√61+2x≠-4y [MAZRUB]

By gulsah_kara

30.9K 2.2K 3.9K

Radyo sunucusunun sesi yetti onu kilometreler ötesinden aşık etmeye "Kalbimde bir fay hattı var, o gülünce ye... More

1. Bölüm: Ölü Çiçekler (KMM)
2. Bölüm: Zift
3. Bölüm: Sönen Işıklar (UB)
4. Bölüm: Müziğin Suikasti (SS)
5. Bölüm: Çalıntı Notalar (K)
6. Bölüm: Kronik
7. Bölüm: Bitmeyen Şarkılar ve Yollar
8. Bölüm: Sönmüş Kireç (ÇS)
9. Bölüm: Karahindiba Mezarlığı (O)
10. Bölüm: Kalpteki Kramplar
11. Bölüm: CD 042S LÂL
12. Bölüm: 1088 07/ 150 PETROL
Ön İzleme (13. bölüm) + Duyuru
13. Bölüm: İzmarit (YD)
14. Bölüm: Kalbe Çarpan Rüzgarlar(HD-SN)
15. Bölüm: Çizik Plaklar
16. Bölüm: Ters Alizeler
17. Bölüm: Kirletilen Şarkılar
18. Bölüm: Bir Keder Saklar Gülüşü
19. Bölüm: Rıhtım
20. Bölüm: Kömürden Çizilen Resim(AG)
21. Bölüm: Sustu Artık Kasetler (OÜGM)
22. Bölüm: Kayıp Notalar Mahzeni (BPB)
23. Bölüm: Kalbim Sende İnfilak Ediyor
24. Bölüm: Falez
25. Bölüm: Kül Bulutu
26. bölüm: Zihnimde Açan Çiçekler
27. bölüm: Akşamüstü Yalnızlığı (BBPCSU)
28. Bölüm: İntihar Mevsimi
Ön İzleme (29. bölüm)+ Duyuru
29. Bölüm: Güz Batımı
30. Bölüm: İstasyon (DOŞ)
31. bölüm: Aşk-ı Kahve
32 . bölüm: Gülümseyen Çiçekler (SD)
33. bölüm: Duman Grisi
34. bölüm: Kırağı
35. bölüm: Telgraf Çiçeği
36. Bölüm: Linet
37. bölüm: Cephe Yağışı
38. bölüm: Okyanus
39. bölüm: Nar Çiçeği
40. bölüm: Bir Fotoğrafçının Hayali (UK)
41. bölüm: İs Kokulu Çiçek (SGGDÖK)
42. bölüm: Saksıma Bir Ceset Diktim
43. bölüm: Meçhul His
Ön İzleme (44. Bölüm)
44. bölüm: Rüzgarın Matemi
45. bölüm: Darmaduman
46. Bölüm: Hezeyan Sözler ve Umutsuz Melodiler
Duyuru
47. Bölüm: Aşka Bulaşanlar
48. Bölüm: Bir Katilin Portresi (SEÇBY)
49. Bölüm: Ruhu Yaralı Düşler
50. bölüm: Fay Hattı (BSYİ)
51. Bölüm: Başıboş Islıklar
52. Bölüm: Kül ve İzmarit
54. Bölüm: Deniz Kabukları (BŞ)
55. Bölüm: Bahar
56. Bölüm: Çekim Yasası
58. Bölüm : Noćhic
59. Bölüm : Turuncu Işıklar
60. Bölüm : Çiçeklerin Mezarı Olmaz
FİNAL "SENDE BANA RASTLADIM"
Özel bölüm 1
Özel bölüm 2
Özel bölüm 3
Özel bölüm 4
Özel bölüm 5
TEŞEKKÜR

53. Bölüm: Yazı - Tura

321 19 0
By gulsah_kara

Satır aralarına yorumlarınızı bekliyorum, iyi okumalar ^^

Bölüm 53: Yazı - Tura

Kaan'dan:

"Eee, sonra n'oldu? Anlatsana lan!" diye yerinden zıpladığında onun kadar heyecanlı olmasam da devam ettim.

"Niyetimiz ciddi dedim."

Mete, Kardelen'in ailesi ile tanıştığımı söylediğim andan itibaren rahat durmamış, radyodan buraya gelene kadar başımın etini yemişti.

Gülümseyip sondaki 's' harfini bastırıp uzatarak "Reis!" dedikten sonra yine aynı heyecanla tekrar sordu, "Helal be! Eee, Sonra?"

"Sonrası iş ciddiyse ciddi... Aile büyükleriyle tanışılacak mevzusu."

Gözlerini kısıp manalı bakışlar atarak "Tanışmadan sonra genelde ne olur biliyorsun di mi? Büyükler öyle her şey için acele etmezler de ortada bir 'söz' olsun isterler di mi? Ha Kaan?" dediğinde güldüm. O ise hala şaşkınlığı üstünden atamamış, sırıtarak konuşmaya devam ediyordu "Oha lan! Baya baya kız istemeye gidiyoruz. Aslan kardeşim!"

Gülerek omuz silktiğimde "Bilemiyorum artık." demem üzerine ellerini omuz hizasında havaya kaldırdı.

"Bileceksin kardeşim. Koskoca adam oldun evleneceksin artık." Kafamı eğip ensemle oynadığımda "O değil de kırk yıl düşünsem değil bizden erken evleneceğini, evleneceğini bile düşünemezdim. Ama boşa dememişler suyun sessizinden adamın yere bakanından kork diye." demesiyle kafamı kaldırdım.

"Sözü rezil ettin oğlum."

Elini boşver dercesine sallayıp "Neyse ne işte!" dedikten sonra "Evleniyormuşsun bugün bilmiyor muyum? Özlemiyormuşsun beni..." diye cıyaklamaya başladı. Allah da beni böyle sınıyor işte.

Dertli bir bakış attıktan sonra bir kaç kez of çekti "Kim bana bulaşık yıkar artık? Kim kahvaltı hazırlar bana? Sen benimdim len!"

Gülüp "Senin kadar menfaatçisine denk gelmedim oğlum." dediğimde eliyle kapıyı işaret etti.

"Ayıp ediyorsun, bak kalkar giderim."

Sakin bir şekilde ben de kapıyı işaret ettim. "Buyur kalk git."

Cıkladıktan sonra "Ben de bilirim gitmesi ama..." dediği an kahkahayı patlattım. "Bizim kitabımızda düğün zamanı arkadaşını onca işle bırakmak yok işte."

"Ulan Mete!" diyerek sağ elimle gözlerimi ovuşturdum.

Aklımda birçok soru ve yapmam gereken bir çok şey vardı. "Ne zaman gidilir ki bu tanışma şeysine?"

Ellerini iki yana açıp "Bilemiyorum valla. Bizden de evliliğinde her aşamasına şahit olduğum biri yok ki." dedikten sonra sakallarını kaşıyıp düşündü. "Şu mayıs da bi' bitsin. Bi' şampiyon olalım, gideriz müsait bir zamanda."

Allah'ım bu kulunun aklı niye böyle çalışıyor?

Puan tablosunu "Fener ile Konya tehlikeli bu ara. Diyeyim bak."diye hatırlattığımda gururlu bir şekilde duruşunu dikleştirdi.

"Ya Allah aşkına, bizi kim durdurur ya?"

Dizlerime vurup "İyi bakalım." dedikten sonra ayağa kalktım. "Neyse ben biraz uyuyacağım. Kumru'nun çıkış vakti gelince kaldır beni."

"Sahi sen sabahın köründe nereye gittin?" dediğinde esnedim.

"Kardelen'in ailesi gidecekti. Onları terminale bıraktım. Maksat bir daha taks-" lafımı tamamlamama izin vermeyen Mete alaya aldı beni.

"Hı hı, öyledir öyle. İyi damat oluyorum demiyor da..."

Hızlı adımlarla yanına gidip "Len Mete!" dedikten sonra ensesini tuttum. Ne olacağını o artık çok iyi biliyordu.

🥀🥀🥀

"Evet, beyaz çikolatalı olacaktı... Peki iyi günler." Telefonu kapattıktan sonra yanına gittim ve özel bir şey olmadığını varsaydığımdan merakla sordum,

"Neymiş bakalım beyaz çikolatalı olan?"

Telefonunu arka cebine koyup "Özüm'ün doğum günü pastası." diye yanıtladı.

Sakallarımı kaşıdıktan sonra "Allah Allah. İyi iyi, ne güzel." diyerek kanepeye yayıldım. O ise zarif bir şekilde yanıma ilişti. Kolumu boynuna atıp kendime doğru çektim ve saçlarından öptüm.

