KOÇ

Autorstwa misramadizedeolur

1.2M 76.6K 11.9K

'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek... Więcej

0 x Koç
1 x Tweet
2 x Karşılaşma
3 x Maç
4 x Süper İkili
5 x Fan
6 x Düşüş
7 x Trip
8 x Rezil
9 x Antrenman
10 x Gülümseme
11 x 153,2 Km'den Gelenler
ŞAMPİYON
12 x Yeni
ŞAMPİYON #2
13 x Söz
14 x First Date
15 x Haber
16 x Rize
17 x Kırıklıklar Ve Bozulmalar
bir şeyler'
18 x Aydınlık
19 x Mavi
20 x Misafir
bir şeyler #2
21 x Sen Beğendin
22 x Annemin Damadı
23 x Afallama
24 x Bursa
25 x Merhaba
bir şeyler #3
27 x Masal
28 x Huzur
29 x Kardeş
30 x 'Bebeğim, yanıyorsun'
31 x Sevmek Güzel
32 x Aşktan
33 x Düğün
34 x Çok Sevdik Be Abi
35 x Sürpriz
36 x Yılbaşı
37 x Koç
38 x Beşiktaş Icrypex
Falanlar- Kesitler Ve Filanlar
39 x Aşk
FİNAL
bir şeyler ' Bu Asla Veda Değil
Yılbaşı Özel
1. Yıl Özel
Paris Özel
2. Yıl Özel
Kutlama- Açıklama ve Nicesi

26 x Misafir ' 2

22.7K 1.4K 187
Autorstwa misramadizedeolur

Koç - Bölüm Yirmi Altı :  'Bekletmeyeceğim.'

"Gidelim ya kafa dağıtırız." dedi Soner ayaklarını yere uzatarak. Armağan göz devirdi ve bana döndü. "Okul çok umrumuzda da kafa dağıtırız diyor." dediğinde kıkırdadım. "Aman be Armi." dedim elimi 'boşver' anlamında sallarken. 

Sıkıcı bir okul gününden sonra antrenman için toplanmıştık. Takım giyinmek için soyunma odasına gitmiş, biz ise spor salonunun bir köşesinde yere çökmüştük. Hava soğuk olduğu için üzerimizde Armağan'ın asla yanından ayırmadığı poları vardı. Pazar günü on ikiler için yapılacak parti hakkında konuşuyorduk. Partiyi okuldaki hocalar düşünmüş, müdür yardımcımız ayarlamıştı. Okula yakın bir kafede yapılacak, sadece öğrenciler olacaktı. Ve onların yanında getirdiği kişiler. 

"Gidiyoruz o zaman." dedi Soner. Armağan ile aynı anda kafa salladık. Oğuz içi geçmiş bir amca olduğu için başta gitmeyeceğini söylemişti. Bize de kötü olacağını falan söyleyip vazgeçirmeye çalışmıştı. Bizde başa kararsız kalsakta gitmeye karar vermiştik. Oğuz'u ise ikna ederdik. Biz varız diye kesinlikle gelirdi.

Kapıdan içeri giren Özgür ile direkt çakıştı gözlerimiz. Dün şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra Sergen hocanın çağırdığını söyleyerek kaçarcasına gitmişti. Kartal ise arkasından on saat dalga geçmiş, Cenk abi kafasına çorap atınca susmuştu. Komik anlardı. 

"Hoş geldin Koç. Gelsene, sana da yeter." dedi Soner hafif toparlanıp poların ucunu kaldırmıştı. Özgür gülümsedi. "Takılın siz, ben birazdan ısınırım zaten." diyerek elini kabanının cebine soktu. Üzerinde siyah bir eşofman altı vardı, siyah spor ayakkabılar ve siyah kabanı ile tamamen siyahlara bürünmüş gibi olsa da, kabanının altından gözüken beyaz sweatshirti vardı. Beyaz rengini ona çok yakıştırıyordum. Aslında ben Özgür'e her şeyi fazlaca yakıştırıyordum.

