KOÇ

By misramadizedeolur

1.1M 75.4K 11.6K

'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek... More

0 x Koç
1 x Tweet
2 x Karşılaşma
3 x Maç
4 x Süper İkili
5 x Fan
6 x Düşüş
7 x Trip
8 x Rezil
9 x Antrenman
10 x Gülümseme
11 x 153,2 Km'den Gelenler
ŞAMPİYON
12 x Yeni
ŞAMPİYON #2
13 x Söz
14 x First Date
15 x Haber
17 x Kırıklıklar Ve Bozulmalar
bir şeyler'
18 x Aydınlık
19 x Mavi
20 x Misafir
bir şeyler #2
21 x Sen Beğendin
22 x Annemin Damadı
23 x Afallama
24 x Bursa
25 x Merhaba
bir şeyler #3
26 x Misafir ' 2
27 x Masal
28 x Huzur
29 x Kardeş
30 x 'Bebeğim, yanıyorsun'
31 x Sevmek Güzel
32 x Aşktan
33 x Düğün
34 x Çok Sevdik Be Abi
35 x Sürpriz
36 x Yılbaşı
37 x Koç
38 x Beşiktaş Icrypex
Falanlar- Kesitler Ve Filanlar
39 x Aşk
FİNAL
bir şeyler ' Bu Asla Veda Değil
Yılbaşı Özel
1. Yıl Özel
Paris Özel
2. Yıl Özel
Kutlama- Açıklama ve Nicesi

16 x Rize

24.2K 1.7K 273
By misramadizedeolur

Koç - Bölüm On Altı : Emin Olmak

"Fotoğraftaki kişi, aile dostumuzun kızıdır ve benim kardeşim gibidir. Hakkımızda asılsız haberlerin yapılmasına devam edilmesi halinde avukatım sizinle iletişime geçecektir." diyerek Özgür'ün twitter üzerinde yaptığı açıklamayı sesli bir şekilde yeniden okudum. Armağan'ın fotoğrafı atmasının üzerinden tam olarak beş saat geçmişti. Şimdi ise Armağan ile evde oturuyor, bir yandan da Oğuz ile telefonda konuşuyorduk. Sosyal medya hesaplarıma binlerce mesaj, etiket, takip geliyordu. Kızlar, şeytan taşlarmış gibi küfürleri ile resmen beni taşlıyorlardı. Küfür haznem genişlemişti. Sonuç olarak tüm uygulamaları telefonumdan kaldırmıştım. 

"Sen bir şey demeden açıklama yapmasını beklemiyordum." dedi Armağan yanımda açıklamaya yeniden göz atarken. Açıkçası bende beklemiyordum. Özellikle böyle bir açıklamayı hiç beklemiyordum. Fotoğrafımın doğruluğu olmayan bir haberde geçmesi tabiki endişelendirmişti beni. Özellikle babama yapacağım açıklamayı düşündükçe daha çok strese giriyordum. "En azından sular durulur diye düşünüyorum." dedim dümdüz ses tonumla. "Kardeş falan geç bunları Çalhan, görüyoruz bakışlarını." diyerek konuştu Armağan. Anlamayan bakışlarım ona döndüğünde okuduğu tweeti gösterdi. Şaka maka gündem olmuştu ve her yerde o fotoğraf geziyordu. "Sular durulacağa benzemiyor, çünkü kimse inanmamış." dedi Oğuz telefonun ucundan. Derin bir nefes aldım. 

"Allah'ım ben nasıl bakacağım o adamın yüzüne? Çok utanıyorum cidden!" diyerek ellerim ile yüzümü kapattım. "Saçmalama kızım, senin ne suçun var?" dedi Oğuz. Suç bendeydi. Neden elini tutmasına izin veriyorsun ki? Takılın kardeş kardeş. Her şeyi geçtim, alo neyine senin futbolcu ile dışarı çıkıp dolanmak? "Nasıl hissedeceğimi bile bilmiyorum." dedim iç çekerek. Ardından ellerimi kulaklarıma bastırdım ve "Hala kulağım çınlıyor ayrıca!" diyerek isyan ettim. Oğuz ve Armağan gülerken göz devirdim. Gülünecek zaman mıydı Allah aşkına? "Kanka iyi yanından düşün. Özgür Çalhan'ın kardeşi oldun." diyerek dalga geçti Oğuz telefonun ucundan. Gerçekten çok iyi yandı... "Hayaller manitası, gerçekler kardeşi. Yıkıldım." dedi Armağan mutsuz bir surat ifadesiyle. Oğuz gülerken yeniden göz devirdim. Zaten son beş saattir yaptığım şeylerden biri sızlanmak, diğeri de göz devirmekti. Armağan'ın telefonu çaldı. Telefonu açmadan ayaklandı. "Abim gelmiş olmalı, gideyim ben." dediğinde bende ayağa kalktım. 

Kapının önüne geldiğimizde sarıldık. "Pazartesi görüşürüz." dediğinde kafamı olumsuz şekilde salladım. "İki üç gün insan içine çıkacağımı sanmıyorum. Bu kızlar beni köşede kıstırıp döver falan." dediğimde güldü. "Tamam sen bilirsin, konuşuruz." dediğinde kafa salladım. Armağan gittiğinde salona yeniden geçtim. Oğuz'da telefonu kapatmıştı. Kendimi atarcasına koltuğa bırakıp yayıldım. 

Her şeyi geçtim, babam bana küsecekti.

Telefonumu uzanarak aldım ve aramalara baktım. Ablam, Efe abim, Sude, Eniz, Arda, eski okuldan birkaç kişi, akrabalar... Akrabalar açıkçası umurumda değildi. Kaç yıldır görmüyordum zaten. İç çekerek ablamla, benimkilere özet olacak şekilde mesaj attım. "Gerçekten kardeşim gibidir demek zorunda mıydın Özgür?" diyerek mırıldandım açıklamaya bakarken. Ne bileyim arkadaşım deseydi. Kankam deseydi, hayır en olmadı askerlik arkadaşım falan deseydi. Ama kardeş? Olmamıştı yani.

"Of." diyerek yüz üstü döndüm ve yüzümü koltuğa bastırdım. Durduk yere yenge de olmuştum. Aramamıştı da. Sanırım yeniden bir şey çıkmaması için uzak duracaktı. Mantıklı bir hareket olurdu. Benimde bunu yapmam lazımdı. Derslerimi çok aksatmıştım zaten. Anneannemin yanına mı gitseydim acaba? 

"Bunu yarın babamla konuşmam lazım." diyerek mırıldandım. Yarın babamla zor bir gün geçirecektim. 

Ertesi gün, annemle babam erkenden eve gelmişlerdi. Ben tabi ki hiç uyumamış bir şekilde salonda onları bekliyordum. İkisinin de yüzünde oldukça kızgın bir ifade vardı. "Bizim kızmamızın sebebi o haberler değil, bizden saklaman." dedi annem sert sesiyle. "En azından teyzenler aradığında haberimiz olmuş olurdu." diyerek devam ettiğinde yutkundum. Şuan ablamın yanımda olmasına ihtiyacım vardı.

"Biliyorum. Ama denk gelmedi, yoksa neden saklayayım sizden?" dedim dudaklarımı büzerek. "Denk gelmemiş." dedi babam kızgınlıkla. "Adamla kafeye gitmeye vakit buluyorsun ama." 

"Benim haberim vardı baba." diyerek bir kahraman edasıyla salona girdi ablam. "Size söylemedi, çünkü Vera ne zamandan beri size arkadaşlarını anlatıyor? Bizimkiler dışında. Özgür'de arkadaşıydı ve Vera onu Çalhan olarak görmediği için size anlatmadı. Kız zaten yeterince suçlu hissediyor ve üzgün. Neden kızın üzerine gidiyorsunuz? Hem de ufak bir şey yüzünden." dediğinde annemle babamın kaşları daha çok çatıldı. Ben ablamın bu davranışına duygulanırken, ablam koruyucu peri havasını sürdü. Yade Livaneli olmak böyle bir şeydi. Pardon, Yade Livaneli Şah. Onun soy ismini söylemediğimi Efe abi duysaydı arabanın altına atardı beni. 

Neyse konumuza dönelim.

Annemle babamın konuşmasına izin vermeden ablam devam etti. "Ben işe başlayana kadar biz Rize'ye gideceğiz. Vera'nın okulundan izin alırım. Başka bir şey yoksa, üç saat sonra uçağımız var." dediğinde gözlerim kocaman oldu. Anneannemin yanına gitmek istiyordum bende. Bu kız benim içimi mi okuyordu? "Siz kararınızı vermişsiniz zaten Yade Hanım, buyrun." dedi annem kinayeli ses tonuyla. "Hadi Vera." diyerek beni kaldırdı ablam ve odama geçtik. Ablamın beni ilk koruyuşu değildi bu. Son da olmayacaktı tabi. En son Mudanya'da kavga çıkarıp polisin bizi karakola topladığında ve ehliyetsiz araba sürdüğümüz öğrenildiğinde annemler bu kadar kızmıştı. Sonra ise ablam ve Efe abim kahraman edasıyla önümüzde kanatlarını açmış ve bizi ailelerimizden kurtarmıştı.

"Otur bakalım." dedi ablam kapıyı kapatırken. Yatağın üzerine oturdum. Yanımdaki kutuyu kucağına alıp oturdu ablam. "Bu ne?" dedi kutuyu açarken. "Özgür almıştı." diyerek mırıldandım. "Sen çikolataya bayılırsın?" dediğinde kafa salladım. "Oda bunu fark ettiği için getirmiş." 

"Vera." diyerek kutuyu arkamıza bırakıp kollarını bana sardı ablam. "Nasıl hissediyorsun?" dediğinde gözlerim doldu dünden beri ilk kez. "Üzgün ve kırılmış." dedim ağlamaklı sesimle. Ağlamaktan hoşlanmıyordum ama annemlerin o tavrı üzmüştü beni. Konuşmalarını geçtim, bakışları bile kalbimi parçalara ayırmıştı. "Aradı mı?" dediğinde göz yaşlarım ablamın omuzuna düştü. Aramamıştı. Kafamı iki yana salladım. Ablamla bir süre durduk öyle. Ağlamamı durdurunca ablamın omuzundan kalktım ve "Hoşlandığım çocuk bana kardeşim dedi." dedim dudaklarımı ısırarak. Ablam bana bakarken, dudaklarımın arasından kaçan kahkaha ile güldük. 

"Hadi hazırlanalım, uçak on ikide. Anneannem bir sürü yemek yapmaya başlamıştır." dediğinde yüzümü sildim. "Nereden çıktı anneanneme gitmek?" diyerek mırıldandım. Ablam gülümsedi. "Seni senden daha iyi tanıyorum Kerizcim, anneanneme gitmek istediğini biliyorum. Hem bana da tatil olur." diyerek omuz silkti ablam. "Sensiz keriz." dediğimde göz devirdi. Odadan çıkarken bir hafta kalacağımızı söylemeyi unutmamıştı.

Derin bir nefes vererek odamın balkonunun kapısını açtım ve yeniden derin bir nefes aldım. Ardından dolabımın üzerindeki valizi indirip kalın kıyafetlerden katmaya başladık. Ekimin başındaydık ve orası soğuk olurdu. Özgür'ü aklıma getirmemek için onun aldığı çikolatalardan birini açtım ve yemeye başladım.

"Oha." diyerek mırıldandım damağıma dağılan çikolatanın tadıyla. Yeniden bir ısırık aldım. Harikaydı. Tadı cidden efsaneydi. Çikolata ile aşk yaşamam Oğuz'un arması ile bölündü. Bugün pazardı. Bu neden bu kadar erken uyanmıştı? "Efendim?" dedim yediğim çikolatanın verdiği neşe ile. "Naber kız?" dedi Oğuz'da. "İyiyim bebeğim. Sen nasılsın?" diyerek sırt çantamı aldım ve içine çikolataları boşalttım. Bunlarda benimle geliyordu. "Ayaz ile nasıl iyi olunabiliyorsa o kadar iyiyim. Sensiz ona katlanamıyorum sanırım." dediğinde kahkaha attım. "Ona bir hafta daha bensiz katlanmak zorunda kalacaksın."

"Neden lan?" dedi Oğuz merakla. Sırt çantamın içine bilgisayarımı koydum. "Ablamla tatile gitmeye karar verdik Rize'ye." dediğimde bir süre durdu. "Oğuz?" diyerek mırıldandım. "Çarşamba Rize maçı var lan! Takım yarın Rize'ye gidecek." dedi hatırlamış gibi. Gözlerim kocaman açıldı. "Yok artık." dedim şaşkınlıkla. Birkaç hışırtı oldu. "Vera." dedi bir ses. "Ben çıkan haberlere inanmadım. Hala beni sevdiğini biliyorum." diyerek devam etti. Ayaz! Gözlerimi devirdim. "Hadi görüşürüz." diyerek bağırdım ve telefonu suratına kapattım. Yanımda olsaydı kafasına bir tane vurup 'siktir oradan' derdim ama aramızda mesafeler vardı maalesef.

İç çekerek valizimin içine test kitaplarımı da koydum. Gerçekten kaçtığım adamın ertesi gün benim gittiğim yere gelmesi de sadece bende olurdu. Dört ayağının üzerine düşme huyum gün geçtikçe yok oluyordu. Yuvarlana yuvarlana yıkılmıştım çünkü. 

Her şey hazır olduğunda eşyaların ağzını kapattım ve üzerimi değiştirdim. Saçımı toplarken ablam girdi odaya. "Hazırlanmışsın." dediğinde kafa salladım. "Çarşamba günü maç varmış. Bil bakalım kimler Rize'ye geliyor?" dedim kendi kendime göz devirerek. Ablam "Ciddi misin?" diye mırıldandığında kafa salladım usulca. Kahkaha attığında yeniden gözlerimi devirdim. Komik miydi yani?

O değilde, hala beni aramamıştı.

Ertesi Gün - Rize

"Ya en sevdiğim anneannem, bak doydum ben." diyerek anneannemin ağzıma tıkıştırdığı börekten kaçmaya çalıştım. Dün geldiğimizden beri sürekli yemek yedirmeye çalışıyordu. Şimdi ise sabah saat ondu. Bu kadar erken olmasına rağmen dedem koşarak uzaklaşmıştı evden. Anneannem bizimle uğraşırken araya onu da sokacağını biliyordu. Dedem diye demiyorum ama baya zeki bir adamdı. "Kızım çok zayıf kalmışsın. Ananız beslemiyor mu sizi?" dedi söylenerek. Ağzımı açıp itiraz edecekken böreği hızlıca sokuşturdu. Çığlık atmak isterken, sessizce böreğimi çiğnedim.

Anneannemi severdim. Ama ne zaman yan yana gelsek 'zayıflamışsınız siz' diyerek bize bir sürü şey yedirmeye çalışırdı. Durmak neden bilmezdi. İnadı tutarsa da onu tutabilene aşk olsun. Bizi dünyanın en kötü torunları yapıp ağlama numarası yapardı. Bizde her seferinde 'bu sefer yemeyeceğiz' diyerek bu numarasını yerdik.

Çayımdan bir yudum alıp anneanneme baktım. Dün anneanneme olanları anlatmıştık. Annemi ve babamı arayıp kızmak üzereyken yakalamıştık onu. Özgür'e de çok kızmıştı. Çok haklıydı. 'Aynı anadan mısınız? Ne kardeşi ula?' demişti. Konunun ciddiyeti yüzünden o anda gülemesemde aklıma geldikçe gülüyordum. 

Telefonum çalınca cebimden çıkardım. Bilmediğim bir numaraydı. Kaşlarım çatılırken aramayı yanıtladım. "Selam Vera." dedi bir ses. Kaşlarım daha çok çatılırken "Siz kimsiniz?" diyerek mırıldandım. "Ben Kartal, şu yakışıklı olan. Çok alındım, beni nasıl tanımazsın?" dedi telefonun ucundaki ses sitemle. Elimde tutuğum çay bardağı masaya düşerken, gözlerim kocaman oldu.

"Kartal?" dedim şaşkınlıkla. Kartal Pinhan beni aramıştı? Yok artık. "Evet güzellik. Rize'de olduğunu duydum. Boş zamanım vardı. Bir görüşelim dedim." dedi neşeli sesiyle. Kaşlarım çatılırken "Görüşelim mi?" diyerek mırıldandım. Kamera şakası mı yapılıyordu acaba? "Yes! Ama merak etme Özgür olmayacak. Ve kendini haberlerde de görmeyeceksin." 

"Ha, şey, tamam." dedim hızlıca. Zaten hayır demeyecektim ki. Kartal Pinhan'a hayır diyecek kadar delirmemiştim. "Nerede buluşalım?" dediğimde konum atacağını söyledi ve bir saat sonrası için sözleştik. "Kimdi?" dedi ablam merakla bakarken. "Kartal Pinhan. Buluşacağız." diyerek masadan kalktım hızlıca. "Aman bu seferde haberlere düşme kuzum." diyerek ben mutfaktan çıkarken alayla konuştu anneanne. "İnsan torunuyla dalga geçer mi?" diye bağırdım ve merdivenlerden çıkmaya başladım.

Banyoya girip hızlıca dişlerimi fırçalamaya başladım. Dün banyo yaptığım için banyo yapmayı elemiştim. Hava çok soğuktu zaten. Yüzümü de yıkadıktan sonra sekerek eşyalarımın olduğu odaya gittim. Valizden, beyaz baskılı sweatshirtimi üzerime geçirdim. Altına yüksek bel, boru paça, yer yer yırtıkları olan pantolonumu giydim. Sweatshirti pantolonun içine kattım. Örük saçlarımı açıp ellerim ile hızlıca dağıttım. Makyaj çantamı alıp çillerimi kapattıktan sonra hafif bir makyaj yaptım. Parfümümü sıktıktan sonra deri ceketimin içine paramı ve telefonumu koyup, siyah spor ayakkabımı giydikten sonra sekerek aşağı indim.

"Ben çıkıyorum." diyerek mutfağın kapısında durdum. Anneannem elinde bez çanta ile yaklaştı bana. "Al bunları çocuğa ver kızım. Arkadaşlarına da versin, yesinler güzel güzel."  dediğinde gülümseyerek bez çantayı aldım. "Tontişim benim. Geç kalmam, dışarıdan istediğiniz bir şey var mı?" diyerek sordum. İkiside olmadığını söyleyince evden çıktım. Mahallenin aşağısındaki taksi durağına yürümeye başladım.

Rize'ye sık sık geldiğimiz için her yere ve her şeye hakimdim. Bunun bir diğer sebebi de anneannemdi tabi. Siz gençsiniz çıkın gezin, diyerek bizi sürekli evden kovuyordu. Kartal'ın dediği kafeye geldiğimde ücreti ödeyerek indim. Kafe cidden sakin gözüküyordu. İçeri girmeden önce telefonumdan saate baktım. "Beş dakika gecikmişim." diyerek söylendim ve içeri girdim. Girmemle çıkmam istemem bir oldu.

Beşiktaş Jimnastik Kulübü A Takımı resmen buradaydı.

Tamam abarttım.

Kartal'ın yanında Dorukhan'da vardı. Rıdvan, Ersin ve Oğuzhan'da vardı. Oğuzhan ile göz göze geldik o anda. Gülümseyerek bana el salladığında gülümsedim ve yanlarına ilerledim. "Merhaba." dediğimde hepsinin bakışları bana dönmüştü. "Hoş geldin." dedi Kartal ayağa kalkıp bana sarılırken. "Hoş buldum." dedim gülümsemem büyürken. Ayrılınca Oğuzhan'ın yanındaki boş sandalyeye oturdum. "Rıdvan ve Ersin." dedi Dorukhan tanıştırmak için. "Tanıyorum zaten." dediğimde ikiside kocaman gülümsedi. "Memnun oldum Vera." dedi Rıdvan. "Bende." dedim neşeyle.

"Nasılsın? Seni yeniden göreceğim yerin burası olduğunu düşünmezdim." dedi Kartal. Hepsi dikkatle bana bakıyordu. "İyiyim. Bende hiç tahmin etmezdim." diyerek masumca gülümsedim. "Yarın maça gelecek misin?" dedi Ersin. "Maalesef." dedim dudaklarımı büzerek. Maça gelmek için gelmemiştim buraya. "Neden? Bilet falan bulamadıysan biz ayarlarız." dedi Oğuzhan ciddiyetle. Gülümsedim. Çok tatlıydı vicdansız. "Şey bilet hiç aramadım aslında, anneannemi ziyarete geldim de. Onunla vakit geçirmek istiyorum." dediğimde kafa salladılar anlamış gibi. Elimdeki bez çanta aklıma gelince hızla masaya kattım onu. "Bunlarda size." dediğimde Kartal çantayı önüne çekip içindekileri çıkarmaya başladı. "Abi, canım börek istemişti. Vallahi Allah gönderdi." dedi börek olan saklama kabını açarken. Dorukhan önüne bez çantayı çekti ve diğer kapları çıkardı. "Teşekkür ederiz, zahmet oldu." dedi Oğuzhan. Gülümsedim kocaman. "Rica ederim, ne demek."

Birkaç dakika onların bir şeyler yiyip anneannemi övmesi ile geçti. Birkaç dakika ardından Oğuzhan bana baktı dikkatle. "Haberi herkes gibi bizlerde gördük. Nasıl olduğunu merak etmiştik." dedi ilgili bir abi gibi. "İyiyim ya." diyerek mırıldandım. Haberden ve insanların tepkilerinden ziyade Özgür'ün 'kardeşim' demesi ve aramaması sıkmıştı canımı. Birde annemler tabi. "Sadece küfür haznem baya genişledi." diyerek devam ettiğimde Kartal ile güldük. Oğuzhan ona kötü kötü bakınca sustu.

"Özgür ile konuştunuz mu?" dedi Dorukhan. Kafamı hayır anlamında iki yana salladım. "O açıklamayı yapmamasını söyledim ona." dedi Ersin. "Tükürdüğünü yalamak zorunda kalacak." dediler Rıdvan ile anlaşmış gibi aynı anda. İkisi de birden yüzlerini buruşturdu. Masa sallanmıştı. Tekme mi yemişlerdi? "Takmıyorsun değil mi mesajları falan? Bazen acımasız olabiliyorlar." dedi Kartal rahatlıkla. En iyi o bilirdi tabi. Az küfür yememişti. "Hiç birini görmüyorum. Sildim telefonumdan her şeyi. Ya zaten çokta şey etmemek lazım. Herkesin başına gelebilecek bir şey." diyerek mırıldandım. Hepsi onayladı aynı anda.

"Bizde burada olduğunu Özgür'den öğrendik. Oğuz'du sanırım, sizin takım kaptanı? Onunla konuşuyordu." dedi Rıdvan. Kaşlarım havalandı. Oğuz'a bak. Hiç bir şey dememişti bana. "Evet Oğuz." diyerek kafa salladım. "Beyler gitmemiz lazım. Sergen Hoca çağırıyor." dedi Oğuzhan telefonuna bakarken. "Daha yeni gelmiştik ya." dedi Kartal. İç çekti Oğuzhan. "Bunlar bize olduğuna göre alıyoruz? Diğerlerine de verelim yazık." diyerek saklama kaplarını aldı Dorukhan. Gülümsedim onun bu haline. Hepsi ile vedalaştım. Sıra Oğuzhan'a geldiğinde sarıldı sımsıkı. "Kafana takmamaya çalış. Herkesi boşver, kim ne derse desin." dediğinde onayladım onu. Ayrıldığımızda gamzelerini belli ederek gülümsedi. "Ayrıca unutma, biz daha çok görüşeceğiz. İstanbul'a dönünce halı saha işini konuşalım."

"Tamam, konuşuruz." dedim neşeyle. Onlar kafeden çıktığında kalktığım masaya oturdum ve garsonu çağırdım. Süt ve çikolatalı pasta söyleyip cebimden telefonumu çıkardım.

Artık emin olduğum iki şey vardı. İlki; Oğuzhan'ın dediği gibi Beşiktaş JK A takımı ile çok fazla görüşmeye devam edecektim. 

İkincisi ise, Ben Özgür Çalhan'dan gerçekten çok hoşlanıyordum.

Selamlar!
Nasılsınız?
İlginç bir şekilde ben çok iyiyim. Umarım sizde çok iyisinizdir.

Bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.

Görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın💖

Continue Reading

You'll Also Like

1.6K 1.2K 33
❗Wattpad' de JAPON DAMAT isimli ilk ve tek kitaptır❗ "Herkes nasbince severmiş" "Sakura çicekleri gibiydik... Ölüm ve yaşam arasında arafta kalmışız...
3.4M 169K 67
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
54.8K 3.4K 14
Maya aşk acısı nedeni ile topukları poposuna vura vura kaçtığı ülkesine ani bir kararla geri dönmeye karar verir! Bu sefer öcünü alacaktır! Ama önümü...
Kayıp Parça By Rabikce

General Fiction

111K 9K 16
Balım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti...