KOÇ

By misramadizedeolur

1.1M 75.4K 11.6K

'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek... More

0 x Koç
1 x Tweet
2 x Karşılaşma
3 x Maç
4 x Süper İkili
5 x Fan
6 x Düşüş
7 x Trip
8 x Rezil
9 x Antrenman
10 x Gülümseme
11 x 153,2 Km'den Gelenler
ŞAMPİYON
12 x Yeni
ŞAMPİYON #2
13 x Söz
14 x First Date
15 x Haber
16 x Rize
17 x Kırıklıklar Ve Bozulmalar
bir şeyler'
18 x Aydınlık
20 x Misafir
bir şeyler #2
21 x Sen Beğendin
22 x Annemin Damadı
23 x Afallama
24 x Bursa
25 x Merhaba
bir şeyler #3
26 x Misafir ' 2
27 x Masal
28 x Huzur
29 x Kardeş
30 x 'Bebeğim, yanıyorsun'
31 x Sevmek Güzel
32 x Aşktan
33 x Düğün
34 x Çok Sevdik Be Abi
35 x Sürpriz
36 x Yılbaşı
37 x Koç
38 x Beşiktaş Icrypex
Falanlar- Kesitler Ve Filanlar
39 x Aşk
FİNAL
bir şeyler ' Bu Asla Veda Değil
Yılbaşı Özel
1. Yıl Özel
Paris Özel
2. Yıl Özel
Kutlama- Açıklama ve Nicesi

19 x Mavi

24.6K 1.6K 448
By misramadizedeolur

18. Bölüm bildirimi gelmediyse bir geriye dönüp bakın derim.

Atmadan önce göz attım ancak bölümde herhangi bir yazım hatası varsa şimdiden özür dilerim.

İyi okumaklar💖

Koç - Bölüm On Dokuz : '...gözleri mavinin en güzel tonu olan adam...'

Dünyanın en ciddi şeyini yapıyormuşçasına baktığım fincan yüzünden bakışlar bendeydi. Armağan'ın falına bakmış ve bir şeyler söylemiştim. Falında A ve Y harfleri görmüş, hatta çok şaşırmıştım. Ama Ayaz 'Harf alabilir miyim Memed Ali Beey?' moduna girdiği için harfleri söylememiş ve Armağan'a sonra, özel olarak söyleyeceğimi söylemiştim. Bu Ayaz ile aramda savaş başlatmıştı ama bebeğim, yani Özgür, araya girdiği için Ayaz susmak zorunda kalmıştı. Aslında tam araya girmekte değildi, tek bakışı ile onu susturmuştu.

Beni de kendine düşürmüştü.

Neyse konumuz Özgür değildi.

Daha sonra zorla Oğuz'un falına bakmıştım. Ama Oğuz dalga geçerek beni sinirlendirdiği için kafasına vurmuştum. O saçımı çekmişti. Ben bacağına tekme atınca, Özgür sandalyemden tutarak beni kendi yanına çekmişti. Yani ille gel aşık ol diyordu.

Şimdi ise elimde Ayaz'ın falı vardı. Telveler çok net bir şekilde aşkı, başarıyı ve şansı gösteriyordu. Ama ben tabi ki bunları Ayaz'a demeyecektim. Birazcık sinir bozmanın zararı olmazdı bence. 

"Ayaz." dedim sahte bir ciddiyetle. Ayaz oldukça ciddi duruyordu. Bu kadar ciddiye alması eğlencemin büyük olacağının en büyük kanıtıydı. "Ölüyor muyum?" dedi ciddi bir şekilde. Armağan onun kafasına vurunca göz devirdim. Çok iyi çiftti cidden. "Uzun bir yol var." dedim sanki fincanın içine dikkatle bakarken. Özgür kafasını kafama yaklaştırınca nefesim kesildi bir anda. O dikkatle fincanın içine bakarken, tüm dikkatim dağılmıştı. "Hani?" dedi merakla. Oğuz kolumu sıkınca nefes aldım ve kendime geldim.

Bu adam bana zarardı.

Bir gün ölecektim sayesinde.

"Koç dikkatimi dağıtıyorsun." diyerek fincanı ondan çekip geri çekildim. Güldü ve geri çekildi. Gözleri hala üzerimdeydi ama. Yanaklarıma sıcak basarken, kızardığım için kendi kendime küfür ettim. Gerek var mıydı kızarmaya?

"Çok uzağa gideceksin, kıta değiştiriyorsun resmen." dedim sahte şaşkınlığımla. Ayaz'ın gözleri kocaman oldu. "İstediğim şey peki?" dedi kedi gibi çıkan sesiyle. İç çektim üzgünce. Dudaklarım büzüldü. "Oluru yok be gülüm. Ay ve güneş kavuşursa bir gün, olur belki. Bir ihtimal yani." dedim yavaşça. Çocuk gibi dudakları büzülürken, diğerleri bize gözlerini kısmış bakıyordu. "Neymiş o?" dedi Armağan merakla. Ben sinsice gülümserken, Ayaz'ın kaşları çatıldı.  "Ayaz..."  diyerek hızlıca atlayacaktım ki telefonunu bana fırlattı. Korku ile kafamı Özgür'e yaklaştırırken, Özgür'ün telefonu tutması ile şaşırmamıştım. Oda sevdiceğine zarar gelmesini istemiyordu tabi.

"Kandırma çocuğu." diye bir ses geldi o anda. İrkilerek oraya baktım. Tepemde bir abla dikilmiş, elimdeki fincana bakıyordu. Abla fincanı alıp hızlıca göz attı. "İstediğin şey en yakın zamanda olacak, ama senin harekete geçmen lazım." diyerek Ayaz'a göz kırptı. Ayaz çocuksu bir heyecanla gülümserken, ablaya memnuniyetsiz bakışlar atıyordum. Abla bana döndü ve gözlerini kıstı. Fincanı bıraktı ve birden boşta kalan elimi alıp hızlıca baktı. İrkilerek elimi çekmeye çalışsamda kadın bırakmadı. Hepimiz şaşkınca ona bakıyorduk. "Sen aşıksın." dedi bana pat diye. Yanaklarım hızlıca kızarırken, Armağan ve Oğuz güler gibi ses çıkardı. Elimi yeniden çekmeye çalıştım. Abla elimi bıraktı ve sinsice gülümsedi. "Yakında değil mi çocuk?" derken bakışları Özgür'e dönmüştü. Ama bu çok kısa sürdü. 

Abla ne yapıyorsun? Alo?

"Değilim." dedim hızlıca. Abla alayla güldü. "Anladım ben anlayacağımı." diyerek göz kırptı ve yanımızdan uzaklaştı. Ellerimi yanaklarıma bastırmak ve sonrasında arkama bakmadan kaçmamak için kendimi zor tuttum. Özgür anlamamıştır değil mi? Yok canım, ne alaka yani?

"Vera?" dedi Ayaz kısık gözleriyle. Dönüp malum kişiye bakamıyordum. Oğuz ve Armağan'ın gülmesi ise sinir bozucu olmaya başlamıştı. "Saçmalama Ayaz, sınav senesinde ne aşkı?" dedim ona 'sen malsın' bakışları atarak. "Sınav senesinde aşk olunmuyor muymuş?" dedi Özgür ciddi bir sesle. "Bilmem, olunmalı mı?" dedim ona dönerek. Kısık gözlerle gözlerime bakıyordu. "Bilmem." diyerek ayaklandı. "Gençler size doyum olmaz ama antrenmana gitmem lazım." 

Çocuklar ona veda cümleleri söylerken, onu izliyordum. "Yarın maça geliyor musunuz?" dedi Özgür, özellikle bana bakarak. "Evet." dedim hepimiz adına. Hepimiz gidiyorduk. Yüzündeki gülüşü büyüdü. "Güzel." dedi mırıldanarak. "Görüşürüz Vera." dedi en son bana. Gülümsemem yüzümü kaplarken, başımı kaldırdım. "Görüşürüz." dedim kedi gibi çıkan sesimle. Eğildi ve saçlarıma öpücük kondurdu. Kalbim dururken, öldüğümü hissettim. Geri çekildi ve göz kırptı. Daha sonra arkasına dönerek gitti.

