KOÇ

By misramadizedeolur

1.1M 75.1K 11.6K

'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek... More

0 x Koç
1 x Tweet
2 x Karşılaşma
3 x Maç
4 x Süper İkili
5 x Fan
6 x Düşüş
7 x Trip
8 x Rezil
9 x Antrenman
10 x Gülümseme
11 x 153,2 Km'den Gelenler
ŞAMPİYON
12 x Yeni
ŞAMPİYON #2
13 x Söz
14 x First Date
15 x Haber
16 x Rize
17 x Kırıklıklar Ve Bozulmalar
bir şeyler'
18 x Aydınlık
19 x Mavi
20 x Misafir
bir şeyler #2
21 x Sen Beğendin
22 x Annemin Damadı
23 x Afallama
24 x Bursa
25 x Merhaba
bir şeyler #3
26 x Misafir ' 2
27 x Masal
28 x Huzur
30 x 'Bebeğim, yanıyorsun'
31 x Sevmek Güzel
32 x Aşktan
33 x Düğün
34 x Çok Sevdik Be Abi
35 x Sürpriz
36 x Yılbaşı
37 x Koç
38 x Beşiktaş Icrypex
Falanlar- Kesitler Ve Filanlar
39 x Aşk
FİNAL
bir şeyler ' Bu Asla Veda Değil
Yılbaşı Özel
1. Yıl Özel
Paris Özel
2. Yıl Özel
Kutlama- Açıklama ve Nicesi

29 x Kardeş

20.2K 1.4K 286
By misramadizedeolur

Herkese merhaba.

Salı günü bir türlü gelmek bilmedi. Bende hem yeni sezonun ilk maçı, hemde galibiyetimiz şerefine bir bölüm atayım dedim.

2021- 2022 sezonu hayırlı olsun. Beşiktaş gümbür gümbür geliyor✍️🔥

İyi okumalar❤️

Koç - Bölüm Yirmi Dokuz :  Galata ve Kız Kulesi

"Sizce ben; liseye kadar kanka ayağına yattığım çocukla evlenip bir hafta sonra düğün yapacak mıyımdır?" diyerek ablamın fotoğrafını kaldırıp konuştuğumda annem ile kıkırdarken, ablam elindeki askıyı bana attı. Kenara kayıp askıdan kaçarken gülmeye devam ettim. Önümüzdeki hafta çarşamba ablamın düğünü vardı, bu yüzden hepimizde büyük bir heyecan vardı. Tabi annem ve babam kızlarının evden gidecek olmasına üzülüyordu da.

Bende birazcık üzülüyordum ama üç saniye sonra geçiyordu tabi.

"Sizce ben..." dedi ablam beni taklit edercesine. "...para kazandığım yer olarak gördüğüm takımın oyuncusuna aşık olmuş muyumdur?" diyerek devam ettiğinde annem kocaman bir kahkaha attı. Yüzümü memnuniyetsiz bir şekilde buruşturdum. Elimdeki çerçeveyi küçük valize kattım. "En azından ben Özgür'e 'kanka' diyip hoşlandığım çocukları anlatmadım." diyerek omuz silktiğimde ablam yeni bir askıyı bana atacakken, annemin kötü bakışları ile durdu. 

"Vera sen ders çalışmıyor muydun, ne işin var burada?" dedi gözlerini kısarak. Dudaklarım büzüldü ve omuz silktim. "Ara verdim." dediğimde göz devirdi. Odanın kapısında babam belirdi o anda. Yüzünde neşeli bir gülüş yer edinmişti. "En sevdiğim babam." diyerek kollarımı ona sardım. Babam saçlarıma bir öpücük kondurup kollarını bedenime sardı. "Size güzel haberlerim var." dediğinde kaşlarım merakla havalandı. "Daha yeni Murat ile konuştum, düğüne gelecekler." dediğinde havalanmış kaşlarım usulca çatıldı. Murat'ın kim olduğuna dair bir fikrim yoktu. "Ay çok sevindim." dedi ablam neşeyle şakıyarak. Annemde sevincini yansıtırken sıranın bana gelmesini bekliyordum. Ama sıra bana gelmeden babam devam etti. "İkinci güzel haberim ise, Asrın İstanbul'da çalışmaya başlayacakmış. Bizim sitedeki boş evi ona tutacağız."

"Yeşil gözlü, esmer olan Asrın mı? Ablamın çocuklu arkadaşı olan, fotoğraflarda beni kucağından indirmeyen çocuk?" dedim hızlı hızlı araya girerek. Babam gülüp kafa sallarken, ablam kaşlarını çattı. "Hiç böyle bir şeyden bahsetmedi bana. Çakal." dediğinde kıkırdadım. "Siz bu aile ile görüşürken ben neredeydim?" dedim huysuzca. Sahiden evlatlık mıydım lan ben acaba?

"Aile buluşmalarından kaçıyor olabilir misin acaba annem?" dedi annem göz devirirken. Masumca gülümseyip omuz silktim. Telefonum cebimde titreyince babamdan uzaklaştım ve telefonu cebimden çıkardım. Ekranda Özgür'ün adını görürken, yüzümü bir gülümseme kapladı. Odadan yavaşça çıktım ve kendi odama geçtim. Kapıyı kilitledikten sonra matematik kitaplarıma göz devirdim ve balkona geçip sandalyeye oturdum. Derin bir nefes alıp telefonu açtım ve kulağıma dayadım.

"Vera?" dedi Özgür mırıldanma gibi çıkan sesiyle. Dün o hesaptan aldığım mesajdan sonra birbirimize gülümsemiştik. Bugün ise yoğun bir antrenmana girmişti takım. Ben ise köşede onları gazlamıştım. Sonra ise olaysız dağılmıştık. "Özgür?" dedim onu taklit ederek. Gülüşü kulağıma doldu. "Nasılsın?" 

Ayaklarımı önümdeki masaya uzattım ve yayıldım. "Yorgunum biraz sanırım. Ders çalışıyordum da. Sen nasılsın?" dedim yüzü gözlerimin önüne gelirken. "İyiyim bende. Şey diyecektim ben aslında, ama yorgunmuşsun." dedi üzgün çıkan sesiyle. Kaşlarım çatıldı. "Sana yorgun değilim hiç." dedim hızlı hızlı. Gülüşü kulağıma dolarken, kurduğum cümleyi beynim taradı. Avuç içimi alnıma yavaşça vururken gözlerimi kapattım. Düşünüp konuşsana kızım!

"O zaman bir şeyler içmeye gidelim mi?" dedi gülüşlerinin ardından. Telefonu kulağımdan çekip saate baktım. Sekizdi. "Gidelim." dedim heyecanla. "Yarım saate orada olurum." dediğinde onaylayarak kapattım telefonu. 

Balkondan hızlıca odama geçtim. Dolabımı açıp içine göz attım. Sonunda fazla özenmemeye karar verip siyah kotumu bacaklarımdan geçirdim. Üzerimdeki geniş lacivert sweatshirti değiştirmeden makyaj masamın önüne geçtim. Parfümümü sıktıktan sonra saçlarımı taradım ve siyah beremi kafama taktım. "Çok mu umursamaz oldu ya?" dedim aynadaki yansımama bakarken. "Olmadı." diyerek omuz silktim yeniden. Sonuçta akşamdı ve hava fazla soğuktu. 

Dolatan kabanımı aldım ve telefonumla biraz para alarak odadan çıktım. Salona geçtiğimde babamı buldum. "Bir yere mi?" dedi babam telefonundan gözlerini ayırıp. Kafa salladım usulca. "Koçla..." dediğimde merakla havalanan kaşları ile yutkundum. "Ve takımla bir şeyler içmeye." diyerek hızlı hızlı devam ettim. Sadece Özgür'ü deseydim elli bin tane soru sorardı muhtemelen.

Özür dilerim babacığım.

"Tamam, geç kalacak olursan haber ver. Tek dönecek olursan da ara, ben alırım." dediğine kafa salladım. Gözlerini kıstı. "Paran var mı?" diyerek devam etti. Var tabiki. "Yok baba, ne gezsin bende para?" dedim kendimi acındırarak. "Çocuklar evde aç bekliyor." diyerek devam ettiğimde göz devirdi. Ayağa kalkıp televizyonun yanındaki cüzdanından iki yüz lirayı bana uzattı. Neşeyle parayı alıp yanaklarını öptüm. "Allah bereket versin. Kaçtım ben."

Ayağıma postallarımı geçirip sonunda evden çıktım. Özgür ile yirmi yedi dakika önce konuşmuştuk. Sitenin bahçesine çıktığımda Özgür'ün arabasını gördüm. Eş zamanlı olarak telefonum çalmaya başladı. Telefonu açmadan arabaya yürüdüm ve hızlıca bindim. "Selam." dedim neşeyle ona dönerek. "Hoş geldin." diyerek bana doğru eğildi ve dudaklarını yanaklarıma bastırdı. Kalp atışlarım hızlanırken beceriksizce gülümsedim. "Hoş buldum." diyerek mırıldandım ve kemerimi taktım. "Çok güzel bir yere gideceğiz, umarım daha önce çıkmamışsındır." dedi Özgür heyecenla. Kaşlarım havalandı. "Nereye diye sorsam?" dedim bedenime yüklenen merakla. "Sürpriz." dediğinde gülümseyerek kafa salladım. 

Özgür arabayı çalıştırırken, gözlerim üzerinde dolandı. Benim gibi siyah kot ve postal giymişti. Siyah deri ceketinin altında beyaz bir sweatshirt gözüküyordu. Saçları her zamanki gibi dağınıktı. 

"Beyoğluna mı gidiyoruz?" dedim geçtiğimiz yollara dikkatle bakarken. "Galata'ya mı çıkacağız?" diyerek heyecanla devam ettim. Özgür gülümseyerek kafa salladı. İçimdeki heyecan büyürken, aklıma Galata kulesi ile ilgili rivayetler gelmeye başladı. 

Umarım Özgür daha önce çıkmamıştır.

Amin.

Sonunda araba durduğunda heyecanla aşağı indim. Özgür'de inip arabayı kilitledikten sonra yanıma geldi. Elimi tuttuğunda bakışlarım ona döndü. "Hadi." diyerek mırıldandı. Giriş ücretlerini ödeyip içeri girdik. Bilet parasını ödemek için ufak çaplı bir tartışma yaşamış, sonra Özgür'ün sende bana yemek ısmarlarsın demesiyle parayı onun ödemesine izin vermiştim. Asansörü beklerken hala el eleydik. "Daha önce çıkmış mıydın?" dedim merak ettiğim soruyu sorarak. Bakışları beni buldu. "Hayır." dedi gülümserken, keyifle gülümsedim. "O zaman evleneceğiz sanırım." diyerek mırıldandığımda kahkaha attı. "Roma döneminden kalma bir efsane." diyerek konuştuk aynı anda. "Önümüze bir engel de çıkmadı." dediğinde kafa salladım. Efsaneye göre Galata kulesine ilk kez beraber çıkan kadın ve erkek mutlaka evlenirmiş. İçlerinden biri daha önce çıktıysa bu tılsım bozulurmuş. Ve eğer çiftin kaderinde kavuşamamak varsa, kuleye çıkmamaları için önlerine sürekli bir engel çıkarmış. Yani Galata Kulesi, bir ömür beraber yaşamayacak çiftleri kabul etmezmiş.

Asansör geldiğinde içine bindik. Bizimle birlikte birkaç kişi daha binerken, birileri Özgür'ü hemen tanımıştı. Kısa bir konuşma faslından sonra asansör durduğunda oradan çıktık. Dışarı çıktığımızda, neredeyse ayaklarımızın altında olan İstanbul ile gülümsedim. "Çok güzel." diyerek mırıldandım tek elimi demire dayarken. Gözlerimi manzaradan asla ayıramıyordum. Bir süre sessizce manzarayı izledikten sonra telefonumu çıkardım. "Bu anı ölümsüzleştirelim." dedim neşeyle şakıyarak. Özgür gülümserken telefonumu aldı. Fotoğraf çekildikten sonra telefonu birini durdurup ona vermiş ve bizi çekmesini rica etmiştik. İstanbul'u arkamıza aldık. Özgür kolunu her zamankinden farklı olarak omzuma attı. Beni kendine çekerken, göğsüne yaslandım ve bakışlarımı ona çevirdim. Oda gözlerimin içine baktı. İkimizde kocaman gülümsedik.

Adam telefonu yeniden uzattı. Olduğumuz pozisyonu bozmadan İstanbul'u izlemeye geri döndük. Gözlerim ışıl ışıl parlayan Kız Kulesine takıldı. "Efsaneye göre, Galata Kulesi ve Kız Kulesi birbirine aşıkmış." diyerek mırıldandım. "Ama aralarındaki İstanbul Boğazı kavuşmalarına engelmiş. Galata Kulesi aşkını mektuplara yazmış yıllarca ve Kız Kulesi'ne olan hasretini kelimelere dökmüş. Hezarfen Ahmet Çelebi de uçma hayalini gerçekleştirmek için buraya çıktığında, Galata Kulesi onun kulağına Kız Kulesi'ne olan aşkını fısıldamış ve mektuplarını ona verip aşkına ulaştırmasını istemiş. İstanbul'un üflediği rüzgarı arkasına alan Hezarfen, mektupları Kız Kulesi'ne ulaştırmaya çalışırken, tüm mektuplar Boğaz'a dökülmüş. Ama Kız Kulesi, aşkının platonik olmadığını anlamış. Ve bu iki aşık İstanbul'un en güzel manzarası olmuş." 

Özgür beni önüne çekti ve iki kolunu da belime sardı. Çenesini saçlarımın üzerine yaslarken, kafamı omzuna dayamış, ellerimi karnımın üzerindeki ellerinin üzerine katmıştım. İkimizinde gözleri Kız Kulesi'nin üzerinde geziniyordu. Kokusu burnuma doldukça, derin nefesler almamak için çabalıyordum. Kalbimin atışları ise normale dönmüştü. Özgür Çalhan, kendi yarattığı heyecanı alıp götürmüştü.

"Sen Kız Kulesi'sin." dedi mırıldanma gibi çıkan sesiyle. "Tüm kalbiyle seven minik Kız Kulem." diyerek mırıldanmasına devam etti. Yüzümü kocaman bir gülümseme kaplarken, bedenimde mutluluk ve aşk kol gezinmeye başladı. Ona döndüm usulca. Kolları hala belimdeydi. Kollarımı beline sardım ve kafamı ona doğru kaldırdım. "Sende benim Galatamsın." dedim gözlerimi hafifçe açarak. Beklentiyle yüzüne bakmaya başladım. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Nefesi dudaklarıma vururken, heyecanla nefesimi tuttum. Kalp atışlarımın bile yavaşladığını hissediyordum. Dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ayaklarımın tutmadığını hissederken daha sıkı tutundum ona. Dudaklarıma ufak bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi ve dudaklarımın üzerinden dediklerimi tekrar etti. "Bende senin Galatanım."

*  *  *

Aynada kendime bakarken, yüzümde şapşal bir sırıtış yer edindi. Ellerimi hızlı atan kalbimin üzerine kattım. 

Ben ne yaşamıştım?

Dün gece aklıma gelirken, sakin olmaya çalıştım. Alt tarafı birbirimize aşk itirafı yapmış sayılırdık canım. Abartmaya gerek yoktu.

