Eleysa☁️ (Tamamlandı)

By bendenizyagmur

1.1M 79K 63.7K

O, kendi halinde yaşardı. Okuldan eve, evden antrenmanlarına giderdi. Gündüzleri normal biriydi. Sıradandı. O... More

Bölüm 1 ☁️ "Eleysa'nım."
Bölüm 2 ☁️ Uyursam Geçer Mi?
Bölüm 3 ☁️ Esmerim
Bölüm 4 ☁️ Unutturamam, Vazgeçirebilirim
Bölüm 5 ☁️ İki Gözümün Çiçe
Bölüm 6 ☁️ Yaman Bir Beyefendi
Bölüm 7 ☁️ Beni Unutma.
Bölüm 8 ☁️ Haave You Met Me?
Bölüm 9 ☁️ Oturur İçerim Tek Başıma.
Bölüm 10 ☁️ Ben De Yoluma Giderim
Bölüm 11 ☁️ Nefes Almak Gibi Bir Şey
Bölüm 12 ☁️ Aşk Nefrete Ne Yakınsın
Bölüm 13 ☁️ Aşka Yürek Gerek
Bölüm 14 ☁️ Racona Ters
Bölüm 15 ☁️ Aylar Olmuş
KARAKTERLER SORULARINIZI CEVAPLADI
Bölüm 16 ☁️ Gülümse
Bölüm 17 ☁️ Sevgili En İyi Dostum
Bölüm 18 ☁️ Ya İstanbul Hatırlamazsa?
Bölüm 19 ☁️ Flört?
Bölüm 20 ☁️ İyi Ki Varsın
Bölüm 21 ☁️ Beni İyi Etmeye Çalışan Biri Var
Bölüm 22 ☁️ Bal Kitap
Bölüm 23 ☁️ Sarışınlığımı Kıskandın!
Bölüm 24 ☁️ Her Yolum, Her Fikrim Sen
Bölüm 25 ☁️ Son Umut.
Bölüm 26 ☁️ Doğru Kişi?
Bölüm 27 ☁️ Niye Herkes Bu Kadar Ciddi?
Bölüm 28 ☁️ Esmer Bomba
Bölüm 29 ☁️ Eskiden Seven Kız
Bölüm 30 ☁️ Jr. Berkan
Instagram ☁️ Yalakalık Desen Var
Bölüm 31 ☁️ Nazar Duası
Bölüm 32 ☁️ Hiç.
Bölüm 33 ☁️ İkilem
Bölüm 34 ☁️ Çıkalım Bu Şehirden
Bölüm 35 ☁️ Acıdan Geçmeyen Şarkılar Biraz Eksiktir
Bölüm 36 ☁️ Ted Mosby Yıkıklığı
Bölüm 37 ☁️ Çaresiz.
Bölüm 38 ☁️ Kusura Bakma
Bölüm 39 ☁️ Veda
Bölüm 40 ☁️ Gözlük
Bölüm 41 ☁️ Kapanan Son Yara
Bölüm 42 ☁️ Ölmeye Yüz Tutmuş Bir Ruh
Bölüm 43 ☁️ "Ben Bunu Haketmedim."
Bölüm 44 ☁️ "Benim Eleysa'm..."
Bölüm 45 ☁️ Onu Çok Kırmışlar
Bölüm 46 ☁️ Yıldızlar
Bölüm 47 ☁️ Zehirli Bir Bal
Bölüm 48 ☁️ Eleysa'nın Anlamı...
Bölüm 49 ☁️ "Ben Eleysa."
Bölüm 50 ☁️ Elbet Bir Gün Buluşacağız
Bölüm 51 ☁️ Sana Ben Gerek
Bölüm 52 ☁️ Bir Sigara Dumanı
Bölüm 53 ☁️ Kızıl Bebişimin Minnoş Psikolojisi
Bölüm 54 ☁️ Ben Adam Olmam
Bölüm 55 ☁️ "Haberi Olmazdı,"
Bölüm 56 ☁️ Sana Angara'yı Yakarım
Bölüm 57 ☁️ "Televizyon Sesi Gelmiyor."
Bölüm 58 ☁️ Enkaz
Bölüm 59 ☁️ Seni Dert Etmeler
Bölüm 60 ☁️ Çıkışa Gel Adamsan
Bölüm 61 ☁️ Savaş Sözü
Bölüm 62 ☁️ İncinmesin Kanatların
Bölüm 63 ☁️ Baba Mı?
Bölüm 64 ☁️ Suç Ortağım
Bölüm 65 ☁️ İsmi Lazım Değil
Bölüm 66 ☁️ "Onun Her Şeyi Benim."
Bölüm 67 ☁️ Çukur
Bölüm 68 ☁️ "Baba"
Bölüm 69 ☁️ Gang Of Berkan Brides
Instagram/Texting Özel Bölüm☁️
Bölüm 71 ☁️ Ağır Bulut
Final☁️
okumadan geçmeyinV3
YENİ HİKAYE-duyurumsu bişiler
Özel Bölüm 1 ☁️ Çay Harareti Alır
Özel Bölüm 2 ☁️ Bilir O Beni (1MİLYON OLMUSUZ?)

