Aşkta Her Yol Mübahtır

By fialorya

697 376 522

Tatot? Yok, torot? Bu da değil, toronto? Hiçbiri değil. Şimdi size soruyorum ismini bile bilmediğim bir şeyin... More

🔮TANITIM🔮
1:İstek
2:Her şeyin başladığı yer
3:Bir takım münakaşalar
4:Avm
5:Boyalar ve karışımlar
6:Kokoşlar çetesi
7:Üç Azrail
8:Dönen oyun
9:Yer misin yemez misin?
10:Bir "Duru"m var
11:Yanlış eşleşme
12:Şans çemberi
13:Yanmalar ve yakmalar
14:Küre felaketi
15:Ölüp dirilmeler
16:Beklenmedik
17:Kavgalar ve karmaşalar
18:Aile
19:Yaralı çocuk
20:Sıralı tutuşma
21:Geri dönüşü olmayan yollar
22: Bilinmedik Yerler
23:Buluşma
24:Kütüphane
25:Köpek
26: Kovulmalar ve sığınmalar
27:Karanlık salon
28:Anlaşma
29:Saat
30:Korku ve Yanılgı
31:Kaza
32:Davetsiz misafir
33:Yalan
34:Karar

GİRİŞ

121 54 178
By fialorya


🗝

Bir çin efsanesine göre ilkbaharda tomurcuklanmaya başlayan bir ağaç görürsek tüm ömrümüz güzel ve mutlu geçermiş. Ben bu ilkbaharda hem kalbimin hem de ağacın tomurcuğunu görmüş ve kendime epey şaşırmıştım. Bu efsaneyi neremde uydurduğuma mesela? Sadece inanmak istemiştim belki de benim gibi bahtsız bedevilerin elindeki tek şey umutları ve inandıklarıydı çünkü.

Günlerden hangi gündü bilmiyordum, hava ne soğuk ne sıcaktı benim gibi hava da her konuda tam ortada kalıyordu. Ayarsızdı herkesin deyişiyle özellikle babam bu kelimeyi benim için çok kullanırdı. Güneş tam tepemde sıfır gibi etkisiz eleman olarak yalnızca kendini gösteriyor bulutların arkasından varlığını her şeye rağmen belli ediyordu. Vardı ama ısıtmıyordu ben de onun bu yalancı yüzüne inanmış ince giyinerek kendimi zincirinden kopmuş danalar gibi sokağa atmıştım. Yüzümde sebebini gayet iyi bildiğim aptal bir sırıtış vardı, hepimiz bu hissi bir kere de olsa tattığımız için kimsenin yabancılık çekmeyeceğine emindim. Anlamsız bir tebessüm, içte kaynayan eğlenceli bir duygu ve nefes kesikliği... Evet evet tam da ondan.

Aşktan.

Boş sokakta ellerimi cebime sokmuş yanımdaki iki kişinin en az sokak kadar boş sohbetini dinliyordum. Sohbet diyordum ama tamamen ağız alışkanlığıyd, bu beyin akıtan bir konuşmaydı. Ana konusu; Çıplak birini görmek günahsa muzu soymadan mı yemeliyiz? Sorusuydu. Gündemimiz öyle önemliydi ki evden çıktığımızdan beri aralıksız bunu tartışıyorlardı. Çok yaratıcıydı değil mi? Sizinde benim gibi "Mal galiba bunlar!" dediğinizi duyar gibiyim o yüzden biz bizeyiz istediğinizi söyleyebilir ve sohbetin boşluğundan bol bol bahsedip bana hak verebilirsiniz.

"Mal mısın abi?" Diye sordu Alkan ciddiyetle. Altay şoka girip cevap vermemişti.

Sessizlik. Evet galiba maldı.

"İnsanla muz aynı şey mi?" Diye ekledi. Altay, Alkan'ın zekasına asla yetişemiyordu. Hoş ortada yetişilmesi gereken bir zeka da yoktu.

Derin bir sessizlik çöktü aramıza. İkisi birbirine ben de onlara bakıyordum, fıldır fıldır dönen gözlerinden fesat alarmının cayır cayır yandığını görebiliyordum. Zaten soymak falan tehlikeli konularken bir de bunu tartışmaları ekstra tehlikeli oluyordu. Sağımdaki kişi dirseğiyle dürttü ve suratıma imayla baktı. Bu Altay'dı çoğu zaman ciddi ve zekiydi ama Alkan'la bir araya geldiği zaman bunları kaybediyordu.

"Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz Yağız at bey?" Diye sordu ondan beklemediğim bi espri yeteneğiyle.

"Sizin düşündüğünüzü düşünmüyorum al tay bey." Diye cevap verdim. Kana kandı, göze göz, dişe diş. Yoksa ben de istemezdim böyle iğrenç bir espriyi yapmayı.

Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını ağır ağır salladı, her hareketi gibi bu hareketi de ağırdı. Altay eşittir ağır demekti, yavaş olan her şey onun isminin yanına gelmeliydi; yavaş yürümek, yavaş bakmak, yavaş koşmak, yavaş gülmek... yavaş olmayan tek şey konuşmasıydı ve o asla durdurulamıyordu. Özellikle bir de kavga olayı oldu mu onu kimse tutamazdı. Mülayim duran yüzüne tamamen zıt düşen bir kişiliğe sahipti. Beyaz tenine yakışan siyah saçları ve siyah gözleri ilk bakışta insanın içini ürpertse de küçük yüzünün ortasında bulunan burnu bu ürpertiyi üfleyip uçurabiliyordu. Estetikli gibiydi ama üçümüzün burnu da Allah vergisiydi. Dolgun dudakları, büyük dudak düşkünü kadınların kıskanacağı cinstendi.

Uzun boyluydu, oldukça uzun, bir aralar beğendiği kıza kur yapsın diye basketbola merak sarmış ve bu merakı ona kız değil de boy getirmişti. Neye niyet neye kısmet hesabı bir seksen dokuz boyla aramıza yeni dev adam olarak katılmıştı, gerçi Alkan'ın da ondan alta kalır yanı yoktu. Bu da sol tarafımdaki oluyordu ve tam bir kaçıktı. Ciddi söylüyorum kafasında bir şeyler normal insanlara oranla çok daha farklı çalışıyordu. Eğer önüne iki şık koyarsanız ve çoğunluk birinci şıkkı seçiyorsa o yüksek ihtimalle ikinci şıkkı seçerdi, böyleydi değiştirilmez bir huyu vardı. Ve garip olanda seçtiği yolların hep daha kısa ve daha mantıklı olmasıydı, bazen 'normal insanlar' dediğim kısmın aslında çok da normal olmadığını bana gösterebiliyordu.

Sahi size boyunu söylemiş miydim? Tam olarak iki metreye yakın olan ikinci dev adam olabilirdi. Bir doksan üç gibi bir sayıyı temsil ediyordu ve onun boyu basketboldan gelme değil genlerden gelmeydi, babasını anımsadığım da bazen konuşurken sesimin kulağına ulaşıp ulaşmadığını düşünüyor ve ciddi ciddi buna kafa yoruyordum. Kısa değildim ama o adam çok fazla uzundu kendimi böyle avutuyordum. Bir keresinde peşimizden koşarken boyunun uzunluğunun gazabına uğramış ve kafasını sinirle kapıya çarpmıştı tabi biraz burnunu kırmıştı ama olsun. Bir ara bunu da anlatırım..

Alkan diyorduk değil mi? Konudan konuya atlamakta üstüme yoktur.

Altay'ın zıt kutbu gibiydi, sarı saçlı, mavi gözlü ideal tipe fazlasıyla uyan biriydi, bazen benim bile etkilendiğim oluyordu fakat, neyse ki kalbimin içindeki güzellik bunu çok da uzun süre etkide bırakmıyor ve evin sahibi olarak yerine geçiyordu. Ne misafir ne de başka bir şey, evi yaptığı kalbimi asla terk etmiyor ve birilerinin girmesine izin vermiyordu. Şimdilik bundan haberi yoktu ama yine de güzeldi. Aşk demişken Alkan bu tipe rağmen sap kalabilmeyi başarmış tek salak olabilirdi. İstemediğinden değildi. Neden diye sorarsanız ağzı bir tek bizim yanımızda iyi laf yapıyordu. Aklı şeytanlıktan başka bir şeye çalışmıyordu, parası vardı ve tüm parasını jelibonlara harcıyordu şu an bile cebinde bir paket olduğuna bahse girebilirdim. Jelibon onun tek hayatıydı ve onu aldatmasın diye başka birine yan gözle bile bakmıyordu.

Geriye bir tek ben kaldım değil mi?

Ben Yağız Ateş, tam olarak beyaz sayılmayan bir ten rengine sahibim, saçlarımın rengini bilmiyorum, Ciguli'yi dinlemeyi severim, boyum bir on.. tamam tamam vurmayın!

Siyah saçlı, yeşil gözlü bir çiyanım.  Kız kardeşim kızınca hep böyle der. Zayıf sayılmam, pekte önemi yok aslında insan gibi insanımdır. Hobilerim film izlemek ve onu seyretmek. Ha bir de sonradan falcılık eklenecek onu da unutmayalım. Uyumayı severim, spor yapmayı da ama en çok onu.

En çok ay tenli kadınımı...

🗝

En çok ay tenli kadınımı...

Yağız bey şimdiden başladı kendine aşık etmeye.

Aşkı bilmeyen biri aşkı yazacak arkadaşlar kemerlerinizi sıkı bağlayın, uçar ya da düşerseniz sorumluluk kabul etmiyorum.

Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin.

Sevgiyle kalın.🖤🗝

Continue Reading

You'll Also Like

75.5K 5.9K 16
Kadın nüfusunun azaldığı bu çağda, çok erkek çocuğu olanlar narin görünen oğullarını Kucak Oğlanı olarak satmak zorunda kalıyordu... Melih ise bu ola...
110K 8K 54
"Bak Arat... İyisin, hoşsun, şu dünyadaki herkesi alabilecek geniş bir kalbin var ama bu dünya o dünya değil kardeşim. Anlıyor musun? Kimsenin kimsey...
2.8M 81K 25
(DÜZENLENİYOR!) ~Nam Salmış Büyük Bir Mahallenin Lideri~ ~Etrafında Olup Bitenden Haberi Olmadan Mahalleye Taşınan Güzel Doktor~ 'Saç teline yakmıştı...
1.5M 60.8K 34
"Bana bakıcılık yapmaktan vazgeç ben senin bakıcılık yaptığın çocuk değil karınım " dediğimde sinirle , bakışları tekrar beni bulmuştu. Yüzünde memnu...