KOÇ

By misramadizedeolur

1.1M 75.1K 11.6K

'En Güzel Beşiktaş'ın Çocukları Sever : 1' "Özgür Çalhan liked your tweet mi?" dedim dehşet içinde. "Ne demek... More

0 x Koç
1 x Tweet
2 x Karşılaşma
3 x Maç
4 x Süper İkili
5 x Fan
6 x Düşüş
7 x Trip
8 x Rezil
9 x Antrenman
10 x Gülümseme
11 x 153,2 Km'den Gelenler
ŞAMPİYON
12 x Yeni
ŞAMPİYON #2
13 x Söz
15 x Haber
16 x Rize
17 x Kırıklıklar Ve Bozulmalar
bir şeyler'
18 x Aydınlık
19 x Mavi
20 x Misafir
bir şeyler #2
21 x Sen Beğendin
22 x Annemin Damadı
23 x Afallama
24 x Bursa
25 x Merhaba
bir şeyler #3
26 x Misafir ' 2
27 x Masal
28 x Huzur
29 x Kardeş
30 x 'Bebeğim, yanıyorsun'
31 x Sevmek Güzel
32 x Aşktan
33 x Düğün
34 x Çok Sevdik Be Abi
35 x Sürpriz
36 x Yılbaşı
37 x Koç
38 x Beşiktaş Icrypex
Falanlar- Kesitler Ve Filanlar
39 x Aşk
FİNAL
bir şeyler ' Bu Asla Veda Değil
Yılbaşı Özel
1. Yıl Özel
Paris Özel
2. Yıl Özel
Kutlama- Açıklama ve Nicesi

14 x First Date

25.5K 1.7K 365
By misramadizedeolur

Herkese merhaba!

Nasılsınız güzellerim? Umarım iyisinizdir.

İyi okumalarr!

Koç - Bölüm On Dört : Babamın Damadı?

"First date diyebilir miyiz?" dedi ablam benden daha heyecanlı bir şekilde. Dün öğrendiği andan beri peşimi bırakmıyordu zaten. Beni daha çok gerdiğinin farkında mıydı acaba? "Diyemeyiz." diyerek bıkkınca göz devirdim ve parfümümü sıktım. Bir yandan da gözlerim telefondaydı. Özgür beni almak istemişti.

Özgür Çalhan.

Beşiktaş'ın genç sol beki, insanların göz bebeği, Yılmaz Çalhan'ın oğlu Özgür Çalhan.

Beni almaya gelecekti.

Sevinçten delirmek ve normal davranmak arasındaki o ince çizgide gidip geliyordum. İstanbul'a geldiğimden beri resman ayrılamıyorduk evet ama hiçbir zamanda bir cumartesi günü, antrenman çıkışında beni alacağını söylememişti.

Bayılacağım sanırım.

"Pantolon mu giyseydim acaba?" dedim aynadaki görüntüme bakarken. "Yok, fıstık gibisin böyle." dedi ablam neşeli sesiyle. Üzerimde bana şans getireceğine inanarak aldığım kot şort eteğim ve göbeğimde biten lacivert kısa kollu tişörtüm vardı. Omzumdaki açık kızıl ve turuncumsu arasında gelip giden saçlarımı dün gece örmüş ve sabah açık kıvır kıvır bırakmıştım. Çillerim hoşuma gittiği için bugün kapatmamıştım. Yüzüme sürdüğüm tek şey dudaklarımdaki kırmızı parlatıcıydı. Açık yeşil gözlerim ışıl ışıl parlıyordu.

İç çekerek elimdeki parfümü lacivert ve minik sırt çantama koydum. Özgür on iki gibi geleceğini söylemişti ve on iki olmasına çok az kalmıştı. "Düzgün davran çocuğa, kibar ol." dedi ablam. Gözlerimi devirdim. "Kibarım ben zaten." dediğimde göz devirdi. Telefonuma bildirim geldiğinde heyecanla ekranı açtım.

Koç : Kapının önündeyim.

Geliyorum, yazdım ve hızlıca beyaz sporlarımı giydim. Çantamın üzerindeki şapkamı kafama taktım. Özgür'den almıştım ve bence ona geri gitme zamanı gelmişti. Sırt çantamı sırtıma taktım ve ablama öpücük atarak odamdan çıktım. "Allah utandırmasın." dedi ablam arkamdan gelirken. Onu umursamamaya karar vererek asansörü çağırdım.

Dakikalar sonra sitenin bahçesine çıktığımda, sitenin kapısını önünde, arabasına yaslanmış bir şekilde duran Özgür'ü gördüm. Gözlerinde siyah güneş gözlüğü, üzerinde aşık olduğum beyaz tişörtü ve kotuyla oldukça normaldi. Peki ben neden düşmüştüm? Bunları Eniz, Arda ya da Oğuz'da giyiyordu. Bu adamda neden bu kadar harika duruyordu?