Bölüm 70 ☁️ Eskisi Gibi

11.8K 1K 411
By bendenizyagmur

ŞÜKÜR KAVUŞTURANA😭

O KADAR ÖZLEDİM Kİ... BÖLÜM SONUNDA KONUŞURUZ SERRİ BÖLÜME GECİN😭💖

Keyifli okumalar, satır aralarında buluşalım💖

☁️☁️☁️

Kardeş... Söylemesi kolay, hissetmesi çok zor bir kelime aslında. Çoğunlukla isteğimiz dışında ortaya çıksa da hayat boyunca kendimizden bir parçayı mutlaka bırakmamız gereken kişi oluyor kardeş. Varlığından haberiniz olsun, ya da olmasın.

"Açacak mısın artık?" Dedi umursmaz bir sesle Esen. Başımı elimdeki zarftan kaldırıp onun gözlerine baktım.Umursamıyormuş gibi davransa da, biliyordum ki umrundaydı. Gözleri ele veriyordu onu. Geçtiğimiz iki haftadır birlikte uyuyor, birlikte uyanıyor, birçok şeyi birlikte yapıyorduk. Onu biraz olsun tanıdığıma inanıyordum. İşin garip tarafı, alışıyordum da. Küçük karavanımda yalnız olmamaya alışmıştım, kahvaltı yaparken biriyle oturup bir şeyler hakkında sohbet etmeye alışmıştım, gece uyumadan önce birine yüzyüze 'iyi geceler,' demeye alışmıştım. O da bana alışmıştı. Şimdi bu kağıt kardeş olmadığımızı söylese de, ki bu düşük bir ihtimaldi, muhtemelen yine de iletişimde kalacaktık.

"Açıyorum," dedim onay beklercesine gözlerine bakarak. Başını sallayarak onayladı. İç geçirip zarfın bir tarafını dikkatlice yırttım. İçindeki kağıdı çıkardım. Kat yerinden tutarak açtım. Tonla anlamadığım yazılar, çizgiler, sayılar vardı. Onlarda hızla göz gezdirip aşağılarda raz daha yavaşladım. O an, sol altta altı çizilerek yazılmış cümle çarptı gözüme.

Saç teli örnekleri çalışılan Balın ERASLAN'IN %99.99 ihtimalle Esen KARAL ile BİYOLOJİK KARDEŞ OLABİLECEĞİ tespit edildi.

"Niye öyle bakıyorsun lan? Ne oldu?" Esen uzanıp kağıdı elimden aldığında, boşta olan elimde gözümden düşen birkaç damla yaşı silip gülümsedim.

Bunu zaten biliyordum. Esen'in kardeşim olduğunu biliyordum. Ama bunu resmi bir belgeyle kanıtlamış olmak iyi gelmişti. Şimdi iki cihan bir araya gelse yine beni ondan ayıramazdı. Onda annemin babamın kanı vardı, benim diğer yarımdı.

Esen kağıdı indirip bana baktı. Gözyaşları içinde gülümsediğimde o da gülümsedi ve bana bakakaldı. Sevinip üzülmek arasında kaldığını gözlerinden anlayabiliyordum.

"Balın," dedi kısık bir sesle. "Hm?" Gözlerimi silip tekrar yüzüne baktım. Gözlerinde hayal kırıklığı vardı.

"Bana gerçekten yalan bir hayat yaşatmış. Anneme de öyle. Ben bunun hesabını anneme nasıl vereceğim?"

Esen'i belki de ilk kez bu kadar içten ve samimi bir bakışla görüyordum. Benimle konuşuyordu, ama bana mesafeliydi. Şimdi ise ilk kez o mesafe kalkmış gibi bakıyor, annesinden bahsediyordu. İçten içe bunun bir kağıt parçasıyla olmadığını biliyordum, o öyle göstermek istiyordu. Esen'in zekasına bazen hayran kalıyordum.

"Hesap vermesi gereken kişi sen değilsin, Esen," dedim. "Bunun sorumlularından alacak annen hesabını. Bırak onlar düşünsün."

Esen belki de ilk kez uzun uzun baktı gözlerime. Kendimi çok garip hissettim o böyle bakınca. Neyse ki çok da uzatmadan çekti ve arkama baktı. Cefa ve Özgür bize bakıyorlardı muhtemelen. Kağıdı Cefa getirmişti bana, Deniz Abla'nın doktor arkadaşı Didem Abla sayesinde biraz erken ulaşmıştı elimize sonuçlar. Cefa bir anda zarfla kitapçıya girince biz de şaşırmıştık. Sonra da biz konuşalım diye yalnız bırakmışlardı.

"Bizi izliyorlar."

Arkama dönüp kısa bir bakış attım. Cefa tedirgindi, bizden gözlerini ayırmıyordu. Özgür bile panik yapmıştı.

"Sanırım... Biraz yalnız kalmamız gerekiyor." Dedim Esen'e. Gülümsedim hafifçe. "Seni bir yere götürmeme izin verir misin?"

Esen merakla bana baktı. "Nereye?"

"Takip et."

