Homofobik

By galaxyland_

21.2K 731 406

Ve o'nun elleri, ne zaman yakasında olsa daha fazla canını yakması için yalvarabilirdi. More

Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi(M)
Sekiz
Dokuz(M)
On
On Bir
On iki
On Üç(M)
On Dört
On Beş(M)
On Altı
On Yedi(M)
On Sekiz(M)
On Dokuz
Yirmi
Yirmi Bir(M)
~M~
Ben biraz ölüyüm.
Yirmi Üç
Yirmi Dört
Yirmi Beş
Yirmi Yedi
FİNAL.
veda

Yirmi Altı

116 7 4
By galaxyland_

Konferans salonuna geçtiğimizde Tao benden uzaktaydı. Jackson'ın yanına kuruldum. Terleyen avuçlarımı sildim. Alex kolumu okşadı. Neden gergindim bilmiyordu ama destek oluyordu işte..
Müfettiş konuşurken korku ile dinledim.

"Siz öğrencilerin önünde şeffaf bir şekilde konuşmak en iyisiydi. Öğrenciler arası zorbalık için gelmiştim. Lakin.. Elime bambaşka sonuçlar geçti."

Yanında duran öğretmeni gösterdi.

"Bayan Kim, yaptığı yanlışı da itiraf etti. Dilerseniz kendi ağzından duyalım, lütfen bayan kim."

Bayan kim bir adım öne atıldı. İlk önce eğilerek özür diledi. Herkes merakla bekliyordu.

"Ben, kim seol gi. İngilizce öğretmeniyim. Görevimi şerefi ile yere getiremedim...''

****

Sessizce iç çektim. Onu bu halde görmek... İnsanların aşağılayıcı bakışları ilk defa tamamen ben dışında birindeydi, bu kişinin Kris olması içimi parçalıyordu. Yine de içimdeki öfkeye hakim olamıyordum. Yanlıştı...

Yan taraftan Chen konuştu.

"Çok güvendiğin şu herife bak, eminim seni de kull-"

"Biliyorum Chen. Kes sesini artık! Biliyorum."

Dişlerimi sıkıp Kris'e geri baktım. Kulaklarımı kapattım, duymamaya çalıştım. Jackson elimi tutup indirdi. Bana uzun uzun baktı.

"Korkma. Ben yanındayım. Hiçbir şey olmayacak."

Titrek bir nefes aldım. Müfettiş sessizliği tekrar sağlayınca konuştu.

"Öğretmen kim seol gi, görevinden uzaklaştırıldı. Wu Yifan ve kim Hera. Özür dinledikten sonra cezanıza disiplin kurulu ile karat verilecektir. "

Müfettiş bana bakınca yutkundum, bakışlarımı kaçırdım.

"Ben.. Özür dilerim. Özür dilerim."

Tekrardan koltukları dolduran öğretmenler dahil velilerden kargaşa ve hakaret sesleri yükselirken daha fazla dayanamadım. Her şey benim elimdeydi. Bu yükü kaldırmakta kaldırmamakta! Babamın yaptıklarını ben çekemezdim..

Koşarak kalabalıktan sıyrıldım. Hızla merdivenleri çıktım, çatıya gelince kapıyı açtım.

 Yutkundum,derin bir nefes aldım ve ve ilerleyip kenardaki yüksekliğe çıktım.

Kris'in çıktığını fark edince ayaklandım ben de. Hayır, yanına gitmeyecektim. Konuşmayacaktım. Sadece başım ağrımıştı işte. Ellerimi cebime soktum. Arkasından gelen beni bile fark edemeyecek durumdaydı. Bahçeye yönelecekken çatıya çıkan merdivenlerden gittiğini görünce gözlerimi büyülttüm.

Oh, sanırım hava alacaktı. Ama bahçe varken neden... Peşinden çıktım sessizce. Kontrol edecektim sadece. Kontrol. Aralıklı kapıdan bakmaya çalıştım.

