KOMŞU SORUNSALI ❦ 𝑡𝑒𝑥𝑡𝑖�...

By elezerdi

2.6M 134K 31.3K

[𝑇𝑎𝑚𝑎𝑚𝑙𝑎𝑛𝑑𝚤*] [18.05.21] SORUNSAL SERİSİ 🕊 Alt komşunuzun olduğunu bildiğiniz bir kişiden sizi si... More

1: UYARI
2: GİZLİ BİLGİ
3: ÜÇÜZ
4: YALAN
5: FIRSAT
6: YAKALANMAK
7:HEYECAN
8: TEK ORTAK NOKTA
9:SEN YOLUNA BEN YOLUMA
10: DÜŞÜNCELİ
11: BÜYÜK SORUN
12: KANDIRILMAK
13: KARŞILIKLI
14: AŞKI TANIMLAMAK
15: YETERSİZ BAKİYE
16: BENİMLE YEMEK YE
17: HASTANE
18: İĞNE
19:EĞLENCE
20: DOĞRULUK MU CESARETLİK Mİ?
21: KAFAMI KARIŞTIRIYORSUN
YENİ TEXTİNG
22: SANA DAİR
23: O OLAMAZ!
24: YENİ PLAN
25: YARIM AKILLI DURU
26: ODA MESELESİ
27: DEF OL GİT
28: DEĞİŞİLMESİ GEREKEN ŞEYLER
29: ALIŞMAK İSTEMİYORUM
30:BEKLENMEDİK ÖDEV
31: ESKİ SEVGİLİ
32: İYİ BİR İNSAN
33: ÖDEV
34: İLK BULUŞMA
35: GALATA KULESİ EFSANESİ
36: HALÜSİNASYON MU GERÇEK Mİ?
37: KONUŞALIM
38:KAVUŞTURACAĞIZ
39: DAYANAMIYORUM
40: İZİN VERME
41: ELİNİN TERSİYLE İTTİN
42:TRAFİK KAZASI
43: BENİ BIRAKMADI
44: SEN DE KİMSİN?
45: TEŞEKKÜR EDERİM
46: AŞKIM VE ARAS
47:BABAANNE
48: EVLENECEĞİZ
49: BEYAZ BAYRAK
FİNAL: İSTEME MERASİMİ
SORU-CEVAP

50: HAFIZANIN GERİ KALANINI BERABER HATIRLAMAYA VAR MISIN?

30.9K 1.9K 277
By elezerdi


BÖLÜM: 50- HAFIZANIN GERİ KALANINI BERABER HATIRLAMAYA VAR MISIN?

Okulların Kapanmasından 1 Ay Sonra

"Duru!" diye bağırdı Su büyük bir heyecanla.

Bakışlarımı büyük gardıropumdan çekip bıkkınlıkla ona döndüm.

"Efendim sucuk?" diye sorunca gözlerini devirdi ve pervazına yaslandığı kapıdan doğrulup yanıma geldi.

Gülümseyerek bir elini omuzuma koyup "Bugün çok güzel bir gün değil mi?" diye sorunca tek kaşımı havaya kaldırıp "Yine ne istiyorsun?" diye sordum.

Başını hayır anlamında salladı.

"Aşk olsun Duru."

Yalandan ağlayınca gülümsedim ve yanağından makas aldım.

"Ne istiyorsun o zaman?" diye sorunca eski moduna geri dönüp gülümsedi.

"Bir şey istemeyecektim sadece hava güzel diye sen de güzel giyin diyecektim." Deyince gözlerimi devirip gülümsedim.

"Bu muydu?" diye dalga geçerek gözlerimi gardıropuma çevirdim.

Her zaman güzel giyinmek istemişimdir ama seçmek konusunda hep sıkıntı yaşıyordum. Ya annemden yardım alıyordum ya da Su'dan.

Su, gardırobuma bir bakış atıp ellerini kıyafetlerimin arasında gezdirdi ve birkaç parça çıkardı.

Çıkardığı kıyafetleri uzaktan üzerimde tutuyor; kendi kendine başını sallıyor ve yerine koyuyordu.

En sonunda kapının oradan bir ses yükseldi, ne ara geldiğini bilmediğimiz Aşkım fikir sunuyordu Su'ya.

"O kot pantolonunu giy kuşum."

Sesin geldiği yere döndük Su ile. Bakışlarımız ona dönünce Su gülümseyerek başını olumlu anlamda salladı ve kot pantolonunu yatağın üzerine fırlattı.

Aşkım, kapının önünden çekilmiş yanımıza gelmişti.

"Hoş geldin kuzum." Diyerek kollarımı birkaç saniyeliğine ona dolamıştım. O da yanağıma bir öpücük kondurup Su'ya kollarını dolamıştı.

"Hoş bulduk kuzular." Diyerek bize selam verdi.

"Geldiğini bile duymadık." Deyince gülerek eliyle kapıyı gösterdi "Hilal teyze kapıyı açtı, siz de kıyafetlere dalmışsınız."

Bu dediğine sırıtmadan edememiştik.

"Nereye gidiyorsunuz?" diye sordu Aşkım meraklı gözlerle.

Benim konuşmama müsaade etmeden Su konuşmaya başladı.

"Mahalleden Hilal teyzelerin arkadaşı ayrılıyor da o yüzden pikniğe gideceğiz." Deyince Aşkım gülümsedi.

"Bende gelebilir miyim?" diye sorunca kaşlarımı çattım ve koluna bir tane vurdum. Biraz fazla sert vurmuş olacaktım ki Aşkım, "Ne vuruyorsun be!" diye bağırdı.

"Kızım soru mu bu tabii ki de gelebilirsin." dedim sinirle.

Ona neden vurduğumu anlamış olacak ki sırıtmaya başlamıştı.

"He anladım," deyince Su dua edercesine ellerini açıp yukarıya baktı ama ne dediğini duymadık.

Herkes eski haline dönünce işimize geri dönmüştük, Aşkım buraya eşofmanlarla gelince benden kıyafet istemişti. Allah'tan bedenlerimiz uyuşuyordu.

Yarım saatin sonunda herkes hazırlanmıştı, kızlara döndüğümde hepsini çok hoş olduklarını gördüm. Tam bir piknik havasına uygun giyinmiştik ama kızlar bana zorla makyaj yapmışlardı nedenini bilmediğim bir şekilde.

Makyaj yapmayı severdim ama alt tarafı pikniğe gidiyorduk, eyeliner çekmeye gere yoktu. Allah'tan Su güzel çekmişti de sonradan itiraz etmemiştim.

Kızlarda kendilerine son dokunuşları yapıp odadan çıkmışlardı, ben de çantamı almış odadan çıkıyordum ki cebimdeki telefon çalmıştı.

Cebimden telefonumu çıkardığımda ekranda "Dengesiz" yazısını görünce gülümsedim ve aramayı kabul ettim.

"Efendim Acar?" dedim soğuk bir tavırla, çünkü bugün ki pikniğe gelmiyordu beyfendi.

"Aşkıma ne oldu Duru hanım?" diye sordu azarlar bi tonda.

Alayla "Ben sana ne zamandan beri aşkım diyorum Acar bey?"

"Beni sevdiğini söylediğin günden beri." Deyince sırıttığını hissedebiliyordum.

Ben de sırıtıyordum ve onun da bundan haberi vardı. Yavaşça öksürdüm.

"Kapatıyorum Acar bey?"

"Dur dur kapatma!" diye bağırınca telefonu kulağımdan birkaç saniye uzaklaştırmıştım.

"Kapatıyorum." Deyince sözümü bitirir bitirmez;

"Seni seviyorum." Dedi ve telefonu kapattı. Bende telefona sırıtmakla bakmakla yükümlü kaldım.

"Duru hadi!" diye bir ses duyunca daldığım hayal dünyasından çıkıp koridordan ilerledim ve kapıya geldim.

Herkes kapının önünde, ayakkabılarını giyiyorlardı. Anneme dönüp "Ali Can gelmiyor mu?" diye sorunca başını hayır anlamında sallayıp "Hayır kızım." dedi ve eline piknik sepetini aldı.

Kızlarda ayakkabılarını giyince ben de ayaklarıma düz beyaz sneakers'larıma giyip elime çantalardan aldım.

Kapıyıda güzelce kilitleyip merdivenlerden indim, merdivenlerden inerken Nermin teyzeyi, Anıl'ı ve Aras'ı gördüm. Onlarda geliyordu galiba bizimle.

Ah be Acar! dedim içimden. Üçüzlerin geliyor ama sen gelmiyorsun diye de devam ettim.

Acar'ı boş verip bizimkilere döndüm ve gülümsedim. Nermin teyze ile göz göze geldik.

"Nasılsın kızım?" diye sorunca gülümseyerek cevap verdim. "İyiyim Nermin Teyze." diyerek merdivenlerden indim.

Gözlerim Anıl ve Aras'a kaydığında ikisininde bizim kızlara gülümseyerek baktığını gördüm.

Anıl elini kulağına götürüp telefon işareti yapınca bunların bir şey karıştırdığını Anladım ama bozuntuya vermedim. Eninde sonunda sakladıkları şey açığa çıkacaktı.

Nermin teyze ve annem birbirlerine selam verdikten sonra hep beraber merdivenlerden indik.

Piknik alanına Nermin teyzelerin arabası ile gidecektik.

Apartmandan çıktığımda Anıl arabayı buraya getirmek adına biraz bizden uzaklaştı. Elindeki çantaları da buraya bırakıp öyle arabayı almaya yanımızdan ayrıldı.

Kızlara döndüğümde çok şüpheci ve endişeli gözüküyorlardı. Artık dayanamayacaktım.

Bir kolumda Aşkın'a vurup bana bakmalarını sağladım.

Tek kaşımı havaya kaldırıp "Ne oluyor kızlar?" diye sorunca ikiside birbirlerine bakıp bana gülümseyerek baktılar.

Su omuzlarını silkeleyip "Ne olacak canım?" deyince son kez onlara şüpheyle baktım ve önüme döndüm.

Bir şeyin olduğu kesindi ama neydi? Eninde sonunda öğrenecektim ama günümün her dakikası onların sakladığı şeyi düşünerek geçirmek istemiyordum. Bu haksızlıktı!

Bir kaç dakika sessiz bir şekilde ayakta beklerken aklıma bir fikir gelmişti ama burada gerçekleştiremezdim.

Piknik alanına gittiğimizde Nermin teyzeye soracaktım biliyor mu bilmiyor mu diye. Belki o bana yardımcı olabilirdi.

Anıl, uzakta olan arabayı buraya getirdiğinde herkes yere koyduğu çantaları tekrar kucakladılar.

Anıl şoför koltuktan inip bagajı açtı ve çantaları teker teker yerleştirdi. Herkesin işi bitince Anıl şoför koştuğuna geçmek istedi ama Nermin teyze onu engelledi.

Anıl anlamayan gözlerle Nermin teyzeye bakarken Nermin teyze gülüyordu.

"Bugün ben kullanacağım arabayı Anıl kuşum." deyince Anıl Kocaman olmuş gözlerle annesine baktı.

Kızlar Anıl'ın bu halini görünce kıkırdamaya başladılar.

Anıl sessiz olmaya çalışarak "Annecim neden böyle yapıyorsun, bizim hatuna gösteri yapacaktım." deyince Nermin teyze Anıl'ın poposuna bir tane geçirdi.

Anıl acıdan dolayı olduğu yerde zıpladı ve isyan edercesine "Kaynananda aynısını yapıyor yeter ya!" diye bağırdı ve herkes gülmeye başladı.

Anıl çok komik bir çocuktu ve bizi güldürmeyi her defasında başarıyordu.

Su'ya döndüğümde yüzünün kızardığını gördüm, Anıl ona hitaben konuşmuştu ve Su'da utanmıştı. Bu tatlı çifte bayılıyordum.

Aşkım, Su'yun koluna girip arka koltuklara geçtikleri.

Aras şaşkınlıkla "E biz nereye oturacağız?" diye sorunca Nermin teyze Aras'a dönüp bagajı gösterdi.

"Bagaj Kocaman oğluşum." deyince annemle gülmeye başladık. Daha fazla abartmamak adına kızların yanına geçtim ve arkama dönüp çocukların bagaja binmeye çalıştıklarını zevkle izledim.

Aşkım, Aras'a hitaben "Şşş Aras, yaptığımız pastayı bozma ha." deyince Aras ona sinirle bakıp "Aşkım!" diye adını haykırdı.

Aşkım elini fermuar şeklinde yapıp gülümsedi. Aras'ta sinirden gülüp oturmaya çalıştı. Bunlarında aralarında bir kıvılcım vardı da hayırlısı.

Herkes arabaya bindikten sonra yarım saat sürecek olan yolculuğumuz başladı.