"Ölmüş olabilirim." dedim sesimi zorla bularak. Ellerim ateş gibi yanan yanaklarımı buldu. "Şokum şaştı şuan." dedi Armağan şaşkınlıkla. "Lan ne oldu daha yeni?" dedi Oğuz bizden farksız bir şekilde.

Özgür Çalhan, saçlarımı öpmüştü.

Benim saçlarımı!

"Siktir lan!" dedi Ayaz birden bağırarak. İrkilerek ona döndüm. "Sen Koç? O sana?" dedi şaşkınlıkla devam ederek. "Yuh!"

"Sen bunu yeni mi anladın?" dedi Armağan göz devirerek. Ayaz'ın gözleri kısıldı. "Güzelin miyim gerçekten?" diyerek sesini inceltti. Kaşlarım çatılırken "Buradan anlamalıydım." diyerek devam ettiğinde göz kırptım. Derin bir nefes alarak daha yeni yaşadığım anı düşündüm.

Ölüyordum sanırım.

Akşam evlere olaysız dağıldığımızda, hepimizin üzerinde biraz şaşkınlık vardı. Üzerine birde maça gidecek olmamın heyecanı ekleniyordu. Saat gece yarısına gelirken, odamdan çıkıp ablamın odasına attım kendimi. Bilgisayarı ile bir şeyler yapıyordu. Bakışları bana döndüğünde masumca gülümsedim. "Ne yapıyorsun?" dedim yatağına yayılırken. "İş." dediğinde kafa salladım ve memnuniyetsizce telefonumu cebimden aldım. Bir süre ablamın yatağında telefonumla takıldım. 

Canım sıkılınca telefonumu düzgünce yatağın üzerine bıraktım ve kendimi yere attım. Sert bir şekilde yere düşerken "Siktir." diyerek çığlık attım. Komodinin kenarına çarpan alnım, beni dehşete sokarken ablam telaşla yanıma geldi. "Alnın!" dedi endişeyle. "Ne oluyor?" diyerek telaşla odaya giren anne ve babam beni görünce hızlıca yanıma geldiler. Alnımın acısıyla gözlerim dolarken, babam beni kucaklayıp yatağa oturttu. Annem odadan koşarak çıktı. 

"Kızım akıllanmıyor musun sen? Kaçıncı bu?" diyerek kızdı babam çatık kaşlarla alnıma bakarken. "Ya gaziyim ben kızmasana bana!" diye mızmızlandım. Genellikle kendimi bir yerlere atardım ve mutlaka bir yerime bir şey olurdu. Bu ilk değildi. "Gerizekalı." dedi ablam göz devirerek. Annem ilk yardım çantasıyla odaya girdi ve babama uzattı. Babam yarayı temizleyip kapattı. "Kaçıncı bu Vera?" dedi annem kızarak. Dudaklarımı büzdüm ve masum bakışlar attım ona. "Kızım bir gün kafanı kıracaksın o olacak." diyerek devam etti daha sakin bir sesle. 

"Bir daha yapma Vera." dedi babam usulca yaramın üzerini öperken. Yapacağımı bildiğim halde usulca kafa salladım. Bana inanmaz bakışlar atsa da odadan çıktı. Arkasından annemde çıkarken, dudaklarımı büzerek ablama döndüm. "Acıyor mu?" dedi şevkatle. Kafamı salladığımda kollarını bana doladı. "Dikkat etsene ablacığım." diyerek devam etti saçlarımın üzerini öperken. "İstediğim yazlık tulumu ve topuklu ayakkabıyı alırsan acısı geçer ama." dedim masum bir sesle. Beni kendinden itti "Nah." dedi orta parmağını havaya dikerken. Kaşlarım çatılırken "Mal." dedi ablam. "Anne!" diye bağırdım hızlıca yataktan kalkıp odadan çıkarken. "Vera!" diye yavaşça bağırdı ablam arkamdan. Koşarak salona girdiğimde, peşimden geldi. "Ablam bana terbiyesiz şeyler yaptı! Edepsiz senin bu kızın. Bozulmuş bu." dedim hızlı hızlı. Ablam arkamdan belime vurduğunda, ayağımı kaldırıp ayağına vurdum. "Yalan söylüyor." dedi ablam çatık kaşlarıyla. "Ya biz bunu neden evde besliyoruz?" diyerek beni itti ve annemin yanına oturdu. "Ben size senelerdir diyorum atalım şunu evden."

"Başlamayın yine." dedi annem umursamazca. "Baba bu kızın beni hiç sevmiyor." dedim babamın yanına oturarak. "Sevmiyorum tabi." dedi ablam ciddiyetle. Göz devirdim. Bir süre sessiz kaldık. "Vera, şuna çay koy anneciğim." dedi annem çay bardağını uzatarak. "Yaralıyım ben. Ablam koysun." dedim omuz silkerek. Ablam gözlerini devirdi. "Ayağın kopmadı kardeşim." dedi memnuniyetsizce. "Ama kafam koptu." diyerek hızlıca kalkıp salonun çıkışına ilerledim. "Ha." dedim sonra aniden. Bakışlar bana dönerken babama baktım. "Yarın maça arkadaşlarımla gideceğim ben." 

Babamın soru sormasına izin vermeden koşarak ablamın odasına gittim ve telefonumu aldım. Odama geçtikten sonra kendimi yatağıma attım. Özgür'ün hesabına baktım. Gördüğüm fotoğraf ile memnuniyetsizce iç çektim. Çok yakışıklıydı zalım. Fotoğrafı Oğuz çekmişti. Ona gizlice çekip bana atmasını söylemiştim ama o salak Özgür'e yakalanmıştı. Sonra da 'çok yakışıklıydın Koç, kızlar aşık olur bu fotoğrafa' diyerek saçmalamıştı. Özgür'de çektiği fotoğrafı beğenince kendine atmasını söylemişti.

Fotoğrafta sol bacağını sağ bacağının üzerine atmış, kolunun birini sandalyenin koluna koymuş, diğeri ise masanın üzerindeydi elinde de kahve bardağı vardı. Gözleri Ayaz'daydı ama fotoğrafta Ayaz gözükmüyordu. Gülümsüyordu. Saçları her zamanki gibi dağınıktı. Mavi gözlerinin ışıl ışıl parladığı fotoğraftan bile belliydi. Fotoğrafın kenarında saçlarımı ve masanın üzerindeki parmaklarımı görmem ile gülümsedim. Yorumlara girdim ben. 

'Gülüşün kalbime denk geldi.'

Kaşlarım çatılırken hızla yorumlardan çıktım. "Akşam akşam sinir krizi geçirmeye gerek yok." diyerek mırıldandım ve fotoğrafı beğenerek hızlıca uygulamadan çıktım.

Evet sakindim.

Hayır değildim.

Gerçekten yüzünün gözüktüğü fotoğraflar atmak zorunda mıydı?

*   *   *

Üzerimde Çalhan yazan çubuklu formam vardı. Armağan, Oğuz ve Ayaz ile heyecanla maçı izlerken, bir yandan da bağırarak marşlara eşlik ediyorduk. Ayaz, alnımdaki pansuman bezini gördüğünde kendini öleceğime çok inandırmıştı. Maça gitmek yerine gidip iyilik yapmam gerektiğini söyleyerek başımın etini yemişti. Armağan onun koluna girip benden uzaklaştırınca rahatlamıştım.

Şimdi ise maçın bitmesine dakikalar vardı. Özgür on birde başlamıştı bugün. Rıdvan'ın ağrıları olduğundan bahsetmişti Oğuz. Oldukça iyiydi. Takım iki gol atmış, rakipleri ise hala atamamıştı. Özgür, ilk golün sahibi olan Oğuzhan'a asist yapmıştı. Gol atılması imkansız bir anda şutu gole çevrilmişti. Bu yüzden Çalhan'ın maçın adamı seçileceğine emindim. İkinci golü ise Ghezzal atmıştı. Şaka maka adam şiir gibi gol atmıştı. Gole sevinirken anlamıştım gol olduğunu. Öyle tuhaf bir andı.

Hakem bitiş düdüğünü çaldığında Oğuz ile omuz omuza zıplamaya başladık. Hakemler sahadan ayrıldığında, takımı çağıran taraftara eşlik ettim. "Beşiktaş  buraya! Beşiktaş buraya!"

Atiba çıktığı için kaptanlık pazubandını koluna geçiren Necip abi büyük bir mutluluk ile takımı toplayıp önümüze getirdi. 

