İki Gözümün Çileği🍓

By mavigelincikyk

1.4M 90.8K 16.1K

"Başka bir kadın oldu mu?" Güldü. İlk kez bu kadar içten, bu kadar nefes kesici güldüğüne şahit oluyordum. Bu... More

Bölüm 1/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 2/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 3/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 4/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 5/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 6/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 7/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 8/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 9/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 10/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 11/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 12/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 13/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 14/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 15/👨‍✈️🍓👩‍💼
Sibel💔Yiğit
Bölüm 16/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 17/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 18/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 19/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 20/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 21/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 22/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 23/👩‍💼🍓👨‍✈️
Bölüm 24/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 25/👨‍✈️🍓👩‍💼
BAYRAM ÖZEL🍬
Bölüm 26/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 27/👨‍✈️🍓👩‍💼
BÖLÜM 28/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 29/👨‍✈️🍓👩‍💼
BÖLÜM 30/👨‍✈️🍓👩‍💼
TURNA🕊
Bölüm 31/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 32/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 33/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 34/👨‍✈️🍓👩‍💼
🎶GİZEM🎶
Bölüm 36/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 37/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 38/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 39/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 40/👨‍✈️🍓👩‍💼
Bölüm 41/👨‍✈️🍓👩‍💼

Bölüm 35/👨‍✈️🍓👩‍💼

18.1K 1.5K 232
By mavigelincikyk

Öncelikle herkese selamlar iki gözümün çilekleri. 🍓
Geç bir saatte geldi bölüm bir anlık hislerle çoğu sahneyi silip tekrar yazdım. Neredeyse bölümü sildim gibi bir şey oldu o yüzden kontrol edemedim çoğu yerde yazım yanlışı vardır. Finale çok yaklaştık o yüzden toparlamam lazım ve bu beni biraz zorluyor. Bugün karantina sürem bitti, karne günü öğrencilerimin yanında olacağım birkaç gün içinde bölümde yaptığım yazım yanlışlarını kontrol ederim. Şimdiden kusura bakmayın.

Normalde uzun uzadıya açıklama yazmayı sevmiyorum ama bu bölüm bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Genel olarak hikâyede kabullenemediğiniz bir durum var.

"Hümeyra'nın ailesi Alpay'ı çok kolay kabul etti."

Şimdi size sorarım hangi hakla kabul etmeyecekler, hangi hakla istemeyecekler? Alpay Hümeyra'nın hayatına onlardan önce girdi. Kızlarıyla kavuşmalarını Alpay sağladı. 26 yıl sonra ortaya çıkıp normal bir hayatları varmış gibi kızımın evlenmesini istemiyorum diyemez ki. Bu çok üzücü bir his biliyorum ama onların kaderi bu. ATAHAN ailesi ne yazık ki geri plândalar. Evet Hümeyra annesini babasını çok seviyor, artık onlardan ayrılmak istemiyor ama bir yandan da kabullendiği bir ailesi zaten var. Her daim onlar daha öncelikli olacak.
Hatta size Hümeyra'ya ait ufacık bir sır vereyim. Eğer Hümeyra hayatının merkezine 3 madde ekleyecek olsa bu maddelerin karşılığı Gülşah hanım, kızlar ve Alpay olur.

Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim.❤

Ha birde oy vermeyi ve yorum yapmayı o narin parmaklarınız unutmasın olur mu❤🍓

Bölüm ithafı: mrsgecemavisi

Keyifli okumalar iki gözümün çilekleri.🍓

Dolaptan aldığım krem rengi yüksek bel pantolonu giyip üzerine Gülşah annemin ördüğü hırkayı geçirdim. Evin içi sıcaktı ama bu eve ne zaman gelsem bahçede vakit geçirmek hoşuma gidiyordu tekrar yukarıya çıkıp hırka almak istemediğimden hazırlıklı inmek en mantıklısıydı. Hırkamın düğmelerini iliklerken uzaktan bir yerden telefonumun boğuk çıkan melodisini duydum. Uyandığımda Alpay ile konuşup yastığın altına bırakmıştım. Koyduğum yerden aldım. Asiye annem arıyordu, daha fazla bekletmeden açtım.

''Günaydın Asiye sultan''

Ona Asiye sultan demem hoşuna gitmiş olacak ki telefonun öbür ucundan tatlı bir kıkırtı sesi geldi. Onun bu sesine bende gülümsedim.

''Günaydın Hümeyra'm. Nasılsın?'' Dedi. Yatağa oturdum.

''İyiyim anne, sen nasılsın?''

Dolabın aynası tam karşımdaydı, saçlarımın dağıldığını fark edince elimle düzelttim.

''Bende iyiyim kızım, şükür'' hafifçe boğazını temizledi. ''Şey diyecektim kızım'' sesi garip bir şekilde mahcup çıkmaya başlamıştı. Bana söyleyeceği bir şeyden çekinmesi kaşlarımı çatmama sebep oldu. ''Yarın ağabeylerimde gelmek istiyorlar. Ben çok kalabalık olur diye davet etmek istememiştim ama onlar gelmek isteyince sana sormak istedim. Yade hanımı arasam o da sana soracaktı bende direkt seni arayayım dedim.'' Böyle kendini açıklamak ister gibi konuşunca içimde bir yerler kırıldı. Bu Asiye anneme olan bir kırgınlık değildi aksine kendim için duyduğum bir histi. ''Sen dersen ki çok kalabalık olmasın sadece annem babam ben geleceğiz.''

