ODUN (GAY)

Bởi sadecesarhosum

498K 33.2K 7.3K

A0 Türkçe Ferhat ve Çapkın Enayi Oğuz. texting+düzyazı (kısa bölümler) Xem Thêm

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM (yb)
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM

41. BÖLÜM

6.7K 466 339
Bởi sadecesarhosum

Ferhat: *konum*

Gelsene buraya

Oğuz: Napıyorsun orada

Ferhat: Seni bekliyom

Oğuz: Bi saniye bekle

Ferhat: Tm

Oğuz: Ablamla dışarıdaydık

Onu arkadaşının yanına bırakıp

Geliyorum

Ferhat: Tm

Bir saat önce canım çok sıkılıyor diyerek ablamı dışarı çıkmaya eden ben şimdi sadece yarım saat gezdikten sonra ben arkadaşımla buluşacağım dememe çıldırmıştı. "Ya olabilir, ne bileyim ben bana gel diyeceğini?" dedim hala suçumu kabullenmeyerek. "Kıçını kaldırdın da bir gün yüzü gördün hem. Bütün gün evdeydin."

"Sus, saçını başını yolarım senin." dedi sinirle.

"Ne güzel sen de arkadaşlarınla-"

"Sus." dedi ciddi bir şekilde.

Arkadaşının evinin önünde durduğumuzda ona dödnüm. "Söz, telafi edeceğim." dedim, şirinlik yapmaya çalışarak.

"Hı, aynen." dedi arabanın kapısını açtığı sırada. "Bundan sonra seninle bir yere gitmem." Dudağımı büzdüğümde hiç aldırmadan sertçe kapıyı kapatıp ilerlemeye başladı. Beni duymayacağı kadar uzaklaştığında, "Atarlara bak, salak." dedim arkasından. "Sanki adam öldürdük."

Bugün günlerden pazardı ve ancak saat bir gibi uyanabilmiştim. Geç uyandığım için de Ferhat'ın arkadaşları onu çoktan çalmışlardı. Ben de birlikte çok vakit geçirdiğimiz için buluşalım gibisinden bir şey söylememiş, biraz arkadaşlarıyla takılmasını istemiştim.

Gün içinde beklediğim son şey Ferhat'ın gel diye mesaj atmasıydı.

Yani odunun tekiydi, ne zaman ona hayranlığımı ya da özlemimi belli etsem hep trene bakar gibi bakıp bir şey demiyordu. Bu tarz şeylere kurulup kesin benden hoşlanmıyor tribine giriyordum. Sonra bir anda elimi tutup parmaklarıyla okşamaya başladığında kalbimi fethediyordu.

Tuhaf bir şekilde ona kapılmıştım.

Diğerleri gibi değilsin, farklısın... durumuydu ama ben harbiden bu kez farklı hissediyordum. Ben ilgi göstermeyi ve görmeyi seven bir insanım. Ferhat'ın ilgi düzeyi neredeyse sıfırdı. Daha öncesinde bana bu kadar yüz vermeyen bir flörtüm olmamıştı bile. Azıcık soğuk yapanları 'siktir git yarrak senle mi uğraşıcam' diye düşünerek şutluyordum.

Ferhat'a böyle bir şey yapmak zaman zaman aklımın ucundan geçse de iki saniye sonra bunun beni üzeceğini farkına varıyorum.

Arabadan indiğimde Ferhat yaslandığı demirlerden doğrulup bana dönmüştü. Gülümseyerek yanına ilerleyip kollarımı boynuna doladım ve boynundan öptüm. Kollarını belime hafifçe sardıktan sonra geri çekildi.

"Selam." dedim tatlı bir gülümsemeyle. Elim uzun zamandır jöle sürmediği saçlarına gitti. Dağınık tutamlarını düzelttim. "Naber?"

"İyi, sen?" diye sorarken gözleri yüzümde geziyordu.

"İyi." dedim onun gibi. Kalçasını arkasındaki demirlere yasladığında hemen önünde durup parmaklarımızı birbirine geçirdim. "Bugün hep sizinkilerle takılırsın sanıyordum."

"Düğün var, oraya gittiler. Ben gitmek istemedim."

"Tanıdık mı?" diye sordum. Geniş bir aileleri vardı. Akrabalık ilişkileri de bayağı kuvvetliydi.

"Uzak akraba. Şehir dışındaki bir köyde. Bu gece orada kalacaklar. Ben de gitmemek için işi bahane ettim." Bahane ettim.

"Hım." dedim ona biraz daha yaklaşarak. "Bahane etmenin sebebi neydi?" dediğimde hafifçe gülümsedi. Uzanıp dudağımdan hafifçe öptükten sonra, "Sen." demişti. Kalbim heyecanla çarparken dudaklarımı birbirine bastırıp boğazımı temizledim. "Ama tabii işe de gitmem lazım sonuçta."

Allah'ım... sana geliyorum.

"Yerim seni." diyerek yanağını hafifçe ısırdım. "Benim için halay keyfini kaçırdın demek?"

Bir şey demeden gözlerini kaçırdı. Üstüne gittiğimde hemencecik utanıyordu. "Size gidelim mi o zaman?" diye sordum merakla. "Dışarıda duracağımıza?"

"Olur." Ellerinden çekiştirerek demirden kalkmasını sağladım. Cebinden anahtarını çıkarıp kendi arabasına ilerlerken ben de babamınkine bindim. Biraz yoldan sonra evlerinin önünde durdurdum arabayı. Çok geçmeden arkamdan da Ferhat girmişti sokağa. Evlerinin kapısının önünde durup açmasını bekledim. Yanıma gelip kapıyı açtığında bir üst kata çıktık. Evleri bizimki gibi müstakildi. Alt katta kiracı oturuyordu, üstte kendileri.

Ayakkabılarımızı çıkarıp eve girdiğimizde nereye gideceğimi bilemeyerek ona baktım. Doğruca salona ilerleyip önce ışığı sonra da televizyonu açtı.

Koltuğa oturduğunda kendimi yanına bırakıp kafamı omzuna yasladım ve cebimden telefonumu çıkardım. "Ben açım bu arada." dedim yemeksepetini açtığım sırada. "Sen?"

"Bir saat önce yedim." Dudağımı büzerek restoranlara baktığım sırada kolunu omzuma attı ve çenesini kafama yasladı. İlk kez beni böyle kendine çektiği için fazlasıyla hoşuma gitmişti. İyice ona sokuldum.

"Birlikte yiyelim, tek başıma yemek yiyemem. Olur mu?" Kafamı kaldırıp suratına baktım.

"Olur, fark etmez."

"Hamburger yer misin?" diye sordum tekrar telefonuma dönerek. Restorana tıkladım.

"Hıhım."

"Tamam, sipariş ediyorum." Sipariş ve adres bilgilerini girdikten sonra telefonu kenara indirdim. Gözlerimi televizyona çevirdiğimde hiçbir alakamın olmadığını üç saniyede anladığım bir diziyle karşılaştım.

"İzliyor musun bu diziyi?" diye sordum ekrana bakarak. Mafya temalı bir diziydi.

"Evet."

"Güzel mi?" diye sordum sahneyi izlerken. Yeni bölüm değildi henüz, özeti geçiyordu.

"Bence güzel. Annem pek sevmiyor ama kadınların çok seveceği bir dizi değil zaten." diye mırıldandı. "Babamla izliyoruz çoğunlukla."

"Ben televizyon pek izlemiyorum. Takip ettiğim birkaç dizi var, onları da genelde internetten takip ediyorum. Yayınlıyorlar hep."

"Harbi mi?" dedi şaşırmış gibi. "Ben fırsat bulduğum her an izliyorum." Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde duvar kenarındaki konsolun üstündeki çerçeveler dikkatimi çekti. "Senin resmin var mı orada?" diye sordum kolundan sıyrılarak.

Birkaç adımda konsolun önüne geldiğimde elim anne-baba ve üç çocuğun olduğu fotoğrafa gitti. Henüz kardeşi doğmamıştı. Abisi ve ablasının tam ortasında, minik bir gülümsemeyle kameraya bakıyordu. "Tipe bak." dedim, başparmağımı üzerinde gezdirerek. Yedi-sekiz yaşlarında falandı büyük ihtimal. O zamanda bile kekoydu.

Hemen yanında ablasıyla birlikte fotoğrafı vardı. Ablası bembeyaz bir gelinlik giyiyordu, kendisi de takım elbise. Tam ergenlik başlangıcında olduğunu belli eden ince bıyıkları vardı. Diğerleri de abisinin eşiyle olan fotoğrafı, dört kardeşin birlikte olduğu fotoğraftı.

"Abinle ablan nerede?" diye sordum. Küçükken onları hatırlıyorum, düğünlerine de gitmiştik ama bir yerden sonra hiç görmemiştim onları.

"Ablam Ankara'ya gitti. Abim de İngiltere'de."

"Tek sen kalmışsın geriye." diyerek ona döndüm. "Abin babanın işlerini bırakıp neden gitti ki?"

"Manyak." dedi, çok bariz bir şeymiş gibi. "Tek başlarına, gurbette yaşıyorlar. Karısı istiyordu hep neymiş çocukları medeniyette büyümeliymiş."

"Yeğenin var mı senin?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Üç tane. İkisi abimin, biri ablamın."

