The Winter Wind | Yizhan

By wybestboy

25.9K 2.8K 3.1K

"Zhan ge, özür dilerim," demişti Yibo ve Xiao Zhan öfke patlaması geçirmişti. "Sikik sikik özür dilemeyi kes... More

Bölüm 1: Kaza
Bölüm 2: Kaynamak
Bölüm 3: Sakin
Bölüm 4: Kartlar
Bölüm 5: Bükülmek
Bölüm 6: Uyanık
Bölüm 7: Reset
Bölüm 8: Yüzleşme
Bölüm 9: Kafa Patlatmak
Bölüm 10: Av
Bölüm 11: Söndürmek
Bölüm 12: Koz
Bölüm 13: Teslim Olmak
Bölüm 14: Kör
Bölüm 15: Musallat Olmak
Bölüm 16: Engellemek
Bölüm 17: Mesafe
Bölüm 18: İtiraf
Bölüm 19: Tutuşmak
Bölüm 20: Cüret
Bölüm 21: Kargaşa
Bölüm 22: Avunmak
Bölüm 24: Çatırdamak
Bölüm 25: Yanmak
Bölüm 26: Not
Bölüm 27: Yardım
Bölüm 28: Çatlak
Bölüm 29: Durum
Bölüm 30: Ağırbaşlı
Bölüm 31: Kırınım
Bölüm 32: Cevap

Bölüm 23: Haberler

555 69 89
By wybestboy

"Bu randevuyu tam olarak kimin için ayarlıyorsun?"

Ani bildirim üstüne Xiao Zhan telefonundan okuduğu "Heavens Official Blessing" romanından kafasını kaldırdı. 

İç çekmiş ve Li Ping'in mesajına cevap verebilmek için WeChat'i açmıştı. 

"Randevuyu ayarlayan ben değilim, ayrıca kim olduklarını bilmene gerek yok. Sadece geldiklerinde yardım et tamam mı? Ve barını kullanmamıza izin verdiğin için tekrar teşekkür ederim."

"Bana teşekkür etmene gerek yok," Li Ping geri cevap yazmıştı. "Bu geceliğine bana mekanı kapattırdığın için kabarık bir hesap çıkardığıma emin olacağım."

"Bu benim problemim değil," Xiao Zhan cevap vermişti. "Randevudaki insanlar onu hallederler."

"Yemek ne olacak?" Li Ping sormuştu. "Bir şey yemeyecekler mi, yoksa sadece içecekler mi?"

Xiao Zhan yüksek sesle inledi. "Li Ping, bunlar gerçekten benim problemim değil. Onlara bağlı, ayrıca onlara çoktan senin mekanının adresini gönderdim."

"Yani gerçekten bu randevuyu ayarlayan sen değil misin?"

 Bir dizi küfür Xiao Zhan'ın ağzına kadar gelmiş ama şükürler olsun ki ağzındakileri sayamadan kendini tutmuştu. Nedeni babasının çok yakında olmasıydı. İkisi de akşamı tembelce koltukta geçirdiğinden babası onunla aynı koltukta oturuyordu.

Sonrasında WeChat'i bırakmış ve kitabına dönmüştü. Fakat o bir paragraf bile okuyamadan yeni bir mesaj gelmişti. Bu seferki Mi Mi'dendi. 

"Xiao Zhan! Kafayı yiyorum."

Xiao Zhan mesajı görmezden gelmişti.

Ama çok geçmeden, birkaç tane daha mesaj gelmişti ve o kadar hızlıydılar ki kaybolmadan önce bildirimlerin hepsini zar zor okuyabilmişti. 

Aniden, yan tarafından yumuşak bir tekme yemiş ve ani saldırı onu korkutmuştu.

"Şu şeyi niye öttürüp duruyorsun? Dikkatimi dağıtıyorsun!" Babası kar leoparları ve altın maymunları hakkında bir belgesel izliyordu o yüzden sürekli gelen bildirimlerin onun için inanılmaz dikkat dağıtıcı olması kaçınılmazdı. Xiao Zhan babasına sevimlice gülümsemiş, telefonunu sessize almış ve Mi Mi'nin derdinin ne olduğunu görmek için WeChat'e girmişti. 