''Sevenimiz, sevdiğimiz herkes yanımızda olsun anne.'' dedim. İçimden gelerek söylediğimi bilsin diye sesimi olabildiğince canlı ve istekli tutmuştum. ''Hem aslan gibi yeğenlerinin en mutlu gününü görmeliler'' aslan derken kelimeyi vurgulayınca gülmeden edemedim. Asiye annemde benim bu tavrıma rahatlamış gibi bir iç çekti, gülümsediğini hissedebiliyordum. Eminim gelmesinler deseydim ağabeylerine nasıl izah edeceğini düşünecekti. Hem niye gelmemelerini isteyeyim ki benim tüm ailem yanımda olacakken onları istememek bana yakışmazdı.

''Sağol Hümeyra'm'' diyerek ara vermeden devam etti. ''Benden bir isteğin var mı?''

Aklıma gelenle gülümsedim.

''Senden bir isteğim var'' dedim muzip çıkmasına engel olamadığım bir sesle. ''Gelinini çok sevmen.'' Annem bir kahkaha attı. Bende engel olamadım kendime annenim kahkasına eşlik ettim.

''Güzel kızım benim, bir anne kızını çok sever zaten'' Asiye annem her seferinde bana karşı öyle içten konuşup, öyle güzel bakıyordu ki bir kere daha şükrediyorum onun gibi birini tanıdım diye. Beni hep kızı olarak görmüş, geçirdiğimiz zamanlarda bir kere bile kalbimi kırmamıştı. Onun yerine başka biri olsa bu denli rahat edemezdim gibi geliyor. Yaptığım şakalara, izlediğimiz filmlerde ağladığım güldüğüm sahnelere bile eşlik ediyordu. Biz aslında birbirinin aynı olan iki kişiydik.

Asiye annemle biraz daha konuştuktan sonra telefonu hırkanın cebine koyarak odadan çıktım. Merdivene yaklaştığımda yan odanın kapısı açıldı, Semih ve Melih her ne konuşuyorlarsa kahkaha atarak çıktılar.

"Günaydın Hümeyra abla" dediler aynı anda.

"Günaydın" dedim bende gülümseyerek. İsimleri konusunda hâlâ sıkıntılarım vardı. 2 gün önce yarım saat arayla İstanbul'a gelmiştik. Beni havaalanında karşılayıp birlikte annemlere geldik. Yarın isteme olacağı için hepsi buradaydı, annem tıpkı Asiye annem gibi mahcup bir şekilde emrivaki yaptıklarını söylemişti, üzülmemesi için ona da sorun olmadığını söyledim. Birlikte aşağı indiğimizde herkes kahvaltı masasına oturmuş birbirleri ile sohbet ediyorlardı.

"İyi insan lafının üstüne gelirmiş." Dedi Esra teyzem bana bakıp gülümseyerek. Babamın sağında boş duran sandalyeyi çekip oturdum.

"Günaydın" herkese hitaben söyleyip Esra teyzeme döndüm. "Benden mi bahsediyordunuz?" Onun söylediğine karşılık saçma bir soru olmuştu ama hakkımda ne konuşuyorsunuz demek yerine bu daha mantıklıydı.

"Biraz önce uyandın mı diye odana geliyordum kayınvalidenle konuşmanı birazcık duydum." Birazcık derken gözünü kısıp parmağının ucunu gösterdi. "Ne tatlı konuşuyorsunuz siz öyle Allah muhabbetinizi arttırsın" dedi gerçek bir samimiyetle.

Ben âmin diye mırıldanırken anneannem yüksek bir sesle bana eşlik etti. Sessizleşen ortamda aynı anda annemin iç çekişi ile hepimiz ona baktık. Bunu beklemiyor olacak ki gülümsemeye çalışarak önünde duran börek tabağını alıp dedeme doğru uzattı.

"Sana uzak kaldı baba."

Dedem annemi geri çevirmeden börekten aldı. Aslında hepimiz anlamıştık ne olduğunu lakin kimsenin diyecek bir şeyi de yoktu. Asiye annem ile bir geçmişimiz, geride kalan hayal kırıklıklarımız yoktu. O beni Hümeyra olarak tanımış bu yüzden de farklı davranırsam beni sevmez korkusu yaşamamıştım. Ama şimdi annem ve babamın yanında rahat olduğum kadar diken üstünde de hissediyordum kendimi. Onlar beni Güneş olarak tanımışlardı. Yıllar boyunca hayallerini süsleyen bir kız çocuğu vardı. Şimdi yanlarında yanlış bir şey derim hayallerinde büyüttükleri o küçük kız çocuğuna benzemem diye bir korkunun ortasında olduğumdan biraz daha geri planda durmak istiyordum. Bu durum elbet geçecekti. Tek istediğim annemi yıpratmadan bu yaşantıya ayak uydurmak.

Kahvaltıdan sonra hep birlikte kahve içtik. Nagihan abla ve teyzelerim yarın için kendilerine elbise almak isteyince dayım onları dışarıya çıkardı. Çocuklar odalarına çekildi. Dedem ve anneannemde öğle namazını kılıp biraz dinlenmek istediler. Bende yalnız kalmanın fırsatını bulmuşken bahçeye çıktım. Bu kış çok kar yağmamıştı ama insanın içine işleyen bir soğuk vardı. Hırkanın kollarını parmaklarıma kadar çekip verandanın koruduğu hasır koltuklardan birine oturdum. Önümde içi boş bir havuz, bahçe duvarının kenarında çok güzel bir salıncak vardı. Derin bir nefes alıp soğuk havayı içime çektim. Eski zamanlar aklıma gelince tebessüm ettim. Böyle havalarda kitabımı elime alır yurdun okuma salonundaki kalorifere sırtımı dayayıp saatlerce okurdum.

Sırtıma bırakılan sıcaklıkla başımı arkaya çevirdim.

"Soğuk babam, üşürsün." Önüme doğru dolandı, omzuma bıraktığı kalın battaniyenin iki ucunu tutup önümde birleştirerek yanıma oturdu. Göğsüne doğru çekip sarılınca battaniyenin kenarından çıkarttığım elimi karnının üstüne koydum. "Ne düşünüyordun?" Dedi saçlarımı okşayarak.

"Eskiden bu aylarda daha çok kar yağardı." Başını salladığını hissettim.

"Mevsimler değişti. Kışı bahar gibi yaşar olduk. Hem.." babam annemin yanımıza gelmesiyle sustu. Annem üstünde dumanı tüten 3 kupayı önümüze bıraktı.

"Bitki çayı yaptım." Diyerek diğer yanıma oturdu. Tepsiden bir bardağı alıp bana uzatınca babamın kolları arasından çıkıp bardağı aldım. Aynı şekilde babama da uzattı.

"Eline sağlık anne" derken bir yudum aldım. Çayın içine koyduğu limonun kokusu buram buram geliyordu.

"Afiyet olsun annem" diyerek o da son bardağı aldı.

"Kış mevsiminde ne yapıyordun?" Babamın sorusuyla ona doğru döndüm. "Eskiden yani, yurtta kaldığın zamanlarda."

"Okula başlamadan önce camdan kar yağışını izlerdik. Dışarıya çıkmamız yasak olduğu için televizyonda çizgi filme bakardık. Eğitim saatlerimiz vardı, boyama müzik gibi öyle geçiyordu."

"Dışarı çıkmanız niye yasaktı?" Annemin konuşmasıyla bu sefer ona bakıp gülümsedim. Üşüyen ellerimi sıcak kupaya bastırdım.

"Hasta oluruz diye. Biz küçükken başka bir müdür vardı. Çok katı kurallı bir adamdı. Öyle kar yağdığında falan çıkıp oynamayı geçtim camı açtırmazdı. Gülşah annem o dönemlerde müdür yardımcısıydı müdürün olmadığı zamanlar üstümüzü sıkıca giydirip gizlice dışarı çıkarır kar topu oynamamıza izin verirdi."

"Döver miydi sizi?" Diyerek araya girdi babam. Hızlıca başımı iki yana salladım.

"Asla" dedim kesin bir dille. "Katı kuralları vardı, sinirli biriydi kızardı ama kimseye fiziksel bir şiddet uygulamadı." Aslında psikolojik şiddeti bile bize uygulamıyordu. Bu yasakların hepsini Gülşah anneme sıralıyor, yaşının verdiği huysuzlukla hep ona kızıyordu. "Zaten çok bir şey hatırlamıyorum emekli olduğunda 5 yaşında falandım. Ondan sonrada yerine Gülşah annem terfi etti." Sonra aklıma gelen bir detayla dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsedim. Önce anneme sonra babama bakıp çayımdan bir yudum daha aldım. "Ama Gülşah anneme benim yüzümden çok kızardı."

"Neden?" Dedi annem elindeki çayı bırakıp tamamen bana dönerek.

"Ne kadar sakin bir bebeksem bir o kadar da haylaz bir çocukluğum var. Haftada en az üç kez ağaç tepesinden toplayınca beni delirirdi de ondan." Boğazımı temizleyip sesimi biraz kalınlaştırdım. "Kestireceğim bu ağacı bu çocuk yüzünden Gülşah hanım. Hümeyra yine mutfağı birbirine katmış, siz ne yapıyordunuz o ara Gülşah hanım. Hümeyra Melisa'yı yatağa bağlamış Gülşah han..." cümlemi tamamlayamadan kendimi tutamayarak büyük bir kahkaha attım. Annem şaşkınca yüzüme baktı. Karşılarında hep sakin, olgun bir kadın gördüklerinden küçük Hümeyra şaşırtmıştı onları.

"O da ben uyurken saçımı yatağın demirine geçirip örmüş." Dedim gülmeyi bırakıp ciddileşerek. "Aniden kalkınca nasıl canım acıdı. Ne yapsaydım intikamımı almasa mıydım?" Konuşurken bakışlarım ikisi arasında mekik dokudu. Sanki o anları tekrar yaşıyormuş gibi haklılığımı savunsunlar istiyordum.

Babam dayanamayıp bir kahkaha attı. Bardağını bırakıp beni göğsüne tekrar çekti.

"Niye şaşırıyorsun Yade hanım" derken son kelimeyi biraz uzattı. "Kendini fotokopi çekmişsin. Kızın senin aynın" dedi ve daha fazla gülmeye başladı. Annem babamın sözlerine bir anlık tebessüm etse de başka bir konuya takıldığından çok üstünde durmadı.

"Niye sana kızıyordu sadece? O kızda sana yapmış."

O anlar zihnimde tekrar canlanınca omuzlarımı silktim.

"Bu uyanınca önce bir şaşırdı tabii sonra sinirlendi. Baktı çözmüyorum tuvalete gideceğim dedi." Annem sanki devamını anlamış gibi iki yana kıvrılan dudaklarını birbirine bastırdı. "Yalan söylüyor sandım ne bileyim ben gerçek olduğunu. Yatağa yapınca anladım tabii." Başımı yukarı kaldırıp babama baktım. "Böyle olunca da o mağdur ben suçlu oldum."

Geçmişi birilerine anlatmak içimde bir huzur hissine neden oldu. Küçük Hümeyra'nın her hareketi babamın ilgisini çekti. Çıktığım ıhlamur ağacının dalları annemin korkusu oldu. O ağaca her tırmanış hikayem, ağaçtan her iniş anım annemin yüzünde korkunun belirmesine neden oldu. Elinden gelse 20 yıl önceye gidip ağacın tepesinden indirecekti.

İçimdeki küçük Hümeyra tekrar tırmandı o ağaca, anneme doğru uzattı elini. Bu sefer o elin tutulacağını bildiğinden gözlerinde tarifi imkansız bir sevinç parıltısı vardı. Küçük Hümeyra'nın bu isteğine karşı koyamadım annemin dizimin üzerine koyduğu elini sıkıca tuttum. Masadaki bardağa uzanan eli durdu tuttuğum eline baktı. Diğer elini de üstüne koyarak sıkıca sardı parmaklarımı. Küçük Hümeyra ilk kez annesinin kolları arasında korkmadan indi ıhlamur ağacından. Sonra büyüdü küçük Hümeyra babasının kolları arasında, okula başladı. Dilimden dökülen anıların her saniyesini yaşadı babam. Daha doğrusu yaşamak için çabaladı. Hatta ilk kavgasını bile yaptı küçük kızı için. Yurdun kapısına kadar gelip yakamı tutup kaşlarını çatarak bana kızan o adamı hayalinde tek yumrukla yere serdi.

"Ne yapsaydım baba?" Dedim kaşlarımı çatarak. "Ben büyüyünce seninle evleneceğim deyip duruyordu. Öğretmene şikayet ettim kaç kere bu seferde boynuna astığı silgilerin üzerine adımı yazıp bu silgi bitince sana olan sevgimde bitecek diyordu. Ama her yeni silgide adımda yenilendi. Bende dövdüm."

"Eline sağlık babam. O çocuğun babası yurda gelip seni korkutmaya çalışacağına çocuğunu terbiye etseydi önce." Başımı salladım hızlıca haklı olduğumu duymanın gururuyla. Sonra bir an duraksadım. Böyle hep yaramazlık hikayeleride anlatılamazdı.

"Tabii" dedim yerimde doğrulup ikisine de bakarak "hep yaramaz değildim. Ortaokul çok sakin geçti. Lisede zaten sürekli ders çalışıyorduk, ortamımız öyleydi. Lise sonda çalışmaya başlayınca iş, yurt, okul arası geçti günler."

"Çok erken başlamışsın" dedi annem. Sesine yansıyan o kırgınlık yüzümde oluşan buruk bir tebessüme neden oldu.

"Mecbur değildim aslında. Her ay verilen bir ödeneğimiz vardı. Ayrıca bursum vardı." Derin bir nefes aldım. Aldığım nefesi geri verip karşımda rüzgârın etkisiyle hafif hafif sallanan salıncağa odaklandım. "Bir yerden başlamak, birikim yapmak istedim. Malum belli bir yaştan sonra yurttan çıkmamız gerekiyor, hazırlıklı olmalıydık." Diyerek tekrar arkama yaslandım. Annemin gözlerinin dolduğunu fark edince geçmişi unutup gülümseyerek sarıldım boynuna, başımı göğsüne yasladım. Duruşum sayesinde babamı da görebiliyordum. Annem sarılmama daha sıkı karşılık verirken babam uzanıp saçlarımı okşadı.

"Alpay ile nasıl tanıştınız?" Dedi babam. Yüzünü buruşturdu. Muhtemelen istemsiz yaptığı bir durumdu.

"Atilla!" Annem babamın adını baskılı bir şekilde söyleyip üstü kapalı bir uyarı yaptı. Babam omzunu silkti. Elini saçlarımdan çekip koltuğun arkasına uzattı.

"Merak ediyorum Yade'm. Kızımı nasıl ikna etti o deve..." bir an duraksadı, gözleri beni buldu. Tekrar omzunu silkti. "Merak ediyorum işte" dedi inatla.

"Aslında tam olarak o beni değil ben onu ikna ettim." Anneme biraz daha sokulup güç almak istedim. Babamın göz bebekleri irileşti.

"Bence anlatmasın." Annemin sesi güler gibi çıktı.

"Anlatsın Yade'm anlatsın."

Babama karşı gelmedim. Sanki yanımda onlar yokmuş gibi sadece Alpay'ı düşünerek başladım bu konuşmaya.

"Hayatımda ilk kez bir şeyi çok istedim baba. Bu yaşıma kadar güvendiğim, sırtımı dayadığım tek güç kendi benliğimdi. Ben daha önce hiç aşık olmadım, hatta kimseden hoşlanmadım. Onu gördüğümde daha önce hiç hissetmediğim bir şey hissettim. Onun yanı o kadar güvenliydi ki tökezlersem tutacak, düşersem kaldıracak gibiydi." Gözlerimin dolduğunu boğazıma takılan son kelimelerle hissettim. Ağlamak istedim. Üzüntüden değil sevinçten dökmek istedim tüm göz yaşlarımı. "Öyle de yaptı. Kaç kere tökezledim, kaç kere düştüm bilmiyorum. Ama her seferinde arkamda duran gücünü hissettim. Şimdi diyeceksin belki bu kadar kısa zamanda mı?" Burnumu çektim, göz yaşlarım sıralandı. "Yaraları iyileştirmek için bir ömür yetmez, ama sarmak için saniyeler yeter baba."

Annemin bedeni titriyordu. Babamın zifiri karanlık gözlerini yaşlar esir aldı. Görmek istemedim. O kadar çok konuşmak anlatmak istedim ki hiçbir duygu bu anı bölmemeliydi. Tekrar gözlerimi karşımda duran salıncağa çevirdim. Arka arkaya akan göz yaşlarım annemin gri kazağına işleyip eminim ki tenine temas etti.

"Sadece şimdi değil geçmişimden kalan üstü açık tüm yaralarımı üfledi, hepsini sardı. Bana verdiğin ilk hediyeyi hatırlıyor musun?" Yine bakmadım babama, sorduğum soruya bir cevap beklemedim. "O toka benim için o kadar şey ifade ediyor ki. Bir koca kutu tokanın içinde o yıldızlı toka becerebildiğim kadar ördüğüm dağınık saçlarımda olsun istemiştim. Yıldızlar saçlarıma düşsün, benim olsun." Gözlerimi yumunca yaşlar daha fazla aktı. Tekrar burnumu çektim. "Ben alınca Melisa'da istedi. Önce vermek istemedim ama sonra vermek zorunda kaldım. Ben vermesem Sibel'in tokasını alacaktı. Sibel'den daha değerli değildi. Ama yine de saçlarımda olsun istemiştim. Aynısından onlarca alacak param vardı ama küçük Hümeyra'nın o yarasını saracak gücüm yoktu." Bir anlık güçle babama döndüm göz yaşlarıma inat gülümsedim. Tıpkı benim gibi ağlamıştı. "Sen sardın baba" iç çekmelerime engel olamadım. "Alpay temizledi, sen sardın o yarayı." Babam aniden ellerime uzandı. Buz gibi elleriyle kavradı, o kadar çok öptü ki her öpüşüne bir özür sığdırdı. Göz yaşları parmaklarımın arasından süzüldü. Uzandım, yanağını okşayıp öptüm.

"Canımı iste, her şeyimi iste. Sana çocukluğunu, gençliğini nasıl vereyim söyle babam."

Gözlerinden öptüm babamı. Akan yaşlarına benim yaşlarımı karıştırdım.

"Bırakma baba." Dedim yalvarır gibi. "Beni bir daha bırakma. Ben bir kez daha yarım kalmayı kaldıramam. Yemin ederim hiçbir şey istemiyorum hep yanımda ol yeter."

"Ben ne yapacağımı bilmiyorum" dedi annem. Ona döndüm elini alnına yasladı. "Ben ne yapacağımı bilmiyorum" diyerek tekrarladı. "O kadar çaresiz hissediyorum ki. Bu his bile senin karşında utandırıyor beni ama çok çaresizim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Seni nasıl iyi ederim bilmiyorum."

Sıkıca sarıldım anneme. O daha mı az yaralıydı? Hayır! O benden daha fazla yaralıydı.

"Anne. Kollarına çok ihtiyacım var. Beni sarmana, sıcaklığını vermene çok ihtiyacım var. Bana sadece bunları ver. Beni senin kolların iyileştirir anne."

Annem sardı, sarmaladı. Sevdi, okşadı. Ağlamalarımız iç çekişlere döndü. O soğuk havada biz üçümüz birbirimizin sıcaklığına sığındık.

"Yade"

Kısık bir sesle anneme seslenen Zeliha teyzeye döndüğümüzde cam kapının önünde mahcup bir şekilde baktı. Muhtemelen çağırdığı için rahatsız olmuştu.

"Efendim Zeliha."

"Misafirler döndü. Haber vereyim dedim." Annem başını salladı Zeliha teyze tekrar içeri girdi. Bizde kendimize çeki düzen vererek içeriye girdik.

"Hoş geldiniz." Babam dayımın omzuna yavaşça vurdu. Boş bir koltuğa oturdu.

"Hoş bulduk eniş...te" dayım babamın gözlerini görünce cümlesini biraz geç tamamladı. Bu sefer hepimizin yüzüne tek tek baktı. "Bir sorun mu var?" Dedi. Herkesin yüzünde bir endişe belirdi.

İçten bir şekilde gülümsedim. Babam ve annemin bir cevap vermesini beklemeden dayıma doğru ilerledim.

"Yeni gelin duygusallığı." Ona doğru yaklaşınca dayım kolları arasına çekti, emin misin diye fısıldadı. Onay vermek için başımı salladım.

"Üzülme dayım. Vermeyiz seni olur biter."

Dayımın kolları arasından çıktım. Dudaklarında çarpık bir gülümseme vardı.

"O kadar geliyorlar ayıp olmasın şimdi dayı. Hem ağlarım, hem giderim."

Benim sözlerimle herkes rahat bir nefes alıp gülümserken hüznü yüzünden silinmeyen tek kişi babamdı.

🍓🍓🍓

"Sevgilim neredesiniz?"

Gizem'in yüzümün önüne bıraktığı saç burnumu kaşındırınca hafifçe yana çektim. İşine engel olmuş olacak ki tekrar aynı yere itti, gözlerimi devirdim.

"Otele geldik güzelim hazırlanıyoruz şimdi." Bir hışırtı sesi geldi. "Siz ne durumdasınız?"

"Annemler aşağıda Gülşah annem ve Durmuş amcam geldi onlarla ilgileniyorlar. Bende hazırlanıyorum." Gizem maşayı bir anda çekince istemsiz bir inleme sesi çıktı dudaklarımdan. "Acıdı be süslü."

"Kıpır kıpırsın abla ne yapayım." Telefona doğru eğildi. "Alpay ağabey rahat bırak ablamı. Yoksa külkedisi gibi çıkacak karşınıza" Diyerek bağırdı.

Alpay güldü.

"Seni seviyorum külkedim" dedi. "Saatler sonra korlaşmış küllerinle beni yak, ateşi harla diye seni kendime katmaya geleceğim."

