Yaşıyoruz İnadına | GAY

By TwoFacedHearts

2.1M 119K 76.5K

🔞/ Argo, cinsellik içerir "Bazen yanlış tren seni doğru istasyona götürür. " ➷Eşcinsel karakterlerin olduğu... More

I.
II.
III.
IV.
V.
VI.
VII.
VIII.
IX.
X.
XI.
XII.
XIII.
XIV.
XV.
XVI.
XVII.
XVIII.
XIX.
XX.
XXI.
XXII.
XXIII.
XXIV.
XXV.
XXVI.
XXVII.
XXVIII.
XXIX.
XXX.
XXXI.
XXXII.
XXXIII.
XXXIV.
XXXV.
XXXVI.
XXXVII.
XXXVIII.
XXXIX.
XL.
XLI.
XLII.
XLIII.
XLIV.
XLV.
XLVI.
DUYURU (kerem ve umut)
XLVII.
XLVIII.
XLIX.
PİS ADAM WATTY
L.
LI.
LIII.
LIV.
LV.
LVI.
LVII.
LVIII.
LVIV.
LX
LXI.
LXII.
LXIII.
LXIV.
LXV.
LXVI.
LXVII.
LXVIII.
LXIV.
LXV.
FİNAL 1.1
FİNAL1.2

LII.

11.9K 858 480
By TwoFacedHearts

Selamm söyleyeceklerim var

Öncelikle peçetelerinizi hazırlayın fazla dram yüklenmesi yaşayacaksınız 🥺 bölümü Lovely dinleyerek yazdım isterseniz onu dinleyerek okuyabilirsiniz 💙

⁉⁉ Ve iki bölüm birden atacağım bu bölüm bittikten sonra diğerini okumayı unutmayın 😊💞

İyi okumalar 💙🦋

**

Zaman, sessiz akışını sürdürüyordu. O kadar hızlı geçiyordu ki günler Bars ile tanışmamın arasından neredeyse beş ay geçmiş lakin benim gözümde bu yolculuk çok kısa kalmıştı. Ona doyamadığımı hissediyordum. Böyleyken her an ellerimin arasından kayıp gitme ihtimaline katlanamıyordum. Hayatta imkamsız diye bir şey olmadığını artık biliyordum. İhtimaller üzerine yaşıyorduk. Bu yüzden endişeleri sahiptik.

Her şeyin şu anki hâli ile kalması için kendimden neler fedâ edeceğimi merak ediyordum. Çok acı çekecek miydim? Hayal kırıklığa uğrayacak mıydım? Ya da dayanabilecek mıydım? Hepsi bir soru işareti olsa da bir şeyi çok iyi biliyordum. Ne olursa olsun vazgeçmeyecektim. Ben vazgeçersem elimde sadece korkularım kalırdı. Sadece korkuların olduğu o dünyaya tekrar dönmek istemiyordum.

Başımı ovuşturarak koridorun sonundaki ofise yürüdüm. Öğle yemeğinden erken geldiğimiz için çatıya çıkmıştım. Şu sıralar kapalı alanlarda durmakta güçlük çekiyordum. Çok düşündüğümden pek iyi gelmiyordu. Ofistekiler ile beklediğimden daha çabuk kaynaşmıştım. Onların yanında eğlendiğimi hissediyordum. Tabii bu süre zarfında Kemal'in bana karşı nefretini iyice çözmüştüm.

Tahminlerim doğru ise Bars'tan hoşlanıyordu. Bars, her ne kadar burada olduğu zamanlar tavırlarına dikkat etse de bana bakarken çok başarılı olamayıp çocuksu bir sevince bürünüyordu. Kemal'in ise bunu fark ettiğini düşünüyordum. Bu yüzden onun gözünde rakip konumundaydım. O ise beni sadece sinir ediyordu. Ne zaman Bars'ı görse koca adam resmen cilveli bir hâl alıyordu. Sinirimi ona gösteremediğim için Bars ile ona tatlı gelen beni gıcık eden ufak tartışmalar yaşıyorduk.

Elim boynumdaki kolyeye gittimişti.O, yüzüğümüzü parmağımızda taşımamız taraftarıyken ben insan içinde dikkat çekeceğini bildiğim için kolye olarak taşımamız gerektiğini savunmuştum. Bu konuda bana ciddi bir trip atmıştı. Onu 'birbirimizi kalbimizin üzerinde taşıyacağız' diyerek ikna etmiştim. Evet buna tav olmuştu. Kendimden çok onu düşünüyordum.

Yine içimin ona olan özlemle dolduğunu fark ederken iç çekerek kapıdan içeriye girdim. Masamın başında toplanan kalabalık beni görünce biraz da olsa dağıldı.

