The Winter Wind | Yizhan

By wybestboy

25.8K 2.8K 3.1K

"Zhan ge, özür dilerim," demişti Yibo ve Xiao Zhan öfke patlaması geçirmişti. "Sikik sikik özür dilemeyi kes... More

Bölüm 1: Kaza
Bölüm 2: Kaynamak
Bölüm 3: Sakin
Bölüm 4: Kartlar
Bölüm 5: Bükülmek
Bölüm 6: Uyanık
Bölüm 7: Reset
Bölüm 8: Yüzleşme
Bölüm 9: Kafa Patlatmak
Bölüm 10: Av
Bölüm 11: Söndürmek
Bölüm 12: Koz
Bölüm 13: Teslim Olmak
Bölüm 14: Kör
Bölüm 15: Musallat Olmak
Bölüm 16: Engellemek
Bölüm 17: Mesafe
Bölüm 18: İtiraf
Bölüm 19: Tutuşmak
Bölüm 20: Cüret
Bölüm 21: Kargaşa
Bölüm 22: Avunmak
Bölüm 23: Haberler
Bölüm 24: Çatırdamak
Bölüm 25: Yanmak
Bölüm 26: Not
Bölüm 27: Yardım
Bölüm 29: Durum
Bölüm 30: Ağırbaşlı
Bölüm 31: Kırınım
Bölüm 32: Cevap

Bölüm 28: Çatlak

833 75 76
By wybestboy

Ailesiyle yemek, en hafif deyimiyle, tatsız bir mevzuydu. 

Bunun, yalnızca ikisi arasında huzurlu ve hatta eğlenceli bir "randevu" olması gerekiyordu fakat sonra annesiyle babası, kısmen Yibo'nun açıklanamayan düşüşünden dolayı, onlara katılmaya karar vermişti. 

"Biz de sizinle birlikte ördek yiyeceğiz," dedi annesi, babası koca bir tabak pilavı yerken. "Yine acıktım."

Diğer yandan Xiao Zhan ise, değildi. 

Yemeğin tadına bile bakamamıştı, çünkü yemek boyunca ve annesiyle babası Yibo'yla sohbet ederken, tüm yapabildiği tamamen büyülenmiş bir şekilde onu izlemekti. Sonunda Mi Mi'nin onunla olan randevusunda "Tadını çıkarmak istediği tek yemeğin Yibo," olduğu yorumunda ne demek istediğini anlamıştı. 

Canı gönülden katılıyordu.

Çocuk saf, som bir zevk kaynağıydı. 

Bütün kalbiyle ve bedeniyle konuşma şekli, utandığında ya da sıkıldığında kirpiklerinin pır pır edişi ve alçalışı.

Bir an sessizken diğer an zahiren susamayışı ve en önemlisi, sanki onlar kendisinin ebeveynleriymiş ya da kayınvalidesiyle kayınbabasıymış gibi annesiyle babasının isteklerini yerine getirme ve büyük saygıyla konuşma şekli. 

Xiao Zhan bu düşünce üzerine kendine sessizce gülmeden edememişti.

Bu fikir sadece birkaç hafta önce kendisine gülünç gelebilirdi fakat sanki Yibo hayatında bir kez daha şiddetli bir fırtına gibi girmiş ve her şeyi doğru yöne doğru çevirmişti. Yoksa başaşağı mıydı? Açıkçası...hala karar veremiyordu ve sorun da buydu.

İç çekerek, başını Yibo'nun gülüşünden uzağa çevirmiş ve içmek için bira kutusunu almıştı. Kutuyu bıraktığında, Yibo'nun onu izlediğini fark etti, bakışları kısılmıştı, fakat şimdiye kadar hep böyleydi o yüzden hızlıca başını çevirmişti.

Xiao Zhan için ne birbirlerinin ne kadar farkında oldukları oldukça şoke ediciydi. Sanki biri altında ateş yakmış da kanı sürekli kaynıyormuş gibiydi.

Mei Li haklıydı. Yibo'dan önce çekimin ne olduğunu bildiğini sanmış, fakat yanılmıştı.

Kesinlikle hiçbir şey bilmiyordu, çünkü şu anda Yibo'ya karşı hissettiği şey kıyamet sonrası seviye bir azaptı.

"Zhan Zhan iyi misin?" annesi sormuştu. "Çok sessizleştin."

"İyiyim," diye cevap vermiş ve düşünmeden elini Yibo'nun uyluğuna yerleştirmişti.

Dokunuşu üzerine Yibo'nun derhal kaskatı kesildiğini hissetmişti ve aslında bunu yapmasına gerek olmadığı düşüncesi kendisine cereyan ettiğinde elini çekip özür dilemeye niyetlenmişti. İkisinin de dolu programları dolayısıyla, kim bilir bir daha ne zaman çocukla doğru düzgün vakit geçirebilecekti? Şimdi yapabildiğinden dolayı, niçin ona dolu dolu eziyet etmesindi ki?

Zaten onu öperek neredeyse pantolonuna boşalmasını sağlamıştı, yine onu öperek yere yıkılmasına neden olmuştu, öyleyse onu anne babasının önünde okşamak ne kadar acımasız olurdu ki? Sonuçta, elleri masanın altındaydı; yani Yibo sakin kalabildiği sürece annesiyle babası bundan bir haber olacaklardı. 

Fakat öte taraftan mevzu bahis kendisi olduğunda Yibo'nun sakinliğini korumak konusunda kanıtlanmış bir başarı geçmişi yoktu. 

Hm. Bu ona tereddüt ettirdi.

Ama sonra bir kez daha, Yibo babasının söylediği bir şeye sırıtmış ve Xiao Zhan'ın şeytanlığı bir kez daha canlanmıştı. Çocuğun saltanatının birkaç çentik aşağı indirilmesi gerekiyordu.

Böylelikle, Yibo'nun uyluğunu aşağı yukarı okşamaya başlamıştı. 

İlk başta yalnızca parmağının ucuydu, yalnızca ona sataşıyor ve pantolon kumaşının üstünde hafif hareketler yapıyordu fakat biraz sonra parmak, Yibo'nun kasıklarına santim santim yaklaşan elle yer değiştirmişti.

Yibo motosikletler hakkında bir şeyi babasına açıklarken Xiao Zhan'ın bütün dikkati onun üzerindeydi ve Yibo'nun aklı ile bedeni üzerindeki kontrolünü sağlamaya çalışırkenki cebellenişini izlemek Xiao Zhan'ı çok fazla eğlendiriyordu. Gözbebekleri irileşmişti ve gözleri aralıklarla büyüyordu, bir noktadan sonra, Xiao Zhan onun hafifçe titrediğini gördü. Sonra sözcükleri kekelemeye başlamıştı ki bu da annesinin ondan birçok sefer kelimeleri tekrar etmesini istemesine neden olmuştu ve sonunda da gözleri kararmaya başladı.

Xiao Zhan kahkahasını zar zor tutabiliyordu yine de birazcık ileri gitmişti. Eli Yibo'nun sertleşmiş penisini kavramak üzere aşağıya doğru uzanmış ve bunun üzerine Yibo infilak etmişti.

Kükredi, "Xiao Zhan!"  ve bütün masa sessizliğe gömüldü.

Hem Xiao Zhan, hem annesiyle babası korkmuştu, hatta annesi korkuyla elini göğsüne götürmüştü.

Bunun üzerine, Yibo'nun yüzü kıpkırmızı olmuş ve anında özür dilemeye başlamıştı, kafası neredeyse tabaklara değiyordu.

Xiao Zhan artık kendini tutamıyordu.

Yibo ona öldürücü bakışlar atarken Xiao Zhan ayağa kalkarak yüksek sesle kahkaha atmıştı. Yibo'nun gözleri kızarmış ve bir saniyeliğine, Xiao Zhan onun gözlerinin içinin yaşlarla dolduğunu sanmıştı.

"Ne oldu?" diye annesi sordu. "Yibo, Xiao Zhan ne yaptı?"

"Ma, yok bir şey. Aramızdaki bir şaka sadece."

Xiao Zhan tabakları toplamaya başlamıştı fakat Yibo o kadar kolay yakasını bırakmamıştı. Çabucak onun peşinden gelmek için izin istemiş ve sonrasındaki birkaç dakika boyunca Xiao Zhan koluna inen şaplaklara maruz kalmıştı. Bu onu, vurmanın Yibo'nun iletişim şekli haline geldiği The Untamed setine götürmüştü. Fakat o zamanlar, işler bir dereceye kadar yalnızca platonikti. 

