The Winter Wind | Yizhan

By wybestboy

25.9K 2.8K 3.1K

"Zhan ge, özür dilerim," demişti Yibo ve Xiao Zhan öfke patlaması geçirmişti. "Sikik sikik özür dilemeyi kes... More

Bölüm 1: Kaza
Bölüm 2: Kaynamak
Bölüm 3: Sakin
Bölüm 4: Kartlar
Bölüm 5: Bükülmek
Bölüm 6: Uyanık
Bölüm 7: Reset
Bölüm 8: Yüzleşme
Bölüm 9: Kafa Patlatmak
Bölüm 10: Av
Bölüm 11: Söndürmek
Bölüm 12: Koz
Bölüm 13: Teslim Olmak
Bölüm 15: Musallat Olmak
Bölüm 16: Engellemek
Bölüm 17: Mesafe
Bölüm 18: İtiraf
Bölüm 19: Tutuşmak
Bölüm 20: Cüret
Bölüm 21: Kargaşa
Bölüm 22: Avunmak
Bölüm 23: Haberler
Bölüm 24: Çatırdamak
Bölüm 25: Yanmak
Bölüm 26: Not
Bölüm 27: Yardım
Bölüm 28: Çatlak
Bölüm 29: Durum
Bölüm 30: Ağırbaşlı
Bölüm 31: Kırınım
Bölüm 32: Cevap

Bölüm 14: Kör

793 82 108
By wybestboy

Xiao Zhan şu an nasıl göründüklerini merak ediyordu.

O ve Yibo.

Eğer dışarıdan bakan biri onları izliyor ve ne söylediklerini duyamıyor olsaydı, ne görürlerdi?

Ne görmüşlerdi?

Yibo ona doğru bir adım atıyor, o geri çekiliyor.

Yibo ondan bir adım uzaklaşıyor, o yaklaşıyor.

Ne yapıyorlardı?

Ne yapıyordu?

Bana borçlu kalmanı istiyorum...

Beni sikmeni istiyorum...

Beni şımartan sen misin yoksa seni şımartan ben miyim?

Yibo ona doğru bir adım daha atmış, Xiao Zhan da arkaya doğru bir adım atmıştı.

Sersemlemiş ve sarsılmış gibi hissediyor ve anlamıyordu. Yibo'dan gerçekten bu kadar ürküyor muydu?

Bu kadar etkileniyor muydu?

Bu kadar kolay mı kapılıyordu?

"Yibo," dedi, sesinin çıkıp çıkmadığına emin olmasa da, lakin Yibo'nun gözleri canlanmıştı o yüzden onu duyabildiğine emindi.

"Eskisi gibi olalım. Birlikte. Bir zamanlar birbirimiz için neysek o olalım."

Yibo'nun yüzü kararmıştı...acı acı.

"Ben eskisi gibi olmak istemiyorum. Şimdiden itibaren ya ileri giderim ya da burada biteriz."

Xiao Zhan sözlerine inanamıyordu, ama biliyordu ki çocuk ciddiydi. Her bir kelimesinde.

Nutkunun tutulmasına sebep oluyordu.

Yibo bir adım daha atmıştı.

"Tanrı aşkına ya," Xiao Zhan bağırdı. "Kıpırdama!"

Yibo sırıtmış ve Xiao Zhan onun yüzünden o kendini beğenmiş ifadeyi tokatlayarak söküp almak istemişti ama ileriye doğru hareket edemiyordu. Yalnızca geriye...ondan uzağa gidebiliyordu.

"Niye?" Yibo sordu. "Eğer benden o kadar etkilenmiyorsan niye benim sana doğru gelmem seni bu kadar rahatsız ediyor? Gay değilsin değil mi?"

"Sen öyle misin?" Xiao Zhan da ona bağırmıştı, kalbi şimdi normal bir şekilde atmanın dışına kayıyordu.

"Hayır ama senden etkileniyorum. Aşırı derecede...ciddi bir şekilde."

"Ve bunu ileriye taşımak istiyorsun?" Xiao Zhan tıslamıştı. "Azdığın için arkadaşlığımızı bir kenera atmak istiyorsun?"

Yibo pufladı. "Ne arkadaşlığı? Ben kaza yapmadan önce en son ne zaman benimle konuşmuştun?"

"Bu kimin suçu peki?" Xiao Zhan kendini tutamayıp karşılık olarak bağırmıştı. Anında pişman oldu çünkü şimdi Yibo'nun gözleri kısılmıştı.