Anneanneme yeni aldığım kıyafetleri gösterirken; 'çuval giysen yakışır sana' diyordu. Onunki de o hesaptı. 

Takımdakiler tek tek sahaya gelmeye başladığında yavaşça ayağa kalktım. Dünkü rezil halimden sonra bugün daha çok özenmiştim kendime. Altımda siyah dar kotum, üzerimde geniş siyah bir sweatshirt vardı. Onun üzerine de Sude'nin peluş ceket koleksiyonundan çaldığım kahverengi peluşu giymiştim. Şu aralar gözlük takmayı aksattığım için gözlüklerimi takmış, kafama Tom'lu beremi geçirmiştim. Çillerim ise son zamanlarda sık sık yaptığım gibi çok belirgindi. 

Çantamdan not defterimi alıp sahayı net görebileceğim yere gittim ve oturdum. Özgür, maçlara az kaldığına dair konuşmasını yaparken sessizce dinledik onu. Takım aslında ilk zamankine göre çok daha iyiydi. "Birkaç antrenmana babamda katılacak." dedi Özgür sonunda kocaman bir gülümseme eşliğinde. Herkes şaşkınca bakarken, Özgür gözlerini onların üzerinde gezdirdi. "Sizi bu sene şamiyon yapacağımıza söz verdik, bu yüzden her şeyi yapacağız. Kazanmak için savaşacağız." 

Gülümseyerek baktım ona. Hiçbir zorunluluğu olmamasına ve yoğun takvimine rağmen gelip burada koçluk yaptırıyordu. Üstelik yaptığı sadece koçlukta değildi. Takım ve okuldan çoğu kişi de dahil herkese arkadaş, abi gibi olmuştu. 

Tabi benim için ikisi de değildi ya, neyse. 

Takım koşu yaparken, Özgür yanıma gelip oturdu. Defterimi dizimin üzerine katıp ona döndüm. "Gerçekten seninle çalıştıkları için çok şanslılar." dedim gülümsemem sesime yansımış bir şekilde. Öncesine göre daha az heyecanlanıyordum. Duygularımı onun da bilmesi, daha cesur yapmıştı beni. En azından ablam öyle yorumlamıştı. "Bende senin gibi bir asistanım olduğu için çok şanslıyım." diyerek gülümsediğinde kıkırdadım. Arkasına yaslandı ve kolunu, oturduğum sandalyenin arkasına attı. "Kesinlikle." dedim gülümseyerek. "Ben olmasam kim bilir ne yapardın?" 

"Değil mi?" dedi bana alışık olduğum çapkın gülüşünü atarken. Sonra kocaman bir gülümseme kapladı suratını. Mavi gözleri ışıl ışıl parladı. "İyi ki varsın." dediğinde kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Gülümsememi durdurmak için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Bence de iyi ki varım." dediğimde güldü. Gülüşü ile daha çok gülerken, aklıma gülüşünün güzelliği hakkında ona okuyabileceğim yüzlerce mısra dolandı. "Çıkışta ne yapacaksın?" dedi gözlerini kısa bir an takımın üzerinde gezdirerek. Gelecek teklife kendimi hazırlarken, "Eve giderim muhtemelen." diyerek mırıldandım. Bakışları beni buldu. "O zaman bir şeyler mi yapsak?" dedi kaşlarını kaldırıp, annesinden oyuncak almasını isteyen çocuklar gibi. Elimi yanaklarına atıp sıkma isteğini yavaşça bastırdım. "Olur." 

"İyi o zaman, ben hızlıca antrenmanı bitireyim, sen burada beni bekle." diyerek birden ayağa kalktı. Sesindeki heyecan ile gülüşüm büyürken, yavaşça kafa salladım. Göz kırparak takımın yanına gitti. Onlar başlarken, cebimde telefonum titreyince çıkardım. Instagramdan gelen bildirimi görünce umursamadan cebime geri kattım. 

Antrenman bitince defteri kapattım ve takım Özgür ile konuşurken, sessize defterimi çantama katıp onları izledim. Soner ve Armağan antrenman başladıktan hemen sonra gitmişlerdi. Ayaz, Armi'nin soğukta beklemesine dayanamamıştı. Çantamı tek omzuma astım ve beremi düzelttim. Ardından telefonumu çıkartı anneme geç geleceğime dair haber verdim. 

"Gidebiliriz." dedi Özgür sonunda yanıma gelip. Kafa salladım ve sahanın ortasında bekleyen arkadaşlarımın yanına ilerleyip aynı anda ikisini de kendime çekip kocaman sarıldım. "Sizinle gurur duyuyorum koçlarım benim." dediğimde ikisi de gülmüştü. İkisinin de yanaklarını tek tek öptüm. "Gidin hasta olmadan üzerinizi değiştirin, sonra da dinlenin. Yarın deneme sınav var. Akşam Armi ile tekrar yaptıracağız size." diyerek devam ettim. Ayaz memnuniyetsiz bakışlar attı. "Her deneme sınavından önce bunu yapmak zorunda mıyız?" dediğinde gülerek kafa salladım. Ayaz oflayıp giderken, Oğuz bana imalı bir gülüş ile arkamı gösterip gitmişti. Derin bir nefes aldım ve gülümseyerek arkamı döndüm. 

Özgür'ün yüzündeki huzur dolu gülüş ile kalakalmıştım. 

"Gidelim hadi." diyerek elini uzattı. Çekinmeden uzattığı eli tuttum. Spor salonundan çıkıp, bomboş okul bahçesine çıktık. Özgür'ün arabası bahçedeydi. Arabaya binince kemerimi taktım ve arabayı çalıştıran Özgür'e döndüm. "Nereye gidiyoruz?" dedim neşeli sesimle. Özgür okuldan çıkarken, kısa bir an dönüp bana baktı. "Sen bana yemek hazırlamıştın, sıra bende diye düşünüyorum." dediğinde kaşlarım havalandı. Kalbim onun yaşam alanını görecek olmanın verdiği etki ile hızlı hızlı çarpmaya başladı. "Yani bana gidiyoruz." diyerek bana döndü. Sorar bir şekilde baktı suratıma. "Sorun olmaz değil mi?"

"Beni zehirlemeyeceğine eminim." diyerek kıkırdadım. "O yüzden olmaz." diyerek devam ettiğimde güldü. Kırmızı ışıkta durduğumuzda radyoya dokundu. Arabanın içinde Yalın- Aşk Diye çalmaya başladı. Yalın'ın 'Seni yazdım her yere aşk diye' dediği kısımda Özgür ile göz göze geldik. İkimizin de yüzünde manidar bir gülümseme oluştu. Beynimin içimdeki aşık Vera 'oda sana aşık' diyerek oradan oraya koşmaya başladığında bu sefer onu sakinleştirmeye çalışmadım ve sevinmesine izin verdim.

Ablam, Efe abim ve Kartal... Haklılardı. 

Belki aşk değildi ondaki. Ama duygularım karşılıksız da değildi.

Araba bizim eve çokta uzak olmayan bir sitenin içine girdi. Evlerin arasında en fazla yirmi dakika vardı. Arabadan indiğimizde Özgür yanıma geldi ve elini belime kattı. Yönelendirmesi ile binanın içne girdik. Son kata bastı. Aklıma partinin gelmesi ile ona döndü bakışlarım. "Pazar günü." dedim mırıldanma gibi çıkan sesimle. Mavileri, yeşillerime değdi. "Okulun partisi olacak. Okula yakın bir kafede, on ikiler olacak sadece." diyerek devam ettim. Bakışlarından ne düşünüldüğü bu sefer anlaşılmıyordu. "Sende gelmek ister misin? Yorgun olmazsan tabi. Çok sevinirim, yani seviniriz." 

"Gelirim." dedi gülümseyerek. Durdu ve bakışlarını yüzümde dolandırdı. "Birlikte gideriz?" diyerek devam ettiğinde sesi sorar gibi çıkmıştı. "Gideriz." diyerek yanıtladım onu. Asansörün kapısı açıldı ve aşağı indik. Heyecandan kalbim kasılırken, iki kapıya baktım. Özgür, merdivenden uzaktaki kapıya yöneltti. "Karşı daire boş. Kartal'a taşınmasını söylüyorum ama evinden memnunmuş. Evde durduğu yokta gerçi." dedi sitemli gibi çıkan sesiyle. Evin kapısını açınca içeri girdik. Beni direkt salon ve amerikan mutfak ve boydan cam olan pencereler karşıladı. Grili beyazlı döşenmiş salon ve mutfak, evin genelinin fragmanı olduğunu düşünüyordum. Birlikte salona girdik. Çantamı çıkarıp koltuğa kattım. Özgür ile aynı anda kabanlarımızı çıkardık. Beremi de kafamdan çıkardım ve kabanımın üzerine kattım.

"Evin çok güzelmiş." dedim etrafa bakarken. Oldukça sadeydi. Tam benlik evdi asında. Özellikle kocaman gözüken balkonu ve balkonun gördüğü boğaz manzarası kalbimi çalmıştı. "Teşekkür ederim." diyerek gülümsedi ve elini saçlarına atıp karıştırdı. Kalbim çarparken, gülümsedim bu haline.

Dakikaların ardından ben mutfak masasında oturmuş Özgür'ü izliyordum. O ise makarna hazırlıyordu. Kendi tarifi olduğunu ve parmaklarımı yiyeceğimi söylemişti. Ama hala normal makarnadan farklı bir şey yapmıyordu. "Tamam mutfakla bir alakam yok ama bu bildiğimiz makarna." dedim sahte bir isyanla. Kafasını iki yana salladı. "Sabırlı ol ve bekle Gül Güzeli. Yerken normal bir makarna olmadığını anlayacaksın." dediğinde başımı usulca salladım.

Makarnayı biraz kaynaması için ocakta bıraktı ve tezgaha yaslanıp bana baktı. "Kartal ile çok iyisiniz." dedi neşeli bir şekilde. Kafa salladım. "Samimi bir insan, çok iyi bir arkadaş." dediğimde gülerek kafa salladı. "Seninle çok iyi dedikodu yaptığını söyledi." dedi gülerek. Gözlerim kısılırken dudaklarımı yaladım. "Biz ona bilgi alışverişi diyelim." dedim sakince. Sonuçta arkalarından konuşmamıştık. Sadece Elif yılanı ve manken meselesini anlatmıştı. Gerçi o sürekli Özgür'ün arkasından sallıyordu. "O bilgileri benimle de paylaşsanız keşke." dedi Özgür merakla bana bakarken. Masumca gülümsedim.

"Başka zaman." dedim ona 'senin dedikodunu yaptık canım' diyemeyeceğim için. Gözleri kısıldı ve beni süzdü. "Benim dedikodumu mu yapıyorsunuz?" diyerek şakayla karışık sorduğunda yakalanmış gibi hissederken yanaklarımın ısındığını hissettim. "Hadi canım." dedi Özgür şaşkınlıkla. Kendi kendime ele vermiştim. Elimi alnıma vurmamak için zorlarken, dudaklarımı birbirine bastırdım. "Birkaç şey konuşmuş olabiliriz." diyerek kedi gibi çıkan sesimle mırıldandım. "Merak ettim." diyerek gülümsedi ve arkasını dönüp dolaptan tabak çıkardı. Makarnanın altını kapattı ve düzgünce tabaklara kattı. Tabakları masaya kattı ve çatal ile kaşık çıkardı. Bardakları da masanın üzerine kattıktan sonra dolaptan içecek bir şeyler çıkardı. 

Sonunda karşıma oturduğunda, "Güzel gözüküyor." diyerek gülümsedim. "Dene bakalım." diyerek merakla baktı bana. Makarnayı çatala dolayıp yedim. Yavaş yavaş çiğnerken ağzımın içine dağılan tat ile gülümsedim. Makarnayı yutunca ona baktım. "Çok iyi gerçekten de. Nasıl yaptın?" dediğimde ortaya çıkan egosu kendini belli etti. "Özgür Çalhan'ın özel makarnası. Söyleyemem." dediğinde kıkırdadım.

Yemek boyunca okuldan, ondan bundan sohbet etmiştik. Saat yediye gelirken, Özgür kahve yapmış ve balkona geçmiştik. Kocaman bir balkondu. İkiye ayrılmış gibiydi. Muhtemelen bir taraf, ki o taraf boştu, boş olan daireye aitti. Araları çiçekler ile bölünmüştü.  Özgür'ün kısmının bir tarafında üzerinde minderler olan koltuklar vardı. Diğer tarafında ise bir masa, sandalyeler ve koltuk gibi bir beşik vardı. Beşiğin üzerine oturmuştuk. Hava bulutlarla kaplıydı. Esen rüzgar yağmurun habericisi gibiydi. 

İkimizde sessizdik. Oldukça yakın oturuyorduk. Çok sevdiğim o kokusu her esen rüzgar ile burnuma doluyordu. Gözlüğümü düzelttim ve ona döndüm. "Kartal ile senin hakkında çok konuştuk." dedim sonunda sessizliği bozarak. "Hepsini söylemeyeceğim tabiki." diyerek devam ettim ve güldüm. Meraklı bakışları beni bulmuştu. "Kartal'a şu storine attığın mankeni sormuştum. Ve Elif'i." 

"Öğrenmişsin." dediğinde kafa salladım. Öğrenmiştim ve Elif'ten bir kez daha hoşlanmamıştım. Kız resmen yalancının tekiydi.  Kafasını eğdi ve bana baktı. "O gün dediklerin..." diyerek devam edecekti ki durdurdum onu. Utanma duyguyumu bir kenara bıraktım ve elimdeki kahve bardağını kenara bırakıp tamamen ona döndüm. Açık olmanın zamanı gelmişti. "O gün dediklerim, doğruydu." dedim tek bir nefeste. Güldüm sonra. "Öyle olmasını istemezdim, dünyanın en klişe itirafı oldu. Gerçi seninle tanışmamızda oldukça klişeydi." diyerek devam ettim ve ikinci cümlemi mırıldandım. Mavi gözlerine baktım sonra. Gözlerindeki ışıtı gülümsetti beni. "Klişelerden nefret ederdim, taki seninle tanışana kadar."

"Vera..." diyerek mırıldandığında yeniden susturdum onu. Şimdi konuşmazsam hiç konuşamazdım. "Hiç aşık olmamıştım, karşımda dolu dolu aşık olan annemler ve ablamlar dışında aşk nedir bilmezdim. Kitaplar ve filmdekiler hep sahte gelirdi bana." diyerek omuz silktim. Kahvesini masanın üzerine bırakmış, dikkatle beni dinliyordu. "Yine de ben aşkı annemlerden öğrenmedim." dedim ve derin bir nefes aldım. "Bana birinden hoşlanmayı, kalbinin en derininden birine karşı sonsuz sevgi hissetmeyi, aşık olmayı sen öğrettin. O kadar tuhaf ki bu. Yanlış anlama şikayetçi değilim. Sadece bundan aylar önce, senin fotoğraflarına bakıp ne kadar kusursuz olduğunu düşünürken; şimdi tam karşımdasın ve ben sana aşığım." diyerek gülümsedim kocaman. Konuşurken yer yer sesim titremiş, sık sık gülümsemiştim. İçimden gelen mutluluk ve arşa çıkmış sevgim, gözlerime vuruyor ve gözlerim dolu dolu olmuştu. 

"Senin bana geleceğini biliyorum." dedim birkaç saniye sessizlikten sonra mırıldanarak. "Sen bana gelene kadar bekleyeceğimi de biliyorum." diyerek devam ettim. "Ama çok bekletme, olur mu?"

Özgür kafasını ususlca sallarken, dudaklarını aralamıştıki zil üst üse çalmaya başladı. Eş zamanlı olarak kapıya vurulunca kaşlarım çatıldı. Özgür küfür mırıldanıp balkondan içeri girince şaşkınlıkla arkasından baktım. 

Küfür mü etmişti o?

Oha.

"Kız sende mi buradaydın?" dedi balkona giriş yapan Kartal. Arkasından giren Özgür oldukça sinirli bir şekilde ona bakıyordu. Özgür'ün cevabının ertelenmesinin verdiği rahatlık ile kocaman gülümsedim ve ayağa kalkıp Karta'a sarıldım."Hoş geldin." dedim neşeli çıkan sessimle. Rahattım, rahatlamıştım. Ona bir şeylerden bahsetmek iyi gelmişti. "Hoş buldum. Özlemişim seni." dedi Kartal'da aynı şekilde bana sarılırken. "Ne konuşuyordunuz? Baya küfür etti bana. Nazik bedenim o kadar küfürü zor kaldırdı." diyerek fısıldadı kulağıma. Gülmemek için dudaklarıma birbirine bastırdım. "Sonra." diyerek mırıldandım ardından. Kartal birden kollarımın arasından çekildi. "Çok sarıldınız." dedi Özgür sinirle. Kartal imayla gülümserken, dudaklarım kıvrıldı. Telefonum çaldı aynı zamanda. Telefonumu pantolonumun cebinden çıkardım. "Efendim abi?" dedim neşeli çıkan sesimle. "Neredesin güzelim? Alayım seni, Yade'nin doğum günü işin mekan bakalım. Cumartesiye az kaldı." dedi Efe abim hızlı hızlı. Hızlıca onayladım onu. Adresi söylediğimde beş dakika sonra orada olacağını söyledi. Telefonu kapattık hızlıca.

"Ben gideyim artık. Eniştem ile ufak bir işimiz var da." dediğimde Özgür kafa salladı mutsuz bir şekilde. Kartal ile akşam konuşmak için sözleşip vedalaştık. Salona geçi koltuğun üzerinden ceketimi alıp hızlıca giydim. Çantamı tek omzuma takıp beremi elime aldım. Özgür ile kapının önüne gittik. "Dışarısı soğuk." diyerek elimden beremi aldı ve nazikçe başıma taktı. İçim giderken, yutkunmaktan başka bir şey yapamamıştım. Beremi düzeltti ve kollarını bedenime sardı. Kollarımı beline sardım. Sıkıca sarıldık.

Kokusu hızlanan kalbimi yatıştırırken, kollarını belime indirdi ve geri çekildi. Kafasını eğip usulca yanaklarımı öptü. Geri çekilecekken kollarını tuttum ve sol yanağını  öptüm.

Özgür Çalhan, içim gidiyor sana. Haberin var değil mi?

Geri çekildikten sonra kapıyı açtım ve evin dışına çıktım. "Görüşürüz." diyerek gülümsedim beceriksizce. "Görüşürüz Gül Güzeli." diyerek gülümsedi. El salladım ve asansörün önüne gidip çağırdım. Asansöer geldiğinde binecekken, "Vera." diyerek seslendi Özgür. "Bekletmeyeceğim."

Selamlar💃💃

Öncelikle Mübrem'in tanıtım bölümü yayında!!

İkinci olarak, birkaç dakika sonra sürprizimi atacağım.

Bölüm hakkında düşünceleriniz neler? Merakla yorumlarınızı bekliyorum.

Dakikalar sonra görüşmek üzere.

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

21.9K 5.8K 20
"Sinirli falan değilsin, Rüya. Sadece kalbin çok kırık," İri parmaklara sahip kemikli ellerinden biri saçlarımın arasına sızdığında yüksek seste seyr...
30.6K 6.9K 40
Sezen Akça... Sezen hayali gibi bir radyo kanalında sunuculuk yapan bir kızdı. İnsanlar onu çok seviyor saat 20.00'da radyoların başında saatlerce on...
2.6K 222 6
Sahte bedenler ardında maskelenmiş ruhların hikayesi... Bazen, ruh matemini bedenden gizleyebilirdi. Veyahut güzel bir beden, ruhun çirkinliğini mask...
200K 10.1K 49
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...