permission to love | taekook

Par vantaeclub

388K 33.8K 14.5K

we don't need permission to love omegaverse alfa jungkook omega taehyung Plus

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31 - Final

14

12.1K 1.1K 551
Par vantaeclub

Ben yine bekleyemedim saldım bölümü tabi jsfkskdks hafta sonu ya da pazartesi beeelki bir bölüm daha gelir.

Bu arada...

Yeni hikayem NO ONE yayımda sizleri oraya da bekleriz ~

-

Jimin evine doğru giden yolda elleri cebinde yürürken gözlerini öylesine etrafta gezdiriyor ve arada bir dolgun dudakları arasında birkaç gün önce öğrendiği bir şarkıyı mırıldanıyordu.

Keyfi yerindeydi, akşam saatlerini her zaman sevmişti. Yurtta kalırken Taehyung ile beraber akşam yurdun yakınlarında dolaşmaya çıkarlardı. İlk tanıştıkları zamanlarda arkadaşının ne kadar kötü bir ruh halinde olduğunu hatırladı. Geçen senelerin ardından kendini ancak toparlayabilmişti ve bu durumda Jimin'in katkısı çok büyüktü.

Karşısına çıkan küçük çakıl taşına ayağıyla vurarak rastgele bir yere gitmesini sağladığında şarkısını da mırıldanmaya devam etti.

Ancak saniyeler sonra hem kendisi hemde içindeki omeganın da hissettiği gerginlikle adımları istemsizce yavaşlamıştı. Arkasında, birkaç adım gerisinde biri onunla beraber yürüyordu. Jimin hiç bozuntuya vermeden derin bir nefes alarak bunun kesinliğinden emin olmak istemiş ve adımlarını hızlandırmıştı. Arkasındaki kişinin adımları da onunla beraber hızlandığında korkmaya başlamıştı. Artık emindi.

Biri onu takip ediyordu.

Kalbinin hızlanmaya başladığı o saniyelerde ne yapacağını düşünmeye çalışıyordu. Arkasında ki her kimse kokusunu bile alamıyordu gerginlikten. Belki de bir betaydı. Evine çok az kalmıştı ve arkasında ki kişi her kimse evini öğrenmesini istemiyordu. Bu yüzden düz gitmek yerine aniden sol taraftaki kulübenin tarafından döndüğünde kendisini kulübenin duvarının arkasına saklamıştı.

Kafasını uzatarak kulübenin o taraftan dönen kişiyi gördüğünde duvara tutunan eli yavaşça aşağıya kaymış ve derin bir nefes almıştı. Onun burada ne işi vardı?

Duvarın arkasından çıkarak elleri ceketinin cebinde ona ifadesiz bir şekilde bakan alfanın yanına doğru ilerledi.

"Hoseok?" dediğinde karşısındaki alfa hiçbir tepki vermemiş sadece kafasını eğerek ona bakmaya devam etmişti. Jimin tereddütle ona birkaç adım daha yaklaşmış ve karşısında durarak gözlerinin içine bakmıştı. Koyu kahverengi gözleri adeta onu içine çekiyor gibiydi. Saçları alnının ortasını açıkta bırakmış bir şekildeydi ve dalgalıydı. Şu an düşünmenin sırası değildi belki ama alfa fazlasıyla etkileyici görünüyordu.

Alfadan bir karşılık alamadığında "Neden beni takip ediyorsun?" diye sormuştu. Ardından eklemişti. "Yine."

Hoseok'un kaşları havalanırken yüzünde çok hafif bir gülümseme belirir gibi olmuştu. Ama o kadar hızlı kaybolmuştu ki Jimin hayal gördüğünü bile düşünebilirdi.

"Bir nedeni yok." diye sert sesiyle cevapladı onu alfa. Bunun için özel bir çaba sarf etmiyordu. Sesi kendiliğinden bu kadar tok ve sert çıkıyordu.

Jimin ise şaşırmasına engel olamazken bunu tepkileriyle de yansıtmaktan çekinmemişti. "Ha birde kabul ediyorsun yani?"

Hoseok ise hiç istifini bozmamış ve omuz silkerek "Farkında olduğun bir şeyi neden inkar edeyim ki?" diye bir cevap vermişti.