Gülümseyip kafasını geriye doğru çekti. Bir şey anlatacak gibiydi. Biraz heyecanlı... "Özüm'e güzel bir şeyler hazırlamak istiyorum." Kafamı salladığımda "O bu yaşını çok kötü geçirdi. Ailesindeki birtakım sorunlar, babaannesinin vefatı ve... Biliyorsun işte." diye sürdürdü lafını.

Kaşlarımı kaldırıp "Anlıyorum güzelim." dedikten sonra sordum, "Peki yardım edebileceğim bir konu var mı?"

Kafasını iki yana sallayıp "Şu an için yok. Pasta da kutlanılacak yer de işin içinden çıktı. Geriye hediye işi kaldı o kadar." dediğinde geriye doğru yaslandım.

"Bana da bir tavsiye ver de öyle ortada kalmayayım."

Dudaklarını birbirine bastırıp "Hımmm." dedikten sonra bir tavsiyede bulundu. "İstersen beraber bir hediye alabiliriz?"

Hediye almamış olmasına şaşırmama rağmen "İyi olur." dedim. Bu kadar şeyi hallettiğine göre hediyeyi de almıştır sanıyordum. Demekki vakti kalmamıştı. "Ben akşam hediyelik eşya satan butik sitelerinden bir şeyler bulurum istersen." dedim. Ancak aklıma gelen bir diğer fikirle "Ya da beraber çıkarız dışarı, sen kararsızlıkla raflarda dolanırken ben seni seyrederim." devam ettiğimde güldü.

"Bundan daha güzel bir seçenek sunamazsın."

Derin bir nefes verip "Peki doğum günü ne zaman?" diye sorduğumda hemen yanıtladı.

"Perşembe." Henüz bir kaç gün vardı ve Kardelen baya işi halletmişti.

Kafamı salladıktan sonra ayaklarımı uzatmak için masanın üstüne koyacağım an çantasını fark ettim. Geri çekileceğim sırada benden önce davranıp çantasını aldı. Ancak alırken çantasından taşan kağıtlardan dosya içinde olmayanlar düştü ve hafif de olsa cereyan yapsın diye açtığım camdan esen rüzgarın etkisiyle biraz dağıldı.

Hızla düşmüş kağıtları toplamak için eğildiğimde kafamızın çarpışmasıyla bir an dursak da ufak bir gülüşmeyle kağıtları toparladık.

Elimdeki kağıtlara baktım göz ucuyla. Bir el yazı sahibine bu kadar mı benzer bu kadar mı güzel olurdu?

Kendime mukayyet olamayıp "Bakabilir miyim?" diye sorduğumda ters ters baktı.

"İzin istemene gerek yok. Zaten hep sen oku diye yazmadım mı?"

Şaşkınlıkla trene bakar gibi baktım ona. Sahiden benim için mi başlamıştı? Ensemi kaşırken "Öyle mi?" diye soruverdim. Turuncu saçlarını yüzüne düştüğünde onları toplamadan salladı kafasını. "Ben... Bi' garip oldum ya?" dedim istemsizce. O bunun üzerine gülünce ben hala utangaç yeni gelin gibi baktım kağıtlara.

Bir müddet sonra gelen özgüvenle ise kağıtları gazetesini hızla düzelten amcalar gibi düzeltip geriye yaslandım "Ben bu gazla tüm yazdıklarını şımararak baştan okumasam iyidir."

Bu kez naif bir şekilde gülümsemek yerine kahkahayı patlattı.

Ben de gülmeme rağmen kaşımı kaldırıp metne önce bir göz attım. Diyalogları görünce şaşırdım bir anlığına. "E tiyatro metni bu?"

"Hep sahnelenmiş bir oyunum olsun istedim. Şimdi bunu sunmak için bir fırsat, hitap edecek bir kitleye de sahipken daha beni yıldıracak ne gibi bir sebep olabilir ki? Tamam, daha hiçbir şey ortada yok ama ben en azından metinlerimi tamamlamak istiyorum."

Gururla gülümseyip Mete'nin taklidini yaptım "Aferem sana aferem! İşte benim görmek istediğim Kardelen bu! Güçlü, azimli bir havuç."

Gülmemek için kendini zor tutup saçını geriye doğru ittikten sonra "Ayrıca ben bu oyundan elde ettiğim geliri yaşlılara ve çocuklara harcamak istiyorum." dedi.

Ağır ağır kafamı salladım. "Çok güzel bir tanem. Hem çok güzel bir şeye vesile olacaksın hem bu isteğin içinde bir ukde olarak kalmayacak."

Derin bir nefes alıp kafasını sağa doğru yatırdığında gelen bildirimle duruşunu bozdu.

Mesajı okuduktan sonra "Tuana işte." diyerek söylendi. Telefonu eski yerine koyduktan sonra ise "Bizimkilerin de seninle tanışıp hala onun tanışamamış olmasında dolayı bana hala kızıp imalı imalı konuşuyor." diyerek parmakları ile oynadı.

Dirseklerimi kanepenin üstüne koyup "Çok aksiyonlu olduğunu anlatmadın galiba?" dediğimde sahte bir gülüşle kafa salladı.

"Tabi canım ne aksiyon ama..."

Saçımı karıştırıp işin olumlu tarafından baktım. "Neyse... En azından çok önemli bir maddeyi sağlam bir şekilde atlattık."

"Haklısın." Mete'nin taşınırken bir tarafını kırdığı saate baktıktan sonra sweatini düzeltip "O halde çıkalım dışarı, bakalım Özüm'e ne alabiliriz?" dediğinde konuşmak yerine direkt ayağa kalkıp harekete geçtim.

🥀🥀🥀

"Hiç görünmüyorsun be kardeş." El sıkışıp kafa tokalaştırdıktan sonra masaya geçtik.

"Yerleşmek biraz zaman aldı." diyerek özetledi durumu. "Ama her şeyi hallettik."

Telefonumu masaya koyduktan sonra "Ne var ne yok?" diye yokladım onu. Çok yoruluyordu şu aralar. Sürekli gazete ile irtibatta, çıkan aksiliklerle uğraşmaktaydı Murat Beyimiz.

Ellerini önce iki yana açıp "İyidir, seni sormalı?" dedikten sonra birleştirdi.

Tek elimi kaldırıp boş boş sallayarak "Uğraşıyoruz işte." dedikten sonra ekledim. "N'aptın, halloldu mu her şey?"

"Halloldu halloldu. Çalışmalara da başladık."

Kafamı sallayıp yanıma garsonu çağırdım. Tanıdık garsondan iki çay sipariş ettikten sonra teşekkür edip sandalyeyi biraz geriye çektim. Bazen çok mu çirkin oturuyorum diye düşünüyordum. Ama elimden başka bir şey gelmiyordu. Başkalarına da ait olan yeri işgal etmekten nefret ederdim ama oturduğum yer bir müddet de olsa bana aitse biraz yayılarak oturabiliyordum.

Biz kısa bir sohbete daldığımızda gelen çaylarla daha da koyulaştı muhabbet. "O değilde ev yemeği falan pek bir hoş oluyormuş. Yıllarca ne yaşamışım lan? Makarna, pizza, hamburger, bitti."

Gülüp "Ev yemeğinden de bıkarsın hocam, ona göre." dediğimde yüzünde hiç oralı olmayan bir ifade sezdim. "Hem bak sonra pişman olmayasın? İleride kalabalık kaldıramıyorum falan diye şikayete bana gelme beyefendi."

Gülüp "Yok be oğlum, hem ben yanlız yaşamıyordum ki, Cahit ile Kıvanç da vardı. Benim eski ev arkadaşları. Onun için şikayet edilecek bir yalnızlık arayışı yok ortada." dediğinde 'sen bilirsin' dercesine kafamı sallladım. "Hem olsa da alışırdım bence."

"Alışırdın tabi. Ben ki geceleri ev ayak basmayan yarasa bile alıştım artık gece evde takılmayı."

Geriye yaslanıp sahte şaşkın bir tavırla "Öyle bir anlatıyorsun ki gören gece evde kalınmak yasak sanacak." dedi.

Haklı olduğu için "Doğru." dedikten sonra sakallarımı kaşıdım. "Kumru için bazı sorumluluklar yüklenmeyi göze aldım ve iyi ki de almışım. Bir düzenim oldu." Kafasını salladığında çayımdan bir yudum aldım "Sabaha kadar bilardo falan nereye kadar?"

"Doğru diyorsun."

Bu lafından sonra kısa bir sessizlik çöktü. Ben ise bu sessizliği Murat'ı buraya çağırmamdaki asıl sebebe giriş için bir fırsat bilip sakince "Murat?" diye söze girdim.

"Buyur."

Geriye yaslanıp "Sen üniversitede hep tiyatro ile ilgileniyordun değil mi?" değil mi diye soruverdim.

"Aslında liseden beri." diye yanıt verdiğinde yüzümde istemsizce bir gülüş belirdi.

"İyi..." O ne olduğunu anlamaya çalıştığında ben "Şimdi senden ufak bir ricam olacak kardeşim." diyerek bir şeyler döndüğünü az çok belli ettim.

"Tabi."

"Kardelen'in yazdığı bazı tiyatro metinleri var ve bunları sahnelemek istiyor. Ama bazı eksikleri var." Murat dikkatle beni dinlediğinde devam ettim. "Oyuncu lazım. Ama tecrübeli. Sonrasında ben onun için tiyatro ile alakalı ne yapabilirim?"

Önceki gün Kardelen'in elinde o metinleri, dudaklarından çıkan özgüvenli sözleri gördükten, duyduktan sonra onun vazgeçmesini istemiyordum. Bunun için hedefini bir an önce gerçekleştirmesinin en iyi yol olacağını düşündüm. Tabi bu o kadar kolay olacak bir şey de değildi.

"Hım." dedikten sonra tek kaşını kaldırıp ters ters baktı. "Ben de ne isteyecek dedim." Bu sözleri beni rahatlatmakla beraber biraz da mahcup ettiğinde sürdürdü konuşmasını "Üni de hiç yok mu tiyatro ile ilgilenen? İlla vardır. Onlarla beraber çalışabilir. Ben de yardımcı olurum tabii. Başka... Tam olarak ne eksikliği var?"

Omuzlarımı gerip "Sadece metinlerini yazmakla meşgul." dediğimde elini havada daire çizecek şekilde salladı.

"Oho, çok iş vardır o zaman. Giysi, dekor, makyaj... Sonrasında nerede oynanacak bu oyun?" Çaresizce dudak büktüğümde güldü  "Ne sandınız Kaan bey? Ama hallolur bunlar. Ha tabi Rönesans devrinde yazmışsa kıyafet işi seni... Sen anladın."

Son sözü üzerine rahat bir şekilde "Yok yok, yüksek zümre işi değil. Dekor da sıkıntı yaratmaz bence." dediğimde alnını gerdi.

"Metine bağlı. Ama dediğin gibiyse bence de o kadar zorlamaz seni."

"Bunlar o kadar da önemli değil. Aslında senden çok başka bir şey rica edecektim." Eliyle 'buyur' işareti yaptıktan sonra "Kardelen'in bu oyunu tüm Türkiye'de duyulsa pek güzel bir' sürpriz olur ona. Bu oyunla tüm dikkatleri üzerine toplasın, kariyerinde sağlam adımlarla ilerlesin ve kendine biraz daha güvensin, en güzel yerlere gelsin istiyorum, o bunu hak ediyor." diyerek asıl isteğimi beyan ettim.

Gazete sayesinde genç yazarın oyunu tüm ülkede duyulacaktı. Bu önünü açardı. Yine de Murat'tan çok fazla bir şey istediğimi düşünüp "Umarım çok şey istemiyorumdur?" diye sorduğumda kafasını hızla geriye itip cıkladı.

"Yok, asla." Masayı seyretti bir müddet. Sonra kafasını kaldırıp tekrar bana baktı. "Aslında sen de bana ufak bir kıyak geçersen çok güzel olur."

Gülerek "Şerefsize bak." dedikten sonra emrettim. "Eğil!" Çaresizce eğildiğinde ensesine vurmamla gülmesi bir oldu.

"Ulan geldim geleli ensem bi' gün yüzü görmedi."

Sağ kolumu sandalyenin üstüne attım "Bur'da böyle reis. Hem söyle bakalım, ne istiyorsun?"

🥀🥀🥀

Hızlı adımlarla ilerlerken çalan telefonuma kimin aradığına bile bakmadan yanıtladım. "Evet?"

Zarif bir ses tonu "Neredesin Kaan?" diye sorduğunda üstümdeki aceleci tavırdan kaynaklanan ses de yumuşayıverdi.

"Kumru'yu almaya geldim güzelim, ne oldu?"

Sakin bir ses tonuyla "√61'e gelir misin?" diye rica ettiğinde yürümeye devam ediyordum.

"Tamam ama önce Kumru'yu almalıyım. Biraz geciktim de."

"Biliyorum, şikayetinizi aldım beyefendi."

Şaşkınlıktan kaynaklı adımlarım yavaşladığında "Kumru yanında mı?" diye sordum.

"Evet. Senin geç çıkacağını biliyordum. Onun için ben aldım." Düşünceli tavrı beni mest ederken aşık olduğum ses tonuyla devam etti. "Ne zaman gelirsin?"

"On beş dakikaya or'dayım kahve gözlüm."

Telefonu kapattıktan sonra eski hızıma geri dönüp bir an önce √61'e varmak için elimi çabuk tuttum. Hoş, bütün mesele yorgun bir çift ayaktaydı.

Tahmin ettiğim gibi olmuş 15 dakika sonra √61'e gelmiştim. İlk önce sakince etrafa bakındım. Hiç kimse yoktu. Kendi kendime "Neredesin havucum?" diye söylenip camekana baktım.

Metni asılıydı.

Gülümseyerek her zamanki yerimi aldım. Bu nokta da eksik olan tek şey sigaraydı. Paketten çıkarttığım bir dalı dudaklarımın arasına alıp tutuşturduktan sonra keyifle metni okumaya başladım.

Klasik girişi, içinde tamamlanmamış olan cümleler... Tarzını seviyordum. Ağır ağır metni okuduğumda bugün sigaram aceleciymiş gibi hissettim. Sakin ol oğlum, onun cümleleri bitmeden sen tükenmezsin, kızarım!

Metnin ortalarına geldiğimde birinin yanımda durduğunu hissettim. Rüzgarın uçuşturduğu kestane saçları görünce tahmin etmek zor olmadı.

Yavaşça sesimi yükseltip okumaya başladım cümlelerini. Her cümlede biraz daha artan sesimi en gür olarak son cümlede çıkacaktı. Ama tek plan yapan ben değildim. O da beni bekleyip son cümleyi okumama eşlik etti.

"...O yüzden ben seninle her iddiaya girerim, hiçbir şey de kaybetmem İlhan Berk'in demesiyle. 'Yazı gelirse benimsin, tura gelirse seninim.'"

Sigaranın izmaritini çöp niyetine kullanılan tenekeye attıktan sonra cebimden bir bozukluk çıkarttım. Ne yaptığımı anladığından gülmeye başladı.

Madeni parayı havaya attıktan sonra yakalayıp avucuma baktık. "Yazı... Benimsin."

Gülümseyip "Keşke sen onu okurken şu zihninin içini görebilseydim." dedi. Çok mu değişik şeyler düşünüyorum yoksa?

Ellerimi cebime koydum "Kalbimi aldığınız yetmiyormuş gibi bir de oraya mı göz diktiniz hanımefendi?" Hiçbir şey diyemeden kafasını eğdiğinde "Oralar zaten senin. Takıl kafana göre." dedikten sonra susup yerdeki taşa vurdum. "Ama sana söyleyeyim, orası çok karışık. Kaybolabilirsin."

Omuz silkti "Yabancısı değilim."

Gülerek karışık verdim. "Tabi canım, bir aksilik olursa selamımızı söylersin olur biter."

"Kaan ya!" diyerek güldüğünde sahte bir sinirle karşılık verdim,

"Güzel adam diyeceksin." Utançla yüzünü çevirdiğinde kafasını göğsüme yasladım. "Söyleyin bakalım yazar hanım, beni niye çağırdınız?"

Soruma cevap vermek için ağzını açtığında Kumru'nun "Dur dedim sana!" lafını duyunca asıl duran kişi ben oldum. Nerede olduğunu bilmediğimden sadece ona seslenebildim.

"Kumru?"

Kardelen ise onu beklemek yerine elimi tuttu ve beni √61'in içine soktu. Ne yapmaya çalıştığını anlamama fırsat vermeden hızla demir bir kapıyı açıp bir bahçeye getirdi beni.

Karşımda Kumru çimenlerin üstünde oturmuş bana bakıyordu. İşin garip kısmınıysa ben söylemeden o dile getirmişti. "Abicim bak! Kral'ın kardeşini bulduk!"

________________________________________________________________________________________________

Çok değişik bir şey fark ettim. Kardelen'in bölümleri yazmak epey vaktimi alırken Kaan da bu durum daha kısa sürüyor. Sebebi ortada galiba. Kaan benim için gerçekten çok kıymetli.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşça kalın çiçeklerim 🥀🥀🥀

Continue Reading

You'll Also Like

1M 37.3K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1.1M 15.5K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
6M 197K 99
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

853K 41.7K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...