The Sun Go Down | Styles.

By wasborn1989_hs

2K 255 1.2K

"Penelope'nin numarasından telefon kayıtlarına ulaşmayı başardık ve kayıtlara göre..." Şerif Walker, elindeki... More

²"to meet & records"
³"message & Porsche 911"
⁴"surprise & car gallery"
⁵"dream & opening"
⁶"a girl & belonging"
⁷"trust & crime"
⁸"karaoke & secret affair"
⁹"pie & talk"
¹⁰"threat & fight"
¹¹"expression & note"
¹²"investigation & two pairs of eyes"
¹³"regret & hope"
¹⁴"friend & body"
¹⁵"pure love & fear"
¹⁶"beach & 'P'"
¹⁷"shame & lifeless body"
¹⁸"lighthouse & jealousy"
can i ask you a question?
¹⁹"trouble & aim"

¹"birthday & necklace"

330 32 161
By wasborn1989_hs

Herkese merhaba!
Öncelikle geldiğiniz için teşekkür ederim. Burada olmanız benim için gerçekten anlamlı ve bu iyi hissettiriyor.

Hikayeye başlamadan önce ufak bir açıklama yapmalıyım, canlar. Hikayede kopukluk yaşamamanız için bu önemli.

!Kalın tip yazılar şimdiki zamanı, eğik tip yazılar ise geçmişi anlatıyor olacak!

Yani zaman olarak şimdi ve geçmiş arasında gidip geleceğiz.

Daha fazla uzatmadan sizleri hikaye ile başbaşa bırakıyorum.

İyi okumalar!

❤️

••

"Hadi ama!" dedi, isyan eder gibi. Genç kız, arkadaşının bu komik tavrına karşı ufak bir kahkaha atmaktan kendini alıkoyamadı.

"Tamam, tamam. Üflüyorum işte." deyip masaya doğru hafifçe eğildiği sırada yine arkadaşının bağırışıyla durdu. "Önce dilek tut!"

"Ah, pekâlâ."

Genç kız, gözlerini kapattı ve derin bir nefes alarak dileğini diledi. Hemen ardından mumları üfledi. Alkış ve ıslık seslerini duyduğunda gözlerini açtı ve doğruldu. Dudaklarındaki büyük gülümsemeyle partinin başından beri kendisini ve ortamı çeken arkadaşına döndü.

"18 oldum!" diye bağırdı, büyük bir coşku ile. Genç kızın arkadaşı elindeki kamerayı yanında duran sevgilisinin eline tutuşturup doğum günü kızına sarıldı sıkıca. "İyi ki doğdun, Lope!"

"Teşekkür ederim, Jess."

"Hey, iyi ki doğdun, ufaklık." diyerek kamerayı genç kıza doğru yaklaştırdı ve güldü, Jess'in erkek arkadaşı.

"Artık aynı yaştayız, Mike. Bana ufaklık deme hakkın an itibari ile sona erdi."

"Bu umrumda bile değil. Hâlâ ufaklıksın." dedi ve omuz silkti. Kamerayı Jess'e geri verip o da arkadaşına sarıldı ve onu tebrik etti.

Partiye gelen arkadaşları ile ufak sohbetler edip iyi dileklerini aldıktan sonra salonun kenarında sessiz bir köşeye geçti ve kalabalığın içinde zümrüt yeşili gözleri aramaya başladı. Pastayı üflediğinden beri onunla konuşmamıştı ve yüzünü de tam anlamıyla görememişti.

İçinden bir ses belki de gitmiş olabileceğini söylüyordu ve bu üzücü ihtimali düşünmek genç kızın boğazında bir yumru oluşmasına neden oluyordu.

Derin ve titrek bir nefes alıp dudağını dişlemeye ve parmakları ile oynayıp sabırsızlıkla etrafa bakmaya devam etti.

"Hâlâ bulamadın mı?" dedi arkasından boğuk ve kısık bir ses. Sıcak nefesi tenine çarpıyordu ve bu anında kalbinin hızla çarpmasına sebep olmuştu. Rahat bir nefes daha aldı ve dudaklarındaki aptal sırıtışı gizleyebilmek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Şimdi buldum."

"Herkesle konuşmanın bitmesini bekledim." dedikten sonra elini genç kızın omzuna koydu ve onu kendisine çevirdi. "İyi ki doğdun, Penelope."

Penelope, vücudunun alev aldığını hissediyordu. Konuşma yetisini kaybetmiş gibiydi ve nefesleri hiç olmadığı kadar hızlı ve düzensizdi.

Genç kız daha kendini toparlayıp ona bir teşekkür bile edemeden bedenini onun güçlü ve huzur bulduğu kolları arasında buldu. Gözleri şaşkınlıkla aralanırken hemen kendisini toparlamaya çalıştı ve o da kollarını boynuna sardı.

"Teşekkür ederim." dedi en sonunda da. Yavaşça birbirlerinden ayrıldılar.

"Açıkçası gittiğini düşünmeye başlamıştım."

"Bugün senin doğum günün. Sana hediyeni vermeden asla gitmem."

"Bana he-hediye mi aldın?"

"Aslına bakarsan çok ufak bir şey. Yani gerçekten öyle ve belki beğenmezsin."

"Hayır, saçmalama, Harry. Düşünmüş olman bile yeter."

Penelope, heyecandan parlayan gözleriyle Harry'nin cebinden ufak, siyah, kare ve ince bir kutu çıkarışını izledi.

"Tekrardan doğum günün kutlu olsun." dedi, kutuyu genç kıza uzatırken.

Penelope, Harry'nin elindeki kutuyu aldı ve kapağını yavaşça açtı. Bunları yaparken nefesini tuttuğunun farkında bile değildi.

Gördüğü ince ve zarif kolyeyi dikkatle parmaklarına koyup kutudan çıkardı. Kolyenin ucunda tek bir harf asılıydı.

H.

"Harry, bu-bu..."

Penelope, başını kaldırıp onu merakla izleyen Harry'ye baktı. Harry, tişörtünün yakasını hafifçe çekiştirip içindeki ince zinciri çıkardı. Ve Penelope, o an nefesinin tamamen kesildiğini, bu dünyadan soyutlandığını hissetti.

Harry'de de aynı kolyeden vardı. Tek farkı, kolyeye asılı olan harfin 'P' olmasıydı.

"İnanamıyorum." dedi, Penelope şaşkınlıkla. Bir yılı aşkın süredir, önce hoşlandığı sonra da farkında bile olmadan onun çekimine kapıldığı ve sonunda ona aşık olduğunu anladığı genç, Harry Styles, karşısında duruyor ve kendisine... Kendisine çıkma teklifi ediyordu?

Evet, tanışıyorlardı ve arkadaş sayılırlardı. Jess'in sevgilisi Mike ile birlikte basketbol takımındaydı ve birkaç kez hep birlikte, arkadaş grubu olarak, buluşmuşlardı. Penelope, Harry'ye bakarken bile kalbinin durduğunu her zaman hissederdi ve ona beslediği bu duygulardan haberdar olan tek kişi arkadaşı Jessica'ydı. Hep Harry'nin onu sadece normal, sıradan bir arkadaş olarak gördüğünü düşünürdü çünkü arkadaşlarına nasıl davranıyorsa ona karşı da aynı şekilde davranıyordu. Ama şimdi...

"Beğenmedin, değil mi?"

Penelope, hızla başını iki yana sallayarak kuruyan dudaklarını yaladı ve bakışlarını Harry'nin kolyesinden çekip parmaklarında duran kolyeye baktı.

"Hayatımda aldığım en güzel ve..." Genç kız, derin bir nefes alıp artık gizlemeyediği tebessümü dudaklarına yerleştirerek Harry'nin parlayan yeşil gözlerine baktı. "...en anlamlı hediye." dedi.

"Bu konuşmayı içimde birçok kez tekrar ettim ancak yine de doğru şekilde yapacağımdan emin değilim." diyerek ensesini sıvazladı ve derin bir nefes aldı, Harry.

"Senden uzun süredir hoşlanıyorum, Penelope."

Penelope, hayatında daha önce bu kadar heyecanlandığını hatırlamıyordu. Öyle ki bu kalabalıkta, bu gürültüde bile Harry, kalbinin sesini duyabilirdi.

"Ve cesaretimi toplamam da biraz zaman aldı ama işte, şimdi buradayız." dedi, gamzelerini belli ederek gülümserken. Genç kızın bakışları aşık olduğu gamzelere yöneldi ancak hemen sonra yeniden Harry'nin gözlerine baktı.

Harry, Penelope'ye bir adım yaklaşıp ellerini, kendi elleri arasına aldı. Yeşil gözlerini ela gözlere odakladı. "Bize bir şans vermeye ne dersin?" dedi ve tekrardan tebessüm etti. "Belki bunu iyi bir şekilde yürütebiliriz."

Penelope, mutluluktan ağlayacağını hissediyordu. Gözleri hafifçe dolmuştu ve sık nefesleri kelimeleri bir araya getirmesine engel oluyordu.

"Harry,"

"Benimle çıkar mısın, Penelope?"

"Penelope ile ne zamandır birliktesiniz, Harry?"

"Dört buçuk ay. Beş ay olmak üzereydi." dedi, yeniden dolan gözlerine avuç içlerini bastırırken.

"İlişkiniz nasıldı?"

Harry, burnunu çekip derin, titrek bir nefes aldı ve ellerini yüzünden çekip kızarmış, dolu gözlerini karşısındaki polise odakladı.

"Mükemmeldi." dedi, tek nefeste. Aynı zamanda omuz silkmişti. "Herkes bize imrenerek bakardı. Biz sadece sevgili değildik." Konuşmak için tekrardan derin bir nefes aldı ve dudaklarını yaladıktan sonra devam etti. "Biz birbirimizin en iyi arkadaşıydık. Bazen birbirimizin evlerinde bile kalırdık. Beraber sinemaya, tiyatroya veya spor müsabakaları izlemeye giderdik. Beraber gitar ve piyano çalmayı öğrenmeye başlamıştık. Birer arkadaş gibi kafamıza takılan herhangi bir şey olduğunda bunu anlatıyorduk. Birlikte alışverişe giderdik ve hatta Lope çok istiyor diye cilt bakım günü bile yapıyorduk. Onunla birlikte vakit geçirmek hayatım boyunca yaşadığım en paha biçilemez anlardı. Birbirimizin fikirlerine her zaman saygı duyardık ve anlaşamadığımız konularda da konuşarak bir orta yol bulurduk. Hem de her zaman. Asla sürekli tartışan ama yine de birlikte olmaya devam eden çiftler gibi olmadık."

Polis memuru, Harry cümlesini bitirdikten sonra önündeki deftere birkaç not aldı ve sonra ellerini masada birleştirip Harry'ye baktı.

"Konuştuğumuz birkaç kişi sizi iki gün önce olan bir partide kavga ederken görmüş ama."

Harry, başını öne eğip iki yana salladı. "O bir kavga değildi. Ufak bir tartışmaydı sadece."

"Az önce asla tartışmadığınızı ve her şeyi konuşarak hallettiğinizi söyledin, yanılıyor muyum?"

"Evet, söyledim çünkü doğru."

"Partideki tartışmayı nasıl açıklayacaksın o zaman?"

Harry, arkasına yaslanarak ellerini saçları arasından geçirdi.

"Parti başlamadan önce birbirimize çok içmeyeceğiz diye söz verdik ama ben biraz kaçırdım ve o da bana kızdı. Kızmakta haklıydı çünkü düşünmeden konuşmaya başlamıştım ve onu dinlemedim. Sözümü tutmadım. Tartışma bundan ibaretti."

Polis memuru, birkaç saniye Harry'nin perişan yüzünü inceledi. Ardından derin bir iç çekerek yerdeki orta boy gri kutudan ufak bir poşet çıkartıp masanın ortasına bıraktı.

"Bu kolyeyi daha önce gördün mü?"

Harry, masaya yaklaşıp poşetin içinde zinciri kirlenmiş kolyeye baktı. Gözyaşları o an aniden gözlerine hücum etti ve yanaklarından süzülmeye başladı.

"Evet, Harry. Kesinlikle iyi yürütebiliriz." dedi, mutlulukla. Harry, rahat bir nefes verip dudaklarındaki büyük gülümsemeyle Penelope'nin parmaklarından kolyeyi aldı.

"İzin verir misin?"

"Penelope'nin." dedi, zar zor bulduğu sesiyle. Titreyen eliyle poşete uzandı ve plastiğin üzerinden H harfine dokundu.

Penelope, arkasını dönüp saçlarını sol tarafında topladı. Harry, kolyeyi genç kızın boynuna taktıktan sonra saçlarını arkaya aldı. Penelope, Harry'ye döndü ve "Sana söz veriyorum, Harry." dedi.

"Ona doğum gününde almıştım." derken dudakları arasından bir hıçkırık kaçtı. Çok geçmeden omuzları sarsılarak hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Dakikalardır kendisini tutmasının acısı çıkıyordu sanki.

Genç kız, bir türlü kontrol edemediği gülümsemesi hâlâ dudaklarındaki yerini korurken kolyenin ucundaki H harfine dokundu. "Bu kolyeyi asla çıkarmayacağım."

••

Multi: Penelope Campbell

Continue Reading

You'll Also Like

158K 16.7K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
224K 22.1K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
23K 4K 12
"Başka birine aşık olmaktansa, fazlasıyla senin olmakla meşgulüm." "Bebeğim, ikimiz de biliyoruz."
127K 22.2K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting