KOÇ

By misramadizedeolur

1.1M 75.1K 11.6K

'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek... More

0 x Koç
1 x Tweet
2 x Karşılaşma
3 x Maç
4 x Süper İkili
5 x Fan
6 x Düşüş
7 x Trip
8 x Rezil
9 x Antrenman
10 x Gülümseme
11 x 153,2 Km'den Gelenler
ŞAMPİYON
12 x Yeni
ŞAMPİYON #2
13 x Söz
14 x First Date
15 x Haber
16 x Rize
17 x Kırıklıklar Ve Bozulmalar
bir şeyler'
18 x Aydınlık
19 x Mavi
20 x Misafir
bir şeyler #2
21 x Sen Beğendin
22 x Annemin Damadı
23 x Afallama
24 x Bursa
25 x Merhaba
bir şeyler #3
26 x Misafir ' 2
27 x Masal
28 x Huzur
29 x Kardeş
31 x Sevmek Güzel
32 x Aşktan
33 x Düğün
34 x Çok Sevdik Be Abi
35 x Sürpriz
36 x Yılbaşı
37 x Koç
38 x Beşiktaş Icrypex
Falanlar- Kesitler Ve Filanlar
39 x Aşk
FİNAL
bir şeyler ' Bu Asla Veda Değil
Yılbaşı Özel
1. Yıl Özel
Paris Özel
2. Yıl Özel
Kutlama- Açıklama ve Nicesi

30 x 'Bebeğim, yanıyorsun'

21.6K 1.3K 193
By misramadizedeolur

Selam selam selam!

Dersten başımı kaldırdığım bir arada, Mübrem'e bölüm yazarken bir baktım bugün günlerden salı! Sonunda geldi.

Umarım bölümü seversiniz. Bölüm sonunda görüşmek üzere. İyi okumalar💖

Koç - Bölüm Otuz : 'Ve o kutsal soru ; Biz Şimdi Neyiz?'

"Çok beğendim ben." diyerek önümdeki pastayı keyifle yemeye devam ettim. Şu hayatta sevdiğim şeylerden biri pastaydı ve ben değişik pasta türleri yemeye bayılırdım. "Bende beğendim. Ağızda hoş bir tat bırakıyor." dedi Kartal benden farksız bir şekilde. Saat yediye geliyordu. Kartal ile sıkılıp buluşmaya karar vermiştik. Bu kararı vermemiz yaklaşık üç dakika sürmüştü. Meyve suyumdan bir yudum alırken sandalyede biraz daha yayıldım. Kartal'ın telefonu çaldı o anda. Telefonu hızlıca açıp kulağına götürdü. "He Çağrım?" dedi neşeli sesiyle. Karşı tarafı dinledikten sonra gülümsedi. "Ben bir arkadaşımlayım, dönerim sana." diyerek kapattı telefonu. Bakışları beni buldu. "Çağrı Miran..." dediğinde hızlıca Çağrı  Miran'nın yeşil gözleri  gözlerimin önüne geldi. "Everton'dan." dediğimde kafa salladı Kartal. "Biz çok iyi anlaşırız, milli takımdan. Ama bir menajeri var. Görsen buz gibi. Dide adı." dedi Kartal hızlıca dedikodu moduna bürünürken. "Kadın bence nefret ediyor benden. Hayır sanki Çağrı'yı bar çıkışlarında zorla ben yakalatıyorum." diyerek devam edip yüzünü buruşturduğunda kıkırdadım. 

"Yani sizde sürekli habere çıkıyorsunuz yan yana gelince. Babam az sinir krizi geçirmiyor sayenizde." dediğimde masumca gülümsedi. "Yine de onda başka bir şey var bence. Acaba bana yürüdü de geri mi çevirdim? Ama imkansız. Kadın ideal tipim." dedi düşünceli haliyle. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Dide'yi, Çağrı'nın storilerinden görmüştüm. Gerçekten güzel kadındı. Ama Kartal'ın tipi olması şaşırtmıştı beni. Kartal genellikle esmer ve sarışınlarla takılırdı. "Aman konuşmayalım şimdi ondan. Benim tipim olsa da soğuk yani, disiplinli falan gibi. Benlik değil. Ayrıca sayesinde menajerimden de oldum."  

Dudaklarımı aralayıp konuşacakken, arkadan "Gençler." diyen neşeli bir ses yükseldi. "O kaptan." dedi Kartal ayağa kalkarken. Görüş açıma Necip abi girerken gülümseyerek ayağa kalktım. Yanımıza Oğuzhan ve Özgür'de gelince gülüşüm daha çok büyüdü. "Nasılsın Güzellik?" dedi Oğuzhan kollarını bana sararken. Bir süredir görüşmüyorduk onunla. "İyiyim Ozi, sen nasılsın?" dedim geri çekilirken. "Seni gördüm daha iyi oldum." dediğinde kıkırdadım. Necip abi ile sarılırken, Özgür Kartal ile selamlaşıyordu. "Nasılsın abim?" dedi Necip abi, bir abi edası ile. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Neşesi sesine yansımıştı resmen. "İyiyim abi, seni de iyi gördüm. Güller açıyor yüzünde." dediğimde güldü. Oğuzhan, "İyi olur tabi. Yengemleydi." dediğinde güldüm. Sonunda kendimi Özgür'ün kolları arasında bulduğumda, "Sonunda." diye fısıldadı. Kalbimin eridiğini hissederken kollarımı ona sardım ve derin bir nefes aldım. 

Yaklaşık bir saat önce ayrılmıştık ama özlüyordu insan. 

"Kaç yıldır görüşmüyordunuz?" dedi Kartal biz ayrılırken. Ben gülümserken, Özgür ters bakışlar attı ona. Sandalyelere yeniden oturduğumuzda, Kartal yine karşımdaydı. Yanında Necip abi vardı. Oğuzhan ise masa başına geçmiş, Özgür ondan önce yanımdaki sandalyeye oturmuştu. "E napıyorsunuz?" dedi Oğuzhan masaya dirseklerini yaslayarak. Elimi kıvırcık saçlarının içine atıp karıştırma isteğini bastırdım. "Yeni keşifler falan. Sizde sipariş verin, harika pasta yapıyorlar." dedi Kartal hızlı hızlı. Hızlıca onayladım onu. "Baya iyi hemde." diyerek önümdeki pastaya baktım. Necip abi garsona gelmesi için hareket ederken, yanımdaki Özgür'e kısa bir bakış attım. Göz göze geldiğimizde ikimizinde yüzünü kocaman bir gülümseme kapladı. Özgür çapkın bir gülümseme atıp göz kırptığında, gülüşümü büyüttüm ve bende ona göz kırptım. 

Garson gelip siparişleri alırken, masanın üzerindeki telefonum çaldı. Ekranda numara belirirken, telefonu açtım. "Alo?" dedim gözlerim kısılırken. "Vera ben Emre." dedi telefonun ucundaki ses. Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Ne alakaydı şimdi? Ayrıca numaramı nereden bulmuştu? "Emre?" dedim ayağa kalkarken. Masadan uzaklaşmaya başladım. "Sorun mu var?" diyerek devam ettim. "Yade'ye ulaşamadım da." dedi tuhaf bir ses tonu ile. "Tamam. Ben ulaşırım ona, seni aramasını söylerim. "

"Teşekkür ederim." diyerek mırıldandı. "Sen nasılsın?"  dediğinde kaşlarımı çatıp derin bir nefes aldım. "İyiyim Emre abi. Sen nasılsın?" dedim kibarlığımı bozmayarak. "Bende iyiyim." dedi tuhaf bir ses tonuyla. Kaşlarım havalandı. Bozulmuş muydu? "He iyi. Allah iyilik versin. Ben arkadaşlarımlayım, kapatayım. Ablama söylerim arar seni." dedim hızlı hızlı. Görüşürüz dedikten sonra telefonu kapattım ve direkt ablamı aradım. İlk çalışta açtı telefonu. "Emre seni aramış ama ulaşamamış. Beni aradı." dedim ablamın konuşmasına izin vermeden. Ablam bir süre sessiz kaldıktan sonra güldü. Kaşlarım çatıldı. "Beğendiyse demek ki." dediğinde göz devirdim. "Abla uzak tut arkadaşını benden. O küçük kız değilim ben." diyerek huysuzlandım. "Hadi kapatıyorum." diyerek devam ettim ve telefonu kapattım. Masaya gitmeden kendimi süzdüm. 