"Ne yapıyorsunuz? "

Seda eşine bir bakış atıp samimi bir tavırla konuştu.

"Şey... Telefonun bir kaç kere çaldı. Gelmeyince senin yerine açacaktım.. "

Açabilirdi bu çok da sıkıntı yapacağım bir şey değildi.

"Öyle mi? Kimmiş? "

"Sevgilin.. "

Gülen yüzüm donuklaşırken gözlerimi kırpıştırdım. Utandığımı hissediyordum. Acaba açmışlar mıydı telefonu?

"Ay Onur vallahi çok tatlısın. "

Seda karnını tutarak gülerken Cem ona bakarak güldü. Kemal ilgilenmiyormuş gibi gözüksede ilgisi buradaydı.

"Sevgilin olmasını beklemiyorduk sadece. Hiç de bahsetmedin. "

Muhtemelen telefonu açmamıştı. Yoksa şu an böyle bir tepkiyle karşı karşıya kalmazdım.

"Konusu açılmadı hiç.. "

"Haklısın seni baya merak etmiş olmalı çok kez çaldı telefon. Fotoğrafınız var mı? Kaç yaşında? Ay güzel mi? "

'Çok yakışıklı' demek istedim. Kız sanması dünyanın en doğal eylemi olabilirdi. İç çekip sadece başımı salladım. Beni cevap vermekten kurtaran Cem'in toplanan bedeni ve kapıya doğru bakması oldu. Diğerleri gibi bende oraya döndüm. Nefes nefese kalmış bir Bars'ı görmek beklediğimiz bir şey değildi. Gözleri ilk önce bana takıldı. Rahat bir nefes bıraktığını fark ettim.

"Bars Bey bugün şirkette olmadığınızı sanıyordum. "

Cem tedirgin bir ses ile konuştu. Bakışlarını benden çektiğinde üzerini süzdüm. Normalde şirkete gelirken takım elbise giyerdi ama şu an siyah kot, beyaz tişört ve üstüne haki rengi bir ekose gömlek giymişti.

"Sistemler ile ilgili bir sorun için geldim. Onur Bey işiniz yoksa ofisime gitmemiz lazım. "

Ona 'ne yapıyorsun' bakışlarımı attığımda bana 'yürü çabuk' bakışlarını attı.  Bu olaya gerçekten bayılıyordum. Gülmemek için kendimi dizginleyip konuştum:

"Tabiki Efendim. Geliyorum. "

Kafasını sallayıp önden çıktığında diğerleri hâlâ kapıya bakıyordu.

"Kızacak sandım. "

"Vallahi bende öyle bir geldi ki..Onur fazla bekletme git. "

Belkide bana kızacaktı. Telefonumu alıp hızlı adımlarla çıktım. Asansörlerin oradaydı. Yanına ulaştığımda geldiğimi görse de bana bakmadı. Gerçekten bir şey mi yapmıştım?

Açılan kapıdan içeri girdiğinde ardından girdim. Israrla yüzüne baksam da asla bakmıyordu.

"Bars? "

"..."

"Sayın sevgilim? "

"... "

"Bars Eraslan! Bakacak mısın bana? "

Sinirli sesimle bana dönüp aynı beni gibi sinirli bir şekilde baktı yüzüme.

"O telefonu neden taşıyorsun Onur? Kaç defa aradım, mesaj attım. Ne kadar endişelendiğimi biliyor musun? Başına bir şey geldi sandım. "

Elimdeki telefonu açtığımda otuza yakın cevapsız çağrı ve bir ton mesaj gördüğümde dudağımı ısırıp bu sefer suçlulukla baktım ona.

Açılan kapıdan gözlerini devirerek çıktı. Koşarak yanına yetişip konuşmaya başladım.

"Öğlen yemeğine giderken masamda unutmuşum. Geri dönüp alamadım.. "

Odasına girdiğimiz an kapıyı kapatıp önüne geçtim.  Beline sarılıp aşağıdan yüzüne kedi bakışları attım.

"Üzgünüm sevgilim bilerek yapmadım. "

Bir kaç saniye geri durarak baksada çok dayanamamış olacak ki bir eli belimi bulup alnımı öptü.

"Çok endişelendim. Bir daha olmasın Onur. "

Haklıydı. Yaklaşık iki saattir benden haber alamamıştı. Hatamın farkında bir şekilde susup sadece üzgünce baktım. Dayanamacağına zaten emindim ama hemen bakışları değişmiş iç çekerek sırtımı okşamıştı.

"Kıyamıyorum ki sana. "

Gülümseyip daha çok sokuldum ona.

"Sen neden aramıştın? "

Hiç zorlanmadan ayaklarımı yerden kestiğinde omuzlarına tutundum.


Çeneme bir öpücük kondurup koltuğa doğru ilerledi. İlk önce beni koltuğa bırakıp daha sonra kendi oturdu. Yandan bir yastık alıp bacaklarıma koydu.

"Ne yapıyorsun? "

Gözlerimin içine bakıp yanağımı öptü. Daha sonra yastığı koyduğu dizlerime uzandı.

"Enerji depoluyorum. Bolca ihtiyacım olacak gibi. "

Saçlarını geriye doğru tarayıp yanağını okşadım.

"Ne oldu? "

Gözleri kapalıydı. Yanağını okşayan elimi tutup sıkıca kavradı. Kalbinin üzerinde tuttu.

"Ömer mesaj attı. Verdiği USB'yi hafta sonu izleyeceğim. "

Beklemediğim için endişe ile yerimde kıpırdandım. Bunu hissedip gözlerini araladı. Birbirimizi izledik. Benim kadar durgun duruyordu ama kim bilir içinde neler yaşıyordu.

"Bu kadar erken mi? Üç gün sonra.. "

"Endişelenme bu kadar. "

"Ben bile hazır değilim. Sen nasıl olacaksın? "

Elimi kaldırıp dudaklarına götürdü. Nazik bir temasın ardında sakin bir sesle konuştu:

"Bunu bugün kabullenmezsem yıllar sonra bütün düzenimi bozacağını hissediyorum. Ne kadar erken o kadar iyi. Belirsizlikler beni deli ediyor. "

"Yanında olacağım. "

Yüzünü eline bastırıp yan döndü.

"Sen varsın diye her şey daha kolay geliyor. Sensiz bir günüm geçmesin istiyorum. "

"Bazen beni bu kadar sevdiğin gerçeği inanılmaz geliyor. Çok yol kat ettik birlikte. "

"Ve bir o kadar daha yol kat edeceğiz birlikte. "

"Ayrılmayacağımızdan çok eminsin. "

Alaylı sorduğum şey ile çapkın bir gülüş attı.

"Bırakır mıyım oğlum ben seni?Zaten zor bulmuşum. "

"Ya ben seni bırakırsam? "

"Peşinden koşarım. Bırakabilir misin?"

Yüzüne doğru eğilip dudağını öptüm.

"Özleminden geberirim. "

Yüzümdeki tebessüm ile izledim onu.  Bir süre kıpırdamadığında parmağımı oynatıp dürttüm elini.

"Uyudun mu? "

Kıpırdansada cevap vermedi. Son zamanlarda fazla uyuyordu. Gece uyuyamadığını beni aramalarından biliyordum. O uykuya dalana kadar konuşuyorduk geceleri. Ona iyi gelebilmek için elimden geleni yapıyordum.

**
Konağa doğru ilerlerken ellerini cebine yerleştirdi. Birçok şey değişse de buranın kokusu değişmemişti. Gül kokardı. Tıpkı annesi gibi. Bir zamanlar burası ona güven verirdi. Tıpkı babası gibi. Burayı çok severdi. Kardeşini sevdiği gibi.

Issız ormandan ileriye doğru göç eden kuş sürüsünü gördüğünde adımlarını durdurdu.

'Abi bir sürü kuş var. Hepsi aile değil mi? Bizim gibi. '

Zihninde dolaşan cümleler ile dudaklarına tebessüm kondu.

"Bilerek yapıyor olmalısın. "

Serzenişi yukardaki ilahi güceydi. İçinde bir yerlerde ona bile kızgın bir çocuk vardı. Ona verdiği can sadece acı içinde kavruluyordu. Acımasız olduğunu düşünüyordu.

Büyük konağa geçmeden önce eski eve ilerledi. İlerledikçe, elleri titredi. Kapısı bile yerinde olmayan bu ev bir zamanlar huzurlu bir yerdi. Şu an ise her yerini acı bürümüştü.

Eve girmeden, hemen karşıdaki çicek bahçesine baktı. Artık çicek nâmına bir şey kalmamış, en sevdiği güller kan olup akmışlardı. Eve ilerleyip, hâlâ yerinde duran tahta duvarda ellerini gezdirdi. Çömelip elini boydan boya sürttü. Pürüze takılırken gözlerini B ve Ö harflerinin üzerinde gezdirdi.

"Buna yaparken elini yaralamıştı. "

Kendi kendine gülüp çömeldiği yerden kalktı. Başını sola doğru çevirdi. Uzaktaki Kulübenin tepesini görmesiyle yüzü donuklaştı. Yine hissizleşti.

Belkide oraya gitmemesi gerekirdi. Ama zaten aklı dengesini çoktandır yitirmişti. Kulübeye ilerledi. Gözüne o zamanlar kocaman gelen bu alan şu an büyük bedenini içeriye zor alır gibiydi. Girişine geldiğinde içeriye göz attı. Köşedeki zincir oradaydı. Ayak bileği sızladı. Diğer köşedeki demirler de paslanmıştı ama göze çarpıyorlardı. Sırtından bel boşluğuna kadar acıyı hissetti.

"Benim sessiz çığlıklarım. "

Zincire bağlı çocuk hâlâ oradaydı. Hâlâ korkuyordu. Hâlâ bedenindeki elleri, sırtına inen darbeleri hissediyordu. Hâlâ içli içli ağlıyordu.

"Ştt..ağlamak yok küçük. Ağlama.."

Odundan kapıda parmaklarını tıklattı.

"Kimse gelmeyecek. "

Tıklattığı elini boşluğa düşürdü. Yaşlı gözlerle kendisine bakan çocuğa sırtını döndü. O bile terk ediyordu kendini.

Evin çaprazından konağa giden dar yolu izledi. Sanki yerdeki çamura babasının ayak izleri bulaşmıştı yine. Onu takip ediyordu.

Çıktığı konak avlusunda sağlam adımlarla yürüdü. Tam vaktinde çalan telefonunu çıkartırken, gözlerini birinci katın camında sabit tuttu.

"Senin için oradalar. "

Onları görüyormuş gibi kinle baktı.

"Görüyorum."

"... "

"Üç gün sonra. Medyayı ve polisi devreye sokabilirsin. Bütün deliller hazır."

"Ömer ne planlıyorsun? "

"Bitecek işte...her şey. "

"Biten sen olma."

"Babama yazdığım mektubu ona ulaştır. Çok üzülecek. Tek bırakma. "

Kısa sessizliğin ardından buruk sesi geldi. O da  kabullenmiş gibiydi.

"Gözün arkada kalmasın. "

Telefonu kapatıp konağa girdi. Onların zehrini tattığı ilk yer olan birinci kattaki odaya ilerledi. Kapıyı açıp, bağlı olan iki bedene baktı. Onlar da açılan kapı ile korku ile sıçradılar.Zincirlenmiş adam yüzüne bile bakamıyordu. Kadın ise ağlayıp bağırıyordu. Ömer kapıyı kapatıp onlara doğru ilerledi. Dudaklarında samimiyetten uzak bir kıvrılma oluştu. Kafasını yana yatırıp düz sesiyle konuştu:

"Evinize hoş geldiniz Eraslan ailesi. Tanıdınız değil mi beni? "

Fazlı Eraslan, korku dolu yüzünü kendisine çevirdi. Ağzı aralanırken kesik bir soluk bıraktı.

"Ömer Yalçın. "

Ömer gözlerini kadından çekip ruhsuz bir şekilde konuşan adama çevirdi. Kulağında çınlayan seslerin kan dondurucu soğukluğunu sesine yansıttı.

"Sizinle bir oyun oynayalım mı? "

**
Zihni bulanıktı. Ne hissettiğini kestiremiyordu. Korkuyor muydu?  İçini bomboş bir his kaplamıştı ve o boşluğu dolduracak olan duygudan korkuyordu.

İçine çektiği dumanı ağır bir hareketle dışarıya üflediği sırada arkasından ona sarılan bedenle irkildi.

Omzunun üzerinde baktığında gördüğü kumral saçlara dudaklarını bastırdı. Aşina olduğunu güzel kokusu içine çekti. Beline sarılan eli kendi eliyle sarmaladı.İşte şimdi sıcaklık hissediyordu.

"Nasıl hissediyorsun? Neden bir gün önce izliyorsun videoyu. "

Sigara dumanını Onur'un tersi yönünde üfleyip konuştu:

"Hissetmiyorum. Şu anlık. Bilmiyorum sadece içimde kötü bir his var. "

Onur dudaklarını omzuna bastırdı. İyiye işaret hiç bir şey yokken güzel düşünemiyordu. Kaybetmeye bir kaç adımı kaldığını hissediyordu.

"Sen iyi olacak mısın? Dışarıda bekleyebilirsin."

Kafasını iki yana salladı. Onu tek bırakmayacaktı. Bırakırsa gidecekmiş gibi hissediyordu.

"Seninle kalacağım. İstersen diğerini de çağırabilirim. Hepsi dışarıda seni bekliyor. "

Bars onun titreyen sesini duyduğunda iç çekip sigarasını söndürdü. Bedenini ona doğru çevirip sıkıca sarıldı.


"Telaşlanırlar.Böyle kalsam ömrüm boyunca.. "

Burnunu boynuna bastırıp devam etti.

"Tam burada kokunla yaşasam. Tek fikrim sen olsan. "

Onur gözlerini kapatıp tutuşunu sıkılaştırdı. Onun çocuk ruhu, kendini belli ediyordu. Onur ise onu sarmalamaktan başka bir şey yapamıyordu.

"Bu bir veda değil. "

"Veda değil."

Onur ondan biraz çekilip yüzüne baktı. Gülümserken konuştu:

"Sarılmak için yanında olacağım.

Bars'ın gözleri parlarken, sesi titredi.

"Sarılmak için sana geleceğim. "

Dudağına uzanıp uzun soluklu bir öpücük kondurdu. Daha sonra ,ayrılmak zor olsa da, bedenini ondan ayırıp bilgisayarı yerleştirdiği masaya ilerledi. Koltuğa oturduğunda Onur'un varlığı dediği gibi yanındaydı. Bundan güç alarak USB'yi giriş yerine taktı. Yüklenen videoyu soluksuz bir şekilde beklerken elinin üzerinde Onur'un elini hissetti. Esmer eline yakışan el sıkı sıkıya tuttu parmaklarını.

Video açıldığı an, soluk sesleri dâhi kesilmiş, kadraja giren Ömer'e odaklanmışlardı. O kan çanağı gözleri ile bir süre konuşmadan kameraya baktı. Oturduğu yerde ileriye doğru eğilmiş, ellerini önünde birleştirmişti.

"Çok uzun zamandır bu yüzleşmeyi düşünüyorum. "

Sonunda çatallı sesi ile girdiği konuşma sayesinde Bars yerinde gergince dikleşti.

"Seni görene kadar bu konuda korkak olduğumu bilmiyordum. Seni kollarıma alırsam, vazgeçmekten korktum. "

Onu can kulağı ile dinlese de anlamdıramıyordu. Vazgeçmekten kastı  neydi?

"Şimdi sana bu videoyu çekiyorum. En azından bunu yapmalıyım. Hayat bize yeterince bencillik etmişken ben sana daha fazlasını etmemeliyim."

Ömer kafasını yana yatırıp düşündü.

"En başında başlasam iyi olur. "

Kameraya bir tık daha yaklaşan adamla birlikte parmaklarındaki tutuş güçlendi.

"Bizim hikayemiz biraz acı kardeşim."

Bars gözleri dolu dolu olan adamla kalbinin ağrıdığını hissetti.

"Eraslanlar konağında gözlerimizi açtık dünyaya. En kara mahtımız buydu. Cehennemin ortasına doğduk. Duymaya ne kadar hazırsın bilmiyorum ama Eraslan soyadına sahip değiliz. "

Yüzünde tebessüm oluştu. Bars ise nefes dahi almadan dinliyordu.  Şaşkındı ama bunu tahmin de edebiliyordu. Sadece babası...bu çok dokunmuştu. Ömer bir fotoğrafı kameraya doğru tuttu. Tek tek kişileri göstererek konuştu.

"İyiki de değiliz. Babamın Mehmet Yalçın, annemiz Sultan Yalçın. Birbirine aşıklardı. Eraslanlar ile birlikte büyümüşler. Yakın arkadaşlarmış ama bu çok uzun sürmemiş. Yeliz Eraslan babamızdan, Fazlı Eraslan ise annemizden hoşlanıyormuş. İkisinin evliliği, onları doğacak olan bize bile düşman etmiş. Bir süredir ise birlikte ilişkileri var. '

Bars büyürken gördüğü nefreti şu an daha iyi anlıyordu. Bu kanına dokundu. Hâlâ anlam veremeyen yanı 'delilik' diye bağırıyordu.

" Selim Eraslan bu hikayedeki tek iyi insan. Babamızın gerçek bir dostu. Yeliz Eraslan ile severek evlenmediği için bütün hayatı mutsuzluk içinde geçmiş. Selim Eraslan aslında başka bir kadından hoşlanıyormuş. Fakat antlaşmalı evliliğe zorunlu bırakılmış. Tek isteği bir evladı olmasıymış. Bu yüzden biz doğduğumuzda sanki kendi çocuğu olmuş gibi ilgilenmiş bizimle. Bizim aramızda dört yaş var. Buradaki benim ve annemizin kucağındaki de sen. Dört yıl sonra edindiğim en güzel arkadaştın. Aslında hayata Bars Yalçın olarak gözlerini açtın. "

"Gerçekten bütün bunlar doğru mu? "

Bars kendi kendine konuşurken Onur'un gözleri ondaydı. Şimdiden eli titremeye başlamıştı.

"Anlatacaklarım canını yakacak. Bu yüzden dayanamadığın yerde kapat. Hayır hatta Onur.. "

Sanki kendisini görüyormuş gibi seslenen adamla gerildi.

"Onun kötü olduğunu hissettiğin an videoyu kapat. Yanında olduğunu biliyorum. "

Bars'a baktı. Ama o sadece ekrana kilitleyenmişti.

"Sen üç yaşına basana kadar her şey çok güzeldi. Otuz beş yıllık yaşamımın tek güzel zamanları seninle geçirdiğim o iki yıldı.. "

**

" Yüz'e kadar sayıp gözlerini öyle aç Bars. "

Ömer kardeşinin on parmağına bakışını izledi. O çok tatlı bir çocuktu. Bu yüzden çok sevilirdi ama onu en çok Ömer severdi. Bars bozuk Türkçesi ile konuşurken bunun çok tatlı olduğunu düşünüyordu.

"Ben yüze kadar saymayı bilmiyorum. Ona kadar saysam olmaz mı abi? "

Ömer gülerek boyuna eğildi. Ki aralarında çok da fazla bir fark yoktu. Ömer de daha çocuktu. Ama Bars'ın yanında bir yetişkin gibi hissediyor, onu korumak istiyordu.

"O zaman parmaklarını on kere say. O zaman yüze kadar saymış olursun. Tamam mı? "

Bars heyecanla kafasını salladı. Parlayan Kehribar rengi gözleri ile abisinin güzel gözlerine baktı.

"Bu sefer bahçeye saklanma. Çok kolay buluyorum. "

Oraya saklanmayı düşünen Ömer duruşunu dikleştirerek bozuntuya vermedi.

"Bu sefer beni bulamayacağın bir yere gideceğim ki! "

Omzunu kaldırıp indirdikten sonra ağaca dönüp kafasını yasladı minik Bars. Açık parmaklarını kapatarak saymaya başladı:

"Bir, iki, üç.. "

Ömer heyecanla ile koşarken etrafına bakınıyordu. Bahçede saklanamayacağını kendisine temkin etmişken saklanacak pek bir alanı kalmadığını görüyordu. Gözü konağa giden yola takıldı. Babası oraya gitmesini hiç istemiyordu. Hatta çok kızıyordu ama çocuk hırsı  güzel bir saklanma alanı bulmak istiyordu. Bu yüzden konağa doğru koştu. Etrafta kimse yok sanıyordu ama giriş kapısından giren araba ile panikledi. İçerde babasının da olduğunu biliyordu çünkü Eraslan ailesini korumak onun işiydi. Büyük heykelin arkasından eve doğru koştu. Bulduğu ilk odaya girip, kapıyı arkasından kapattı. Oda karanlıktı. Nefes nefese kapıya yaslandı.

Odada tek olmayışını küçük bedenine değen bedenle anladı. Anladığı gibi çığlığı basacakken arkasından ağzını kapatan elle kurtulmak için çabaladı. Elleri önündeki kolları çekiştirirken gözlerinden yaşlar süzüldü.

"Sultan'ın cesur oğluna da bir bakın.. "

Duyduğu adam sesi ile ağlaması güçlendi. Adamın eli tişörtünün içine girdiğinde çırpınmayı bıraktı. Şok olmuştu çünkü annesi ona ' dokunulmayacak yerleri' öğretmişti. Ve adamın eli kasıklarına doğru gidiyordu. Hoşuna gitmemişti. Nefret etmişti bu histen.

"Kokunuz bile benziyor. "

Adamın eli kemerinde durduğunda korku ile çırpınmaya başladı. Ayağına sertçe bastığında eli gevşese de odadan çıkamadan sırtı duvara vuruldu. Karanlıkta az biraz seçebildiği yüzü bu evde daha önce de görmüştü. Fazlı Eraslan onun gözünde çok korkunç bir insandı.

Boynuna değen dudaklar ile kusmak istedi. Babası ya da annesi gibi dokunmuyordu. Ne yaptığını bilmiyordu ama dokunuşları kötü hissettiriyordu.

"Bundan kimseye bahsetmek yok minik anladın mı? "

Tepkisizce adama baktı.

"ANLADIN MI? "

Yüzüne vuran sıcak nefesle sıçradı. Acele ile kafasını salladı. Adamın yüzümde tatmin olmuş bir gülüş belirdi.

"Güzel. Tekrar görüşeceğiz. Aileni seviyorsan susarsın. "

Onu bıraktığında Ömer ilk önce yere düştü. Yüzü parkeye çarparken canının yanması önemli değildi. Titreyen bacakları ile ayağa kalkıp, koşarak çıktı odadan. Birini görseydi belki o an, o korku ile yardım edin diye bağırırdı. Kimseyi göremedi.

Nereye gideceğini şaşırmış bir şekilde titreyerek olduğu yerde kaldı. Onu kendine Bars'ı  ağlama sesi getirdi. Gözündeki yaşları silip dışarıya doğru koştu. Kardeşi çimenlere oturmuş ağlıyordu. Bars yaşlı gözlerini ovuşturup 'Abi' diye ağlarken Ömer ona doğru ilerledi.

"Bars! "

Bars onu görmesiyle zorlukla ayağa kalkıp beline sarıldı. Şu an onun bile dokunuşu rahatsız ediyordu.

"Gittin sandım. "

"Gitmem ben. Bırakır mıyım seni hiç? "

"Bir dahakine bahçede saklan bulamamak daha kötüymüş. "

Onu kucağına alıp yanağını öptü.  kendisinden daha küçük beden sıkıca boynuna sarıldı.

"Bir daha gelmeyeceğiz buraya. "

"Abi. Yanımdan gitme hiç."

Ömer gülümsedi.

'Gitmeyeceğim. '

**

Bars zihnine dolan anılarla oturduğu yerden öne doğru atıldı. Kafasını iki yanda tutarken sanki biri beynine bıçak saplıyordu. Ömer anlattıkça sanki bir Puzzle'ın parçaları birleşiyordu.

"Bars devam etme. "

Onur'un sesi kesik kesik gelirken kafasını iki yana salladı. Bilmek istiyordu. Onun durdurduğu videoya tıklayıp tekrar başlattı.

**

"Mehmet! KOŞ! "

Sultan can havli ile bağırırken, Mehmet elindeki odunu kenara atıp eve koştu. Banyodan gelen sesler Bars'ı uyandırmış yatakta ağladı ağlayacak bir ifadeyle bakıyordu.

Mehmet ilk önce ona doğru ilerleyip saçlarını öptü.

"Sorun yok aslanım. "

Bars babasına karşı gözünü ovıştururken Mehmet banyoya girdi. Gördüğü şey ile eşi gibi şok ile geriledi. Ömer'in sırtı yara içindeydi. Canının acıdığı belli olan çocukta ne bir ağlama ne de acıya dair bir mimik vardı. Aylardır mutsuzluk çokmüştü küçücük çocuğun üzerine.

Şoktan çıkamayan eşini arkasına alıp ona doğru eğildi. Dokunmaya kıyamayan eli titreyerek kolunu tuttuğunda sanki bundan korkuyor gibi geri çekilmesine kaşlarını çattı. Bir baba olacak boğazı düğümlendi.

"Ömer'im nasıl oldu bu? "

Gözleri dolan Ömer küçük yumruklarını sıktı. Aklında sadece o adam vardı. Konuşmak istemiyordu. O gün o odaya girdiği için çok pişmandı.

"Okulda kavga ettim. "

"Bana doğruyu söyle . Korkma söyle. "

"Yemin ederim baba. "

"Neden? "

"Sevmiyorum onlar de beni sevmiyor. "

Mehmet Bey sinirlendiğini hissederken eşi bunu fark edip yanlarına çömeldi.

"Okulunu değiştilim Mehmet. Çocuk işi değil belli ki bu. "

Ömer telaşlandı. Okulu değişirse bahanesi kalmazdı.

"Uzaktaki okula gidemem. Bir daha olmayacak değiştirmeyelim."

"Konuşacağız bunu. Merhem getireceğim güzelce yıkan. "

Babasının ardında  annesi kıyafet getirmek için banyodan çıktığında dizlerinin üzerinde yere çöktü. Canı çok acıyordu. Bir kaç ay olmuştu ama artık dayanamıyordu. Bedeninden tiksiniyordu.

"Abi.. "

Kafasını kaldırıp Bars'a baktı. Ona gülümsedi. O ise dudaklarını büzerek gözünü ovuşturdu. Yanına kadar gelip kollarını gösterdi.

"Canın mı yanıyor? "

"Hiç acımıyor. "

"Yalan söyleme. Elimdeki kesiğe benziyorlar. Çok can acıtıyor. Sende bir sürü kesik var. "

Ömer'in dudakları titredi.

"Geçecek abim. "

'Geçecek değil mi? ' diye düşündü.
Geçmesi için her gece yalvarıyordu.

"Geçecek."

**

Geçmiyordu. Aylar değil bir buçuk yıl olmuştu. Bir buçuk yıldır ölmek istiyordu. Çok değil. Bir gece  yine o adam boğazına sarılsın ama kalbi durana kadar sıksın istiyordu. On yaşına basmıştı geçen gün. Ama yaşıtları gibi değildi. Artık çocuk hissetmiyordu. Artık o dokunuşların anlamını biliyordu. Her gün taciz ediliyordu. Her gün o adam  bir yerlerine dokunup kendini tatmin ediyordu. Henüz tecavüz edilmemesine sevinemeyecek kadar ölü hissediyordu.

İzleri saklamanın da bir yolunu bulmuştu. Annesinin banyoya girmemesi için utandığını ve artık büyüdüğünü söylüyordu. Zaten o pislik yüzüne vurmazdı ki kimse anlamasın. Bu zamana kadar susmasını sağlayan sözler aklında tekrar döndü.

'Sen olmazsan Bars olacak. Onun hassas bedeni sence buna kaç gün dayanacak? '

"ABİ! KUŞ SÜRÜSÜ GEÇİYOR İZLEYELİM Mİ? "

"Hayır."

Bars'ın gülen yüzü soldu. Ömer artık hiç bir şeyden zevk almıyordu. Sevinemiyor, uyuyamıyor, sevgi veremiyordu. Kardeşinin ondan nefret ediyor olması lazımdı çünkü artık o da büyüyor ve minnet duygusu gelişiyordu. O zaten ince bir çocuktu. Kırılması an meselesiydi ama bir türlü peşinden gelmekten vazgeçmiyordu. Ne kadar kötü davranırsa davransın asla nefret etmiyordu Ömer'den.

Bu suratsızlığı annesi ve babasına da yandıyordu. Babası artık kalbini kırmaya başlamıştı. Nedenini sordukları şeylere cevap vermiyor. Susmaktan başka çözüm göremiyordu.

"Abi gül ekelim mi? "

"... "

"Sapanla misket vuralım o zaman."

"... "

"Saklambaç oynaya-"

"SUS ARTIK! "

Bağırışıyla olduğu yerden sıçrayan Bars'ın gözleri doldu. Ömer'in ise elleri titriyordu. Nefret ediyordu saklambaçtan. Midesi bulanıyordu.

"ÖMER! "

Babasının gür sesi yankılandı bahçede. Ona döndüğü an arkasında gördüğü bedenler ile nefes alamadı. Selim Eraslanın yanında ellerini cebine koymuş bekleyen celladının yüzünde iğrenç bir sırıtış vardı. O kadar iğrençti ki ağazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu.

"Mehmet sakin ol. Çocuk onlar. "

Selim Eraslan onu temkin etti. Ama Mehmet'in de artık sabrı taşıyordu. Ömer onu hayal kırıklığına uğratıp duruyordu. Onu böyle yetiştirmediği için sinirinden çok üzüntüsü vardı.

"Sana ne oluyor bilmiyorum ama lütfen artık kendine gel. "

'Bedenim çok kirlendi. Artık uyuyamıyorum . Nefes alamıyorum. Ölüyorum. Bana bir çok şey oluyor. ' diye bağırmak isterken yutkunmaktan bağazı acımıştı

"Bilmem ki ne oluyor bana? Fazlı-"

"Çocuk işte Mehmet. Kavga ederler."

Sinirlenen adam lafını bölerken bundan kurtulamayacağına artık emin olmaya başlamıştı. Babası o adamı sevmiyordu. Bunu gözlerinde görüyordu. Buraya hiç getirmezdi onu neden gelmişlerdi?

"Arazi ileride. Gidelim. "

Babasını konuşması üzerine ilerleyen üç adamın arkasından onları izledi. Kafasını gökyüzüne kaldırıp konuştu:

"Geç olmadan kurtar beni. Yalvarırım. "

Bars'ın yeri izleyen bedenine ilerledi.

"Özür dilerim abim. "

Bars onun beline sarılırken gerildi. Temaslar...iğreniyordu.

"Üzülme. Sen beni artık sevmesen de ben seni seviyorum. "

Ömer akan yaşını silmedi. Eli onun saçlarını bulup sıvazladı.

"Seni seviyorum. Hep seveceğim. Biraz daha bekle. Oyunlar oynayacağım seninle. Kuşları izleyeceğiz birlikte. "

**
Onur endişe ile ona atıldı. Alnındaki damarlar patlayacakmış gibi duruyordu. Nefesi düzensizdi ve gözlerinden yaşlar akıyordu. Titreyen vücuduna bakmaya içi gidiyordu. Her saniye duydukları ağırlaşıyordu.

"Yeter bu kadar lütfen Bars! KEREM! "

Dışarıya doğru seslendi. Kapı hızla açılırken Bars elini kaldırıp dur işareti yaptı.

"Hatırlıyorum...ben "

Canı bedeninden çıkıyormuş gibi titreyen bedeni odaya giren diğerlerini de şok etti. Ona uzanmaya çalışan beni görmüyordu gözü. Beni koluyla ittirip videoyu tekrar başlattı.

**

Diğer bölümü atlamayın 💙

Continue Reading

You'll Also Like

2.6M 202K 70
[TAMAMLANDI] İki damadın garip hikâyesi...
2.9M 151K 17
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
OĞLANCI | BXB By Lord

General Fiction

3M 219K 51
{Tamamlandı} {texting-düz metin} Ablasına asıldığını düşündüğü adama atar mesajı atan liseli bir çocuk en fazla ne kadar absürt fakat bir o kadar da...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.5M 96.6K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...