"Ne giyeceğimi hiç bilmiyorum. Yibo'nun rahat mı yoksa birazcık daha resmi mi giyinip giyinmediğini biliyor musun?  Ona bir sorup bana yardım edebilir misin?"

"Off! Randevuya iki saat kaldı ama ben hala onun için ne sipariş vereceğime karar veremedim. Ne sever ki? Bütün Baidu'ya baktım ama herkesin dediği tek şey kişniş. Lanet bir ot yani! Yibo ne seviyor? Pilav? Congee? Noodle? Yoksa sadece kişnişli hotpot mu sipariş etsem? Baharatlı mı yoksa tatlı olan yemekleri mi sever? Xiao Zhan! Yardım etsene bana."

Xiao Zhan mesaja dik dik baktı ve yüzüncü kez bu işin içine dahil olduğuna pişman oldu.

"Kafayı kaçırmıştım herhalde."

Babası bir kez daha onu ayağıyla dürtmüş ve bunun üstüne o da zevkle adamın bileğine hafifçe vurmuştu. 

Babası sordu. "Ne oluyor?"

"Yine ve yine fazlaca nazik olarak kendi mezarımı kazıyorum?"

Babası dalga geçercesine dudak büktü. "Ne kibarlık ama."

"Mi Mi," Xiao Zhan yazmıştı. "Lütfen bunları Yibo'ya sor. Ben gerçekten dahil olamam."

"Ne?!"  Kadının cevabı ışık hızında geldi. "Bende WeChat'i yokken ben ona nasıl sorayım?"

Xiao Zhan iç çekmiş ve Mi Mi'nin hakkaniyeti olduğundan ve Yibo, Xiao Zhan'ın kendisinin WeChat'ini kadına vermesini önlemek için bunun "kör bir randevu" olduğu kılıfını kullandığından bir anlığına kadının bütün sorularını Yibo'ya iletmeyi düşünmüştü, fakat bütün bunların içindeki tatsız rolü yüzünden yapamayacağını biliyordu çünkü bu yalnızca aslanı uyandırmak olmazdı, aynı zamanda yüzüne çarpmak da olurdu.

Fakat ayrıca Mi Mi'yi de dımdızlak ortada bırakmak istemiyordu o yüzden kendini Wang Yibo ile iletişim kurmaya zorladı.

"Neredesin?" diye sormuş ve birkaç dakika sonra Yibo'nun cevabı gelmişti.

"Neredeyse çekimi bitirmek üzereyiz. İki saate falan Chongqing'de olmam lazım."

"Peki,"  Xiao Zhan söylemiş ve tekrar Mi Mi'nin sorularını düşünmüştü.

Hiçbir şekilde o derece dahil olmak istemediğine karar vermişti o yüzden onun yerine onu asıl endişelendiren soruyu sordu.

"Randevundan sonra yemek yemen gerekmeyecek değil mi? Senin gelişin için yemek yapma zahmetine girmeyelim diye soruyorum."

Yibo cevap vermişti. "Randevu otuz dakikadan uzun sürmeyecek o yüzden o süre içinde fazla yemek yiyeceğimden emin değilim. Sonrasında kesinlikle aç olacağım, o yüzden lütfen bana yiyecek bir şeyler hazırla. Ama bir saniye, annene geldiğimi söyledin mi? Bence söyleme çünkü-"

Xiao Zhan onu yarıda kesti. "Randevu yalnızca otuz dakika sürecek derken ne demek istedin?"

"Nasıl yani?"  Yibo sormuştu. "Niye daha uzun sürsün ki?"

Xiao Zhan, şu an Yibo'nun söylediklerine inanamıyordu. "Sen daha önce hiç randevuya çıkmadın mı? Birlikte vakit geçirmeniz ve birbirinizi tanımanız gerekir."