Onu evimize götürecektim. Bizden koparılmasaydı yaşayacağı, birlikte büyüyeceğimiz eve gidecektik birlikte. Ailesini tanımayı hakediyordu.

Cevap vermesini beklemeden ayağa kalkıp çıkışa doğru yürüdüm. Çıkar çıkmaz Cefa'nın da Özgür'ün de kapının önünde bizi beklediğini gördüm. Konuşmuyorlardı. Duraksayıp Cefa'ya baktım. "Biz yukarıya çıkıyoruz. Sen bekleme istersen, ararım ben seni."

"Bakarız," derken merakla yüzüme bakmasından anlamıştım ki testin sonucunu söylememi bekliyordu. Göz kapaklarımı kapatıp başımı sallayarak onay işareti yaptım. Bu evet, test kardeş olduğumuzu söylüyor, demekti. O da anlamıştı zaten. Derin bir nefes verip benim gibi başını salladı.

Ben önde Esen arkada apartmana girdik. Bizim eve ulaşmamız için bir kat yukarı çıkmamız yeterliydi. Cebimdeki anahtarı çıkardım ve kapının kilidine soktum. Olaydan sonra bu eve ikinci girişimdi, ilkinde Cefa yanımdaydı. Ona sarılmıştım, ondan güç almıştım. Şimdi kendimden almak zorundaydım. Her zaman yapmıştım, her şeye rağmen ayakta durabilirdim.

Kapıyı açınca daha önce olduğu gibi tozlar havalanınca istemsizce geri çekildim. Evi bir ara temizlemeliydim. Zor olacaktı benim için ama annemin babamın emanetini bu şekilde bırakmak yakışmıyordu bana.

"Bu ne böyle?" Dedi Esen.

"Kazadan önce yaşadığımız ev. O günden beri girmiyorum. Sadece birkaç hafta önce Cefa ile girmiştik, mektubu almak için." sesim hiç istemediğim kadar çaresiz çıkmıştı.

"Zorlandığın yüzünden belli Balın, bu eve tekrar girmek zorunda değilsin, hem de benim için." Ilımlı bir ses tonuyla konuşarak kolumu okşadığında biraz sakinleştiğimi hissettim. "Girelim, iyiyim." ve bunu kanıtlamak için eve bir adım attım. Yerlerin tozlu olmasını umursamadan ayakkabılarımı çıkardım. Bu tamamen refleksti benim için. Annem titiz bir kadındı, evin içine bırakın ayakkabıyla girmeyi dışardayken giydiğimiz çorapla bile giremezdik. Ev artık temiz değildi, ama yine de annemin "o ayakkabıları kapının önünde çıkar, Balın!" dediği tatlı azarları kulaklarımda çınlıyordu. Bu iyi bir şeydi, sesi hayal meyal de olsa aklımdaydı. Bakışları, sesi, gülümsemesi çoğu şeyi aklımdaydı aslında. Bir tek kokusunu hatırlamıyordum. Sadece çok güzel ve ferah bir parfüm kullandığı aklımda kalmıştı. Allah var, çok aramıştım o parfümü. Ama bulamamıştım.

"Hadi gel," dedim Esen'e. Tıpkı benim gibi ayakkabılarını çıkardı ve evin içine adım attı. Dış kapıyı kapatınca uzanıp koridorun ışığına bastım. Koridor aydınlandı hemen.

"Burası bizim evimiz. Teorik olarak senin de evindi aslında." Yutkunup ona baktım. "Gel benimle."

Ezbere bildiğim koridordan geçerek benim kaldığım odanın önüne kadar gittim. Beklemeden kapıyı açtım ve ışığı yaktım.

"Burası benim odam." Esen odayı incelerken ben masanın üzerine rastgele bırakılmış çerçeveyi elime alıp baktım. Fotoğrafta annem, babam, ben ve Buğra vardı. Hepimiz gülümsüyorduk.

"Çok güzel bir fotoğraf," dedi Esen. Gülümseyerek başımı salladım. "Bu fotoğraf kazadan bir hafta önce çekildi. Annemler, Buğra büyüdüğünde bakması için bol bol bebeklik fotoğrafı bırakmak istiyorlardı ona."

Fotoğrafı düzgünce yerine koydum. "Annemlerin odasını da görmek ister misin?"

"Olur."

Benim odamdan çıkıp yan odaya girdik. Bu oda canımı yakıyordu. Buğra'nın beşiğini görmek bile yetiyordu resmen.

Odanın pisliğini umursamadan yere oturdum, sırtımı Buğra'nın beşiğine dayadım. Başımı da oraya yaslayıp gözyaşımın akmasına izin verdim. Esen de tıpkı benim gibi gelip yanıma oturdu.

Annem beyaz rengini çok sevdiği için evin çoğu beyazdı. Bu da ferah durmasını sağlıyordu. Şimdi o ferahlıktan eser kalmamıştı. Toz ve böcek içindeydi her yer. Keşke, dedim içimden. Annem şu kapıdan girip evin pisliği hakkında saatlerce azarlasa beni.