Her geçen saniye daha da fazla şok içinde kalan Jimin ise önce konuşmak için ağzını aralamış ancak karşısında duram alfanın utanmazlığı ve açık sözlülüğü karşısında diyecek bir şeyler bulamayıp tekrar kapatmıştı.

"Pekala, o zaman bunu neden yaptığını açıkla." dediğinde sesi kararlı çıkmıştı. Neydi bu saçmalık anlayamıyordu. Önce onu takip ediyordu sonra yaralanıyordu ve tesadüfi bir şekilde Jimin yine onunla karşılaşıyordu. Şimdi ise tekrar kendisini takip ediyordu ve bunu da gizleme gereği duymuyordu.

Jimin düşünmeden edemedi. 'Acaba manyak falan olabilir mi?' Çünkü başka bir açıklama bulamıyordu yaşadıkları duruma.

Hoseok'un bakışları hızla kendisine dönerken birkaç saniye yüzüne bakmış ardından araladığı dudakları ardından onun ismini zikretmişti. "Park Jimin, emrivakilerden hiç hoşlanmam. Bu kişi sen olsan bile."

Kaşları çatılan Jimin beyninde tehlike çanlarının çalmasına engel olamıyordu. "Sen olsan bile derken?" dediğinde kolları uyuşmuş gibi hissediyordu. Bu alfayı çözemiyordu. Kafasını karıştırıyor ve dengelerini bozuyordu.

Ancak Hoseok ona cevap vermek yerine çattığı kaşları ile etrafa bakınmış ve havayı birkaç kez kokladıktan sonra "Kahretsin!" diye mırıldanmıştı. İleriden gelen üç kişilik grup Hoseok için fazlasıyla tanıdıktı. Hatta o kadar tanıdıktı ki karnında güzel bir iz taşımasının sebeplerinden biriydiler.

Aniden değişen tavırlarından dolayı Jimin ne olduğu sormak için dudaklarını aralayacağı sırada bileğine sarılan kol ile şok içinde kalmıştı. Hoseok onu kendine çektiği gibi başını boynuna gömmesini sağlayarak yüzünü kapamıştı. Aniden kendini hiç tanımadığı bu alfayla sarılırken bulan Jimin ise ne olduğunu geç idrak etmiş ve geri çekilmek için ellerini alfanın göğsüne koymuştu.

"Ne yapıyorsun?" Geriye çekilme denemeleri başarısız kaldığında "Alfa." diye sinirle konuşmuştu. "Ne yapıyorsun, bıraksana!"

Parmakları Jimin'in saçlarında olan alfa ise hiç istifini bozmadan "Şş." demişti. "Geliyorlar, sus ve yüzünü sakla."

Aniden yayılan tüm gerginliği vücudunun ger bir uzvunda hissetmek onun için hiç iyi olmamıştı. Hoseok kimden bahsediyordu bilmiyordu ve korkuyordu. "K-kim geliyor."

Sadece birkaç adım ötelerinden geçen adım seslerini duyduğunda vücudu istemsizce kaskatı kesilmişti. Farklı farklı ve sert üç tane feromon kokusu aldığında istemsizce kendisini alfaya daha fazla sokulurken bulmuştu. Alfaların bakışlarını üstlerinde hissedebiliyordu.

"Jung Hoseok." Alaylı bir ses duyduğunda alt dudağını ısırmadan edememişti. Kimdi bu alfalar, ne istiyorlardı? "İyi görünüyorsun, belki de vücuduna daha derin bir kesik atmalıydık."

Ardından iğrenç kahkaha seslerini duyduğunda kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Bunlar onlardı, o gece alfanın yaralanmasına sebep olan kişilerdi ve Jimin şu anda fazlasıyla korkuyordu.

Hoseok ise onlara cevap vermek yerine sert bakışlarla cevap vererek uzaklaşmalarını beklemişti. Jimin yanındayken onlara bir karşılık verirse olayın büyüyeceğinin farkındalardı. Zaten giderlerken içlerinden birinin bakışları Jimin'e kaymıştı ve ardından dönüp Hoseok'a onu işaret ederek sırıtmıştı. Bu hareket bile içindeki alfanın sinirle ileri atılmak istemesine sebep olmuştu.

Jimin, Hoseok'tan yayılan sert ve sinirli kokuyu soluduğunda bir eliyle alfanın koluna tutunmuştu. Kokusu normalde hoşuna gitse bile şu an için fazlasıyla baskın ve korkutucuydu.

Sessiz geçen birkaç saniyeden sonra Hoseok'un vücudundaki elleri yavaşça heri çekilmişti. Yüzleri karşı karşıya geldiğinde Jimin titreyen göz bebekleriyle alfanın ifadesiz suratında gezdirmişti bakışlarını.

"Onlar... o gece sana zarar veren alfalardı, değil mi?"

Hoseok elinin o yumuşak saçlardan ayrılmasından dolayı hiç memnun değildi. Jimin'in saçlarına dokunmayı fazlasıyla sevmişti.

"Eve git, Jimin."

"Yaran ne durumda?"

"Arkana bile bakma."

"Pansuman gerekiyorsa söyle bana, tamam mı?"

Hoseok kafasını olumlu anlamda salladıktan sonra kafasıyla arkalarında kalan yolu işaret etmişti. "Arkanda olacağım."

Kaşları çatılan Jimin ise direkt olarak nu fikre karşı çıkmıştı. "Yanımda da yürüyebilirsin."

Bu fikir alfanın fazlasıyla hoşuna giderken tekrar yolu işaret etmesiyle Jimin yanından geçerek yürümeye başlamıştı. Tabi yanında alfayla birlikte.

-

Taehyung şaşkınlığından yavaşça sıyrıldığında tekrar gülümsemişti. Etraftaki herkesin neden bu kadar gergin olduğunu anlayamıyordu. Altı üstü kuzenleri gelmişti Jungkook neden ona öyle bakıyordu ki? Gergin gibiydi, aynı zamanda sinirli.

"Ah, üzgünüm sizi tanıyamadım. Annem bahsetmiş olmalı sizden ama hatırlayamadım."

Ortamda garip bir sessizlik olduğunda Taehyung hepsinin suratına teker teker bakmıştı. Karşısında ki üç kişi kendi arasında garip bir bakışma içine girmişti. Annesi ona bakarak gülümserken babası ise şaşkındı. Jungkook ise hala aynı şekilde bakıyordu, gerginliğini hissettiriyordu.

Karşısında ki kendini Kim Namjoon diye tanıtan çocuk gülümsemeye çalışmış ve yeniden söze girmişti. Ortamda ki gerginliği dağıtmak isteyen bir havası vardı, gülümsemesi Taehyung için oldukça güven verici görünüyordu.

"Öyle değil, ben senin kaybettiğin anne tarafından kuzeninim."

Taehyung bugün ikinci bir şok yaşarken bu sefer ki daha uzun süreliydi. Kaybettiği annesi... beyninden vurulmuş gibi hissederken bakışlarını karşısında ki alfadan kaçırarak Jungkook ile buluşturmuştu. Kendisinin aksine o şaşkın değildi. Jungkook, karşısında ki omeganın şaşkınlığını hissederken ona güven vermek amacıyla sadece gülümsemişti.

"K-kaybettiğim annem mi?" Birkaç saniye sonra kendisinde konuşacak gücü bulduğunda ağzından sadece bu üç kelime çıkabilmişti.

Ağzı kuruyor gibi hissediyordu, ne tepki vermesi gerektiğini bile bilmiyor sadece karşısında ki alfanın devam etmesini istiyordu. On sekiz yaşına gelmişti hatta birkaç ay sonra on dokuz olacaktı, onu şimdi mi bulmuşlardı? Hayatının kötü zamanlarında değil de tamda iyiye gittiği zamanlarda mı?

"Evet, sen daha bebektin onları kaybettiğinde." Zaten bildiği bilgi ile kafasını salladı Taehyung. Kocaman açılmış gözleri yerdeki halıya takılı kalmıştı. Omegası korkmuş hissediyordu. "Jeon ailesi seni sahiplenmiş." Tekrar başını salladı Taehyung.

"Kayıtlarda Jeon olarak geçsen bile sen aslında Kim ailesine aitsin."

Kafasını yavaşça kaldırarak ifadesiz tutmaya çalıştığı bakışlarını karşısında ki alfaya dikti. Kim demişti.

Kim Taehyung.

Ailesini kaybetmeseydi aslında adı bu olacaktı.

"Kim Taehyung." diye net bir sesle konuştu Namjoon. "Aslında senin adın bu."

"Jeon Taehyung." diyerek araya girdi Jungkook. Herkesin bakışları onun üzerine dönmüştü. Yaslandığı kapı pervazında elleri göğsünde birleşikti ve sert bakışlarını karşısında bulunan üç kişiye yollamaktan çekinmiyordu. Bu iş hoşuna gitmemişti. Kin Taehyung olamazdı onun küçüğü, o en başından beri Jeon'du ve öyle de kalacaktı.

"Taehyung şu anda Jeon ailesinin bir üyesi ve öyle olmaya da devam edecek."

Babası uyarıcı bir ses tonuyla "Jungkook." dediğinde Jungkook bakışlarını ona alaycı bir fülümsemeyle bakan alfadan çekmemişti. Onda hoşlanmadığı bir şeyler vardı, hissediyordu. Namjoon rahat ifadesini bozmadan Jungkook'a hitaben konuştu.

"Bırakalım da buna o kadar versin." Ardından Taehyung'a doğru dönmüştü. Ancak Taehyung'u yüzünde ki ufak gülümseme ile Jungkook'a bakarken gördüğünde kaşlarını çatmak istese bile bozuntuya vermeyerek devam etmişti.

"Eğer istersen..." dediğinde omega hemen ona doğru dönmüştü. Aklında dolanan şeyler vardı ve bu onu korkutuyordu. "Eğer 'Kim' olmak istersen senin için her zaman bir yerimiz var Taehyung."

Taehyung duydukları ile kaşlarını çatarken derin bir nefes almıştı. "B-ben..." diyerek söze başladı ancak devamı gelmedi.Ne diyeceğini bilmiyordu. Karşısında ki çocuk kuzeni olduğunu iddia ediyordu fakat Taehyung kendini ona karşı hiç yakın hissedemiyordu.

"Bu çok ani, yani, bilmiyorum." Annesi ve babasına göz attığında onlarında gergin olduğunu görmüşlerdi. Jungkook çattığı kaşları ile bakıyordu ona ve küçük kalbi tüm bunlara dayanamıyormuş gibi hissediyordu.

"Seni götürmek istiyoruz."

Geldiğinden beri hiç konuşmayan kadın bir anda ortaya atılıp böyle bir cümle söylediğinde tüm Jeon ailesini şok içinde bırakmıştı.

Gitmek... Taehyung bu konunun yeniden karşısına çıkması ile hızla büyüğüne bakmıştı. Hayır, gitmek istemiyordu. Onun evi burasıydı, ayrılamazdı ki.

"Bundan bize bahsetmemiştiniz." diyerek konuya dahil oldu babası. Sinirli gözüküyordu, bunca yıldır kendi çocuğundan ayırmadığı biricik omega oğlunu tanımadığı insanlarla göndermek istemiyordu.

Ancak kadın onu duymamış gibi yaparak oturduğu yerden kalkmış ve hızla Taehyung'un yanına oturmuştu. Herkes onları izlerken kadın Taehyung'un ellerini tutarak kendi kucağına koymuştu. Bakışlarında garip bir yoğunluk vardı.

"Sen kardeşimden kalan tek şeysin, bizimle gel. Annenin yaşadığı yeri görmek istemez misin? Onun yürüdüğü o yollardan yürümek, hım?"

Duygusal bir noktadan giriş yapması ile gözlerinin dolduğunu hissetmişti Taehyung. Annesini ve babasını hiç tanıyamamıştı ama şu anda da güzel bir aileye sahipti. Burayı bırakmak istemiyordu.

"A-ama benim zaten bir ailem var, burayı seviyorum."

Karşısında ki kadının bakışlarının saniyelikte olsa değiştiğini gördüğünde şaşırmıştı Taehyung. O kadar hızlı bir değişim geçirmişti ki şok olmuştu.

"Anneni tanımak istemiyor musun?" Kadın hala duygu sömürüsüne devam ederken dayanamadığını hissetti Taehyung. Tüm bunlar fazla geliyordu.

Kafasını çevirerek yardım ister gibi annesine baktığında annesi durumu kavramış ve araya girmişti. "Şimdilik bu kadar üzerine gitmeseniz mi? Her şey onun için çok yeni."

Karşısında ki kadın ellerini bıraktığında Taehyung ayaklanmış ve tüm dikkatleri üzerine çekerken "Lavoboya gideceğim." diyerek ayrılmıştı salondan.

Attığı her adımda sanki zemin ayaklarının altından kayıyormuş gibi hissediyordu. Gözleri dolu doluydu ve ne düşünecdğini bilmiyordu bile. Kendini banyoya attığında eliyle yüzünü kapatarak ortada turlamaya başlamıştı.

Ne yapacaktı? Buradan gitmek istemiyordu ama annesini de tanımak istiyordu. Onun hakkında hiçbir bilgiye sahip değildi ama tüm hayatı da buradaydı, bırakmazdı. Bir kere Jungkook buradaydı, kabul edemese bile hala ondan hoşlanıyordu ve kafası fazlasıyla karışıktı.

Aniden banyonun kapısı açıldığında adımları durmuş ve kapıyı açan kişiye çevirmişti bakışlarını. Jungkook çattığı kaşları ve sinirli bakışlarıyla orada dikiliyordu. Gergin feromonları bu kadar hissediliyor muydu?

"Hyung..." diye mırıldanabildi sadece. Jungkook hızla ileri atılarak kollarını ona doladığında bir iki adım gerilemişlerdi.

"Taehyung, gitmek istemiyorsan söyle tamam mı?" diye kararlı bir ses tonuyla konuştu. Elleri küçüğün saçlarını okşuyor ve sakinleştirmeye çalışıyordu. Şu anda ne kadar karmaşık duygular içerisinde olduğunu tahmin edebiliyordu.

"Gitmek istemezsen kimse seni götüremez, buna izin vermem." Geri çekildi ve küçüğünün yüzünü avuçları arasına alırken kafasını iki yana salladı hızla. "İzin vermem. Sen Jeon'sun, duydun mu beni?"

Taehyung gözyaşları arasında hızla kafasını sallamış ve "Jeon Taehyung." demişti.

"Evet, Jeon Taehyung, Kim değil, başka bir şey değil sadece Jeon."

"Sadece Jeon."

Jungkook eğilerek karşısında ki omeganın kızarmış yanağına öpücük kondurduğunda tüm bu olanlara rağmen kalbinin teklediğini hissetti Taehyung.

"Sen buraya aitsin Taehyung, bana aitsin." dediği sırada alnını küçüğünün alnına yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. İkisi de derin derin nefesler alıyor rahatlamaya çalışıyorlardı.

Jungkook korkuyordu, öyle bir korkuydu ki bu daha önce hiç böyle hissetmemişti. Kolları arasında ki bedenin teklifi kabul ederek gitmesinden korkuyordu. Yıllar önce kendisi bir haltlar yemiş olsa bile şimdi ki en büyük korkusu buydu.

Jeon Jungkook, Jeon Taehyung'u kaybetmek istemiyordu, onu paylaşmak istemiyordu.

Sakince geri çekildi Jungkook. Ağladığından ötürü gözleri kızarak olan küçüğüne baktı. Ardından bakışları aralık dudaklarına kaymış kendini yutkunurken bulmuştu. Çok güzeldi Taehyung, çok çok güzeldi. Öyle ki onu içine alıp saklamak istiyordu.

"Şimdi gidiyorum, toparlan ve aşağıya gel konuşacağız." Küçüğünün ıslak yanaklarını silerken sözlene devam etti. "Ağlama." Tekrar bir onay aldığımda gitmek için geri çekildi. Taehyung lavobonun yanında ki çıkıntıya kalçasını yaslamış zemini izliyordu. Banyodan çıkmak için arkasını döndü fakat yapamadı.

Hızla Taehyung'a doğru dönerek iki adımla yanına vardığında çenesinden tuttuğu gibi kafasını kaldırmış ve dudaklarını birleştirmişti.

Dudaklarını öpen dudakları hissettiğinde şok içinde kalan Taehyung tüm bu hız yüzünden büyüğünün koluna tutunmak zorunda kalmıştı.

Sertti karşısında ki alfanın öpücükleri önce üst dudağını emiyor ardından hızını kaybetmeden alt dudağına geçiyordu. Alt dudağında hissettiği dil darbesiyle içi titrerken büyüğü dudağını emerek geriye çekilmişti.

Nefes nefese bir şekilde birbirlerine bakarlarken bu sefer ileri atılan alfayı da şaşırtacak cinstendi. Taehyung büyüğünün kazağının yakalarından tuttuğu gibi kendine çekerken dudakları tekrar bir savaşın içine girmişti.

Ancak hemen alt katta salonda onların bu hallerinden habersiz oturan beş kişinin olduğunu bilmekte onları biraz geriyordu. Biri kalkarak buraya gelse ve kilitli bile olmayan kapıyı açarak onları görse bu durumu açıklayamazlardı.

Acemi bir şekilde büyüğünün üst dudağını öperken bayılmamak için dualar ediyordu. Bunlar ikisi içinde çok yeni şeylerdi ve vücutlarına tepkileri çok yeniydi.

Jungkook ellerini karşısında titreyen omeganın beline koyarak lavobonun çıkıntısına oturmasını sağladığında öpüşmenin kontrolünü eline alarak üzerine doğru biraz eğilmişti. Ellerini sırtından beline kadar her yerde dolaştırıyor ve her saniyenin tadını çıkarmaya çalışıyordu.

Taehyung ise neredeyse yatar pozisyondayken ellerini daldırdığı saçlarken çekmeden dilini alfanın alt dudağında gezdirmiş ardından kendini tutamayarak inlemişti. Kanı kaynıyordu resmen bir anda o kadar sıcaklamıştı ki üstünde ki her şeyden kurtulmak istiyordu.

Dilleri birbirine değdiğinde ise bu bambaşka bir seviyeye ulaşmıştı. Gözlerini daha sıkı kapatırken büyüğünün dilinin kendi dili üzerinde gezintiye çıktığını hissederek titriyordu. Ayrıca kazağından içeri sızarak çıplak beline dokunan soğuk eller onun için son nokta olmuştu. Tekrar bir inlemeyi daha dudaklarının arasından kaçırdığı vakit Jungkook zorda olsa geri çekilerek ıslak ve parlayan dudaklara yavaşça minik bir öpücük daha bırakmıştı. Ardından bir tane daha. Kendini tekrar kaybetmek istemediği için yavaşça geri çekilmiş ve neredeyse üzerine çıktığı küçüğünün de doğrulmasına yardımcı olmuştu.

Sadece dakikalar içerisinde birbirlerini o kadar dağıtmışlardı ki Taehyung karşısında ki alfanın sağ taraftan çıkmış saç tutamına baktığında kıkırdamadan edememişti. Jungkook'un bakışları ona döndüğünde ise "Dağılmış." diyerek elini uzatmış ve saçını düzeltmeye çalışmıştı.

"Dağıttın."

Duyduğu tek bir kelime elinin olduğu yerde kalmasını sağladığında yutkunamamıştı bile. Nefesleri kesilmiş ve yüzünde istemsizce hafif bir gülümseme belirmişti.

Jeon Taehyung, Jeon Jungkook'u çok fena dağıtıyordu.

"Toparlan ve aşağıya gel, konuşacağız." dedikten sonra arkasında hala yüzündeki gülümsemesiyle kalan Taehyung'u bırakmış ve sırıtarak banyoyu terk etmişti.



03.11.21

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

102K 8.2K 37
Delta Kim Taehyung ve biricik eşi Kim Jungkook'u kendi canından daha çok sever. Bu sevgisi gün geçtikçe azalmak yerine artıyordu.Bir gün kalbinin sad...
6.4M 534K 48
Taehyung, hastalanan evcil hayvanını götürdüğü veterinere ilk görüşte aşık olur ve onun dikkatini çekebilmek için bütün yolları denemeye başlar. önem...
24.2K 2K 22
Çıkan yalan yanlış(?) dedikoduların kurbanı olan omega Jeon Jungkook Alfa Taehyung! Omega Jungkook! Omegaverse!
Hate Love // Vkook Par Daisy 🌼

Roman pour Adolescents

127K 8.3K 24
Seoulun en başarılı Avukatı olan Jeon jungkook gittiği barda sarhoş olup rakip olarak gördüğü avukat Kim Taehyung ile birlikte olmuştu ~ İki ezeli...