"Ne akla hizmet bunu yapacak mışım?"

Xiao Zhan hayretler içinde kalmıştı. Doğrulup dik oturdu, bacakları koltuktan sallanıyor ve parmakları klavye üzerinde hareket ederken destek almak için yere basıyordu. 

"Ne akla hizmet bunu yapacak mışım derken ne demek istedin?"

"Xiao Zhan!" Yibo yazmıştı. "Ben bu randevuyu biriyle tanışıp zamanımı harcayayım diye kabul etmedim. Kısaca buluşacağız, yemek yiyeceğiz, belki bir şeyler içeceğiz ve herkes kendi yoluna gidecek."

"Wang Yibo! Ne diyorsun sen? Eğer onu tanımak istemiyorsan o zaman niye kabul ettin?"

"Çünkü seni rahatsız ediyordu! Sen öyle demedin mi? Yani onunla bir yemek yemek onu senin yakandan alacaksa niye kabul etmeyeyim? Ona bana ulaşamadığını da söyleyemezdin, herkes birbirimizle iletişime geçebileceğimizi biliyor. Ayrıca aranızdaki ilişki garipleşeceğinden kadına benim reddettiğimi de söyleyemezdin. Dizin bitene kadar onunla çalışıyorsun değil mi?"

Xiao Zhan hayatında hiç bu kadar şaşırmamıştı. 

Telefonuna bakarken ağzı açık kalmıştı ve bir kez daha babası ayağıyla onu dürttü. 

"Ne oldu?"

"Ba," Xiao Zhan sızlanmış ve canını sıkan bacaktan uzaklaşmak için ayağa kalkmıştı. Köşede durmuş, Yibo'ya göndereceği sıradaki mesajı düşünmüştü.

"Seni gremlin. İnsanlara böyle davranamazsın. Kız gerçekten bu randevu için heyecanlı."

"Xiao Zhan,"  Yibo cevap vermişti. "Gerçekten benden ne istediğini bilmiyorum. Randevuda ona karşı nazik olacağım ve sonrasında herkes kendi yoluna bakacak. Niye bu kadar abartılıyor bu?"

"Yibo, kalpsizsin."

"Diyene bak hele. Neyse, şimdi çekime geri dönmem lazım. İşimiz bittiğinde ve sana doğru yola çıktığımda mesaj atarım."

"Dur bir," demişti Xiao Zhan Yibo'dan alabileceği bir nötr bilgi daha olduğunun farkında olarak. "Ne yemek istersin? Canın özellikle bir şey istiyor mu?"

"Hmm..."

Xiao Zhan beklemişti, ayağını gergince yere çarpıyordu. Çok geçmeden Yibo'nun cevabı geldi.

"Xiao Long Bao."

Xiao Zhan, ilesiyle zaman geçirmek için telefonunu kapatacağına dair ek bir notla birlikte, iç çekerek mesajı Mi Mi'ye iletmişti.

Ve, öyle de yaptı. 

Tam o anda, evlerinin zili çalmış ve Xiao Zhan aceleyle kapıya giderken telefonu cebine tıkmıştı. Annesi gelmişti ve ellerinde iki tane alışveriş torbası vardı.

"Zhan Zhan!" Annesi onu gördüğü anda ona sarıldı. Xiao Zhan kendine kucaklamanın içinde erime izni vermiş ve sonra da poşetleri kadından almıştı.

"Baban burada olduğunu söylediğinde inanamamıştım. Nasıl bu kadar ani gelebildin? Ne oluyor?"

Xiao Zhan, bu gece Wang Yibo'yu beklediklerini söylemek için iyi bir an olduğunu fark etmiş fakat sonra annesinin hafiften yorgun olduğunu görmüş ve hazırlık yükünü onun omuzlarına yüklemek istememişti.

"Yarına kadar çekim aram var, o yüzden uğramak istedim."

Kadın, "Seni gördüğüm için mutluyum," demiş ve eve girmişti. "Yemek yediniz mi?"

"Ben yemedim," babası oturduğu koltuktan seslenmiş ve Xiao Zhan annesinin kocasının arkasından ona gönderdiği alaycı bakışa gülümsemişti. "Tabii ki yememişsindir. Zhan Zhan. Yemek yapmak için biraz fazla yorgunum o yüzden yemek sipariş edebiliriz değil mi?"

"Tabii ki edebiliriz. Ne istersin? Ben sipariş veririm."

Annesiyle babası ona ne istediklerini sıralamışlar o yüzden Xiao Zhan telefonunu açmak zorunda kalmıştı.

Neyse ki kimse ona mesaj göndermemişti o yüzden ebeveynlerinin siparişleri için doğrudan uygulamaya gitmişti. 

"Zhan Zhan. Kendine ne sipariş ediyorsun?" Aldıklarını koyarken annesi sormuştu. Xiao Zhan bunun üzerinde düşünmek için birkaç saniye durdu. "Aslında, hiçbir şey. Bir iki saat içinde bir şeyler pişireceğim."

Kadın durdu, biraz irkilmişti. "Niye?"

Xiao Zhan acaba ona şimdi Yibo'yu söylemese mi diye düşündü ama gerçekten kadının bu meseleden dolayı yaygara çıkarmasını istemiyordu. Fakat annesinin, hazır yemeğin tadını çıkarırken Xiao Zhan'ın kendisi için yemek pişirmesine izin vermeyeceğini de biliyordu. O yüzden Xiao Zhan kelimelerini özenle seçti. 

"Bir arkadaşım uğrayacak ve ben de ona birkaç tane yemeği nasıl pişireceğini öğretmek istiyorum. O yüzden birlikte pişirip birlikte yiyeceğiz."

Kadın, "Ne arkadaşı?" diye sormuştu.

"Gremlinin biri," Xiao Zhan cevap vermiş ve kadının gözleri kafa karışıklığıyla büyümüştü.

"Ne?"

Xiao Zhan cevap vermemiş, onun yerine şaşırarak alışveriş torbasından bir Japon hurması çıkarmıştı. "Bunlar şu an mevsiminde mi ki?"

"Tabii ki de değil," kadın cevap verdi. "Onlara bir sürü para vermek zorunda kaldım ama baban bana buralarda olduğunu söylediğinden yine de aldım."

Ve bununla birlikte, Xiao Zhan annesinin dikkatini dağıtmakta tamamen başarılı olmuştu.


>>>>>>>>>>>>>><<<<<<<<<<<<<<<


Babasını sinir etse de Xiao Zhan nihayetinde annesi ve babasının tabağındakilerden yemişti.

Babasının ayağı sayesinde yan tarafına birkaç tekme yemiş ve bütün bunlar onları bir aile olarak her şeyin daha basit olduğu zamanlara götürmüştü.

Fakat Xiao Zhan'ın aklının gerisi, şu anda bir şeylerin daha kötü olamayacağının farkındalığıyla doluydu. Bilhassa ve de kendini ne kadar durdurmaya çalışsa da gözünü telefonundaki saatten alamıyordu.

Şu anda saat yedi otuzdu, yani Yibo'nun Mi Mi ile olan randevusu başlamış olmalıydı. 

Xiao Zhan içten bir şekilde ikisinin de birbirlerinin varlığından zevk almasını umut ediyordu, ama Yibo'yla önceden yaptığı konuşma sonrasında, artık ne düşüneceğini bilmiyordu. Fakat kesinkes emin olduğu olduğu bir şey varsa, bu da duygularının karman çorman olduğuydu. 

Öncesinde, Yibo'nun gelişinden olabildiğince çok anlam çıkarmaya çalışmıştı, düşüncelerinin çoğu Pekin'deki olaylarından sonra bunun onu göreceği ilk sefer oluşunun etrafındaydı. Gergin değildi, fakat aynı zaman rahat da sayılmazdı.

Pekin'den önce, bir dereceye kadar platonik arkadaşlardı, ama sonrasında...

Her şey birbirine girmişti.

Yibo'nun kendisine yaptığı itiraf sağ olsun şu günlerde kar topu gibi büyüyen bir karışıklık. Sırf Mi Mi'yi onun başından almak için onunla olan randevuyu kabul mu etmişti?

Hal öyle olunca, Xiao Zhan; Yibo'nun bir şekilde kendisinden öç aldığı, ya da belki de sırf zevkine Xiao Zhan dışındaki birilerine dikkatini vermek amacıyla bunu yaptığı varsayımıyla kendini yemişti fakat sonunda, Xiao Zhan bir kez daha suratına bir tokat yemişti.

"Zhan Zhan bana su getirir misin?" annesi seslenmiş, o yüzden Xiao Zhan bu fırsatı daha az insan olan bir alana geçmek için kullanmıştı. Çünkü Wang Yibo'nun geliş anı yaklaştıkça, sakin tarafının yavaş yavaş bocalamaya başladığını hissediyordu. Annesi için bir bardağa suyu doldurdu, fakat tam götürecekken bir mesaj gelmişti. Mesaj Li Ping'dendi o yüzden hemen açtı.

"Barıma Wang Yibo'yu mu getirdin? Randevu ayarladığın kişi Wang Yibo muydu?"

Xiao Zhan arkadaşının şok oluşuna gülümsedi.

"Orada mı?"

"Evet! Ayrıca onu tanımasam da randevulaştığı kadın da burada."

"Peki," Xiao Zhan cevap vermişti. "Lütfen onlara güzel davran, ayrıca umarım çalışanlarının hiçbiri orada değildir."

"Tabii ki de değiller. Bu tamamen özel bir iş fakat, neden onu barda gerçekten müşterilerim olduğu zaman getiremedin? Nasıl arkadaşının reklamını yapmak istemezsin ya?"

"Endişe etme sen," Xiao Zhan onu teselli etmişti. "Bana yaptığın bu iyilik için, bir ara ben kendim uğrayacağım."

"Biz seni istemiyoruz! Yibo'yu istiyoruz! Müşterilerim genç insanlar, o da öyle!"

"Şerefsiz seni..." Xiao Zhan sövmüştü. "Ben nasıl genç olmuyorum? Aynı yaştayız!"

Buna karşılık Li Ping bir dizi gülen çıkartma göndermiş o yüzden Xiao Zhan telefonunu koyup annesi için doldurduğu suyu almıştı. Fark etmişti ki, gerilmişti çünkü annesine suyu verirken elleri hafiften titriyordu. 

Bu annesinin gözünden kaçmadı. "İyi misin?" diye sormuştu ve Xiao Zhan kafasını salladı. "Sadece yorgunum."

Xiao Zhan fazla öylece boş durabileceğini düşünmüyordu o yüzden mutfağa geri döndü ve sonradan Yibo'yla kendisi için yemek yaparken lazım olacak olan malzemelere bakmaya başladı. Bugünden sonra Yibo'yu bir daha ne zaman göreceğini bilmiyordu o yüzden Yibo gitmeden önce ona birkaç temel yemek pişirme becerisi katıp katamayacağına bakmak istiyordu. Ya da belki de Xiao Zhan yalnızca, Yibo'nun burada geçireceği zamanda aralarındaki şeyin kolayca ve doğal bir şekilde ilerlemesi adına ikisini de meşgul edecek mümkün olan her yolu deniyordu. 

Li Ping'den yeni bir mesaj gelmişti. 

"Yibo bayağı nazik. Kadının sandalyesini çekti."

Bu Xiao Zhan'ı rahatlatmış, hatta gülümsetmişti. Li Ping'e ona haber vermesine gerek olmadığını söylemek istiyordu ama haber vererek yaptığı kibarlığı geri çevirmek yerine Xiao Zhan yalnızca mesajları okumuş, cevap vermekten kaçınmıştı. 

"Avv!!" Li Ping yazmıştı. "Aktrist arkadaşın gerçekten gergin görünüyor. Az önce ayağını masaya vurdu."

Xiao Zhan bu mesajı görmezden gelmişti fakat hemen ardından bir tane daha geldi.

"Puhahahahhaha!!!"

Xiao Zhan artık kendini tutamıyordu.

"Ne oldu?" diye sormuştu. 

"Ne mi oldu?" Li Ping cevap vermişti. "Galiba az önce tüm hayatım boyunca duymadığım kadar cringe bir şey duydum, yani bu bayağı bir şey demek oluyor çünkü bu cümleyi söyleyen benim bak. Derim sökülüyor sanki. Neyse şimdi ölene kadar gülmek için içeri geçiyorum."

Xiao Zhan o cümlenin ne olduğunu sormak istiyordu o yüzden bir kez daha bunun onu ilgilendirmediğini ve Yibo'nun randevusundan gelen istenmeyen canlı haberleri kabul etmenin inanılmaz uygunsuz bir davranış olduğunu kendine hatırlattı. Fakat o telefonunu sonunda bırakamadan önce Li Ping'den bir mesaj daha gelmişti.

"Wang Yibo kadına yemeğinin tadını çıkarmasını söyledi ve kadın da bunu yapmasına gerek olmadığını, çünkü bugün tadını çıkarmak istediği tek yemeğin Yibo'nun kendisi olduğunu söyledi."

Mesajı okurken Xiao Zhan'ın gözleri neredeyse yerinden çıkmıştı.

Ve sonrasında, ağzı öylece açık kaldı.


>>>>>>>>>>>>>>><<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<


Evlerinin zili çaldığı zamana kadar, Xiao Zhan derisi sökülen kişi sanki kendisiymiş gibi hissetmişti.

"Geliyorum!" hemencecik mutfak taburesinden kalkmış, aceleyle kapıya gitmişti. Vardığında,  aslında bunu yapmasına gerek olmasa da bir kez daha kıyafetlerini kontrol etmişti çünkü zaten yalnızca bir eşortman ve bir hoodie giyiyordu ama yine de anlamsız bir şekilde kırışıklıkları düzeltmişti. Sonra kapıyı açtı.

Wang Yibo'nun sırtı kapıya dönüktü.

Ama sonra arkasını dönmüş ve gözleri buluşmuştu. Pekin'den sonra ilk kez, gözleri buluşmuş ve Xiao Zhan nefes almayı unutmuştu. 

"Hai," Yibo hafifçe el sallayarak onu selamladı ama bu Xiao Zhan'ı kendine getirmek için yeterli olmamıştı. Ta ki annesinin sesini aniden arkasında duyana kadar. 

"Zhan Zhan. Kim geldi?"

Yibo'nun gelişini nihayet söylemek için Xiao Zhan ona döndü, fakat çok geçti. Kadın kapının diğer tarafında kimin durduğunu görmüştü ve ağzı kocaman açılmıştı. 

Xiao Zhan sesini bulabilmişti. "Ma," diye başladı fakat ses tonu çok boğuktu o yüzden boğazını temizledi ve yeniden başladı. "Mama, Wang Yibo geldi."

"Wang Yibo?" kadın fısıldamış ve bu, kadın burada olduğu için Xiao Zhan'ın memnun olmasını sağlamıştı çünkü bu,  Xiao Zhan için Wang Yibo'ya odaklanmaktansa  bütün dikkatini kadının komik şok ifadelerine verebileceği anlamına geliyordu. 

Fakat bu da çok geçmeden sonlanmıştı çünkü Wang Yibo konuşmuş ve Xiao Zhan'ın vücudundaki her hücre canlanmıştı. 

"Ayi, merhaba," Yibo eğilip selem verdi. 

O derin ve alçak ses.

O yumuşak fakat delip geçen gözler.

Xiao Zhan boğazındaki yumruyu yutmakta zorlanıyordu.

Xiao Zhan kapıyı kapatıp duyma kabiliyetini yeniden kazanmaya çalışırken annesi çocuğu evin içine çekmişti. Bunun nedeni, annesine cevap verirken Yibo'nun dudaklarının oynadığını görse de, gerçek anlamda tek bir ses bile duyamamasıydı. 

Sorun kalbiydi, kalbi kulaklarında çok şiddetli bir şekilde attığından başka bir şey duyamıyordu.

Annesi adını seslendiğinde bile duyamamıştı. 

Uğultuları kesen Yibo'nun sesi olmuştu.

"Xiao Zhan!"

Xiao Zhan dönmüş ve Yibo'nun gözlerindeki sıkıntıyı görmüştü.

Aha, bu  çok nadir görebildiği Yibo'nun diğer taraflarından biriydi, fakat şimdi o çocuksu savunmasızlığı ve çaresizliği ortaya çıktığından, Xiao Zhan'ın göğsü zevkle şişmişti.

Yibo annesinin ona olan ilgisinin altında ezilmişti, o yüzden tek yapabildiği gözlerini aşağıda tutup göz teması kurmamaktı, başıyla da sürekli onaylıyordu. 

Babası da misafirlerini karşılamak için kalkmıştı, o yüzden Xiao Zhan bir şişe su almak için dolaba doğru gitti.

Yibo'nun yakında buna ihtiyacı olacağına dair bir hisse kapılmıştı. 

Ve bu düşünce üzerine, kendisi için de bir tane aldı.

Çünkü, ikisinin de ihtiyacı olacaktı.


Çevirmen Notu:

Merhaba dostlarım! Nasılsınız? Umarım herkes iyidir. Geçen hafta ilk kez bölüm gelmedi. Sınavlarım ve vizelerim sonrası evimde badana olduğundan birkaç gün dışarıda takılmak zorunda kaldım. Neredeyse evde hiç durmadığımdan bölümü yetiştiremedim ama dışarda olduğum süre boyunca bilgisayarımı yanımda dolaştırarak bugüne çıkarabildim. Kusuruma bakmayın. Bu hafta tatilim. Hep evde olduğumdan her an bölüm gelebilir 😗

Bölüm yorumlarımıza geçecek olursak: nasıl hiçbiriniz Yibo'nun neden randevuyu kabul ettiğini tutturamadınız ama puhahahah. Kabul sebebini okuyunca o kadar gülmüştüm. Gerçekten o kadar dümdüz ve o kadar Xiao Zhan odaklı biri ki bu bazen bana acı veriyor. Her şeyin fazlası mutlaka zarardır çünkü.

Satır aralarında okudunuz aslında, Xiao Zhan'ın Yibo'nun sebebini öğrendiğinde kendisi için bunu yapmış olmasından çok fena etkilendi. Henüz belirgin değil ama ilerki 2-3 bölümde göreceksiniz ki çözülmesinde etki eden önemli bir faktör bu. Özellikle de şu zamanda. Önümüzdeki bölümler taaaam istediğiniz gibi bölümler. Herkesin bayılacağı birtakım detaylar olacağına eminim. Çok da konuşup spoiler vermek istemiyorum. Dediğim gibi zaten bu hafta evde oturup yalnızca üretmeyi ve okumayı planladığım için bölümler hızlı gelebilir diye düşünüyorum. Beklemede kalın. Bu arada bölüm geleceği zamanlar genelde birkaç saat önce profilimden not yayımlıyorum. Bazen bölümlerin bildirimleri düşmediği için beni takip ederek o notların bildirimlerini alabilirsiniz. Bu bölümlük benden bu kadar.

Tekrar görüşene dek, dostlar. 

































Continue Reading

You'll Also Like

11.7M 572K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
34.3K 5.7K 28
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
1.6M 146K 38
jungkook: şey senden bir şey rica edebilir miyim beni pek sevmedikleri için sınıf grubuna almıyorlar da böyle önemli bir gelişme olunca bana haber ve...
33.9K 3.1K 17
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...