Sergius kaşlarını şaşkınca havaya kaldırarak bana baktı.
"Arkadaş ?" başımı salladım.
"Evet, arkadaş." yaptığım hareketin doğruluğundan emin değildim , tek bildiğim belki karşımda duran çocukla arkadaş olursam onun kaderini değiştirebileceğimdir.
"Leydim yanlış anlamasın ama benim için arkadaş, kılıç talimi yaptığın, beraber içtiğin ve savaştığın insanlardır." Sergius'un yüzünden bir anlık utangaçlık geçti. Kıkırdadım.
Hayatı boyunca askerlerin arasında büyümüş bir çocuk tabi ki kızlarla arkadaş olamamıştı.
"Endişelenmeyin Sör Phalen , laflarımla kılıç taliminizi aratmayacak kadar sizi yorabilirim , içecek konusunda çay zevkimle eşlik edebilirim ve bu yıl sosyete gireceğim , emin olun sosyete kılıçlar yerine bakışların , kan yerine ise gözyaşlarının aktığı bir savaş meydanı."
"Pffftthahahaha , sen.. sen gerçekten eğlencelisin."
Bana bilmediğim bir şey söyle...
"Teklifime ne diyorsunuz ?" dedim yüzüme yansıtmıyordum ama endişeliydim. Ne olursa olsun bir hanımefendi için bu kadar ileri gidip reddedilmek hoş olmazdı. Müziğin durmasıyla biz de birbirimizden ayrıldık , aramızdaki mesafeyi açarken rahat bir nefes verdim.
"Bir kızla hiç arkadaş olmadım Soleil , tüm incelikleri bildiğim söylenemez." omuz silktim.
"Bir erkekle hiç arkadaş olmadım Sergius , tüm kabalıklarınızı bildiğim söylenemez." halimize ikimizde güldük ve bana elini uzattı. Bu dünyaya geldiğimden beri eski dünyamda normal olan bu selamlaşmayı yapmamıştım. Bende elini sıktım.
"O zaman sana emanetim Soleil." dediğinde güldüm " Sana emanetim Sergius."
Birden Sergius'un elini alnına vurmasıyla irkildim Tırstım , manyak mısın be ?
"Neden kendini tokatladığını sorabilir miyim ?" Sergius iç çekti.
"Prense hediyelik alıp götürmem gerekiyordu , çok oyalandım beni haşlar büyük ihtimal."
Astor'un küçük prens tavırları aklıma gelince kıkırdadım. Bana attığı kazığı hala unutmadığım için karşımdaki çocuğa acıyamıyordum.
"O zaman ilk ben ayrılıyorum , sizde görevinize dönün." dediğimde gülümsedi.
"Başkentte görüşürüz .... arkadaşım." deme şekline göz devirip yanından uzaklaştım. Gözlerim sarışın ana karakteri ararken onu bir banka elinde pamuk şekerlerle buldum, hızlıca yanına gittim.
"Yoksa pamuk şekerlerden biri bana mı ?" beni fark edince gülümsedi.
"Alırken emin olamadım , yakışıklı dans eşinden sonra tatlı ihtiyacın olmayabilirdi." Brie yaramazca sırıtıyordu.
"Sapkın düşüncelere sahip olman beni şaşırtıyor Brie ! Ayrıca o beyefendi benim arkadaşım."
"Hı-hı beni de arkadaşlarım belimden tutarak kendilerine yapıştırırlar." ben bu kızı bozdum mu acaba ? Bana gelişi hiç böyle değildi çünkü.
"Dans ettik çünkü Brie , ayrıca iki farklı dans partneri olan sendin masum çocuksu yüzünün ardında doyumsuz bir kadın yatıyor değil mi kuzen ?" elinden pamuk şekerimi aldım. Brie'nin yüzü utançla kızardı.
"Sen..sen... sana inanamıyorum böyle bir cümleyi nasıl rahat kullanırsın?" ağzıma attığım pamuk şekerin keyfine bakarken domates olan karakter iyice keyfimi yerine getirmişti.
"Özür dilerim sayın rahibe , Tanrı'nın huzurun da günah çıkarmam gerekiyor mu acaba ?" söylediklerime dayanamayan Brie kıkırdadı ve ağzına şekerinden attı şimdi yan yana yürüyorduk.