Yok muydu?

Adam beni öpmüştü. Baya baya.

Ve ben ölmemiştim.

O andan sonra, Özgür'ün telefonu çalmıştı ve Yılmaz amca eve gelmesini söylemişti. Benim bol bol gözlerimi kaçırdığım bir araba yolculuğundan sonra ben ölmeden dağılmıştık. Eve geldikten sonra kendimi direkt odama kapatmıştım. Bu halimi gören herkes bir şeyler olduğunu anlayabilirdi.

Derin bir nefes alıp verdim.

Artık gidip antrenmana katılmam gerekiyordu. 

Aynada kendimi süzdüm. Açık renk bir kot, beyaz kazan ve deri ceketimi giymiştim. Saçlarım dümdüz omzumdan sarkıyordu. Özgür sayesinde uzun zamandır kapatamadığım çillerim yerli yerindeydi. Gözlerime rimel, dudaklarıma ise çikolatalı parlatıcımı sürmüştüm. Bir yerimde bir bozulma olmadığına kanaat getirince yeniden derin bir nefes aldım ve lavabodan çıktım. 

Çantamı Oğuz ile spor odasına göndermiştim. 

Hızlı adımlarla spor odasına doğru adımladım. Yeniden derin bir nefes alıp verdikten ve kendimi gazladıktan sonra içeri girdim. Gördüğüm manzara ile gözlerim kocaman açıldı. Takım sıraya dizilmişti. Karşılarında ise Yılmaz amca, Özgür ve Alperen Şengün vardı. 

Ne demek Alperen Şengün? 

"Vera." diyen Yılmaz amcamın sesiyle bakışlar bana döndü. Gözlerimi Alperen'den alıp Yılmaz amcaya çevirdim. "Yılmaz amca." dedim neşeyle. Kollarını açınca hızlıca yanına gidip kollarının arasına girdim. "Nasılsın güzel kızım?" dedi Yılmaz amca geri çekilip gülümserken. "İyiyim, sen nasılsın?" dedim neşeli sesimle. "İyiyim bende. Şu kerataları izleyeyim dedim." dedi bizimkilere bakarken. Sonra bana döndü yeniden. "Misafir de getirdim." diyerek devam etti ve Alperen'i gösterdi. "Hoş geldin Alperen. Vera ben." diyerek gülümsedim ve elimi uzattım. Bana sempatik bir gülüş atıp elimi sıktı. "Hoş buldum ve memnun oldum." 

Ellerimizi geri çektiğimizde birbirimize kocaman gülümsedik. Basketbol izlemeyi severdim. Alperen'de benim hep taktir ettiğim genç bir oyuncuydu. Favorilerimden biriydi.

"Baba." dedi birden Özgür yüksek sesle. İrkilerek ona döndüm. Ne bağırıyordu acaba? "Başlayalım." diyerek devam ettiğinde Yılmaz amca kafa salladı. Takım soyunma odasına giderken, bana sinsi sinsi sırıtan arkadaşlarıma gözlerimi kısarak baktım. Yine ne oluyordu acaba?

"Gel Vera, biz oturalım." dedi Yılmaz amca. Kafa sallaren, üçümüz tribünlere geçip oturduk. Özgür'de arkamızdan geldi. "Bizim maçları izliyorsun herhalde?" dedi Yılmaz amca. Heyecanla kafa salladım. "Asla kaçırmam." dedim gülümseyerek. Güldü Yılmaz amca. "E nasıl buluyorsun Alperen'i?" dedi ve göz kırptı. "Biraz taraftar görüşü alalım." diyerek devam ettiğinde kıkırdadım. "Genç yaşına rağmen oldukça başarılı." diyerek mırıldandım. "Hep taktir edip gurur duyduğum bir oyuncu olmuştur zaten Alperen." dediğimde Alperen gülümsedi utangaç bir şekilde. "Teşekkür ederim." 

Takım içeri yeniden girdi. Özgür onların yanına giderken, arkasından gülümsedim. Aşkın tanımı gibi bir adamdı. 

"Fotoğraflarınızı gördüm." dedi Yılmaz amca birden. Bakışlarım ona dönerken, utandığımı hissettim. Hangilerini görmüştü? "Çok yakışıyorsunuz." dedi Alperen hızlıca. Aynı yaşta olduğumuz için onunla konuşurken rahattım ama şuan utanmamı engelleyememiştim. Yılmaz amca ona katıldığını belli edercesine kafasını hızlı hızlı salladı. "Seni üzerse direkt bana gel. Ben sorarım hesabını." dediğinde gülümsedim ve kafa salladım. Bir şey desem konu uzayacaktı ve ben kızarmaktan level atlayıp morarmak istemiyordum. 

Takım maça başladığında not defterimi çıkardım. Alperen ve Yılmaz amcanın söylediklerini not almaya başlamıştım. Aslında genel olarak takımı ikisi de beğenmişti ama bizimde farkında olduğumuz eksik noktalar vardı. 

Maç bitince takım soyunma odasına gitmiş, Yılmaz amca ve Alperen'de müdür ile konuşmak için spor salonundan çıkmışlardı. Spor salonunda Özgür ile ikimiz kalmıştık. Defterimi çantama katarken Özgür yanıma geldi.

"Çok iyi anlaştınız Alperen'le." dedi imalı sesiyle. Kaşalrım havalanırken ona döndüm. Kaşları çatılmış, gözleri kısılmıştı. "Yaşıtız ya." diyerek mırıldandım ve çantamı tek omzuma astım. "He ondan yani?" dedi Özgür. Kafa salladım. Bir tuhaf mıydı bugün bana mı öyle geliyordu. "İyi misin sen?" dedim gözlerim kısılırken. Elini saçlarına geçirip saçlarını dağıttı. "Benim yüzüme bile bakmadın ama ona gülümsedin." dedi çocuk gibi mızmızlanarak. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Kıskanmış mıydı yani?

"Kıskandın mı sen?" dedim sonunda gülümseyerek. Ellerimi arkamda birbirine bağlamıştım. Kaşlarını çattı. "Kıskandım tabi kızım." diyerek huysuzca konuştuğunda kıkırdadım. Sonra birden aklıma dolan anı ile gözlerim yavaşça kısıldı. 

Gün gelmiş ve devran dönmüştü sanırım. 

"Yani kıskanmam normal." diyerek mırıldandım. "Sonuçta insan kardeşi gibi gördüğü kişileri kıskanır, değil mi?" diyerek devam ettiğimde kaşları daha çok çatıldı. Yüzümde bir gülümseme oluşurken, birkaç adımda ondan uzaklaştım. "Yarın görüşürüz Koç." dedim yeniden ve yürümeye başladım. Yürürken omuzlarımın üzerine gelen saçlarımı geriye atmış ve arkamda şaşkın bir Özgür bırakmıştım.

Evet, yavaş yavaş her şeyin intikamını alacaktım.

Bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarınız neler? Umarım beğenmişsinizdir.

Kontrol etmeden attım. Yazık yanlışı varsa çok özür dilerim.

Salı günü yeniden görüşeceğiz. O zamana kadar kendinize çok iyi bakın. Sizleri seviyorum💜

Continue Reading

You'll Also Like

2.9K 391 10
Bazı zamanlar sevdiğin iki insan arasında kalırsın. Böyle zamanlarda ya kalıp birisini seçer diğerini silersin ya da her şeyi arkanda bırakıp giderek...
4M 250K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
2.9M 152K 17
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
2.5M 144K 45
Mizah #1 05.08.2017 Yeni gelen kutuları depodan sürükleyerek getirdi genç kız. Uzun gür saçlarını bileğindeki lastik toka ile bağladı. Kitapları yer...