Yeşilliğin bol olduğu güzel bir yere gelmiştik, buraya daha önce gelmemiştim ve bayılmıştım.

Annemlerin arkadaşları ayrılıyordu bu mahalleden, onlar ayrılıyorlar diye bu pikniği düzenlemişlerdi. Biz de eğlenmek adına gelmiştik ama Acar yoktu. Nasıl onu düşünmeden eğlenebilirdim bilmiyordum.

Herkes arabadan inmiş önceden taşıdığımız çantaları ellerimize almıştık.

En önde giden Nermin teyzenin yanına koşup kimsenin duyamayacağı bir şekilde "Bu çocukların ne çevirdiğinden haberin var mı Nermin teyze?" diye sorunca bana yandan bir bakış attı. Demek ki biliyordu.

"Söyleyemem kuzum." deyince gözlerim Kocaman oldu. Herkesin bildiği ama benim bilmediğim ne olabilirdi? Kafayı yemek üzereydim, ruh hastası komşuyu bulmaya çalışırken bile bu kadar merak etmemiştim.

Nermin teyzenin hızına nazaran yavaşladığımda kızlar bana yetişmişti. Yanlarımda kızlar onların yanlarında çocuklar vardı.

Aşkım koluma vurup başıyla bir yeri gösterdi "Benim okulumda olan afet işte." deyince Aras Kocaman olmuş gözlerle bize döndü.

"Kim miş o Afet?" diye sordu sinirle.

Aşkım tek kaşını havaya kaldırıp "Bizi mi dinliyorsun sen Aras?" deyince Aras bir anda afalladı ve boşta kalan eliyle ensesini ovaladı.

Bize bakmadan "Kulak misafiri oldum diyelim." deyince Aşkım sırıtmaya başladı. Düpedüz kıskanıyordu da çaktırmamaya çalışıyordu, Umarım Aşkım anlamıştır diyerek önüme döndüm. Aşkın'ın bahsettiği çocuğa da bakmamıştım.

Bir kaç dakikalık bir yürüyüşün ardından bizimkiler arkadaşlarını görmüş Kocaman gülümseyen ağızlarıyla el sallıyorlardı.

Yanlarına vardığımızda bizim yaşlarımızda iki genç vardı, herkes bize gülümseyerek bakıyor selam veriyorlardı.

Serilmiş örtülerin yanına eşyalarınızı koyup getirdiğimiz katlanabilir sandalyeleri açtık.

Annem ve Nermin teyze hemen arkadaşlarının yanına oturmuş konuşmaya başlamışlardı bile.

Biz de açtığımız sandalyelere oturup onları izledik ya da kendi aramızda konuştuk.

Annemin arkadaşlarının oğulları olduğunu tahmin ettiğimiz çocuklar bize döndü.

"Selam gençler." deyince Aras çok umursamasa da kızlar ve Anıl yeni arkadaş ayağına gülümsemişler ve selam vermişlerdi.

Bende selam verip konuşmalarını dinlemeye başladım.

"Ben Melih," Dedi uzun boylu esmer olan çocuk. Yanındaki, ona nazaran kısa olan sarışın çocuk "Bende Deniz" diyerek kendini tanıttı.

Herkes ismini söylerken Aras konuşmak bile istemiyordu. Neden böyle davrandığını anlamış değildim.

Yanımda oturduğundan yavaşça ona döndüm. Kimsenin duyamayacağı bir ses tonu ile "Hoşlanmadın mı?" diye sordum.

Başını olumlu anlamda sallayıp dudağını yaladı ve karşısında oturan Melih ve Aşkım'a baktı.

"Kıskandın mı?" diye sordum beklemediği bir anda.

Bana bakmadan başını olumlu anlamda sallayıp Kocaman olmuş gözlerle tekrar bana döndü.

Alayla gülümseyerek "Sakin ol, bilmeyecek." dedim ve önüme döndüm.

"Çocuk Aşkım'a yakın olmaya çalışıyor." deyince bu sefer bu söze göre baktım onlara.

Gerçekten de öyleydi ve Aşkım'da bundan rahatsız gözüküyordu ve sesini çıkartamıyordu. Neden sesini çıkarmıyordu bu saçma şeye? Sinirimi kontrol etmeye çalıştım ama yapamıyordum.

Onların konuşmasını bölmemeye çalışarak ayağa kalktım ve Aşkım'a döndüm.

"Güneş rahatsız ediyor Aşkım, ben geçeyim mi oraya?" deyince bana minnettar olmuş gözlerle bakıp başını olumlu anlamda salladı ve oturduğu yerden kalktı.

Yerlerimizi değiştirdikten sonra Aras ile göz göze geldik ve bana gülümseyerek baktığını gördüm.

Bu bir teşekkür etme yöntemiydi, ben de gülümseyerek önüme döndüm ve konuşmalarına kulak kesildim.

On dakikalık konuşmanın ardından erkekler köfte ve tavukları halletmek adına ızgarayı yakmaya başladılar.

Biz de kızlar olarak çabucak salatayı halletmiş, masayı kurmuştuk.

Salatalıklarla işim bitince kızların yanına ilerledim ve masayı kurmalarına yardım ettim.

Her şey bitmişti, erkeklerde yemekleri pişirmiş yanımıza gelmişlerdi.

Herkes masaya oturmuştu ama gözüme çarpan şey Su'yun ikide bir saatine bakmasıydı. Bir işi mi vardı da bizim haberimiz yoktu?

Yanımdaki Su'ya dönüp "Bir yere mi yetişmen lazım?" diye sorunca başını olumsuz anlamda sallayıp "Nereden çıkardın gülüm" diyerek tabağına yiyeceklerden almaya başladı. Ben de daha fazla üstelemden yiyeceğim şeylerden almaya başladım.

Bir saate yakın yemekler bitmiş çay içmeye başlamıştık, Güneş fazla olduğundan daralmıştım ve haliyle sıkılmaya başlamıştım.

Elimdeki çayın son postunu içeceğim sıra Nermin teyze şaşkın bir yüz ifadesiyle arkama bakarak "Aaa hoş geldin Acar'ım" deyice gözlerim Kocaman oldu ve arkama döndüm.

Acar buraya gelmişti ama benim bundan haberim dahi yoktu. Kocaman olmuş gözlerle arkama döndüğümde Acar'ın tam arkamda ellerini omuzlarıma koyduğunu gördüm.

Neden gelmişti? Diye sordum kendi kendime. İçimdeki, uzun zamandır varlığını belli etmeyen, Şüküfe "Bir de kov istersen çocuğu!" deyince sırıtmadan edememiştim.

Oturduğum yerden ayağa kalkıp Acar'ın yanında durdum. Acar bana memnun olmuş gözlerle bakıp bize bakan teyzelere döndü.

"İzniniz olursa Duru'yu bir yere götürmem gerek?"

İstediği izin karşısında tek kaşım havalandı ve ona döndüm. Beni nereye götürecekti?

Annemlere döndüğümde başlarını olumlu anlamda sallamışlar; izin vermişlerdi.

Acar, yerde duran çantamı alıp elimi tuttu ve hiçbir şey demeden çimenlikten çıktık.

Biraz daha ilerleyince sessizliğimi bozup "Nereye gidiyoruz Acar?" diye sordum.

Bana gülümseyerek yandan bir bakış attı.

"Sürpriz Duru, sürpriz."

Bu sözüne karşılık kalbimin hızlı atmasına mani olamadım, sürprizi ne olabilirdi ki? diye düşünmeden edemedim ve bu daha çok heyecanlanmama neden oldu.

Yeşilliğin olduğu alandan çıkmış caddenin kenarına park ettiği arabanın yanına gelmiştik. Bu arabayı nereden bulmuştu?

"Senin araban mı vardı?"

Sessizliğimi bozduğum bu soru karşısında bana dönüp açtığı kapıyı işaret etti.

"Bir arkadaştan aldım, hadi bin." deyince bir şey demeden, gülümseyerek arabaya bindim.

Arabaya binince kapımı kapatıp ön taraftan dolanıp şoför koltuğuna oturdu.

Bana yandan gülümseyerek baktıktan sonra arabayı çalıştırdı ve son gaz İstanbul trafiğine karıştı.

Ara sıra başımı ona çeviriyor, onu izliyordum bir kaç dakikalığına. Kestirdiği saçları uzamaya, eski halini almaya başlıyordu ve bu hali daha güzeldi.

Ona uzun uzun baktığımdan bana dönmüştü birkaç saniyeliğine.

"Bir şey mi oldu?"

Sorduğu bu soru karşısında omuzlarımı silkelemek ile yetindim. Diyecek bir şeyim yoktu.

"Sadece sana bakmak istedim." deyince sırıttığını görebiliyordum ve bu beni daha çok gülümsetmişti.

O gülünce ya da sırıtınca istemsizce ben de gülümsüyordum. Onu seviyordum, onun gülüşünü; ona dair her şeyi seviyordum.

Bir saatlik araba yolculuğundan sonra Acar arabayı zor bulduğu yere park etti ve inmem gerektiğini söyledi. Nereye geldiğimizi merak etsem de bir şey dememiş; dedikleri yapmıştım.

Arabadan inip Acar'ın yanına ilerlediğimde elimi tutup beni, tek tük insanların olduğu, sokaklardan geçirdi. Ben etrafımı incelerken nerede olduğumuzu anlamıştım.

Rehberlik hocadan istediğimiz ikinci ödev için geldiğimiz yere gelmiştik, Galata Kulesi'nin önündeki o sokağa gelmiştik. Ne yapmaya çalıştığını anlamasam da gülümsüyordum istemsizce.

Sokağın başına geldiğimizde yandan bana bir bakış atıp gülümsedi ve geçende gül aldığımız teyzenin yanına doğru ilerlemeye başladı. Düşündüğüm şeyi mi yapıyordu?

Teyzenin yanına geldiğimizde bizi hatırlamıştı ve gülümsemişti.

"Hoş geldiniz gençler." deyince Acar eliyle kırmızı gülleri gösterip "Bir tane alabilir miyim?" dedi.

Teyze memnun olmuş bir ifadeyle başını sallayıp güllerin olduğu saksıdan bir tane gül aldı ve Acar'a uzattı. Acar'da önceden çıkardığı parayı uzatıp teşekkür etti ve ayırdığımız elimi tuttu tekrardan.

Teyzeden uzaklaşmıştık ve Acar olduğu yerde durmuş bana dönmüştü. Cebinden telefonunu çıkartıp "Elini ver." dedi.

Boşta kalan elimi ona uzattım, önceden yaptığımı gibi ellerimizin arasında bıraktık gülü. Ben ağlamamak için zor dururken o gülümseyerek fotoğrafı çekmişti. Fotoğrafı çekince gülü bana uzattı ve elimi tutup Galata Kulesi'ne doğru yürümeye devam ettik.

Anın güzelliği ile ağzımı açıp tek bir laf bile edemiyordum.

Galata Kulesi'in önüne gelmiştik ve bu saatten sonra Acar'ın yapacağı şeyleri tahmin bile edemiyordum. Gözlerim buğulanmıştı.

Acar, birleştirdiğimiz ellerimizi ayırmış yavaş hareketlerle elini cebine atmıştı. Yavaşça çıkardığı elinde bir kutu vardı. Düşündüğüm şeydi.

Yavaşça önümde diz çöktü, gülümsedi dişlerini göstererek.

İstemsizce akan göz yaşımı elimin tersiyle silip onu gülümseyerek izlemeye devam ettim.

Elinde tuttuğu kutuyu yavaşça açtı ve içinde tek taş belirdi. Herkes bize bakıyordu ama Acar bundan utanmıyordu.

Bakışlarımı kutudan çektim ve Acar'a döndüm. Ona bakmamı beklediğinden konuşmaya ona bakmamla başlamıştı.

"Sana özlü sözler söyleyemem," diyerek başladı cümlesine.

Sonra beni daha çok etkileyecek cümle çıktı ağzından, o sözlerinden sonra dedim kendime; 'iyi ki de bu adama aşık olmuşum zamanında.'

"Hafızanın geri kalanını beraber hatırlamaya var mısın Duru?"

BÖLÜM SONU

Continue Reading

You'll Also Like

261K 11.4K 56
YAZ TATİLİ =) ' nin ikinci kitabıdır. Okul başladı.Su'yun ve Kaan'ın eski sevgilileri yağmur gibi üzerlerine yağarken ilişkilerini nasıl sağlam tutab...
1.4M 84.1K 52
(tamamlandı.) * Siyah deri koltuğa oturdum, ellerimi dizlerimin üstüne koyup ona baktım. Dövme yaptırıyordu. Omzuna Rusça bir yazı kazdırıyordu. Yazı...
3.8M 109K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
4.4M 330K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...