Dès Vu ❧ Yoongi

Oleh mrslumiere

40.7K 3.6K 2.5K

"Mutluluk..." dedim koyu gözlerine bakarken. Düşlediğim bir zamanın içindeydim. "Bu anı ileride hatırladığımd... Lebih Banyak

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
Final Bölümü

46.Bölüm

568 56 86
Oleh mrslumiere

[46]Bay Mükemmelin Gelişi(!)

Min Yoongi

Ders verdiğim amfiden çıkarken dudaklarım yine benden bağımsız yukarı kıvrılmıştı. Son bir haftadır kendime bu konuda engel olamıyordum. Cha Young, dönmüştü. Sabahları uyandığımda yine onu görebiliyordum ve bu her şeye değerdi.

Gerçi geldiğinden beri kurduğumuz iletişim için minimum bile diyemiyordum ama en azından çabalamak için şansım vardı. Aramızda kilometreler yoktu ve ben, bazen öğretmeninin gözüne girmeye çalışan küçük bir çocuk gibi olsam da onun için çabalarken mutluydum. İşi konusunda yoğun olduğundan onu sık bulamasam da, en azından görebileceği her yerde olmaya çalışıyordum fırsatım varken.

Odama doğru yürüdüğüm uzun ve öğrencilerle dolu olan kalabalık koridorda, biraz ilerimde tanıdık bedenler dikkatimi çektiğinde, doğru görüp görmediğimi sorgulayarak kaşlarımı çatarken olduğum yerde daha da dikleştim. Cha Young ve moda tasarımı bölümünden Profesör Kang, keyifli olduğunu yüzlerinden anlayabileceğim bir sohbetin içinde gibilerdi. Fakat yanlarında biri daha vardı ve Cha Young’a bakışlarından, bu mesafeden kısıtlı olan görüş alanıma rağmen haz etmemiştim.

Uzun boylu, takım elbiseli beden ona bakıp gülümserken damarlarımda çoktan o yakıcı duygu kol gezmeye başlamıştı. Kıskançlık. Onun başkasına böyle güzel gülümsediğini görmek can sıkıcıydı.

Koridorda duraksayan adımlarım tekrar hızla harekete geçtiğinde, hedefim belli olduğundan aradaki biraz mesafeyi yürüyüp yanlarına ulaştım ve gayet de normal şekilde selam verdim. Sonuçta Profesör Kang da bu üniversitenin bir eğitmeniydi. “Merhaba Profesör Kang. Nasılsınız?” diye sordum. Hâlbuki bana kibarca gülümsese de karşımdaki adam ile sohbetim birkaç kereydi. Ama bugün istisnai bir durum vardı. Tam yanındaki bedenin kim olduğunu ve keyifle ne konuştuklarını öğrenmem gerekiyordu.

“İyiyim. Teşekkürler Profesör Min. Ya siz?”

Dediğim gibi, Profesör Kang kibar bir adamdı ve edeceğimiz sohbet en fazla bu kadardı ama başka bir şeyler düşünmeliydim. Düşünürken yüzüme gereğinden fazla olduğunu fark ettiğim bir gülümseme yerleştirdim. Dizimle göremeyecekleri bir hafiflikte ritim tutarken, bahane bulma konusunda da kötü olmamın etkisiyle aklıma gerçekten bir şey gelmemişti. Bu yüzden yalnızca bana yöneltilen soruyu cevaplamaya karar verdim.

“Bende iyiyim.” Derken bakışlarım bana koyu gözleri ile bakan Cha Young’a ve ardından da profesörün yanındaki bedene kaymıştı. O da benim gibi bakışlarını bana dikmiş ve beni süzüyordu. Bu sırada benim düşünmeme gerek kalmadan Profesör Kang gururla yeniden söze girdiğinde, rahatladığımı hissettim.

“Bu öğrencim Kim Cha Young. İtalya eğitimden sonra iyi bir iş fırsatı elde etmek için çabalıyor. Bende ona yardımcı olmak için eski öğrencimle tanıştırdım.” Yaşlılar gerçekten bazı şeyleri anlatmak ve gurur duydukları şeyleri övmek konusunda bazen fazla hevesli olabiliyorlardı. Bu durum ise şu an işime gelmişti çünkü ne olduğunu öğrenmek için kırk takla atmama gerek kalmamıştı.

“Demek geldiğinden beri bu yüzden yoğunsun.” Cha Young’a bakıp konuşmamla gelecek cevabın ondan veya bu rahat konuşmama karşılık Profesör Kang’dan olduğunu düşünsem de, diğer beden ikisinden önce söze girdi. Sesi nazikti fakat nezaket merakını gizlememişti. Beni geriyordu resmen!

“Tanışıyor musunuz?”

Sorusuna ilk tepkim gözlerimi kısıp onu daha da süzmek olmuştu. Bazen birinden ilk gördüğünüz andan itibaren hoşlanmazdınız ya. İşte tam da öyle olmuştu. Süzme işlemim bitince başımı hafifçe aşağı yukarı salladım fakat bu kez de benden önce Cha Young söze girmişti.

“Komşumuz.” Dedi yandan bana bakarken ama bir şeyler daha söyleyecek gibi bakıyordu. Az çok ne diyeceğini tahmin etmiştim ve devam etmediği için de memnundum. Ağabeylerinin arkadaşı olduğumu da ekleyip konuyu kapatsaydı, gerçekten yıkılabilirdim şurada. Bu yüzden ona fırsat vermeden başımı hızla sallarken onu onayladım. “Komşuyuz.”

“Bu da eski öğrencim Park Jae Won. Moda sektöründe bilinen bir markanın sahibi. Cha Young ile iyi işler yapacaklarına eminim.” Profesör Kang, bilmese de her konuştuğunda içimdeki kıskançlığı daha da katlıyordu. Yani Cha Young, bu adam ile mi çalışacaktı gerçekten?

“Öyleyse gelin odama gidelim çocuklar. Size de iyi günler Profesör Min.” Hepsi yüzlerinde hafif bir tebessümle baş selamı verip uzaklaşmaya başladığında, benden en son gözlerini ayıran Park Jae Won denen şu adamdı. O da benden pek hoşlanmamıştı gördüğüm kadarıyla. Zira Cha Young’a bakarkenki gülüşünü ve bana kısık bakışlarını düşündüğümde, aramızda görünmez şimşekler çaktığını söyleyebilirdim.

Sıkıntılı bir nefes aldım.

“Bay mükemmel mi diyorsun?”

Kulağımın dibinde duyduğum Jungkook’un sesi ile irkilince sinirle ona doğru döndüm ve kafasına hafifçe vurdum. “Ya! Beni korkuttun.” Söylediklerim onu neden böyle şaşırtmıştı bilmesem de irileşen gözleri ile bana bakarken ürpermiş gibi ellerini kollarına sürttü. Döndüklerinden beri onunla oturup doğru düzgün konuşma fırsatım olmamıştı fakat bana bakıp kendi kendine güldüğünü görünce sinirimi bozuyordu. Ne düşündüğünü bilmiyordum.

“Seni böyle göreceğimi tahmin etmezdim yani.” Dedi omuz silkerken. Ardından da hemen yan tarafında kalan pencerenin yanına yaslanmıştı. “Sen kolayca böyle dalıp gitmezsin ve sinirlenmezsin.”

“Jeon Jungkook.” derin bir nefes alıp burnumdan verdikten sonra konuşmaya başladığımda, Jungkook muzip bir gülümseme ile başını iki yana salladı. “Cha Young’dan hiçbir zaman hoşlanmadım. O, benim en yakın arkadaşlarımdan biri. Sadece senin aklın başına gelsin diye öyle şeyler söyleyip yakın davranmıştım ama siz yine böylesiniz.” Dedi. Sonlara doğru yüzünü de buruşturmuştu ve şimdi neye güldüğünü anlıyordum. Hiçbir şey bilmeyen benim, onları görünce yaptığım huysuz tavırlara gülüyordu muhtemelen. Söyledikleri kalbimde bir yeri de fazlasıyla rahatlatmıştı. İçim içimi kemiriyordu ve Jungkook benim için önemliydi. Onunla eskisi gibi olmayı özlemiştim. Ona ne kadar belli etmiyor olsam da, az evvelki olay yüzünden yeterince gergindim fakat bu beni mutlu etmişti.

