Ice Angel-LS

mahser_midillisi द्वारा

9.3K 1.4K 606

"Yoğun bir acının içine hapsolmuş bedenimi bir tek sen kurtarabilirdin. Ben öyle şeyler yaşadım ki, insanlar... अधिक

UYARI
Angel
Candy
Tears
A Little Bit Of Truth
White Walls
Pain For A Little One
Blue Blanket
The Beggining Of Broken Hopes
Dirty Hands
Dusk Till Dawn
The Orphanage
"Are You There Angel? Please, Don't Go."
From The Grave To The Stars In The Sky
Pigeon
Have Nothing To Lose
Tonight Is As Horrible As Death
Defenceless
"We Are Here."
Angel's Rain
Cotton Candy
Destroy All Touches
See Yourself Trough My Eyes
Gone Too Far
You Came Again
Don't Leave Me
The Most Selfish Woman
Dandelion
Golden
Fingertips
The Wounds Of The Past
Hide And Seek
Ice Angel

Picture

213 34 12
mahser_midillisi द्वारा

16 Ocak 2015

Harry, Niall'ın elini tutmuş onun peşinden sessiz sessiz ilerlerken yüreği ağızındaydı. Eski ve yıkılmaya yüz tutmuş evin gazete kağıdıyla kaplı penceresinin önüne gelince durdular. Hava kararmıştı ve Harry eve gelme saatini çoktan geçirmişti. Niall ve Liam ile yokuştan kartonla kaydıklarını bu yüzden geç kaldığını söyleyecek olsa Chad kesin perişan ederdi. Korku vücudunu ele geçirirken sık sık nefes alıyor, terlemiş ellerini Niall'dan ayıramıyordu. Gitmese olmaz mıydı?

Liam, karanlıkta etrafa bakındı.
"Tamam, evde olmalı."
Niall, başını salladı. Liam'a başıyla işaret verdi. Liam, ellerini birleştirip avuç içlerini eğilerek aşağı tuttu. Niall, tek ayağını Liam'ın ellerine basıp kendini iterek yükseldi, tek seferde pencerenin gazete kağıdını yırttı. Aşağı atlayıp Harry'ye baktı.
"Başından beri odadaydın. Sorarsa yatağın arkasında olduğunu, uyuyakaldığını, ondan görmediğini söylersin tamam mı?"

Harry, başını salladı ama korkuyordu. Ya yatağın arkasına baktıysa? Ya yalan söylediği belli olursa? Niall'a çevirdi korkulu gözlerini.
"Niall, gitmeyin ne olur. Çok acıtıyor sonra, en azından krem sürersin olmaz mı?"
Liam'ın eli, sökük pantolonunun cebine gitti. Harry için hep cebinde taşıdığı bitmek üzere olan kremi çıkartarak Niall'a gösterdi. Sarışın olan derin bir nefes aldı, başını salladı.
"Gitmeyiz. Konuşmalar bitene kadar dururuz."

Harry'nin yüzü hafiften aydınlandı. Niall'a ve Liam'a çok şey borçluydu. İkili eğilip sırtlarını düz tutmaya çalıştılar. Harry, tırmanıp ayaklarını bastı, ikisinin sırtında yükselip pencereye tutunarak kendini içeri attı. On üç, on dört yaşlarında çocuklar olunca boyları bu kadarına yetiyordu. Harry, içeri girince pencereden aşağı baktı. Ellerine iki büyük taş almış sırıtan Niall ve Liam'ı gördü.
"Canını yakarsa, kafasını yararım."
"Yakalayamaz bile kanı bozuk."
Gülüp dalga geçer gibi konuştular.
"İçmiştir zaten yine."
"Ne zaman ayık ki orospu ço-"
Liam, bir elindeki taşı bırakıp Niall'ın ağzını kapattı. Harry'nin ikisinin hâlleri sayesinde biraz daha içi rahatlarken içeride kendisini bekleyen felaketi düşünüp canını sıktı.

Basitçe el sallayıp, cesurca onu izleyen Niall'a ve gülümseyerek yüreklendirmeye uğraşan Liam'a veda etti. Odanın kapısına ilerleyip salona geçti. Kirli koltukların üzerinde ellerini başına koymuş inleyerek kendi kendine mırıldanan adama baktı. Bacakları iki yana açılmış iyice koltuğa yayılmıştı. Sehpada duran boş jelatinler, kırılmış şişelere bakılırsa yine bilinci yerinde değildi. Harry, bunu anlayınca hiç farkedilmeden odaya geri dönmeyi düşündü. Ufak adımlarla, ses çıkarmamaya çalışarak odaya doğru döndüğünda duydu iğrenç sesini.

"Nerdesin lan sen!?"

Yutkunup Chad'in şiş, kırmızı gözlerine baktı. Çok... Çok daha korkunçtu. Ellerini önünde birleştirip titreyen sesiyle cevapladı onu.
"O-odadaydım."

Chad, alay eder gibi güldü. Ayağa kalkıp savsak adımlarla üzerine gelmeye başladı. Düzgün yürüyemiyordu ve hareketleri oldukça tutarsızdı.
"Yalan mı söylüyorsun lan bir de!? Salak mı sandın beni it!? Ben bakmayı bilmiyor muyum?!"
Kelimeleri zar zor toparlıyordu, konuştuğunun çoğu boşa gidiyordu. Sanki dili ağızında dönmüyordu.

"Y-yatağın arkasında... Uyu-uyuyordum."
Harry'nin bedeni de titremeye başladı. Geri geri adımlar atıp odaya kaçmaya çalışıyordu.
Chad, elinde buruşturduğu bir şeyi Harry'nin yüzüne attı. Harry'nin iri gözleri yere düşen buruşuk kağıt parçasına değdi. Omzundan tutulup itilerek yere fırlatıldı. Elleriyle destek alıp düşüşünü yavaşlatmaya uğraştı, işte başlıyordu.

"Annen olacak o orospu göndermiş! Al!  Siktiğimin veledi! Seni başıma bırakıp hangi köpeklerin sikinin üzerinde sürttü annen lan! Sen de onun gibisin! Kiminle sürttün bu saate kadar?! O ufacık aklınla uydurduğun yalan işler mi bana, it!"

Harry, kağıtla bakışmaya devam ederken bacaklarını topladı. Çaktırmadan parmaklarını iliştirip kağıdı cebine attı. Annesi mi yollamıştı? Ne yazıyordu? Yoksa... Yoksa Harry'nin duaları kabul mu oluyordu? Gelecek miydi? İçi korkunun ardından birazcık umutla doldu. Yakasını kavrayan Chad, onu sürükleyip odanın içine attı.

Harry, kemerin tokasının sesini duyarken emekleyip yatağın köşesine kaçtı. Chad'in kafası yerinde değildi, kurtulabilirdi. Yatağa doğru gelen adamdan kaçmak için diğer tarafa geçti. Yatağın iki tarafında birbirine nefretle bakan iki insanın arasındaki fark, birinin gözleri dağınık bir öfkeyle kaplıyken diğerinin yeşilleri umudu ve korkuyu taşıyordu.

Üzerine geldikçe kaçtı, Chad'in adımları takılıp tökezlediğinde kapıya koşturdu.
"Gel lan buraya!"
Kapıya doğru koşarken arkasından gelen adımları duydu ve sırtına kemerin acısı vurdu. Ses yankılanırken acı bir çığlık atıp yüzünü buruşturarak eğildi Harry. Onun sesinden sonra odaya camın kırılma sesi doldu. Chad'in başına isabet eden büyük taş, zaten aklı yerinde olmayan adamın başını kanatıp yere yığılmasına sebep oldu.

Harry, nefes nefese korkuyla yaklaşıp yerde yatan adamı ayağıyla dürttü. Ses gelmediğinde pencereye koşturdu. Yüzlerinde tedirginlikle bekleyen ikiliyi gördü. Niall, diğer elindeki taşı da bırakıp pencerenin kenarına koştu.
"Vurdum mu? Ne oldu?"

Harry, rahatlayarak azıcık gülümseyip kafasını salladı.
"Vurdun!"
Liam'ın gözleri büyüdü koşup Niall'ın üzerine atlayarak sarıldı. İkisi yerlerinde zıplayıp sarılmaya devam ederken o anki en önemli olay üçü için de buydu.
"Niall, vurmuşsun!"
"Vurmuşum!"

Harry, pencerenin diğer camının da kırıldığı yere baktı sonra dönüp arkasında baygın uzanan iğrenç adama baktı.
"Tanrım! Onu bayılttın!"
Niall ve Liam durup birbirlerine baktılar ardından üçü birbirine baktı. Durumun saçmalığı ve sevindikleri şeyi anlayınca ikisinden kahkaha yükselirken Harry, kıkırdamakla yetindi.

Harry, ne olacağını umursamadan elini aşağı uzattı. Önce Liam'ı yukarı çekti cılız bedeniyle zar zor. Sonra ikisi Niall'ı çektiler yukarı. Beraber sürükleyerek Chad'i odadan çıkartıp banyoya soktular. Üzerine kapıyı kilitlediler. Niall, bile isteye üç kere kafasını duvara vurmuştu ve yanlışlıkla olmuş gibi davranmıştı. Liam, üzerine işemeyi teklif etmişti. Ama sonra uyanınca Harry'ye yapabileceklerini düşünüp vazgeçmişti. Yine de Niall durmamış kovaya su doldurup Harry'nin eline tutuşturmuştu.
"Sırılsıklam et şunu, buz gibi mermerin üzerinde kurusun da hastalık başına bela olsun."
Chad'in tiksinç yüzüne iğrenerek bakıp tükürdü.
"Geber."

Liam da ondan cesaret alıp hevesle bunu kendisi de yapması gerekiyormuş da sırası gelmiş gibi gelerek yüzüne tükürdü. Arkadaşlarının yüzündekirahat ve memnun ifadeyi görünce Harry, sanki uyanıp onu boğazlayacakmış gibi duran adama baktı. Ürkek ürkek kararsız kalsa da Niall'ın "Hadi!" Demesinden sonra o da tükürdü. Harry, dudaklarını kemirirken diğerleri bundan feci keyif alıyormuş gibi tekrar yüksek sesle güldü. Sonra Niall, ellerini Harry'nin ellerinin üzerine koyup kovadaki bütün suyu Chad'in üzerine döktü. Liam ile Niall aynı anda konuştu.
"Geber!"
"Geber!"

Çocuk akıllarıyla, tükürerek, ıslatıp hasta olmasını tahmin ederek, kafasını duvara vurarak intikam alıyorlardı. Çocuk akıllarıyla arkadaşlarını koruyorlardı, çocuk yürekleriyle birbirlerini seviyorlardı, kolluyorlardı.

Kapıyı kitleyip odaya geçtiklerinde yatağın üzerine üçü oturdu. Harry, dudaklarını kemirmeye devam ederken bir elini cebine götürdü. Buruşmuş kağıdı ateşe değmiş gibi yatağın ortasına attı. Açmaya da, bakmaya da cesareti yoktu. Ama o kadar çok istiyordu ki...

Niall, eğilip kağıda baktı dokunmadan.
"Ne bu? Chad'in pis peçetesi falan mı?"
Liam'ın gözleri büyüdü. Niall'ın omzuna vurdu ve kıkırdamasını sağladı.
"Niall, iğrençsin."

Harry, ikisinin meraklı gözlerine bakıp yutkundu. Sırmış gibi fısıldayarak konuştu.
"Annem göndermiş. Bilmiyorum ne olduğunu? Ya güzelse? Ya kötüyse? Annem gönderdiyse güzeldir. Değil mi?"
Niall'ın kaşları havalandı. Hızla gözle kaş arasında kağıdı alıp açtı. Liam ile ikisi kağıda bakarken Harry, arkasında bir kadının yüzünü gördü. Görmesiyle de atılıp kağıdı alması bir oldu.

Bu bir resimdi. Omzunun altında çok hafif dalgalı siyah saçları, dolgun dudakları, beyaz yüzünde pembe dudakları ve yeşil gözleriyle bu bir kadının resmiydi. Kadın, bir elini önündeki yine yeşil gözlü kıvırcık saçlı bir oğlanın omzuna koymuştu. Harry, o çocuğu görür görmez elindeki resmi düşürdü, iki eli yüzüne değdi. Resimdeki kendisiydi.

Niall ve Liam uzanıp resime bakınca gözleri büyüyerek Harry'ye döndüler.
"B-bu sensin..."
Harry, boğazı kurudu. Ağzının içi çöl gibi kurak kaldı. Başını aceleyle iki yana salladı.
"Ben değilim! Değilim! Tanımıyorum ben!"

Sonra gözleri buluştu üçünün. Hepsinin aklına aynı sey gelirken dillendirmeye cesareti olan yine bir tek Niall oldu.
"Sen değilsin. Çünkü o ikizin."

Harry, kağıdı titreyen elleriyle alıp inceledi. Annesi miydi? Tanrım, ikizi!
Kendinden bir tane daha mı vardı? Annesine benziyor muydu? Niye onu bırakmıştı? Tanrım, annesi!

Dolu dolu olan yeşilleri kalkıp Niall'ı ve Liam'ı buldu. Dudakları titrerken hıçkırdı. Kağıdın arkasını çevirdi ve okuduğuyla biraz daha ağlamak istedi.
"Özür dilerim. İkinizi de alamazdım. Ne benim, ne beni kabul edecek adamın gücü yeterdi. Özür dilerim. Bir seçim yapmak zorundaydım."

Harry, hıçkıra hıçkıra ağlarken kağıdı parçaladı. Niall ona yavaşça sarıldığında Liam da sarıldı. Harry, hıçkırmaya devam etti.
"S-seçim yapmak zorundaymış!  Neden ben değil?! N-neden birimizi bırakmak zorunda?!"

Niall, onun omzunu ovarken hıçkırıp ona döndü.
"Güzel değil miyim ben?" Dedi kırık sesi.

Liam, onun başını öptü.
"Olur mu öyle şey? Hem aynısınız baksana, annen bir kumar oynamış sadece."

Harry, başını iki yana salladı ağlaması artarken devam etti.
"Annem değil. Hayat durmadan bir kumar oynadı üzerimde."

Niall'ın omzunda ağladı tüm gece. Sabah olup da yorgun düşünce daldı uykuya. Ne birine sorabildi, ne de bir cevap bulabildi aklındaki binlerce soruya. Nefret duyamadı onu bırakıp giden kadına. Öyle ki, yırttığı kağıdı tek tek birleştirip bantlayarak koydu masaya. Her gece minik bir öpücükle, göğsüne bastırıp uykuya daldı ağlaya ağlaya.



Harry, saçlarının arasına bırakılan öpücüklerle açtı gözlerini. Yeni uyandığı belli olan Louis, gözlerini onun üzerine dikmiş dikkatle izliyor, ara ara öpücükler bırakıyordu. Bir eli kolunu okşuyor, diğer eliyse üzerindeki Harry'nin bedenini belinden kavramış kendine bastırıyordu.

Harry, dudaklarını ısırıp başını Louis'nin boynuna gömdü. Gece Harry'nin yüzünü kırmızıya boyayacak kadar olan şeyden sonra Louis üşenmemiş onu kucaklayıp küvete koyarak her yerini yıkamıştı. Vücudunun her yerine değen elleri hâlâ hissedebiliyordu. Kucağına çekip ayak bileklerine kadar nazikçe her zerresini elleriyle ovalamış, sıcak suyla güzelce yıkamıştı. Sonra da kendi kıyafetlerini özenle giydirmiş, taraya taraya onlarca öpücükle beraber saçlarını kurutmuştu. Louis, dün gece Harry'ye kimsenin dokunmadığı gibi dokunmuş, kimsenin sevmediği gibi sevmişti.

Louis, boynuna gömülen kıvırcık kafanın ensesi ve kulağının arasına burnunu yasladı. Derin bir nefes çekip hafifçe dudaklarını bastırdı. Utandığını biliyordu. Ayrıca onun ne kadar güzel olduğunu, her saniye kendisini nasıl büyülediğini de biliyordu. Boşuna dememişlerdi cahillik mutluluk diye. Louis'nin bildikleri yüzünden nefesi kesiliyordu. Harry, nefesini kesiyordu.

"Kalk, Meleğim. Hadi. Daha yetimhane müdürüne gece neden gitmediğine dair bahane uyduracağız. Kadın durumları biliyor, anlayışlı ama biz de sınırları zorluyoruz."

Harry, Louis'nin sıcacık kolları arasından ayrılmak istemiyordu. Başını biraz daha gömüp çocuk gibi omzunu silkti. Louis, gülüp geri çekildi. Alttan alttan, kafasını omzuna dayamış kendisine bakan yeşil gözlerin sahibinin büyüsüne bir daha kapıldı. Burnunun ucunu azıcık ısırıp kıkırdayışının kulaklarını dolduruşubu keyifle dinledi. Çok seviyordu, söylemiş miydi? Göğsüne fazlaydı bu kadarı.

Gülerek şefkati bütün benliğini sararken konuştu. Uykulu zarif yeşilleri, şiş dudakları, kusursuz güzel yüzü, dağılmış saçları...
"Kalkacak mısın sırtıma atayım mı?"

Harry'nin gözleri büyürken utanıp doğruldu. Zaten utanıyordu ama kendisini Louis'nin omzunda hayal etmişti ve artık çok daha fazla utanıyordu. Ayaklanmaya çalıştığında kolundan yakalanıp tekrar yatağa çekildi. Louis'nin yüzüyle birkaç santim kalana kadar kolundan çekildi. Louis'nin onu izlerken keyifle sırıtan yüzübe bakıp tutunarak dudaklarını dişledi. Gözlerini kaçırmamak için zor duruyordu.

Louis'nin Harry'yi içine çeken mavi gözleri dudaklarına kaydığında bir daha yutkunmayı denedi. Diğer eli belini bulduğundaysa utanmasa koşturur gibi atan kalbine ağlayacaktı. Louis, hızla belinden tutup kendine yasladığında gözlerini kapatıp, göğsüz hızla inip kalkarken bekledi. Yüzüne değen sıcak nefes içini ürpertiyordu.

Louis'nin onu bekletmeyen dudaklarını kendi dudakları üzerinde hissedince tekrar tekrar afalladı. Belirsizce öpüşüne karşılık verdi. Bu adam zavallı yüreği için iyi değildi. Louis, nefes almak için geri çekildiğinde kekeleyerek konuşmaya çalıştı.
"G-gitmemiz gerek d-dedin. Y-yetim-hane... Biz... B-bahane..."

Kekeleyerek daha fazla saçmalaması Louis'nin dudaklarıyla bir kez daha bölündü. Gözlerini sıkmaktan acıtırken ona karşılık veriyor titreyen omuzlarıyla bir elini Louis'nin yanağına koyuyordu, Louis onu öperken. Nefesi tükenene kadar ayrılmadılar. Louis, zorlukla koptuğunda hâlâ gözleri kapalı kalakalmış olan kıvırcığa gülüp alnını öptü.
"Kalkalım artık. Yoksa kollarımdaki Meleği sevmeye devam edeceğim, inan bana bir ömür kadar uzun sürebilir."

Harry,
"Tamam..." dedi kısık sesiyle ve aceleyle ayaklandı. Louis, utangaç utangaç kendisine bakan kıvırcığa gülüp dayanamayarak ayağa kalktığında tekrar öptü. Ellerini tutup banyoya ilerletti. Yan yana yüzlerini yıkadıktan sonra, dolaptaki fazla fırçalardan birini Harry'ye verdi. Dişlerini fırçalarken bile aynadan birbirlerine bakıyorlardı. Daha doğrusu Louis, göz gozel gelince gözlerini kaçıran Meleğini izliyordu.

Harry, işini halletsin diye çıkıp diğer tuvalete geçti. Birkaç dakika sonra kolidora aynı anda çıktıklarında gidip elini tutarak merdivenlerden indi. Mutfakta elindeki bardaktan bir şeyler içen Zayn'e
"Günaydın." Dedi.
Zayn, kaşlarını kaldırıp saati işaret etti. Saat çoktan ikiye geliyordu.

Harry, başını eğerken Zayn, Louis'ye göz kırpıp gülmeye başladı. Louis, iki eliyle tek elini tutmuş utanan kıvırcığa bakıp ağzını oynatarak Zayn'e
"Seni sikerim." Dedi. Zayn, daha çok gülerken bu kez kahvaltı masasını gösterdi.

Louis, Harry ile oturup onun tabağına bulduğu her şeyi doldururken Zayn'e doğru konuştu.
"Niall ve Liam nerede? Yetimhane müdiresine bir şeyler uydurmalıyız, Harry dün burada kaldı diye."
Zayn, masaya oturup bardağındakini içmeye devam etti. Louis, tabağı Harry'nin önüne bırakıp masanın altınden sol elini tutup üzerini okşarken Zayn'e döndü.

"Aşağıdaki ufak markete gittiler. Gelirler birazdan. Harry'nin kimliği gelmiş dün. Buraya postalamasını rica ettim müdireden sabah aradığında. O da yarın ulaşır. Şimdi ne olacak?"

Louis, sıkıntıyla bir nefes aldı.
"Medea denen kadını bulmalıyız. Bir sonraki dava bir hafta sonra. Üç gün sonra yarışma var ayrıca. LaDa denen kartelin bu işe karışmayacağının bir teminatı yok. Belki de gerçekten evlenmeliyiz. Evli birisini kaçırıp hiçbir şeyi olan bir adama vermezler heralde. Mantıklı değil hem Chad anladığım kadarıyla çok düşük bir çalışanları. Öyle biri için bunun riskini almazlar. Yani bence."

Zayn, dalgın dalgın başını salladı.
"Üç, dört gün buraya uğrayamayacağım işlerim var. Chadwick'i araştırmamı istemiştin. Dosya tezgahın üzerinde, çıkacağım birazdan incelersin. Bilmediğimiz ya da tahmin etmediğimiz çok bir şey yok. Yalnızca bir şey..."

Louis, kaşlarını çattı.
"Ne?"
Zayn, Harry'nin meraklı yüzüne baktı sonra da tekrar Louis'ye döndü.
"Chadwick gerçekten Harry'nin amcası. Jenny Styles annesi, ikizi Edward Brice. Bakınca çocuğun babası Connor Brice gözüküyor. Kadın şu an başka bir adamla evli, soyadı da farklı. Ve Connor Chadwick'in kardeşi. Yani Chadwick gerçekten Harry'nin amcası."

Harry, ağzındakini ve midesindeki her şeyi çıkarmamak için direndi. Daha fazlasını duymak istemiyordu. Yaşadıkları gözünün önünden geçerken bunu kendisine yaşatanla kan bağı olduğuna inanmak istemiyordu. Masadan kalkıp bahçe kapısından dışarı çıktı. Louis, oflayıp peşinden gitmeden önce Zayn'e doğru
"Neden o buradayken söylüyorsun ki?" Dedi.

Bahçede kollarını kendisine dolamış ağlayan kıvırcığa gidip arkadan sarıldı. Ensesine art arda öpücükler bıraktı.
"Meleğim."
Harry, ürperip kıpırdandı.
"Hiç-hiçbir şeyim değil."
Louis, öptüğü yeri tekrar öptü.
"Değil."

Harry, kolları arasında dönüp Louis'ye sarıldı sıkıca.
"Senden başka, Niall ve Liam'dan başka kimsem yok."
Louis, belini okşayıp kendisine bastırdı onu.
"Ben senin kimsenim. Her şeyinim."

Harry, başını sallayıp daha sıkı tutundu. Louis, geri kayıp onun gözlerine baktı. Gözlerinin üzerini öptü ayrı ayrı. Gülümseyerek sildi ıslak yanaklarını.
"Benim Meleğim bugün özgürlüğü tattı. Kimsen benim ama sen güçlü olduğun kadar özgürsün de artık. Kimliğin geldiğinde, her şey bittiğinde mutlu olacağız. Seni o adama bağlayan hiçbir şey kalmadı."

Harry'nin yanaklarını kavradı.
"Benim Meleğim tonlarca şey yaşadı ve bugün özgürlüğü tattı."
Louis, onun güzel yüzünü okşadı.
Harry de tekrar sıkıca kimsesine sarıldı.

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

225K 9.4K 38
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
793 108 6
"Kelimeler zihnin gölgesidir ve unutmayın ki bayım, gölgelere kelepçe vurulmaz. " 𝘛𝘶̈𝘮 𝘦𝘷𝘳𝘦𝘯𝘪 𝘨𝘦𝘻𝘥𝘪𝘮 𝘢𝘮𝘢 𝘴𝘢𝘥𝘦𝘤𝘦 𝘰𝘯𝘶𝘯 𝘨𝘰...
35.2K 1.5K 5
Steampunk dünyasında bir dahi olan sevgilisi Henrik için yaşayan Ilya'nın hikayesi. Korkunç kabuslara rağmen, hayat bir yabancı ziyaret edene kadar h...
2.3K 70 6
Bu benim yazdığım ilk smut olacak umarım beğenirsiniz.