favourite worst nightmare | t...

Oleh masteroflivingworld

12.9K 1.3K 1.3K

"The Favourite Worst Nightmare'e hoş geldiniz, siparişinizi alabilir miyim?" "Ben 505 istiyorum. Umarım tadı... Lebih Banyak

what is your favourite worst nightmare?
kural 1: kapanış saatinden sonra müşteri alınmaz
güzel dizayn edilmiş bir kafede gece yarısı atıştırmaları
ikinci baskının inkar edilmez güzelliği
arka bahçedeki sarı ford cortina
eski fotoğraf albümleri ve kesişmiş yollar
kutlama yemeği ve beklenmeyen anlar
ilk gizli kaçamak
beyaz kağıttaki siyah lekeler
ilk gerçek randevu
truva savaşının yakışıklı prensi paris
banyo zeminindeki kesilmiş saçlar
akşam yemeğindeki gergin sessizlik
kafedeki eski ama yabancı bir tanıdık
akşam yemeğine yeni bir misafir
koruyucu baba konuşması
boş konser salonu ve milyonlarca alkış
ilk dansı hatırlamak
thx

ölüme giden her yol korkutucudur

387 59 27
Oleh masteroflivingworld

Etraftaki sesleri duyabiliyordum ama hiçbiri net değildi, gözlerimi açacak gücü kendimde bulamıyordum. Yine de etrafın aydınlık olduğunu hissedebiliyordum, göz kapaklarımın karanlığı koyu bir kızıla boyanıyordu.

Truva Savaşı beynimin içinde tekrar yaşanıyormuş gibi hissediyordum, Ares ve Athena birbirlerine mızrak sallıyor ve her darbelerinde kafatasımı parçalıyorlarmış gibi hissediyordum.

"Eric, saat geç oldu. Bu gece ben kalırım." diyen sesi duyduğumda sesin tanıdık olduğunu biliyordum. Sadece kulaklarımda o kadar büyük bir uğultu vardı ki kime ait olduğunu seçemiyordum.

"Hayır, kızımı yalnız bırakmayacağım." diyen başka bir ses duydum. Babamdı. Beni asla yalnız bırakmayacağına söz vermişti ve sözünü tutuyordu. Ona ne kadar minnet duysam bile azdı, biliyordum.

"O yalnız olmayacak ki, ben burada olacağım." dedi ilk ses tekrardan. Boğazdan gelen, homurtuyu andıran boğuk bir sesti, Alex'ten başkasına ait olamayacak kadar pürüzsüzdü, boğuk olmasına rağmen.

Hayatımda değer verdiğim iki erkek vardı yalnızca ve ikisi de benim uyanmamı bekliyordu.

Gözlerimi binbir güçlükle açtım. Hastane odasının beyazlığını parlatan ışık gözlerimi şimdiden ağrıtmaya başlamıştı.

Babam yatağımın tam karşısındaki tekli koltukta oturuyordu, yeni uyanmış gibi bir hali vardı, salonda uyuyakaldığında odasına gitmek için ayaklandığı zamanlardaki gibi yorgun duruyordu. Alex ise babamın oturduğu koltuğun yanında diz çökmüştü, onu eve gidip dinlenmesi için ikna etmeye çalıştığını görür görmez anlamıştım.

"Hey." diye mırıldanmaya çalıştım güçlükle. Konuşmanın bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim ama bu güç mırıltım bile iki erkeğin dikkatini çekmeme yetmişti.

Babamın gözlerindeki yorgunluğun aniden yok olduğunu gördüğümde gülümsemeye çalıştım. Alex'in gözlerindeyse büyük bir şaşkınlık var gibiydi.

"Doktor!" diye söylendi Alex gülerek ayağa fırlarken. Babam hızlı birkaç adımla yanıma ulaştığında Alex odadan çıkmış ve "doktor" diye koridorda dolanmaya başlamıştı.

Babam elimi tutarken "Merhaba ayçiçeğim." diye fısıldadı. Sanki başımın ağrıdığını hissediyor gibiydi.