"Misty Soleil umarım genç erkeklerin yanında da böyle terbiyesiz olmuyorsundur ?"
"Fu-fu hayır Brie benim senin gibi genç bakirelere zaafım var." suratının haline gülerken o da omzuyla omzumu ittirdi.
Ve ben sümük gibi yere yapıştım.
"M-Misty ! Özür dilerim iyi misin çok özür dilerim , bunun olacağını düşünemedim." elimi havaya kaldırıp kızı susturdum ve iç çektim.
NASIL İYİ OLABİLİRİM GERİZEKALI YERE KAPAKLANDIM
"İyiyim Brie , sakin olur musun , tabi ki omuz attığında takılıp düşme ihtimalimi bilemezsin , ayakkabımın topuğunun olması küçük bir ayrıntı zaten." Brie'nin mavi gözleri daha da büyüdü ve sulandı.
"Lütfen ağlama cidden iyiyim kalkmama yardım edersen daha iyi olabilirim." Brie hemen koluma girdi ve kalkmama yardım etti. Bileğimden gelen keskin acıyla dişlerimi sıktım.
"Bir yerin mi acıdı , yüzün niye soldu ?" endişeli ana karaktere gülümsedim. Eğer öğrenirse çok üzülürdü.
"İyiyim sadece yanlışlıkla dilimi ısırdım , hadi eve gidelim geç oldu." dediğimde Brie bana hala endişeyle baksa da kafasını sallayıp onayladı.
İçlerinin kesildiğinden emin olduğum avuçlarımı elbiseme bastırıp gizledim ve arabaya kadar ağrıyan bileğimi belli etmemeye çalıştım.
Diren Misty , bunlarda senin sınavın... sadece eve kadar diren. Yol kendimi böyle sakinleştirerek geçti.
****
Eve girdiğimizde ,Briella tekrar Sergius ile ilgili sorular sormaya başlar başlamaz onu engelledim ve ayrıntıları yarın çay saatinde anlatmaya söz vererek odama doğru yola koyuldum.
Brie'nin görüş açısından çıktığım an dik duruşumu bozup duvara tutundum ve burkulmuş ayağımı havaya kaldırdım. Koca yürekli olmanın bazı zararları vardı işte.
"Tch.. lanet çok acıyor." acıyla derin bir nefes alıp , duvara tutunur şekilde sekerek gitmeye başladım. Akşam vakti olduğu için ortalıkta hizmetçi olmaması benim yararımaydı.
Kimseye çaktırmadığım için kendimi tebrik ediyorum.
"Neden zıplıyorsun?" kendimi tebrik etme alkışlarım duyduğum sesle sönerken ağzımdan küfür kaçırmamak için kendimi tuttum.
Sevgili yazar, biliyorum önemsiz kötü bir karakterin içerisindeyim ama bu kadar şansızlık sence de haksızlık değil mi ?
Sahte bir gülümsemeyle, başımı duvara yaslanarak beni izleyen kara kediye çevirdim.
"Küçük kızların oynadığı bir tür oyun bu, anlatırdım ama yaş sınırına takılıyorsun." dedim kinayeli bir sesle. Tek kaşını kaldırarak bana baktı , ah o mavişler yok mu keşke oyabilseydim onları böylece bana öyle bakamazlardı.
"Anlatamıyorsan izlememde sakınca yoktur o zaman ?" demesiyle ona inanamaz bakışlarımı attım.
Ya çocuk senin işin gücün yok mu ? Benden nefret ettiğini anlıyorum ama bu yeni bir düzey işkence.
"Genç lordun zamanını böyle şeylere ayırması ne komik , hanenizin geleceği hakkında endişelenmeli miyim ?" kaşlarını çattı.
"Odanıza kadar olan koridor hakkında daha çok endişelenmelisiniz bence leydi Lounberg."
Haklı olman hiç bu kadar üzmemişti...
"O zaman izninizle." deyip doğrulup yine bileğimin üstüne bastım. Ani gelen acı şokuyla gözüm sulanır gibi olsa da ses çıkarmadan ilk adımı attım , ikinci adım yalpalamak üzereydim , üçüncü adım , dör- fuuuuu uçuyorumm.
Ayağımı yerden kesen şeye baktığımda o da başını eğmiş bana bakıyordu yüzümüz çok yakındı.
Kıpırdandım.
"İnmeme izin verir misiniz lütfen ? Bu çok kabaydı." Renat söylediğim şeyi umursamadan odama doğru yürümeye başladı.
"Sadece rahat dur." dedikten sonra adımlarını hızlandırdı.
Hiiiiiikkk anneciiim düşücem! Renat'ın hızlanmasıyla tırsıp refleks olarak kollarımı boynuna sardım. Kollarımın altında onun ürperdiğini hissettim ama sallamadım.
İstediğin kadar iğren , denize düşen yılana sarılır bunu sen istedin. Bu yılan biraz fazla güzel kokuyordu...
Odamın kapısına geldiğimizde karşımızda Marie vardı.
"Leydim .. leydime ne oldu genç efendi ?!"
Cırtlak sesiyle yüzümü buruşturdum " İyiyim Marie , lordumuz yardım ediyorlar sadece." derken kollarından sıyrılmaya çalıştım. Bıraksana beni. Tekrar çırpındım.
Ay darlandım , bıraksana ! Renat benim çabalarıma aldırmadan gözlerini hizmetçime dikti.
"Kapıyı aç , biraz buz getir." Marie duraklasa da onun sözleriyle hareket etmedi. Renat'ın sinirlendiğini fark ettiğimde hemen araya girdim. " Dediğini yapabilirsin Marie." hizmetçim hızla onaylayarak kapıyı açtı biz odaya girdiğimizde çıktı.
"Efendisine bağlılığı için takdir mi etmeli yoksa konumunu bilmemesine sinirlenmeli mi bilemedim." diyen Renat'a gözlerimi devirdim.
"Oyum kucaktaki kızın inmesinden yana." sinirle iç çekti ve beni kibarca yatağıma oturttu.
"Teşekkür ederim şimdi çık- hey hey hey ne yapıyorsun !" Renat dizinin üstüne eğilmiş bir şekilde ayakkabılarımın ipini çözüyordu.
"Bileklerine nefes aldırıyorum."
"Benim bileklerim gayet iy- ahhhh acıdı." çıkardığım sesle irkildi , ve ayakkabımın iplerini çözen elleri daha dikkatli oldu. Kapının açılmasıyla gözlerim elinde buz poşetiyle gelen Marie'ye kaydı. Renat'ın yanında durdu.
"Genç efendi , gerisine ben devam edebilirim." Renat sadece elini uzattı.
"Buzu ver."
"Efendim gerçekten dev-"
"Emirlerimi tekrar etmeyi sevmem bana buzu ver ve odadan çık." Renat'ın mavi soğuk bakışları korkutucu bir aura yayarken , bana çaresizce bakış atan hizmetçimi onayladım. Marie geldiği hızla çıktı.
"Biraz daha kibar olabilir misin acaba ?" Renat yine beni umursamadan çekmeceme yürüdü ve oradan ilk yardım setini alarak eski yerine geri oturdu. Geçen defa benim oradan aldığımı hatırlıyor olmalı . Ayakkabım çıkınca bileğimdeki şişlik ve zorlanmaya bağlı morarmayı gördüm. Renat oraya buz koyduğunda ani soğukla inledim .
"Bunu neden yapıyorsunuz genç efendi ?" kelimelerle oynayacak kadar iyi hissetmiyordum kendimi. Renat başını bana çevirirken mavişlerini yeşillerime dikti.
"Sana kendini tehlikeye atmamanı söylemiştim." onu kardeşine de anlatsaydın.
"Bana böyle şeyler söyleyecek kadar samimi olduğumuzu düşünmüyorum." dedim soğuk bir şekilde. Renat bakışlarını tekrar buz uyguladığı bileğime döndürdü. Ellerini tenimde hissettiğimde ürperdim. Soğuktandır soğuktan , kuduruk değilsin sen Misty kendine gel.
"O zaman ki tavrım için özür dilemeyi düşünmüyorum." cümlesiyle kaşlarımı çattım.
Kalp kıran bir köpek olmanın yanı sıra yüzsüzüm mü demekti bu ?
" O zamanki tavırlarını özür dilesen de affetmeyi düşünmüyorum , yani kimse bir şey kaybetmiyor."
Renat bu defa bileğime merhem uyguluyordu. Çocuk madem ellerinle böyle kibar hareketler yapabiliyorsun neden kalbimi kırmayı tercih ettin , hıh ?
"Gerçekten sinir bozucusun." huh ben miyim o ?
Öne doğru eğildim ve sinirle kravatından tutup çektim amacım onun suratıma bakmasını sağlamaktı aslında.
Ama olan şey ben onu çektiğimde dengesini kaybetmesi ve bana doğru gelen ağırlıkla benimde dengemi kaybetmem. Sonuç ben yatağa devrilmiş durumdaydım , Renat ise ellerinin üstünde beni ezmemeye çalışıyordu.
Burunlarımız birbirine değer vaziyette kalırken ikimizce şaşkın bir şekilde birbirimize bakıyorduk. Vücudumdaki kan yanaklarıma doğru yol alırken kalbim ağzımda atıyordu.
Bir günde iki erkekle bu kadar yakın temas kalbime fazla.
"İki erkek mi dedin?" Renat'ın sinirli sesiyle gözlerimi belerttim. Ben demin sesli mi düşündüm?
Renat'ın bakışları koyulaşırken sorusuna cevap istediği belliydi. Onunla aramızda böyle bir ilişki yoktu öyleyse bu tavırlarda neydi?
"Tüm akşam danstaydık hatırlarsan." dedim gözlerinin içine bakarak. Yüzündeki ifade olabilirmiş gibi daha da koyulaştı.
"Leydi Lounberg'in tüm akşamı bir erkekle dans ederek geçirdiği sonucuna varıyorum öyleyse."
"Bu yaşta bu zeka ?" dedim dalga geçerek ve üstümden kalkması için göğsünü ittirdim. Birden ellerimi tutarak yatağa yapıştırdı. Çok yakın, çok yakın , anneciim!
"Ne yaptığını sanıyorsun sen ? Bırak bileğimi." o ise bana aldırmadan ellerime bakıyordu .
Ops.. avuç içlerimde düşüşün etkisiyle oluşan kesikler vardı.
"Demek leydim bütün akşamı bir erkeğin kollarında dans ederek geçirdi." tehlikeli sesle ürperdim. Bunun nesi vardı ?
"Hayır öyle demeyelim de bir-" cümlemi devam ettiremedim çünkü Renat yüzünü boynuma gömdü nefesini tenimde hissederken , yüzüme değen saçları gıdıklıyordu.
"Belki kokunuzu içine çekti." ne demek istediğini anlamayarak ona baktım , beynim zeka kanalını tıkamıştı o ise bakışlarıma aldırmadı şimdi nefesi kulağımdaydı. Huylanarak titreyen vücuduma lanet ederken bunu fark eden Renat'ın keyifli boğuk kıkırtısını duyuyordum.
"Dudaklarını yaklaştırıp kulağınıza iltifatlar fısıldadı mı ?" nefesinin yanında dudaklarının bir an kulaklarıma değmesiyle vücudum elektrik çarpmış gibi karıncalandı. Boynumdan çıkıp tekrar gözlerini bana diktiğinde zorlukla konuştum.
"D-dur , hemen .. bırak beni." sanki hiçbir şey dememişim gibi dudağına tehlikeli bir gülümseme kondurdu ve birden bileğimi tutan ellerinden birini serbest bırakarak belimi kavradı ve ağırlığını bana doğru verdi. Tanrım bugün ölmezsem bir daha ölmezdim.
"Belinizi böyle kavramıştır , sonuçta bu bir dans." Kesinlikle böyle olmadı.
"Böyle değil." dedim zar zor yerine getirdiğim sesimle. Renat'ın elleri belimden karnımın üstüne ve oradan tekrar belime indiğimde nefesimi tuttum. Renat'ın yüzündeki gülümseme büyüdü.
"Doğru, dansta sadece bir leydinin beli tutulmaz , ne kadar kabayım." belimden ayrılan elleri ellerimi bulurken bakışları ellerimdeki yaraya kaydı.
Avucumdaki kesiklerin üzerinde Renat'ın dilini hissettiğimde vücudum yay gibi gerilirken duyduğum cümle bozulan sinirlerimi daha da dağıttı.
"Şimdi söyleyin leydim bu akşam dans ettiğiniz hangi erkek sizi tatmin etti?"