"Hem dayı hem amcasın ha?" dediğimde kafasını salladı. "Vay be, ne güzel. Keşke benim yeğenim olsa. Neymiş abim çocuk istemiyormuş. Ablam yellozu istiyor ama bir türlü evlenmedi gitti o da."

"Yelloz mu?" dedi kahkaha atarak. "Ablana niye yelloz diyon oğlum?"

"Değişik bir kız çünkü, manasız." Dizlerinin üstüne yan oturup kollarımı boynuna sardım. "Zaten evde hep dışlıyorlar beni."

"Niye?" dedi, kaşlarını çatarak.

"Yani mesela ben bir şey istesem hep erteleniyor ama ablam istediği an anında her şeyi yapıyorlar."

"Kız olduğu içindir. Daha hassas ve ilgiye muhtaç oluyorlar."

"Erkeklerin ilgiye ihtiyacı olmaz mı?" diye sordum merakla.

"Olmaz. Sert ve güçlü olması lazım." dedi ifadesiz bir şekilde.

"Biraz önce erkek olmadığımı öğrendim." Şakacı bir tavırla gülümseyerek söyledim. Tamamen işin taşşağındaydım.

"Sen pek erkek gibi değilsin zaten." demesini asla beklemiyordum.

Söylediği şeyle yüzümdeki ifade dondu kaldı. "Ne?" dedim, kollarımı boynundan çekerek. "O ne demek?"

"Yani." dedi bariz bir şeymiş gibi. "Biraz daha farklısın."

Kucağından kalktım. "Kız gibiyim yani?" diye sorduğumda gözlerini kırpıştırarak bana baktı. "Kız gibisin demedim."

"Bu yüzden mi benimlesin yani? 'Erkek gibi' olmadığım için?"

"Ne saçmalıyorsun?" dedi kaşlarını çatarak. Benim gibi ayağa kalktı.

"Sen ne saçmalıyorsun?" dedim sinir olmuş bir şekilde. "Erkeklerden de hoşlanıyorum diye mi erkek değilim? Yoksa sevdiğim kişiyi öpüp, sarıldığım, sevgimi gösterdiğim için mi? Ne saçma düşünce bu ya?"

"Kendini, benim gibi ya da çevremdeki erkekler gibi görüyor musun?" diye sordu.

"Senin anlayışına uymuyorum diye bu beni erkek olmaktan çıkarmıyor. Kadın değilim ya da kadın gibi hissetmiyorum. Bir amım olsun diye Allah'a da yalvarmıyorum." Öfkeyle konuştum.

"Eğer sen sırf senin gözünde 'erkek' olmadığımı düşünerek benimle sevgili olduysan kusura bakma ama böyle düşüncenin amına koyarım."

"Nereden ne çıkardın sen şimdi?" dedi sinirle. "Öyle bir şey ima etmedim.

"Bir şey çıkarmadım. Gidiyorum ben." Daha fazla tartışmak istemeyerek kapıya ilerlediğimde, "Nereye?" diye sorarak peşimden geldi.

"Eve." Tam kapıyı açacaktım ki kolumdan tutarak beni engelledi.

"Çok gereksiz bir sinir bu şu an." Kaşları çatıktı.

"Benden hoşlanıyor musun?" diye sorduğumda anlamamış bir şekilde bana baktı. "Evet ya da hayır, söylesene!"

"Evet." dedi kısık sesle.

"Sence bu seni gay yapıyor mu?"

"Saçma saçma konuşma." dedi aniden daha öfkeli bir şekilde.

"Tam olarak bundan bahsediyorum." dedim ve hızlıca kapıyı açıp ayakkabılarımı giymeye başladım.

Kapı ağzında durmuş öylece ayakkabılarımı giymemi izledi. "Hala bir erkekle sevgili olduğunu kendine yedirememişsin. Ben senden ne bekliyorum ki?"

Arkamı dönüp merdivenlerden inerken, "Bitti mi?" dedi, arkamdan. Sesi yüksek çıkmıştı.

"Bitti!" dedim anın verdiği öfkeyle ve dışarıdaki kapıyı açıp çarparak evden çıktım.

ferhat ne mal çocuksun AQ kalk siktir git şurdan

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

221K 10K 34
Geçmişi yüzünden güven problemi olan Kadın, Kadını gördüğü anda Aşık olan adam. _________ "Sınırları aşma Yüzbaşı." dedim ciddiyetle. Aramızdaki boş...
326K 864 21
+18 içerir
Haz Bởi 🍀

Lãng mạn

303K 4.2K 18
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
304K 26.4K 26
"Kalmam için bir sebep olması lazım." dediğinde, Leyla'nın sesi titriyordu. O Leyla'ydı, başka kimse değil. Daha on sekizinde tazeyken, Kınalıtepe'ye...