The Winter Wind | Yizhan

By wybestboy

25.8K 2.8K 3.1K

"Zhan ge, özür dilerim," demişti Yibo ve Xiao Zhan öfke patlaması geçirmişti. "Sikik sikik özür dilemeyi kes... More

Bölüm 1: Kaza
Bölüm 2: Kaynamak
Bölüm 3: Sakin
Bölüm 4: Kartlar
Bölüm 5: Bükülmek
Bölüm 6: Uyanık
Bölüm 7: Reset
Bölüm 8: Yüzleşme
Bölüm 9: Kafa Patlatmak
Bölüm 10: Av
Bölüm 11: Söndürmek
Bölüm 13: Teslim Olmak
Bölüm 14: Kör
Bölüm 15: Musallat Olmak
Bölüm 16: Engellemek
Bölüm 17: Mesafe
Bölüm 18: İtiraf
Bölüm 19: Tutuşmak
Bölüm 20: Cüret
Bölüm 21: Kargaşa
Bölüm 22: Avunmak
Bölüm 23: Haberler
Bölüm 24: Çatırdamak
Bölüm 25: Yanmak
Bölüm 26: Not
Bölüm 27: Yardım
Bölüm 28: Çatlak
Bölüm 29: Durum
Bölüm 30: Ağırbaşlı
Bölüm 31: Kırınım
Bölüm 32: Cevap

Bölüm 12: Koz

663 89 70
By wybestboy

Xiao Zhan'ın o gece sonradan yaptığı ilk şey, Xie Lian'ın kim olduğunu araştırmaktı.

Onun Mo Xiang Tong Xiu'nun üçüncü romanı Tian Guan Ci Fu'nun (Heaven's Official Blessing) baş kahramanı olduğunu öğrendi.

Kadın, The Untamed'in uyarlandığı Mo Dao Zu Shi'nin yazarıydı.

Yibo ile tanıştığı...The Untamed.

Çılgınca ünü ve tanınırlığı...ayrıca da yırtıcı saldırılarla inanılmaz derece nefreti bulduğu yer.

Yazara karşı daima yumuşak bir noktası olacaktı çünkü kadının eseri ona çok fazla şey katmıştı. O zaman ve "Mo Dao Zu Shi"yi okuduktan sonra, daha sonra ne zaman Wei Wuxian'ın hikayesinden bahsedilse çok duygulanmış, göğsü sıkışmış ve gözleri buğulanmıştı.

Çekici, fedakar ve mutlak suretle kafayı yemiş olan Wei Wuxian için duygu yüklüydü.

Dünya, ona benzediğini söylemişti, ama öyle miydi?

Başucu lambasını söndürdü ve yatağın bir tarafına yerleşti. Oda şimdi karanlıkla dolmuştu ve bu da ona kendini güvende hissettiriyordu.

Ama ayrıca bu, karanlıktan hoşlanmayan Yibo'yu da aklına getiriyordu. Gecenin ortasında ürkmemek için odalardaki televizyonları aynı böyle açık bırakan Yibo'yu.

Xiao Zhan'ın aklı bir türlü susmuyordu.

Eğer...eğer...birlikte olsalardı Yibo'nun bu huyuna ayak uydurabilecek miydi? Xiao Zhan, ışıksız ve sessiz uyumayı, karanlığa bir battaniye gibi sarılmayı ve onun kendisini bir koza gibi sarmasını severdi.

Yibo buna katlanabilecek miydi ya da kendisi Yibo için ödün vermek zorunda mı kalacaktı?

Göğsü tekrar sıkışmış ve bu sefer hafif bir ağrı da hissetmişti.

Bütün bunların içinde...aralarındaki her neyse...kim daha savunmasızdı? Kim daha hassastı? Kim daha...istekliydi? Kim daha sabırlıydı?

Bunun üzerine daha fazla düşünmek istemiyordu o yüzden diğer tarafının üstüne yatmak için yan döndü.

Şimdiden sonraki saatler için bir örnek görebiliyordu.

Neyse, Wei Wuxian'e dönecek olursa. Kendisi gerçekten onun gibi miydi? Fedakar ve cesur muydu?

Wei Wuxian olmayı arzuladığı kişiydi, her nasılsa Yibo ile olan dramasının ortasında, gerçek ve hikaye arasındaki çizgi bulanıklaşmış ve o da kendinin gerçekten de The Untamed kahramanı olduğunu düşünmüştü.