"Eğer koparılmasaydık, bu evde yaşayacaktım demek." Esen oda incelerken hüzünlü bir gülümseme bıraktı. "Bana biraz onlardan bahsetsene."

"Tabii." Dakikalarca ailemden bahsettim ona. Neleri sevdiklerini, neleri sevmediklerini, nasıl bir karakterli olduğunu, hatırladığım her şeyi anlattım. Anlatırken güldüğümüz anlar da oldu hüzünlendiğimiz anlar da. Birlikte gülüp birlikte üzülmek... Kan bağımdan biriyle bunu yapmayalı uzun zaman olmuştu. Tahmin edebileceğiniz üzere akrabalık ilişkilerine zerre önem veren bir insan değildim. Ama kardeş farklıydı. Benim kuzenim, yengem, hatta amcam bile kan bağı adı altında değildi benim gözümde.

"Onları tanımayı çok isterdim," dedi Esen. Elimin tersiyle yanaklarımı kuruladım. "Bazen kendimi şanslı hissediyorum, bazen ise aşırı şanssız... Mükemmel bir aileye sahiptim. Onlar çok özel insanlardı inan bana. Ama şu halime bir bak. Daha bunun farkına varamadan kaybettim onları. 15 yaş ne demek Esen? Küçücük çocuktum. Yaşıtlarım gibi aşık olmak, aşk acısı çekmek, İnstagram'a hangi fotoğrafı atacağıma karar verememek gibi dertlerim olmasını çok isterdim. Ama ben nasıl geçineceğimi düşünüyordum. Yaşıtlarım yataklarında mışıl mışıl uyurken ben kitapçının hesabını kapatıyordum. Bunlar şanssızlık mı, yoksa şans mı bilmiyorum."

Esen uzanıp elimi tuttu ve şefkatle okşadı. Onu ilk kez böyle bakarken görüyordum.

"Neden yurda gitmedin?"

"Yurda gitmeyi hiç istemedim. Yurda gitmem demek kitapçıyı kapatmam demekti. Ya da parasını yengem yiyecekti. Gidemezdim yani, babamın emanetine sahip çıkmak zorundaydım. Yengemle iş birliği yaptım. Velayetimi üzerine aldığı taktirde Rize'deki arsalardan birini ona verecektim. Kabul etti o da."

Arsa olmasa bunu asla kabul etmeyeceği fikri ondan bir kez daha iğrenmeme sebep oldu.

"Peki ya sonra?"

"Sonra... Artık beni denetlemeyi bıraktıklarında yengem bana katlanamamaya başladı. Babamın diğer tüm malını mülkünü istiyordu. Vermedim tabii ki. O da evden kovdu beni. Kitapçıda yaşamaya başladım, bu eve giremiyordum. 18 yaşına gelince velayetimi ondan aldım, babamın tüm malını mülkünü de üzerime aldım. Arsaların bazılarını satıp karavan aldım kendime. Öyle yaşayıp gidiyorum."

Esen hikayeme karşı iç geçirdi. "Çok... Zor bir çocukluk geçirmişsin Balın. İnanamıyorum. Annem yaşarken benim tek sorunum babam olacak herifin beni sevmemesiydi sanırım. Böyle bir hayat yaşadığını öğrenince kendimi biraz şanslı ve şımarık hissettim."

Başımı iki yana sallayıp gözlerine baktım. "Doğduğumuz, büyüdüğümüz aile her şeydir Esen. Bu yüzden herkes anne-baba olmamalı. Ben baba sevgisinin ne olduğunu biliyorum, bunu yaşadım ve hissettim. Ama sen hiç tanımıyorsun. Babanın saçlarını okşayıp seni sevmesi ne demek, hiçbir fikrin yok. Bu yüzden kendi derdini küçümseme, küçümsenecek bir dert de değil bu."

Sözlerimi bitirdiğimde Esen aşırı şaşırdığım bir hareket yaptı. Oturduğu yerde kayarak başını omzuma yasladı. Bu hareketi beni şok ettiği için bedenim biraz kasıldı ama alışınca saldım.

"Annemi çok seviyorum ama yine de... Sanırım bu evde yaşamayı isterdim. Gerçek annemi, babamı, ikizimi tanımayı isterdim."

Bir an duraksayıp Esen'in bizimle yaşadığını hayal ettim. Bizimle yemek yediğini, bizimle uyuduğunu, bizimle kitap okuduğunu... ve bizimle öldüğünü.

"Bazı kötülüklerin sonucunda iyi şeyler olabilir, Esen. Ya sen de o kazada arabada olsaydın? Ya ben seni de kaybetseydim? Ya şu an yanımda olmasaydın?" Sesimin titremesini engelleyemediğim için Esen zırıl zırıl ağladığımı farketmiş ve hemen kalkmıştı omzumdan. Dolu gözleri gözlerimle buluştuğunda hiç beklemeden sarıldım ona. "Allah bizi bu yaşımızda, hayatın darbelerini yedikten sonra karşılaştırdıysa vardır bir bildiği," dedim. "Biz bundan sonra yalnız kalmamaya bakalım."

"Haklısın." O da bana sıkı sıkı sarıldı. Bu çok garip bir histi. Onun kardeşim olduğunu bilerek sarılmak... Daha önce tatmadığım bir his bedenimi ele geçirdi yavaş yavaş. İkimiz de test sonucunun böyle çıkacağını bilmemize rağmen birbirimize karşı mesafemizi korumuştuk. Şimdi ise yavaş yavaş aşıyorduk o mesafeyi.

"Birbirimizi hiç tanımıyoruz neredeyse," diye girdi söze. "Tanışalım mı, Balın? Benim bir aileye ihtiyacım var. Senin de öyle."

Gözyaşlarım hızlanırken başımı salladım. "Tanışalım, Esen. Kim bilir, belki birbirimizin ailesi oluruz."

Bir süre öylece kalıp ağladık. En son mektubu bulduğumuz gün bu kadar ağlamıştım herhalde.

"Lan yeter, salya sümük birbirine girdi." Esen geri çekilip gözlerini hızlıca silerken güldüm istemsizce. Duygusal havaya daha fazla katlanamamıştı.

"Hadi çıkalım buradan artık, gebereceğiz toz yutmaktan." İkimiz de ayaklandıktan sonra eve kısa bir göz attım. Burayı böyle bırakmak hiç gelmiyordu içimden.

"Esen," diye mırıldandım. "Temizlik yapmayı sever misin?"

"Bu nasıl soru Balın? Tabii ki hayır!"

Üzerimdeki ceketi çıkarıp hüzünle baktım annemlerin odasına. "Gel, birlikte evi temizleyelim. Bunu tek başıma yapamam."

Esen bir an duraksadı ve iç geçirip başını salladı. O da benim gibi ceketini çıkarırken içimden gitmeyen hüzüne rağmen heyecanla balkon kapısına gittim. Kapıyı açıp aşağı baktım. Tahmin ettiğim gibi Cefa'nın arabası buradaydı, bırakıp gidememişti. Yerim.

Telefonumu cebimden çıkarıp aradım hemen Cefa'yı. İlk çalışta açtı. "Efendim Balın? Bir şey mi oldu? Geleyim mi?"

"Hayır hayır, sakin ol. Biz evi temizlemeye karar verdik. Özgür dükkandaki bütün temizlik malzemelerini ve deterjanları toplasın da yukarı getirin onları."

"Tabii ki! Hemen geliyoruz." Sesi ahizeden yavaş yavaş uzaklaşırken Özgür'e seslendiğini duydum. "Lan Özgür! Kaldır kıçını, temizliğe-" ve telefonu kapattı.

Gülerek arkamı döndüğümde Esen'i duvarda asılı olan annem ve babamın fotoğrafını izlediğini gördüm. Birkaç adımda yanına gidip annemin fotoğraftan gülen yüzünü okşadım yavaşça. Aklıma mektupta yazdığı birkaç cümle gelmişti.

Bak Balım, diyeceğim sana, bu senin kardeşin Berra.

"Bak anneciğim," dedim dolu gözlerle gülümseyerek. "Bu senin kızın Berra."

Esen duraksayıp yüzüme baktı. "Mektupta bahsetmişti, değil mi? Bana Berra ismini vereceklerdi."

Başımla onayladım onu.

"Güzel isim."

O sırada kapı çalınca Esen'in omzunu dostça okşadım ve kapıya adımladım. Yerlerde gezen böceklerden aşırı huylanmıştım. Kapıyı açar açmaz elleri kolları temizlik malzemeleriyle dolu olan, hayatımdaki en önemli iki erkek merakla yüzüme bakıyordu.

"Geçin içeri, temizlik yapacağız." Böyle heyecanlı olmama şaşırsalar da dediğimi ikiletmeyip içeri geçtiler. Cefa yine ayakkabılarını çıkarırken gülümsedim ve eğilip dolaptan iki çift büyük terlik çıkardım. Babamın terlikleri... Hala bıraktığı gibilerdi.

"Güzelmiş eviniz," dedi Özgür, içten bir gülümsemeyle. Burayı hep merak ederdi ama girmesine izin vermemiştim. Daha ben giremiyordum, başkasına nasıl göz yumardım?

"Öyledir."

"Artık resmi olarak başının belası biricik baldızınım, enişteciğim." Esen muzip bir ses tonuyla Cefa'ya takıldığında Cefa güldü. "Bittik desene."

"Ee, kızılım, nereden başlıyoruz?" Özgür temizlik malzemelerini gösterdi. Hemen iki terlik daha çıkardım ve tüm odaların camlarını açmaya giriştim.

Evde kiler olarak kullandığımız odaya girip ışıkları yaktım. Burası daha beter haldeydi. Fare bile çıkabilirdi, şaka yapmıyorum. Burayı daha sonra halletmeyi kafama yazıp kenardaki elektrikli süpürgeyi çıkardım. Bir tane de dükkandan getirmişlerdi.

Süpürgenin birini Özgür'e verdim, diğerini de ben aldım. "Özgür, sen salonu süpür. Esen sen de viledayla silersin arkasından. Cefoşum biz de mutfağı süpürüp silelim. Bir de toz almak için su hazırlayacağım. Süpürdükten sonra sileriz."

"Böcekleri ne yapacağız?" Dedi Esen iğrenerek. "Ne o, korktun mu?" Özgür onunla alay ederken Esen gözlerini devirdi.

"Biz temizleyelim, yarın bir ilaçlama şirketiyle konuşurum. Gelip hallederler." Cefa'ya minnettar bir bakış atıp heyecanla ellerimi çırptım. "Hadi, herkes iş başına."

"Ay ben müziksiz asla yapamam. Açsak sorun olur mu?" Annemlerin evinde olduğumuz için rahatsız olurum diye düşünmüştü muhtemelen Esen. Başımı iki yana salladım. "Tabii ki olmaz. Odamda müzik sistemi var, oraya bağlanabilirsin. Çalışıyordur muhtemelen. Hadi burayı eski mutlu haline çevirelim."

Cefa halime gülümseyip kolunu omzuma attı ve beni kendine çekip alnıma bir öpücük bıraktı. Özgür ve Esen peş peşe odama gitmişlerdi. Cefa da yalnız kalmamızı fırsat bilip kulağıma fısıldadı. "Gurur duyuyorum seninle."

İçim pır pır oldu hemen tabii. Kurduğu şu cümle 'seni seviyorum,' demesinden bile önemliydi benim için belki de. Çünkü bu cümle hem sevdiğini belli ediyor, hem de bir şeyleri başardığım için mutlu olduğunu gösteriyordu.

Eğilip dudaklarımı saniyelik öpüp geri çekildi. "Uzun zamandır temizlik yapmıyordum. Unutmuş olabilirim, bana göstermen gerekecek."

(Y/N: Şanslı Cefoş... Nasip olur mu şu cümleyi kurmak, hiç sanmam hshsjahdajh)

Ben mutfağın zeminini süpürürken Cefa hazırladığım suda bezi sıktırıp tozları alıyordu. Elindeki bezin suyunu akıtmaya çalışırken o kadar komikti ki! Dayanamayıp gizlice birkaç fotoğrafını bile çekmiştim.

Ben süpürmeyi bitirdikten sonra ocağın başında bana garip bakışlar atıyordu. "Ne oldu?" Diye sordum.

"Çaydanlık... Onu sen halletmek ister misin?"

Bu kadar ince düşündüğü için ağzını yüzünü yiyesim gelmişti. Başımı onaylarcasına salladım. "Ben hallederim."

Orayı tamamladıktan sonra hızlıca koridoru da süpürdüm. Özgür de salonu halletmişti. Evin içinde ritimi hızlı olan bir parça çalıyordu ama kimin söylediğini falan bilmiyordum.

Temizlik bittiğinde hava neredeyse aydınlanıyordu, sabah olmuştu resmen. Esen kendini salonun zeminine atmıştı, Özgür'de koltuğa yayılmıştı kafası yere doğru sarkıyordu. "Ağzımıza sıçtın Balın, sabaha kadar temizlik yaptık resmen şaka gibi." Özgür homurdanırken ben gülümseyerek dizime uzanmış Cefa'nın saçlarını okşamaya devam ettim. "Bak mis gibi oldu ev ama. Tıpkı... Annemin eli değimiş gibi oldu." İçimdeki derin hüzün kendini belli etse de gülümsememi silmedim. Cefa bunu farketmiş olacak ki elimi tutup dudaklarına götürdü ve öptü.

"Burada mı uyuyacağız?" Esen neredeyse yerde uyuyakalacaktı. Özgür zar zor doğruldu esneyerek. "Kalk biz gidelim Esen. Sen yoruldun, benim yatağımda yat. Ben karavanda uyurum."

"Bakarız." Esen de doğrulduktan sonra bize baktı. "Siz?"

"Geliriz birazdan. Siz gidin," dedi Cefa. İkisi de onaylayıp kapıya ilerlediler ve çıktılar evden. Cefa'ya baktım merakla. "Biz neden inmedik?"

"Bugün hiç yalnız kalamadık. Belki konuşmak istersin diye düşündüm."

Eğilip alnını öptükten sonra doğruldum. "Her şey olması gerektiği gibi, yerli yerinde. Esen'in okul mevzusunu da hallettikten sonra yukardaki evin anahtarlarını vereceğim ona."

"Güzel. Bu ev ne olacak?"

Ailemden kalan bu evi inceledim birkaç saniye ve omuz silktim. "Kalsın böyle. Paraya ihtiyacım yok, kira parası falan. Bu ara dükkanın işleri iyi gidiyor. Aman nazar değmesin." Gülerek zemine vurduğumda Cefa kaşlarını kaldırdı. "Aynen, paraya ihtiyacın olsa ailenin evini kiraya vermene falan izin verecektim zaten."

"Senden para istemem, Cefa. Senin maddi desteğine değil manevi desteğine ihtiyacım var. Ben her türlü ayakta dururum, kendimi idare edebilirim."

"Biliyorum güzelim, elimden geldiğince her türlü desteğimi esirgemem senden. Benim olan her şey artık senin." Cefa uzanıp dudaklarımı öptüğünde gülümsedim. Benim olan her şey senin... Bu ne kadar güzel bir cümleydi böyle?

