TUTKUNUN TANRISI

By Limaei

1.1M 104K 119K

Askıda. (+18) "Yani sen bir tanrısın?" diye sordum alayla. Adamın kızıla çalan gözlerinden bir karaltı geçer... More

Tanıtım
0.1• 'Var Oluş ve Düşüş'
1• 'Kızıl İrisler İçinde Saklı İblisler'
2• 'Kendini Tanrı Sanan Adam'
3 •'Dudakların Ucunda Tanrıyı Diriltmek'
4• 'Asıl Gözün Ardında Saklı Dünya'
5 •'Zaman Tanrıçası Kendiyle Kavga Ediyor'
6• 'Yüreğinin Ardındakini Gören Dostlar'
7 •'İki Ucu İlah Çıkmazı'
8• 'Bisiklet Süren Lanetli Severi'
0.2• 'İlah Avcısı Rehberi 1: Yediler'
0.3• 'İlah Avcısı Rehberi 2: Diğer İlahlar'
9 • 'Meleklerin ve Şeytanların Urha'sı'
10• 'Morona'nın Yalan Kum Saati'
0.4• 'İlah Avcısı Rehberi: Düğüm ve Av Zamanı'
11• 'Bir İlahla Randevuya Çıkmak'
12• 'Kandırılmış ve Sinirli Bir İsha'
13• 'Yakışıklı Cmesis Zihni Taciz Ediyor'
14• 'Aşık Olacaklar Falı Baktırmak'
15• 'Aptal Rast Harika Anısını Seçiyor'
16• 'Tanrı Ev Sahibine Kaybediyor'
17• 'Dörtlü Denge Diyagramı'
18• 'Jinava Ama Çocuk Bakıcısı Olan'
19• 'Severi Küçük Dostuna Hediye Alıyor'
20• 'Kızarık Yanaklar ve Dürüst Sözler'
21• 'Fantastik Dünyaya Giriş Bileti'
22• 'Şehvet İblisi Olmamaya Çalışmak'
23• 'Yakışıklı Bir İblis Olmak İstiyor'
24• 'Dengesiz Diyagram ve İblisli Sular'
25• 'Elimi Tut, Kaybolmak İstemiyorum'
26• 'Kurtarıcı Avcı ve Terk Eden Tanrı'
27• 'Her Şey Eskisi Gibi Ama Değil'
28• 'Yeni Anlaşma ve Şeytanla Rüya'
29• 'Morona Grup Teklif Ediyor'
30• 'Akvaryum İblisine Annelik Etmek'
31• 'Birkaç Kavga ve Birtakım Yüzleşmeler'
0.5• 'İlah Avcısı Rehberi: İblis Avcıları ve İlah Avcıları '
32• 'Rota Belirleniyor: Yediler'i Aramaya Devam'
34• 'Üç İsha ve Bir Bar'
35• 'Eğlenceli ve Şehvetli, Sıflar Birlikte'
36• 'Dalgalanan Saçlar, Kızıl Gözler'
37• 'Avlayacağın Kişiye Hayran Olmak'
38• 'İyi Şanslar, Don't Angry Bro'
39• 'Taşlar Kendi Oyununu Oynar'
40• 'Şans Bozgundur, Aşk Zaferdir'
41• 'Unutulmayan Rüya ve Şans Teklifi'
42• 'Karma İlahın Yakalandığı Gece'
43• 'İlahların İki Yüzünde Sıkışan Kadın'
44• 'Eksik Kalan Bir Terk Ediliş'
45• 'Gerçekler ve Beklenmedik Misafir'

33• 'İç Çamaşırlarıyla Ödeme Yapma'

20.6K 1.8K 3K
By Limaei

SINIR: 650 VOTE 2000 YORUM

🎵Natasha Blume- Journey Karakterleri yansıttığını düşündüğünüz yere en azından bir emoji bırakırsanız sevineceğimi biliyorsunuz ♥

[Ama sana söyleyeyim, uçmaya hazırım.

Sağanaklardan, kum fırtınalarından kurtuldum.

Ben savaştım, şimdi eve gitme zamanı.

Uçmaya hazırım.]

Medya: Noel Severi şksfejfeskljesflkj

Keyifli okumalar dilerim!

Yeni keşfettiğim bu dünyanın yeterince saçma olduğunu düşünmüştüm.

Meğer yeterince saçma değilmiş.

Yani, bu saçmalıklara onlarca örnek sayabilirdim. Götünden orta parmak çeken iblis, ağzında sigara olan bir iblis, onu tanıyalı beri seks yapmamış bir şehvet tanrısı, beni yemeye çalışmış bir diğer iblis, iblise dönüşürken en güzel estetik operasyonları geçirmiş gibi duran Leon falan filan... Yani gerçekten çok fazla örnek vardı. Biri sarhoş kafayla önüne bir defteri çekmiş ve aklına gelen tüm saçmalıkları bu dünyanın içine doldurmaya başlamış gibiydi.

Peki ya en saçması ne miydi?

Kesinlikle buydu.

Gözlerimi kırpıştırıp poşete baktım. Siyah, dantelli seksi sutyenimi saydam poşette görmem içindekilerin gerçekten benim olduğunu anlamam için yeterliydi. 

Hızla poşete atıldığımda Rast poşeti havaya kaldırdı ve Severi'ye attı. Severi can kurtaran simidi gibi poşete sarılırken birkaç adım geriledi. Yüzünde bir endişe okunuyordu.

"Ne demek tüm iç çamaşırlarımı feda etmek zorundayız?" diye bağırdım. "Onlar benim! Kimse-" Rast'a dik dik baktım. "-bana böyle bir şey hakkında bilgi vermemişti! Verin şunu bana." Severi'ye atıldığımda poşeti arkaya doğru fırlattı. Bisikleti onunla temas etmeye devam ederken kayarak poşeti yakaladı. Sonra da kahkaha atıyormuş gibi tekerleklerini ileri geri hareket ettirdi. 

Benimle dalga geçtiğine yemin edebilirdim.

Bakın, gördünüz mü? Bisikletin poşet yakalaması bile bu saçma dünyada sorun değildi.

İç çamaşırlarıma iki lanetli tanrı tarafından el koyulması dışında her şey normal sayılabilirdi.

Rast'a sakince döndüm. Ardından, "Bana sormadan ne yaptığını sanıyorsun!" diye bağırdım. Sesim geyiklerle dolu uzun koridorda yankılandı.

"Anniş!" diye seslendi Fenik. "N'oluyo'?

Severi'nin resmen salyası akacaktı. "İblis sesi."

Onu göğsünden ittirdim, "O daha çocuk!" dedim atabildiğim en tehditkar bakışı ona atarken. "Aklından bile geçirme. Üstelik o bir... Balık." Boğazını temizledim ev oturma odasının açık kapısına baktım. "Fenik, kulaklarını kapa. Üvey annen kötü konuşmalar yapacak."

"Onu sahiplendin mi?" dedi Severi parlak bir gülümsemeyle bana bakarken.

Nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle kafasına geçirdim. Rast gülmemeye çalışır gibi dudaklarını birbirine bastırdı. "Aklından bile geçirme," dedim tekrar, her kelimeye vurgu yaparak. "Yoksa sana her gün kargo yollarım ve ayaklarında bisiklet sürerken çıkan tek yara tırnak izi yarası olmaz."

Severi yeterince dehşete düşmüş gibi gözüküyordu.

Rast'ın bir kahkaha için kıvrılmaya hazır etli dudaklarına baktım. Ardından bakışlarımı gözlerine kaldırdım. Bir anda Rast- o suratsız, lanetli ilah- neredeyse endişeli ve köşeye sıkışmış gibi göründü. Kızıl gözleri benim üzerimde oyalanmadan Severi'ye çevrilirken boynunda bir damar seğirdi. 

Severi, Rast'a bakarken yanağından aşağıya doğru bir ter damlası süzüldü. Sertçe yutkundu. "Şey," dedi ellerini aniden havaya kaldırırken. "Açıklayabilirim." İşaret parmağını Rast'a doğrulttu. "Ama bana öyle bakmayı kesersen." Dudağını aşağı sarkıtırken bana döndü. "Benden istediği şey buydu, şimdi bana nasıl baktığına bir bak!"

Rast'ın bacağını tekmelediğimde gözleri hızla bana döndü. "Sen!" diye bağırdım. "İç çamaşırlarımı toplayıp ona veren sensin, neden tüm suçu Severi'ye atıyorsun? Çocuk bedeninde diye ona zorbalık mı yapacaksın?"

Severi bıyık altından sırıtırken boğazını temizledi. Rast'ın kaşları havaya fırlamıştı. "Ben ne yaptım şimdi?"

Gerçekten alınmış gibi göründü.

"İç çamaşırlar-"

"Onun dışında, demek istedim." 

Suçunu farkında olması öfkemin yükselmesine neden olurken birkaç saatlik neşemin sönmeye başladığını hissedebiliyordum. İçimdeki o zehirli boşluk kendini tekrar hissettirmeye başlamıştı.

Severi öne doğru bir adım atıp Rast'la arama girdi. Koridora dizilmiş geyikler bize bakarak sabırsızca öne arkaya adımlarken can sağlığım hakkında endişelenmeye başladım. "Kavga etmeyin, acelemiz var," dedi Severi hızla. Turuncu gözleri bana döndü. "Jinava, bu geyikler ödeme olarak... İç çamaşırı kabul ediyor."

"Affedersin?"

"Sutyen, külot, fanteziye kaçan bazı parçalar fa-"

"Anladım," dedim sözünü keserken. 

"Yani bunlarla çalışıyorlar işte." Ellerini ovuşturdu. "Yoksa uçamazlar."

"Onları uçuran şey de birkaç parça... Benim iç çamaşırım mı olacak yani?"

Ürkütücü gözlerle bize bakan geyiklere döndüm. "Siz... Siz sapık mısınız?" Geyiklerden biri onaylarcasına kafasını eğdiğinde dudaklarım aralandı. Bir an sonra onaylarcasına değil de... Boynuzlarıyla bana saldırmaya hazırlanıyormuş gibi durduğuna fark ettim. Geriye doğru bir adım attığında sırtım duvara değdi. Derin bir nefes alıp Severi'ye döndüm. "Sen sapık mısın?"

"Sorman hata."

"Vay canına," dedim kafamı sallarken. "Bu çok dürüst bir tepkiydi."

Omzumda bir ağırlık hissettiğimde gözlerimi çevirdim. Rast kolunu omzuma atmıştı ve üçte bir ihtimalle beni koruyormuş gibi gözüküyordu. Kaşlarım havaya fırlarken kafamı bu sefer diğer tarafa, onun yüzüne doğru çevirdim. Ona bu kadar yaklaştığımı fark etmemiştim. Geyiklere karşı hissettiğim göt korkusundan bir Rast'ın üstüne çıkmadığım kalmıştı.

"O bir ibliseksüel," dedi Rast. 'Hıh'ladı. "Tabii ki de sapık."

Severi'nin kaşları çatılırken turuncu gözleri koyulaştı. "İlahların cinsel yönelimine saygının olmadığını yaydığımda ve akışkan cinsiyeti tercih edenler kapına dayandığında bil ki... Kesinlikle bu dedikoduyu ben başlattım." Kollarını göğsünde kovuşturdu. "Ben sapık değilim. Sadece... Çok ama çok nadir bir şeyi seviyorum... Yani tamam, ibliseksüel ilk ve son varlık olabilirim ama..."

"Ama," dedi Rast gözlerini bana çevirirken. Kafam tam omzunun üstündeydi. Biraz daha eğilse nefesini hissedebilirdim. "Bu sapık geyiklerin sapık olmasının nedeni Severi değil."

Severi gözlerini kapatarak gururla başını sallarken etrafında ışıltılar var gibiydi. "Bu geyikler yarı iblis, yarı insan, yarı av-"

"O zaman yarı değil, %33 falan oluyor bu arada," diye belirttim.

"-yarı avcı," dedi Severi boğazını temizleyerek. "-biri olan Numbe'nin geyikleri. Benim sevgilim gibi bir şeydi. Yani, dünya üzerinde sadece onunla eğlenebiliyordum fakat birinci tercihim tabii ki de Urha'ydı. İblisler her zaman insanlardan daha çekici. Eh..." Tekrar boğazını temizlerken gözlerini aralayıp bana baktı. "Numbe tam bir sapıktı."

"Aa," dedim şaşırmış gibi. "Ne kadar da sen..."

Pek alınmış gibi gözükmüyordu. "Aynı zamanda bu geyiklerin de sahibiydi." Bunu söylediğince geyiklerin hem huzursuz, hem sinirli, hem de mutlu gözüktüğünü fark ettim. Bazıları Severi'nin üzerine yürümeye çalışıyor, bazı geyikler de ipi geriye çekerek onları tutmaya çalışıyordu. Sanki bu ismi duyunca bazıları mutlu olmuş, bazıları rahatsız olmuş, bazıları da Severi'yi öldürmeye karar vermişti. "Bu yüzden o gece, insanların Noel Baba'yı uydurmasına neden olan o kazayı yaşadığımda ve Urha'ya götürdüğüm fantezi kıyafetleri dünyaya saçıldığında geyikler... Geyikler bunu ona yetiştirdi."

Öndeki geyiklerden biri gururla boynuzlarını havaya kaldırdı ve neredeyse gerindi. Vücudunun şiştiğine ve onurlu bir duruş takındığına yemin edebilirdim.

"Numbe kıskanç biriydi ve çok kızdı fakat bunu bana belli etmedi. Onun nasıl biri olduğunu anca öldüğünde öğrendim. Ölmeden önce- ki bu arada kıskançlıktan intihar etti- bana geyikleri hediye etmek istediğini söyledi. Ben de kabul ettim. Geyikleri bakması kolaydı ve açıkçası onları pek kullanmıyordum. Onları sadece sahiplenmiş olacaktım fakat sonrasında doğaya salacaktım. Bir yüzyıl sonra, Numbe'nin ruhu önümde belirdi ve benimle sevişmek istedi. Ruhunu her yüzyılda bir belirecek şekilde plan kurduğunu öğrendim. Öldüğünde tuhaf bir varlık olduğu için ruhunu geyikler arasında paylaştırmayı başarmıştı. Ve her yüzyılda benimle sevişmek karşılı-"

Rast ona baygın bakışlarla baktı. "Kısa kes."

"Ama bu uzun, önemli, trajedi dolu ve kalbimi kıran bir konu!" dedi Severi iç geçirerek. Saçlarını geriye doğru yatırdı. "Sonuç olarak ondan tiksindim ve ruh haliyle birlikte olmak istemedim. Ben de onun ruhunu yatıştırmak için yöntem aramaya başladım. Onun sapık ruhu ancak..." Geyiklerin hepsi tehditkar bir şekilde üstüne giderken güldü. "Ehe- he he he- çocuklar, çocuklar! Böyle yapmayın ama!" Bisikletiyle birlikte mutfağa doğru geri çekilmeye başladı.

Rast omzumdaki kolunu indirdi ve elimi kavradı. Avucunda duran elimi sıkarken beni de peşinde sürükleyerek geyiklerle Severi'nin arasına girdi ki kesinlikle yapmayı istediğim son şey iç çamaşırı manyağı öfkeli geyiklerin önüne geçmekti. Rast elini havaya kaldırdı. "Durun," dedi sert bir sesle. Sert, boğuk sesindeki otorite benim bile gerginlik içinde kıpırdanmayı bırakıp ona bakmama neden oldu.

"Buradan devam edebilirim," dedi Severi. Nefesini omzumda hissettiğimde hızla döndüm. Bisikletine oturmuş, çenesini omzuma dayamıştı. "Sonra da işte bulabildiğim tek yöntem geyiklere iç çamaşırlarıyla ödeme yapmak oldu. Anca böyle Numbe'nin ruhunu baskılamıyorum. Zaten bu şekilde ödeme yapmasam uçmuyorlar."

Severi'nin çenesi omzumdan yok oldu. Neler olduğuna bakarken Severi bisikleti üzerinde dengeye kalmaya çalışarak bir ayağını yere dayadı. "Rast," dedi Severi bilmiş bilmiş. "Sanki sen biraz kı-"

Rast sakin bir tebessümle ona bakarken Severi yutkunup sustu.

Bisiklete asılmış poşete baktım. "Ödeme yöntemini anlıyorum," dedim hâlâ saçma bulmama rağmen. "Ama neden benimkiler olmak zorunda? Rast sana birkaç tane el değmemiş, harika parçalar ışınlayabilir." Mutfak için malzeme alırken gücünü harcamamak için dışarı çıkmadığını düşünmemeye çalıştım. "Ben... Onlarla aramda bir bağ var!"

Severi boğazını temizledi. "Şey... Bence eksikliğini çekmezsin."

Kaşlarımı havaya kaldırdım. 

"Tamam, belki çekersin ama-" Elinin tersini alnına yaslayıp bayılacakmış gibi yaptı. "Bunu Rast da sordu, tamam mı? Son çare olarak seninkileri çaldı." Doğrulamak için Rast'a döndüğümde bana özellikle bakmadığını fark ettim. Geyikleri iradesiyle arkamızda tutuyormuş gibi sırtını geyiklere dönmüştü ve gerilmiş yüzüyle Severi'ye bakıyordu. "Mutfaktaki poşete bakabilirsin," dedi Severi kanıtlamaya çalışırcasına. "Oradaki her şey yeni ama geyikler bunu kabul etmezdi. Bu yüzden seninkileri getirmek zorunda kaldı."

Yani... Gerçekten de bana ait parçaları vermeye yanaşmamış mıydı?

"Öyle bakma," dedi Rast bana dönmeden. "Benden yeteri kadar nefret ediyorsun. Bu nefreti arttırıp seni beni baygınken ölümüme bırakmanı istemiyorum." 

Aslında böyle bir şey yapmazdım ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. "Akıllıca karar," dedim soğuk bir sesle. Gözlerimi yan profilinden zar zor ayırıp Severi'ye baktım. "Yani Numbe'nin ruhunu iç çamaşırlarıyla bastırıyorsun ve bilinmeyen bir nedenden dolayı bu iç çamaşırları benimki mi olmalı? Neyim ben? Seçilmiş kişi falan mı?"

"Bilinmeyen bir neden değil," dedi Severi gücenmiş gibi. "Onun türünden biri, yani insanı bir parça taşıyan avcılar ve insanlar, geyiklerle seyahat edeceği zaman ödemeyi onların yapması gerekiyor. O sapığın-" Geyiklerden birinin yanaştığını duyunca sessizce Rast'a doğru sokuldum. "-neden böyle bir şey istediğini bilmiyorum."

"Çok güvende hissettim şu an," dedim gülümseyerek. "Sağ ol." Yan gözle hala bana bakmamakta ısrar eden Rast'ı süzdüm. "Gidip Fenik'i getir ve gidelim. Bunu seninle sonra konuşacağız."

Severi konuşmama hayran kalmış gibi beni hevesle izliyordu. Elini çenesinin altına dayamıştı. Gözleri parlıyordu ve dudakları aralanmıştı. Rast bir şey demeden dediğimi yapmak için harekete geçtiğinde dudakları kıvrıldı ve gözlerindeki parıltı daha da arttı. "Onu eğitmeye mi başladın?" diye sorarken sesi eğleniyor gibi geliyordu.

"Onu kimsenin eğitebileceğini sanmıyorum," dedim umursamaz bir tavırla. Sesimi alçaltarak ekledim: "Ve uslu bir köpektense akıllı ama vahşi birini tercih ederim." Ona tepeden bir bakış atıp geyiklerden uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım. Severi dediğime cevap vermeden gülümseyerek bisikletiyle geyiklere yanaştı ve bisikletine asılı poşeti eline aldı.

Ardından tüm geyiklerin ağzına külotlarımı ve sutyenlerimi koymaya başladı. Geyikler dünyanın en normal şeyini yapıyormuş gibi kumaşı ağzında ezdi ve birkaç saniye içinde yuttu. Boynuzları sararmaya, sonra da altın gibi bir hâl alıp parlamaya başlarken iç çamaşırlarımın onlara kazandırdığı gücü inme inmiş gibi izledim.

"Ödeme... Onların bunları yemesi mi?" dedim sesim bana bile yabancı gelirken.

"Numbe'nin sapıklığı," dedi Severi boş poşeti yere bırakırken. "Kesinlikle benimle alakası yok." Kollarını bisikletine dolayarak öne eğildi ve sırıtarak boynuzları parlayan geyiklere baktı. Bakışları bana kaydı. "Kızağa otur."

"Emniyet kemeri var mı?"

Gözlerini kırpıştırdı. "Şey... Hayır."

"Emniyet kemerine ihtiyacın olmayacak." Rast'ın sesini duyduğumda bakışlarım ister istemez ona çekildi. "Seni ben tutarım."

Dudaklarım gerildi. "Peki sana güvendiğimi söyleyen oldu mu?" dedim sert bir sesle. Kızıl gözleri kısa bir an dediğimi sindirmeye çalışıyormuş gibi yüzüme takıldı. Ardından yoğun bakışlarını boynuma doğru kaydırarak bakışlarını kaçırdı ve tam önümde durup Fenik'i bana uzattı.

Elinde tuttuğu Fenik'e gözlerimi indirdim. Fenik de iri gözlerini kırpıştırıp bana bakarken sigarası kımıldadı. Suyun içinde değilken daha da minik görünüyordu. Yumuşacık hissini hatırlayarak, "Onu sen tutsan daha iyi olur," dedim Rast'a.

Rast kafasını salladı.

"Ay, aşırı çirkinmiş," dedi Severi merakla yanaşıp Fenik'e doğru eğilirken.

Fenik'in gücü olsa ağlayacağına yemin edebilirdim. Severi'yi geriye doğru ittirdim ve içimi tuhaf yapmasına rağmen Fenik'e uzandım. "Sensin çirkin," dedim sert bir sesle. Onu elime oturtup işaret parmağımı kafasına değdirdim. "O harika bir iblis."

"Gördüğün ilk iblisse muhtemelen öyledir." Severi göz devirdi. Birkaç saniye sonra geyiklerin ışıldayan halatını bisikletine bağlamıştı ve bisikletinin üstünde, koridorun en ucunda duruyordu. "Kızağa binin. Burada daha fazla kalamam. Acele etmemiz gerekiyor."

"Kurabiyeler?" dedim sorarcasına.

"Yedim."

"Çok hızlısın."

"Yoksa Rast hepsini yiyecek gibi bakıyordu," diye homurdandı. "Bana kalsa onunla bir hafta daha idare ederdim, yani sen yeni kurabiyeleri bana verene kadar." İç geçirdiğinde ister istemez gülümsedim ve Rast'a merakla baktım. "O kadar mı sevmiştin?"

Valizimi kızağa hiç zorlanmadan koyarken beni duymamış gibi yaptı. Bu gülümsememin daha da büyümesine neden oldu çünkü bunu kabullenmediğinden böyle davranıyordu. Elime onunla alay etmem için koz vermekte üstüne yoktu.

Birkaç saniye sonra her şey hazırdı. Kahverengi, kesinlikle tekinsiz gözüken kızağın üstüne Rast ve Fenik'le birlikte oturuyordum. Fenik avucumda sessizce dururken kültür şoku yaşıyormuş ve biraz da büyülenmiş gibi geyiklerin parlayan boynuzlarına bakıyordu. Ne olacağı hakkında muhtemelen hiçbir fikri yoktu. Rast ise bacaklarını tam olarak sarmayıp güçlü bacaklarına yazık eden kot pantolonunun sardığı bacaklarını kızak boyunca uzatmıştı. Hemen yanımdaydı. 

Severi omzunun üzerinden bize doğru bakarken yüzünde tuhaf bir ifade belirdi. Bunu çılgınlıkla tanımlayabileceğimi düşündüm. Vahşi bir eğlence görmüş gibi, tuhaf bir tatmin ifadesiyle bize bakıyordu. "Hazır mısınız?"

"Bu evin tam olarak neresinden çıkacağımız hakkında hiçbir fikrim yok ama-" Duraksadım. "Evet."

Rast kıkırdadı. "Umarım pişman olmazsın."

Kızak havalanırken ona baktım. "Ne?"

Kızıl gözleri gözlerime sabitlendi ve hafifçe üzerime eğildi. "Eğer düşecek gibi olursan," diye fısıldadı. "Üstüme tırmanmaktan çekinme."

"Sanki yapacakmışım gibi," dedim yüzümü buruşturarak.

Sonrasında yaşananlar tamamen bir insanın beyninin alabileceğinden de öteydi.

Ne yazık ki aralarındaki tek şanssız, insan olan varlık ben oluyordum.

Tavana doğru yükseldik. Kızağın yerine yapışıp darbeye kendimi hazırlarken kısa bir çığlık dudaklarımdan döküldü. Beklediğim darbe gelmedi. Kızak, duvarın içinden geçti. Tıpkı Severi'nin bisikletiyle duvarların içinden geçerek çıkması gibi. Bu da yetmezmiş gibi üst katlara doğru yükselmeye devam ettik ve her dairenin içindeki insanları gördüm. Birileri mutfakta yemek yiyordu. Salonda yoga yapan vardı. Ve bir katta da iş görüşmesi yapar gibilerdi. Bir katta koridorda dart oynayan on dört yaşlarında gibi gözüken bir çocuk gördüm.

Onlar ise bizi görmüyor gibiydi. Çünkü koridordaki aynanın karşısında ateşli bir sevişme yaşayan iki kadının içinden bir geyik geçerken ilginç hiçbir şey olmamıştı. Bence bağırışlarının nedeni geyik değildi.

En sonunda binadan kurtulduğumuzda havadaydık.

Yani resmen uçuyorduk.

Gözlerimi kırpıştırarak kızağın ortasında doğru kaydım ve bir elimle Fenik'i kendime, karnıma doğru bastırırken diğer elimle sıkıca kızağın arkasına tutundum. Hızlı bir şekilde nefes alıp verirken göz ucuyla şehrin tepeden görüntüsüne baktım. Biz gittikçe yukarı doğru yükselirken sokaklar ve binalar altımızda küçülüyordu. Uçağa binmek gibiydi fakat daha güvensiz hissettiriyordu. Güvensiz hissettiğimden dolayı bunun bir insan beyni için pek rahatlatıcı ve iç açıcı görüntü olduğunu söyleyemezdim.

Gözlerimi yumdum. "Kusarsam ne tarafta olduğunu bana haber ver de üstüne kusayım Rast," dedim gergin bir sesle.

"Yükseklik korkun mu var?"

Yan gözle ona baktım. "Hayır, Noel Baba'nın kızağının içine binme korkum var!" diye bağırdım. "Bu-"

Konuşmaya devam edemedim çünkü Severi, geyikler ve kızak aniden öne doğru fırladı. Sırtım kızağa yapışırken gözlerim irileşti ve saçlarımı geriye doğru yatıran, hızımızdan kaynaklı rüzgârı yüzümde hissettim. Kaküllerim alnımı rahat bırakarak geriye doğru savrulurken aldığım nefes boğazımda takılı kaldı.

"Deh!" diye bağırdı Severi bisikletini sürerken. Bulanık zihnimle bunun atlara denildiğini kendime hatırlattım fakat geyikler ayaklarıyla havayı döverken bundan pek rahatsız olmuş gibi gözükmüyordu.

"Kıralce Jinava!" diye bağırdı Fenik rüzgâra karşı sesini duyurmaya çalışıyormuşçasına. "Biz nereye gidiyo? Burada ne oluyo?"

Bir bilsem, diye düşündüm beynimin algıları genişlerken. Bir bilsem!

"FENİK!" diye bağırdım. "UÇUYORUZ!"

"FENİK SADECE YÜZEBİLİYO!" diye bağırdı dehşetime ortak olurken.

Bir kanal iblisi ve bir zavallı insan olarak uçmaktan hiç hoşnut değildik.

Rast bir kahkaha patlattı. Sesi rüzgârın içinde dağılırken irileşmiş gözlerimle ona döndüm. Saçlarımın bir kısmı yanağıma yapışıp gözümün önünde sallanırken Rast'ın kızıl gözleri bana çevrildi. İç gıdıklayıcı dudaklarında hâlâ içten atılan bir kahkahanın güzelliği vardı ve sivri köpek dişleri bile vahşi değil, tatlı gözüküyordu. Bakışlarımız birbirine takılırken dudaklarındaki gülümseme solmadı.