Sözleriyle alt dudağımı ısırdım
Beni utandıracak hicbir fırsatı kaçırmıyordu.

"Bende seni seviyorum."

"Zorlamayacağım seni selam söyle kızlara. Daha fazla kızdırmayalım Gizem hanımı."

Onay vererek telefonu kapattım. Aynadan Gizem'in sırıtarak baktığını görünce yüzümü buruşturdum. Konuşmam ona engel olduğu için değil uyuzluk olsun diye yapmıştı.

"Yiğit'in gelememesine üzüldüm." Sibel yatağın üzerinde duran elbisemi alıp dolap kapağına astı. Yatağın üzerine oturup aynadan göz teması kurdu.

"O da çok üzüldü. Bahsetmiyorlar ama ortalık biraz karışık galiba. Geçen gün gece vakti aradılar acil gel diye yaralılar falan var dediler. Dün doktor randevumuz vardı Yiğit olmayınca oraya bile gitmek istemedim. "

Sıkıntılı bir nefes alıp verdim. Alpay bana not bıraktığı gün gitmiş eve bile gelmemişti. Birkaç kez aramasına rağmen nerede olduğunu dahi bilmiyordum. İyiyim diyordu her seferinde, ama ne zaman kötüyüm demişti ki zaten.

"Çocuğun cinsiyetini doğuma kadar öğrenemeyeceğiz galiba." Dedi Meryem, Sibel'in yanına oturup elini karnına koyarak. Sibel gülümseyip omuzlarını sıvazladı.

"Bende ondan korkuyorum" dedi gülerek.

"Çok nazlı bence kız olacak" diyerek araya girdi Gizem.

Hepimiz bir tahmin yürütmeye başladık. Genellikle hepimizin kalbinden geçen kız olmasıydı ama her şeyden önce en önemlisi sağlıklı olmasıydı. İster kız olsun ister erkek onunla yapmak istediğim bir sürü hayalim vardı.

Muhabbet eşliğinde saçım ve makyajım bitmiş elbisemi giymiştim. Meryem arkamdaki fermuarı çekti. Aynanın önünde tebessümle kendime baktım.

"Çok güzel oldun gül yanaklım."

"Gerçekten yakıştı mı?"

Gizem yanıma doğru geldi.

"Ben bayıldım gerçekten çok güzel oldun abla. Hele elbisen harika zevkliymiş Alpay ağabey."

Sibel'e minnetle baktım. Alpay elbiseyi görüp benim beğenip beğenmeyeceğimi öğrenmek için Sibel'e fotoğrafını göndermiş. Sibel beğenir deyince de almış. Aslında kendim baksam böyle bir elbise almazdım Sibel bunu bildiği halde Alpay heveslenmiş diye aksi bir şey söylememiş. Ama şimdi sevdiğim adam aldığı için mi daha güzel bilmiyorum elbisenin saçtığı parıltılara bile aşık olmuştum.

Kapı tıklanıp yavaşça açıldı. Gülşah annem önce başını uzattı beni görünce anında gözleri doldu. Müsait olduğumuzu görünce kapıyı tamamen açtı. Hemen arkasında Durmuş amcam vardı. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile içeriye girdi.

"Çok güzel olmuşsun meleğim."

Gülşah annem önümde durup ne yapacağını bilemeyince ben sarıldım ona. Şu dakikalarda ne makyajımın ne de saçımın önemi kalmıştı. Geri çekilince dolan gözlerini saklayıp yan tarafıma geçti. Bir anlık gözlerim kapıya kaydı annem ve babamda gelmişti. Durmuş amcama döndüm ayakkabımdan saçıma kadar hayranlıkla baktı.

"Daha dün kucağımda en yukarıya fırlat diyen sen değil miydin?" Dolan gözlerine inat büyük bir gülümseme vardı dudaklarında. "Hangi ara bu kadar büyüdün küçük Hümeyra?" Benimde gözlerim doldu yine de Durmuş amcam gibi gülümsedim. Küçük Hümeyra'yı anması içimde sevinç çığlıklarına neden olunca elbisemin eteğini iki yandan tutup etrafımda döndüm.

"Çok güzel olmuş muyum?" Dedim boynumu hafif yana yatırıp masum bir görüntüye bürünerek. Tebessümü biraz daha büyüdü, eminim ki bu halim yıllar önce paçalarına sarılan haylaz kızı hatırlatmıştı. Aramızda bulunan o iki adımlık mesafeyi kapattı. Yanaklarımdan kavrayıp uzanarak alnımdan öptü.

"Sen" dedi geri çekilip gözlerime bakarak "Çok güzel olmuşsun. Burnu dik, uslanmaz küçük kızım" derken dolan gözlerindeki yaş göz altlarında birikti. Gözünü kırpsa damlalar yanaklarından süzülecekti. Ağlarsam duramayacağımı bildiğim için bende onun yanaklarını avucuma hapsedip sır verir gibi eğildim.

"En güzel gelin benim değil mi?" Gözlerimi kocaman açıp muzip bir ifadeyle bakınca bir kahkaha attı. Ortamda oluşan duygusal havayı dağıtsak bile dolan gözler hâlâ aynı bakıyordu. "En en en güzel gelin" dedim az ile yetinmeyi kabul etmeyeceğimi vurguluyordum ki zaten alışıktı benim bu halime.

"En'lere sığmaz en güzel gelin" dedi başını sallayarak. Aynı anda bende başımı aşağı yukarı salladım. Başka bir seçenek kabul edilemezdi. Ben onun için hep en'dim zaten. Daha saatleri öğrenmemiş küçük Hümeyra hergün akrep ile yelkovan aynı sayının üzerine geldiğinde kapıya koşar beyaz arabanın yurdun önünde durmasını beklerdi. Mesai çıkışı Gülşah annemi ne zaman almaya gelse arabadan iner inmez bacağına sarılır gün boyu neler yaptığımı anlatırdım. Sus demeden sabırla dinlerdi beni. Kucağına alıp yukarıya doğru fırlatır attığım şen kahkahalara eşlik ederdi. Durmuş amca benim çocukluğumun neşesiydi.

Eski günlerdeki gibi sıkıca sarıldım. Yapılı saçlarımı bozmaktan korkar gibi usulca okşadı.

"Aaaa" dedi Gülşah annem araya girerek. Bastırmaya çalışsa bile sesinden onunda hüzünlendiği belliydi. "Alpay beğenmesin, istemekten vazgeçsin diye kızımın makyajını bozmaya çalışıyorsun anlıyorum." Durmuş amcam güldü bu haline. "Düşün önüme aşağı iniyoruz" deyip kızlarıda alarak aşağı indiler.

Onların çıkmasıyla elbise dolabının köşesinde duvara sırtını dayamış, boynu hafif bükülmüş babama takıldı gözlerim. Ona da gülümsedim. Yanıma adımladı. Tam karşıma geçtiğinde uzanıp bir de o öptü alnımdan.

"Belki gerçekten kucağıma alıp yukarıya fırlatamadım seni. Kahkahalarını duyup tekrar kollarıma gelişini göremedim. Ama ben seninle hep hayallerimde eğlendim. Seninle rüyalarımda oynadım. Seninle koştum. Bunlarda babalıktan sayılır mı?"

Öyle masum baktı ki gözlerime o gözümün altında kalan bir damla gözyaşının düşmek için titrediğini hissettim. Yüzümdeki gülümsemeyi kaybetmemeye çalışarak onaylamak için başımı sallayıp boynuna sarıldım. Kulağına fısıldadığım cümle karşısında başını omzuma yaslayıp sıkıca sarıldı.

"Hemde en baba olanından."

Annem ve babamla sarılıp aşağıya indik. Herkes hazır bir şekilde bekliyordu. Öyle çok heyecanlıydım ki yerimde durasım gelmiyordu ama bir yandan da utanıyordum.

"Otur artık teyzem ayakların ağrıdı." Melike teyzem yanındaki boş yere oturmam için biraz daha kenara kaydı. Hemen başımı iki yana salladım.

"Elbisem kırışır şimdi teyze..." zil sesi ile bedenimi bir titreme aldı. Kalbim ağzımda atıyordu. "Geldiler" dedim bir an bağırarak. Gülşah annem yanıma geldi, çok ihtiyacım vardı beni sakinleştirmesine.

"Bu senin en güzel günün, sakin ol güzelim."

Elimden tutup kapıya doğru yönlendirdi. Kızlar, annem ve babamda geldi. Derin bir nefes çektim içime hepsine baktım onay almak için. Nefesimi bırakıp, titrememe engel olmaya çalışıp gülümseyerek kapıyı açtım. Önde Salih dede, Ayşe anneanne ve Asiye annem vardı. Elinde de kocaman beyaz bir bohça vardı. Hoş geldiniz diyerek kenara çekildim. Yüzlerinde ki tebessümle besmele çekerek girdiler içeriye. Alpay'ın dayıları yengeleri ve birkaç kuzeni daha gelmişti. Neredeyse hepsinin elinde bir şey vardı. Bu görüntü karşısında Asiye annemin Samsun'a neden günler önce gittiğini anlamıştım. Herkes girince sona günlerdir kokusuna, bakışına hasret kaldığım derin mavi gözlerin sahibi kaldı. Siyah takım elbisesi, ilk kez taktığı siyah kravat ve bunların ortasında parlayan beyaz gömleği ile muhteşem görünüyordu. Elinde koca bir buket kırmızı gül vardı.

"Hoş geldin"

"Hoş buldum." Uzattığı çiçeği aldım. Birkaç adım sesi duydum, muhtemelen bizi yalnız bırakmak için içeri geçmişlerdi. Alpay gözlerini gözlerimden çekmeden uzanıp soğuk dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Tam dudaklarımı aralayıp karşılayacaktım ki hemen geri çekildi. "Çok fazla hoş buldum." Dedi sessizce.

İçeriye doğru ilerleyince bende kapıyı kapatıp arkasından yürüdüm. Elimdeki buketi Sibel'e verip misafirlere tekrar hoş geldiniz diyerek ellerini öptüm. Bir süre yanlarında oturdum. Genel olarak ciddi ciddi havadan sudan yolculuktan konuşuyorlardı. Gülşah annemin göz işareti ile kahve vaktinin geldiğini anlayınca yavaşça yerimden kalkıp kızlarla mutfağa geçtik.

"Yemin ederim düşüp bayılacağım. Bana bunun böyle stresli bir şey olacağını söyleseydiniz hiç uğraşmaz adamı direkt nikah masasına oturturdum. "

Kızlar bu halime gülüştüler. Zeliha teyze yanıma gelip küçük bir cezveyi elime tutuşturdu.

"Ben diğerlerini hallediyorum sen damat beyin kahvesini yap" deyip omzumu sıvazladı. Tezgahın üzerinde duran kahveden iki kaşık koydum suyu ekleyip ocağı açtım.

"O bohçalar neydi öyle ya?"Dedi Gizem hayretle.

"Ardı arkası kesilmedi." Diyerek hak verdi Sibel.