“Bay mükemmel ne demek peki?” sıkıntılı bir sesle sorduğum soruya karşı ondan bir cevap beklerken, pencerenin geniş kenarına oturdum. Şu an yeterince canım sıkılmıştı. Cha Young, az önce yanımdan ayrılmadan önceki tebessümünü kibarlığından etmişti. Sakin sakin sadece gözünün önünde olmamla olacak iş değildi bu. Bir yerde hata yaptığım belliydi ama nerede olduğunu dahi bilmiyordum.

“Kendi alanından biri ve ona çok iyi bir iş imkânı sağlayabilir. Her anlamda kendini geliştirmesine ve iyi işler çıkarmasına yardımcı olur. İyi görünüyor ve duyduğuma göre bekâr. Diğer önemli mesele, Cha Young ile ilk tanıştığında yanındaydım ve bir erkek olarak söyleyebilirim ki, Cha Young’dan etkilendi.”

“Ne?!”

Yerimden bir anda doğrulduğumda bana küçük bir tebessümle bakıyordu yine. Tanrı aşkına, madem Cha Young’dan hoşlanmıyordu bana yardım etmeliydi! Ben onun önce ağabeyi, sonra profesörüydüm sonuçta! Bu bakış da neyin nesiydi?

“Aslında iyi görünüyor biraz hafif kalabilir. Adam bildiğin yakışıklı.” Bunu söyledikten sonra burnunu kırıştırarak gülmüştü. “Yardımcı mı olmaya çalışıyorsun yoksa beni düşünmekten öldürmeye mi çalışıyorsun Jungkook?” ona yandan ters bir bakış atarken sorduğum soruya gerçek bir cevap bekliyordum aslında. Bu çocuk hep böyle miydi, ben mi yeni görüyordum bu gizemli gülüşler atan hallerini?

“Bende onu diyorum ya. Daha neyi ve ne kadar düşüneceksin? İkinizle aynı ortamda olduğumda gerilmekten bütün kaslarım ağrıyor.”

Bakışlarını devirip yaslandığı yerde dikleştiğinde, saçlarını düzeltti. “Gidiyorum ben. Sende bir şeyler yapmaya başlarsın artık.” Dedi. Ardından da bana el sallayıp uzaklaşmaya başladı ve beni, koridor her ne kadar kalabalık olsa da kendimle baş başa bıraktı.

Söyledikleri zihnimde dönmeye başladığında ise derin bir nefes alıp kendimi az önce kalktığım yere geri bıraktım. Haklıydı. Tek yaptığım sadece düşünmekti. Üstelik döndüklerinden beri fark ettiğim bir şey vardı. Cha Young ile aramızda, görünmez bir duvar var gibiydi. Beni bir tarafta, onu diğer tarafta bırakıyordu ama neden bu noktada olduğumuzu çözemiyordum.

Yine de şu andan itibaren kararlıydım. Elimden gelenin fazlasını yapma zamanım gelmiş de geçiyordu bile.

Hepinize güzel bir gece dilerim Işıklarım. Bölümü yarın atacaktım ama içimden bu gece atmak geldi.

Park Jae Won'a hoş geldin diyelim. İyi kalpli ikinci adamımız geldi. Yoongi sürünsün diyenler neredesiniz? Nasıl gidiyor bakalım sizce olaylar? Merak ettiğim bir şey var ayrıca. Kurguda favori karakteriniz kim?

Satır arası bol yorum yapmayı ve oylamayı unutmayınız lütfen. ⭐

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

sour cherry Oleh isidor

Fiksi Penggemar

151K 15.5K 29
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
44.9K 3.5K 26
iki yıl sonunda kore'ye dönen chaeyoung, jungkook'a kendini affettirmeye çalışır.
259K 24.2K 23
"Sera, o kadınla öpüştüğümü düşünüyor musun gerçekten?" "Evet!" Alayla güldü ve kafasını iki yana salladı. "O zaman sana gerçek bir öpüşme nasıl ol...
116K 13K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...