MADNESS • TAEKOOK ✓

By Sevvy97

1.1M 103K 83K

"Hep benim için parla ateş böceğim..." Jeon Jungkook'un babasının akıl hastanesine şizofreni tanısı konulan K... More

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
Final
Özel Bölüm

15

23.6K 2.5K 2.1K
By Sevvy97

Haiii, ben geldiiim. Ehehe arayı neredeyse hiç açmadan geldim, ama bir sonraki bölüm için aramız açılabilir :D Malum diğer ficler beni bekler jajjaaj

Bol bol oy ve yorum istiyorum, şu fic hak ettiği değeri görsün artık. Keyifli okumalar diliyorum...

**

"Tamam, pekâlâ bakalım. Sorduğun o çocuğun ailesi son derece pislik insanlardı. Ölmesine sevindim bile ben o canilerin." dediğinde gözlerim irileşti.

Dağınık saçlarını sıvazlayarak başını kapıya biraz daha yaklaştırdı ve konuşmaya devam etti. "Bay ve Bayan Kang, bir o hasta çocuk bir de büyük oğulları vardı." Toplam dört kişi olduklarını biliyordum, Hoseok bana Taehyung'un üvey ailesinden üç kişiyi öldürdüğünü bizzat söylemişti.

"Kim Taehyung üvey çocuğuydu bu ailenin, çocuk esirgeme kurumundan evlatlık olarak alınmıştı." dediğimde başını usulca salladı. "Evlatlık aldıklarını biliyorum. Yıllardır burada yaşadığım için tek bir oğlunun olduğunu biliyordum yani. O çocuğu tüm kirli işleri için kullandılar."

"N-ne?" Sesime vuran şaşkın tını göz ardı edilemeyecek kadar yoğundu.

"Ailecek uyuşturucu satıcısıydı bunlar. Defalarca suç ihbarında bulunduk, baskın yaptılar ama artık nereye nasıl sakladılarsa hiç bir şey bulunmamıştı. Kendi kulaklarımla duydum, o evlatlık aldıkları çocuğu da teslimatçı olarak kullandılar. Benim üst katımda oturuyorlardı, her gün her dakika kavga kıyamet..." Uzun cümlesinin ardından soluklanma ihtiyacıyla duraksadığında beynimde şimşekler çaktı. Hayatta aldığı her nefes ona ızdırap olarak geri dönmüştü resmen.

"O çocuğu ne zaman görsem yüzü gözü mor ve yürümeye bile hali olmayacak şekilde çıkıyordu binadan. Zavalllım... Çok çektirdiler çocuğa, defalarca şikayet ettim ben ve diğer bina sakinleri. Hatta bir olup imza bile toplattık evden çıkmaları için. Ama ev sahibi olduğu için çıkmadılar. Defalarca karakolluk olduk hatta bu meseleler yüzünden."

"Uyuşturucu, kumar ne kirli iş varsa içindeydi bu aile, o çocuğu da yaktılar beraberinde işte. Zavallım, gıkı bile çıkmazdı. Bu yüzden o çocuk, bu pislikleri öldürerek iyilik bile yaptı, ama gelin görün ki içeriye tıktılar çocuğu." Tüm bu cefaların ardından mutlu olmasını o kadar istiyordum ki. Mutluluğu sonuna kadar hak eden tek insan olabilirdi, şüphesiz.

"Şu anda hapishanede değil, akıl hastanesine sevk edildi." dedim boğazıma dikenli teller dizilmiş gibi konuşmakta güçlük çekerken. Boğazıma koca bir yumru oturmuştu.

Taehyung'a olan güvenim boşa çıkmamıştı. Asla bilinçli yaptığını düşünmemiştim, yıllarca ne zorluklar yaşatmışlardı ona... En sonunda patlak vermiş, cinnet geçirmişti. Dayanamamıştı tüm yaşadıklarına...

"Ah zavallım. Krizler yaşayıp hastaneye kaldırılıyordu, gecenin bir vakti apar topar ambulansla götürüldüğünü görürdüm hep. O çocuğa çok çektirdiler, ölümleri de o çocuğun elinden oldu. Hak etti onlar, inan."

"Kim Taehyung sorun yaratıyor mu bina sakinlerine? Yani gelip size zarar verdi mi hiç? Kendisine şizofreni tanısı koyulmuş çünkü."

Alt dudağını ısırarak ellerini vah vah dercesine birbirine vurdu. "Ah yavrum, sessiz sakin bir çocuktu. Binadan herhangi biriyle kavgası bile olmadı. Kimseyle göz teması kurmaz, konuşmazdı. Ben defalarca konuşmaya çalıştım onunla, ama kaçıp giderdi."

"Ayrıca o üvey abisi ve babası birlik olup dövüyorlardı çocuğu, karşılık bile vermiyordu. Bir kez binada sürükleyerek eve çıkarttıklarını bile gördüm. Polisi arayıp evine polislerle birlikte daldığımda, kendi kendine zarar verdiğini söyledi o cani herifler. O zavallı çocukta kabul etti, polislerse bana sitem edip boşa onları oyaladığımı söyleyip çekip gitmişti, hiç unutmam o günü."

O zavallı çocuk gerçekten çok zor zamanlar yaşamış olmalı, Tanrı yaşadığı hayatının devamında onun yardımcısı olsun."

***

"Hoseok, ben geldim." Lobide beklerken Hoseok telefonda bana cevap vermek yerine yüzüme kapattı. Kaşlarım çatılırken, saniyeler sonrasında koridordan çıkıp koşarak bana doğru yöneldiğini görünce telefonumu cebime geri tıkıştırdım.

"Hoş geldin, daha ziyaret saatine yarım saaten fazla vakit var, erken gelmişsin, de sen iyi misin? Gözlerin kıpkırmızı ve yorgun görünüyorsun."

Etrafıma bakınıp sakin olduğu kanaatine vardığımda, ona doğru yaklaştım. "Güvenlik ziyaret saatine kadar lobide bekleyebileceğimi söyledi. Ben de seni arayıp geldim işte. Her neyse ben bugün Taehyung'un kaldığı yurda gittim. 13 yaşında kaldığı kurumun çalışanı tarafından cinsel istismara uğramış." Kelimeler boğazıma dizilirken, sertçe yutkundum.

Hoseok'un gözleri irileşmiş, ağzı bir karış aralanmıştı. "Şeref yoksunu orospu çocuğu, küçücük çocuktan ne istemiş... Tanrı aşkına böylelerini sikinden sallandırıp ateşe vereceksin!"

"Gebermiş piç. Gebermese ben gebertirdim zaten. Kaza geçirip ölmüş döl israfı. Her neyse... Ben vakfın yetkilisinden Taehyung'un üvey ailesiyle yaşadığı adres bilgilerini aldım, oraya da uğradım."

Hoseok beni çekiştirerek deri koltuklardan birine oturmamı sağladığında kendisi de hemen yanıma oturdu. Tek eli dizime yerleşirken, diğer elini omzuma tırmandırdı.

"Bina sakinleriyle tek tek görüştüm. Her biri pislik insanlar olduğunu ve Taehyung'un mağdur olduğunu söyledi. Binada veya çevrede hiç kimseye zarar vermemiş. Zarar vermeyi bırak, konuşmuyormuş bile. Çok kirli işlere bulaştırmışlar onu Hoseok." dedim görüş alanım yeniden bulanıklaşırken, kirpiklerimi kırpıştırıp gözyaşlarıma karşı savaş başlattım. Göz pınarlarım sızlıyordu.

"Kirli işler?" dedi şüpheyle gözlerini üzerimde dolaştırırken. "Teslimat için bile onu kullanmışlar. Uyuşturucu sattırmışlar. Ayrıca sürekli üvey ailesi tarafından şiddet görüyormuş, cinsel istismara dair herhangi bir duyum almadım. Yani, kurumda yaşadığı dışında. Genel olarak Taehyung, yurttan kaçmaya çalışan ve hırçın bir çocukmuş, bu yüzden kimse onu evlatlık almak istememiş. Ama evlatlık alındıktan sonra da tam tersi konuştuğum her bir bina sakini onun sessiz ve sakin bir yapısı olduğunu söyledi." dedim ve uzun soluklu cümlemin arkasından duraksayıp derin nefes çektim içime.

"Bir de, bina sakinleri o aileden şikayetçiymiş, sürekli karakolluk oluyorlarmış. Başlı başına sorunlu bir aileymiş ve Taehyung aslında bu cinnete itilmiş bu belli bir şey! Taehyung'un defalarca kriz geçirip hastaneye kaldırıldığını da söylediler hatta. Kriz geçirmesine sebep olan yine o aileydi. Hatırlıyorsan Taehyung'un kaldığı o harabe gibi odadayken,onun ailesini öldürdüğünü söylemenin üzerine 'hak ettiler, onlar hak etti' diyerek tekrarlayıp durmuştu. Kendisi aslında bunu bir kurtuluş olarak görmüş olmalı.Ve en önemlisi..."

"Ne? En önemlisi ne?" diye sorduğunda burnumu çektim. "13 yaşında cinsel istismara uğradıktan sonra his kaybı yaşamaya başlamış. Ve yüksek ihtimalle halen daha acıyı hissedemiyor olmalı."

Hoseok'un dudaklarından okkalı bir küfür çıkarken, vücudumu ona doğru çevirip ellerini avuçlarımın arasına aldım. Gözlerimi gözlerine kenetlemiş bir şekilde, dudaklarımı araladım.

"Ona yardım etmemiz gerekiyor. Hayatı boyunca eziyet çektirilerek büyümüş bir çocuk ve tahminimce acıyı hissedemediği için üvey ailesi ona daha çok şiddet uygulamış, bunu fırsat bilerek. Kim Namjoon-sshi ile konuştum."

"Ne? Ona söylemedin değil mi?" diye hızla atıldığında başımı iki yana salladım. "Hayır, sadece his kaybı yaşayan bir hastası olup olmadığını sordum. Olay şimdi bu değil, buradaki hasta bakıcıların..." Duraksayıp etrafımı kontrol ettim.

"Yemekteler hepsi, yemek saati bitince ziyaret saati başlayacak." dediğinde rahat bir nefes alabildim.

"Onunla ilgilenen hasta bakıcıları bu gerçeği biliyor mu emin değilim, ama acı hissetmediği için ona daha çok zarar vermek isteyeceklerdir. Yani kırbaçlarken bile, en çok acıtan kırbacı seçtiler, sırf normal kırbaca tepki vermediği için. Bu yüzden lütfen onun bakıcılığını sen üstlen, yalvarırım, ona tek zarar vermeyecek kişi sensin."

Gergince yutkundu. "His kaybı olduğunu bildiklerini pek düşünmüyorum, öyle olsa illaki benim kulağıma da gelir, duyulurdu bir şekilde. Ayrıca bunu ben kafama göre yapamam ki Jungkook, babanla görüşmem gerekiyor." dediğinde parmaklarımın arasındaki ellerini sıktım hafifçe.

"Görüşsen olmaz mı? Ona çok fazla zarar verdiklerini gördüğünü söylesen, bu yüzden onun iyileşmesi adına çabalamamız gerekirken o hasta bakıcılarının bunun tam aksini uyguladığını söylesen? Lütfen Hoseok, onu o lanet odadan ve kelepçelerden kurtarmama yardım et..."

Dudaklarını şişirerek ofladı ve tek elini avcumun baskısından kurtarıp uzanarak saçlarımı karıştırdı. "Bunun için söz veremem, babanla konuşmak adına şansımı deneyeceğim. Bu arada dün ki olay için kamera kayıtlarını izleyip sizi odaya kilitleyen hasta bakıcılarını bulup konuştum."

"Ne söyledi pislikler?" Ellerini saçlarımın arasından çekip dirseğini koltuğun başlığına yasladı. "Güya o hasta bakıcılarından birinin ayağını ısırmış ve onlar da cezalandırmak istemiş. Babana haber vereceklerini ama ulaşamadıklarını söyleyip geçiştirmeye çalıştılar. Zaten bir daha böyle bir şey olmayacağını falan söylediler, kıvırdılar bayağı."

"O şerefsizleri işten kovdurtmak istiyorum!"

"Sakin ol. Sen sessiz kal ve haberin yokmuş gibi davran, sakın babanla konuşmaya kalkışma. Ben babanla bu durum hakkında konuşup Taehyung'un bakıcılığını üstlenme konusunda istekli olduğumu dile getireceğim. Aa bu arada Taehyung dünden bu yana duyduğum kadarıyla sıkıntı yaratmamış." dediğinde gözlerim irileşti.

"Ciddi misin?" Beni dinleyip sessizce bekliyor muydu yani... Tanrım!

"Yaygara koparınca illaki haberimiz oluyor, bugün ortalık epeyce sütlimandı." dedi ağır ağır. Bakışları kucağımda tuttuğum poşete kayınca kaşlarıyla poşeti işaret etti.

"O ne?"

"Mandalina aldım Yoongi'ye. Ama Hoseok..." Kol saatimi kontrol ettim hızla. Ardından bakışlarımızı orta yolda çarpıştırdım bir kez daha. "Hasta bakıcıları ve doktorlar hazır yemekteyken ziyaret saati öncesi Taehyung'u görebilir miyim biraz? Ona da mandalina veririm hem, bir de doktorlar yapmadıysa bileklerindeki ve yüzündeki yaraları temizleyip merhem sürerim."

"Yine getirdin mi ilk yardım çantanı da yanında. Ah Tanrı aşkına." Başımı hızlıca onu onaylarcasına salladığımda dudakları belli belirsiz bir gülümsemeyle kıvrılır gibi oldu.

"Lütfen Hoseok, kendi ağzınla söyledin problem çıkartmadığını. Demek ki gerçekten bana güvenmiş, geleceğimi düşünerek sessizce bekliyor dünden bu yana. Eğer onu görmeme izin vermezsen, sözümde durmadığımı fark edip kızıp hırçınlaşacak. Hem bana olan güvenini zedelemiş olurum, hem de yeniden tetiklendiği için onu oradan çıkartma planım suya düşer. Onu o odadan ve kelepçelerden kurtarmama yardım etmelisin, o bunu hak etmiyor. Cidden."

Dudaklarını şişirerek ofladı. "Tamam yürü hadi başımın tatlı belası." dediğinde sevinçle öne atılıp ona sıkıca sarıldım. "Dur poşetin düşecek, aman mandalinalar yuvarlanıverecek şimdi, ah kemiklerim." Homurdana homurdana söylenirken gülümseyerek geri çekildiğim gibi poşetle birlikte omzumdan kayan çantamın kayışını düzeltip ayağa fırladım.

Hoseok ile birlikte asansörlerin olduğu bölüme yönelirken, etrafı kolaçan etti. "Sen yemek yedin değil mi?" diye sorduğumda başını usulca olumlu anlamda salladı.

"Sen geleceğini söyleyince hızlıca yiyeyim dedim, sandığımdan daha erken geldin."

"İşe hiç uğrayamadım da ondan. Ziyaret saati bitince işe geçeceğim işte, kapanışı ben yaparım artık." Asansörün önüne vardığımızda düğmeye basarak asansörü kata çağırdı.

Kısa sürede asansörün krom rengi kapıları açıldığında Hoseok geçmem için işaret verdi. Ben asansöre binerken, o da etrafına bakınıp peşimden geldi.

"Taehyung'un hasta bakıcılığı görevini üstlenirsem götüm daha az üç buçuk atacak." diye mırıldandı sıktığı dişleri arasından.

"Sen de yetkili hasta bakıcılarındansın, kimse bir şey diyemez ki. Bu kadar çekinceli davranma, ayrıca babamla konuşunca seni çokta reddedeceğini düşünmüyorum ben. Seni sık sık ona överim ve bir kere bile senden şikayetçi olduğuna dair bir yakınmasını duymadım. Aksine memnun olduğunu dile getirirdi, sen işini iyi yapan bir çalışansın."

"Hmm, bakalım babanla konuşunca göreceğiz. Ama çokta umut bağlama, yani izin vermeyedebilir, bu da bir ihtimal." dediğinde omzuna vurdum. "Güzel düşünsene yaa, nerede her şeye pozitif bakan ve pozitif bakılmadığı evrede kızan arkadaşım?!" diye çıkıştığımda kıkırdadı.

Tam o sırada asansör kata geldiğine dair ufak bir sarsılma yaşayarak durduğunda, kapılar açıldı. "Bu asansör bozulacak gibi sanki, bakıma geldiler mi?" diye sordum asansörden onun peşinden inerken.

"Şşşh, sessiz ol Jungkook. Her ay bakıma gelip kontrol ediyorlar zaten asansörleri." dediğinde, "Aman tamam iyi be." diye fısıldadım.

Yoongi'nin odasının önünde duraksadığımda, Hoseok yürümem için işaret verdi. Ziyaret saatinde onunla olacaktım zaten.

Parmakuçlarımda ona doğru ilerleyip ses yapmamak için insan üstü çaba harcadım. Koridorun sonundaki Taehyung'un zindanı andıran odasının demir oyma kapısını çıkarttığı anahtar ile açtı Hoseok.

Işığı yakıp içeriye girdiğinde ben de peşinden içeriye girdim. Taehyung, yine duvarın dibine sinmiş ve ışığın etkisiyle gözleri uyuşmuş olmalı ki, kelepçeli kollarıyla yüzünü kapattı.

"Jungkook, Jungkook, Jungkook gelsin..." diye mırıldanıp başını duvara vururken, kollarını yüzünden indirmedi. Tanrım, dünden beri yoksa bu şekilde ismimi sayıklayarak gelmemi mi beklemişti...

Hoseok, bana dönüp ufak bir bakış attıktan sonra, "Taehyung, Jungkook geldi." dedi kısık bir sesle.

Bense Hoseok'un önüne geçip ona doğru yaklaşmaya başlamıştım. Bu kez Hoseok beni durdurmak için herhangi bir söz söylememiş, hamlede de bulunmamıştı. Buna sevindim. En azından o da artık tüm bu anlattıklarımdan ötürü Taehyung'un kötü biri olmadığını ve benim onu sakinleştirebildiğimi anlayabilmişti.

Taehyung, kollarını yüzünden indirerek başını çevirdi, kısık ve yorgun bakışlarını iki adım ötesinde dikilen benimle buluşturdu. Beni görmesiyle yaralı bakışlarına yıldız kaymış gibi parladığında içim cız etti.

"Ge-geldin." dedi kuru bir sesle. Başımı usulca olumlu anlamda salladım. " Evet, geldim. Söz vermiştim."

Beni gördüğüne mutlu olmuştu. Gözlerindeki o değişime anbean şahit oldum. Çakmak gibi parlayan gözleri nefesimi kesti. O gerçekten bana güvenmişti, beni sessizce beklemişti, sorun çıkartmadan sabretmeyi başarmıştı. Direnebilmişti... O, sandığımdan çok daha güçlüydü, şüphesiz ki hayatım boyunca tanıdığım en güçlü insandı o...

Hızla zeminden doğrulup hiç beklemediğim bir atiklikle öne atıldığı gibi dudaklarıma yapıştığında gözlerim şokla irileşti. Dudaklarımızın sert bir şekilde buluşturarak beni gafil avlamıştı. Hoseok'un önünde beni öpmesi çok kötü olurken, başımdan aşağıya kaynar sular döküldüğünü hissettim.

"Siktir." Hoseok'un küfrüyle birlikte Taehyung'u kollarından yakalayıp geri çekmesi bir oldu. Ben geri çekilmek ve dudaklarımızı ayırmak için herhangi bir hamlede bulunamadan, Hoseok benden önce davranmıştı.

"Hayır hayır hayır hayır."

Hoseok, Taehyung'u zaptetmeye çalışırcasına geriye çekerken, Taehyung çırpınmaya başladı. "Bırak! Dokunma bana! Jungkook, söyle... Bekledim ben... Bekledim seni. Sessizce bekledim ben. Bıraksın, öpeceğim. Ben seni öpeceğim, ben sana sarılacağım...Bekledim... Sorun çıkartmadan bekledim!"

**

Bölüm sonu... Taehyung'u bir kaç bölümdür okuyamadık, ama olay akışı için mecburdum malum :) Bir sonraki bölümde çok daha fazla işleyeceğim Xx

Umarım sevmişsinizdir. Bol bol oy ve yorum isterim. Sonraki bölümde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın <33

Instagram: Sevvy97 / Tiktok: Sevvyniz

-Şevval

Continue Reading

You'll Also Like

21.9K 2.5K 31
min yoongi, park jimin'in hayallerindeki aşktan bile güzeldi
921K 54.7K 55
Jungkook Kim ailesinin evinde bakıcı olarak çalışmaya başlar... Kapak tasarımı @shoeklow 'a aittir.
23.8K 2.7K 22
çok iyi yemek yapıyorsunuz, çok saygılı ve centilmen bir erkeksiniz. ben hariç herkese böyle olmanız kesinlikle sinir bozucuydu.
89.4K 3.6K 30
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...