İlk defa ağladığımı hissediyordum. Babam, bana vurduğunda bile gözümden yaş gelmezdi. Dolmazdı bile gözlerim. Ama şimdi aniden her şeyi kaybetmiştim. Babam artık daha da öfkeliydi. Tao, Alex.. Diğerleri.. Tek kalan Jackson'dı. Belki de, zorla.

Biraz daha yaklaştım. Bir adım daha atarsam, bedenim yerle bir olacaktı..

"Ben bir şey yapmadım.. Hiçbir şey yapmadım.."

Kendi kendimle sayıklarken gözlerimi kapattım. Kollarımı iki yana açtım. Karşılaştığım manzara korkudan bir an nefesimi kesmişti.

Tam demirliklerin ardında, en uçta duran Kris'in söyledikleri zihnimde yankılanırken kendim bile anlayamadan bir anda koşarak bedenini geriye çektim. Üstüme düşen bedene sıkıca sarıldım ve hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Konuşmak istesem de olmuyordu. Nefes dahi zor alıyordum.

"B-bırak. Niye izin vermiyorsun! Görmüyor musun, battım ben ! Daha ne kadar çırpınabilirim! Titanikteki kemancılar bile öldü, ben çırpınarak ne kadar yaşayabilirim!"

Hafifçe doğrulup daha sıkı sarıldım ve başımı hızla iki yana salladım. Hıçkırıklarım durmak bilmiyordu.

"Seni aptal! Bırakamam! Dünyanın sonu gelmiş gibi davranma! B-beni hiç mi düşünmüyorsun?! Ben... Ben yaşayamam. Sen olmadan yaşayamam. Kris.. Kris."

İsmini sayıklarken aniden dudaklarına yapıştım ve hıçkırdım tekrar.

Dudaklarımı serbest bıraktım. Gözümden akan yaşı dudaklarımız arasında hissediyordum.

"Bitti.. Benim hiçbir şeyim kalmadı. Bilmiyorsun.. Sen bilmiyorsun."

Dikleştim ve başını göğsüme yaslayıp gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldım. Saçlarını okşadım usulca. Benim sakin olmam gerekiyordu... Dudaklarımı ıslattım.

"Kris... Kulağına ilişen kalp atışlarını duyuyor musun? O kalp senin için atıyor. Sadece senin için... Sen bana sahipsin. Senin mutlu olduğunu görerek hayata tutunuyor bu beden. Yardım edeceğim... Çözebiliriz. İntihar bir çözüm değil. Arkadaşların seni hala seviyor. Eminim. Sadece gerçek dostlarına bak. Diğer insanlar... Onlar, her zaman konuşur. Boş konuşur. Anlamazlar seni. Birkaç aya unutulur bile. Baban ise... Artık büyüdüğünü göster. Sadece onun emirleri için yaşamıyorsun... Tanrım. Aptal işlere kalkışma, çözeceğiz işte."

Saçlarına bir öpücük bıraktım.

Ses tonu rahatlamama sebep olurken sessiz gözlerimi kapattım. Kalp atışlarını gerçekten duyuyordum. Madem öyleydi, neden beni yalnız bırakmıştı.. Duyunca beni yalnız bırakıp gitmişti. Tao bile gitmişse Alex de giderdi..

"Sen.. Duyunca gittin. Beni bıraktın. İlk defa birine yalvardım. Gitme diye anlatmaya çalıştım. Sen bile seviyorken gittin. Demek ki.. Herkes gidebilir.."

"Benim durumum farklı. Ben, sana aşığım... Şu ana kadar kendi negatif düşüncelerimi hep içime attım. Sana belli etmedim, güvendim. Sevmeye devam ettim. Benden nefret eden bir insanken, bir anda yakınlaşman garipti. İlklerde bu pek aklıma gelmedi. Sana yakın olmak için her şeyi yapardım, her şeyi. Ama şimdi emin bile değilim. Sen... Beni sevmiyorsan, yanında durmam. Sırf baban yüzünden beni yanında tutuyorsan eğer, sen de rahat değilsindir. Seni uzaktan sevmeye devam edecektim. Bırakmak değildi."

"Babam yüzünden mi?"

Geri çekildim. Yavaşça doğruldum.

"Bunun.. Bunun alakası yok.."

"Kris, ne yapıyorsun orada?"

Jackson koşar adım gelince lafım bölündü.

"Bir delilik yapmaya kalkmadın değil mi?! Saçmalama sakın! Kalkın, gidelim. Müdür odasına. Sanırım velin gelecek."

"Tamam."

İç geçirdim ve elinden tutup kaldırdım.

"Merak etme. Düzelteceğiz..."

Fısıldadım. Arkadaşı arkasına dönüp ilerleyince yaklaşıp dudaklarına uzun bir öpücük bıraktım ve yanağını okşadım.

"Beni bırakmayın.. Lütfen."

Çaresizce konuştum. Jackson'ı, Alex'i ve Tao'yu kaybetmekten gerçekten korkuyordum.

Müdürün odasının önündeki koltuklara oturduk. Jackson dizimi patpatladı.

"Bu hallerine alışık değilim. Endişe etme. Kimseden de korkma. Babandan da.. Ben, bunu biliyordum. Çantanda 2 kere gördüm kris. Sınav sorularını."

Gözlerimi ona çevirdim.

"Ama.. Neden almadın?

" Şaibeli birinci ya da ikinci olmak istemedim. Sen ve Hera gibi. Çünkü sen bundan mutlu değildin. Babanı tanıdığım için anlıyordum. Ya annen?"

Alayla gülüp omuz silktim.

" Susuyor. Annem böyle olmasaydı.. Farklı olurdu. Oğluna içi gitseydi, kıyamasaydı.. Ama o sadece babamın kötü hissetmemesi için elinden geleni yapıyor. Beni düşünen bir ben varım ve bu yorucu. Aldığım nefesler bile ağır geliyor. Mutlu olamıyorum."

Tao'ya baktım.

"Hayatıma Tao girdi. Belki sen karşısın Jackson ama ben ilk defa çok farklı hissettim. Sevmek nedir bana öğretti. Şimdi.. Bana güvenmiyor, belki de zorla burada oturuyor. Vicdanı için.''

Söyledikleri içimdeki sızıyı artırırken yutkundum. Jackson bile öyle diyorsa, babası tahmin ettiğimden de mi sertti? Derin bir iç çektim. Her şey üst üste gelmişti, ve çok yorgun hissediyordum. Yine de... Kris şu an daha önce görmediğim kadar berbat durumdaydı. Bir süre daha destek olmalıydım.

"Bunları düşünme... Senin yanındayız. Ama eminim Alex geri gelecektir. Belki de şu an burada olmamasının bile başka bir nedeni vardır. Daha fazla kendini yıpratma."

Başımı salladım sessizce. Arkama yaslandım. Tüm suçlu bendim. Gerçekten birinci olabilseydim, bunlar hiç olmazdı. Bu durumda sadece hera olurdu. Duvarda duran televizyona baktım. Okul, yolsuzluklar ile gündeme gelmişti bile.

İlerideki adım seslerini duyunca ayağa kalktım. Yutkunup bana doğru gelen babam ve anneme baktım. Babamın sinirli olduğu her halinden belliydi. Önüme geldiğinde yüzüme sert bir tokat indirdi.

"Arkanı toplarken ne hallere düştüğümü görüyor musun Yifan?! Sana binlerce defa beni uğraştırmadan başar dedim, kaç defa!"

Geriye doğru bir adım attım. Ne diyebilirdim ki, doğruydu. Birinci olsaydım bunlar olmayacaktı.

"Hayatım, sırası değil. Lütfen."

Annem kolundan tutup çektiğinde babam gözlerini gözlerime dikti.

"Bu iş bitmedi. Burdan ayrılma. Müdürle konuşup halletmeye çalışacağım."

Annemle ikisi içeri girdiğinde duvara yaslandım.

Babası ilerlerken arkasından sinirli gözlerle baktım. Benim bebeğime nasıl olur da kıyardı o adam?! Bir de herkesin içinde... Evde neler yapıyordu düşünmek bile istemiyordum.

"Şerefsiz."

Sinirden hırıltılı çıkıyordu sesim bile. Benim dokunmaya kıyamadığım yüze nasıl olur da vururdu ama... Ayağa kalkıp Kris'e yaklaştım.

"Bu... Bu herif. Baban, buna hakkı yok!"

Sinirden titriyordum resmen. Yanağına hafif bir öpücük bırakma isteğime engel olamadım.

Yandığını hissettiğim yanağımda dudaklarını hissedince içim ürpermişti. Gözlerimi kapayıp bedenini kendime çektim ve sarıldım. Belki de kaydımı alacaklardı ve bir daha onu göremeyecektim.

"Özür dilerim. Yaptığım tüm kötülükler için. Sanırım.. Bedel ödeme vaktim geldi."

"Hayır, hayır... Seni ben affettim ki. Çoktan affettim. Böyle söyleme. Tek istediğim mutlu olduğunu görmek. Lütfen Kris."

Sıkıca sarıldım ve göğsüne iyice sokuldum. Başımı kaldırıp boynuna bir öpücük bıraktım ve kokusunu derince içime çektim.

"Sana güveniyorum ben. Özür dilerim, şüpheye düşmek istemedim."

Jackson gözlerini kaçırıp yanımıza yaklaştı.

"Doğru diyor. Dirayetli ol, öyle böyle geçecek, değil mi?"

Yanağımı Tao'nun saçlarına yasladım, yavaşça başımı salladım.

"Öyle. Zorla da olsa geçecek."

Hafifçe çekildim ve yüzüne baktım. Kızarmış yanağını okşadım ve üzgünce baktım. Onu böyle görmek canımı yakıyordu.

"Çok acıyor mu?"

"H-hayır, çok acımıyor. Geçti bile."

Başımı salladım iki yana. En azından fiziksel acıya dayanmalıydım. Bu kadar zayıf olmamalıydım.

"Ben o adamla karşı karşıya gelmek istemiyorum. Tanrım... Kendimi tutamam. Gerçekten tutamam! Az önce bile üstüne atlamamak için zor durdum."

Yanağına birkaç öpücük daha bıraktım. Jackson'ın bakışlarını fark edince öpmeyi bıraktım. Rahatsız olduğu belliydi.

"Öyle bakma Jackson. Öpücükleri iyi geliyor."

 Tao'ya baktım.

"Bir daha öp."

"Ah, aman. Tamam. Ama bu başka bir konuda da sana ders olsun. Alex, bana dost olmayı öğretiyordu ama yanında ben varım."

"Gelir.. Yalnız bırakmaz."

Gülümseyerek tekrar öptüm. Hızlıca dudağının kenarına ve dudağına da bir öpücük bıraktım.

"Baban beni tanıyor mu? Yani, birkaç kere geldim evine. Hatırlıyor mudur yüzümü?"

''Bilmem ki. Sanırım evet. Bunu ona hiç sormadım."

"Babası hiçbir şeyi unutmaz. Tanıyordur."

Sessizce Tao'nun Ellerini tuttum. Kendi ellerim yerine onun elleri ile oynadım.

"O zaman... Beni eve almaz mı ki? Eğer onu sinirlendirecek şeyler söylesem mesela.."

Alt dudağımı ısırdım.

Kaşlarımı çattım ve baktım.

"Hayır Tao. Öyle bir şey yok. Üstelik ona bir şey demezsin."

Kapı açılınca yerimden kalktım hemen.

Umarım sakin kalmayı başarabilirdim... Arkama yaslandım. Babasıyla aramda ne kadar mesafe olursa o kadar daha iyiydi. Konuştuklarını dinledim.

"Cezana disiplin kurulu karar verecekmiş." kulağıma eğilip fısıldadı.

"Uzaklaştırma alacaksın. Bu kadarını yapabildiğime şükret."

"Hayır.. Hayır."

Geri çekilip yüzüne baktım.

"Baba ben burada kalamam! Herkes bana nefret dolu gözlerle bakıyor, yuhlandım resmen, suçlu görünüyorum. Burası berbat."

Herkes derste olduğu için rahat konuşuyordum. Tao ve Jackson her şeyi biliyordu.

"Okulunu değiştirirsem suçlamaları kabul ediyorsun demektir!"

"Zaten ortaya çıktı!"

Yüzüme bir tokat daha inince sözüm kesildi.

"O ses tonunu sakın ola yükseltmeye kalkma! Hala arkanı topluyorum, utanmadan beğenmiyorsun!"

Korku ile baktım. Okuldan gitmesini istemiyordum.
Yeniden tokat attığını görünce ifademi düzelttim. Hayır, kesinlikle susamazdım. Mantıklı düşünmeye çalıştım ve sessizce iç çektim. İşte, başlıyorduk. O zaman onun anladığı dilden konuşacaktım. Ellerimi cebime sokup alay ederek araya girdim. Bu kesinlikle aptalca olacaktı, kesinlikle!!

"Boş mükemmelliyetçiliğiniz beni derinden etkiledi"

Boğazımı temizleyip ciddileştim.

"Ona vurmayı keserseniz iyi olur. Kris'i pek sevdiğim söylenemez, yine de sizin için çabaladığı belli. Sorun çıkarmamaya çalışıyor. Aramız yeni yeni düzelirken babasının bu tavırlarını görünce hiç uğraşmasam mı diyorum? Lgbt bireylerine zorbalıktan adını çıkarabilirim, yalan olsa bile konuya hassas olunduğu için kanıta bile gerek olmaz. Ki beni destekleyecek bir sürü sağlam tanıdıklarım da var. Daha az önce paranızı ne yönde kullandığınızı hepimiz gördük. Elinizden bir şey de gelmez. Tek bildiğiniz paranızı kullanmak değil mi? Belki sadece Kris değil, sizin hakkınızda da bir şeyler yapabiliriz?"

" Ne diyorsun sen? Daha geçenki arkadaşlarından biri değil misin?"

İç geçirip tekrar bana döndü. Sinirliydi ve bir şey yapamamak onu delirityordu.

"Çıkışta doğru eve gel. Odamda bekle."

Annemi de alıp ilerlerken kendimi koltuğa bıraktım. Gözlerimi Tao'ya çevirdim. Ben bile babama baş kaldıramazdım, o yapmıştı.

" Tao.. Seni tanıdıkça hayran kalıyorum"

Gittiklerini görünce hemen telaşlı ifadem geri ortaya çıkmıştı.

"Manyak herif!"

Kris'in söylediğini yeni idrak ederken yanına oturup sarıldım.

"Gerçekten mi? Ama, hak ediyor. Sana kızmayacağını bilsem onu rahat bırakmam bile. Seni korkutan ve canını yakan birinin bana dokunmasına izin vermem. Hiçbir şey yapamaz! Kırmızı çizgim de bu benim. Sahip olduğum tek şey annem ve sensin zaten."

Gülümsedim ve sarıldım. Omuzunu okşadım. Jackson karşımıza oturdu.

"Diğerleri umrumda değil. Biliyorum ama yine de söylemeliyim, yalnız değilsin. Tüm okul sana düşman olsa dahi düşünme. Ben, Alex, ve.. Tao."

Yanağını öptüm ve üfledim hafifçe.

"Eve gidince ne olacak peki? Sana ne yapacak Kris?"

"Ah.. Bana mı?"

Duraksayıp boşluğa baktım.

"Kızar işte. Boşver. Bunu düşünme."

"Hiç sanmıyorum. Bizim yanımızda bile tokat attı, hem de iki kere! Sinirlerine hakim olamıyor... Bundan sonra sana zarar vermesine izin verme sakın, tamam mı?"

Cevap vermeyip anlımı anlına dayadım.

"Benim için endişelenme. Çatıda.. Söz verdim. Yıkılmayacağım. Ne olursa olsun."

Gülümsedim ve başımı salladım. Gözleri çok güzeldi...

"Sana güveniyorum."

Gülümseyerek başımı salladım. 

"Sadece beni yalnız bırakma. Başka bir şey istiyorum."

"Bırakmayacağım."

Geri çekilip elini tuttum ve eğilip dudaklarımı bastırarak öptüm.

"Bu son ders. Geç kalmayalım."

"Tamam.."

Sınıfa beraber girmiştik. Jackson Alex'in yanına geçtiğinde arka taraflara ilerledim. Alex neden böyle yapıyordu.. Her şeyi biliyordu. Babamı, beni. Buna rağmen yüzüme bakmıyordu. Bileğimdeki çiçek dövmesine baktım. Zambak.. Beraber yaptırımıştık.

Gerekirse tüm okul bana cephe alabilirdi. Umrumda olmazdı. Sınıfta yalnız dahi olsam.. Kimseye ihtiyacım yoktu. Ama jackson, alex, Tao.. Bunlardan biri bana sırt dönerse çok zorlanırdım. Ve Alex sadece belirsizdi.

Kris'in daldığını fark edince dürttüm.

"İyi misin?"

Alex neden böyle sessiz kalıyordu sahiden? Benim elimden bir şey gelir miydi ki... Jackson'dan daha anlayışlı ve sadık biri olduğunu sanıyordum.

"Oh.. İyiyim."

Gülümseyip başımı salladım. Hafifçe dikleştim. Yerime oturdum.

"Tao.. Chen ve jihoon, seninle konuşmayı kesti mi?"

"Yani, evet. Ara sıra laf söylüyorlar sadece."

Arkama yaslanıp parmaklarımla oynadım.

"Okulda başka arkadaşım yoktu zaten."

Uzanıp elini tuttum.

"Ben varım. Sana yaptığım her şeyin bedelini de ödüyorum. Kalbin rahat olsun."

"Dediğim gibi... Ben seni affettim ama."

Gülümsedim ve elini sıkıca kavradım. Aklıma gelen şeyle irkildim. Çantamdan çizim defterimi çıkarıp arasına koyduğum kağıdı ona uzattım.

"Bunu vermeyi unuttum... Tamamlamıştım."

"ah.. Teşekkür ederim Tao. Çok güzel çiziyorsun."

Kağıdı alıp uzun uzun baktım. Resmen bendim.

"Önemli değil.."

Bakışlarımı kaçırıp gülümsedim.

"Seni çizmek çok güzel bir his.''

''Beni çizdiğin görmek de çok güzel bir hismiş"

Kağıdı kitabımın arasına koydum. Ufak bir tebessüm ettim. Tao'yu tanımam belli ki zaman alacaktı ama yapabilirdim. Alt dudağımı ısırıp sakin kalmaya çalıştım.

"Ben... En iyisi uyuyayım. Birazdan ders biter."

Normalde Kris yanımdayken uyumazdım, onu izlemeyi tercih ederdim ama uykum gerçekten vardı.

Başımı sıraya koydum dayanamayıp gözlerimi kapattım.

Başımı sıraya koydum ben de. Ona dönük bir şekilde yüzünü izledim. Gözlerim yavaş yavaş kapandı. Bu şekilde ders dinlemem zaten mucize olurdu.

Duyduğum seslerle gözlerimi araladım. Jackson Kris'i dürtüyordu. Sınıfın boşaldığını görünce keyifsizce arkama yaslandım ve başımı yandaki pencereye yaslayıp gözlerimi yeniden kapattım. Bir elimle ben de Kris'i dürtmeye başladım.

"Uyan."

Mırıldandım. Daha kendim uyanamıyordum ki...

"Geldik mi?''

Gözlerimi ovdum ve doğruldum.

"Son duraktayız, evi kaçırdın."

"Ha?"

"Kalk aptal, eve gecikme. Baban bir de bunu bahane etmesin. Huyuna git, daha da sinirlenmesin."

Yavaşça doğruldum ve çantamı aldım.

"Sanırım yarışma paketlerini de teslim etmem gerek.."

"Tanrım, onlarda mı?"

"Evet.."

"O adamı..."

Babasının adı geçince hemen dikleştim.

"Kris, o adamla yalnız kalmanı istemiyorum! Baban çok korkunç. Eve gidince de sadece kızmayacağını biliyorum."

Ceketinin ucundan tutup mızmızlandım ve çekiştirdim.

"Hayır.. Merak etme dedim ya. Bir baba, çocuğuna kıyar mı hiç?"

Dalgın dalgın konuşup çantamı aldım masadan.

"Anneler de babalar da.. Kıyamaz."

Kalkıp son kez sarıldım ve dudaklarına bir öpücük bıraktım. Kris'in dediği her lafa sorgusuz inanma huyumdan vazgeçmeliydim.

"Tamam.. Daha sonra konuşuruz. Seni seviyorum."

Kendi çantamı aldım.

"Görüşürüz."

 el salladım. Gidişini izleyince Jackson ile ilerlemeye başladım.

"Alex neden böyle yapıyor?"

"Bilgi yarışmasını hatırlıyor musun? Birinci olmuştuk. Yine.. Şaibeliydi. Alex bunu fark etmişti. Beni o gün uyardı. Babanı biliyorum ama buna engel ol. İlk ve son olsun dedi. Yine de yapamadım. Sanırım, bu yüzden.."

Eve girdiğimde annemi göremeyince telefonumu aldım ve mesaj attım.

Daha fazla bekleyemeden merdivenleri çıktım ve duşa girdim.Eve geçtiğimde babam da annem de evdeydi. Babam duş alırken annemin yanına gittim. Mutfaktaydı.

"Geldin mi? Yemek hazır sayılır, otur."

"Anne.. Hayır, aç değilim."

"Ne oldu?"

Yanına yaklaştım ve elini tuttum.

"Babama söyle, cezalandırmasın. Anne, kıyamasana bana. Lütfen. Bu sefer kıyama. Sırtım çok kötü, çok kötü. Hala arkama yaslanamıyorum. Yine yaparsa mahvolurum."

"Yifan.."

"Bana yifan deme. İsmimden nefret ediyorum! İkiniz yüzünden! Babamı sakinleştir anne.. Ne olursun..."

Tao:
Duştan çıkınca rahat bir şeyler giydim ve yatağıma uzandım. Telefonumu elime aldığımda annemden gelen mesajı gördüm.

"İki gece evde yokum oğlum. Lien'in doğumu için yanında kalacağım. Yemekleri hazırlayıp dolaba koydum iki günlük idare edebilir misin?"

Sesli mesaj attım direkt.

"Evet annee, tabi ki. Ben artık küçük bir çocuk değilim! Sen de kendine iyi bak, endişelenme."
İç geçirdim ve gülümsedim. Evde tek olmak aslında benim için hiç de sorun olmuyordu."

Kris:
Anne, lütfen!"

"Yifan, babanı biliyorsun! Ben engel olmaya kalkarsam daha da sinirlenir. Onu sen sakinleştir. Huyuna git, özür dile. İstediği şeyleri yap. Tamam mı?"

"Dilemedim mi anne..?"

"Hadi Yifan, dediklerimi yap."

Ellerimi ellerinden çektim umutsuzca. Annem bir şey yapacak gibi değildi.

"Sırtınla..gece ilgilenirim. Tamam mı?"

"İstemiyorum. Sırtımla değil, benimle ilgilenmen gerekiyor. Ama sadece hayallerimde yapıyorsun bunu. Ben aç değilim. Çıkıp babamla konuşup.. Uyurum."

"Yifan, hayır. Aç kalma-"

"Aç değilim."

Merdivenleri çıktım. Bana kıyamayan biri olsaydı, belki de her şey farklı olurdu..

..

"Daha ne kadar arkanı toplayacağım senin! Benim itibarım hiç mi umrunda değil!"

"Ama yaptım, elimden geleni yaptım. Bu kadar oluyor, benim suçum değil."

Sırtıma bir darbe daha alınca acıyla inledim. Kemer, sopadan daha da can acıtıcı bir şeydi.

"Elinden gelenin daha iyisini yap o zaman, Yifan! Olayın üzerini örttüm, ama beni bir kez daha arkanı toplamak zorunda bırakmayacaksın!"

Sadece gözlerini kapat Kris.. sadece kapat ve bir ninni mırıldan. Sık dişlerini bir kez daha..

Continue Reading

You'll Also Like

790K 64.8K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
31.6K 1.8K 39
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
308K 28.7K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
229K 22K 24
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...