Sadık ve korumacı...merhametli ve metanetli.

Ta ki kendi gerçek hayat felaketi onu vurana dek. Bitmeyen Gece Savaşı'nı ölümüne hissetmemişti ama, şüphesiz ki onun gibi hissettirmişti. Ayrıca o arkadaşlarını ya da ailesini ölüme karşı kaybetmemişti ama kendisinin gerçek bir parçası kaybolmuş gibi hissetmişti.

Kendisinin bu umutlu ve kısmen de daha saf olan parçası, kirletilmişti.

Aynı Wei Wuxian gibiydi, ama Wei Wuxian hayatının trajedisiyle nasıl başa çıkmıştı?

Şöyle ki, hikayede, hayat bunun çaresine Wei Wuxian yerine bakmış ve onun canını almıştı. Dünya'dan kaybolmasını sağlamıştı.

Xiao Zhan aradaki ilişkiye kendini tutamayıp gülümsedi çünkü şimdi düşününce, bu tam da kendisinin yaptığı şey değil miydi?

Dünya'dan kaybolmak.

O zamanlar bu stratejik bir karar olmamıştı. Yalnızca onca ısdırap ve kederden kaçmaya, bütün bunlar onu tüketmeden başa çıkmak için bir yol bulmaya ihtiyaç duymuştu. Dolayısıyla o zaman herkesi kendisinden uzaklaştırmıştı. Özellikle de Yibo'yu.

The Untamed'de Yibo Lan Wangji'yi - Wei Wuxian'ın çilekeş ruh eşini oynamıştı. Peki ya gerçek hayatta? Belki de gerçek hayatta da aynı rolü oynamıştı. Yibo'nun ilk başlardaki yardım etmek amaçlı birkaç denemesi kesilmiş,  Xiao Zhan'a iyileşmesi için gereken boşluğu vermişti.

Lakin birkaç hafta önce, patlamış ve kapısından dalıp geçmişti.

Lan Wangji bunu asla yapmazdı - Wei Wuxian'i kendisinin istediği platonik şekilden uzakta tutmakta ısrarcı olurdu. Onun tek istediği...sevdiğinden dolayı bir şeyler vermek ve zorunluluktan doğan bir şeyi hiçbir şekilde kabul etmemekti.

Xiao Zhan'ın göğsü daha da sıkıştı.

Kendisi de Yibo için bunu mu ifade ediyordu? Bir zorunluluk ya da belki de Yibo bu rolü ona...şeyden dolayı vermişti?

Bu kelimeyi düşünmeyi reddediyordu ama artık nefes alamıyordu o yüzden doğrulup oturdu. Bir saniye için Xiao Zhan boğuluyormuş gibi hissetmişti ama göğsüne vurduğu birkaç ufak darbe anksiyete krizini yatıştırmış ve kısa sürede toparlayabilmişti.

Karanlıkta boş boş baktı.

Ve sonra içindeki ses konuştu. "Sevmek ve acımak arasında çok ince bir çizgi vardır."

İşte.

O kelimeyi söylemişti ve bu yalnızca acıma duygusuyla doluysa onun için bir anlam ifade edecekti.

Başka neden Yibo onu...sevsindi ki?

Bu çektikleri bir drama değil gerçek hayattı.

Yibo onun çok iyi bir arkadaşıydı ve daha önce kabul ettiği gibi de ona karşı derin bir ilgi hissediyordu.

Peki sevmek ile acımak ile ilgi olan bu bölge neyin nesiydi? Bütün bedeninin karıncalanmasına sebep oluyordu ve bahsettiği bu karıncalanma iyi anlamda değildi. Daha çok yerinde duramamasına sebep olan türdendi ama yataktan çıkamazdı o yüzden yan dönüp kendini tekrar battaniyenin altına gömdü.

Yibo, kalbi adını yumuşakça söylemişti lakin ne hissedeceğini bilmiyordu.

Yibo'nun kendi isteğiyle bu rolü ona vermiş olmasına mutlu muydu? Kesinlikle hayır.

Yibo'nun böyle bir şeyi yapma gereği duymasasına kızgın ve birazcık da gücenmiş miydi? Belki.

Bir kez daha arı kovanına çomak sokmadan aralarında bunu nasıl dile getirip konuşacaklarını bilmediği için üzgün müydü? Evet! Tabii ki de evet.

Ağırca iç çekmiş ve gözlerini kapatmıştı.

Uykunun kendini aniden içine çekmesini umuyordu ama onun yerine gelen mesajın sesi aniden onu korkutmuştu.

Telefonuna uzandı ama durdu. Çünkü mesajı atanın kim olabileceğinden kuşkulanıyordu.

Belki rol hakkında konuşmaya çalışacak olan Yibo idi, ya da güncellemeler için onunla iletişim kuran Nini. Ya da belki nasıl olduğunu öğrenmek için mesaj atan annesi.

Bunlarının hiçbirinin önemli olmadığını fark etti çünkü refleks olarak beklediği yalnızca bir mesaj vardı.

Yibo'nunki.

Bekliyordu ki şüphelendiği şeyi - Yibo'nun bu senaryoyu ona, incelemesine yetecek kadar ilgisini çekmesi ve muhtemelen de rolü alması için ittirdiğini - onaylayabilsin.

Gelgelelim ki onu en çok rahatsız eden şey nedeniydi ve eğer sırf acıdığı içinse Yibo'nun kafasını yere gömecekti.

Şüphesi ise böyle bir durumun çok uçta oluşuydu çünkü Yibo onların alanındaki en rekabetçi ve en profesyonel sanatçılardan biriydi. O yüzden ne halt etmeye bu kadar iyi ve elde etmesi asırlar süren bir senaryodan vazgeçsindi ki? Böyle hissettiği ilk ve son sefer The Untamed'in senaryosunu okuduğu zamandı ve Yibo'nun da bunu fark ettiğine hiç şüphe yoktu.

O yüzden neden kariyerinde hızla yükselme şansından vazgeçsin ve Xiao Zhan'ın kariyerini canlandıracağı umuduyla senaryodan vazgeçmeyi teklif etsindi ki?

Sinirine karşı cıklayarak telefonu kendine çekti ve bildirimi kontrol etti. Kesinlikle Yibo'dan olduğunu görünce kalbi göğsünde küt küt atmıştı.

Bildirimde hiçbir kelime yokmuş gibi gözüküyordu o yüzden mesajın içeriğini görmek için açması gerekiyordu.

Açmış ve bunun bir video olduğunu görmüştü.

Street Dance of China takımının, son bölümden olduğunu varsaydığı bir videosuydu, ama bu sefer Yibo neredeyse videoda yoktu. Videoda sadece bir çeşit korkumsu batı kovboy temasıyla performans sergileyen takımı vardı.

Koreografi çok iyiydi ama Xiao Zhan pek de heyecanlanamamıştı. Onun yerine kameranın müsade ettiği küçük parçalarda jüriler arasında panelde oturmuş olan ve performansı hayranlıkla izleyen Yibo'ya odaklanmıştı.

Çocuk harbiden çok iyi görünüyordu. The Untamed'in setinde de görünümü yüzünden kendisine hayranlık duyulmuştu ama projeden sonraki iki yılda, Yibo daha da yakışıklı olmuş gibi görünüyordu. Şimdi neredeyse yüzü oturmuş, vucüt ölçüleri yerine gelmişti ve vay anasını, bu nasıl bir sanat eseriydi. Sert olduğu kadar yumuşak, çetin ceviz olduğu kadar da duygusaldı. Yürüyen sikik paradokstu işte.

"Harika değiller mi?" Bir mesaj daha gelmiş ve Yibo'ya dakikalar önce görüldüğü attığını işte o zaman fark etmişti. Yine de düzeltmek için acele etmedi.

Yibo'ya karşı, özellikle de şu andan itibaren...hassas olması gerekiyordu.

Ne diyeceğini düşünmüş ve renk vermeden başlamaya karar vermişti.

"Xie Lian'a olan gönderme neydi? MXTX'in üçüncü romanından o değil mi?"

Durmuş ve bir cevap beklemişti. Mesajı okunmuş ama cevap gelmeyen takip eden birkaç saniyede, Xiao Zhan buna katlanamadığını fark etmişti. Ama çocuğun sesi beynini bulandıracak diye de Yibo ile telefonda da konuşmak istemiyordu o yüzden bir mesaj daha gönderdi.

"Birazdan uyumam lazım o yüzden şu anda konuşamayacaksan söyle. Başka bir zaman mesaj atarım ben sana."

Bundan sonra Yibo'nun mesajı anında gelmişti.

"Konuşabilirim," diyordu ve Xiao Zhan'ın kalbi yumuşamıştı.

"Xie Lian..." diye yazmıştı. "Evet Xie Lian onun üçüncü romanından. Okumadın değil mi?"

"Okumak istemiştim," Xiao Zhan cevap vermişti. "Biz The Untamed'i bitirdiğimizde okumak istemiştim ama sonra işler karıştı ve çok meşguldüm. Sen okudun mu?"

Xiao Zhan bunu okuduğuna biraz şaşırmıştı.

"Okudum,"  Yibo cevap vermişti.

"Milyon kelime falan değil mi o? O kadar büyük bir kitabı mı okudun sen?"

Yalnızca gönderdikten sonra bu dediğinin Yibo'ya karşı kırıcı olabileceğini fark etmişti. Yibo daha çok motor sürmek, kaykay kaymak ve dans etmek gibi uçta hobileri sevmişti ama okumak? Xiao Zhan hayal etmekte zorlanıyordu.

Yibo'nun cevabı hemen geldi.

"Okudum," diyordu. "Gerçi öyle bir niyetim yoktu. Merak ettiğimden başlamıştım ama sonra bitirdim. Birkaç ay sürdü."

"Oh," Xiao Zhan cevap verdi. "O kadar uzun yani?"

"En ve o kadar da güzeldi. Zamanın olduğunda okumayı denemelisin."

"Deneyeceğim ama geçen sabah bana yaptığın Xie Lian göndermesi neydi?"

"Hua Cheng'i tanıyor musun?" Diye sormuştu Yibo.

Başka bir karaktere gönderme daha. İsim tanıdık geliyordu ama Xiao Zhan kim olduğunu çıkaramamıştı o yüzden hızlıca Baidu'da bir arama yaptı ve aradığı cevabı buldu.

"Xie Lian'ın ilgi duyduğu kişi*" demişti ve kullandığı kelimeler ona gayet de güzel gelmişti. Az önce okuduğu makalenin açıkça belirttiği gibi "aşığı ya da kocası" kelimelerini kullanmamıştı.

"Evet," diye cevap vermişti Yibo. "Hua Cheng'in iğrenç bir el yazısı var, o yüzden Xie Lian sürekli onun başının etini yiyor."

Aradaki bağlantının Xiao Zhan'a dank etmesi birkaç saniye daha sürmüştü, ve anladığında ise ağzından bir "ah" kaçtı.

"Anlaşıldı,"  Yibo'ya geri mesaj attı.

Sonrasında ikisi de sessizleşmişti ama bu söyleyecek bir şey bulamadıklarından değil de bundan sonra ne söyleyeceklerini bulamadıklarındandı.

Xiao Zhan ana rol seçiminin ondan alındığı haberinin Yibo'ya gitmediği konusunda şüphe duyuyordu ama beklendiği üzere, henüz bundan bahsetmemişti.

Hassas ol, o derin bir nefes alırken içindeki ses ona tekrar seslenmişti.

Gelin görün ki o bundan sonra ne söyleyeceğini düşünemeden önce, Yibo'dan bir başka mesaj daha geldi.

"Senaryoyu okudun mu?"

Xiao Zhan mesajdan dolayı o kadar sersemlemişti ki uzun süre yalnızca mesaja baktı. Sonra oturmuş, bacaklarını yataktan sallandırmıştı.

Bunu ilk Yibo mu soruyordu? Gözlerini ovuşturmuştu, düzgün görüp görmediğine emin olamıyordu. Sonra telefonu sayesinde loş olan odada gözlerini gezdirmişti.

Yibo bütünüyle karşı karşıya gelmekten kaçınan biri ve işlerin irinlenmesine izin veren kişiydi ta ki...

Birkaç hafta öncesini düşündü. Ta ki tam anlamıyla patlayana dek.

Böyle mi patlıyor yani?  Xiao Zhan'ın kendisi lafa girmediğinden dolayı? Ama niçin bu kadar erken?

"Evet okudum," diye cevap verdi. "Çok güzeldi."

Seçmeye geldiğini, rolü aldığını ve şu anda Yibo'nun da olduğu Pekin'de olduğunu eklemek istiyordu ama bunların hiçbirini eklememiş, onun yerine Yibo'nun konuşmayı yönlendirmesini tercih etmişti.

Yönlendirmedi.

"Tamam," demişti Yibo ve bu kadardı.

Bir dakika geçti, sonra bir dakika daha ve gidip gelen bir mesaj olmadığından Xiao Zhan yine de acı acı gülümsemekten kendini alamamıştı. Yatakta uzanmış ve kendi kendine düşünmüştü - İşte. Benim tanıdığım Yibo işte bu.

Konuşmaya devam etmek istiyor ama bunu yapmanın çok riski olacağını hissediyordu. Ayrıca zorlamak da istemiyordu o yüzden onun yerine salağa yatmaya karar verdi.

Yibo, hiçbir şekilde Xiao Zhan'ın Yibo'nun senaryo için seçilen ilk aktör olduğunundan haberinin olduğunu bilemezdi o yüzden Yibo da bundan bahsetmemeyi seçiyorsa öyle olsundu.

"Pekin'e geldim,"  Xiao Zhan yazdı.

"Senaryo için seçmelere girmek için. Hoşuma gitti  ve rolü aldım."

Kısa ve öz.

Yibo'nun cevap verme süresi yeterince sıradandı. Kısa bir duraklama ve sonra mesaj yazma kutucuğu tekrar belirmişti.

"Harika haber Zhan-ge. Çok mutlu oldum. Hikayeyi okuduktan sonra senin onu seveceğini anlamıştım."

"Sen de sevmedin mi?" Xiao Zhan geri mesaj yazmıştı, rahatsız edici bir şeyler karnında dolaşıyordu. "Niye rol için seçmelere girmedin?"

Kendini durdurup fikrini değiştirmeden önce mesajı göndermişti.

"Sen daha iyi uyarsın Zhan-ge."

"Niye?" Xiao Zhan sormuştu.

"Başrol - Wei Liwu, oldukça derin ve kasvetli bir karakter. Sanki sen onu daha iyi canlandırabilirsin gibi hissettim."

"Sen de derin ve kasvetli değil misin?" Xiao Zhan yine sordu.

"Senin gibi değil." Yibo cevap vermiş ve başka da bir şey dememişti.

"Yibo," diye yazdı.

"En."

"Eğer sana...eğer sana çirkin ve adil olmayan bir şey yapmış olsaydım, bana söylerdin değil mi?"

Yibo'nun cevabını beklerken nefesini tutmuştu ve cevap kısa sürede geldi. Ama beklediği şey bu değildi.

"Niye sana söylemem gereksin ki? Sen zaten biliyor olurdun değil mi, eğer bana çirkin ve adil olmayan bir şey yapmış olsaydın."

Xiao Zhan mesaja ağzı açık baktı. Kısmen eğlenmişti ama aynı zamanda da biraz paniklemişti.

Bu ne demek oluyor? Bu, rolün ondan alınıp bana verildiğini bilgidiğini mi ima ediyor?

"Tabii ki de bana söylemen gerekir," Xiao Zhan geri mesaj atmıştı. "Çünkü...ben asla isteyerek sana çirkin ve adil olmayan bir şey yapmam."

Bu mesaja Yibo istediği cevabı vermemişti. "Evet, biliyorum," ya da "Tabii ki de bile isteye canımı yakmazsın Zhan-ge"

Bunun yerine Yibo kendi cevabını vermişti.

"Söylerdim. Sana söylerdim."

Kısa ve basit. Xiao Zhan mesajın da aynı çocuk gibi olduğunu fark etmişti. Peki o zaman onu çözmek niçin bu kadar zor görünüyordu? Bunun üzerine düşünmeye başlamış ama sonra Yibo'dan başka bir mesaj daha gelmişti.

"Zhan-ge peki ya sen? Söyler miydin yani bana, eğer sana çirkin ve adil olmayan bir şey yapmış olsaydım?"

Xiao Zhan mesaja uzun bir süre olduğundan şüphelendiği bir zaman aralığı boyunca bakmıştı.

Sonunda cevabını verdi.

"Söylerdim."

Yibo'nun cevabı ise ani ve tereddütsüzdü.

"Yalancı."



Çevirmen Notu:

Bu bölüm gidişat için inanılmaz önemli bir bölüm. Özellikle de son konuşmaları.

* love interest - romantik olarak ilgi duyduğu kişi anlamında, Xiao Zhan sanıyor ki aşık veya kocası diye bahsetmezse Yibo ve onun arasında geçen şeyden bahsetmemiş olur.

Continue Reading

You'll Also Like

131K 4.4K 71
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
17.9K 2.8K 24
Ağır homofobik keko mahalle abisinin, mahalleye yeni taşınan kapı komşusuyla olan imtihanını göreceğiz. Texting&düzyazı
40.5K 8.9K 10
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
236K 25.7K 21
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!