Başımı koltuğa yaslamak için kaldırdığımda balkona açılan kapıda gezindi gözlerim. Sonra da hemen önündeki boş alanda ve babamın pikabında.

"Babam ve annem şu pikaptan bir şarkı açar ve şu boş alanda dans ederlerdi hep. Girdikleri her tartışmadan sonra bir barış sembolüydü onlar için. Hatırlıyorum, ben de koltuğa oturur hayran hayran onları izlerdim." Dedim o anları hatırlayarak. Hayal meyal hatırlıyordum nasıl dans ettiklerini. Babam annemin beline sarılır, annem de babamın boynuna sarılırdı.

Cefa dizimden kalkıp köşede duran pikabın yanına gitti. Temizlik yaparken de onu farketmişti ama iş var diye inceleyememişti. Onun antika şeylere ilgi duyduğunu biliyordum. Bu yönü de babama çok benziyordu. Babam da çok severdi. Hatta bir plak koleksiyonu vardı. Cefa pikapı biraz inceledikten sonra yanındaki kitaplığa dizilmiş plaklara baktı bir süre.

"İnanamıyorum!" Derken şok içinde, elinde yıpranmış bir plak paketi vardı. Ayaklanıp yanına gittim. "Ne oldu?"

"Bu plağı ne kadar araştırdım, biliyor musun?" Dedi hayranlıkla bakarken. Üzerinde Sezen Aksu- İçime Sinmiyor
yazıyordu.

"İyi de bu bilindik bir şarkı, nasıl bulamadın plağını?"

"Evet ama bu ilk çıkış plağı, Balım. Bak görüyor musun? 1978 çıkışlı. Baban bunu nasıl bulmuş, şok içindeyim şu an." Heyecanına karşın gülümseyip pikapın kapağını kaldırdım. "Dinlemek ister misin?"

Cefa kararsız bir şekilde bana baktı. "Emin misin?"

"Eminim. Babam pikabına gözü gibi bakardı. Eminim sorunsuz çalışıyordur. Sen hazırla, ben içecek bir şeyler ayarlayacağım." Cefa'nın cevap vermesini beklemeden bir koşu kitapçıya inip Esen'i uyandırmamaya dikkat ederek Özgür'le birlikte zulaladığımız şaraplardan bir tanesini aldım. İki tane de kadeh alıp tekrar eve çıktım. Cefa pikabı çalıştırmıştı, plağı yerleştiriyordu.

"Şarap getirdim, sorun olur mu?" Cefa başını iki yana salladı. "Yok, tek kadehten bir şey olmaz. İyi yapmışsın."

Kadehleri yarısına kadar doldurdum, tam o sırada evin içinde güçlü bir melodi yankılanmaya başladı. Gülümseyip kadehin birini Cefa'ya uzattım. Elimden alıp dudaklarına götürüp bir yudum aldı. Ben de şarabın tadına baktım. Gerçekten güçlü bir tadı vardı. Özgür ağzını tadını biliyordu, şerefsiz.

(Y/N: kralicemin gençliğine güzelliğine bakın ağlayasım geldi😭)

Sezen Aksu şarkıya girerken, Cefa elindeki kadehi bir kenara bıraktı.

Her sabah güneş doğarken,
Yeni bir güne başlarken,

Elini dansa davet edercesine bana uzattığında hiç beklemeden ben de kadehimi bıraktım ve davetini kabul ettim.

Ne zaman ki güzel bir şey görürüm,
Sensiz içime sinmiyor.

Elini belime sardı, ben de onun boynuna sardım kollarımı. Bir elini de saçlarıma yaslayarak okşadı.

"Gözlerini kapat sevgilim," diye fısıldadı yine. "Sesin gerçekliğini dinle. Sanki yanıbaşımızdaymış gibi hissedeceksin. Bir Sezen konserinde sadece ikimiz varmışız gibi..."

Dediği gibi gözlerimi yumup kollarımı boynundan çekip beline sardım ve başımı göğsüne yasladım. Olduğumuz yerde sakince sallanıyorduk. Tıpkı annemle babam gibi.

Gözlerim arıyor seni,
Benim çocuk sevgilim.
Bir ateş ki yüreğimi,
Ah ah, alev alev yakıyor.

Haklıydı. Sezen Abla'nın sesi plaktan öyle duru ve güzel ulaşıyordu ki kulaklarıma, sanki yanıbaşımızda gibiydi. Harika hissettiriyordu.

Seni bana vermediler,
Seni bana vermediler,
Mutlu olsunlar diyorum,
Elbet onlar da severler...

İçim ağlama isteğiyle dolmuştu. O kadar huzurlu ve hüzünlü hissediyordum ki. Daha önce annem ve babamın dinlediğine emin olduğum bu plağı şimdi babam yerine sevdiğim adam yerleştirmişti pikapa. Elimi tutmuş, huzuruma ortak oluyordu. Babamın annemi düşünerek dinlediği, onunla dans ettiği bu şarkıda şimdi Cefa da beni düşünüyordu belki de.

Bazen bir çiçek açarken,
Bazen bir çocuk gülerken,
Ne zaman ki içim taşar sevinçten,
Sensiz içime sinmiyor.

Dönüp de baktığım zaman,
Hatıralar ağırlaşıyor,
Bir yara ki her yanımı,
Ah ah, ince ince sızlatıyor.

Seni bana vermediler,
Seni bana vermediler,
Mutlu olsunlar diyorum,
Elbet onlar da severler...

Sözlerin güzelliği beni sarsmıştı. Sezen Aksu gibi bir sanatçı gelmemişti, gelmeyecekti de. Her bir sözü iliklerime kadar işliyordu.

Hemen yanımızdaki açık balkon kapısından esen rüzgar ve temiz havayla karışık sevdiğim adamın kokusu burnuma dolarken uzanıp kadehimden bir yudum daha aldım. Şarabın tadı bu atmosferde daha güzeldi sanki.

"Sana çok aşığım, Balın. Her bir Sezen şarkısını sana ithaf edecek kadar, her kokuda senin kokunu arayacak kadar." Kısık ses tonunu duyduğumda, benim gibi içinin huzurla dolduğunu hissettim. Şarkı sustuğunda Cefa rüyadan uyanmış gibi gözlerini açtı ve uykulu gözlerle uzanıp tekrar çalmasını sağladı.

"Sana çok aşığım, Cefa. Sezen'in her cümlesinde seni hissedecek kadar, babamın bu şarkıyı anneme ithaf etmesi gibi benim de sana ithaf ediyor oluşum kadar."

Cefa cümlemi bitirdiğimde gülümseyip eğildi ve öpmeye başladı beni. Yarın yokmuş gibi, sanki yıllar sonra yeni kavuşmuş bir aşık gibi öptü. Gözümden düşen bir damlayı yanağıma yasladığı parmağıyla sildi. Arkada Sezen Aksu Seni bana vermediler, diyordu.

Omuzlarımdan tonlarca yük kalktığını hissediyordum. Annemle babamın benden beklediği çoğu şeyi yapmıştım. Emanetlerine sahip çıkmış, kayıp kardeşimi bulmuştum. Artık benden sadece mutlu ve huzurlu bir geleceğim olmasını bekliyorlardı muhtemelen. Artık tek amacım bu olacaktı. Cefa'nın elini tutarak önümdeki tüm o engel dolu yolu yürüyecektim.

Tabi, o da bunu istediği sürece.

☁️☁️☁️

☁️☁️☁️

SELLLAAAMM

Off son kısma aşık oldum gerçekten...

Nasıldı bölüm?

Aslında bu son bölüm olacaktı, sonraki bölüm de final. Ama siz Esem ve Balın'ın kavuşmasını öğrenmek istediniz. Ben de öylesine söyleyip geçmek istemedim, saçma olurdu. Yani bir bölüm daha uzadı hikayemiz. Aklıma bir şey gelmezse de son iki bölüm diyebilirim yani hahdjshahs

Esen ve Balın'ın kavuşması nasıldı? Sevdiniz mi? :")

Bu ara sürekli Sezen dinliyorum, ders çalışırken falan. Sarıyor hahshajsha

Eve tekrar girdiğinde Balın'ın bu kadar normal olması garip mi oldu ya? Ben artık üzülmesini istemediğim için öyle yazdım. Sizce olmamalı mıydı?

Peki ya Balın'ın hikayesinin tamamı? :")

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi bekliyorumm💖

Oruç nasıl gidiyor bakalım? Yaz olmadığı için hiç Ramazan gibi gelmiyor bana ya shshdjdha

Daha önceki bölümde mi ne 500k için teşekkür etmiştim. Şimdi 600k olduk neredeyse. Ağlawak istewek:")

Bu kadar kişi katılıyor aramıza ama İnstagram'a gelmiyolar ayb oluyo ahhjsjskash Hele kişiselim... Vallahi sürünüyom aşk olsun kfldjsksj

instagram: yaremwattpad
Kişiselim: yagmurrayranci

Sonraki bölümü erkenden atmaya çalışacağım. Seviyom sizi çoook💖

Hadi eyww💔

Continue Reading

You'll Also Like

549K 29.3K 39
Eski sevgilisine içinde kalanları sövmek için yazan Yaren numarayı yanlış yazıp dünyanın en önemli iş insanlarından birine denk gelirse ne olur... Si...
110K 7.9K 54
"Bak Arat... İyisin, hoşsun, şu dünyadaki herkesi alabilecek geniş bir kalbin var ama bu dünya o dünya değil kardeşim. Anlıyor musun? Kimsenin kimsey...
2.8M 81K 25
(DÜZENLENİYOR!) ~Nam Salmış Büyük Bir Mahallenin Lideri~ ~Etrafında Olup Bitenden Haberi Olmadan Mahalleye Taşınan Güzel Doktor~ 'Saç teline yakmıştı...
182K 15.4K 35
"Sen hep böyle cevap olarak başını mı sallarsın?!" Başımı salladım. Kaşları çatıldı, o güzel mavi gözlerini gözlerime dikti. "Gıcık mısın Aras?!" Bil...