Peki şimdi?

İkisi de seksüel gerilimle o kadar dolmuşlardı ki en azından biraz buharın çıkmasına izin vermedikleri durumda Xiao Zhan, ikisinden birinin kontrolden çıkıp diğerini alacağına ve sonuçlarını götüne bile takmayacağına emindi. 

Ve Yibo'ya karşı şu anda hissettiği şeylerle birlikte, sınıra en yakın kişinin kendisi olduğundan ziyasediyle şüphe duyuyordu o yüzden bu kahkaha iyiydi. Şimdiki şartlara göre beyni için en iyi salıverme ve teselliydi.

Gerçi her şeyin ötesinde, diğer türlü tadları kaçabilecekken, bu gece Yibo ve kendi arasındaki meselenin ilerleme şeklinden dolayı memnundu. Ve bunun için Xiao Zhan, Yibo'ya daha büyük bir hayranlık ve afallatıcı bir sıcaklık duygusuyla bakmadan edemiyordu. Onun kadar genç bir çocuk için, Yibo gerçekten de yaşından daha aklı başında görünüyordu.

Ateş ile suyun mükemmel dengesi ve aralarındaki kemik eritici fazlasıyla çok olan sıcaklık.

Söz konusu kendisi olduğunda, Yibo ne zaman ileri gideceğini ve ne zaman geri çekileceğini bir şekilde biliyor oluyordu. Ne kadar kendini tutacağını ve ne kadarını ortaya çıkaracağını.

Bu tam şu anda Xiao Zhan'ın, Yibo'ya karşı oturmuş bir sahiplenme hissetmesine sebep olmuştu ve Xiao Zhan, Yibo'nun iyiliği için, çocuğun bu derece bir anlayışa, bir başkasına karşı değil, yalnızca kendisine karşı sahip olmasını umuyordu. 

Şu an mutfak evyesindeydiler ve temizlik yapıyorlardı, Yibo bulaşıkları yıkarken Xiao Zhan da duruluyordu.

Belki de düşüncesi üzerine yüzünden apaçık belli olan kasvet yüzündendi, tam o anda, Yibo onu dirseğiyle dürtmüştü. 

"Ne oldu? Annenle babanın önünde bana daha çok işkence etme yöntemleri mi düşünüyorsun? Ayrıca bil diye söylüyorum, bu gece için seni asla affetmeyeceğim. İntikamımı alacağım."

Xiao Zhan sessizce onu dikkatli bir şekilde izlemişti, bu çocuk için kalbi o kadar çok duyguyla birlikte yükseliyordu ki Xiao Zhan zar zor dayanabiliyordu.

"Sadece beni bu kadar iyi anlıyorsun değil mi?" diye sormuş ve Yibo sorusundan dolayı şaşırmış gibi görünmüştü.

"Ne demek istiyorsun?"

"Daha öncesinde, sen beni manipüle ediyormuşsun gibi davrandığımda, bunun nedeni sen sanki beni çok iyi anlıyormuşsun ve o yüzden de bunu kendi yararına kullanıyormuşsun gibi hissetmemdi."

Sözleri üzerine Xiao Zhan, Yibo'nun gözlerinin, sanki bir kez daha kendisine saldırılıp saldırılmadığını anlayamamışcasına, biraz daha karardığını hissetmiş ve o yüzden derhal, Yibo'nun elinin içinde olduğu sabunlu suya elini uzatarak onun elini kavramıştı. 

"Hayır hayır, sana saldırmıyorum. Ben...ben sadece beni nasıl da bu kadar çok anlayabildiğine şaşıyorum. Sen sanki hep benim ne zaman alana ihtiyacım olduğunu, beni ne zaman itmen gerektiğini biliyor gibisin. Sen sanki hep tam olarak ne söylemen gerektiğini, beni harekete geçirmek için nasıl davranman gerektiğini biliyor gibisin. Bunların hepsi sadece bana karşı değil mi? Başka kimseye karşı değil? İnsanları anlamakta usta falan değilsin yani?"

Bunun üzerine Yibo dalga geçermişcesine gülmüş ve bakışlarını ondan çekmişti.

"İnsanları kolayca sezinleyebiliyorum fakat bu gidip de zamanımı istekli bir şekilde onları tamamen tanımakla harcayacağım anlamına gelmez. Bu derin bir gözlem ve takıntıya yakın bir ilgi ister."

"Yani..." bunu sormak biraz onu geriyordu fakat artık kendini tutamıyordu. "Bunu sadece, benim için hissediyorsun değil mi?"

"Neyi hissediyorum?" Yibo bakışlarını Xiao Zhan'ınkilere çıkarmıştı, ses tonu sertti ve gözlerinde sataşmaya yakın bir şey vardı.

Xiao Zhan gözlerini devirmiş ve sonra vazgeçmişti. Yibo bu gece için Xiao Zhan'ın kendisinden daha fazla itiraf çekip almasına izin vermeyecekti. "Sormadım varsay."

Yibo kahkaha atmış, fakat en sonunda cevap vermişti. 

"Konuyu tekrar açmak istemiyorum ve zaten en başından söylemiş olduğum için de biraz pişmanlık duyuyorum fakat, yukarıda sana söylediğim şeyi unuttun mu?"

Durgun ses tonu üzerine, Xiao Zhan bütün kaslarının endişeyle gerildiğini hissetmişti.

"Bana yukarıda söylediğin şey?" tekrar düşünmüştü ve öne çıkan diğer cümlelerin arasında kendisinin gözüne çarpan yalnızca bir tane vardı.

Bakışlarını Yibo'nunkilerden çekmemiş ve sormasına gerek kalmadan Yibo'nun neyi kasttiği ettiği onaylanmıştı.

"Nasıl unutabilirim ki?" Xiao Zhan fısıldadı.

"O zaman niçin, eğer seni derin bir şekilde anlamamış olsaydım bunu öylece gelişigüzel söyleyeceğimi düşündün? Ben hayatım boyunca anne babam dışında kimseye böyle bir şey söylemedim."

Bu sözlere karşın, Xiao Zhan bir kez daha yüzüne tokat yemiş gibi hissetmişti. "Ah," utangaçca gülümsedi. "Haklısın."

"Görünen o ki, şu anda beni 'takıntıya yakın derecede bir ilgiyle' izlemesi gereken kişi sensin."

Xiao Zhan, bunu yüksek sesle kabul etmeyecekti fakat kalbinde bu sözlerdeki gerçeğin basit bir şekilde ölçülemeyeceğini kabullenmişti.

Böylece işlerine devam etmişlerdi ve ikisi de kendi düşünceleriyle baş başa kalmıştı. Xiao Zhan'ın aklı birlikte geçirdikleri bu akşamda ve aralarında geçen bütün kelimler ile hareketler arasında gidip geliyordu.

Hala tutuşan ve sönen yangınlar, başlamıştı.

Çok geçmeden işlerini bitirmişler ve Yibo gitme vaktinin geldiğini söylemişti.

Bu Xiao Zhan'ın kalbinin ağırlaşmasına sebep oldu, o yüzden Yibo'ya geceyi burada geçirmesini söylemeyi göz önünde bulundurmuştu fakat bunun çok mu aşırı olup olmadığını ve birbirleriyle olan hassas ilişkileri için izlenebilecek en iyi rota olup olmadığını merak etmişti. 

Ayrıca, pes etmeden ve gecenin ortasında Yibo'yu tükenene kadar sikmeden onunla nasıl bir yatağı paylaşabileceğini bilmiyordu.

O yüzden Xiao Zhan sınırları çok fazla zorlamamaya karar vermiş fakat Yibo gideceğini söylediğinde annesi bütün ihtiyatını havaya uçurmuştu.

"Yibo neden gece bizimle kalmıyorsun?" diye sormuştu. "Zhan Zhan onun için yeterince yerin var değil mi?"

Xiao Zhan şaşkına dönmüştü. Evet var, içimde, fakat henüz değil!

Yibo ona cevap verme fırsatı bile tanımamıştı.

"Ayi, yok," demişti. "Banan'daki çekimimi bitirmedim o yüzden bu gece oraya geri dönmem ve sonra da bitirmek için erkenden kalkmam lazım. Sonrasında da Pekin'e döneceğim."

"Çok meşgulsün," annesi iç çekti. "Lütfen sağlığına dikkat ettiğine emin ol ve kendini fazla zorlama. Götürmen için sana yemek paketleyeceğim."

Yibo "Xiao Tuanzi (Minik Pirinç Topu) onu çoktan halletti," demiş ve Xiao Zhan'ın onun için çoktan paketlediği plastik torbayı kaldırmıştı. 

Xiao Zhan takma isme gözlerini devirmişti ama kalbi bu lanet banal çocuğa olan sevgisinden patlamak üzereydi. 

Yibo'ya, "Hadi gidelim," demiş ve arkasını dönmüştü çünkü kendinden geçip kalması için Yibo'ya yalvaracağından şüphelenmeye başlamıştı .

İkisi de sessizce girişe doğru yönelmiş ve sonra Yibo Xiao Zhan'a dönmüştü.

"Bu gece için teşekkür ederim," dedi ve Xiao Zhan kafasını iki yana salladı fakat onunla işi daha bitmemişti. O gitmeden önce ona soracağı bir sorusu daha vardı. 

"Biz bulaşıkları yıkarken, yukarda, söylediğin şeyi...bana söylediğine pişman olduğunu söyledin."

"Neyi söylediğimi?" demişti Yibo sırıtarak. "Sana aşık olduğumu mu?"

Kelimelerin bir kez daha, Yibo'nun dudaklarından çıkması üzerine, Xiao Zhan başının tekrar dönmeya başladığını hissetmişti.

 Hal böyle olunca kendini durduramayıp öne doğru uzanmış ve hoodiesinin yakalarını düzeltmeye başlarken bakışlarını Yibo'nun bakışlarıyla birleşmişti.

Yumuşakça, "Evet," diye cevap verdi. "Niye bana söylemekten pişmanlık duyuyorsun?"

Sorusunu dile getirdikten sonra Yibo'nun gözünün içine bakacak cesareti toplamıştı. Şu andan itibaren takıntıya yakın derecede bir ilgiyle onu gözlemleme isteğiyle, bakışlarını onun gözlerinde tutmuştu. Onu herkesten daha iyi anlayabilmek ve gerçeği gözlerinden okuyabilmek için.

Yibo'nun bakışlarında ve bu soruda, en başta tereddüt görmüştü. O yüzden tek elini aşağı indirdi ve cesaret verici bir şekilde Yibo'nun kolunu yumuşakça kavradı. Sonraki gördüğü duygu, üzüntüydü ve bu onu şaşırtmıştı.

Xiao Zhan'ın diğer eli onun saçlarına giderken Yibo bakışlarını aşağı indirdi. Xiao Zhan beklemiş ve şefkatle onun saçının tellerini okşamaya başlamıştı.

"Pişmanım çünkü..." diye başlamıştı Yibo ve Xiao Zhan nefes almaya bile cesaret edememişti.

"Çünkü sana karşı bunu kabullenerek sanki aramıza, daha önce orada olmayan bir çizgi çekmişim gibi hissediyorum. Şimdi sen bir tarafta duruyorsun ben bir tarafta duruyorum ve sonunda, ikimizden biri diğerinin yanına geçmeyi seçmek zorunda kalacak yoksa..." Yibo yutkunmuştu.

Xiao Zhan ne zaman olduğunu bilmiyordu fakat şu an ikisi de birbirlerinin gözlerinin içine bakıyordu, dikkatli ve derin bir şekilde. Xiao Zhan cümleyi onun için tamamladı.

"Yoksa ayrılıp kopacağız."

Yibo'nun gözleri sulanmış ve sonra kafasını aşağı yukarı sallamıştı. Xiao Zhan'ın eli saçı boyunca hareket etmiş ve suratının kenarını sevmişti.

Buna karşı, ne söyleyeceğini gerçekten bilmiyordu.

O yüzden ona doğru uzanmış ve alnını Yibo'nun alnına yaslamıştı, gözleri onunkileri delip geçiyordu. Bu şekilde birbirlerini mümkün olduğu kadar yakından izleyebiliyorlardı.

Yibo sonunda dayanamamış, gözyaşları düşmeden tam önce; gözlerini kapamıştı. Kolları Xiao Zhan'ın beline doladı ve vücudunu onunkine sıkı sıkı bastırdı.

Xiao Zhan kucaklaşmanın vermiş olduğu güçle arkaya doğru sendelemiş ve cevaben, sanki birbirlerinden ihtiyaçları olan teselliyi ve huzuru bulmuşlar gibi kollarını Yibo'nun omuzlarına sarmıştı. 

Uzuncana bir süre, Yibo'nun başı Xiao Zhan'ın boynunda gömülü halde kaldı, Xiao Zhan nazikçe onun kafasını okşarken o derin derin Xiao Zhan'ın kokusunu solumuştu. 

Sonra Yibo konuştu. "Ge," diye başlamıştı, sesi bir parça titriyordu. "Bana bir söz ver."

Xiao Zhan, "Ne?" diye sordu, onu harekete geçiren hafif korkuyu görmezden geliyordu.

"Lütfen...bana söz ver...kararını verdikten sonra eğer..."

Yutkunmuştu. "Eğer benimle aynı fikirde olmazsan, o çizgiyi sileceksin."

Xiao Zhan donup kaldı.

"O çizgiyi silmek mümkün mü bilmiyorum, bu yüzden de korkuyorum. Ama ne olursun, biz istisna olabilir miyiz? Çünkü benimle romantik olarak bir ilişki içinde olmamanı kabullenmeyi öğrenebilirim ama sen hayatımda olmadan yaşamayı sürdürebileceğimi düşünmüyorum." Yibo titremiş ve sonrasında sanki Xiao Zhan ile değil de daha çok kendisiyle konuşuyormuş gibi sesi daha da kısılmıştı. 

"Düşünmek bile istemiyorum."

Bunun üzerine, Xiao Zhan kalbini çevreleyen bütün çamdan duvarlarının üzerinde bir çatlağın delik açtığını hissetmişti.

Kollarını Yibo'nun etrafına daha da sıkı sardı ve vücudunu sıkı sıkıya kendisine bastırdı.

"Çizgiyi sileceğim," diye sözünü verdi.  "Eğer işler umduğumuz gibi gitmezse, o çizgiyi sileceğim. Sana yemin ederim. Daima hayatında olacağım ve sen her zaman benim kalbimde olacaksın, ne olursa olsun."

Her kelimesinde, daha önce ulaştığını hiç düşünmediği bir derinlikte, ciddiydi. O yüzden sonuç olarak, Yibo ondan geriye çekildiğinde o kadar hassas bir şekilde sıyrılmıştı ki, onun gözlerine zar zor bakabiliyordu.

Yibo, "Bay, ge," dedi ve Xiao Zhan kafasını aşağı yukarı salladı, Yibo kapıyı açarken yalnızca kafasını kaldırmıştı.

O gitmeden önce son bir kez, onu öpmeyi düşünmüştü ve Dünya'nın onları bir araya getirecek başka bir mucizeyi görünür kılması gerekiyordu. Fakat o giderken birkaç kelimeyi zar zor edebilmişti.

Yibo ona bakmak için arkasını son bir kez dönmüş ve Xiao Zhan, bacakları Yibo'nunkiler gibi kendini bırakmasın diye fiziksel desteğe ihtiyaç duyarak duvara yaslanmıştı.

Sana aşığım, Yibo'nun kelimelerini kafasının içinde tekrar etti.

Ya da belki de...onlar artık onun kendi kelimeleriydi.

Nasıl ayırt edeceğini bilmiyordu.


Yazar Notu:

Kim Yibo'nun gerçekten de kızarmış pilav yapmayı öğrendiğini düşünüyor? - Moye

Çevirmen Notu:

2021'in son bölümüne gelmiş bulunmaktayız. Bugüne dek benimle olduğunuz için sizlere çok teşekkür ederim. 2022'de görüşmek üzere. Hepinize iyi yıllar dilerim. Tekrar görüşene dek, dostlar. - Melis

💜











"









"


















































Continue Reading

You'll Also Like

79.8K 8.6K 25
Ve senin için memnuniyetle kalbimi kıracağım. By carineda
11.6M 570K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
377K 38.9K 46
Okulun en güçlü alfası Kim Taehyung'un kurdu okula gelen yüzyılın deltasıyla birlikte tuhaf davranmaya başlamıştı. Okula gelen Delta'nın amacı ise ço...
39.8K 8.8K 10
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting