The Winter Wind | Yizhan

By wybestboy

25.8K 2.8K 3.1K

"Zhan ge, özür dilerim," demişti Yibo ve Xiao Zhan öfke patlaması geçirmişti. "Sikik sikik özür dilemeyi kes... More

Bölüm 1: Kaza
Bölüm 2: Kaynamak
Bölüm 3: Sakin
Bölüm 4: Kartlar
Bölüm 5: Bükülmek
Bölüm 6: Uyanık
Bölüm 7: Reset
Bölüm 8: Yüzleşme
Bölüm 9: Kafa Patlatmak
Bölüm 10: Av
Bölüm 11: Söndürmek
Bölüm 12: Koz
Bölüm 13: Teslim Olmak
Bölüm 14: Kör
Bölüm 15: Musallat Olmak
Bölüm 16: Engellemek
Bölüm 17: Mesafe
Bölüm 18: İtiraf
Bölüm 19: Tutuşmak
Bölüm 20: Cüret
Bölüm 21: Kargaşa
Bölüm 22: Avunmak
Bölüm 23: Haberler
Bölüm 25: Yanmak
Bölüm 26: Not
Bölüm 27: Yardım
Bölüm 28: Çatlak
Bölüm 29: Durum
Bölüm 30: Ağırbaşlı
Bölüm 31: Kırınım
Bölüm 32: Cevap

Bölüm 24: Çatırdamak

605 73 86
By wybestboy

Xiao Zhan Yibo'nun şişesini tezgaha koymuş ve içmek için kendi şişesinin kapağını çevirerek açmıştı.

"Çok yakışıklısın Yibo," annesi merak içinde çocuğa iltifat etmişti, sanki Yibo bir hamurmuş gibi elleri onu seviyor ve yoğuruyordu. "Aynı televizyondaki gibi."

Buna karşı, Yibo tek kelime etmemiş ve daha da eğilmişti. Bu özellikle Xiao Zhan'ı eğlendirmişti çünkü Yibo'nun yüzündeki kızarıklığı saklamak için her seferinde daha da çok eğildiği konusunda emindi. 

"Laopo, çocuğun nefes almasına izin ver," Xiao Zhan'ın babası yüzünde bir gülümsemeyle söyledi. "Evimize hoş geldin Yibo."

"Teşekkürler Dabo," Yibo babasını selamladı. Daha sonra Xiao Zhan'a dönmüştü, gözlerinde bütün bu ilginin merkezinden kurtulmak istediğine dair sessiz bir yakarış parıldıyordu fakat Xiao Zhan araya girmeyi reddediyordu, seyirci olarak izlemekten oldukça memnundu. 

"Chongqing'de ne yapıyorsun?" annesi sormuştu. "Zhan Zhan'la sen burada buluşmayı mı planlamıştınız?"

Yibo, "Planladık," diye cevap verdi. "Benim Banan'da bir projem vardı, o yüzden ben de ona, onun doğum günü yemeğine olan davetinizi reddettiğim için uğrayıp özür dilemek istediğimi söyledim."

"Ah buna hiç gerek yok," annesi elini sallayarak özürü savmıştı. "Çok meşguldün herhalde."

"Hayır," Yibo cevap verdi. "Xiao Zhan ile ben o zaman biraz tartışmıştık, o yüzden birbirimizle konuşmuyorduk. Barışana kadar partisine gelmenin uygun olacağını düşünmedim."

Onun sözleri üzerine oda sessizliğe bürünmüştü.

"Çok dürüstsün," Xiao Zhan'ın babası gülümseyerek konuşmuş ve Yibo'nun omzuna dokunmuştu. Yibo tekrar eğildi.

Adam, "Kendi evindeymiş gibi rahatına bak Yibo," demiş ve koltuğuna geri dönmüştü.

"Teşekkürler, Dado."

Xiao Zhan kafasını iki yana sallayarak bakışlarını çevirmiş ve şişeyi tekrar dudaklarına çıkarmıştı. 

"Senle Zhan Zhan kavga mı ettiniz?" Yibo sanki uzun süredir kayıp olan değerli oğluymuş gibi Yibo'nun ellerini kendi ellleri içinde tutarken annesinin sesi yumuşacıktı. "Seni nasıl gücendirdi?"

Bunun üzerine, Xiao Zhan neredeyse içtiği suda boğulmuştu. "Ma! Niye benim onu gücendirdiğimi varsaydın ki?"

"Kes," kadın ona bir bakış bile atmadan Xiao Zhan'a çatmış, Xiao Zhan'ın ağzı açık kalmıştı.

"Yibo," kadın tatlı bir ses tonuyla söylemiş, teselli ederek çocuğun elini patpatlamıştı. "Her ne yaptıysa, ben onun adına özür dilerim."

"Teşekkürler Ayi," Yibo utanmadan cevap vermiş ve Xiao Zhan daha da şaşkına dönmüştü. Su şişesini fırlatacak gibi kaldırmış fakat Yibo anında bedeneni kıvırarak annesine siper olmuştu.

"Ya! Uzaklaş hemen ondan," dedi Xiao Zhan. "O seni değil beni doğurduğunu unutmadan!"

"Çoktan unuttum bile!" annesi de karşılık olarak bağırmıştı. "Çünkü benim doğurduğum çocuk bügün arkadaşının ziyarete geleceğini söylemeyi unutmazdı."

"Söyledim ya!" Xiao Zhan karşılık vermişti.

"Bana Wang Yibo olduğunu söylemedin. Onun için yiyecek bir şey bile hazırlamadık."

Xiao Zhan, "Sen endişe etme," dedi ve buzdolabını tekrar açtı. "Biz birlikte yiyecek bir şeyler yapacağız. Yibo hiç yemek yapamıyor o yüzden umuyorum ki bugün giderken en azından nasıl kızarmış pilav yapılacağını öğrenmiş olacak."

Annesi, "Çekil şuradan," demiş ve aceleyle mutfakta koşturmak için sonunda Yibo'yu bırakmıştı. "Sana çabucak yiyecek lezzetli bir şeyler yapacağım, azıcık bekle tamam mı?"

İki çocuk da anında ve aynı anda itiraz etti.

"Gerek yok Ayi."

"Ma, yapmana gerek yok."

Fakat kadın ikisini de dinlememiş, Xiao Zhan'ı iteleyerek ihtiyacı olan sebzeleri yeni aldığı malzemelerin içinden çıkarmaya başlamıştı. 

Xiao Zhan kenara kaydı, annesinin kolaylıkla randımanlı ev hanımı moduna geçişini izlerken eğleniyordu.

İşte tam o anda Yibo'nun varlığını hissetti.

Hala birazcık uzaktaydı, aslında tam olarak mutfak adasının karşı tarafındaydı fakat Xiao Zhan bunun sadece, sürekli kaynamakta olan kanı olduğuna emin olsa bile; yalnızca yarı çap kadar uzaklık dahi vücudunun, Xiao Zhan'ı Yibo'yu neredeyse hissedebildiğine inandıracak kadar kandırması için yeterliydi.

Xiao Zhan kendisinin sakinleşmesini bekliyordu. Yibo'nun bu evdeki varlığının yeniliğinin eskimesini. Öncesinde annesi babası dikkatini dağıttığından bunun gerçekleştiğini düşünmüştü, fakat şimdi bunun etkisi geçtiğinden, Yibo'nun varlığına dair olan farkındalığı bir kez daha fırlamıştı. 

Tam o anda, kapı aniden çaldı ve bir kez daha Xiao Zhan kapıya bakmak için fırlamıştı.Bedeni erimeye başlamasın diye hareket etmesi gerekiyordu.

"Shuhui'dur," Yibo'nun söylediğini duymuş, cevap vermeyi bile düşünmeden arkasını dönmüştü. 

"Doğrudur. Seni buraya o getirdi."

Yibo onaylayarak kafasını aşağı yukarı sallamış ve gözleri buluşmuştu. Xiao Zhan bütün vücudunun aniden durduğunu hissetti. 

Artık ne yaptığını bilmiyordu fakat Yibo yaklaşıyordu ve boğazının düğümlendiği hissetse bile Xiao Zhan gözlerini kaçıramıyordu. 

Yibo, "Ne yapıyorsun?" diye sormuş ve Xiao Zhan donup kaldığını nihayet fark etmişti. Kapı tekrar tıklatılmış, o yüzden Yibo onun etrafından dolanmış ve omzu hafifçe onunkine değmişti.

Sonrasında Xiao Zhan gözlerini kapattı ve derincene bir nefes aldı, sonra geri vermişti.

Topla kendini! Kendini azarlamış ve bu aklını, geçmişte kendine aynı cümleyi söylediği benzer zamana götürmüştü. Yibo akşam yemeğine Shamian'a onun evine gelmişti ve Xiao Zhan onu öpecek kadar ileriye giderek yüz yılın hatasını yapmıştı. Bu hatırlatıcı üzerine, Xiao Zhan gerçekten de korkmaya başladı.

Bugün başka bir hata daha yapacaksın değil mi?

"Xiao Zhan!"

Yibo'nun ani seslenişi üzerine, gözleri açıldı. Fakat, bakışları babasının bakışlarıyla buluşmuş ve bir saniye için bu onu ürkütmüştü. Babası koltuktan sessizce onu izliyordu ve bir şey üzerinde çok fazla düşündüğünü gösteren kırışıklık şu an kaşlarının arasında duruyordu.

Xiao Zhan babasına gülümsemiş ve Yibo'ya dönmüştü. Kesinlikle Shuhui'ydi ve adam hediyelerle gelmişti. 

"Teşekkürler," Yibo'nun adamdan kocaman, ipek sarılı bir kutuyu alırken söylediğini duydu. Yibo sonra kutuyu Xiao Zhan'a vermişti.

"Bu ne?" Xiao Zhan kutuyu almış ve kutunun ağırlığından dolayı biraz eğilmişti. "Ugh, ağırmış bu," diye söylenmiş ve mutfak masasına götürmüştü. Yibo da elinde paketli bir kutu ve başka bir hediye seti içeren bir diğer alışveriş setiyle daha onu takip etmişti. 

"Küçük bir şey sadece," Yibo hediyeleri sessizce masaya yerleştirirken sessize söyledi. "Eli boş gelemezdim."

"Bu mu küçük?" Xiao Zhan cırlamıştı, amacı açıkça onu utandırmak ve işleri Yibo için olabildiğince tuhaf hala getirmekti.

Hiç düşünmeden, Yibo Xiao Zhan'ın etini acı verici ve kindar bir şekilde çimdiklemiş ve bu Xiao Zhan'ın acıyla iki büklüm olmasına sebep olmuştu.

"Özür dilerim, özür dilerim Wang Laoshiiii," Xiao Zham hemen özür diledi fakat Yibo bırakmıyordu. 

"Bunlar ne?" Annesi sonunda ikisinin anını bölmüş ve Yibo gergince onu bırakmıştı.

"Ma, bana nasıl zorbalık yapıyor görüyorsun değil mi?" Xiao Zhan mızmızlandı.

"Yapmıyorum," Yibo kendini müdaafa etmeye girişmiş fakat sonra bir utanç dalgası çocuğa vurmuş ve sonra çocuğun hem ses tonu, hem bakışları, hem de başı aşağı düşmüştü. 

"Voah!" Xiao Zhan hayretler içinde haykırdı. "İki saniyede bir kişiliğini değiştirmek çok yorucu olmuyor mu ya? Bir tane seç de onu kullan. Gremlin ya da insan. Ayrıca bana öyle bakma, bana etki etmiyor. Ben annem ya da Mi Mi değilim."

Sonrasında Xiao Zhan arkasını dönmüştü çünkü dilinin ışık hızında çalıştığını ve söylememesi gereken şeyleri ağzından kaçırdığını fark etmişti. Fakat şöyle bir şey vardı ki, o utangaçlık dalgası Yibo'nun bakışını yumuşatarak onu tapılası bir peluşa çevirmişti ve Xiao Zhan'ın kalbinin bunu kaldırmaya hiç de kapasitesi yoktu.

Bundan dolayı da kendine çıkışma ihtiyacı ailesinin önünde görünür bir hasara yol açmıştı.

Annesi yaklaşıyordu o yüzden dikkatini ona verdi. "Yibo'dan hediyeler," demiş ve içindekinin ne olduğuna bakabilmek için paketlerinden birini açarak kendini meşgul etmişti. Annesi ona ulaşmış ve ipek kurdeleyi beceriksiz bir şekilde açmaya çalıştığı için Xiao Zhan eline vurarak onu kutudan uzaklaştırmıştı.

"Neyin var senin?" diye sordu. "Bütün gün titreyip durdun."

Bunun üzerine, Xiao Zhan'ın yumruğu öksürüğünü bastırmak üzere dudaklarına çıkmıştı ve Yibo'ya bakmaya cesaret edemiyordu.

"Yibo, bize bir şey getirmek zorunda değildin," demişti kadın fakat bunların hepsi kurdele gevşeyip içindeki gingseng kökleri açığa çıktığında son bulmuştu. 

Kadının ağzı açık kaldı. "Yibo! Bunlar harika. Laogong, Yibo ginseng getirmiş."

"Teşekkürler Yibo," babası kafasını televizyondan uzağa çevirmeyi reddedip el sallayıp seslenmişti.

Babası ona göremese bile Yibo utangaç bir şekilde eğilmiş ve Xiao Zhan annesinin çocuğa daha da aşık olduğunu görmüştü.

"Çok sevimlisin," demişti kadın ve bugün belki de yüzüncü kez gidip elini yumuşakça Yibo'nun yanağına yerleştirmişti.

Yibo bir kez daha kızarmaya başlamıştı ve Xiao Zhan'ın kalbi tüm bu saldırılardan biraz mola vermek istiyordu. 

İç çekerek, gözünün önündeki sahneden uzaklaşmış ve mutfağa ilerlemişti.

"Anne, sana yardım edeceğim," dedi, kendini meşgul tutmaya ihtiyacı vardı. 

"Tabii ki edeceksin," kadın cevap vermiş ve işine dönebilmek için Yibo'yu bırakmıştı. "Onun için yemek yapmaya senin yüzünden şimdi başlayabildim,"

"Yibo çoktan yemek yedi, Ma," dedi Xiao Zhan. "Çok aç değil."

"Yedin mi?" Annesi Yibo'ya dönmüştü, ses tonu hafiften hayalkırıklığına uğramış gibiydi.

"Hayır," Yibo hemen reddetmişti. "Yani yedim ama çok azdı. Daha fazla yiyebilirim."

"Voah, Xiao Zhan Yibo'ya keskin bir bakış attı. "Gerçekten de bu evin oğlu olarak yerime geçmek istiyorsun değil mi?

Buna karşı Yibo gülümsemiş ve Xiao Zhan, göğüs kafesindeki acı verici aynı zamanda da cevap veren gümlemeyi bekleyerek anında nefesini tutmuştu. 

Saldırı hedefine ulaşmış ve Xiao Zhan yalnızca kafasını iki yana sallamıştı.

Bu çocuk, onun, belasıydı.

Annesi, "Zhan Zhan, şu sebzeleri yıkayıp dilimle," demişti ve Xiao Zhan hemen kabul etmişti.

"Yibo gel bana yardım et," diye onu çağırdı ve musluğu açtı. Xiao Zhan sebzeleri yıkamayı bitirdiğinde Yibo gelmiş ve ilk kez o zaman Xiao Zhan, Yibo'nun ne giydiğini fark etmişti.

Aynı kendisininki gibi bir hoodieydi fakat Xiao Zhan'nki uçuk pembeyken onunki kamuflaj desenli ve renkliydi. Yibo'nun pantolonu bol ve koyu renkli, çorabları da aynı şekilde koyuydu. 

Yibo işe koyulabilmek için kıyafetinin kollarını yukarı çekmiş ve bu hareket Yibo'nun kollarına uzanan ince damarları ortaya çıkarmıştı. Bazı nedenlerden dolayı, bu Xiao Zhan'a Yibo'nun onun penisini ağzına aldığını hatırlatmış ve bunu kasıklarında uyuşturucu bir darbeyle uyarılması izlemişti, bu da elindeki sebze süzgecini düşürmesine sebep oldu.

"Voahh!" Yibo elini uzatmış ve zamanında yakalayabilmişti. Bununla birlikte, Xiao Zhan da kendine gelmiş ve o da atılmıştı, böylelikle şimdi hem kendi elleri hem Yibo'nun elleri süzgecin ve birbirlerinin tenlerinin üzerindeydi. 

Xiao Zhan kendine Yibo'ya ikinci defa uzunca bakmak için izin verdi. Yibo da aynısını yapmış ve o anda, geçen haftalara ait binlerce anı ikisi arasında gidip gelmişti.

"Ne yapıyorsunuz siz?" annesi aniden sormuş ve mutfak eviyesine ulaşmak için Xiao Zhan'ı itip geçmişti. "Yibo senin bir şey yapmana gerek yok. Bütün gün işteydin, o yüzden sen git oturma odasında Zhan Zhan'ın babasıyla dinlen."

Annesi az önce ne yaptığını fark etmemişti çünkü söz konusu Zhan Zhan şu an aklını kaçırmak üzereydi. 

O itiş, onu direkt Yibo'nun kollarına itelemiş ve onu yakalamak için Yibo onun beline sarılmıştı.

"Bırak!" Xiao Zhan tısladı, bakışları anında kararmış ve sesi neredeyse düşmanca çıkmıştı.

Fakat, çok geçti. 

Ezici arzunun akınları çoktan bedenine cereyan etmişti ve Yibo'nun yüzünde alınmış bir ifade vardı.

Xiao Zhan'dan uzaklaşmış ve bu onu berbat hissettirmişti.

Fakat verdiği tepki doğrudan panik yüzündendi. Yibo'nun etrafında, her saniye patlamaya eğimli bir fitil gibi olduğunu anlamış ve idrak etmişti. Bundan dolayı, özellikle de anne babası burada olduğundan, her dikkatsiz hareketten her koşulda kaçınılmalıydı.

Belki ikisi onun kendi evinde yalnız olsalardı, o zaman belki Xiao Zhan aklını kaybedebilirdi fakat anne babasının evinde olmazdı. Burada kendini kurtarmak için kaçabileceği bir yer yoktu. 

Tek kelime etmeden, Xiao Zhan ihtiyaç duyacakları kap kaçağı tezgahın üstüne çıkarmaya başladı, sonra Yibo'ya bir bıçak uzattı. Bakışlarını onunkilerle buluşturmaya zorlamıştı ve tabii ki de, Yibo onu izliyordu. Yoğun bir biçimde. Gözlerinde herhangi birini alıkoyabilecek o bakış vardı: delici, neredeyse kötücül, yüzeyin altında kaynayan öfke tutamı dolu.

"Özür dilerim," diye Xiao Zhan af diledi, yalnızca ikisi duyabilsin diye sesi inanılmaz derecede kısıktı. "Onu benim üstümde kullanabilirsin."

Bunun üzerine, Yibo kafasını iki yana sallamış ve bıçağı ondan almıştı. Kısa süre içinde, tabii ki de arada kısa mesafe bulunacak şekilde, yeniden yan yan gelmişlerdi.

Bu Xiao Zhan'a pek de yardımcı olmamıştı çünkü, özellikle de Yibo hareket ettiğinden, şimdi onun kokusunu net bir şekilde alabiliyordu. O tanıdık tatlı ve dumanlı koku, aklına şu anda ve burada keyfini çıkaramayacağı anıları getirmişti. Şeytan kendisine tepeden bakmasını söylüyordu ama şu an Yibo en ufak hareketini dahi yakalayabilecek kadar ona yakındı o yüzden baktığında, bakışlarını takip edeceğine dair hiç şüphe yoktu.

Keşke eşofman giymeseydi. Xiao Zhan, öngörüsüzlük sitemi içinde alnını vurdu.

"Bayağı bayağı nevrotik eğilimli* birisin, biliyorsun değil mi?" Bir havuç alırken Yibo arkasından sessizce söylemişti. "Ve yine de beni farklı kişiliklere sahip olmakla suçlamaya cesaretin var."

Xiao Zhan bu yorumu yaptığı için ona tekme tokat dalmak istiyordu fakat ne diyecekti? Senin yüzünden nevrotik eğilimlerim var, mı?

Onun yerine kafasını iki yana sallamış ve yeşil soğanlarına odaklanmıştı. Fakat gözleri, Yibo havuçtan ilk çarpık dilimi keserken ona değdiğinde birkaç hafta önce izlediği Yibo'nun bir salatalıkla uğraşma videosu aklına gelmişti. 

"Ben sana nasıl yapılacağını göstereyim," demiş ve havucu ondan almak için hareket etmişti fakat Yibo, anında Xiao Zhan'ın ulaşamayacağı bir mesafeye çekilmişti, kaşları çatıktı. "Ben havucu dilimleyebilirim."

Xiao Zhan iç çekti. "Daha şimdiden yanlış terimi kullanıyorsun. Bana küp küp doğranmış havuç lazım ve sende de o beceri yok, o yüzden bırak da nasıl yapılacağını sana göstereyim."

Yibo bunu bir düşünmüş, sonra bırakarak havucu kesme tahtasının üstüne koymuştu. 

Xiao Zhan, "İzle de öğren," dedi ve havucun bir kısmını dikkatlice dilimlemeye başladı. Daha sonrasında havucu küçük küpler halinde doğramış ve sonra devralması için bıçağı Yibo'ya vermişti. Yibo artık buna hakimdi o yüzden güzel bir şekilde devam edebilirdi.

Xiao Zhan parlak bir gülümsemeyle, "Güzel," demişti ve Yibo tam zamanında başını kaldırarak gülüşünü yakalamıştı. Fakat, gülümsemeye karşılık vermemişti ve Xiao Zhan fark etmişti ki şu anda Yibo'nun ne düşündüğünü bilmek için her şeyi yapabilirdi. 

Bir biber almıştı ve ikisi de işlerine sessizce devam etmişlerdi.

Fakat bu sessizlik, çoğunlukla tehlikeliydi çünkü Xiao Zhan'ın Yibo'ya olan farkındalığını ağır bir şekilde geri getiriyordu.

Gözleri Yibo'nun olduğu tarafa ve havucu tutan erkeksi ellerine çaktırmadan bakışlar atıyor ve Xiao Zhan kendini alamayıp tekrar tekrar Pekin'i düşünüyordu.

Yibo'nun elleri her yerindeydi, ağzı da öyle ve Xiao Zhan bunu o zamandan beri en az bin kez düşünmüştü. Yalnız her seferinde bunu bir kenara itelemeyi başarmıştı çünkü hayatı dikkatini dağıtacak kadar yoğundu. Fakat şimdi, bütün yapmaları gereken sebzeleri doğramak ve birbirlerinin sıcaklığından, kokusundan beslenmekken Xiao Zhan akıl sağlığını nasıl koruyacağını bilmiyordu. 

Hatıraların vücuduna ne yaptığını...şu anda bile hissediyordu ve Yibo'nun önünde açığa çıkmasının an meselesi olduğunu da biliyordu. Dar eşofman altındansa, daha büyük bir hoodie, ya belki de slip giymiş olmayı diliyordu. Fakat, Wang Yibo sayesinde; evinde ve ailesinin önünde kontrol edilemez bir ereksiyonla uğraşmak, Yibo'nun gelişinden önce aklının takılıp endişe ettiği şeylerin listesinde bile değildi. 

Sertleşmesini nasıl durdurabileceğini düşünmüş ve o zaman ikisinin daha fazla sessiz kalamayacağına karar vermişti. 

"Videonu gördüm," zar zor gülümsedi. "Salata yaptığın Day Day Up bölümü. O sebzelere yaptığın şeye inanamadım, özellikle de salatalıklara."

Yibo sessiz kalmış ve Xiao Zhan çocuğun ne kadar derin bir şekilde kin tutabildiğini merak etmişti. Ona bir bakış attı ve Yibo'nun havuçlarını küp küp kesmeye devam etmekte kararlı olduğunu gördü, Yibo onunla konuşma modunda değildi. 

Tekrar özür dilemek istiyordu ama kendini tam olarak da açıklayamazdı.

O yüzden işine devam etmiş, aralarındaki daimi suçlu olma kaderine boyun eğmişti.

En sonunda, Yibo kısık sesle konuştu.

"Ben de senin videonu gördüm."

Bu sözler üzerine, onun neyden bahsettiğini merak ederek Xiao Zhan başını kaldırmıştı.

Yibo'nun öfkeli bakışları onunkilerle buluştu. "Ben sana mesajı gönderdikten sonra. Havalimanında olduğun."



>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>><<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<


Anlarsınız ya, bunu birinin önünde ya belirli bir haberde duyduğunuz ya da okuduğunuzda vücudunuzun kontrolünü kaybedebilirsiniz, gerçek dışı görünür. Bir abartı olarak.

Ama Xiao Zhan şimdi inanmaya başlamıştı.

Yibo'nun gelişinden önce, zaman zaman anksiyeteyle sarsılıyor olduğu, belki de yok sayılabilirdi; fakat şimdi, biberleri doğramaya çalışırken parmaklarını kesmesine saniyeler kadar uzakta olduğunu görebiliyordu.

Bu, Yibo'nun gözünden kaçmamış o yüzden kendi seri hareketlerini durdurmuş ve Xiao Zhan'a bakmak için dönmüştü.

Xiao Zhan tabii ki de bakışına karşılık vermeye zahmet etmedi, fakat Yibo'nun son cümlesine bir cevabı vardı.

"Bunun hakkında konuşmak istemiyorum."

Buna, Yibo dalga geçer gibi dudak bükmüş ve bu, en çok da alay ediliyormuş gibi hissettiğinden,  Xiao Zhan'ın sinirine dokunmuştu. Özellikle de şu an çocuğun önünde ellerinin titremesini zar zor durdurabilirken. Çekip giderek olay çıkarmak istemiyordu o yüzden hareketlerini kontrol edebilmek için bıçağı daha da sıkı kavramış, kesmeye devam etmişti.

Fakat onu şaşırtacak şekilde, Yibo tekrar konuştu ve bu sefer oldukça pişmandı.

"Pekin konusunda...Üzgünüm. Yaptığım çok uygunsuzdu, çok fazla sınırı aştım. Bir daha olmayacak."

Bunun üzerine Xiao Zhan dudak bükmüştü çünkü o da Yibo'yu sinirlendirmek istiyordu. Yibo, etkilenmemiş biçimde, yalnızca orada dururken; parçalara ayrılan tek kişinin kendisi olmasından nefret ediyordu. 

"Gerçekten üzgün müsün? Çünkü hiç de öyleymiş gibi durmuyorsun."

Bu söz üzerine, Yibo durmuş ve ona dik dik bakmak için dönmüştü. "Bu ne demek oluyor?"

Xiao Zhan da cürretkar biçimde onun bakışların karşılık vermek için dönmüştü.

"Nasıl istiyorsan öyle anla."

İşine dönmüştü ama yıkık dökük hissetmekten kendini alamıyordu. Çocuğun kendisinin içinde çok fazla duyguyu uyandırdığını hissettiği anda niye her seferinde ondan öç almaya çalışıyordu?

"Ge," Yibo'nun sesi yumuşacıktı. "Seninle kavga etmek istemiyorum o yüzden gel bunu yapmayalım. Sadece mutlu olalım."

Buna karşı, Xiao Zhan daha da utanmış hissetmiş ve hezimete uğramış şekilde iç çekip sonunda özür dilemişti.

"Haklısın, özür dilerim."

Yibo'nun bunun üzerine gülümsediğini görmüş ve cevaben kalbi ısınmıştı.

İkisi de işlerine devam etmişlerdi, bir kez daha aralarındaki hava hafiflemişti.

"Engelimi açtığın için teşekkürler," dedi Yibo. "Bir süre için, bir daha hiç açacak mısın bilemedim. Hayatımda daha önce hiç bu kadar korktuğumu düşünmüyorum."

Yibo'nun sözleri üstüne Xiao Zhan ezici bir hüsranın kendisine yaklaştığını hissetmiş ve bıçağı düşürmüştü.

Sıktığı dişlerinin arasından, "Böyle şeyler söyleyemezsin," dedi.

Gözlerinin içine bakarken Yibo'nun kafası karışmıştı.

"Nasıl şeyler?"

"Engelini açmayacağım diye ne kadar korktuğun gibi şeyler."

Bu söz üzerine, Yibo'nun kaşları çatıldı. "Niye?"

"Bunun-" diye başlamıştı fakat cümlesini tamamlayamadı. Bunun ne demeye geldiğini bilmiyor musun?  Beni öylesine düşünüyorsun ki benimle iletişimi kesmek seni bu kadar korkutuyor. Ya da...

Kafasını yana yatırmış ve gözleri Yibo'nun bakışlarını bulmuştu. O bakışları okunamaz bulmuş ve bu göğsündeki ısıyı körüklemişti.

"Aptalı mı oynuyorsun? Ne yaptığını biliyorsun değil mi?"

Kırmızı öfke alevleri çocuğun gözlerinde parlamış ve çocuğun bakışları ölümcül bir şeye dönüşürken Xiao Zhan onu neredeyse büyülenerek izlemişti.

"Sana seninle kavga etmek istemiyorum, dedim."

"Bu bir kavga değil." Xiao Zhan karşılık vermişti. 

Birbirlerine, Xiao Zhan'ın şu an çözümleyemediği şeyler akımına, dik dik bakmışlardı, bunlar muhtemelen aralarında çatırdayan arzu ve hiddetti.

Xiao Zhan'ın şansına, annesinin sesi araya girdi.

"Ne yapıyorsunuz siz? Sebzeleri bitirdiniz mi?"

O anda odanın ambiyansı geri dönmüştü. Babası haberleri izlerken televizyondan gelen kısık vızıltı ve mutfağın diğer tarafında kendi payına düşen hazırlıkları yaparken annesinin tavalarının kaşıklarının yumuşak çınlamaları.

"Neredeyse bitirdik," Xiao Zhan cevap vermiş ve dikkatini sebzelere vermişti. 


Çevirmen Notu:

* Nevrotik bozukluk güvensizlik, kaygı, huzursuzluk, nefret, odaklanamamak, plansızlık gibi belirtilerle ortaya çıkan bir duygu durum bozukluğudur.

Hahahahahahaha. Yibo'yu görmek bile Xiao Zhan'ı inanılmaz azdırıyor. Xiao Zhan inanılmaz sınırda, açıkça fark etmişsinizdir zaten. 

Yibo Pekin'de yaptığı şey yüzünden özür dilediğinde Xiao Zhan'ın kırıldığını fark ettiniz mi? Önceden bir suç olarak görüp uğruna Yibo'yu engellediği şey yüzünden Yibo özür dileyince kendini kötü hissetti ve aslında kalbi kırıldı. 

Bu mutfak bölümlerine bayılacağınızı tahmin ediyorum, bu bölümü mutfak 101 olarak görün, bu sadece girişti. Gelecek bölüm...gelecek bölüm, sadece bekleyin 🥳 

Yetiştirebilirsem 25.bölümü de haftasonu göndermeye çalışacağım, şimdilik işim yok. Evdeyim o yüzden gelebilir diye düşünüyorum. Tetikte kalalım lütfen.

Evet şimdilik benden bu kadar. 

Tekrar görüşene dek, dostlar.























Continue Reading

You'll Also Like

705K 59.3K 12
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar taekook
42.2K 6.1K 29
Babasının istediği için ondan iki yaş küçük olan ve zorbalık yaptığı çocuk ile kendi rızasıyla evlenen minho, jisung ile kendi arkadaşlarının olduğu...
30.5K 3.6K 9
jjk: affedersin, tavşanımı hamile bırakan senin tavşanın mı? semetae / texting+18 (ağırlıklı) / text ~ #1-vkook {120424} #1-hayran kurgu {110424} {25...
142K 13.6K 26
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin