Sinema çıkışında geldiğimiz dondurmacıda oturmuş karşılıklı dondurmalarımızı yerken Chan'la olan garip ilişkimizi sorguluyordum.
Tanışalı iki hafta olmuştu ve biz çoktan birbirimizi yıllardır tanıyor gibi hissediyorduk. Onun da böyle hissettiğine emindim çünkü
konuşma şeklinden ve davranışlarından bunu anlayabiliyordum.
İlgilenmediğiniz bir insanın numarasını almazdınız, size ceketini vermezdi ve sizi sinemaya götürmeyi teklif etmezdi. Benimle ilgilendiğinin farkındaydım. Sadece istediğimiz şeyler aynı mı bilmiyordum ve bunun belirsizliği içerisindeydim.
Öyle bir durumdaydık ki bu kadar erkenden ona bu düşüncelerimi açıp onu korkutmak istemiyordum ancak ona bu kadar hızlı alışmak da ilerde aynı düşüncelerde olmazsak yıkılacağımın habercisiydi.
"Lix? Yesene dondurmanı. Eriyor." Külahımdan akan erimiş dondurmayı parmağıyla alarak ağzına götürdü. "Lezzetliymiş de."
Gözlerimi kırpıştırdım dudaklarına bakarak. "Lezzetli."
Siyah oversize hırkasının kapüşonunu geçirdiği başını yana yatırdı. "Öyle mi?" Yüzündeki gülümseme ile onun da benden farklı düşünmediğini anladım.
"Yani-" Boğazımı temizledim. "Lezzetli gözüküyordu ben de aldım. Almasa mıydım?"
"İyi ki almışsın o zaman." İkimiz de açık konuşmalardan kaçıyorduk çünkü erken olduğunu biliyorduk ama bunun çok da uzun sürmeyeceğinin farkındaydık. "İyi ki."
Konuşmamızın üstünden geçen yaklaşık iki dakikalık sessizlik sonrası Chan yürümeyi teklif etmiş ve hesabı ödemeye gitmişti.
"Hadi gel bakalım." Merdivenlerden inerek onu takip etmeye başladım. "Nereye gidiyoruz?"
Yürüyelim dedi ya çocuk. Salak mısın?
"Yürüyelim dedim ama sahil kenarına geçebiliriz istersen. Çok rahatlatıcı oluyor hem oraya kadar da yürümüş oluruz işte." Kafamı aşağı yukarı sallayarak onu takip ettim.
Çok geçmeden sahil kenarındaki kumlu alana geldiğimizde gülümseyerek yüzüme vuran esintiyi hissetmeye çalıştım. Chan benim durduğumu fark etmeden bir adım önümde ilerlerken ben ayakkabılarımı çıkarıp kenara attım ve yumuşak kumların üzerinde koşmaya başladım.
"Hey, ne yapıyorsun?" Gülerek etrafında koşan bana baktı biraz şaşkın ama gülümseyen gözleriyle. "Koşuyorum."
"Onu fark ettim." diye mırıldandı yerde bir şey olup olmadığını kontrol edip kumlara otururken. Ben bir süre denizin kokusunu içime çekip etrafta koşuşturmaya devam ederken o ise sadece bana odaklanmış bir şekilde oturuyordu. Yorulduğumu hissettiğimde kendimi nefes nefese onun yanına attım.
Kıkırdadı "Tatlısın." İki oluyordu. Bang Chan sanki özellikle benim nefes nefese kaldığım anları seçiyor ve daha da nefesimin kesilmesini sağlıyordu.
Sanki nefes nefese olmasan çok farklı şeyler olacak.
"Ne?" Kafamı ona çevirdim. "Bunu nerden çıkardın?" Gülümseyerek kendini biraz daha yanıma kaydırdı.
"Sahile geliyoruz ve sen denizin kokusu karşısında enerji dolup minik bir çocuk gibi koşuşturuyorsun. Tatlısın işte."
Kıkırdadım. "Mutlu olmam için sebepler vardır belki de. Ya da beni mutlu eden birileri." Gözlerinden minik bir parıltı geçti. "Ayrıca minik bir çocuk mu? Hadi ama!"
"Hm, minik bir çocuk. Değil misin?" Gökyüzüne bakan yüzünü bana çevirdiğinde anlık bir afallama yaşasam da bunu ona belli etmeden yutkundum. "İnsanlardan duyduğum iltifatlar arasında minik bir çocuk olmam yoktu." İmalı bir gülüş gönderdim.
"Öyle mi?" Parmağını çene kemiğimde hissettiğimde irkildim. Yavaşça boynuma ilerlerken nefesimi tuttum. "Ne gibi iltifatlar duydun mesela?"
"Chan." yutkundum. "Benimle oynama."
Yan bir gülüş atarak parmağını adem elmama sürtüp göğsüme getirdi. "Ben mi? Ne oyunu?"Ordan aşağı giderken göğüs ucumdaki piercinge değen parmağı duraksadığında kesik nefesine karşılık alaycı bir şekilde güldüm.
"Bilmem. Ne oyunu?" Aramızda santimler varken ve onun parmağı benim göğüs ucumdayken bu kadar sakin kalıyor oluşuma inanamıyordum.
"Beni şaşırtıyorsun." Parmağını daha da aşağı ilerlettiğinde istemsizce içeri çektiğim karnım onu güldürdü.
Üzerimde bu kadar etkisi olması sinir bozucu ama bir yandan da çok güzeldi.
"Neden? Pembe eşofmanlı halim daha mı ilgi çekici?" Tişörtümün ucunu yukarı çektiğinde soğuktan dolayı titredim.
"Lix?" Sesinde bariz bir şaşkınlık vardı. "Siktir, senin vücudunda çiller var." diye mırılandı karnıma bakarken.
