Ice Angel-LS

By mahser_midillisi

9.3K 1.4K 606

"Yoğun bir acının içine hapsolmuş bedenimi bir tek sen kurtarabilirdin. Ben öyle şeyler yaşadım ki, insanlar... More

UYARI
Angel
Candy
Tears
A Little Bit Of Truth
White Walls
Pain For A Little One
Blue Blanket
The Beggining Of Broken Hopes
Dirty Hands
Dusk Till Dawn
The Orphanage
"Are You There Angel? Please, Don't Go."
From The Grave To The Stars In The Sky
Pigeon
Have Nothing To Lose
Tonight Is As Horrible As Death
Defenceless
"We Are Here."
Cotton Candy
Destroy All Touches
See Yourself Trough My Eyes
Picture
Gone Too Far
You Came Again
Don't Leave Me
The Most Selfish Woman
Dandelion
Golden
Fingertips
The Wounds Of The Past
Hide And Seek
Ice Angel

Angel's Rain

197 36 23
By mahser_midillisi

"Üç gündür her yere bakıyoruz. Evi aradık, o orospu çocuğu açtı başta. Chad açınca şüphelendik zaten, yanlış numara falan diyip kapattım. Sonra ne zaman arasam hep o açtı direkt yüzüne kapatmaktan başka bir şey yapamadım. Liam, pastaneye sormuş. Neydi şu kadının adı? Elena mı? Ona bile gittik. Hiç bir yerde yoktun Harry! Bizi nerden buldu bilmiyorum ama kapıdaki herif gelip senin adını söyleyince ikimizde kendimizi arabada bulduk!"

Harry, koltukta yanında oturduğu Niall'ın boynuna doğru kafasını sakladı. Sırtını okşayan el Liam'a aitti ve Harry o an bulunduğu yerde tamamlanmış hissediyordu.
"Neler oldu bilsen..."
Niall, saçlarını karıştırıp bir kolunu ona sardı.
"Anlatmaya başlasan iyi olur o zaman."

Zarif yeşiller diğer koltukta oturan mavi harelerin sahibine ilişti. Hafif bir gülümsemeyle onu izleyen Louis'ye gözlerini kırpıştırdı. Bu adamın varlığını nasıl anlatabilirdi? Nereden başlayabilirdi? Anlatacak kelimeleri yok gibiydi. Harry, onun gerçekliğini, varlığını anlatabilecek kadar güçlü değildi. Bakarken bile dizleri titriyordu. Bütün iyikileriyle tüm pişmanlıkları söküp alan, keşkeleri gözyaşlarıyla beraber bir bir silen bu adamın göğsünün içinde kapladığı yeri nasıl anlatabilirdi?

Louis, anlayışla ayaklanıp Zayn'e başıyla cam kapıyı işaret etti. İkisi dışarı çıkmadan önce Louis son kez Harry'ye sorun yok dercesine gözlerini yumdu. Ona her saniye güvende olduğunu hissettirmeyi kendine görev bilmişti sanki. Harry, Louis gidince doğrulup Niall ve Liam'a baktı. Şimdi başlasa derin bir iç çekişten daha fazlasını yapamayacak gibiydi.

Ellerini kucağında birbirine kenetleyip gözlerini yere dikti. Liam, korumacı bir tavırla kolunu onun omzuna sardığında tekrar iç çekti. Sonra gözlerinin odağına yamuk yumuk dikilmiş mavi battaniye ve onu tutan Niall'ın eli girdi. Gözleri saniyesinde dolarken kaybettiğini bulmuş gibi hızla battaniyeyi sardı parmakları. Göğsüne bastırıp iyice sindi.
"Al, gelmeden önce almak için bir yere uğradı esmer herif."

Kızardığına emin olduğu gözlerini Niall görürse ağlamaması için kızardı. Niall, Harry ne zaman ağlasa çatık kaşlarıyla ona ne olduğunu sorar sonra da kendi bildiğine göre hallederdi. Chad'i birkaç kere sokakta sinirlendirdiği sarhoşlara dövdürmesi, Anwer'ı dövüp kanlar içinde bırakması, küçücük bir çocukken bile laf eden çocuklara ufak yumruğunu sallamaya çalışması onun yaptıklarından sadece birazıydı. Chad'in geleceği sokakta şansı varsa dört, beş sarhoşla kavga eder sonra da siz bekleyin babamı göndereceğim der kaçardı. Chad eğer adamların hala kafası güzel olduğu saat aralığında gelirse Niall arkasından sokağın başında yürürdü ki babası olduğunu sansınlar. Sonra da hepsi sebepsiz Chad'i pataklardı zaten. İzin günlerinde, ki özel zamanlar hariç izin günleri hiç olmazdı, yapmaktan en çok haz duyduğu şeylerden biri buydu. Liam'la sokak sokak gezmek dışında Harry'ye pamuk şeker alırlardı.

Harry, dolu gözlerini saklamaya uğraşırken Niall'ın ona 'Ağlama artık! Kim ne yaptı söyle!' Diyeceğini biliyordu. Liam, Harry'nin başını tutup kaldırdı.
"Harry, neler oldu? Anlat Hazza."
Harry, yutkunup Niall'a baktı. Meraklı gözlerin hedefi daha fazla olmak istemediği için kısık sesle anlatmaya başladı. Eliyle cam kapıdan dışarıyı işaret etti.
"Mavi gözlü olan varya..."

"Ee?"
"O... O beni Chad'in yanından aldı."
Liam, başını eğip Harry'nin yüzüne baktı.
"Chad peşinize düşmedi mi? Nasıl aldı? Mutlaka LaDa'ya gitmiştir."
Harry, kafasını iki yana salladı.
"S-sanırım işlerden birini aksattı. LaDa'ya gitmiş olsa burada olamazdım. Polise gitmiş. Onlar da beni geri verdi, dinlemediler tabi yine. Louis, gelip tekrar aldı ama beni."

Niall, kafası karışmış bir şekilde baktı.
"Bir dakika, bir dakika! Louis de kim?"
Liam, gözlerini devirdi.
"Mavi gözlü olan heralde işte. Ne saçma soru soruyorsun?"
Niall, gözlerini kısıp Harry'nin üzerinden Liam'ın saçlarını çekmek için elini uzattı ama Harry onu engelledi. Harry yüzünden elini indirip devam etmesi için ona baktı.
"Darp raporu aldırdılar, diğer esmer olan Zayn avukat sanırım. Dava açtı bugün. Beni yetiştirme yurduna vermeleri gerekiyordu, ne olacak bilmiyorum. Doğum günümü bir şubat olarak değiştirmek için de başvuracak."

Niall, sorgulayarak ona döndü.
"Peki bunu niye yapıyorlar?"
Harry, göğsüne bastırdığı battaniyeye biraz saha tutunup gözlerini kaçırdı. Her sorunun cevabı olmadığı gibi Harry'nin bunu düşünecek cesareti de yoktu. Duymaya ihtiyacı olan şeyleri istemeyezdi. Louis, zaten çok fazlasını yapmıştı. Harry, bu hakkı kendinde görmüyordu. Hakettiği de belli değildi zaten. Kendi penceresinden gördüğü her şeyin zirvesindeki şefkatin sahibinin sevgisini hakediyor muydu?

Liam, gözleri büyürken Harry'yi kolundan tutup kendine çevirdi.
"Aranızda bir şey var! Harry, bir daha tamamen güvenemezsin!"
Niall'ın da gözleri irileşti. Bu kez o bir kolundan tutup Harry'yi kendine döndürdü.
"Öyle bir şey mi var?! Bu adamın iyi olduğuna nasıl emin olabilirsin?! Nerden biliyorsun Anwer gibi-"

Harry'nin hıçkırığı dudaklarından dökülünce susmak zorunda kaldı. Harry, gözlerini kaldıramadı kucağından. Tanrı, ona Louis'yi yollamıştı, Tanrı acıyıp onu kurtarması için Louis'yi yollamıştı. Anwer'ın her şeyi tane tane yüzüne çarpmıştı bir daha. Gözyaşları izinsiz akarken aklına dolan şeyleri silmek ister gibi başını iki yana salladı. Louis öyle değildi. Değildi. Giymeyecekti. Bırakmayacaktı. Değildi değil mi?

Bedeni ürperirken utanç her defasında olduğu gibi tüm benliğini sardı. Aklına düştükçe o yatakta acıyla kıvranırken, yerde kan içinde uzanırken, onun yollarını gözleyip parlayan gözlerinin tiksinme ve nefretle soluşu kazınıyordu hafızasına. Bir daha hıçkırdı, battaniyeyi avuçlarında toparlayıp sallandı. Bedeninden olan korkunç utancı usul usul yer aldı aklında. Olmadığı kadar kirli hissediyordu anımsadıkça. Başını iki yana sallamaya devam ederken battaniyeyi bırakıp ellerini üzerine sürtmeye başladı. Gözyaşları hıçkırıklarıyla beraber artıyordu.
"Ç-çok kirli... Çok k-kirli..."

Titreyen çenesine hakim olamıyor ne yaptığının bilincinde değilmiş gibi ellerini hızlı hızlı üzerine sürtüp sayıklıyordu. Etrafını çevreleyen kolların farkına varmadı. Niall, onu sarsıp duruyordu.
"Harry! Hary, tamam! Tamam, bana bak!"
İkisi, bu konuyu asla açmazlardı. Anwer başta zorlama yokken sonradan Harry'ye hep istemediği halde dokunmuştu. Niall, Harry'yi yanına almaya uğraştıkça Chad'in pis işleri bir bir önlerine engel olarak dizilirdi. Onlar, bundan bahsetmezlerdi. Harry, hali kalmayana kadar çırpına çırpına ağlıyor, ellerini yara edene kadar bir yerlere sürtüyordu çünkü.

Harry'nin ağlamaları seslerini artırınca koşturarak gelen ayak seslerini duydular. Liam ve Niall'ın Harry'yi sarsıp onu durdurmaya çalışan elleri savruldu. Louis kollarını Harry'nin koltuk altlarından geçirip onu ayağa kaldırdı. Kendi kollarını açıp Harry'nin ellerini üzerinden uzaklaştırdı. İki yana düşen ellerine parmaklarını geçirdi. Çırpınıp ağlayan kıvırcığın ellerini onun arkasına götürüp kendi elleriyle kalçasının üzerine yasladı. Harry, hâlâ sallanıp ağlasa da ellerini sürtemiyor kollarını hareket ettiremiyordu. Louis ellerinin baskısını artırıp Harry'yi kendine yasladı. Etrafta onları izleyen üç çift gözü umusamadan şakağına ve alnına öpücükler bıraktı.
"Buradayım. Sakin ol. Yok bir şey buradayım."

Zayn, şaşkın şaşkın bunun ne zaman olduğunu anlamaya çalışan ikiliye seslendi.
"Gelin, kalacağınız odayı göstereyim."
İkisinin omzuna elini koyup onları merdivenlere yürüttü. Niall'ın arkasındaki görüntüden ayrılmayan gözleri ve Liam'ın dönüp dönüp bakmalarıyla şaşkın şaşkın merdivenleri çıktılar. Onlar gözden kaybolunca Harry'nin Louis'nin omzuna gömülmüş başı biraz daha sokuldu. Hıçkırıkları yavaş yavaş iç çekmelere dönerken, bedenini kendi taşımıyordu. Tamamen Louis'ye bırakmıştı. Louis, ellerini ayırıp bir kolunu sırtına diğerini bacaklarının altına geçirerek Harry'yi kucakladı.

Biraz hava almasının iyi geleceğini düşünerek cam kapıdan bahçeye çıktı. Gecenin karanlığında bahçede yanan tek ışık en başta duran soluk lambaydı. Harry, kollarını onun boynuna sarıp bacaklarını indirmek için hareketlendi. Yoğunluktan patlayacak gibiydi. Louis, ellerini Harry'nin beline koyup kendine çekti. Ayakta bahçenin ortasında birbirlerine sarılırken Louis bir daha fısıldadı.
"Buradayım."

Harry, biliyordu. Gitmeyecekti. Biraz geri çekilip ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerini Louis'nin karanlıkta bile berrak mavi gözlerine dikti.
"Sen gitmezsin."
Louis, uzanıp Harry'nin gözlerinin üzerini öptü.
"Gitmem."

Kıvırcık saçlar Louis'nin omzuna döküldü, Harry'nin başı boynuna yaslandı.
"Seni bu hale getiren ne?"
Harry, yutkunup geri çekilmeye çalıştı ama Louis izin vermedi. Kararlılığın çöktüğü gözleri görünce bir daha yutkundu Harry.
"Söylersem iğrenirsin benden. Tiksinirsin." Gözleri dolup kafası eğildi.
"Çok utanıyorum..." dedi çatlayan sesi.
"Çok utanıyorum, bedenimden, kendimden utanıyorum."

Louis'nin elleri Harry'nin güzel yüzüne yerleşti. Kaldırdı başını.
"Benim bakmaya kıyamadığıma utancı mı yakıştırdın?"
Harry, kafasını iki yana salladı.
"Bilseydin... Eğer bilseydin-"
"Bilseydim karşımda duran Meleğe biraz daha tutulurdum. Bilseydim, yine tam önünde durup sana böyle dokunurdum."

Harry, dudaklarını ısırıp gözlerini ayak uçlarına çevirdi. Saçlarının arasına ve ensesine düşen birkaç damladan yağmurun atıştırdığını anlamıştı. Yaşlı gözlerini simsiyah gökyüzüne dikti. Bulutlardan gökyüzü gözükmüyordu, yine de Meleğine bakındı. Sonra Louis'nin parmakları Harry'nin yüzünü okşadı.
"Söyle,Harry." Dedi. Dudaklarının üzerine ufacık bir öpücük bıraktı.
"Söyle Meleğim."

Harry, gözlerini kapattı. Söylemekten korktu. Söylerse de kelimeler aralarına duvar gibi çakılırsa ne yapardı? Louis'nin ona bakan şefkatli gözlerinin şefkati kaybetmesinden korktu. Hiçbir şeyden korkmadığı kadar onun gitmesinden korktu.Sonra tekrar açıp gökyüzüyle bakıştı.
"İstemedim." Dedi. Louis, anlayamıyor gibi bakmaya devam ederken.
"Melek, benim kirli ve utanç dolu bedenimde can bulurken ben... Ben istemedim..."
Louis, donup kalırken yüzündeki bütün kan çekildi. Gözleri bir anda doldu ve yaşlar yağmurla beraber yanaklarını ıslattı.

Harry'nin korkan yeşilleri kendi yüzüne baktı. Harry, Louis'nin kazağının ucuna tutundu.
"Yalvarırım iğrenme benden... Yalvarırım gitme..."

Harry'nin düşüncesinin aksine Louis hızla Harry'ye sarıldı ağlayarak. Harry de onun gibi ağlayıp binlerce kez teşekkür etti Tanrı'ya. Binlerce kez teşekkür etti Louis'ye.
"Nasıl iğrenirim senden, seni her şeyimle seviyorken?"

Harry'nin Louis'nin sırtındaki elleri iki yana düştü.
"N-ne?"
Louis, Harry'den ayrılıp kollarını iki yana açtı yağmurun altında.
"Bu yağmur Meleğin sana hediyesi!"
Gözlerini göğe dikti. Sonra Harry'ye baktı. Buz gibi olmuş ıslak eli yanağına dokundu. Mavilerde var olan duygular akın akın yeşile yol aldı.
"Bu Melek bana Tanrı'nın hediyesi."

Harry'nin elini tutup yanına çekti. Saçlarının arasından parmaklarını geçirip saçlarını geriye taradı. Kendi saçlarını da geriye verip alnını Harry'nin alnına yasladı.
"Sen kirli değilsin. Sen utanca layık değilsin. Bu gece, Melek bizi yağmuruyla yıkadı. Bütün utancın, bütün korkularınla toprağa aktı."

Harry'nin dudaklarına kendi dudaklarını bastırıp yavaş yavaş öptü. İkisi de titremeye başlamıştı. Harry'nin göğsü patlayacak gibiyken verdiği karşılık, Louis'nin ona olan açlığını doyurdu. Harry'nin dudaklarını istekle öptü. Çekilip zarif yeşillere baktı.
"Şimdi de senin ruhunun yanında aciz kalan bu adam bedenine sinmiş bütün dokunuşları aldı. Hepsini dudaklarıyla yakaladı."

İki adım geri atıp kollarını tekrar iki yana açarak gökyüzüne doğru bağırdı.
"Tanrım! O benim bütün sevgimi, hayatımın en güzel duygularını, tüm varlığımı aldı!"

Harry'nin belinden tutup kendine yasladı. Yağmurun altında onu bir kez daha öpmeden önce nefes nefese fısıldadı.
"Bana da bir tek seni seviyorum demek kaldı."

Oy sınırı +80'den devam çok fazla yükselttin demeyin 3, 4 gün oldu önceki bölümü atalı ne desem ertesi gün hani bölüm diyorsunuz bu sınır iyi oldu yani. Sınır koymazsam da eğer kendimi biliyorum yazmam :/ o yüzden beni zorunda bırakan bir şey olmalı.

Yine içime sinmeyen bir bölüm :( ne yapayım sınır doldu artık :(

Continue Reading

You'll Also Like

60.9K 8.6K 31
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
12K 1K 24
Dünya ülkelerinin yaşadığı soğuk savaşın ortasında, içlerini ısıtacak bir aşkın içinde buldular kendilerini. Biri Kore askeri diğeri ise Rus ajanı. P...
58.6K 3.7K 40
-Ben hiçbir şeyden korkmazdım Stiles ölümden bile ama konu sen olunca parmağında ufak bir yara görsem endişeleniyorum.
25.7K 1.2K 16
"Kim olduğumu bilmiyorum ama sen burada benimle olduğun sürece iyi olduğumu biliyorum. " Mew sadece bunu ona söylemek istemişti ama karşılık alamayac...