Kahverengi dalgalı saçları sert dalgalarla salınırken ve saçları güzel yüz hatlarını daha da açıkta bırakırken nasıl göründüğünü farkındaymış gibi bir ifadeyle bana baktı. Karnıma bir yumru otururken sertçe yutkundum.

Bir an sonra Rast, ellerini kafama doğru kaldırdı ve ben ne olduğunu anlamadan kafama bir kask geçirdi. Rüzgârın uğultusunun üzerine bir perde indirilmiş gibi hissettiğimde ve nihayet yüzüm rüzgârın sert tokatlarından kurtulduğunda, "Bu ne?" diye bağırdım. Elimi kaldırıp dokunmaya cesaret edemiyordum.

"Motorsiklet kaskı!" diye bağırdı Rast sırıtırken. "Birazdan daha çok ihtiyacın olacak!"

Ve sonrasında... Tanrılar ve tanrıçalar! 

Korkunçtu. 

Bir uçağın yanından geçerken hızın çıplak bacaklarımı ve karnımı yaktığını, rüzgârın beni parçalara ayırmaya çalıştığını hissettim. Fenik dokunaçlarını çıplak belime dolamaya çalışırken rüzgâr onu tamamen bana bastırıyordu. Kasklı olmama rağmen hiç ama hiç rahat hissetmiyordum. Gözümü dehşetten sıyrılıp açabildiğim nadir dakikalarda etrafı bile inceleyemiyordum.

Bulutların üstündeydik. Kızağımız kesinlikle güvensizdi ve emniyet kemerimiz yoktu! Severi'nin turuncu gözleri bize döndüğü her seferinde oyunbaz ve uğursuz bir şekilde parlıyordu. Saçları hızdan hiç rahatsız olmuyor gibi havada savruluyordu ve bu kaosun içinde eğleniyor gibi görünürken bir çocuk bedeninde olduğunu düşünemiyordum. O bir tanrıydı ve tıpkı tanrı gibi görünüyordu.

Severi sürekli hızlanıyordu. Sadece bir kere yavaşlamıştı. O da bir uçağın yanından geçerken cama dayalı duran küçük bir çocuğa el sallamak için. Kaskımın içinde dehşete düşmüş bir şekilde çocuğa bakarken çocuk bizim aksimize büyülenmiş gibiydi. Muhtemelen annesi olan bir kadını çekiştirdiğini görmüştüm. Dudakları kıpırdarken elini cama yaslamıştı.

Aralarında geçen konuşmayı bilmem için ilah olmama gerek yoktu. Yeteri kadar film izlemiştim.

"Anne," demişti çocuk muhtemelen. "Bak! Noel Baba'yı gördüm! Kızağı ve geyikleri var! Ben 10'lu bisikletle geyiklere önderlik ediyor! Bana el salladı!"

Annesi bakmadan, "Saçmalama!" derdi. "Noel'de değiliz, Noel Baba sana hediye vermek için bu kadar erken yola çıkmış olamaz!"

Sonuçta çocuk yüzünü cama bastırarak hevesle bize el sallarken ben Rast'ın omzuna yapışmış bir şekilde gülümsemeye çalışmakla yetindim. Dudaklarımdan bir inleme çıktığında Rast gülümseyerek, rahat bir tavırla çocuğa el salladı.

Ardından Severi tekrar insanüstü bir hıza çıktı. Işık ötesi hıza geçtiğimizi ve kütlesel olarak tamamen yok olup ruhumu bulutlara ve yanımdaki aptal, lanetli tanrılara teslim ettiğimi düşündüm. Bir baktım ki birkaç saniye sonra korkudan ağlıyorum.

Kaskatı kesilmiş bedenimi hareket ettiremediğim ve yavaşlaması için yalvaracak kadar dudaklarımı aralayamadığımda Rast beni kucağına doğru çekti. Fenik'i ikimizin bedeni arasında sıkıştırırken ellerinden birini sırtıma, diğerini belime dayadı ve göğsünü benimkine bastırdı. Bir heykele dönüşmeye başlamış, donmuş tenime sıcaklık yayılırken dudaklarımın arasından kaskımın içine şiddetli bir nefes verdim.

Düşünmekte zorlanırken Fenik'in iyi olduğundan emin olup kollarımı Rast'ın boynuna doladım ve kasklı kafamı omzuna yasladım. Ellerinden bedenime yayılan sıcaklık bedenime vuran rüzgârı kestiğinde rahatlamayla titredim. Kıyafetlerimin üstüne yapışmış sıcak da yok olurken bacaklarımı beline sarıp kucağına iyice yerleştirdim.

"Daha iyi mi?" Sesini duydum fakat bağırıp bağırmadığını anlamadım. Fısıldıyor muydu? Tek bildiğim sesinin net bir şekilde bana ulaştığı ve sesinin kulağa oldukça hoş geldiğiydi.

"Sıcak," dedim nefes nefese. Parmakları omurgamı izleyerek kayarken belim istemsizce yaylandı. Dudaklarımın arasından kesik bir nefes döküldü. Kafamı omzumdan kaldırıp biraz geri çekildiğimde beynim daha iyi işlemeye başladı. 

Kucağındaydım. Tam o noktanın üstünde. Parmakları sırtımda masaj yapar gibi gezinirken tenimdeki sıcaklığın nedeninin o olduğunu biliyordum. Rüzgârı hissetmiyordum. Muhtemelen bedenimi parçalayacak kadar kuvvetli olan rüzgârı kesen de oydu. Parmaklarının değdiği yerler bende kıvranma isteği uyandırıyordu ve gerçekten de bu yüzden kucağında istemsizce kıpırdanıp durdum. Nefeslerim ağırlaşırken ağzım kurudu.

Koyulaşmış gözleri kirpiklerinin altından bana çevrildi. Gülümsemiyordu. "Sıcak olması daha mı iyi?" 

Kafamı aşağı yukarı salladığımda bir eli boynumdan yukarıya doğru kaydı ve hızlı bir hareketle kafamdaki kaskı çıkardı. Saçlarım ona doğru savrulurken bu esinti önceki kadar kuvvetli değildi. Etrafımızda bulanık bir tablo gibi görünen bulutlardan hızımızın hâlâ çok fazla olduğunu farkındaydım ama bize etki edeni o kadar değildi.

Ne kadar yakın olduğumuzu kısa saçlarımın uçları onun yüzüne çarptığında anladım. Zihnimdeki uyuşukluk yavaş yavaş geri çekilirken her şeyi hissettim. Karnımdan kasıklarıma doğru yayılan, içimde dişlerimi gıcırdatma isteği yaratan o tuhaf sızıyı, kalçamın altındaki baskıyı ve ve birbirimize geçmiş bedenlerimizi.

Gözlerim irileşti. 

"Rast," dedim şaşkınlıkla. "Seninki... Kalkabiliyor muydu?"

Rast gözlerini aşağıya çevirmeye gerek duymadı. Bana, bedenime verdiği tepkiyi bildiğini böyle anladım. Bir süre gözlerime baktıktan sonra bakışlarını kaçırdı. Kafasını yana çevirmişken kaskatı kesilmiş çenesini inceledim. Kaşlarım ilgiyle havaya kalkarken dudaklarımda bir gülümseme oluştu. "Ah," dedim inler gibi. Baskı daha da arttığında kıkırdadım. "Siktir, sen ciddisin."

"Ayıb," dedi Fenik aniden. İkimizin karnının arasında tost olmuştu. 

"Gözünü kapa Fenik," dedim bakışlarımı Rast'dan ayırmadan. "Kraliçenden etkilenen birileri var."

"Demek sarhoş gibi kucağında biraz kıpırdanmam seninkini sertleştirmem için yetti, ha?" Ağırlığımı o şişliğe daha da verdiğimde o da bana karşılık verir gibi kalçamı baskıladı. Rast'ın çenesini tutup yüzünü kendime çevirdim. Buna engel olmadı. "Ben de benden etkilenmediğini sanırdım. Sonuçta beni güzel bulmadığını defalarca ima etmiştin."

Birkaç saniye sessiz kaldı. Ardından, "Sana sıf aktarıyordum," dedi. "Yolculuktan keyif alman ve rahatlaman için. Bedenin buna o yönde bir tepki vermedi." Belimi sıktı. "Sana verdiğim sıfı şehvete yönlendiren sensin." Sesi suçlar gibi değil de bir şeyi açıklar gibiydi. "Şehvet, şehveti tetikler."

"Ne yazık," dedim alt dudağımı sarkıtırken. Yüzümü ona yakınlaştırdığımda saçlarım yanaklarına değdi. "Çünkü her şeyin bundan ibaret olduğunu sanmıyorum." Rast'ın bakışları dudaklarıma kaydığında sırıttım. Gözlerindeki nehir çalkalanırken birkaç gündür şüphelendiğim şeyden emin oldum. 

Benden tiksinmiyordu.

Ah, hayır.

Beni istiyordu. Özel olarak olmasa da herhangi bir insanı istediği kadar.

"O zaman sana üzücü bir şey söylememe izin ver," dedim dudaklarımı onunkilere değdirecek kadar ona sokulurken. Dudaklarımı araladığımda dudaklarım onunkilere sürtündü. "Beni nasıl görüyorsun bilmiyorum ama kesinlikle gurursuz değilim. Yani o sikini bana sokmayı hayal edebilirsin." Rast kesik bir nefes verirken bakışlarımı ağır ağır gözlerine kaldırdım. "İçime girmeyi, çok sert hareket etmeyi ve bana zevkten çığlıklar attırmayı, döllerini yüzüme boşaltmayı da hayal edebilirsin." Çenesini bırakıp geri çekildim.

Kocaman gülümsedim.

"Sonra da mastürbasyon yaparsın seni yıkık orospu çocuğu," dedim omzunu pışpışlayarak. "Çünkü beni ölüme terk eden birini sevişmeyi geç, öpmeyi bile düşünmüyorum. Koltuğa bayıldığında bunu ağlayarak düşünebilirsin, teşekkürler."

Severi'nin bağırışı kulaklarımı doldurdu: "Kızağımda ne yapıyorsunuz!" 

Omzumun üzerinden geriye doğru baktığımda bu sefer saçlarım geriye doğru savruldu. Severi de omzunun üzerinden bize bakıyordu ve pek mutlu gözükmüyordu. "Zavallı Numbe'nin yüzyıllar sonra ilk defa bir sevişme görmesini mi kafaya koydunuz? Geyikler heyecandan kusabilir!"

"Geyikler kusabilir mi?" diye bağırdım.

"Bilmiyorum!" diye karşılık verdi. "Ama bu bir ilk olabilir!"

"Neyse." Omuz silktim. "Ben de iniyordum zaten." Yan gözle Rast'a baktım. "Tabii küçük Rast için aynı şey geçerli mi bilmiyorum." Belimdeki elinin üstüne elini koyup tutuşundan kurtulurken kızakta yana kaydım. Kollarımı bir koluna dolayıp güvende kalacağım şekilde yanında durdum. Fenik onun karnına sarılmış bir şekilde dururken kaşlarım çatıldı.

"Neden ona yapıştın?" diye sordum ifadesiz tutmak için zorladığım sesimle.

"Kas yastık gibi oluyo," dedi Fenik. "Fenik uyicak."

Rast sabır dilenir gibi- ya da sakinleşmek istercesine- derin bir nefes aldığında gülümsememi bastırmak için yanaklarımın içini ısırdım. Beni ölüme terk etmeden öncesinde kesinlikle tutkunun tanrısıyla bir deneyimim olsun isterdim fakat durum böyleyken, beni arzulaması sadece komik ve tatmin ediciydi. 

Rüzgar etrafımızdan sıyrılıp geçerken bize değmedi. Daha doğrusu değdi ama bize değenin hafif bir meltemden farkı yoktu. 

Bir süre sonra, "Önüne bak," dedi Rast. Gözlerini nihayet üzerime çevrilmişti. "Varmamıza az kaldı ve görüp keyif almanı istediğim şey buydu. Sıcaklar içinde kucağımda kıvranman ve cinsel bir zevk alman değil."

Gözlerimi pantolonundaki hatırı sayılır büyüklüğe sabitledim. Niyeyse hâlâ inmemiş olması beni şaşırtmadı. Sonra yüzüne bir bakış daha atmadan bilmiş bir gülümsemeyle bakışlarımı önüme çevirdim.

Daha sonra geyiklerin... Sıçtığını gördüm.

İç çamaşırlarımı.

Biraz... Renkleri koyulaşmış bir şekilde.

Çamaşırlar bir bir kıçlarından düşerken dudaklarımdaki tebessüm dondu çünkü yeterince tuhaf şey gördüğümü düşünmeye cüret etmiştim ve bu tarz bir tuhaflığa hazır değildim.

Önce tüm iç çamaşırlarım yenilmişti. Şimdi de onları dışkılıyorlardı!

"Bu kadarı fazla!" diye bağırdım dikkatle kızağın yanına yanaşıp aşağıya doğru bakarken. Siyaha çalan parçalarım bulutların arasında gözden kaybolurken oldukça az iplikten oluşan ve eski rengi şehvetli bir kırmızı tonunda olan külotuma gözlerim dolu dolu baktım. Onu kullanmayalı uzun zaman olmuştu. Geyiklerin işi bittiğinde tek görebildiğim şeyin bulutlar olması başımı döndürürken Rast'ın bileğimi kavradığını hissettim. 

"Dikkat et."

"Düşersem tutarsın," dedim alayla, bunu daha önce yapmadığını ona hatırlatarak. Kızak bir anda yanaştığım köşeye doğru yatmaya başladığında gözlerim irileşti. "Dönüyoruz ve alçalıyoruz!" diye duyurdu Severi. "Değerli yolcularımız, lütfen kemerlerinizi takın ve sıkı tutunun!"

"Kemer yok ki!" diye bağırırken kızağın kenarına yapıştım. Ruhum Uha'nın huzuruna çıkarken Rast aniden beni çekti. Birkaç saniye sonra ne olduğunu anlamadan kendimi tekrar onun kucağında bulmuştum. İşin iyi yanı, bu sefer bacaklarında oturuyor olmamdı.

"Tuttum," dedi bana dikkatle bakarken.

"Zahmet oldu," diye tısladım alayla. "Normal olan bu zaten. O gece yaptığın değil. İshanım falan ya hani."

Rast dudaklarını birbirine bastırdı. Bir an sonra zalim bir tebessümle bana baktı. "Alçalıyoruz."

"Yani?" dedim titreyen sesimle. Az önce kızağın kenarına ne kadar yakınlaştığımı düşünmemeye çalışıyordum.

"Doksan derecede açıyla," diye devam etti Rast. "Tabii neredeyse."

Ben de akıllı bir insan olduğum için üstüne çıktım ve kedi gibi ona yapıştım. Kollarımı ve bacaklarımı ona doladığımda Rast'a güvenmek ilk defa beni haksız çıkarmadı. Severi öyle bir açıyla alçalmaya başladı ki bir süre sonra Rast'la kızağın üstünde değil, havada duruyorduk ve Rast bile gergin gibiydi.

Keşke paraşütüm olsa, diye düşünürken buldum kendimi. Havada bir daha yolculuk yapanı siksinler.

"AAAaaaaaAaAAAaA!" diye bağırdı Fenik.

"Böyle durumlarda öyle bağırılmaz!" diye kükredim. Bizden uzaklaşan kızağa bakarken korkuyla Rast'a baktım. "Artık kızakta değiliz!"

"Abartma," dedi Rast sakince. Sanki kutsal kıçının kızak olmadan yere kibarca değmesi mümkünmüş gibi.

"Böyle bağırılır," dedim Fenik'e bakamadan. Yüzümü Rast'ın boynuna gömdüm. "SİKTİR- AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!"

Sonrasında olanların çoğunu görmedim çünkü korkudan gözlerimi kapattım. Anladığım kadarıyla Severi bizi almak için geri döndü ve kızaktan düştüğümüz için bizi azarladı. Bunun sorumlusu açık bir tabak gibi duran 'çok güvenilir' kızağı değilmiş gibi. Daha sonra Rast insan olduğumu ona hatırlattığında doksan derece açı yerine daha yumuşak bir açıyı tercih etti ve kızaktan düşmedik.

Yeterince korktuğumuz için Fenik de ben de yolculuğumuz bitene kadar Rast'a yapıştık.

Başka bir şehrin tepeden görüntüsünü gördüm. Denizi alçaldığımız binaya yakındı ve burası Berlin kadar kalabalık gözükmüyordu. 

Bir gökdelenin katlarının içinden geçerken etrafı incelemek için çok fırsatım olmadı fakat her şeyin lüks, büyük ve pahalı olduğunu görebildim. En sonunda Severi, geyikler ve tabii onların çektiği kızak devasa, elit bir yatak odasında durdu. Kaskatı kesilmiş bedenimi Rast'dan ayırmaya çalıştım fakat başarısız oldum. 

Rast beni kucağından çekmeden kızaktan indiğinde hareket etmeyen bir zeminde olma düşüncesi başımı döndürdü. Kollarımı boynundan çekip etrafa ürkek bir şekilde baktım. Sonra gördüğüm yüksek tavanı ve kesinlikle kalabalık bir grup seks için ideal kocaman yatağı, pahalı eşyalarla dolu devasa odanın tamamını fark ettim ve Rast'ın kucağından zıplayarak yere indim. 

Titreyen dizlerimle sendeleyerek yatağa ilerledim ve kendimi yatağa attım. "Zenginlik kokusu!" diye bağırdım. Temiz kumaşa kafamı bastırarak derin bir nefes aldım. "Tanrım, burası harika!" Sırt üstü dönerken huzurla iç geçirdim.

Rast bana bakarken kafasını sağa sola salladı. "Fakir."

"En azından her şeyi çalmıyorum," diye diklendim. "Bahse girerim buraya gelmemizi sağlayan para bile çalıntıdır."

Severi aramızdaki kavgayı izlerken sırıtıyordu. "Yolculuğunuz nasıldı?"

"Kaka gibi," dedi Fenik kibarca. Hâlâ Rast'ın karın kaslarını belli eden ince kazağına yapışmıştı. Onu harika eğittiğimi düşündüm. Üstelik henüz iki gün olmuştu! 

"Bir daha bu geyiklerle seyahat edeceğime koklayarak yolumu bulup, yürüyerek hareket ederim daha iyi," dedim boğazım düğümlenirken. Bakışlarımı geyiklere çevirdim. "Pis sapıklar. Benim iç çamaşırlarımı yutmuşken bununla kutsanıp onları içinizde tutmanız lazımdı! Dünyaya sıçmanız değil!"

Geyikler bana doğru yürümeye başladığında yatakta geriye doğru kaykıldım. Boynuzları eskisi gibi ışık saçmıyordu fakat sapığın tekinin ruhu bunların içindeyken pek de güvende hissetmiyordum.

Boğazımı temizledim. "Şey, Rast..."

"Külotlar, donlar, sutyenler ve iblisler!" diye bağırdı Severi. "Numbe'den geyikler, siktirip gitsinler!"

"Sapık ritüelin kulağa hiç bu kadar güzel gelmemişti," dedim geyikler bir anda geniş yatak odasından kaybolurken. Onlar olmadan odanın büyüklüğü daha da belli oluyordu. Bir elimi göğsüme dayayıp derin bir nefes verdim. "Şimdi biz Batum'da mıyız? Vardık mı?" Kabus gibi gelen yolculuk saatler sürmüş gibi hissediyordum.

Rast kafasını sallarken Severi'ye doğru bir kağıt parçası uzattı. "Senin için bulduğum iblisin adresi," dedi ona bakarken. "İşin ucunu kaçırmamaya dikkat et. Uha'nın kulağına gidebilir. Bunu al ve toz ol."

"Bizim yaşlı moruk dünyayla pek ilgilenmiyor," dedi Severi gözleri kağıda kilitlenmişken. Hevesle uzanıp kağıdı aldı ve aç bakışlarla yazılanları yalayıp tuttu. "Güzel. Çok güzel." Dudaklarını yalayarak kafasını kaldırdığında ona dik dik bakan iki kişiyle karşılaştı. Bahse girerim Fenik bu bakışı atmayı bilseydi, o da aynısını yapardı. "Neden böyle bakıyorsunuz?"

"Konforsuz bir yolculuktu." Rast'ın sesi tatsızdı.

"Ben sadece hayatta kalırsınız ve hızlı ulaşırız demiştim," dedi Severi kaşlarını çatarak ona bakarken. "Şey, kızaktan düşmeniz biraz benim suçum olabilir ama..." Destek arar gibi bana baktı. "Bence daha önce böyle bir şeyi başka bir insan deneyimlememiştir. Şanslısın. Bir saatten daha az sürede olağan hız limitlerini aşarak buraya vardık ve..."

Bakışlarımı fark etti.

Sanırım bu yüzden susmuştu.

"He he he," dedi gergin bir şekilde gülerek ensesini kaşırken. "Biliyorsunuz lanetimi, bir yerde fazla uzun kalamıyorum malum. Ben yavaştan kalkayım." Kağıdı cebine indirdiğinde bisikleti de kaçmaya hevesli bir şekilde havalandı. Turuncu gözleri bana döndü. "Haftaya kurabiye tesliminde görüşürüz!"

Ona neşesiz bir şekilde el salladım. Bisikletiyle birlikte duvarların arkasında kaybolup gittiğinde kendimi sırtüstü yatağa bıraktım.

"Ne kadar hızlı gitti," dedim onun aniden korkuyla tutuşmasını düşünürken. Aniden kendimi yorgun hissettim. Yolculuk kısa sürse de her anında korkuyla kaskatı durmak pek de dinlendirici değildi.

Rast sessiz adımlarla yatağa yanaştı. Oturmadan bana baktı. "Fazla geldiyse üzgünüm." Sesi alçak, hoş bir tondaydı ve kanımın içinde bir şeylerin harekete geçmesine neden oldu. Bir an rol yapma ihtimalini düşünmeyecektim bile.

Dudaklarımdan histerik bir gülüş kaçtı. "Onu da nereden çıkardın?"

Gözleri kısılırken içindeki nehir çalkalandı. "Sırtımı ve ensemi tırmaladın. Bağırmamak için boynumu ve omzumu ısırdın. Seni kendimden uzaklaştıramadım bile çünkü beni o kadar sıkıyordun." Kanıtlamak ister gibi üzerindeki ince kazağın boyun kısmını aşağıya indirdiğinde boynundaki dişlerimin izini gördüm. Yanık teninin üstünde bile kızarıklığı belli oluyordu.

Yutkunma isteğimi zar zor bastırdım. Dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. "Kulağa erotik geliyor." Bakışlarımı boynundan aşağıya, o noktaya doğru kaydırdım. Şişlik eskisi gibi değildi fakat hatırı sayılır büyüklüğünü belli edecek şekilde duruyordu. Yolculuğun yarısından çoğunu onun kucağında kıvranarak geçirdiğimi hatırlayınca kasıklarıma doğru bir zonklama yayıldı. "Ah, bunu indirmen epey zor olacak. Belli ki ısırıklarım ve tırmalamalarım seni çok farklı etkilemiş."

Rast tek eliyle ince kazağının eteğini kavrayıp bir hareketle üstünden çıkardı. Kazağın içinde kaybolmuş Fenik'le kazağı yatağa doğru fırlattı ve ellerini yatağa dayayıp eğildi. "Sana teklif etmeyeceğim," dedi dikkatle bana bakarken. Bakışlarının arzu dolu olduğuna yemin edebilirdim. Sanki zihninde şu an yatakta çıplak yattığımı düşünüyordu. "Çünkü ne istediğin konusunda yeterince açık konuştun."

Gülümsemeye devam etmek için elimden geleni yaparken dirseklerim üzerine doğruldum. "Anlamana sevindim."

Birkaç saniye bakışlarımız birbirinde takılı kaldı. Ardından Rast doğruldu ve elini cebine attı. Yatağa iki- üç kart ve bir anahtar fırlattı. Pantolonunu çözüp pantolonundan kurtulurken umursamaz bir tavırla odanın kendini gibi büyük olan gardıroba yöneldi.

O kalça...

Kapağı sertçe iterek açtı. "Limitsiz kart," dedi beyaz bir gömleği çekip üzerine geçirirken. "Sahte kimlik ve bu odanın anahtarı." Bir kumaş pantolon çekip aldı. "Eclipse'nin içindeki odalardan birindeyiz. Burası bize ait. Kimlik formalite icabı. Gerçek ismini kullanabilirsin. Kimle geldiğinle ilgili kimseye hesap vermek zorunda değilsin. Sorarlarsa tersle."

Uzun, güçlü, sıkı bacaklarına ve karnımda bir sıcaklık oluşturan kalçasına bakarken söylediklerine odaklanmaya çalıştım. Kartları parmaklarımın arasında sıkarken bakışlarımı zar zor sırtına kaldırdım. Rast bana doğru döndüğünde pantolonunu çoktan giymişti. Beyaz gömleğin düğmelerini hızla iliklerken bana baktı. "Soracağın bir soru var mı?"

Soracağım soruları unutmuştum. Kafamı sağa sola salladım.

Rast beni süzdü. Ardından, "Güzel," dedi kafasını çevirerek. "Ben çıkıyorum."

Sertçe yutkundum. "Nereye?"

Bana dönmeden odanın kapısını açtı. "Rahatlamaya."

Kapı gürültüyle kapanırken dudaklarımdaki tebessüm silindi. Yatakta tamamen doğrulduğumda Rast'ın kazağının altından başını çıkaran Fenik'i gördüm. Yüzüme bir bakış attı. Sonra sessizce beni izlemeye devam etti.

Bakışlarımı elimdeki kartlara indirdim. Ardından devasa gardıroba baktım. Karnımdaki yakıcı his gittikçe yok olurken bacaklarımı birbirine bastırıp dudağımı ısırdım.

Tek etkilenen o değildi ama elbette bunu ona itiraf edemezdim. Hazır sıfım da azken bunu sezememesi benim yararıma olmuştu.

Rahatlamaya.

Gözlerim kısıldı.

Biraz eğlenmemin vakti gelmişti.


Herkese selam! 

Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır. Ben yine eriyerek bir bölüm yazdım. Bölümün başından tam 15 kez kaldırıldım. Yok yemek ısıt, yemek koy, şurayı sil, bunu yap falan derken en sonunda kafamı duvara vuracaktım. Sınırın da bugün geçileceğini hiç beklemiyordum. Tutuşarak yazdım bölümü.

Ehem ehem... İyi dayanmışım.

Bölümü nasıl buldunuz?

Geyikli yolculuğumuzu beğendiniz mi?

Rast&Jin kısımları için bir yorum alabilirim buraya da. Her yorum bir 'Rast kudursun' enerjisi flskejfklse Daha yeni eğlenmeye başlayacağız hehe.

Sizce bir sonraki bölümde ve Batum'da neler olacak?

Kıskanma seansları başlasın mı?

MİNİ TİYATRO

Limae: Cinsel hayatınızı ve isteğiniz okurlar tarafından merak ediliyor. Biraz anlatın...

Jinava: Her önüne gelenle yatıp kalkmayacak kadar oturaklı ama bunu düşünecek kadar edepsizim. Çok istiyorum ama... Sanırım uzun sürecek bir ilişkiye ihtiyacım var.

Rast: Tutkunun tanrısıyım. Hayatım aktif.

Limae: Kitap başından beri biriyle yatmadın a-

Rast: Senin elinde olduğum için olabilir mi?

Limae: Üzgünüm.

Severi: İblisler yokken ben yapamıyorum :') Uzun zamandır iblis görmedim.

Jinava: Neyse ki Rast sana bir tane buldu.

Leon: ...

MİNİ TİYATRO SONU

Sizce Leon'un büyük sessizliğinin anlamı ne? seşkfjseFjkESJFs

Bir sonraki bölümde, Çarşamba görüşürüz. Sınır geçilsin lüüüütfen :') Küstürmeyin beni.

Sizi çok seviyorum ♥ Tekrar görüşene kadar bol bol sıf depolayın!

Instagram:

Kişisel: Merisiej
Blog: Limaeibooks
Kitaplarımla ilgili paylaşımlar için: ilimaei

Continue Reading

You'll Also Like

102K 4.1K 32
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
205K 13.4K 62
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...
75.4K 5.5K 38
Altı elementin bulunduğu bir okul. Bu okula her şeyden habersiz, bir gece yarısı zorla kaçırılıp getirilen bir baş rol. Annesiyle aynı gece kaçırılıp...
299K 4.7K 30
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...