Masa başından kalkıp buluşmuştum Kartal ile. Üzerimde gri, sol cep kısmında mavi bulut ve altında sarı şimşekler nakışı olan bir eşofman vardı. Üzerine ise gri, Efe abimin dolabından özenle aşırdığım ve Efe abimin kaybettiğini sandığı gri sweatshirti vardı. Efe abim kıyafetlerine çok değer verirdi. O yüzden bunun bend eolduğunu bilirse muhtemelen beni balkondan aşağı sallandırırdı. Saçlarım dağınık bir topuzdu, gözlerimde ise gözlüklerim vardı. Beşiktaş A takımı ile görüşmek için asla uygun bir kombin değildi ancak yapacak bir şeyim yoktu.

Telefonumu cebime koydum ve masaya döndüm. Özgür beni dikkatle süzdü ve kafasını kulağıma doğru eğdi. "Bir şey mi oldu?" diyerek fısıldadığımda kafamı iki yana salladım. "Emre, yani ablamın arkadaşı. Ablama ulaşamamışta." diyerek mırıldandığımda kafa salladı. "Cenk abi önümüzdeki hafta İstanbul'a gelecek, o zaman yapalım. Cuma derbi var, cumartesiye ne dersiniz?" dedi Kartal. Kaşlarım havalandı. Ne yapıyorlardı ki? "Ne dersin Vera?" dedi Oğuzhan. Kaşlarımı havalandırdım. "Halısaha da kaybedenler yemek ısmarlayacaktı ya." diyerek devam etti hatırlatmak için. "Olur." dedim rahatça. Onlar konuşmaya devam ederken meyve suyumdan büyük bir yudum aldım. 

Onlara alışmıştım. İlk zamanlardaki o heyecan olmuyordu artık. Bu sanırm iyi bir şeydi. Bakışlarım yanımdaki adama kaydı. Bu alışma, tamamen onun sayesinde olmuştu. 

Özgür, ona baktığımdan habersiz Kartal'a bir şeyler dedi. Yüzünü bir gülümseme kaplarken, göz devirdi. Meyve suyu bardağımı masanın üzerine bıraktım ve dikkatle ona bakmaya devam ettim. Gözlerinde yorgun bir ifade vardı. Ellerini saçlarına attı ve tutamlarını alnından çekti. Yüzündeki kızarıklık dikkatimi çekerken, kaşlarım havalandı. "Özgür, sen iyi misin?" diyerek mırıldandım telaşla. "İyiyim." dedi Özgür şaşkınlıkla bana dönerken. Herkes bir anda susmuştu. "Yüzün kızarmış sanki." diyerek mırıldandım. Sağ elimi kaldırıp saçlarını alnından çektim ve parmak uçlarım ile alnına dokundum. Parmak uçlarıma sıcaklık yayılırken, yanaklarına dokundum. "Ateşin var." dedim bedenime bir telaş yayılırken. "Ben dedim." diyerek atladı Necip abi. "Ölü balık gibi bakıyordu." 

