Boruto: Fedakarlıklar

By mirage-05

1.7K 70 883

Konoha'ya düzenlenen bir saldırı barış dönemini tehlikeye atar. Soruşturmaların hedef gösterdiği kişi, Mitsuk... More

Bölüm O. Tanıtım
Bölüm 1. Saldırı
Bölüm 2. Saldırının Ardından
Bölüm 3. Naruto'nun Kararı
Bölüm 4. İstenmeyen
Bölüm 5. Mitsuki'nin Kararı
Bölüm 7. Yabancı
Bölüm 8. Değerli Birini Kurtarmak
Bölüm 9. Zamana Karşı Yarış
Bölüm 10. En Zor Mücadele
Bölüm 11. Kayıp Umutlar
Bölüm 12. Sessizliğin Peşinde
Bölüm 13. En Önemli Olan
Bölüm 14. Pişmanlık Gözyaşları
Bölüm 15. Acıyla Başa Çıkmak
Bölüm 16. Saudade
Bölüm 17. Kuzenlerin Hikayesi

Bölüm 6. Fırtına Bulutları

79 3 80
By mirage-05

Çocuğun sözlerini duyan Naruto'nun gözleri büyüdü. "Ne...? Bekle, Mitsuki, gitmen gerekmiyor..."

"Bence... gitmeliyim. Daha fazla sıkıntıya yol açmak istemiyorum..."

"Sıkıntı mı?" diye sözünü kesti adam, kulaklarına inanamıyordu. "Sen hiç sıkıntıya yol açmadın ki!" Hokage ayağa kalkıp çocuğa yürüdü, önünde diz çöktü ve ellerini omzuna koydu. "Senin bir kabahatin yok, benim var. Yaşadığın şeylere engel olmak için bir yol bulmalıydım..."

"Lütfen, Yedinci Lord... Zaten çok fazla şey yaptığınızı biliyorum. Hem... bu gerçekten insanların bana nasıl davrandığıyla ilgili değil." Mitsuki bir an için sessiz kaldı.

"O zaman lütfen seni neyin rahatsız ettiğini söyle." dedi Naruto hemen, bu çocuğu ortada bırakmak istemiyordu. "Ama lütfen gitme, bu senin iyiliğini düşünen insanlar için hiç iyi olmaz."

"Ben de bunu demek istiyorum." diye mırıldandı çocuk, bakışları yerdeydi. "Boruto ve Sarada'nın bu işe karışmasına izin verdim... Boruto benim yüzümden yaralandı... Ben... ben bir daha kimsenin benim yüzümden incinmesini istemiyorum. Ne fiziksel olarak, ne de..." elini yavaşça kaldırarak iki parmağıyla göğsüne dokundu. "Burada."

"Mitsuki..." Hokage iç geçirdi, bu çocuğu köyden ayrılmamak için nasıl ikna edecekti? "Sen de bu köye aitsin, sen de korunmayı hak ediyorsun."

Nasıl olduysa Hokage'nin sözleri yüreğindeki son ağırlığı, onu durduran son şeyi kaldırdı ve çocuk hafifçe gülümsedi. "Biliyor musunuz," dedi usulca, mavi gözlere bakarak. "sizin konuşmalarınızda hep en çok bunu sevdim. Bütün köyün sizin aileniz olmasını... Benim için de hep öyle oldu. Hiç farklı düşünmedim ve Konoha'da geçirdiğim bir yıl boyunca köy halkı benim de ailem olmaya başladı."

Adam hafifçe gülümsedi, Mitsuki'yi Konoha'da kalmaya ikna edebilmiş miydi? Bu rahatlayarak nefesini bırakmasına neden oldu.

"Ve... tam da bu yüzden gitmem gerekiyor." Mitsuki bir adım geri atarak adamın ellerinden kurtuldu. "Bugünlerde varlığım... aileme huzursuzluktan başka bir şey vermiyor. Bu huzursuzluk muhtemelen sizi de etkileyecek."

Gülümsemesi geldiği gibi hızla kaybolan Naruto, hafifçe kaşlarını çattı. "Bence bu senin değil, benim sorunum."

Çocuğun bakışları yumuşadı. "Ama Yedinci Lord... ben sizi de aileden biri olarak görüyorum."

Bu sözler üzerine oldukça etkilenen Naruto, bir an ne diyeceğini bilemedi. "Mitsuki..."

Tam o sırada kapıda bir tıklama sesi duyuldu. Naruto bu bölünmeden memnun olmuştu. "Girin."

İçeri, kolunun altında bir – Tanrı yardımcısı olsun – kedi kafesi taşıyan danışmanı girdi. "Eh... üzgünüm, Mitsuki. Senden fazla uzak kalmak istemiyormuş gibi görünüyor." Sesindeki yumuşak, bilmiş tondan Naruto onun da dinlemekte olduğunu anladı.

Çocuk iç geçirdi, başka türlüsünü bekliyor muydu? Kafesi adamın ellerinden alırken, "Teşekkür ederim." dedi. Shikamaru tekrar odadan çıkacakken çocuğun sesi onu durdurdu. "Shikamaru-san?"

Adam dönüp ona baktı. "Evet?"

Mitsuki yeninin içinden katlanmış bir kağıt çıkararak adama uzattı. "Bunu Shikadai'ya verebilir misiniz?"

Shikamaru mektubu alırken açıkça tereddüt etmişti, ama Naruto'yla bakıştıktan sonra aldı. "Shikadai'nın yüz yüze görüşmeyi tercih edeceğini biliyorsun."

"Biliyorum." Çocuğun hafif gülümsemesinde biraz burukluk vardı. "Lütfen... ona üzgün olduğumu söyleyin... Boruto ve Sarada'ya da. Ama bu herkesin iyiliği için. Belki... kendi hayallerimizin peşinden giderken... bir gün tekrar karşılaşabiliriz..."

Mikazuki, sanki diyecek bir şeyi varmış gibi miyavladı. "Yedinci Lord, çok fazla şey istiyor olabilirim ama... Mikazuki'yi benimle birlikte karargaha götüremem. Onun için sadece Boruto ve Hima-chan'a güveniyorum..."

Naruto tekrar iç geçirdi, Hokage olduğundan bu yana geçirdiği en zor gecelerden biri bu olsa gerekti... "Bunu ayarlayabileceğimize eminim. Ama... seni kalmaya zorlayamasam da bu işin böyle bitmesine razı olmadığımı bilmeni istiyorum. Boruto... bundan hiç hoşnut kalmayacak, senin peşinden gelmek isteyebilir."

"İsteyeceğini biliyorum." dedi çocuk yere bakarak. "Ama hayallerimi takip edeceksem... tek seçeneğim bu. Lütfen arkadaşlarımın da bunu görmesini sağlayın." Tekrar Hokage'ye baktığında gözlerine kararlı bir ifade yerleşmişti. "Lütfen ailemi korumama izin verin." Alın koruyucusunu çıkararak masanın üzerine bıraktı.

Bu sefer iç geçirme sırası Shikamaru'daydı. "Eh... sanırım bu durumda yapabileceğimiz tek şey sana bol şans dilemek olacak. Umarım hayalin her neyse... bunu elde edebilirsin."

"Teşekkür ederim." Bunu diyen çocuk kapıya doğru yürümeye başladı.

"Mitsuki..." diye seslendi Naruto tekrar, sesi üzgün çıkıyordu. "Ne olursa olsun... burada tekrar hoş karşılanacağını asla unutma."

Çocuğun dudaklarında ufak bir tebessüm dolaştı. "Teşekkürler, Yedinci Lord... yaptığınız her şey için."

Öylece çıkıp gitmişti... Kapının kapandığını duyunca tuttuğu nefesi bıraktı ve gözlerini kapattı.

...

Mitsuki binadan çıkarken düşüncelerini kontrol etmeye çalışıyordu. Dönüp binaya son bir kez daha baktı.

Zihninin içinde cılız, üzgün bir ses, 'Tek yolu bu...' diye tekrar etti.

Buna nasıl karşı çıkacağını bilemiyordu.

İç geçirdi ve eşyalarını altında bıraktığı ağaca doğru yürüdü.

...

Naruto yüzünü eliyle örtmüş, derin düşüncelere dalmıştı.

Başarısız olmuştu... Daha iyi bir lider olmak, içinde sadece barışın ve sevginin hüküm sürdüğü daha iyi bir dünya yaratmak yönündeki hayalleri suya düşmüştü...

Nasıl bir liderdi o böyle...?

Eski Hokage'lerin portrelerine tek tek baktı, gözleri en çok babasının üzerinde kaldı.

Hep içlerinde en iyisi olmayı hedeflemişti... Şimdiyse kendisinden önceki altı Hokage'nin hiç, hayallerini gerçekleştirmede kendisi kadar başarısız olup olmadığını merak ediyordu...

"Kendine bu kadar yüklenme. Bazen böyle şeylerin önüne geçemezsin..." dedi Shikamaru iç geçirerek. "İnsanlar barış ortamına o kadar alışmıştı ki... bir tehdit oluştuğunda zalimce karşılık verdiler."

"Ama bunun için bir çocuğu suçlamak?" diye sordu sarışın adam üzgün üzgün. "Onu köyden ayrılmaya zorlamak?"

"Eh, en azından BU konuyla ilgili bir şeyler yapabiliriz."

İçeri girdiğini duymamışlardı bile, ama Naruto kapıyı tıklatmadığı için Kakashi'ye bir şey diyemezdi – muhtemelen duymamıştı bile. "Konohamaru'yu tacizleri araştırması için gönderdim..." dedi yorgun bir sesle, üzerinden bir asır geçmiş gibiydi.

"Bende daha iyi bir şey var. Çocuğu kimin bunalttığıyla ilgili birinci ağızdan tanık ifadesi."

Buna iki adam da hızlı bir tepki verdi. "Nasıl? Bize her şeyi anlat!" dedi Shikamaru.

"Buraya gelirken... yolda saldırıya uğradı. Ben de yakınlardaydım..."

"Kahretsin..." dedi genç adam sıktığı dişlerinin arasından hırlar gibi. Yapacağı son şey olsa da bunun cezalandırılmasını sağlayacaktı. "Kim?"

"Aslında epey kalabalık bir gruptu. Yaşları on ila on altı yaş arasında değişen on beş kadar çocuk."

"Aralarında senin tanıdıkların var mıydı?"

"Daha büyük çocukların çoğunu tanıdım, evet. Naruto, neredeyse her klandan bir çocuk vardı. Tabii ki liderleri Sarutobi'ydi... Yamanaka'dan, Akimichi'den... Hatta küçük bir Hyuuga çocuğu bile gördüm."

En fazla buraya kadar dinlemeye tahammül etmişti. "Hemen şimdi toplanıyoruz. Belki çocuğun fikrini değiştirmek için geç kalmamışızdır..." Sonra Mitsuki'nin Konoha'dan sabah ayrılacağı yönündeki sözüne gerçekten inanmadığını bir kez daha fark etti. "Ama önce Boruto ve Sarada ile konuşacağım. Bilmeleri gerekiyor."

"Bir saat içinde mi?"

"Evet, bu iyi olur. Shikamaru... Boruto ve Sarada'ya ulaşıp onları buraya çağırır mısın?"

"Tamamdır."

İkisi dışarı çıkarken Naruto telefonunu çıkararak bir numara tuşladı. Cevap verildiğinde karşı tarafın konuşmasını bile beklemedi. "Konohamaru... hemen ofisime gelmen gerekiyor. Evet, durum acil."

...

Mitsuki'nin soluk altın renkli gözleri sınır muhafızlarını dikkatle takip ediyordu. Az kalmış olmalıydı...

Kimsenin yarın sabah değil de, o gece gideceğini bilmesini istemiyordu, bu yüzden de nöbet değişimi sırasında gizlice çıkacaktı. Neyse ki keskin kulakları vardı ve bu yüzden hem nöbet değişim saatini - hem de değişim sırasında sınırın çok fazla gözetlenmediğini - öğrenebilmişti.

Tam da beklediği gibi saat 22.57'de altı muhafızdan biri esnedi, arkadaşlarına baktı ve görevlerinin bittiğini belirtti.

Çok fazla oyalanamazdı. Prosedürlerin zaman aldığı doğruydu ama... çabuk davranmalıydı.

Kimsenin dönüp bakmadığından emin olduktan sonra kapılara doğru koştu ve çabucak dışarı çıktı.

Biraz uzaklaştıktan sonra nefes nefese durdu.

Sırt çantasından seyahat pelerinini çıkararak sessizce üzerine giydi. Son bir kez, bir zamanlar sevgi dolu ve sıcak bir yer olan köyün girişine baktı...

Yutkundu, son birkaç günkü olayları göz ardı etmeye, sadece güzel anıları hatırlamaya çalışıyordu... Konoha'yı şimdiki gibi karanlık, soğuk ve sevimsiz bir şekilde hatırlamak istemiyordu...

Tekrar yutkundu, gözlerine üzgün bir bakış yerleşti.

"Elveda, Konoha..." diye fısıldadı ve başlığı kafasına çekti.

...

Böylece yaklaşık on beş dakika sonra Konohamaru takımın Mitsuki hariç bütün üyeleri Naruto'nun önünde toplanmıştı. Çocuklar özellikle tedirgin görünüyordu, Hokage onları her zaman böyle geç bir saatte ofisine çağırmazdı.

"Baba, neler oluyor? Her şey yolunda mı?" diye sordu Boruto daha içeri bile girmeden.

Naruto iç geçirdi ve sonunda bakışlarını önündeki alın koruyucudan ayırdı. "İçeri girin ve kapıyı arkanızdan kapatın."

Konohamaru'nun gözleri gerçekten de, tam da Naruto'nun tahmin ettiği gibi, alın koruyucunun üzerindeydi, hafifçe kaşlarını çatmıştı. "Yedinci Lord..."

Hokage tekrar iç geçirdi ve ayağa kalkıp masasının önüne geldi. "Sizinle Mitsuki hakkında konuşmam gerekiyor."

"Ne olmuş ona?" diye sordu Sarada hemen, bakışlarından endişe okunuyordu.

"O adiler ona bir şey mi yaptı?!"

"Hayır... En azından öyle bir şeyden bahsetmedi..."

"Bahsetmedi... mi?" Boruto'nun neşesi yerine geldi. "Yani buraya geldi, öyle mi?!"

Naruto nasıl diyeceğini bilemeyerek üzgün üzgün oğluna baktı.

"Artık resmi olarak o çocukları cezalandırabilirsin, değil mi? Bu demek ki-"

"Boruto..." diye araya girdi Konohamaru, bakışları Hokage'nin üzerinde. "O... Mitsuki gitti... öyle değil mi?"

Neden bahsettiklerini anlamaya başlayan Sarada'nın yüzünde neredeyse çaresiz bir ifade vardı, bütün kalbiyle bunun doğru olmamasını diliyordu. Boruto'nun ise tamamen kafası karışmıştı.

"E- herhalde, burada olmadığını görebiliyorum..."

"Boruto..." En sonunda oğlunun gözlerine bakabilen Naruto alın koruyucusunu ona uzattı. "O köyden ayrıldı... Buraya veda etmek için geldi."

Bu sözleri büyük bir sessizlik takip etti. Sonra hiç konuşmayan, ses bile çıkarmayan çocuk öne çıktı ve, sanki bir anda havaya uçacağından korkuyormuş gibi özenle koruyucuyu eline aldı. "Ne..." sesini tanımakta güçlük çekince yutkundu. "Bu ne biçim bir şaka, 'ttebasa...?"

"Kimsenin kendisi yüzünden incinmesini istemediğini söyledi..." dedi babası üzüntüyle.

"K... Kesik yüzünden mi...? Gerçekten mi...?" Çocuk sesinin yükselmeye başladığını hissetti. "O salak kahrolası bir kesik yüzünden mi gitti?!"

Kimse diyecek bir şey bulamamıştı.

Boruto alın koruyucuyu sıkı sıkıya tutuyordu, öyle ki parmakları acımaya başlamıştı. Bir süre daha sessiz kaldılar. Sonra çocuk kendine geldi ve paldır küldür kapıya doğru yürüdü.

Sarada'nın arkasından, "Nereye gidiyorsun?!" diye seslendiğini duydu.

"O salağın evine! Bu şekilde bitmesine izin veremem!"

...

Mola vermesi gerekiyordu.

Konoha'dan dışarıya akan temiz bir nehir vardı, içecek su için mükemmeldi. Eşyalarını yere koydu, çantasından bir matara çıkardı ve yere diz çöktü...

"Acele edin, olur mu? Yoksa kapanış saatlerine yetişemeyeceğiz."

"Kim öldü de seni lider yaptı? Yerini bil."

Nedenini anlayamamıştı ama içgüdüleri ona saklanmasını söylediğinde Mitsuki ikilemedi. Hemen eşyalarını topladı ve ayak sesleri yaklaşırken kendini bir kayanın arkasına atarak diz çöktü.

"Bize patronluk taslayayım deme. Sizi bu görev için kim çağırdı? Sonunda paranızı almanızı kim sağlayacak?"

Kalın bir ses, "Takeru..." diye araya girdi.

"Peki bizi neden çağırdın, aşağılık herif? Yanlış hatırlamıyorsam sizin bırak Hokage'ye... şu köye kafa tutmaya bile cesaretiniz yok."

Aniden aldığı nefes duyulmasın diye Mitsuki elini ağzına bastırmak zorunda kaldı.

Bu konuşanlar kimse... Konoha'ya... saldırmayı mı planlıyordu?

Kafasının içinde bir ses aniden, "Hah!" diye bağırınca çocuk biraz irkildi. "Herkes sonunda layığını bulur!"

Ne...?

Bu... gerçekten... kendi düşüncesi miydi...?

"Sana yabancı dediler, ucube dediler... Onlara sensiz ne olduklarını göster!"

Mitsuki ellerini yumruk yaptı.

Böyle bir anda... neden böyle bir şey düşünüyordu...?

Konoha... son bir yılda onun yuvası olmuştu. Orada iyi karşılanmıştı...

"Öyle mi? Şu son üç güne ne demeli o zaman? Ne yani - onları bu kadar kolay mı affedeceksin?"

Çocuk bir an için gözlerini kapattı, bu yanlış değildi... Dürüst olması gerekirse, ona ortada hiçbir neden yokken - sadece babası yüzünden - sataşan insanlara karşı gerçekten kırgınlık hissediyordu... Neden bir şey yapacaktı ki? Onlara ne borçluydu...?

'Sen de bu köye aitsin, sen de korunmayı hak ediyorsun.'

Hokage'nin güçlü ve berrak sesini, sanki o hemen şimdi yanında duruyormuş gibi net bir şekilde duyunca gözleri anında açılıverdi.

Bu ninjalar onun, kendisini hiç duraksamadan, soru sormadan kabul eden, ona gerçekten inanan kişinin peşindeydi...

"Hokage kendi postunu gayet iyi kurtarabilir..." dedi ses kötücül bir tavırla. "Boş versene!"

Ama... tek onunla kalacaklar mıydı...?

Boruto ve Sarada'yı, takım arkadaşlarını ve en iyi arkadaşlarını düşündü... Onun için tam anlamıyla ikinci bir aile olmuşlardı...

Akademideki diğer arkadaşları... Bugün ona saldıranlara karşı hepsi birlikte hareket etmişti. Birinci sınıf öğrencileri... Aito... ve başka birçok insan...

'Mitsu-nii?' diye neşeli bir ses çalındı rüzgarda kulağına ve Himawari'nin gülümseyen yüzü gözlerinin önüne gelince, yumruklarını biraz daha sıktı...

Yedinci lorda ulaşamadan önce bu ninjalar kaç tane masum insanın canını yakacaktı? Neler yapabildiklerini kim bilebilirdi?

"Ben de bunu demeye çalışıyorum, seni salak! Ne yapabileceklerini bilmiyorsun - kaç kişi olduklarını bile biliyor musun?"

Konuşmalarına bakılırsa en az üç kişilerdi...

"Bir de Hokage'nin peşine düşeceklerse kesinlikle sıradan ninja değillerdir! Sence sen - basit bir genin - bu konuda ne yapabilirsin?"

Ama sınır... şu anda en güçsüz durumdaydı... Ve kendisine de öyle herhangi basit bir genin denemezdi...

Eğer muhafızlara birazcık zaman kazandırabilirse...

"Kes artık şunu! Ölmek mi istiyorsun?"

Çok bir şey yapması gerekmiyordu. Basit bir oyalama... Herhalde sürpriz saldırı planlarını bozup onları kendisi sınıra çekmeyi başaramasa da biri onu duyup yardıma gelirdi? O kadar yakınlardı ki...

