek olarak koyduğum limon tanelerini de içine serpiştirdim. Arkamdaki rafların birinden çok da ağır olup limonun ve nanenin tadını acılaştırmayacak bir viski bularak onu da ekledim karışıma. Karıştırıcının kapağını kapayıp tek elimde sallamaya başladığımda gözümün önüne gelen birkaç tutamı üfleyerek yüzümden ittirdim.

O beni omzunun üstünden pür dikkat izlerken bir bardak çıkardım ve dibine kenarda bulunan kaya tuzlarından bir tutam attım. Karışımın hazır olduğunu düşündüğümde yavaşça bardağı şeffaf sarı sıvıyla doldurmaya başladım. Bardağın dibindeki tuzla karışım birleştiğinde çıkan ses kulaklarıma ulaştığında ise istemsizce sırıttım.

Bu işi seviyordum.

Geçen gün üstüne nane yaprağı eklediğim için bana "Bu ne süs olsun diye koskoca yaprağı koymaya ne gerek var?" demesi aklıma geldiğinde oraya yönelmeyi bırakıp hazırladığım kokteyl bardağını yanına ittirdim.

"Al bakalım, bu sefer süs olsun diye nane koymadım." Küçük iğnelemem ile kıkırdadı. Oldukça hoş görünen parmakları ile bardağı kavradığında beklentiyle ona bakmaya başladım.

Kimsenin kokteyllerimi beğenip beğenmemesini umursamayan ben şimdi beklentiyle onu izliyordum. Sanki beğense sürekli içmek için gelir ve görüşürüz gibi hissettirmişti.

Kokteylden bir yudum alarak gurme edasıyla gözlerini kapattı ve eliyle susmam için işaret yaptı. Abartı ifadesi gözüme komik gelse de dudaklarımı birbirine bastırarak kendimi tuttum.

"Şekeri eksik yine bunun. Ver bakayım şekeri." Belimdeki önlüğü çıkarırken tek kaşımı kaldırdım. "Yapılan kokteyle sonradan şeker eklenmez yalnız."

Bardağı bir anda elime tutuşturarak tezgahtan aşağı zıpladı. Yan tarafta bulunan şekerlere göz gezdirerek bir kaşık yardımıyla göz kararı aldığı şekeri havaya kaldırarak ölçtü. "Ben koyulabilir mi demedim, şekeri ver dedim."

Bana dönerek boşta olan eliyle elimdeki bardağı almak istemesiyle tenime dokunan eliyle soğukluk hissettim. Normalde birisi bana bu şekilde konuşsa büyük ihtimalle bu bardak elimde duruyor olmazdı ancak şu an onun bu çocuksu ve şımarık halleri hoşuma gidiyordu çünkü çekindiği için davranışlarını bu konuşmalarıyla kapladığını anlamıştım.

Şekeri kokteyle dökerek yavaşça karıştırdı ve kaşıkta kalan damlaları kaşığı ağzına götürerek tattı. "Bak oldu işte, neden olmuyormuş?"

Elimdeki bardağı da aldığında bu sefer tezgâhın üstüne oturmak yerine karşıdaki bar sandalyelerine oturdu. Birkaç yudum daha almasını beklerken ben ise son kez ortalığı toparlıyordum.

"Ne kadar laf etsem de kokteyllerin çok iyi. Ben her şeyi beğenen bir tip değilim rahatsız olduysan kusura bakma, işin dalgasındaydım. Felix'le bu şekilde anlaşıyoruz siz de yakın olduğunuz için rahatsız olmazsın gibime geldi."

Açıklamasıyla elimdeki bezi bırakıp ellerimi suyun altında durulamaya başladım. "Teşekkür ederim ve biliyorum, sessiz sessiz kokteyllerime bir şeyler eklemene izin versem de kendi kokteyllerime güveniyorum." Son yudumunu aldığında bardağı alacaktım ki onu bırakmayıp arkamda bulunan kirli bardakların yanına yerleştirdi. O arkasını dönecekken yerleştirdiği bardağın hafifçe kaymasıyla refleks olarak atıldım ve kolunun yanından uzanarak kaymakta olan bardağı tuttum.

Bardağın kaymasını engelleyip tekrar tezgaha yerleştirdiğimde o da vücudunu tamamen bana döndürmüştü. Yakınlıktan dolayı kırpıştırdığı gözlerine bakarak yüzünü incelemeye başladım. Bunu farkettiğinde telaşla yana çekilerek saçlarını düzeltti. "Çok pardon."

"Jisung-" Ellerini saçlarından çekerek bana baktı. "Rahatsız olmadım."

"Ah güzel, bazen fark etmeden biraz egoist gibi ve soğuk konuşabiliyorum aslında kişiliğime çok ters ama oluyor işte. Sonra da böyle sakarlık yapıyorum." Cümlemi önceki açıklamasına cevap olarak verdiğimi düşünerek cevapladığında aramızdaki mesafeyi çok da olmasa da tekrar azalttım.

"Ondan değil-" Dudaklarımı yalayarak dikkatini oraya vermesini sağladım. "Yani ondan da rahatsız olmadım ancak az önce çekilmenin sebebi eğer rahatsız olduğumu düşünmense hayır, rahatsız olmadım."

















17 bölüm minsung yazmayınca bu bölümü yazmakta aşırı zorlandım🤧 içime çok sinmedi ancak başlangıç olması gerekiyordu siz okurken daha güzel hayal edin😭

ve sizi seviyorummmmm💗💗

Continue Reading

You'll Also Like

119K 10.4K 38
Hayatımın en büyük hatasını yaptığım gecenin bana en güzel mucizesini vereceğini bilmiyordum. Peki nasıl yapacağım? Nasıl olacak? Peki ya o? Kabul ed...
74.7K 5.5K 20
Bilinmeyen numara: Benden kurtuluşun yok. Seni istiyorum.
36.7K 5.4K 32
Savaşın ortasında alevlenen bir aşk... |ChangLix| |Minsung, HyunIn, ChanMin, WooSan, YeonBin|
19.5K 1.4K 23
'Biz tehlikeyiz bin.Hem yan yana gelmemeli hem de çok uzaklaşmamalıyız.Yok olmalıyız,yoksa etrafımızdaki herkes zarar görecek.' Chanchang,Woosan,Taeg...