En son istediği şey onu bu bölgeye sokmaktı o yüzden yana doğru kaydı.

Ah, kapıyı kullanmadan kurtulabileceği ve kaçabileceği bir yol. Bunu gerçekten de göz önünde bulundurmaya da başlamış ve bakışlarını arkasına çevirmişti.

"Şimdi de kaçmak mı istiyorsun?" Yibo kuru kuru alay etmişti. "Yine mi?"

Bu egosuna dokunduğundan Xiao Zhan bunu görmezden gelemezdi. "Ne kaçması lan?" diye tısladı. "Besbelli aklını kaçırdığından seni kendinden kurtarmaya çalışıyorum ben."

"Haklısın," demişti Yibo Xiao Zhan'ı hayrete düşürecek şekilde. "Aklımı kaçırdım ve senin de seninkini kaçırmanı istiyorum."

Xiao Zhan dondu. Kelimeler onu tamamen yüzüstü bırakmıştı o yüzden Yibo'ya aptal aptal bakıyordu.

Ona o kadar sert bakıyordu ki, Yibo'nun yine ona doğru geldiğini görmesinden önce biraz zaman geçecek kadar afallamıştı ve Yibo bu sefer durmamıştı.

Xiao Zhan geri çekilmedi, derisini kemiklerinden sıyrılacak kadar sızlasa da çocuğun bakışlarına karşılık vermişti.

Yibo onunla karşı karşıya geldi ve durdu.

Şu an birbirlerine çok yakın duruyorlardı ve aralarındaki akım Xiao Zhan'ın beynini yakmaya yeterdi lakin Xiao Zhan bunun ona olan çekimi olduğunu reddediyordu.

Şüphesiz ki öfkeydi, inanmazlıktı, aynen öyleydi. Sinirdi sinir.

"Eğer bana dokunursan," dedi. "Seni dava ederim."

Yibo kıkırdadı. Harbiden de yüzüne karşı gülecek cesareti vardı.

Sonra da mümkün olan son adımı atmıştı, Xiao Zhan'a doğru.

Alınları neredeyse birbirine değiyordu. Burunlarının uçları arasında neredeyse hiç mesafe yoktu ve bedenleri birbilerinin sıcaklığıyla besleniyordu.

Yibo'dan hafifçe uzundu o yüzden bakışlarını aşağıya, ona çevirmişti. Lakin Yibo sinmiş gözükmekten çok uzaktı.

Xiao Zhan'ın gözlerinin içine bakıyordu ve Xiao Zhan her şeyi hissetse de, hiçbir şey düşünemiyordu. Bir şey hariç.

"Gerçekten bunu bir kenara atmak istiyorsun değil mi?"

"Tam olarak neyi kenara atıyormuşum?" Yibo cevap vermişti ve beyni sanki yalnızca o andan sonra Yibo'nun kokusunu algılayabilmişti. Tanıdıktı...çok tanıdıktı. Baharatımsı ve tatlı ama yine de yumuşak bir şeydi.

Aniden, Yibo'nun eli havalanmış ve Xiao Zhan'ın bakışları anında ona çıkmıştı.

El ona doğru uzanmıştı ve yavaş olsa da Xiao Zhan bunun nedeninin tereddüt değil kendine güven olduğunun gayet farkındaydı.

Yibo ona işkence etmek istiyordu.

"Eğer seni şimdi sikersem," demişti Xiao Zhan ona. "Biteriz. Birbirimiz için bir daha hiçbir şey olamayız."

"Kabul."

Yibo'nun cevabı duraksızdı, Xiao Zhan şaşırıp kalmıştı.

Yüzündeki şok yüzünden, Yibo devam etti. "Zhan-ge..." diye hafif boğuk bir ses tonuyla seslenmişti ve Xiao Zhan kasıklarına çarpan darbeyle bunun etkisini hissetmişti. Şu an çok fena azmış olduğunun, sınırda olduğunun farkındaydı. Yibo'yu ya sikmeye ya da öldürmeye hazırdı.

Yibo'nun elleri Xiao Zhan'ın göğsüne yerleşmiş ve Xiao Zhan'ın kalbi yerinden fırlamıştı.

Sonra Yibo bakışlarını onunkinden çekmiş ve eline getirmişti. El yaklaşmaya başladı - tişörtünü sıkıyordu, yavaşça ve çaresizce ve Xiao Zhan ona doğru sendelemeye zorlanmıştı.

Xiao Zhan düşüşünü kesmek için hiçbir şey yapmamış, vücudunun ağırlığının hakkından işini de Yibo'ya bırakmıştı ve Yibo -rahatlıkla- gelmişti de, piç herif.

Bir dansçı olarak, üst vücut gücü ve genel kas kütlesi oldukça gelişmişti, o yüzden tabii ki de arkaya doğru eğilip Xiao Zhan'ı yerinde tutmakta bir sorun yaşamamıştı.

Tam da olmak istediği yerde.

"Sırada ne var?" Xiao Zhan onun gözlerinin içine bakarken sormuştu. "Şimdi de beni seni öpmeye mi zorlayacaksın?"

"Yok," Yibo fısıldamış ve Xiao Zhan'ın kalbi pır pır etmişti.

"Seni ben öpeceğim."

>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>><<<<<<<<<<<<<<<<<<<<<


Yibo çenesinden başladı.

Dudakları aralanmış ve bakışlarını Xiao Zhan'dan ayırmadan, dudaklarını Xiao Zhan'ın biraz fazla ısınmış olan tenine kapamıştı. Xiao Zhan'ın dizleri neredeyse boşalmış ve Yibo bunu tabii ki de hissetmişti. Duruşunu düzeltmiş, tişörtteki ellerini sıkılaştırmış ve Xiao Zhan bir kez daha yeteri kadar desteklenmişti.

Yibo işte o zaman gözlerini kapamış ve Xiao Zhan da aynısını yapmak için heveslenmişti ama karşı koydu. Yumuşak, dolgun dudakları oradaki deriyi emerken Yibo'yu izlemişti. Sonra Yibo başka bir noktaya geçti. Yavaşça ve acele etmeden. Sanki dünya üzerindeki bütün zaman onunmuş gibi.

Sadece bir öpücük, Xiao Zhan kendi kendine mırıldanmıştı. Hiçbir şey ifade etmiyor. Hiçbir şey hissetmemen lazım.

Ama her nedense, o hepsini hissediyordu. Yumuşak ıslak temasta Yibo'nun sıcaklığının yakışı ve yakınlığının getirdiği taşkın sarhoşluk.

Yibo'nun dudakları, teninin üzerinde tekrar aralandı ve onu yaktı.

Ama, öpücük yerine, dili dışarı çıkmış...ve tenini yalamıştı.

Xiao Zhan işte anda yıkıldı ve ikisi de yeri boyladı.

"Siktir," diye sövmüş, eli otomatik olarak, düşüşün ağırlığının altında kalmasın diye onu çevirmek için Yibo'nun beline gitmişti. Niyetlendiği gibi de olmuş ve Xiao Zhan'ın sırtı sert yüzeye çarpmıştı.

Anında nefesi kesilmiş ve acı da onu takip etmişti. Neyse ki şiddetli bir ağrı olmaktan uzaktı.

Düşünmeyi ya da hissetmeyi reddediyordu o yüzden eli yüzüne gitti ve gözlerini kapattı.

Wang Yibo onun üstüne yayılmıştı ve uzuvları yüz farklı şekilde birbirine geçmiş gibi duruyordu.

Lakin, Xiao Zhan'ın bütün kuvveti onu terk etmişti o yüzden artık gerçekten umurunda bile değildi.

Bu noktada, Yibo ona ne halt yapmak ister ise yapabilirdi.

Kaybetmişti.

Yibo'nun üzerindeki nefesi her nasılsa sertti ve duyabildiği tek şey de buydu. Diğer her şey karanlığa gömülmüştü.

Yibo'nun hareket ettiğini, ve sonra bacaklarını iki yana açarak kendisinin üzerinde oturduğunu hissetti, kasıkları birbirine sürtüyordu. Yibo'nun sertliğini -eşofmanının yumuşak kumaşına değen ağır ve gergin- hissedebiliyordu ve tabii ki de, Yibo da onunkini hissediyor...görebiliyordu.

Xiao Zhan'ın kalbi göğsünde daha da oturdu, kesinlikle mağlup olmuştu.

Akabinde Yibo aşağı inmiş, Xiao Zhan beklentiyle nefesini tutmuştu. Onun dokunuşu...onun kokusu için ve Yibo bir kez daha ona ulaşmıştı.

Sessizce.

Dudakları Xiao Zhan'ın çene kıvrımının hemen altındaki nabzı bulmuş ve Xiao Zhan rüzgarda kalan bir yaprak gibi titremişti.

Yibo ise bölgeyi öperken sessiz kalmıştı ve Xiao Zhan şimdi fark ediyordu ki kendisinin bu çocuğa karşı bir şansı yoktu.

Yibo onu sessiz kalacak kadar iyi tanıyordu.

Bir şekilde anlıyordu ki eğer aralarında tek kelime bile konuşulursa, o zaman belki de onu köle olarak tutan ve Yibo'nun isteğine boyun eğmesini sağlayan bu büyü her neyse, parçalara ayrılacaktı.

Yibo'nun öpücükleri boynunun kenarı boyunca ilerlemişti, derince ve sertçe emiyordu. Xiao Zhan hazzın çalkantılı selini ve şiddetini hissediyor ve Yibo'nun iz bırakacağını biliyordu.

Ama umurunda değildi. Artık değildi.

Yibo onu işaretlemek istiyordu ve o da ona izin verecekti.

Yibo'nun penisinin onunkine sürtünüşü her halükarda kendisini bitireceğine emin olduğu şeydi. O sürtünüş...o doymak bilmeyen sızı.

Onu ele geçiren bu manyak arzuya teslim olmak istiyordu. İkisinin de kıyafetlerini vücudundan sökmek ve Yibo'nun içine girmek. Ona sahip olmak...aynı çaresizce çok istediği gibi.

Ve...aynı Xiao'nun şu an çaresizce anlamaya başladığı gibi.

Yibo yavaş işkencesine devam etmiş ve kaçınılmazı cinnete dönerken Xiao Zhan bunu olduğu gibi kabul etmişti.

Ne zaman ve nasıl bu çocuk onunla nasıl başa çıkılacağını bu kadar iyi öğrenmişti?

Kesinlikle ve kasıtla. Ateşle ve buzla. Bir şey göğsünden akıp geçmiş ve yakmıştı. O kadar sıcaktı ki, Xiao Zhan kendinden geçmek istiyordu. Yibo'nun önünde bu kadar çıplak...bu kadar savunmasız kalmak istemiyordu.

Kimsenin önünde bu kadar savunmasız kalmak istemiyordu.

Xiao Zhan o anda Yibo'nun gövdesinden aşağı inmeye, tişörtünün üstünden öpücükler kondurmaya başladığını hisseti.

Xiao Zhan ona çığlık çığlığa bağırmak istiyordu.

Beni istedin ve şimdi de bana sahipsin! Şimdi ne demeye bana dokunmuyorsun?????

Tişörtünü vücudundan söküp atmak ve Yibo'nun dudaklarını teninin her bir santimine bastırmak istiyordu. Ama kımıldayamıyor ya da konuşamıyordu.

Sadece tek kelime...sadece bir hareket ve bütün bunlar paramparça olurdu.

O bunu biliyor ve Yibo da bunu biliyordu. O yüzden gözünün üzerindeki ellerini sıkılaştırmış ve tahammül etmişti.

Biraz sonra, Yibo'nun nefesini alt karnında hissetmiş ve o ne olduğunu anlayamadan odanın serin havası vücuduna akın etmişti. Yibo'nun sonunda tişörtünü kaldırdığını fark etmesi bir saniyesini aldı ama hepsini kaldırmamıştı. Sadece ulaşabileceği kadarını kaldırmıştı ve sonrasında Yibo'nun başı tişörtün altındaydı.

Xiao Zhan anında çocuğun sıcaklığının esiri olmuştu ve inlemekten başka bir şey yapamıyordu. Sesini kesmek için elinden geleni yapmıştı ama inlemeleri dudaklarından birer hain gibi kaçmaya devam edip onu daha da açığa çıkarmışlardı.

Yibo'nun dili göbek deliğinin çukuruna girmiş ve Xiao Zhan'ın boş eli anında fırlamıştı. Sırtı yay gibi gerilirken Yibo'nun saçına asıldı ve biliyordu ki tutuşu acı vericiydi. Lakin Yibo ses çıkarmamış ya da tutuşudan kurtulmaya çalışmamıştı.

Ona kulak asmamış, işkencesine devam etmişti. Bölgenin tümüne öpücükler kondurmaya başlamış, sonra aşağı ilerlemişti. Xiao Zhan nefes alamıyordu ve çok geçmeden Yibo'nun üzerindeki tutuşu gevşemişti ki kendini canlı tutmaya odaklanabilsin.

Yibo şimdi kasıklarına ilerliyordu ve Xiao Zhan'ın son istediği şey onu durdurmaktı. İnanamıyordu.

Özellikle de Yibo'nun elinin pantolonunun beline gidip düğmesini açtığına inanamıyordu.

Hafif bir panik Xiao Zhan'ın içinden geçmiş ama yine de Yibo'yu durduramamıştı.

Onu durdurmayı reddediyordu.

Ne yapmak isterse yapmasına müsaade ediyordu ve sonrasında bilanço ile yüzleşmek için bir başına kalacaktı.

Hemen sonra Xiao Zhan'ın fermuarı inmiş, kumaş kalkmıştı.

Yibo suskun kaldı ama Xiao Zhan onun ağırlığını her yerde hissedebiliyordu.

Yibo'nun elleri Xiao Zhan'ın iç çamaşırının bel kısmına asılmıştı ve saniyeler sonra Xiao Zhan apaçık ortadaydı.

Bunun üzerine Xiao Zhan'ın penisi meydana çıkmış ve Yibo'nun ısısı onu çevrelemişti. Bunun yakında bitmesi için dua ederken Xiao Zhan gözünün üzerindeki ellerini sıkılaştırdı.

Hala bunun olduğuna inanamıyordu, o yüzden tam o anda bunların hepsini bir rüya gibi görmek için kendisiyle bir antlaşma yaptı. Gerçi aklı, saf hayalgücü ve asıl gerçek arasındaki farkı, dahası, sonrasında olacakların gerçek olmadığını bilmiyordu.

Yibo'nun eli uzunluğunun tabanına kapanmış ve daha sonra ağzı uzunluğun ucuna gelmişti. Ağzı kabarık baş kısmının üzerine kapandı ve Xiao Zhan kalbinin göğüs kafesi içinde göçtüğünü hissetmişti. Şu andan itibaren, artık yaşamadığını biliyordu o yüzden yalnızca eylemsizlik durumuna sarılmıştı.

Yibo uzunluğunu daha da ağzına almış ve Xiao Zhan titremeye başlamıştı. Kontrol edilemez bir şekilde.

Bu gidişle, hemen boşalacaktı ve durdurmak amacıyla karşı koymaktan da hiç çekinmiyordu.

Yibo'nun baş kısmını hararetle emmesinin de etkisiyle, on git gelden az sürmüştü.

Elini yere sertçe çarparak, Xiao Zhan öyle şiddetli boşalmıştı ki Yibo'nun hafifçe nefesinin kesildiğini duymuştu.

Ama umursamamıştı.

Xiao Zhan umursayamamıştı çünkü kendisi artık bu uzayda var olmuyordu. Mevcudiyet alanında değildi. Havalara uçmuş hatta yükselmiş ve çoşkunun patlayan fırtınası tüm vücudunda onarılamaz bir hasar bırakmıştı.

"Sikkktir!" Zangırdıyordu, tırnakları sertçe halıya gömülüyor ve vücudu, beden istilası üzerine korkunç derecede kasılıyordu.

Alev almıştı, ısı yalnızca büyüyor, dinmeyi reddediyordu.

Bütün sinirleri ve hücreleri canlanmış, erimiş şehvet kaynama noktasını geçmiş dağlayan kanıyla birleşmişti.

Kendine gelmesi biraz sürdü ama titremeyi kesemiyordu, uzun ve acı veren inlemeler durmaksızın dudaklarından dökülüyordu.

Sonunda bu da kesilmiş ve artık Yibo'yu hissedemediğini fark etmişti.

Fakat yalnızca orada kalmaya devam etti.

Sarsılmış ve inanmazlıkla hasar görmüş bir şekilde, ta ki bir noktada uyuya kalana dek.


Yazar Notu:

Eğer beğendiyseniz lütfen yorumlarda biraz sevgi gönderin. - Moye

Çevirmen Notu:

Xiao Zhan'ın bütün bunlar Yibo'nun isteğiymiş gibi davrandığını/davranmaya çalıştığını fark ettiniz mi? Ve Yibo'nun inanılmaz bir çaresizlik hissiyle neye kabul dediğini? Bu kısımlara dikkat çekmek isterim. Önümüzdeki pazartesi günü üniversitem başlıyor. O yüzden sonraki birkaç gün bölüm gelmeyecek ama hafta içinde yine gelecek. Birkaç bölüm hızlandığım için beklemeye geçersiniz diye söyleyeyim dedim. Tekrar görüşene dek dostlar.

Continue Reading

You'll Also Like

30.7K 2.9K 16
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
11.6M 572K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
491K 56.7K 39
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
167K 5.9K 75
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi