BİYOLOJİK AİLEM ✔️

By DoLuTeKiLa

4.2M 186K 68.7K

"Abiler, hatta mümkünse tüm erkolar kapatılabilir mi lütfen?" 🫠 17 yılı yalan olan Asya, yeni ailesinin yan... More

1. TANITIM
2. TEST
3. ASTIM
4. GRAFFİTİ
5. KONUŞMA
6. BULUŞMA
7. KARAKOL
8. PASTA
9. ÇINAR
10. İNAT
11. Polat BEY
13. ODA
14. HASTA
15. TEŞEKKÜR
16. MARKET
17. KARDEŞİM
18. İHALE
19. GİTAR
20. YARA
21. UYKU
22. GEÇMİŞ
23. AİLE
24. MÜZİK
25. HASTANE
26. SES KAYDI
27. OKUL
28. KUZEN
29. GERÇEKLER
30. SEBEP
31. PİKNİK
32. TESADÜF
33. KARAKOL
34. KAZA
35. ŞAKA
36. İTALYA
37. DOĞUM GÜNÜ
38. ORMAN
39. DOKTOR
40. FOTOĞRAF
41. DÖNÜŞ
42. SARHOŞ
43. SPOR
44. KONTROL
45. SOYGUN
46. PRENSES
47. ARAF
48. KAYIP
49. İTİRAF
50. PARTİ
51. HEDİYE
52. SÖZ
53. DEMİR
54. DAYI
1 MİLYON!
55. MUTLU AİLE TABLOSU
56. FİNAL
Duyuru gibi bir şey...
Özel Bölüm
Özel Bölüm 2

12. DOĞRULUK-CESARETLİK

88.9K 4.1K 455
By DoLuTeKiLa

Düzenlendi. Keyifli okumalar.

Salona indiğimde herkesin burda olduğunu gördüm. Yani tüm abi bozuntularının. Güney kaşları çatık bana bakıyordu, ona bakıp sevimlice sırıttım ve hızlıca mutfağa girdim.

Büyük bir hevesle buzdolabını açtım. Birkaç dakika boyunca dolabı karış karış aradım ama pasta yoktu. Hevesim yerle bir olurken üzgünce dudaklarımı büzdüm ve somurtarak mutfaktan çıktım. Hevesle bir işe kalkışıp kötü bir sonuçla karşılaşmaktan nefret ediyordum.

Kimseye bakmadan oflayarak boş bir koltuğa oturdum. Kaşlarım çatık bir şekilde ellerimle oynuyordum.

"Suratını asmışsın, ne oldu?" Bunu soran Meriç'ti. Hızlıca başımı kaldırıp ona baktım. "Hande hanımla yaptığımız pasta bitmiş! Ben daha bir dilim bile yiyememiştim ki. Hem çok büyüktü o pasta, siz mi yediniz hepsini?" Dedim mutsuz bir sesle. Meriç bu söylediklerime biraz şaşırmıştı. Daha farklı bir neden bekliyor gibiydi. Ne, pastanın bitmesi çok büyük bir neden olabilirdi bence.

Aral ve Güney aniden gözlerini kaçırdı ve, "Abi şunu gördün mü sen?" Diyen Güney, Aral'ın yanına oturup telefondan bir şeyler göstermeye başladı. "Görmüştüm evet, evet..." Bu ikisi pastamı yemişti!

"Bir dakika, pastayı ikiniz mi bitirdiniz yani? Yok artık." Bu Meriç niyeyse çok haklıydı. Aral başını kaldırıp Meriç'e bakıp, "Oldu öyle şeyler." Dedi. Güney açık açık sırıtıp, "Hiç de pişman değilim. Bir daha olsa bir daha yaparım. Pastanın o sosu, meyveleri, keki... Annem yaptı demiyorum ama çok lezzetliydi." Bu sözlerinin bana olduğunu biliyordum. "Ama ben de yapmıştım onu! Gerçekten ama gerçekten çok kötü birisin. Görürsün sen, magazin haberlerine adını verip bugün dediğimi yapacağım." Dedim hafif öfkeyle.

Keyifle güldü. "Bekliyorum." Dedi. Ona kötü kötü bakıp önüme döndüm ve kollarımı birbirine bağladım. "Sizle kardeş olduğuma inanamıyorum. Gerçekten kardeş miyiz yani?" Dediğimde, "Maalesef öyleyiz." Dedi Aral. "Bence de maalesef çünkü böyle hayvan gibi biyolojik abimlerin olması çok saçma. Hepiniz en az voldemort kadar kötüsünüz! O bile çok iyiydi be." Dediğimde Meriç kendini tutamayarak güldü.
Diğerleri kaşlarını çatmıştı.

"Senden yaşça büyük olduğumuzun farkındasın, saygısızlık yapma." Diyen Aral'a kaşlarımı çatıp baktım. "Ben sadece düşüncemi dile getirdim, avukat. Siz istediğiniz zaman bana olan önyargınızı ve düşüncelerinizi rahatlıkla dile getirirken iyiydi ama." Dediğimde Aral tam konuşacaktı ki Polat, "Aral." Dedi uyarıcı bir ses tonuyla. Aral bana kötü bir bakış atıp önüne döndü.

Herkes benim gibi telefonlarına gömüldü. Ben sessizce sosyal medyada takılıyordum. Polat siyah tabletiyle uğraşıyordu, diğerleri de benim gibi telefonla takılıyordu.
Yaklaşık yirmi dakika sonra Meriç sessizliği bozdu.

"Sen bu ayki kontrolünü yaptırmamışsın." Diyen Meriç'e kafamı kaldırıp baktım. Bu nerden biliyor diyecektim de, Taner abim benim hastane bilgilerimi bir ara yeni aileme vereceğini söylemişti. Muhtemelen Meriç'in doktor olduğunu öğrenip ona bir şeyler yollamıştı. Bir ara soracaktım. "Olabilir ee?" Dedim ters bir ifadeyle.

"Bu ay bitmeden yaptırman gerekiyor ve çok az bir vakit kaldı." Dedi Meriç. Omuz silktim. "Taner abimle giderim bir ara." Dedim. Meriç kısaca Polat'a baktı. Ardından bana bakıp, "Doktorun değişti." Dedi. "Ne?" Dedim anlamayan bir ifadeyle.

"Diyorum ki artık doktorun değişti. Madem o adamla gideceksin, söyle ona yarına kadar vaktiniz var. Çünkü yeni doktorun tüm zamanları dolu ve fazladan mesai yapamıyor. Randevu almanız da oldukça uzun sürer." Neyden bahsediyordu ya bu? "Yeni doktorum mu? Neyden bahsediyorsun açık konuşsana." Dedim. "Ara onu anlatır." Dedi Meriç umursamaz bir tavırla.

Hızlıca ayağa kalktım. "Yine neler oluyor ya bıktım şu yeni doktorlardan, yeni şeylerden." Diye söylenerek mutfağa girdim. Masanın sandalyelerinden birine oturup Taner abimi aradım. Hemen açtı.

"Efendim Asya?" Derin bir nefes verdim. "Abi naber nasılsın?" Diye sordum. "İyiyim yavrum sen nasılsın?" Diye sordu o da. "İyi iyi. Şey diyecektim, bu Meriç neden doktorumun değiştiğini falan söylüyor bana? Neler olduğunu açıklar mısın abi?"

"Oldu öyle şeyler. Bak, resmi olarak artık ailen onlar oldu ya, sen de reşit değilsin. Senin hakkında değişiklikler yapma hakları var, mesela doktorunu falan değiştirmek gibi. Meriç'in senin doktorun olması daha iyi olur diye düşündüm. Zaten sen de eski doktorunu hiç sevmiyordun. Yani tüm   hastalığınla ve bunu alakadar eden bilgileri ona vermiş olabilirim. Ama tamamen senin için." Dedi. "Ya abi! Bana söylemeden bunu yapmamalıydın." Dedim sitemle.

"Biliyorum biliyorum, ama tamamen aklımdan çıkmış. Sen şimdi söylediğinde hatırladım." Dedi. "Buna inanayım mı ben şimdi? Of abi beni nasıl bir çıkmaza soktuğunun farkında mısın?" Diye söylenmeye devam ettim. "Beni o muhteşem kalbinle affedeceğine inanıyorum güzelim." Dediğinde gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. "Bakarız." Dedim ve yüzüne kapattım. Ay bu yüze kapatma işi çok hoşuma gidiyor.

Meriç salağının artık resmi olarak doktorum olduğu aklıma gelince oflayarak kalktım ve mutfaktan çıktım. Salonda kimsenin yüzüne bile bakmadan kapıya yöneldim.

"Yarın gideceğiz. Ona göre hazır olursun." Meriç'in sesiyle durup ona döndüm. Neden böyle emir veriyordu? Madem doktorum o, istediğim gibi inat edebilirdim çünkü zaten tüm sorumluluk ondaydı.
Ah, sevmediğim bir ve aynı evde yaşadığım bir doktorum olması çok can sıkıcı.

"Ben gelmiyorum." Dedim umursamazca. "Geleceksin." Dedi direterek.

"Gelmeyeceğim."

"Geleceksin."

"Hayır, gelmeyeceğim." Dedim bastıra bastıra.

"Evet geleceksin, Asya." Dedi.

"Hayır."

Dediğimde iyice öfkelenmişe benziyordu. Onu ilk defa böyle görmüştüm açıkçası.

"Pekâlâ, gelme. Sonra krizler falan geçirirsen sorumluluk almıyorum. Uğraşamam böyle çocuk gibi davranışlarla."

Hey, bu biraz ağır olmuştu. Herkes sessizliğe gömülüp benim gibi şaşırırken ona baktım ve her zamanki gibi alaya alıp gülümsedim. Oysa yutkunamayacak kadar zor gelmişti bu cümleler. Sizin her söylediğinize alışmam gerekiyordu ama yapamıyordum.

"Sorumluluk almayacağına ve benimle uğraşmayacağına emin olabilirsin. Yani zaten benim de hedefim mutlu mesut ölüp gitmek. Eğer kimse bu çocuk gibi davranışlarımla uğraşmayacaksa hedefimi gerçekleştirebilirim, teşekkürler sayın doktor." Dedim ve normal ama her attığımda canımı yakan adımlar eşliğinde dışarı çıktım ve bahçe takımına ilerleyip oturdum.

"Hayat zor be." Diye mırıldandım kendi kendime.

Aniden birinin karşıma oturmasıyla kaşlarımı çattım. Hava hafiften karardığı için yanan lambalar Polat'ın geldiğini gösteriyordu. "Of ne var sen de sürekli kendi kendime konuştuğum  bir anda geliyorsun. Git artık." Dedim sitemle. Dudakları kıvrıldı ama gülmedi. "Ben sigara içmeye çıkmıştım. Senlik bir durum yok." Dedi her zamanki sert sesiyle. Ardından bir sigara çıkarıp yaktı. Kafamı başka yere çevirdim.

İstemsizce geri ona baktım. Polat sigarayı parmakları arasına alıp küllüğe külünü attıktan sonra tekrardan dudaklarına götürdü. Dumanı üflerken gözleri kısılıyordu sürekli. Dumanı da sanki bilerek bana doğru üflüyordu pezevenk. Nefesimi tutmaktan bir hal olmuştum.

"Bitir artık şu lanet şeyi!" Dediğimde bir kez daha dumanı üfledi. Hazırlıksız yakalandığım için öksürmeye başladım. Saniyeler sonra öksürüğüm bittiğinde kaşlarımı çatıp ona baktım. Elindeki sigarayı bitirmeden küllüğe bastırıp hafiften kıstığı gözlerle bana baktı. "Sen beni öldürmeye mi çalışıyorsun ayıptır sorması?" Aniden aklıma katil olduğu geldi.

Hayır hayır beni bu şekilde öldürmeye kalkışamazdı! Daha farklı seçeneklerin olduğuna emindim.

"Hayır. Sigara içeceğimi söylemiştim, gitseydin böyle olmazdı." Şimdi de beni mi suçluyordu? "Ya sen de beni  burda olduğumu bile bile geldin o şeyi içmeye başladın ben mi suçlu oldum?" Dediğimde dudaklarını bir şey söylemek için araladı ama onun diğer kardeşleri geldiğinde sustu.
Bunlar niye gelmişti şimdi? Gözlerimi devirdim.

Meriç'e baktığımda gözlerini hiç bana değdirmediğini gördüm. Israrla bana bakmıyordu. Hepsi bir yerlere oturdu.
"Hadi ama dostum, burda gurursuz olan şu an ben miyim yoksa siz misiniz? Yani benim gitmeme gerek yok, sizin geldiğiniz gibi gitmeniz gerekiyor." Dedim. "Sen bizi evimizden mi koyuyorsun şimdi de?" Dedi Aral kaşlarını çatıp sert bir sesle. Omuz silktim. "Nasıl anladıysan öyle artık."

Güney aniden, "Oyun oynayalım mı?" Dedi. Herkes, ben dahil ona döndü. "Ne oyunu Güney?" Dedi Meriç. "Doğruluk ve cesaretlik. Böylelikle belki kimin ne olduğunu anlama fırsatımız artar." Bu sözler banaydı ama neyse, gereksizin gereksiz sözlerini umursama gereği duymuyordum.

"Benim çocuk oyunlarıyla uğraşacak vaktim yok. Çalışma odamdayım." Polat ayağa kalktı. Ben de kalktım. "O haklı, yani ben çalışma odamda değilim ama odamdayım hadi görüşmemek üzere." Dedim ben de. "Ya abi lütfen bir seferlik, hadi!" Dedi Güney ısrarla. Birkaç ısrar sonucu Polat gergince nefesini vererek oturdu.

"Sen de korkuyor musun yoksa?" Piç, çabuk gaza gelen biri olduğumu anlamıştı.
"Yok hayır ne münasebet?" Dediğimde  Güney alayla sırıttı. "Korkmasaydın burda oturup adam gibi oynardım ama tabii sen bilirsin, korkakları burda tutmuyoruz." Dişlerimi sıktım ve sonucunu bile bile geri oturdum. "Ben korkak değilim!" Dedim ardından. "Göreceğiz." Dedi Güney sırıtmaya devam ederek.

"Ben şişe almaya gidiyorum." Diyen Güney hızlıca gitti. Ben de diğerlerine kötü kötü bakmakla meşguldüm. Özellik Meriç'e. Güney bir süre sonra geldi ve ortada duran masaya şişeyi koydu. Kendisi yere bağdaş kurup oturdu. "Çeviriyorum." Dedi ve çevirdi. Aslında haber vermesine gerek yoktu ama neyse.

Şişe Aral ve onun arasında durdu. "Doğruluk mu cesaretlik mi bebeğim?" Dedi Aral sırıtarak. Güney yavaşça yutkundu ve"Eğer düşündüğüm şeyi dersen o bebeğimi bir yerlerine... Her neyse abiciğim, doğruluk." Dedi. "Bu hafta kaç kere karakolluk olduğunu anlat. Polat abiciğim, sen de iyi dinle bunu." Vaov, Güney karakolluk mu oluyordu? Vay canına. Güney yutkundu ve yavaşça Polat'a döndü. Polat korkunç bir şekilde kaşlarını çatmıştı.

"Abi vallahi yanlış anlaşılmaydı hem böyle dediğine bakma cidden beş kere girip çıktım!" Beni bile geçmişti bu.
Polat aniden hamle yaparak Güney'e güzelce geçirdi. Güney sarsılmıştı. "Lan ben sana kaç kere dedim bir daha kavga falan etmeyeceksin diye?" Diyen Polat'ın yüzü ve sesi çok korkunçtu şu an. Ben bile ürkmüştüm açıkçası. Güney hızlıcs toparlanıp başını suçlu gibi hafifçe eğdi. "Bir daha olmayacak söz." Dedi. Ama bu sesi tanıyordum, Taner abime aynı bu şekilde derken sürekli yalan söylediğimde böyleydim çünkü ertesi gün yine karakola giderdim. Güney'in de uslanmayacağını şu an herkes biliyordu.

Polat ağzında küfür mırıldandı ve arkasına yaslandı. Ona bakmamak için direniyordum. İstemsizce göz ucu baktığımda göz göze geldik. Şu an fark edilmemem lazımdı. İçimden küfür edip gözlerimi ondan çektim.

Güney sanki az önce hiçbir şey olmamış gibi aynı sırıtışla şişeyi geri çevirdi. Şişenin durduğu yeri görünce içimden güzel bir küfür ettim. Güney'le benim aramda durmuştu bu sefer. Cesaretlik dersem Allah bilir ne yaptırırdı, o yüzden doğruluk dedim.

Direkt olarak o klişe soruyu sordu, "Sevgilin var mı?"

Bu sorudan sonra herkes sanki dikkatle bana bakmaya başladı. Vereceğim cevabı merak ediyor gibiydiler. "Yani nasıl desem..." Diyerek yalandan naz yapmaya başladım. Güney yavaşça yutkundu. "Var mı?" Diğerleri de var olduğunu anlamıştı. Birazcık kandırmaktan zarar gelmezdi aslında. Ya da gelirdi, umurumda değil.

"Şöyle boyu uzun, yakışıklı mı yakışıklı, kaslı, esmer, huyu düzgün bir sevgilim..." Dedim ve sustum. "Güney çevir şu şişeyi elimden bir kaza çıkmadan." Dedi Polat gerçekten öfkeyle. Sevgilim olduğunu sanmıştı herkes gibi. Ayrıca ona ne oluyordu be? Hem sevgilimin olması kötü bir şey miydi? Yo bu gayet doğal olurdu.

"Hey daha soruya cevap vermedim. Maalesef o güzel ve mükemmel varlıkla henüz karşılaşmadık ya da belki o doğmadı. Ay bilmiyorum işte yok sevgilim falan." Dediğimde hepsi duraksamıştı. "Güzel. Yani peki tamam." Diye bir şeyler geveleyen Güney tekrardan şişeyi çevirdi.

Bu sefer Polat ve benim aramda durdu. Ben soruyordum. O hiç beklemeden doğruluk dedi. "Ezgi size ne yaptı da bu kadar önyargılısınız?" Diye sordum hiç beklemeden. Bunu kimse beklemiyordu. Polat kafasını arkaya yasladı. "Nerden başlayayım?" Dedi umursamaz bir tavırla. Aniden Aral lafa atladı. "Abimi delirttiğini mi, benim az kalsın öleceğimi mi, Güney'in sosyal hayatından soğumasını mı, kısacası hepimizin hayatını sikip attığını mı anlatalım?" Dedi sert bir tavırla. Bunu beklemiyordum. "Bu yeterliydi sağ ol." Diye mırıldandım.

Polat aniden kalkıp gitti. Aral ve Güney'de yavaşça giderken Meriç'le tek kalmıştık. "Sıra kimde? Ben mi gideyim sen mi?" Diye sordum. "Bilmem." Dediğinde hiçbir şey demeden kalktım ve giden ben oldum.  

Bölüm sonu.
Umarım beğenmişsinizdir.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum kendinize iyi bakın.

Continue Reading

You'll Also Like

70.7K 7.4K 35
• omegaverse • İrlandalı Omega Jungkook ve Viking Alfa Taehyung
9.9K 524 47
" Farkında mısın? " " Neyin? " " Borde bereli olduğumun? "
703K 26.1K 43
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
6.9K 402 30
Savaşçı Çiğdem Batur hikyesdir