"Evet, yüzümde de var." Dünyanın en normal şeyiymiş ve bilmesi gerekiyormuş gibi sorgulayarak söylediğim cümle çillerimde gezen parmağının durmasına sebep oldu.
"Ne?" Toparlanarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Hani nerde? Ben niye görmedim ki daha önce?"
Yüzümü ondan uzaklaştırarak ellerimi yanaklarıma getirdim ve sürdüğüm kapatıcıyı dağıtmaya çalıştım. "Makyaj yapıp kapıyorum çünkü. Hoşuma gitmiyorlar."
Yüzüne vuran ay ışığıyla bana bakarken çillerimi incelerken ne kadar güzel gözüktüğünün farkında değildi. "Ne demek makyaj yapıyorum? Nasıl kapatırsın bu güzelliği?"
Çekimserce gözlerim kumlara indirdim ve tekrar eski pozisyonuma geçtim.
"Bilmem."
Şimdi o oturur halde bana bakıyor ben ise yattığım yerden onu inceliyordum. "Chan." Söyle dercesine mırılandı. "Kalksak mı artık? Fazla durmadık ama donuyorum."
Soruma cevap vermeden kalkıp üstünü silkelediğinde benim de kalkmam için elini uzattı. Tuttuğum elden destek alıp ayağa kalkarken az önce olanlar gözümün önünden gitmiyordu.
"Her yerin kum olmuş." saçımı iki yana savurup tişörtümü silkeledi.
"Minik bir çocuk olduğumu mu söyleyeceksin yine?" Az önce yaşadığımız minik yakınlaşmayı ima ettim.
Göz kontağını bozmadan bana bakmaya devam etti. "Kesinlikle hayır." Boğazını temizleyerek yerdeki ceketimi aldı ve geçen sefer kendi ceketini giydirdiği gibi giydirdi.
"Telefonuna çok fazla bildirim geldi ama duymadın sanırım." Yamuk gülüşüyle cebimdeki telefonu işaret etti gözleriyle.
Gözlerimi kaçırarak telefonumu cebimden çıkardım ve bizimkilerden gelen mesajları kontrol ettim.
🖇
güzellikler✌🏻💗🥺
minho:
BEN AŞIK OLDUM
hyunjin:
NE SİYOSUN AMK
NE
NEJAPSIQĞX
LIX BU NR DİYO
minnie:
ya hyung
sen de mi ya
minhoe:
AMKKK
ALIN CANIMI
ALIN CANIMI BAYILCSM
ÇOKTATŞI BİR ŞEU BU SİNCABA BENZİYO
hyunjin:
NEREDESİN SEN
FELIX NEREDE AAAAAAA
AMKKKK
minhoe:
KAFEDEYİM
ARKADAŞIMLA BULUŞACAKTIM
OROSPU EVLADI BENİ EKTİ AMA İYİ Kİ EKMİŞ
minnie:
çocuk kim amk
minhoe:
ÖN MASAMDA
BİR ADAMLA KONUŞUYOR
hyunjin:
AYYYY
BUGÜNLERİ DE Mİ GÖRECEKTİM İNANAMIYORUM
minhoe:
GİZLİCS FOTOĞRAFINI ÇEKECEĞİM BEKLEUŞN
🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺
minnie:
şu emojilere bak
bu adam barmen ya
yakışıyor mu sana
hyunjin:
iş başka aşk başka
sen insanları boyuyla yargılayan bir orospu evladı olduğun için anlamazsın
minnie:
🙄
minhoe:
ŞUNA BAKIN
AMK TAM ÇEKERKEN BAKTI
YAKALANDIM
ANANISİKETİM
HYUMJIN KE YAPAYIÖ
NE YAPAYIM HYYNJIN
hyunjin:
AHAŞXKQŞDKQPDKWĞDKĞXIĞXI
KAÇ
minnie:
hyungum olmasan
çok güzel şeyler söylerdim
minhoe:
KAÇTIM
ANANI SİKEYİM YA
AKLIMI SİKEYİM
AMA ÇOK SİNCABA BENZEMİYOR MU
hyunjin:
BENZİYOR HYUNG🥺🥺🥺🥺🥵💗💗🥵
minnie:
çocuğun yüzünde maske var nerden anlayacağım sincaba benziyor mu benzemiyor mu
minhoe:
cok kiricisin kim seungmin
minnie:
kapat o ingilizce klavyeyi
sökmez
hyunjin:
ya bu çocuğun gözleri bana bi tanıdık geliyor
tanıyor muyuz acaba
minnie:
nereden tanıyacaksın sen onu amk ya
her yere sok burnunu illa
hyunjin:
ne bileyim
görmüşüm gibi hissettim
neyse
(20.28)
felix:
LAN
LANNNNNN
JISUNGMUŞ O
CHANIN ARLADAŞI
ANANI SİKEYİM
MINHO HYUNG
YANİ ANANI DEĞİL
ŞAŞIRMA EFEKTİ DE
HASİKTİR AMK
(21.02)
instagram
@lixiepix: 😋 @bangchan
@bangchan: 😋😋
@hwanghyunjin: AAAA NOLUYOR NOLUYOR
@leeknow: hayırlı işler felix
@hanjisung: sen şey değil misin ya
@hanjisung: gözüme kamera sokup fotoğrafımı çeken çocuk?😅
@leeknow: hayır?
@hanjisung: tüh kaçırmışım o zaman yakışıklıyı
@lixiepix:😳😳😳
yazamıyorum YAZAMIYORUM AAAAAAA
FICI SİLMEME SON BİR
•
canım 26. bölümü yazamayıp fici kaldırdın şimdi de dayanamayıp düzenliyorsun🥰🥰🥰