"Antrenmanda iyi gibiydin." dedim gözlerimi ondan ayırmazken. Aynı zamanda cebimden telefonumu çıkartıyordum. "Hala iyiyim Vera, yok bir şey." dediğinde kaşlarımı çattım. "Saçmalama Özgür."  diyerek mırıldandım. Garson siparişleri getirdi o anda. "Yeşil çay da alabilir miyiz?"dediğimde garson kafa salladı. "Gel bakayım." dedi Kartal Özgür'e. Özgür göz devirdiğinde Kartal masanın üzerinden eğildi ve elini onun alnına kattı. "Bebeğim..." dedi çapkın bir ifade ile. "...yanıyorsun." diyerek devam ettiğnde Oğuzhan gülerken, Necip abi kafasına vurdu. Başka zaman buna gülmeyi aklıma kazırken, babama ne yapabileceğim hakkında hızlı bir mesaj attım. Birazda gelecekteki damadı için doktorluğunu kullansındı. Babam hemen yapmamız gerekenleri sıralarken gözlerim ara ara Özgür'e kayıyordu. 

Garson yeşil çayı getirdi. Önüme kattığında, Özgür'ün önüne ittim. "İç bakalım, biraz daha yükselirse hastaneye gideriz." diyerek mırıldandığımda usulca kafa salladı. Yüzünde minik bir gülümseme vardı. Önüme döndüğümde diğerlerininde gülümsediğini gördüm. Fazla mı abartmıştım? Hayır. Az bileydi. Normalde alıp direkt hastaneye gitmem lazımdı. 

Saat dokuza gelirken, ayrılma zamanı gelmişti. Kartal'ı gizlice Özgür'ün yanında kalmaya ikna etmiş, babamın attığı mesajları ona atmıştım. Şimdi ise hepimiz kapının önünde ablamın beni almasını bekliyorduk. "Aklıma şey geldi, önümüzdeki hafta çarşamba ablamın düğünü var. Hepinizi bekliyorum." dedim kısa süreli sessizliği bozarak. Kartal zaten geleceği için sessiz kalırken, Necip abi ve Oğuzhan bir şey çıkmazsa geleceklerini söylediler. Sonunda önümüzde ablamın arabası durdu. Kapılar açılıp içinen ablam ve Emre çıkarken kaşlarımı çattım. 

Ya ne alaka?

Yanımıza geldiler. Ablam gülümsedi ve Özgür ile selamlaştı. Diğerleri ile tanıştı hızlıca. "Emre ben." diyerek tanıttı kendini. Özgür'ün kaşlarının çatıldığına anbean şahit olurken, el sıkıştılar. Birkaç dakikalık konuşmadan sonra vedalaştık. Arabaya binmeden önce Özgür'e döndüm. "Yarın kötü olursan dinlen tamam mı? Ben takımı çalıştırırım." dedim hızlı hızlı. Özgür gülümsedi ve kollarını bana sardı. "İyiyim ben, sen düşünme Gül Güzelim." diyerek mırıldandı kulağıma. Saçlarımın üzerine bir öpücük konduru geri çekildi. Gülümseyerek baktım ona. "Kartal, sende." gitmeden önce. 

Arabaya bindiğimde, dikiz aynasından ablama dik bakışlar attım. Eve geldiğimizde direkt odama geçip kapıyı kapattım. Hala kitaplarla dolu olan çalışma masama iç çekerek bakıp, sandalyeye oturdum ve önüme fizik testini çektim. 

Dersten kaçabilmem ancak birkaç saat sürüyordu.

*  *  *

"Aslında yapabiliyorsun, neden sevmiyorsun anlamıyorum." dedi Sinan çözdüğüm fizik sorusunu kontrol ederken. 

Öğle arasındaydık. Sabah Kartal'a mesaj atmış ve Özgür'ü sormuştum. İyi olduğunu söylemişti. Sonra da Özgür ile konuşmuştum. Sesi iyi geliyordu. Şimdi ise fizik hocalarımızın gözdesi Sinan ile bahçedeki çardakta oturmuş fizik çalışıyorduk. Öğle arasında bana fizik anlatması için zor ikna etmiştim onu. Aslında başta edemediğimi düşünmüştüm. Tam pes etmişken, öğle arasında kitaplar ile sınıfın kapısına gelmişti.

Çocuk fizik öğretmenimizden bile daha iyiydi bu arada.

"Fobim var." dedim omuz silkerek. Bu dediğime kocaman bir kahkaha attı. Ben gülümserken, bir soru daha yazıp bana uzattı. Soruyu gözlerimi kısıp okuduktan sonra yüzümü buruşturdum. "Newton muyum ben Sinan? Bu nasıl soru?" dedim kağıdı kendimdem uzaklaştırırken. "Birde bayıl istersen Vera?" dediğinde göz devirdim. "Bak şimdi." diyerek eğildiğinde, bende eğildim ve soruya baktım. Sinan soruyu anlattıktan sonra kaşlarımı çatıp gözlerimi kıstım. 

"Ben acaba takı tasarımı mı okusam ya." diyerek mırıldandığımda göz devirdi. "Vera bayılacağım şimdi." dedi Sinan isyan ederek. Masumca gülümsedim. "Birde bayıl istersen Sinan." dedim bende onun gibi. Sinan kendini çardağın masasına ataraken dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırdım ve kalem ile omzunu dürttüm. "Sinan kalk bir gören olacak." dediğimde ikimizde güldük. 

Yanımıza doğru yürüyen Özgür'ü gördüm o anda. Yüzümü kocaman bir gülümseme kaplarken, "Oha." dedi yanımdan Sinan. "Sena'nın bana baktığı gibi bakıyorsun. Twitterdaki haberler doğru mu?" diyerek şaşkınlıkla devam etti. "Bir şey demeyeceğim, öl meraktan." dediğimde göz devirdi. "Bir daha kapımda yatsan ders çalıştırmayacağım sana." dediğinde kıkırdadım. "Sena da beni çok sevdi." dedim kocaman bir gülümseme eşliğinde. "İmdat ya." 

"Merhaba Koç." dedim Özgür yanımıza geldiğinde. "İyi gördüm sizi." diyerek devam ettim. O ise gözleri kısık Sinan'a bakıyordu. "Merhaba Koç." dedi Sinan'da benim gibi. Özgür kafa salladı usulca. Sinan kitaplarını topladı. "Ben gideyim." dediğinde kafa salladım. "Sena çok bile ayrı kalde senden. Yarın devam ederiz." dediğimde gözlerini kocaman açtı ve kaçarcasına uzaklaştı. 

"Kimdi o?" dedi Özgür yanıma otururken. Sesi dümdüzdü. "Sinan adı. Okulun en iyi fizikçisi, fizik hocalarından daha iyi resmen." dedim hızlı hızlı. Bahçedeki birkaç kişinin bakışları üzerimizdeydi. "Sen nasılsın? İyisin gerçekten değil mi?" dedim yan oturup ona dönerken. Oda benim gibi oturdu ve bana döndü. Gülümsedi sonra. "İyiyim. Kartal peşimi bırakmadı, sayende." diyerek huysuzlandı. Kıkırdadım. "İyi yapmış." dediğimde gülümsedi. "Erken gelmişsin?" diyerek devam ettim. Kafa salladı. "İşim yoktu. Bende boşken güzelimi görmek istedim."

Güzelim? Ben?

Ölüyor musun Vera?

"İyi ki geldin." diyerek mırıldandım. Elini havaya kaldırdı ve önüme gelen saç tutamını kulağımın arkasına kattı. Zil çalana kadar Özgür ile konuştuktan ve bolca güldükten sonra sınıfa çıktım. Ayaz antrenmana indiği için Armağan'ın yanına oturdum.Armağan gözlerini kısarak baktı bana. Ona döndüm bende. "Biz şimdi neyiz?" dedim kafamı eğip, gözlerimi onun gibi kısarak. Güldü. "Aşkım bunu ona sorman lazım, bana değil."

Göz devirdim. "Ya Armi!" diyerek huysuzlandım. "Biz bu çocukla gerçekten neyiz? Ben mi anlamayacak kadar salağım, yoksa ortada bir şey mi yok?" dedim huysuzca. Galata'ya bile çıkmıştık. Ayrıca beni öpmüştü. Dudaktan hemde! 

Aklıma gelen anlar ile kalbim çarparken, utandığımı hissettim. Hoca gelince sessiz kaldık. Kafamı pencereden dışarı çevirdiğimde, takımın dışarıda olduğunu gördüm. Gözlerim direkt Özgür'ü bulurken, cebimde telefonum titredi. Hocaya çaktırmadan telefonu çıkardım. Kartal mesaj atmıştı. 

Pinhan : Sen Özgür'e ne yaptın? Deli gibi kıskanıyor be bu seni! Manyak olmuş herif.

Üst bildirimlerden gördüğüm mesaj ile şaşkınlıkla ekrana baktım. Hoca bana dönünce telefonu kapatıp telaşla sıranın altına kattım. Hoca umursamadan dersi anlatmaya devam etti. Bakışlarım bahçedeki Özgür'ü buldu yeniden. Elleri ceketinin cebinde, ısınma hareketleri yapan çocuklara gülerek bir şey diyordu. Dirseğimi masaya dayadım ve yanağımı avuç içime yaslayarak onu izlemeye başladım. 

Özgür'e baktıkça, onun yanımda olduğunu bildikçe bir duygu sarıyordu bedenimi. Değişik bir duyguydu. Aşk değildi. O kalbimi sarmalamıştı çünkü. Huzurdu sanırım ya da yaşama hissi. Bazen öyle anlar oluyordu ki, avuç içinde yaşam var gibi geliyordu. Avcunun içini yanağıma, dayasa ömrüm uzayacak gibiydi.

Sonunda zil çaldığında Armi ile kol kola girip sınıftan çıktık. Bahçeye doğru yürürken ikimizde sessizdik. Bahçeye çıktığmızda, onları görebileceğimiz bir çardağa oturduk. Çardağın üzerinde zaten Özgür'ün ceketi vardı. Kollarımı bedenime sardım ve kafamı Armağan'ın omzuna yasladım. Özgür birden bize doğru yürümeye başladı. Yanımıza geldiğinde cektin aldı ve yavaşça üzerime bıraktı. "Hasta olmanı istemem." diyerek mırıldandı ve gülümseyip göz kırptıktan sonra çocukların yanına geri döndü. Ceketinin üzerinden kokusu gelirken, derin bir nefes aldım.

"Ve o kutsal soru." diyerek mırıldandı Armağan. "Biz şimdi neyiz?"

Bölümü nasıl buldunuz??

Şu aralar yazdığım hiçbir şey olmamış gibi geliyor bana. O yüzden mutsuzum birazcık. Mübrem'i yazarkende aynı sorunu yaşıyorum. Yazıp yazıp silmelerim çok yani.

Dide, Kartal... Size birazcık hazırlık olsun dedim. Mübrem'e de çok az kaldı. Hala içimde biraz endişe, sevip sevmeyeceğinize dair. En iyisini yapmaya çabalıyorum. Zamanı geldiğinde, göreceğiz artık

Yorumlarınızı bekliyorum. Salı günü görüşmek üzere. Yıllar sonraki bir zaman dilimini söylemişim gibi geçecek zaman ama.

Kendinize iyi bakın. Güzel kalın💖

Continue Reading

You'll Also Like

15.9K 1.2K 19
Geçmiş hayatını kaybetmiş Ayza, kazada ailesi ölünce bırakıldığı yetimhaneden ayrılıp bir medyumun yanında çalışmaya başlar Hem lise öğrencisi olan...
74K 3.6K 33
{Seriler birbirinden bağımsızdır!} "Ne yapıyor-" Sözümü tamamlayamadan Hakan bir anda avucunu şişkinliğin üzerine bastırarak bedenimi duvar ile kendi...
117K 10.7K 29
Sarı saçları güneşten hediye, mavileri semanın varisi. O Ay'ın kızı. O Mehir Lena Valker. Çatlak mı? Çatlak. Dil desen...pabuç kadar. Akıl da maşAll...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.6M 98.7K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...