DUYGUNUN ÖTESİNDE +18

By rekolya

783K 26K 6.7K

♣️+18 sahneler vardır! Rahatsız olacaklar okumasın!♣️ Dudakları dudaklarıma imzasını bırakırken elim arsızca... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
Duyuru
27
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52

28

7.7K 337 60
By rekolya

Levent.

Her şeyin sorumlusu ve Duygu'nun katili.

"Bir şeyler içer misiniz efendim?" Kadına hayır işareti yapıp yanımdan uzaklaşmasını bekledim. Kutay'ın barındaydık. Kendisi her şeyi açıklamak için barına çağırmıştı. Fakat işin sıkıcı tarafı Alpay'dı. Dün duyduğu şeyden sonra sinirleri iyice gerilmişti. Kutay'a ayrı bir sinirliydi ama aynı tarafta olmaları sinirini bastırıyordu.

İleriden seksi yürüyüşüyle bütün kızları tarayıp gelen Kutay'ı görünce derin bir nefes verdim.

Kazanova.

"Gelmiş bulunmaktayım. Odaya geçelim mi?"

"Alpay?" dalgındı. Bakışlarını bana çevirip ayağa kalktı. Kutay'ın odasına girip bir kenara oturduğumuzda Kutay bakışlarını üzerimde gezdirdi.

"Listemin Kraliçesi." Göz kırpınca orta parmağımı çıkardım.

"Parmakları da güzel. Galiba bugün eve gele-"

"Kutay sadede gel." Alpay'ın dedikleriyle Kutay koltuğuna yaslanıp  derin bir nefes aldı.

"Levent seni evde göremeyince sinir krizi geçirdi. Alpay karışmamamızı istediği için beklemek zorunda kaldık.  Sonrasında hızlıca evden çıkıp kayboldu."

"O Duygu'yu öldürdü."

"Ve diğer kadınları." Bakışlarımız kapıya yöneldi.

Koray gelmişti.

"Başından beri işime engel olan piç Levent'ti. O ölen iki kadının karnındaki bebekleri de aldı."

"O kadınları sen öldürmedin mi yani?"

"Benim tek derdim sensin. Ben sana zarar verene zarar veririm. Başkasına değil Tutku." Bakışlarımı üzerinden çekip düşünmeye başladım. İçimde kötü bir his vardı.

"Duygu'nun ilaçlarını o koydu o zaman. Ölümü şüpheli olmaması için. Çünkü Duygu önceden antidepresan ilaçları kullanıyordu." Dediklerimle Alpay bakışlarını bana çevirdi.

"Duygu'nun en yakın arkadaşı olduğun halde bunu bilmiyordun fakat Levent biliyordu."

"Lan yavşak Levent benden habersiz karıya kıza mı gidiyor?"

Bebek.

"Benim bir işim çıktı. Gitmem gerek." Yerimden hızla kalkıp Alpay beni yakalamadan bardan çıktım. Bir boklar dönüyordu. Telefonu çıkarıp bu hayatta en son arayacağım kişiyi aradım.

"Yiğit."

"Tutku?"

"Buluşmamız gerek. Hemde hemen."

...

"Ben beni çağıracağını aklımın ucundan bile geçirmezdim."

Bende.

Alpay benim ağzıma sıçmadan bu işi halletmem gerek.

"Seninle Duygu hakkında konuşmam gerek Yiğit."

"Senin bildiğinden fazla bir şey bilmiyorum Tutku."

"Yardımına ihtiyacım var. En azından belki hatırladığın bir şeyler olur."

"Peki dinliyorum. Ama çok bir şey bekleme benden."

"Duygu'nun bana yazdığı mektup. O mektupta bahsettiği adam kimdi?"

Bakışlarını üzerimden çekerken derin bir nefes aldım.

Sakin kalmam gerek.

"Bu konu hakkında konuşamam."

"Bu konu hakkında konuşmak zorundasın. O çocuğun babasını öğrenmem gerek Yiğit."

"Beni bunun için çağırdıysa-" elimi elinin üzerine koyup durdurdum. Şimdilik bu saçmalığı oynamam gerekiyordu.

"Lütfen oturur musun?" Elimi elinin üstünde görünce oturdu. Bakışlarını gözlerime sunarken ona yeniden sordum.

"Yiğit. Lütfen benim bazı şeyleri öğrenmem gerekiyor. Eğer bana bunu söylemezsen o bebek için her şey zorlaşacak." Elimi elinin üzerinde sarmalarken kendimi suratına geçirmemek için zor tutuyordum.

"Tutku telefonun çalıyor." Çantamdaki ses kulaklarıma dolarken telefonu çıkarıp ekrana baktım.

Hassiktir Alpay!

Açamam. Şu an olmaz. Telefonu kapatıp çantama attıktan sonra Yiğit'e gülümsedim.

"Biliyorum. Bugünlerde sana sert davrandım. Duygu'dan sonra kendimi pek iyi hissetmiyordum. Fakat bugün karşındayım. En azından daha iyi bir kafayla." dediklerime gülünce gülümsedim.

"Bu adamı neden arıyorsun?" Sorusuyla yerime çivilenirken öksürmemek için kendimi zor tuttum.

"Duygu'nun bebeği için. Hem sende onun dayısısın değil mi?"

Bu iş çok zor!

"Adamı tam olarak tanımıyorum. Yurtdışında bir seminerde tanışmışlar. Ondan sonra yakınlaşmışlar."

"Adam da doktor yani."

"Sanırım. Duygu'da yavaştan ondan hoşlanmaya başlamış. Birbirleriyle baya yakınlaştıktan sonra beraber olmuşlar. Sonra o piç kurusu ondan kurtulmuş. Duygu'yu karnındaki çocukla bir başına bırakmış. Sonrası da mektupta okudukların işte. Duygu'nun antidepresan tarzı ilaçlar kullanmasıyla devam etmiş." Düşündüğüm şeyin olmasından korkuyordum. Eğer bu doğruysa...

"Meşgulsün sanırım." Yine telefonum çalıyordu. Telefona baktığımda Alpay'dı.

Gebertecek beni.

"İşten arıyorlar. Herhalde hastaneye ceset falan getirildi. Az sonra giderim. Şimdilik açmamam daha doğru." Dedim.

Boku yiyeceğim.

"Peki bu bebeğin hangi yetimhanede olduğunu biliyor musun?"

"Üzgünüm."

"Bu babanın adını biliyor musun?"

"Duygu asla adını söylemedi. Söylemekte istemedi. Tek bildiğim doktor olduğu. Ve Duygu'yla yurtdışında tanıştığı."

Sessizce kahvemden bir yudum alıp geriye yaslandım. Ta ki yan masadaki Alpay'ı görene kadar.

Elim hala Yiğit'in elinin üstündeydi. Şu an çekemezdim. Gözleri o noktada takılmıştı. Sırtını geriye yaslayıp kahvesinden bir yudum aldı.

"Anladım. Ben o zaman kalkayım. Başka bir za-"

"Tutku. Ben... ben gerçekten seni seviyorum. Bugün benimle buluştuğun için çok mutluyum." diğer elini de alıp elimin üzerine koydu.

Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. En ufak hatamla etrafı bok ederdim.

"Yiğit bunları şimdi konuşmanın zamanı değil. Benim hastaneye gitmem lazım. Biliyorsun iki defa aradılar."

"Ne zaman konuşacağız?"

Alpay bakma öyle.

"Ben seni ararım. Bugün yaptığım gibi."

"Tamam. Lütfen geç olmasın." Ellerini ellerimden çekerken kahvemi son kez yudumlayıp ayağa kalktım. Hızlıca kafeden çıktıktan sonra Alpay'ı beklemeye başladım.

"Bir açıklaman var mı? Yoksa o piçin suratını dağıtayım mı?"

"Dağıtmanı isterdim fakat şu an ona ihtiyacımız var. Duygu'nun abisi ne de olsa."

"Sinirimi bozuyorsun."

"Ne kadar çok ortak noktamız var. Sende benim sinirimi bozuyorsun. Ben Görkem'in yanına gidiyorum."

"Ne işin var onunla?" Cebinden sigarasını çıkarınca sabır çektim. Kafenin önünde konuştuğumuz konuya bak.

"Levent Duygu'nun yurtdışında beraber olduğu adam olabilir. O bebeği bulmam lazım. Bunu da ancak Görkem yapabilir."

"Levent kısır. Bunu biliyorsun demi?"

"Ya da kısırmış gibi davranıyor. Nil'i kullanıyor belki de."

"O bebek bizim için şu an tehlike yaratır. Daha devrede İnci de var."

"O bebeği onların eline... Levent'in eline bırakacak değilim."

"Varsayalım Levent o bebeğin babası. Bebek onun koruması altında değil midir? Ya da HL'nin."

"Belki Levent çocuğunu saklıyor. HL almasın diye. HL'nin içine karışmasının sebebi bu olabilir mi?"

"Orada bir dur. İki kadını öldürüp bebeğini çalan piç hakkında konuşuyoruz Tutku. Bunu başkalarına yapan kendi çocuğuna da yapar. Baban gibi."

Babam gibi.

"Duygu'yu öldürmesinin sebebi Duygu'nun bebeğin yerini söylememesi olabilir mi? Levent öğrenemeyince o sinirle Duygu'yu öldürmüş olabilir."

"Fazla tehlikeli işin içine gireriz Tutku."

"Biliyorum fakat bu kadar yol katettikten sonra bu işi yarı yolda bırakamam."

"Seni Görkem'in yanına bırakacağım. Öğrenmen gereken her şeyi öğren. Geri kalanını bana bırak. Levent'le sakın yalnız kalma. Anlaşıldı mı?"

"Sen ne yapacaksın?"

"Babama gidiyorum."

Acar!

"Alpay bu çok tehlikeli."

"Korkma bir şey olmayacak. Kendisiyle küçük bir anlaşma yapacağım. Sonra tek hedefimiz Haluk olacak."

...

"Alpay'ı merak etme. O her zaman böyle yapar." Görkem'in içindeki rahatlık beni bir nebze olsun sakinleştirmişti. Uzun süredir arkadaşlardı. Onu tanıyordu sonuç olarak.

"Görkem, Levent'in geçmişini biraz inceleyebilir misin? Nerelerde seminer yapmış, nasıl bir hayat yaşamış, bunların bütün bilgilerine ihtiyacım var."

"Başka?"

"İstanbul'daki yetimhaneleri araştırman gerekiyor. Bir, bir buçuk yaşındaki bebekleri belirlememiz lazım."

"Bunun Levent'le ne alakası var?"

"Duygu'yla ilişkisinin olmasından korkuyorum. Biliyorum Levent kısır fakat kısır olmayabilir. Bize öyle gösteriyor sanırım. Duygu'yu Levent öldürdü."

"Üste tükürsem bıyık, alta tükürsem sakal desene sen bu işe."

"Aynen öyle. Ne zamana kadar öğrenebilirsin?"

"Bir iki güne halledebilirim ancak. Bu işler o kadar kolay olmuyor maalesef."

"Anladım." Eğer Duygu'nun çocuğunu bulabilirsem içim rahatlayacaktı. O çocuğu Levent'ten önce bulmalıydım.

"Mete'ye ne zaman açıklayacaksınız?"
Dediğinde kendimi koltuğa attım. Bir de o vardı. Her şeyden çok Mete'ye kardeşim olduğunu açıklamak zordu.
Hele de babasının ölümüne sebep olmuşken.

"Bilmiyorum. Hazır değilim. Babasının ölümüne sebep oldum."

"O senin de babandı Tutku."

"O benim babam değil. Benim iyiliğimi düşündüğünü söyleyen fakat başkalarının hayatını mahveden biri o. Kendi evladıyla beni değiştirecek kadar kalbi sönmüş bir adam."

"Size tavsiyem daha fazla beklemeyin. Çünkü Mete'nin bize katılmasının sebebi ailesiydi zaten. En azından annesini görsün."

"Her şey o kadar karmaşık ki. Bir sorunu hallederken onun altından sorun çıkıyor."

"Hayatın kendisi bu. Olması gereken de bu."

"Mete'ye nasıl yaklaşmam gerektiğini bilmiyorum Görkem. Onu zor durumda bırakabilirim."

"Şu an daha zor durumda. Bu gruba girmeden önce herkes bok gibi yaşıyordu."

"Alpay bunun için erken olduğunu söyledi."

"Alpay'ın ne düşündüğü önemli değil. Senin ne yapmak istediğin önemli."

"Söylersem benden nefret edebilir."

"Bunu denemeden bilemezsin. Hem Mete kızsa bile onun için bu konu çok önemli. Seni anlayışla karşılar. Mete aslında hepimizden fedakar. Ne kadar öyle görünmese de."

"Ona şu an söyleyeceğimi düşünmüyorum."

"Söylemeyeceksen bile en azından ailesini görsün. Önemli olan bu. Sonradan pişman olmamak için." Haklıydı. En azından ona annesini gösterebilirdim. Kim olduğunu bilmese de olurdu.

"Sağol Görkem." Odadan çıkıp Mete'nin odasına ilerledim. Yapabilecek miydim?

"Kapımın önünde ne bok yiyorsun?" Mete'nin sesi kulaklarıma dolarken arkamı dönüp gülümsedim.

Seni annenin yanına götüreceğim.

"Seninle bir yere gitmek istiyorum."

"İnci'yi yalnız bırakamam. Bunu biliyorsun."

"Azra'dan rica edeceğim. Çok uzun sürmez Mete."

"Ne işler çeviriyorsun?"

"Ne iş çevireceğim? Seninle takılmak için iş mi çevirmem lazım?"

"Tamam bekle üzerimi değiştirip geleyim. Sende Azra'ya söyle İnci'ye göz kulak olsun." O odasına giderken titreyen elimi durdurmaya çalıştım. Sakinleş Tutku. Her şey iyi olacak. Olması gereken bu.

Evet. Olması gereken buydu.

Hızlı adımlarla Azra'nın yanına gidip konuştuktan sonra kapının önünde beklemeye başladım. On dakika sonra Mete inmişti.

"Umarım saçma sapan bir şey için çağırmıyorsundur. Yok-"

"Güven bana." Evden çıkıp arabaya bindikten sonra Alpay'ın annesinin evine yol aldım. Annem orada kalmak  istediğini söylemişti. Fazla gergindim. Mete'nin de bu duyguyu yaşamaya hakkı vardı. Herkesin olduğu gibi.

"Nereye geldik?" Bakışlarıyla evi incelerken omzuna hafifçe vurdum.

"Ne çok soru sordun? İnsan bir sabreder."

Kapıyı ilerleyip zili çaldıktan sonra beklemeye başladım. İçim kıpır kıpırdı.

Kapıyı annemin açmasıyla gülümsedim.

"Ben geldim!" Gülerek eve girerken annem Mete'ye baktı. Mete ise bana bakıyordu.

"Bu benim arkadaşım Mete."

"Hoşgeldin oğlum. Gelsene içeri."

"Merhaba. Rahatsız etmek is-"

"Ne rahatsızı öyle laf mı olur?"

"Evde kimse yok mu?" Etrafa bakarken annem koltuğa oturdu.

"Cahit amcanların bir yere gitmesi gerekti. O yüzden evde tekim."

"Anladım."

"Oğlum aç mısın? Bir şey hazırlayayım."

"Yok aç de-"

"Açız anne. O yüzden geldim zaten. Mete senin ellerinden güzel bir yemek yesin."

Annesinin elinden yemek yemeliydi.

"Ne istersiniz?"

"Mete ne yemek istersin?"

"Ben aç de-"

"Anne Mete sebze yemeklerini pek sevmez. Sen şöyle güzel bir karnıyarık yap. Yanına da pirinç pilavı. Mis."

"Sever misin oğlum?"

"Severim." Annem mutfağa doğru ilerlerken Mete sinirle bana baktı.

"Amacın ne kızım senin?"

"Her şeyi sana açıklayacağım. Sadece biraz bekle."

"Kadını niye yoruyorsun gerizekalı?"

"Mete."

"Ne var?"

"Sen tavla biliyor musun?"

"Ya sabır."

"Korkuyor musun?"

"Beni buraya neden getirdin?"

"Ya susta oynayalım işte. Ne çok soru sordun geldiğimizden beri."

"İnci hamile farkındasın demi?"

"Onu Azra'ya emanet ettik Mete. Azra İnci'yi yiyecek değil ya."

"Tamam sus artık. Ne yapıyorsak yapalım."

"Kaybedersen koltuk altına sokarım o tavlayı yalnız. Sonra da fotoğrafını alırım."

"Getir." Yerimden heyecanla kalkıp dolaptaki tavlayı getirdim.

"Beyaz mı siyah mı?"

"Siyah." Taşları dizdikten sonra zarları ona verdim.

"Başla. Ben her türlü alırım zaten seni." Dediğimde tek kaşını kaldırıp aşağılarcasına baktı.

"O zarları yediririm sana."

"Göreceğiz."

...

"Aç ağzını." Zarı elinde karıştırırken ağzımı açmamakta inat ediyordum.

Evet yenildim.

"Çocuklar ne yapıyorsunuz?"

"Zar yiyorum anne. Kaybettim de."

"Ne pis bir çocuk oldun sen böyle. Oğlum bu salağa niye uyuyorsun? Bu manyak görmüyor musun?"

"Anne gel selfie çekinelim."

"Vakti mi şimdi?"

Susta gel işte.

"Gel ya."

"Kızım sen iyice saçmaladın."

"Anne her şeyimi sorgulayacak mısın?"

"La havle."

"Gel gel. Mete'yi de ortamıza alalım." Annem sabır dilenircesine oturup Mete'nin omzuna elini yerleştirdi. Bende Mete'nin diğer yanına geçip oturdum.

"Peynir diyin. Bir, iki, üç. Peyniiirrr!"

Hepimizin gülümsemesi fotoğrafa yansıdıktan sonra annem kafama vurdu.

"Gittikten sonra daha bir salaklamışsın kızım sen."

"Aşk olsun anne."

"Haksız mıyım oğlum?"

"Haklısınız."

"Resmi konuşma annen sayılır artık."

"Kızım oğlana sataşıp durma. İstersen diyebilirsin oğlum. Ne de olsa Tutku'nun abisi sayılırsın."

"Peki."

"Anne de."

"Çocuğu zorlama." Bakışlarım Mete'deydi. Yap hadi.

"Anne." Mete'nin ağzından çıkan kelimeyle ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. İkisine de sıkıca sarıldım.

"Kızım sen iyice salağa bağladın. Ağlıyor musun sen?"

"Gözüme toz kaçtı." Dememle gülmeye başladık.

"Hadi yemeğe." Ayağa kalkıp hep beraber masaya oturduk. Mete karnıyarıktan bir parça alıp tadına baktı.

"Tadı nasıl?"

"Hayatımda yediğim en güzel yemek diyebilirim." Annem gülümserken Mete'nin kafasını okşadı.

"Hep gel tamam mı? Sana bol bol yemek yaparım." Dedi.

"Teşekkür ederim anne."

Yemekler boğazıma takılmıştı. Yutamıyordum.

"İzninizle ben bir tuvalete gideyim."

Hızla ayağa kalkıp kendimi tuvalete attım. Gözlerimden bir sürü yaşlar akarken çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum.

Ben dayanamıyorum!

"Kızım iyi misin?"

"İ-iyiyim anne. Geliyorum hemen." Elimi yüzümü yıkamaya başladım. Kendime gelmeliydim. Tuvaletten çıkıp masaya geri gittim. Mete bana ne oldu dercesine bakarken kafamı bir şey olmadı anlamında salladım.

"Bugünlerde fazla çalışıyorum. Yeme düzenim bozuklaştı. Merak etmeyin iyiyim."

"Sana kaç defa diyeceğim yemek yeme düzenini adam akıllı yap diye?"

"Haklısın anne."

"Oğlum bir tabak daha vereyim mi? Oğlum sana ne oldu?" Mete'nin sol gözünden akan yaş yüreğime oturdu.

Bunu bana yapma Mete.

"İyiyim. Sadece sizinle tanıştığım için mutluyum. Çok iyi bir annen var Tutku."

Mete...

"Biz kalkalım anne."

"İyi de kızım daha yeni geldiniz?"

"Anne lütfen." Gözlerimden akan yaşa engel olamazken sözler boğazımda diziliyordu.

Özür dilerim.

"Ya sizin ikinize ne oluyor böyle? Yemeğim kötü mü olmuş?"

"Hayır çok güzel. Ellerinize sağlık sadece..."

"Mete gidelim." Elimin tersiyle gözyaşlarımı silerken kapıya doğru ilerledim. İkimizde evden çıkmıştık.

"Mete."

"Amacın ne Tutku? Sabahtan beri saçmalayıp durdun."

"Benim sana bir şey söylemem gerek."

"Söyle. Daha fazla burada durmak istemiyorum."

"Ben..."

"Sen ne?! Canımı yakmak için mi çabalıyorsun?!" Sinirle bağırmasıyla titreyen elimi tuttum.

"Bu zamana kadar söylemediğim için özür dilerim. Sen benim üvey kardeşimsin Mete."

_______________________________________

Continue Reading

You'll Also Like

653K 82K 28
"Leyla!" Günlerin yer değiştirdiği o saatlerde, gecenin en karasında, bir ruhun kilitli kalmış sokaklarındaydık. "Burada ne arıyorsun?" Başkası içi...
2.2M 35.8K 54
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
122K 1K 48
gözyaşlarımı dinlemeden bir anda içime girdi dudağı dudağımda bir eli göğsümde diğer eli kadınlığımdaydı...
22.2M 901K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...