"Nasıl hissediyorsun?"

Kurumuş boğazıma rağmen gülümseyerek "Beynimden koca bir tümör alınmış gibi." diye mırıldandım. Bu söylediğim babamın gülümsemesini genişletmişti.

"O zaman her şey yolunda." dedi gülümseyerek, eğilip alnıma bir öpücük bırakmıştı.
"Ameliyat harika geçti, tümörden geriye hiçbir şey kalmadı."

"Bunu duymak güzel hissettiriyor." dedim gözlerimi kapatıp derin bir nefes alırken. Babamın elini daha sıkı tutmaya çalıştığımda o bunu anlamış ve elimi iki avucunun arasına alarak avucuma bir öpücük bırakmıştı.

"Bayan Lewis, bu kadar aceleci olduğunuzu bilmiyordum." diyerek içeri giren Doktor Kapoor elindeki dosyaları yatağın ucundaki sehpaya bıraktıktan sonra yanıma yaklaşarak küçük fenerini gözlerime tuttu.

Vücudumun her bir parçasını hissedebiliyordum, konuşabiliyordum ve hayattaydım, babam ameliyatımın başarılı geçtiğini söylemişti. Korkacağım bir şey kalmamıştı.

"Her şey yolunda gözüküyor, bir süre müşahade altında tutulacaksınız tabii ki. Bir konsere katılabilecek kadar sağlığınıza kavuşana kadar sizi bırakmaya niyetimiz yok. Dinlenmeye bakın."

Gülümseyerek doktorumu onayladığımda Bay Kapoor odadan çıkmış, Alex diğer yanıma gelerek elimi tutmuştu.

"Kızlar nasıl?" diye sordum, beyin ameliyatından çıkmış olsam bile önceliğim kızlarımdı. Hep öyle olmuştu.

"Şimdi onların yanından geldim." dedi Alex. Başparmağıyla elimi okşuyordu.
"Her şey yolunda, sadece seni merak ediyorlardı ama sen de iyisin. Saat gecenin ikisi, sen uyandığında onlara haber vereceğime söz vermiştim ve en son baktığımda ikisi de uyumamıştı. Konuşmak ister misin?"

Yavaşça başımı salladım. Babam bir elini yanağıma yerleştirmiş okşuyordu, Alex ise bir eliyle elimi tutmuş bir eliyle de telefonuyla ilgileniyordu.

Görüntülü aramayı başlatan Alex telefonu bana doğru çevirdiğinde önce aranan numaraya ve ekranda beliren fotoğrafa baktım.

Anna'nın 'Little Basketball Queen' şeklinde kayıtlı numarası ve basketbol maçından sonra Alex ile çekilmiş fotoğrafı ekranda duruyordu ve bu beni gülümsetmişti.

"Saat gecenin ikisi Alex yoksa anne-"

Anna'nın sözü beni görmesiyle yarım kaldığında "Merhaba güzelim." diyerek gülümsedim. Her zaman olduğu gibi şaşkınlık anında dili tutulan kızım, kardeşini yanına çektiğinde Emma'nın da gözlerinin parladığını gördüm.

"Uyanmışsın!" dedi Emma, heyecanla yerinde zıplamış ve kardeşine sarılmıştı.

"Seni çok özledik anne, ilk işimiz oraya gelmek olacak!" diyen Anna'ya gülümsedim.

"O zaman bu gece erken uyuyun." dedim zorlukla. Alex de babam da yorulduğumu fark etmişlerdi. Konuşmak bile beni bitap düşürmüştü.

Telefonu kendisine çeviren Alex "Annenizi duydunuz." diye söylendi.
"Büyükbabanız birazdan eve gelecek, dinlenmesi gerekiyor. Bana yaptığınız gibi onu da soru yağmuruna tutturmak yok. Yarın onunla birlikte buraya gelirsiniz, anlaştık mı?"

Telefonun öbür ucundan ikisinin de "Anlaştık Al." dediğinde gözlerimi kapatarak iki yanımdaki adamın elini daha sıkı tuttum.

"Uyandığımda," dedim, dudaklarımı ıslatıp devam etmek için derin bir nefes almıştım.
"İkinizi de yanımda görmek çok güzeldi."

"Uyu biraz." dedi babam. Eğilip alnıma bir öpücük bırakmıştı.
"Ben de eve gidip kızları sakinleştireceğim. Sabah onlarla birlikte gelirim."

Yavaşça başımı salladım. Uyumayı gerçekten de istiyordum, bedenimi kullanmayı unutmuş gibi hissediyordum.

Babam Alex'e başını hafifçe salladıktan sonra odadan çıktığında bakışlarımı Alex'e çevirdim.

"Bir şeye ihtiyacın var mı sevgilim?" diyerek yanağımı okşadığında yavaşça başımı salladım. Yüzüme yerleşen tebessüm sayesinde o da ne istediğimi anlamıştı. Oturduğu yerden kalkıp bana doğru eğildikten sonra dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktı.

"Şimdi uyku zamanı." dedi gülümseyerek.
"Doktoru duydun bolca dinlenmek gerek."

-

Gözlerimi ikinci kez araladığımda Alex hâlâ elimi tutuyordu, yanımdaki sandalyede uyuyakalmıştı. Duvardaki saat saatin öğlene yaklaştığını gösteriyordu, kendimi dün akşamkinden çok daha iyi hissediyordum.

"Sevgilim." dedim sakince Alex'in elini okşarken. Konuşmamla birlikte Alex'in gözlerini açması bir olmuştu. Gözleri hafif kızarıktı. Yorgun olduğu belli oluyordu.

"Bir şeye mi ihtiyacın var?" dedi Alex oturduğu yerde doğrulup yanıma yaklaşırken.

Başımı yavaşça iki yana sallarken "Orada boynun ağrıyacak." diye mırıldandım. Konuşmakta önceki kadar zorluk çekmiyordum.

Alex titreyen telefonunu eline alıp ekrana bakarken "Ben iyiyim güzelim, endişe etme." diye söylendi ve bakışlarını kapıya çevirdi.
"Bak kimler geldi."

Bakışlarımı Alex gibi kapıya çevirdiğimde babamın iki yanında kızlarımla içeri girdiğini görerek gülümsedim. Ben yatakta doğrulmaya çalışırken Alex de bana yardım etmiş ve sırtıma yastık yerleştirmişti.

"Hoş geldiniz güzellerim." dedim kollarımı iki yana açarken. Emma ve Anna hızla yanıma gelip bana dikkatli bir şekilde sarıldıklarında ikisinin saçlarına da birer öpücük bırakmıştım.

"Ben de sizi özledim ama bakın iyiyim. Tümörsüz bir anneniz var artık."

Emma söylediğime gülerek yanağımı öptüğünde gülümsedim. Anna sol tarafıma, yatağın kenarına oturup elimi tutmuştu, Emma ise sağ tarafımda duruyordu.

"Hastane kapısında birkaç magazinci vardı." dedi Anna. Bakışları Alex'e kaymıştı.
"Sanırım gece ikiden beri seni bekliyorlarmış. Güvenlikler kovmaya çalışıyordu."

Derin bir nefes alan Alex oturduğu yerden kalkıp kapıya ilerlerken "Buranın bir hastane olduğunu hatırlatıp geleceğim." diye söylendi. Magazincilerden pek haz etmediğini biliyordum. Benimle ilgili yazdıkları onca haberden sonra iyice nefret eder hâle gelmişti üstelik.

Babam "Alex'e eşlik edeyim, siz de hasret giderin." diyerek Alex'in peşinden gittiğinde kızlarımın elinden tutarak gülümsedim.

"Dökülün bakalım." dedim olabildiğince neşeli çıkan sesimle.
"Bensiz geçirdiğiniz dört gün nasıl geçti?"

"Fena değildi." dedi Anna, yavaşça omuz silkmişti.
"Büyükbabam dört gün boyunca senin yanındaydı, Alex ise sürekli bizimle ilgilendi. Genelde gazetecilerle köşe kapmaca oynadı, eğlenceli sayılırdı."

"Her sabah saat beşte uyanıp Anna ile koşuya çıktı." dedi Emma. Bu söylediği kaşlarımın hayretle havaya kalkmasına sebep olmuştu. Alex uykuyu seven birisiydi ve buna rağmen sabahın en erken saatinde kızımla koşuya çıkması hoştu.

Anna gülümseyerek kardeşini onayladıktan sonra "Ve bodrumda Emma ile müzik yapıp durdu." diye ekledi.

"Hey sadece müzik yapmadık!" diye söylendi Emma, kısa saçlarını geriye savurduktan sonra sırıtmıştı.
"Sana garip gelebilir ama Peggy için bir beste yapmıştım, onun sözlerinde yardım etti ve kayıt almaya çalışırken zorlandığımı fark edince beni kendi kayıtlarını yaptığı stüdyoya götürdü."

"Ben de oradaydım!" dedi Anna, ikisinin sesinde de yoğun bir neşe duymak beni mutlu ediyordu.
"Stüdyoda enstrümanları kimlerin çaldığını tahmin bile edemezsin diyeceğim ama... Tahmin etmek zor değil."

Gülerek onlara bakarken "Tahmin edeyim..." diye mırıldandım.
"Bateride Matt Helders, gitarda Miles Kane ve Jamie Cook, basta da Nick O'Malley."

Emma sırıtarak başını sallarken "Alex de back vokalliğimi yaptı." diye mırıldandı. Bunun onun için ne kadar büyük bir olay olduğunu tahmin edebiliyordum.

"Bir şey daha var." dedi Anna. Ses tonundaki değişiklik tüm dikkatimi ona vermemi sağlamıştı.
Yüzündeki sakin tebessümle "Bizi alışverişe ve yemeğe çıkardığında birkaç magazinci bize soru sormaya çalışmıştı." diye mırıldandı.

"Alex soruların saçmalığını duyunca sinirlendi ve gazeteciye 'kızlarıma bir saçma soru daha sorarsanız sizi dava ederim, mesleğinizden olursunuz' gibi şeyler söyledi. Tüm sosyal medya bizi Turner'ın Kızları olarak yazdı."

Anna ve Emma'nun yüzünde birbirinin aynısı iki gülümseme gördüğümde "Peki bu nasıl hissettirdi?" diye sordum.

"Güzel hissettirdi." dedi Emma. Duygularını dışa yansıtmayan bir kız olmasına rağmen çok çabuk ve çok net cevap vermişti.
"Andy kafeye gelip bize 'ben sizin babanızım' dediğinde hiçbir şey hissetmemiştim ama Alex bize 'kızlarım' deyince eksiksiz hissettim."

"Ben de öyle." diyerek kardeşini destekledi Amna. İkisinin de böyle hissetmesi beni tarifi imkansız bir mutluluğun içine itmişti.

"Ee ne zaman çıkacakmışsın hastaneden?" diyen Emma uzanıp yanağıma sulu bir öpücük bırakmıştı.

"Doktor, bir konsere hazır olana kadar müşahade altında olacağımı söyledi. Ne kadar sürer bilmiyorum." dedim omuz silkerek.

"O zaman sen çıkınca yapacağımız ilk iş Arctic Monkeys konserine gitmek olmalı." dedi Anna gülerek. Onun esprisine ben de Emma gibi gülmüştüm. Evimizi artık Alex Turner ile paylaşıyorken Arctic Monkeys konserine gitmek çok da aykırı bir durum olmayacaktı.

"Bu magazinciler beni öldürüyor!" diye söylenerek içeri giren Alex durup bize bakarken "Siz neye gülüyorsunuz öyle?" diye sordu.

Üçümüz de aynı anda "Hiiç..." diye söylendiğimizde Alex omuz silkerek yanımıza gelmiş ve önce kızlarımın sonra benim yanağıma birer öpücük bırakmıştı.

"Anne sana bir şey daha söylememiz lazım." dedi Emma, hemen ardından kız kardeşini dürterek onun devam etmesini işaret etmişti.

"Büyükbabam bize Andy'nin neden geldiğini söyledi, biz de Andy'nin teklifini kabul ettik. İkimizden de ilik örneği aldılar ve benim iliğim uyuştu. Büyükbabam Andy ile konuştu, birkaç gün sonra iliğimi bağışlayacağım. Sonrasında Andy hayatımıza asla girmeyecek."

Gözlerimin dolmasına engel olamazken sakince gülümsedim.
"Sizinle gurur duyuyorum." dedim titrek bir nefes alırken.

İkisinin elini de sıkıca tutmuştum.

"Onu anlayabiliyoruz, ailesinden birisinin ölmesinden korkuyor. Biz de bunu yaşadık." dedi Emma. Ben ikisine bakarken Alex ve babam da odanın köşesinden bizi izliyordu.

Anna "Sen bir kitabında yazmıştın," diyerek gülümsedikten sonra ses tonunu ciddileştirerek devam etti.
"Ölüme giden her yol korkutucudur."

"Sizi seviyorum." dedim titreyen sesimle. Alex de babam da benim ağlamak üzere olduğumun farkındaydı.

"Hadi kızlar!" dedi Alex ellerini birbirine çarparak.
"Annenizin dinlenmesi lazım, üstelik bugün birinizin randevusu birinizin de antrenmanı var."

"Of Alex!" diye söylendi Emma oturduğu yerden kalkarken. Anna da gözlerini devirerek ayağa kalktığında gülümseyerek onlara baktım.

Babam ellerini kızların omuzlarına koyarken "Ben sizi gideceğiniz yere bırakırım kızlar." diye söylendi. Onlar kdadan çıktığında Alex yanıma gelmiş ve akmaya başlayan gözyaşlarımı başparmaklarıyla silmişti.

"Her şey için teşekkür ederim Alex." dedim burnumu çekerken. Alex'in parmakları yanaklarımı okşuyordu.
"Eğer sen olmasaydın ben ve kızlarım bunu bu kadar kolay atlatabilir miydik bilmiyorum."

Dudağıma bıraktığı ufak öpücüğün ardından "Atlatırdınız." diye mırıldandı. Yatağın kenarına oturmuştu, yanağımı okşamaya devam ediyordu.

"Sen o kadar güçlü bir kadınsın ki her şeyi kolaylıkla atlatabilirsin. Şimdi biraz dinlen. Doktor üzülmemen gerektiğini söyledi."

"Üzgün değilim." dedim yanağımdaki elini tutup avuç içine bir öpücük bıraktım.
"Hatta hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Kızlarım sayende mutlu ve eksiksiz hissediyorlar."

Yatakta hafifçe kenara kayarken Alex'i iyice yanıma doğru çektim ve uzanmasını sağladığımda başımı omzuna koydum.

"Bana hâlâ fena aşık mısın Alex?"

"Hem de çok fena aşığım, güzelim." dedi Alex, şakağıma öpmüştü.

"Ben de sana fena aşığım sevgilim."


Selam!

Bu bölüm diğerlerine göre daha kısa farkındayım ama uzatıp tadını kaçırmak istemedim.
Helen'in öleceğini düşünenler oldu ama Helen'i öldürmek hiç planlarım dahilinde olmadı. Gerçekten bunu ne Alex'e ne Eric'e ne de Emma ve Anna'ya yapamazdım. Vicdan azabı çekerdim...

Neyssseeeee umarım yorum yapmış ve bölümden hoşnut kalmışsınızdır.

Sonuçta hikayenin bitmesine son iki bölüm kaldı.

luv u

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

betty Oleh ︎ ︎

Fiksi Penggemar

2.4M 213K 33
okumayın for vanilla baby
834K 67.2K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
1.8K 145 3
кαραк тαѕαяıмı ιςιи @мυςιzєνιмαяνєℓfαи кυℓℓαиıςıиα уαиι кαикαмα тєѕєккυя є∂єяιм ❤ Angst tamamlandi
2.9K 407 7
sarhoş iken yazıldılar