"Bu planın sarpa sarması için en az yüz yol görebiliyorum. Hala zamanın var, dön arkanı ve git buradan!"

Ayak seslerinin yavaşlamaya başladığını duydu.

"Şimdi başlamamız iyi olur," dedi ninjalardan biri.

"İtilip kakılmak için yetiştirilmedin sen... Konoha'ya, sana ne kadar ihtiyaç duyduklarını göster!" diye fısıldadı ses kafasının içinde.

Çocuğun gözlerine kararlı bir ifade yerleşti...

...

Bu... kötü bir şaka olmalıydı. O salak köylülerin yaptığı kötü niyetli, tatsız bir şaka.

Ev bomboştu. Daire oldukça küçük olmasına rağmen o ve Sarada her odayı aramıştı - öyle ki Boruto, arkadaşının (en azından mantık çerçevesinde) sığma ihtimali olmadığı dar yerlere bile bakmıştı, çünkü inanamıyordu, aklı almıyordu.

Mitsuki... gerçekten, gerçekten gitmişti...

"Seni salak..." diye fısıldadı uyuşmuş bir şekilde, karanlık eve bakarak.

Sarada'nın yatak odasından "Boruto!" diye seslendiğini duyunca oraya koştu.

Sarada elinde bir mektup tutuyor, tir tir titriyordu. Sarışın çocuk, onun mektubu okuduğunu hemen anladı. Yanına gittiğinde, kız tek kelime etmeden kağıdı ona uzattı.

"Sevgili Boruto ve Sarada,

Başka bir şey demeden önce...

Sizi böyle, tek kelime etmeden bıraktığım için beni affetmenizi diliyorum. Ama... söyleseydim biliyorum ki beni durduracaktınız.

Kendi hayallerimin peşinden gitmek için köyden ayrılıyorum.

Bunu seçtim diye kimseye sinirlenmeyin. Bence bu bana daha uygun; nerede, ne zaman ihtiyaç duyulursa duyulsun yardıma koşmaya hazır olan, gezgin bir şifacı ninja olmak. Bunun üzerine epey düşündüm. Bana gereken eğitimi verebilecek birini tanıyorum.

Lütfen peşimden gelmeyin. Hayatınızı yaşayın. Hayallerinizi yaşayın...

Sarada-chan, zamanı geldiğinde çok iyi bir Hokage olacağına tüm kalbimle inanıyorum. Daha önceki takılmalarımı ciddiye alayım deme. Potansiyelini göster - sende fazlasıyla var.

Boruto... hayallerine ulaştığında Sarada'nın yanında olacağını söylemiştin. İkimizin adına da onu destekle ve koru - gerçi korumaya pek de ihtiyacı olmayacak.

Her şey için teşekkür ederim. Umuyorum ki tercihlerimiz bizi birbirimizden ne kadar uzaklaştırırsa uzaklaştırırsın gelecekte bir gün tekrar buluşabiliriz, sırf ortak geçmişimize gülümseyerek bakmak için olsa bile.

İkinizi de seviyorum, bol şans...

Mitsuki."

Boruto sadece mektuba bakakaldı, zihni ve düşünceleri tamamen donup kalmıştı.

Sarada'nın yanına geldiğini fark etmemişti. Aniden çöken sessizlik içinde mektubu bir kez daha okudular, belki bir kelimeyi yanlış görmüşlerdi, bazılarının yerini değiştirirlerdi ve birden bütün mektup farklı bir şey ifade ederdi.

Sonra tekrar okudular.

Ve tekrar... her kelimesini ezberleyene kadar bir kez daha.

"Bunu yaptığına inanamıyorum..." diye mırıldandı kız titrek bir sesle, gözleri dolmuştu.

Sarışın çocuk mektubu yavaşça indirdi, diğer elini yumruk yapmıştı...

Sonra yumruğunu duvara geçirdi ve Sarada yerinden sıçradı.

"Onun peşinden gidiyorum!" dedi çocuk sıktığı dişlerinin arasından. "O salak bu şekilde ayrılamaz!"

"Boruto..."

"Ne diyeceğini biliyorum! Ona saygı duymalıyız, zaten babam da muhtemelen izin vermez, sen de her zaman doğru olan şeyi yaparsın ama umurumda değil!"

"Boruto..."

"O arkadaşımız ve benim için bir kardeşten farksız, benimle gelmek zorunda değilsin ama ben gidiyorum!"

"UZUMAKİ BORUTO!" diye bağırdı Sarada en sonunda.

"Ne?!" diye çıkıştı Boruto hemen.

"Burada durup sabaha kadar söylenecek misin yoksa benimle birlikte mi geliyorsun?"

...

Naruto ve Konohamaru dışarda bekliyordu. İki çocuk içeri girdiğinden bu yana epey zaman geçmişti, ama müdahale etmek istemiyorlardı.

Hafif sesli – büyük değil ancak küçük bir hayvanın çıkarabileceği kadar – bir hışırtı duyunca dikkat kesildiler. "Bu nedir?"

O sırada, yüzlerinde ciddi ifadeler olan Boruto ve Sarada koşarak kapıdan çıktı. "Baba! Mitsuki'nin peşinden gidiyoruz ve-"

"Susun!" diye uyardı onları Konohamaru telaşlı bir şekilde ve çocuklar o anda hışırtıyı – ve eşlik eden alçak sesli tıslamayı duydular. Kızın gözleri hafifçe büyüdü. "Yoksa bu-?"

Küçük, beyaz bir yılan çalıların arasından çıkıp tam Hokage'nin önünde durduğunda kızın sözleri de yarıda kaldı.

"Bu Mitsuki'nin yılanı!" diye bağırdı Boruto, ama bu ani gelişmeyi nasıl yorumlayabileceğini bilemiyordu.

Ama buna gerek kalmadı çünkü gözlerini babasına diken yılan, en iyi arkadaşının sesiyle konuşmaya başladı. "Yedinci Lord. Kaçak ninjalar. Saldırı. Doğu sınırı."

Küçücük bir saniye için grubun üzerine ürpertici bir sessizlik çöktü. Bu durumdan ilk kurtulanlar doğal olarak Naruto ve Konohamaru oldu.

"Birlikleri toplayalım mı?" Jounin harekete geçmeye hazırdı ve ne kadar endişelendiğini saklamaya çalışsa da sesinde belirgin bir gerginlik vardı – asla istediği kadar hızlı davranamazlardı.

"Hayır –zamanımız yok. Biz gideceğiz." Naruto da onun kadar huzursuz olmuştu. Sonra, onları fal taşı gibi açılmış gözlerle izleyen çocuklara döndü. "Siz ikiniz burada kalacaksınız-"

"Hayatta olmaz!" diye araya girdi Boruto, babasının bunu önermiş olmasına bile inanamıyordu. "En iyi arkadaşım tehlikedeyken öylece oturup bekleyemem!"

"Durumun bütün detaylarını bilmiyoruz, sizi de tehlikeye atamam..."

Boruto cevap vermek yerine kolunu uzattı ve yılan da uslu uslu koluna dolandı, altın rengi gözleri şimdi çocuğun üzerindeydi. "Bizi Mitsuki'ye götürecek, ve bana tepki verebiliyor." dedi çocuk neredeyse inatçı bir ses tonuyla, yılan da onu doğrulamak istiyormuşçasına tısladı.

"Yedinci Lord lütfen, gelmemize izin vermelisiniz...!" diye ona hak verdi Sarada, ses tonundan çaresizlik okunuyordu.

Bu seçenek Naruto'nun hiç hoşuna gitmese de tartışma hiçbir yere varmıyor, aksine zaman kaybediyorlardı. Onaylarcasına başını sallayınca, Konohamaru sert bir ifadeyle öğrencilerine döndü. "Verdiğim bütün emirlere uyacak, ne görürseniz görün, ne duyarsanız duyun kendi başınıza hareket etmeyeceksiniz. Anlaşıldı mı?"

Durumun ne kadar ciddi olduğunun fazlasıyla farkında olan ikili kararlılıkla başlarını salladılar.

"O zaman bizi takip edin."

...

'Çocuk ne yönden gitmiş olabilir?'

'O... bir grup kaçak ninjayla tek başına savaşmaz... Değil mi...?'

'Hayır, hayır, hayır, o akıllı bir çocuk, bunu düşünecektir... Kahretsin odaklan, notu sadece uyarı olarak göndermiş olmalı, tabii ki aceleyle yazacaktı...'

Herkesin önünde sınıra doğru koşarken düşünceleri birbirine girmişti.

Sınır muhafızları görüş alanına girince yavaşladı, herhalde birileri Mitsuki'nin gittiğini görmüş olmalıydı, değil mi? Ama tanıdık bir yüzle karşılaşmayı beklemiyordu. "Kiba?" diye sordu şaşkınlıkla.

Inuzuka, Hokage'nin sesini duyunca hemen başını kaldırdı.

"Yedinci Lord," dedi resmi unvanını kullanarak, her ne kadar yakın arkadaş olsalar da böyle yapması gerekiyordu. Oğlunun ve takım arkadaşlarının da yanında olduğunu fark etti. "Sorun nedir? Bir şey mi oldu?"

"Bir uyarı mesajı aldık... Mitsuki'den. Bir saldırı olduğunu yazmış..." diye açıkladı Naruto hemen ve sesindeki panik, herkesin canlanmasına yol açtı. "İçinizden kimse çocuğun ayrıldığını, nereye gidebileceğini gördü mü?" diye sordu sınır muhafızlarına. "Onu hemen bulmamız gerekiyor..."

Muhafızlar başlarını hayır anlamında salladılar. "Hayır, Lord Hokage, kimsenin geçtiğini görmedik." Naruto dürüst davrandıklarını, hiçbirinin bir şey saklamaya çalışmadığını görebiliyordu.

"Mitsuki mi?" diye mırıldandı Kiba, tekrar kapılardan dışarı bakarak. "Bu olamaz..."

"Ne oldu, Kiba?" diye sordu Naruto hemen. Kiba dudaklarını ısırdı, bunu, hele de çocukların önünde, yüksek sesle söyleyemezdi... Hokage ve Konohamaru'ya yanaştı.

"Biz görevdeyken... köpekler kan kokusu aldı, biz de öyle..."

O anda Naruto'nun tüm korkuları olanca gücüyle ona geri döndü ve adam kanının çekildiğini hissetti. "N... ne demek istiyorsun? Ne kanı, kimin kanı? Nereden geliyordu?"

"Ben de kontrol etmek için hemen geldim - buradan çok uzakta değil, nehrin kenarındaki o açıklıkta... Ama Naruto... Durum hiç iyiye benzemiyor..."

"Baba?" Boruto, babasının dirseği dibinde belirdi, yüzünden endişe ve sabırsızlık okunuyordu. "Neden hala buradayız?"

Naruto dönüp oğluna bakarken yüzündeki korku dolu ifadeyi saklamaya çalıştı, ona şimdi tutup aklından geçirdiklerini açıklayamazdı...

Ama daha o ağzını açamadan bir ses duyuldu... Çok da uzaktan gelmeyen gürültülü sesler, tam emin olamıyorlardı...

Hokage hemen kapılara doğru döndü ama orada kimse yoktu. Kiba fısıldaşan muhafızları susturdu ve o da dönerek Konoha'nın ilerisinde uzanan ormana baktı.

"Zayıf değilsin, değil mi? Bana oğlanın kafasını getir."

"Aşağılık herif! Bir çocuğa bunu yapmayacağım!"

Bu sözler, herkesin kanını dondurmaya yetmişti.

"Bu ne be...?" dedi Konohamaru hırlar gibi, gözleri büyümüştü.

Şok halinden neredeyse anında kurtulan Naruto, 'Tanrım, hayır...' diye düşündü, saniyelerle, belki de nano-saniyelerle yarıştıklarını biliyordu, çocuğu kurtarmaları gerekiyordu.

Babasının harekete geçtiğini görmek Boruto'yu da canlandırdı ve iki çocuk Hokage'nin peşinden yerlerinden fırladılar.

Naruto kısa bir an için Kiba'ya baktı. "Kiba - hastaneye git, Sakura'ya haber ver!"

'Kahretsin... lütfen zamanında yetişelim...!'diye düşündü Konohamaru panik içinde, dişlerini sıkmıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

390K 35.9K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
28.1K 2.6K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
51.1K 2.5K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
20.9K 1.2K 35
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...