Ona yaklaştığımda kafasını sol omzuna doğru biraz eğmişti ama gözünde gözlükleri olduğu için gözlerindeki ifadeyi göremiyordum. Ne gereksiz şeydi gözlük takmak. Üstelik benim Özgür gibi mavi gözlerim olsa hayatta gizlemezdim.

Evet benim gözlerimde yeşildi ama konumuz kesinlikle bu değil.

Siteden çıktığımda karşı karşıya kaldık. "Selam." dedim gülümseyerek. "Selam." diyerek gülümsedi ve gözlüklerini çıkarttı. "Hadi gidelim." dedi ve kapımı açıp binmemi bekledi. Arabanın içine bindiğimde kapıyı kapattı ve hızlıca yerini oturdum.

Özgür Çalhan'ın arabasındaydım ve o bana kapıyı açmıştı.

Özgür Çalhan'ın arabasındaydım ve o bana kapıyı açmıştı.

Rüyalarımdan daha güzeldi ve gerçekti. Anneme fotoğraflarını göstererek 'damadın' diyordum, gerçi bunu Özgür dışında bir sürü kişiye de yapıyordum ama neyse, gerçekten annemin damadı olur muydu acaba? Babam da buna çok sevinirdi bence. Anneme Beşiktaşlı bir damat daha istediğini söylüyordu. Ona Beşiktaş'a hayatını feda etmiş birini götürmüş olurdum işte.

Saçmalama Vera.

İç çektiğimde kokusu burnuma doldu. Tarif edemeyeceğim kadar güzel kokunun içinde ne olduğunu düşünecekken "Nasılsın?" dedi Özgür. Araba sürerken de ayrı bir yakışıklı oluyordu. Heyecanlı? Aşık olabilecek? Düşmüş?

"İyiyim." dedim kedi miyavlaması gibi çıkan sesimle. "Sen yorgun değilsin, değil mi? Öyleyse iptal edebiliriz." diyerek devam ettim endişeyle. Yorgunsa daha fazla yormaya hiç gerek yoktu. Takımla antrenmanlar, bireysel çalışmaları, maçlar, bizim takım derken yoğun oluyordu çünkü. "Yorgundum." dedi ve yan gözle bana bakarak gülüşünü genişletti. "Ama geçti." diyerek devam etti ve önüne baktı yeniden. Üzerime alınmalı mıydım?

Kırmızı ışıkta durduğunda bana baktı yeniden. Sessiz kalmaktan nefret eden ben adamın yanında sessizlik yemini etmiş gibi davranıyordum resmen. "Bana bilerek çarpmandan sonra geldiğimiz hale bak, sürekli beraberiz." dedi gülüşünü olabilecekmiş gibi büyütürken. Ona hak versemde gözlerimi kıstım. "Bilerek çarpmadım bir kere." dediğimde kahkaha attı. Gözlerim normal haline dönerek yanaklarımı ısırdım. Gülmese olmaz mıydı? Erken yaşımda kalp krizi geçirmek istemiyordum. "Aslında şey." diyerek dudaklarımı yaladım ve devam ettim. "Seni tanıyordum, tanımamamın imkanı bile yok yani. Sürekli maçlara geldiğim için. O gün taşınma stresi, yeni şehir heyecanı derken şey oldu."

Arabayı yeniden hareket ettirmişti. "Ne yalan söyleyeyim gururum incinmişti." dedi çocuk gibi. Gülümsemem daha çok büyüdü. "Egon İstanbul'dan daha büyük." dedim alayla. Bir şey demek üzereyken stadın önünden geçmemiz ile oraya baktı ve gülümsedi. "Yakın olmanız ne kadar güzel." dediğinde sessiz kaldım. "Baban mı özellikle seçti?" diyerek devam etti. Gülerek kafa salladım. Yılmaz Amca okulumu sorduğunda, babamın özellikle orayı seçmiş olabileceğini söylemiştim. Unutmamış olması hoşuma gitmişti.

"Babama kalsa hemen yanında olmak, hatta içinde falan yaşamak isterdi." dedim normal bir şekilde. "Babanla babam çok iyi anlaşabilir." dediğinde iç çekmek istedim. Bence de anlaşırlardı. Biz evlenmeye karar verirsek, ayrılmazlardı mesela. Evlense miydik? "Yılmaz amcadan mı Beşiktaşlısın yoksa kendin mi seçtin?" dedim meraklı bir şekilde. Şahsen ben Beşiktaş'ta oynamış olsam çocuğumun kafasına vura vura Beşiktaşlı yapardım. "Bizim ailede babadan miras. Amcamlarda falanda öyle." dediğinde kafa salladım. Yılmaz amcanın da benim gibi düşündüğüne yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım. Akatlar'a geldiğimizde arabayı ustalıkla park etti. Benimde acilen bu kadar güzel araba kullanmam lazımdı. "Peki ya sen? Babandan mı Beşiktaşlısın?" dediğinde kafamı iki yana salladım. "Beşiktaşlı değilim ben." dedim yalan söylemeyerek. Mavi gözlerinin içine şaşkınlık pırıltıları dolarken gözleri kocaman açıldı.

O anda beni tekmeleyerek arabadan atmasını bekledim.

"Nasıl ya?" dedi hala süren şaşkınlığıyla. Derin bir nefes aldım. "İnelim mi?" dediğimde kafa salladı. Arabadan inip kapıyı kapattıktan sonra çantamı sırtıma taktım. Özgür inip arabayı kilitledi. Yanına gittim hemen. "Ben takım tutmuyorum. Ama babam, Beşiktaşlı olmayı bana miras bırakmak istiyor. Benimde çocuklarıma bırakacağımı düşünüyor. O yüzden beni Beşiktaşlı yapmaya çalışıyor." dedim üstü kapalı bir şekilde. Tabi ki de aldığım paraları söyleyerek çocuğun kalbine indirmeyecektim. "O zaman babana yardım edelim." dedi mırıldanır bir şekilde. Evlenme teklifi? Kesinlikle evlenme teklifi! "Efendim?" dedim anlamamış gibi. "Hadi girelim." diyerek çevirdi ve elimi tuttu.

Elimi tuttu!

Kalbim hızlanırken öleceğimi hissettim bir an. Elleri, fazla soğuktu. Ama çok yumuşaktı. Gözlerim ellerimize takıldı. Onun elleri arasında ellerim minicik kalmıştı. Nefesimi tuttum heyecanla.

Özgür Çalhan elimi tutuyordu!

Akatlardan içeri el ele girdik. "Daha önce gelmiş miydin?" diyerek bana döndü. Dudaklarım büzüldü. "Sadece izlediğim maçlarda kameranın gösterdiği kadarını gördüm. Birde sizinle geldiğimde işte." diyerek mırıldandım. "O zaman sana kameranın göstermediği yerleri gösterelim." dedi neşeli sesiyle.

Dinlenme odalarına ve soyunma odalarına göz attık. Ben duvarlara bakarken yeniden sahaya gelmiştik. Sahanın ortasına geçtik. Özgür elimi bıraktı. Etrafımda dönerek salona baktım. İlk geldiğimde incelemeye fırsatım olmamıştı. Gözüm potaya takıldı. Alperen ne üçlükler atmıştı burada.

"Hadi fotoğraf çekilelim." dedim eteğimin cebinden telefonumu çıkarıp. Mesajlara ve gelen bildirimlere bakmadan kamerayı açtım. Özgür yanıma geldi. Telefonu havaya kaldırdığımda Özgür'ün gözlerinin yarısına kadar gözükmüştü. "Ben çeksem daha iyi olur." dedi alayla ve telefonumu elimden aldı. Telefonumu havaya kaldırıp bana biraz daha yaklaştı. Başım omzuna geliyordu. Boşta olan eliyle belimi sardığında içimin titredi. Yanaklarımın alev aldığını hissederken, beceriksizce gülümsedim.

Bu günün sonunda kalp krizi geçirmezsem bana bir şey olmazdı.

Birkaç pozdan sonra oradan çıkmıştık. Gezilecek pek yer yoktu çünkü. "Antrenmandan sonra bir şeyler yememiştim. Yemek mi yesek?" dedi annesine acıktığını söyleyen minik çocuklar gibi. "Bana uyar." diyerek gülümsedim. Telefonum hala ondaydı ama şuan telefonumu umursamayacak kadar mutluydum. Yine de fotoğraflarımızı merak etmiyor değildim. "Bildiğim çok güzel bir yer var." dedi arabaya bindiğimizde.

"Bursa'da nasıl bir hayatın vardı?" dedi birden. Bursa... Normal bir hayatım vardı yani. Ve o hayatta sen yoktun. "Normal bir lise öğrencisiydim. Okul ev arasında gidip geliyordum. Normal olmayan tek şey arkadaşlarımdı sanırım. Tanışmıştın okulda?" diyerek ona döndüm. Kafa salladı. "Onlarla bir araya geldiğimizde sürekli başımızı belaya sokacak şeyler yaşardık. Onlar dışında normaldi." diyerek devam ettim. "Arkadaşların, çok seviyor gibisin." dedi gözlerini bir an bana değdirerek. "Onlarla büyüdüm."

İkimizde bir süre sustuk.

"Senin, Özgür Çalhan'ın nasıl bir hayatı var?" dedim merakıma engel olamayarak. "Yoğun." dedi hemen. "Ama şikayet etmediğim bir yoğunluk. Mutluluk veriyor." diyerek devam ettiğinde gülümsememe engel olamadım. "Takım arkadaşların ile nasılsın? Oldukça yakın duruyorsunuz gerçi ama."

"Ailemden bir farkları yok. Bazen Necip abinin içinden babam çıkıyor, o derece yani." dediğinde kahkaha attım. Necip Uysal'ı severdim. Hatta baya severdim. Özellikle Ozi, Olcay Şahan ve Cenk Tosun ile olan arkadaşlıklarına bayılırdım. "Neco'da öyle bir tavır görünüşünde bile var zaten. Şaşırmadım pek." dedim eğlenerek. "Senin favorin kim takımdan?" dedi merakla. "Benim dışımda tabi." diyerek göz kırptığında kıkırdadım.

Gözlerim kısıldı. Herkesi severdim aslında. Ama favorim kim düşünmemiştim. "Oğuzhan." dedim sonra. Feyenoord'a kiralık gittiğinde bile maçlarını izlemiştim. Özgür'ün kaşları çatıldı. "Neden?" dedi çatık kaşlarla. "Çok iyi anlaşırmışız gibi geliyor, aynı kafadayız bence." dedim omuz silkerek. Birde kıvırcık saçları, gamzeleri falan... "Biz daha iyi anlaşırız." dedi hızlıca. Kaşlarım havalandı. "Biz?" dedim şaşkınlıkla? Sürekli atışıyorduk be biz!

"Evet biz." dedi 'biz' kelimesini bastırarak. Bir şey diyecekken çalan telefon ile sustum. Benimki değildi. Özgür iki telefonu da cebinden çıkardı. Benimkini bana uzattı. Aldım usulca. Telefonunun ekranına baktığında kaşlarını çattı. Telefonu arabadaki yerine katıp açtı. Oğuzhan'ın yakışıklı yüzü ekranda belirdiğinde şaşkınlıkla baka kaldım.

"Kardeşim, napıyorsun?" dedi Ozi neşeli sesiyle. Dışarıda olduğu belliydi. Etrafında sesler vardı. Nefesimi tutmuş ekrandaki görüntüsüne bakıyordum. "Bir arkadaşımla bizim mekana gidiyorum abi, sen ne yapıyorsun?"

Arkadaşım dedin ya, orada bir uzaklaştık seninle.

"Bizde bizimkilerle oradayız, seni çağıracaktım bende." dedi Ozi. Özgür ana döndü. "Gidelim mi?" diye mırıldandı. "Sen bilirsin." dedim bende uysal sesimle. Arkadaş demişti bana. Gönül isterdi ki hayatımın aşkı desin.

Vera, sen bugün bu çocuğa fazla mı yürüdün?

Kendi kendime omuz silktim. Oda kendine yürütecek hareketler yapmasın.

"Tamam abi beş dakikaya oradayız." dedi Özgür gülümseyerek. "Tamam kardeşim, bekliyoruz." diyerek telefonu kapattı Ozi.

Şimdi biz baya baya gidiyoruz yani?

Allah'ım lütfen Özyakup'a ikinci kere yumruk atmayayım.

Umarım bölümü sevmişsinizdir. Bölüm hakkında ve kitabın geneli hakkında yorumlarınızı/eleştirilerinizi merakla bekliyorum.

Aynı zamanda kitabın ilerleyen bölümlerinde neler görmek istersiniz? Neler olsa sizin daha çok hoşunuza gider? Bunları da oldukça merak ediyorum.

Ah bu arada.

Gün geçtikçe daha çok büyüyoruz. Bu kitaba başlarken, aslında bu kadar kısa bir sürede bu kadar çabuk büyüyeceğimizi hiç düşünmezdim. Bunun için hepinize çok teşekkür ederim.

Son olarak, yakın zamanda kitabın yeni bölümlerinin ne zaman atılacağı ile ilgili bir düzen oturtmayı düşünüyorum. Karar verdiğim zaman sizinle paylaşacağım.

Şimdilik bu kadar.

Kendinize çok iyi bakın.

Sizi seviyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

2.5M 144K 45
Mizah #1 05.08.2017 Yeni gelen kutuları depodan sürükleyerek getirdi genç kız. Uzun gür saçlarını bileğindeki lastik toka ile bağladı. Kitapları yer...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.6M 98.7K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
2.9K 391 10
Bazı zamanlar sevdiğin iki insan arasında kalırsın. Böyle zamanlarda ya kalıp birisini seçer diğerini silersin ya da her şeyi arkanda bırakıp giderek...
57.3K 19.8K 55
Bir SERİ KATİL'in gözlerindeki masumiyeti göre bilirmisin ? O bir seri katil onu masum yapan tek şey amacı. Daha önce bir seri katilin hayatını mer...