𝙬𝙤𝙤𝙙𝙚𝙣 𝙝𝙤𝙪𝙨𝙚 🌲 |...

By dalgaadalga

18.1K 2.9K 13.5K

kim yaz tatili boyunca kendine ait bir ağaç evde yaşamak istemez ki? üniversite'nin ona sağladığı imkanıyla... More

𝐩𝐫𝐨𝐥𝐨𝐠𝐮𝐞
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐨𝐧𝐞 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐭𝐰𝐨 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐭𝐡𝐫𝐞𝐞 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐟𝐨𝐮𝐫 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐟𝐢𝐯𝐞 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐬𝐢𝐱 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐬𝐞𝐯𝐞𝐧 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐞𝐢𝐠𝐡𝐭 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐧𝐢𝐧𝐞 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐭𝐞𝐧 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐞𝐥𝐞𝐯𝐞𝐧 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐭𝐰𝐞𝐥𝐯𝐞 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐭𝐡𝐢𝐫𝐭𝐞𝐞𝐧 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐟𝐨𝐮𝐫𝐭𝐞𝐞𝐧 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐟𝐢𝐟𝐭𝐞𝐞𝐧 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐬𝐢𝐱𝐭𝐞𝐞𝐧 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐞𝐢𝐠𝐡𝐭𝐞𝐞𝐧 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐧𝐢𝐧𝐞𝐭𝐞𝐞𝐧 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐭𝐰𝐞𝐧𝐭𝐲 -
- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐭𝐰𝐞𝐧𝐭𝐲 𝐨𝐧𝐞 -
final
reklammm

- 𝐜𝐡𝐚𝐩𝐭𝐞𝐫 𝐬𝐞𝐯𝐞𝐧𝐭𝐞𝐞𝐧 -

558 98 593
By dalgaadalga

harry pov;

"tamam şimdi gözlerini açacağım aşkım." diyerek omzumdan beni ilerleten sevgilime mırıldanarak cevap verdim,

"seni çok seviyorum bebeğim."

2 saat önce;

yerde yatarken etrafımdaki sesleri duymazdan gelmeye çalışıyordum. sanırım liam ve zayn öpüşmeye başlamıştı ama bunu görmek istemiyordum. sanki sevgilim beni terk etmişçesine yerde debelenirken kapının açıldığını koltuğun altındaki boşluktan gördüğümde gözlerimi yumarak yerde bayılma taklidi yapmaya başlamıştım.

"ooo ohhh hobaaa!! lan noluyor burda aile var!" diyerek içeri giren louis'nin sesini duyduğumda sırıtmamak için zor duruyordum.

"kanka vallaha ben de anlamadım ne olduğunu her şey bir anda oldu aha bunlarda bir kıvılcım bekliyorlarmış amınakoyim yapıştılar birbirlerine ya." niall hayıflanırken louis'nin sesinden güldüğünü anlayarak yerimde kıpırdamadan durmaya başlamıştım.

"hayırlı olsun kardeşim," diyerek zaynle sarıldığını hissederken ben de kafamı çevirerek liam'a hayırlı olsun işareti vermeye çalışıyordum.

"dön tamam dön önüne elimde kalacaksın yoksa," diyerek fısıldadığında,

"hak ettin bunu, bunu hak ettin liam payne, harry styles'ın karşısında kimsecik-" louis'nin sarılması bittiğinde hemen önüme dönerek yüz üste yerde bayılmaya devam ettin.

beni görüp gülmeye başladığını en başından beri biliyordum ama hala daha tepki vermemişti ve ondan ilgi görmek istediğim için yerde donsam da yatmaya devam edecektim. zayn louis'den aldığı poşeti alıp liam'la beraber çıkarken niall da hemen tüymek istediğini söyleyip gitmişti.

louis kapıyı kapatıp derin bir nefes verirken yavaşça adımlayarak başımda durmaya başladı,

"benim sevgilim nerdeymiş oyyy, abucuk gubucuk!!!" diyerek üstüme atlamasını beklemediğimden hafifçe inleyerek doğrulmaya çalıştım,

"bu mu yani louis, bebek miyim ben? düzgün sevsene, insan öper bir şey yapar." diyerek hayıflandığımda trip moduma geçtiğimi anlamış olacak ki gülerek sırtımda oturmaya devam etmişti.

"hadi ama harry, ben de seni zeki bir şey sanardım. sence bu gizli işlerin falan ne gibi
bir anlamı olabilir salak sevgilim benim." diyerek eğilip yanağımdam öptüğünde duraksayarak halıyla bakışmaya başladım.

"yok artık ya," diyerek önüme döndüğümde bu sefer kucağımda oturmaya başlamıştı,
gözlerim dolarken,
"sen bana sürpriz mi hazırlıyorsun kaç gündür yani?" diyerek mırıldandığımda hevesle başını sallayarak konuşmaya başladı,

"evet! o kadar seviceksin ki harry, gerçekten bak benden bile çok sevebilirsin hatta. tamam şaka yapıyorum eğer beni bir süprize tercih edersen kendini öldün bil styles!" diyerek kıkırdadığında daha fazla dayanamamış ve yakalarından tutarak dudaklarına yapışmıştım.

ellerimi sırtından aşağıya sürükleyerek iyice kendime yapıştırırken büyük bir istekle karşılık vermeye başlamıştı. dudaklarının tadına 3 gündür hasret olan ben hiç bırakmayacak gibi öptüğümden louis de ayak uydurmaya çalışıyordu.

dudaklarını ısırarak hafifçe doğrulduğumda kucağıma iyice yerleştirerek elimi tişörtünün içinden soktum. bel kavisini okşayarak onu kendime çekerken mırıldanarak beni öpmeye devam etmişti. ellerini saçlarıma daldırdığında bunu ne kadar çok sevdiğini bildiğim için hafif sırıtmayla gülmeye başladığımda o da gülmeye başlamıştı.

konu louis olunca bütün beyin fonksiyonlarımın kapandığına şahit olduğum şu son 3 günde o kadar rahatlamıştım ki şu an kahkahalar atarak louis'yi gıdıklıyordum. gözlerinin rengi giydiği su yeşili tişörtten dolayı hafif açılmış ve gülmekten sulanmıştı. gülerken kırışan ama onda kötü durmak yerine daha da güzel olmasını sağlayan göz kenarlarına öpücük kondurdum.

"tamam şimdi sen hazırlanıyorsun, ben de gözlerini bağlayarak seni sürprizimin yanına götürüyorum." diyerek el çırptığında yanağına kocaman öpücük kondurarak ayağa kalkmıştım.

"hemen hazırlanmam lazım oyalama beni louis." diyerek koşa koşa odama gittiğimde gülerek arkamdan bakıyordu.

altımdaki siyah dar pantolonu çıkarıp onun yerine mavi kotumu giymiştim. üstüne siyah boğazlı bir kazak giyip iyice vücudumu belli ederken üstüne 3 tane yapışık zincirli
kolye takmayı da ihmal etmemiştim. uzun çoraplarımı hava soğuk olduğu için yukarıya iyice çekmiş ve kot pantolonumu üstüne indirmiştim.

saçlarımı hep salık bıraktığımı fark ederek bu sefer dağınık bir şekilde toplamış ve bir kaç turam kıvırcığın öne gelmesini sağlamıştım. son olarak üstüme deri ceketimi de geçirdiğimde hazır olduğumu belli ederek içeri doğru adımladım.

yakamı düzeltirken içeri girdiğimde louis'yi
görmemle öksürmeye başlamıştım. gözlerimi kocaman açıp yutkunurken kızarmış yanaklarıyla bana baktığında hayretle onu izlemeye devam ediyordum. şu an o kadar güzel gözüküyordu ki şaşkınlığımı bir kenara bırakıp onu öpmeye kıyamıyordum.

altına siyah dar paça pantolonunu giymiş olmasına rağmen üstünde haki yeşili ve inci işlemeli transparan bir gömlekle görmeyi beklemediğimden yutkunarak yanına yaklaşmaya başladım. önüne düşen perçemlerini havaya kaldırmış ve alt kısmı omuzladına değerek gözlerini benden kaçırıyordu. dikkatli baktığımda parlatıcı sürdüğünü anlamış ve belinden tutarak ona yaklaşmıştım,

"acaba sonra mı yapsan bana şu sürprizi bebeğim hm?" diyerek kulağına mırıldandığımda yutkunarak geri çekildi,

"hayır aklımı çelmene izin vermeyeceğim diyeceğim ama o saçlarını tanrım-" derin nefes alarak,
"saçlarını toplamışsın"  dediğinde sırıtarak gülmeye başlamıştım.

"acaba ben mi bağlasam gözlerini louis?" diyerek sorduğumda omzuma vurarak kendime gelmemi sağlamıştı.

"of harry sus artık, gidiyoruz." diyerek gözlerimi bağladığında vazgeçmiş ve yeniden çıkarmıştı.

"bir aşağı inseydik keşke akıl mı kaldı sanki." söylene söylene kolumdan tutarken gülerek onu takip ediyordum. evin kapsını kitleyip aşağı indiğimizde gözlerimi bağlamış ve yaklaşık yarım saat boyunca yürümeye devam etmiştik. su sesleri kulağımı doldururken hiç söylenmeden onu takip ediyordum.

şimdi;

gözlerimi açtığımda gördüğüm şeylerle gözlerim dolarken  dönerek ağzım açık bir şekilde etrafıma bakmaya başlamıştım. arkamızda bir köprü ve köprüyü hemen geçtikten sonra yürüdüğümüz patikaya bakarak tekrar önüme döndüğümde mavi renkli kelebeklerin hakim olduğu yere bakmaya doyamıyordum.

hemen derenin yanına kurulmuş yer sofrası vardı ve yanlarında biri mavi biri yeşil olan iki minder konumlandırılmıştı. etrafında kelebeklerin uçtuğu masanın üstü renk renk meyveler ve yemeklerle donatılmıştı. kenardaki hediye paketlerini gördüğümde gözlerimdeki yaşlar artık akmaya başladı.

"şşş ağlama aşkım, hadi gel daha hediyelerini bile açmadın," diyerek beni çekiştirirken kelebeklerin önümüzden çekilmesini heyecanla izliyordum.

"louis, kelebeklere bak sanırım ağlamam hiç durmayacak! nasıl her şeyi bu kadar aklında tutabilirsin ki?" diyerek ona sarıldığımda gülerek kafama öpücük kondurmuştu.

minderlere oturduğumuzda gülerek sohbet etmeye başladık, ailelerimizden, gelecekteki mesleklerimizden, burdan gidince ne yapacağımızdan, kısacası hayatımızdan bahsetmiştik. yemekleri memnuniyetle yerken louis kirazları küpe olarak takmış ben ise pis muz şakaları yaparak daha çok gülmemizi sağlamıştım.

etraftaki ağaçları ve kelebekleri izlerken öğlen güneşi yavaş yavaş içimizi ısıtıyor ve soğuk havanın ferahlığıyla kelebekleri inceleyip duruyordum.

"hadi gel," diyerek elimden tutup beni kaldırdığında elindeki çekiçle bir ağacın yanında durmuştu. sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki koşarak geri gitti ve elinde ince bir kütükle yanıma geri geldi,

ne yapacağını izlerken, üzerindeki yazıyı bana da okutarak gülmeye başlamıştı

'her zaman güneşime döneceğime söz veriyorum'
                                                                        -ayçiçeği

yazısını gördüğümde kızarmış yanaklarımla ona bakmaya başlamıştım. gözyaşlarım yeniden gözlerime dolarken kütüğü dizlerinin arasına sıkıştırmış ve bıçağı yere atarak ellerini yanaklarıma koymuştu.

"buraya bunu asacağız ve ilerde tekrar geldiğimizde bütün anılarımızı bu ağacın altında konuşacağız tamam mı sevgilim? seni o kadar çok seviyorum ki keşke elimden daha çok şey gelse. ve bu arada eğer ben ayçiçeği isem sen de benim güneşim olmalısın diye düşündüm, yani sana saçma gelebilir belki ama ayçiçekleri her zaman güneşe döner biliyorsun o yüzden-"

utanarak mırıldanmaya başladığında gözlerini öperek kocaman sarıldım. ne kadar küçük olursa olsun kocaman bir kalbi vardı. o kadar nazikti ki bakmaya kıyamıyordum bile,

"biliyorum bebeğim ve inan, istersen en pahalı sürprizleri yap, yanında sen olmadıkça hepsi sönük kalırdı. benim hediyem sensin bu hayatta. çok teşekkür ederim, her şey için, seni seviyorum."

ikimizde duygusal bir şekilde birbirimize bakarken sonradan toparlanmış ve louis'yi sırtıma alarak ağacın yukarı kısmına ince kütüğü asmıştık.

gülerek iyi iş çıkardığımızı konuşurken son olarak iş hediye kısmına gelmişti.
eski yerlerimize geçerken louis heyecanla masanın altından çıkardığı gitarını çıkardı. şaşkın bir şekilde ona bakarken,

"şimdi senden sakladığım bestemde sıra." diyerek konuştuğunda kalbimin hızı sanki hiç atmıyormuş gibi daha da hızlanmıştı,

"hayır bunu yapmadın," hafif titreyen sesimle sorarken gitarı çalmaya başlamasıyla ellerimi yanaklarıma koyarken kızaran yüzümü gizlemeye çalışıyordum,

(medya😭☹️🥺)

ufak bir sohbet ettik
çok uzun zamandır bekliyordum,
kafamdaki bu düşünceleri döküp yeniden canlı hissetmeyi.

piknik yaptığımız günü anımsarken gözyaşlarımı akıtarak meleksi sesine odaklandım,

gecelerce bunun bittiğini düşündüm
kendime ondan biraz hoşlandığımı söyleyip durdum,
ama onun gözlerinde eksik bir şeyler vardı

o kendini hazır hissederken benim korkum yüzünden yazdığını tahmin ettiğim satırlara gülerek kafamı sallamaya başlamıştım,

tökezleyerek karanlıkta bakınıyordum
boş bir kalple
ama sen aynı hissettiğini söylüyorsun
hiç yeterli olabilir miyiz?
bebeğim yeterli olabiliriz

birbirimize açıldığımız günü hatırlarken kızarmış suratımla burnumu çekerek ona bakıyordum,

ve bu gece sarılmak için
birini çağırmak sorun değil

göz kırparak devam ettiğinde hem gülüyor hem de ağlıyordum,

kaybolduğunda ben yolu bulup,
senin ışığın olacağım,
asla yalnız hissetmeyeceksin
evinmiş gibi hissettireceğim.

ışıklar hakkında yaptığımız konuşma aklıma geldiğinde artık sümüklerimi peçeteye silmeye başlamıştım,

gülerek şarkıyı bitirdiğinde gitarı yana koymasıyla üstüne atlayarak boynuna sarılmış ve ağlayarak onu çimenlere yatırmıştım. altımda gülerek bana bakması beni neşelendirmek için yeterli bir sebepti ama o kadar duygulanmıştım ki kendimi toplayamıyordum.

yüzünün her yerini öperken beni durdurmaya çalışıyordu.

"bekle harry son bir şey daha." diyerek ikimizi kaldırdığında cebinden çıkardığı güneş simgeli gümüş kolyeyi boğazıma takmış ve boynumu öperek geri çekilmişti. elimle kolyeyi tutup incelerken zarifliğine gülümsemiş ve onu öpmeye devam etmiştim.

"seni seviyorum, ayçiçeğim."



🌲
amınakoyim.

bakmadan atıyorum yani tekrar okumadan umarım olmuştur çünkü okursam ağlarım abi sikiyim larryi ya of yazmıyom ben fic mic ne zön ben yasıcam ha of gşdiyom

oy verin 🚬

Continue Reading

You'll Also Like

2.1K 286 7
İzuku ve Katsuki evlenmeye karar verir. Peki farklı zevkleri olan bu iki aptal aşık genç iyi bir ev arkadaşları olabilecekler mi? Bkdk içerir Soft~
482K 35.9K 23
• Sekizinci Sınıf Hikayesi • Draco'nun gizlediği bir şeyler var. Harry ise ne gizlediğini öğrenmek istiyor. Fazla ayrıntıya gerek yok, artık tarzımı...
13.5K 1.6K 12
Harry bir sokak sanatçısı, Louis sokaktan geçen sıradan biri, Ve Harry ilk defa gördüğü bu adam için şarkı yazıyor. 22.09.2018
505K 43.5K 30
Savaştan sonra öğrencilerden bazıları sekizinci yıl için Hogwarts'a dönmüştür. Kendilerine özel ortak salonları ve yatakhaneleri olan öğrenciler, McG...