"Özgür ortaya! Üçlü çektir Kartal'a" 

Özgür, şaşkınca bakarken Ersin ortaya itti onu. Özgür mutlulukla harmanlanmış şaşkınlıkla kollarını kaldırdı. Saydıktan sonra kollarını havaya kaldırdı ve alkışlar eşliğinde "Beşiktaş!" diye bağırdık. Ersin ile göz göze geldiğimizde gözlerini kıstı. Gülümsediğimde, benim gibi kocaman gülümsedi ve Özgür'ü dürttü. Kaşlarım çatılırken, yüzümdeki gülüş daha çok büyüdü. Özgür ile göz göze geldik. Gülüşü tüm yüzünü kaplarken başı ile usulca selam verdi. Başımı eğip selamına karşılık verdim. 

"Onca insanın içinde seni görmesi..." dedi Armağan kulağımın dibine girerek. İç çektiğinde güldüm. "...aşk bu işte. " diyerek devam ettiğinde utanarak gözlerimi kırpıştırdım. Takım içeri girdi. Taraftar çıkmaya başladığında onları takip ettik. Telefonum pantolonumun cebinde titredi o anda. Cebimden çıkardım. Ekranda Özgür'ün mesajını görünce şaşkınlıkla havalandım.

Koç : Eve gitmeden bir şeyler içmeye ne dersin?

Gözlerim kocaman açılırken "Koç mesaj atmış." diye mırıldandım. "Ne demiş?" dedi Armağan'da benim gibi şaşkınlıkla. Telefonu onlara gösterdiğimde ima ile gülümsedi hepsi. "Hadi cevap ver." dedi Armağan. Onaylayan mesaj attığımda, anında cevap verdi.

Koç : İstersen arabamın önünde bekle. Ben hemen geleceğim.

Heyecanla gülümsedim. "Hadi yine iyisin." dedi Ayaz gülerek. Tribünlerden indiğimizde onlarla vedalaştım ve kapalı otoparka geçtim. Özgür'ün arabasını bulunca hemen önünde durdum. Buluştuktan sonra, haber mevzuları dinince arabayı Efe abime anlatmış ve markasını bulmuştuk.

Siyah bir Audi R8'di. Spor arabaydı ve oldukça güzeldi. Açık konuşmak gerekirse araba alacağım zaman seçeneklerimin en üzerinde bu araba belirecekti.

Önümde beliren Rosier ile irkildim. Arkasından Özgür belirirken şaşkınlıkla gülümsedim. "Seninle tanışmak istedi." dedi Özgür masumca gülümserken. "Seni anlamıyorum. İngilizce konuş." dedi Rosier Özgür'e memnuniyetsiz bakışlar atarken. Daha sonra bana döndü ve kocaman gülümsedi. "Özgür ve diğerleri senden çok bahsetti. Tahmin ettiğimden daha güzelsin." dedi İngilizce. Özgür öksürürken, kıkırdadım. "Teşekkür ederim. Seninle tanıştığıma çok memnun oldum." dedim Fransızca. İkisinin de kaşları şaşkınlıkla havalandı. Ablam ile farklı dillere meraklı olduğumuz için birkaç dil biliyordum. Fransızca bunların içindeydi. "Bende çok memnun oldum." dedi Rosier benim gibi Fransızca konuşarak. "Onu nasıl etkilediğini anlamaya başladım." dediğinde utandım. "Arkadaşız biz. Etkilemek yok." dediğimde kahkaha attı. Daha çok utanırken, göz ucu ile Özgür'e baktım. Kaşları çatık, gözleri kısıktı. Merakla bize bakıyordu. 

"Aranızdaki çekimden etraf alev alacak ama arkadaş, öyle olsun." dedi gülüş durduğunda. Sonra Özgür' bakıp gözleri ile işaret etti onu. Gözlerim Özgür'ü buldu. Kaşları çatıktı ve meraklı bakışlarını ikimiz üzerinde gezdiriyordu. "Bakışa bak." diyerek kahkaha attığında bende attım. "Onu daha fazla delirtmeden ben gideyim, bu senin." diyerek elindeki formayı uzattı. Şaşkınlıkla baktım ona. "Al hadi, artık maçlara gelirken benim formamı giyersin." dedi ve formayı elime sıkıştırdı. "Seni en iyi hayranım ilan ediyorum." 

Gülümsedim ve "Teşekkür ederim." diyerek mırıldandım. "Gözlerim artık hep sende olacak." dediğimde güldü. "Onu kıskandırmadan yapabilirsin, üzerime saldırmasını istemem." dediğinde yeniden güldük. Rosier gittiğinde Özgür'e döndüm. "Çok tatlı." dedim neşeyle. "Ne konuştunuz? Fransızca bildiğini bilmiyordum." dedi hızlıca Özgür. Kaşları çatıktı hala. Bir adım atarak yaklaştım ve parmaklarımın ucuna yükselip kaşlarını düzelttim. Şaşırdığı belli olurken, utanmamaya çalışarak ayaklarımın üzerinde yeniden durdum. "Ablamla farklı diller öğrenmeyi severiz." dedim kedi gibi çıkan sesimle. Özgür gülümsedi kocaman. Bakışlarımı ondan kaçırıp formaya çevirdim. "Baksana çok güzel!" diyerek yaptığım şeyi unutturmaya çalıştım.

"Güzelim, üzerinde imzalı formam var." dedi Özgür göz devirerek. Güzelim demesi ile dudaklarımı yaladım. Sakindim. Evet. "Ama Rosier formayı kendi verdi Özgür, aynı şey değil." diyerek sakin olmaya çalıştım ve omuz silktim. "Bende vereyim?" dedi hızlıca. Güldüm. "Hadi gidelim." diyerek arabanın kapısının önüne gittim. Huysuzca arabanın kapılarını açtı. Arabanın içine yerleştik. 

Burnuma Özgür'ün kokusu dolarken iç çektim. Arabayı çalıştırırken ona döndüm. "Yorgun değil misin sen?" dedim meraklı bakışlarımı ona çevirerek. "Seninleyken hiç yorgun olmuyorum." dedi bana bakmadan gülümseyerek. 

Kalbim geldi yalnız?

"Hı." dedim sarhoş gibi. Konuşmamak iyiydi. Konuşursam ani bir aşk itirafı yapabilirdim. "Nereye gidiyoruz?" dedim hızlıca. Utanmıştım. Hayır neden bu adam beni sürekli utandırıyordu? Trafiğe çıktık. "Nereye gidelim?" dedi bakışlarını bana döndürerek. Mavi gözleri yeşillerim ile çarpışırken gözlerinin içinde gördüğüm yorgunluk ile derin bir nefes aldım. "Sakin bir yere gidelim." dediğimde kafa salladı. 

Sessiz geçen birkaç dakika sonra araba durdu. Sahil kenarında bir kafeye gelmiştik. Arabadan inince, Özgür kilitledi. Sessizce içeri girdik ve en köşeye oturduk. Özgür sandalyeye oturmuştu, ben ise duvara dayanmış uzun koltuğa oturmuştum. Garson yanımıza gelince Özgür filtre kahve, ben ise sıcak çikolata istemiştim.

"E nasılsın?" dedi Özgür kafasını eğip bana tatlı bir gülüş atarken. "İyiyim." dedim kocaman gülümsemem eşliğinde. "Bugün çok iyiydin." diyerek devam ettim. "Yani iyiydiniz. Takım olarak." 

"Anladım ben seni." dedi çapkın gülüşü yüzünde yer edinirken. Genç bir garson siparişlerimizi getirdi. Kupayı önüme bırakırken "Teşekkür ederim." diyerek mırıldandım ve gülümsedim. Oda gülümsedi ve başını eğerek selam verdi. Kasanın yanına gidip, dikilmeye başladığında bakışlarını benden çekmemişti. Bakışlarımı Özgür'e çevirdim. Çatık kaşlarla garsona bakıyordu.

"Kaşların çok çatıyorsun, erken yaşlanacaksın." dedim sakince. Bana döndü. "Kızım çok güzel gülüyorsun, herkese gülmesene." dedi huysuzca. Duyduklarımla şoka girerken, kaşlarım havalanmıştı. Neler duyuyordu bu kulaklar? Kalbim heyecanla çırparken, çoktan yanaklarıma sıcak basmıştı. "Yani başım çok ağrıyor benim." diyerek aniden yükseldi. "Başıma masaj yapar mısın?" 