"Acaba neler var içlerinde?" Meryem ilk defa bu kadar meraklı bir şey sorunca istemsizce ona bakıp gülümsedim.

"Gecelik, terlik, havlu, yazma, elbise..." elini daha neler neler der gibi sallayarak Nagihan abla geldi. Ellerini beline koydu. "Tuzu bol bol atın demeye geldim"

Tuz atmayı düşünmüyordum. Ağzımızın tadı ile evlenmek varken ilk günden neden acılaştırmamız gerekiyordu ki. Saçma bir adet olduğundan yapmayacaktım. Koymayacağımı söyleyince biraz ısrar ettiler ama kararımın netliğini fark edince çok üstelemediler. Fincanları 4 ayrı tepsiye koyduk. Herkes eline bir tepsi aldı. İçeriye girip büyüklerden başlayarak ikram ettim. Boşalan tepsileri kapıdan uzatıp dolu tepsiyi alarak 3 kere aynı işlemi devam ettirdim. En son Alpay'ın kahvesini verince kısa bir an bakıp gülümseyerek aldı. Yanındaki boş yere oturdum. Alpay'ın kahvesinden ilk yudumu içmesiyle Salih dede boğazını temizleyerek söze girdi.

"Efendim" dedi Halil dedeme bakarak. "Evin büyüğü sizsiniz. Kızımızı sizden mi isteyelim?" Bunu sorması bana göre ince bir düşünceydi. Babamdan istemesi beni daha çok mutlu ederdi.

"Babası buradayken bana düşmez."

"Estağfurullah baba" dedi babam mahcup bir ifadeyle.

"Öyle. Biriciğini kendi dilinle teslim et." Deyip tüm bakışları babama yönlendirdi.

"Atilla bey oğlum Allah size bir kız Asiyeme bir oğul vermiş. İki yarım yüreğide yine kendi taktiriyle birleştirmiş. Rahmetli damadım çok mert, vicdanlı, yiğit bir adamdı." Asiye anneme döndüm. Gözleri dolu doluydu. Bize doğru bakınca gülümsedi aynı şekilde karşılık verdim. "Alpay tıpkı babası gibidir. Huyu, suyu, yüzü her şeyi ona benzer. Gönül isterdi ki karşında o olsun, senin biricik kızını biricik oğluna istesin. Lâkin kaderin önüne geçemiyoruz. Şimdi ben rahmetli damadımın vekili olarak Allah'ın emri, Peygamberin kavli ile kızın Hümeyra'yı torunum Alpay'a istiyorum."

Babam bana baktı. Elinde fincan olmasından sebep titrediği net anlaşılıyordu.

"Malumunuz ben biraz geç kaldım kızıma" annem babamın elini tuttu güç vermek ister gibi. "O yüzden benim gözümde hâlâ küçücük. İnsan istiyor ki hep yanında kalsın, hiç gitmesin ama elbet bir gün olacak. Lakin ben kızımı vermiyorum" dediğinde herkes ben gibi şaşkınlıkla babama baktı. Babam bize doğru döndü önce bana sonra Alpay'a bakıp "emanet ediyorum." Dedi kesin bir dille. "Allah mutlu mesut etsin."

Babamın onay vermesiyle oturduğumuz yerden kalkıp herkesin elini öptük. Alpay babamın eline uzandığında babam biraz durdu sonra elini verdi. Alpay öpünce kendine çekip sarıldı.

"Emanetime iyi bak" dedi. Yanlarında olmasaydım duyamayacağım bir tonda. "O sana, sen ona emanetsin"

El öpme faslı bitince Alpay cebinden daha önce gördüğüm tanıdık bir kutu çıkarıp Gizem'e verdi. Benim evlenme teklifi ederken aldığım yüzüklerin kutusuydu. Şaşkınlıkla Alpay'a baktım. Kulağıma doğru yaklaşıp "O gecenin hatırası, ondan başka yüzük takamazdım." Dedi gülümseyerek. Gizem yüzüklere kırmızı bir kurdele takıp şık bir tepsiye koyup yanımıza geldi. Salih dede Hasan dedeme öncelik verdi. Dedem yüzüklerimizi takıp makasa uzandığında tepside olmayan makasla gülümsedi.

"Bizim makas kesiyordu ama bir anda kayboldu" deyip omzunu silkti Gizem. Alpay bu duruma hazırlıklı gelmiş gibi cebinden 200'lük iki banknot çıkarıp tepsiye bıraktı. Gizem tepsinin altında sakladığı makası uzatıp dedeme verdi. Dedem besmele çekerek kurdeleyi kesti.

Ve biz büyük bir sevincin ortasında birbirimizin gözlerinde kaybolup sessiz sözler vererek birlikte geçireceğimiz o geleceğe bir adım daha attık.

Alpay uzanıp alnıma bir buse kondurdu.

"Bir kez daha hoş geldin" diyerek sarıldı. "Sen bana bir kez daha hoş geldin. Sen bana hep hoş geldin."

🍓

🍓

🍓

🍓

🍓

Hatalarım olduysa affola.❤

Continue Reading

You'll Also Like

509K 32K 42
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
61.1K 10.6K 31
taci: gözler sürmeli aşkımız sürmeli bu gece sen beni en iyisi bi sürmeli //// Çoğunluğu texting olan bir kurgudur. İlk bölümdeki uyarı notunu okuma...
521K 27.3K 69
O gece Barlas Korkmaz, evinin önüne bırakılan pusetten habersiz bir şekilde önemli bir ihaleyi kazanmanın yorgunluğuyla arabasına binmiş ve evinin y...
287K 10.8K 21
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...