Gülümsemeye çalıştım. "Gel yanıma." diyerek mırıldandım. Sandalyesinden kalkıp yanıma oturdu. "Böyle olmaz." diyerek birden uzanıp, dizime başını koyduğunda kalbim göğüs kafesimi delip geçecek sandım. Özgür gözlerini kapatmıştı. Yutkunarak, heyecandan titreyen ellerimi başına koydum.

Sakin ol kızım.

Dizinde yatanın Özgür Çalhan olduğunu düşünme. Efe abin yatıyor şuan da. Sakin.

Başına masaj yapmaya başladım yavaşça. Ellerim bazen yumuşacık saçlarına değiyordu ve içimde saçlarıyla oynamak için büyük bir arzu doğuyordu. Birde kalp krizinin eşiğindeydim ama önemli değildi.

Sessiz birkaç dakikanın ardından Özgür aniden gözlerini açtı. Yüzüme bakarken, gözlerimi hiç gözerine çevirmedim. Ölmem an meselesiydi.

Eli alnımdaki pansuman bezini buldu ve yavaşça dokundu. "Buraya ne oldu?" dedi usulca. Sesi mırıltı gibi çıkmıştı. Dudaklarımı yaladım hızlıca. "Yataktan düştüm." dedim kendimi yataktan attığımı söylemeyerek. "Komodinin kenarına çarptım." diyerek devam ettiğimde yüzünü buruşturmuştu. Birden dizimden kalktı ve oturur bir pozisyona geçti. Yüzü yüzüme çok yakındı. Gözleri ise alnımdaydı. "Acıyor mu?" dedi şevkatli ses tonuyla. "Acımıyor." dedim zar zor duyduğum sesimle. Başını biraz daha yaklaştırdı ve usulca bir öpücük kondurdu alnıma.

"Artık hiç acımıyor." dedim kendime engel olamayarak. Aramızda öyle bir çekim vardı ki o anda. Ne kendimi ondan uzağa çekebiliyordum ne de kendime gelebiliyordum. Kokusunu soludukça ona biraz daha yaklaşabiliyordum. Öyle bir şeydi ki bu adam... Kendine çektikçe çekiyordu. Onu göremediğim her an özlüyordum. Onun yanında kalbim olduğundan hızlı atıyor, bedenimde sürekli bir heyecan kol geziyordu. O mavi gözlerine bakarken, kalbimin en derininde bir şeyler kıpırdıyordu.

İçimdeki aşk kalbime sığmayacak gibiydi. Aşk kalpten dolup taşar mıydı bilmiyorum ama benimki taşacak gibiydi.

O anda fark ettiğim gerçek ile Özgür'ün mavi gözlerine bakakaldım. Ben, gözleri mavinin en güzel tonu olan bu adama aşık olmuştum.

Bu aşk beni nereye sürüklerdi, ne mutluluklar yaşatırdı, ne yaralar açardı kalbimde bilmiyordum.

Bildiğim tek şey Özgür Çalhan'a aşık olduğumdu.

Merhabalar merhabalar💃

Vera neler diyor? Neler görüyor bı gözler? E ne diyelim, darısı Çalhan'a artık.

Karakterler hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.
Ve özellikle bölüm hakkındaki yorumlarınızı da.

Ayrıca sizi profilimdeki diğer kitaplarda görmeyi de çok isterim.
Kendinize iyi bakın.
Yeniden görüşmek üzere💖
Sizleri çok seviyorum❤️

Continue Reading

You'll Also Like

4.5M 270K 83
Her şey; aslında bütün aile fertlerinin yapmak isteyip de yapamadığı, ailenin küçük oğlu Murat ve eşi Nalan'ın isyanıyla aile apartmanını terkedip, o...
198K 10.3K 31
25.03.2019 Derin 25 yaşında hayatta yaşanabilecek en zor şeyleri yaşamış ve ölmemiş olsa bile yaşamını tamamen bitme noktasına getirmiş bir kadındır...
1M 56.3K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
Kayıp Parça By Rabikce

General Fiction

112K 9K 16
Balım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti...