Son Defa - Texting // boyxboy...

By haelosboy

65.3K 9.7K 4.3K

Omurilik kanseri olan Umut, katıldığı film topluluğunda tanıştığı Kerem'le birlikte hayata yeniden tutunmayı... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm

26. Bölüm

987 164 70
By haelosboy

Oy verip yorum yapmayı unutmazsanız sevinirim, çünkü ne kadar oy verilir ve yorum yapılırsa sıralamalarda yükselmemiz o kadar fazla. Unutmadan eğer yeni bölün beklerken başka kurgular okumak istiyorsanız profilimden "iyi ol" ve "beni hala seviyor musun?" adındaki iki kurguma göz atabilirsiniz. 

Destekleriniz için şimdiden teşekkür ederim, umarım beğenirsiniz. 

İyi Okumalar!

.

.

.

Umut'un yanımda, hatta göğsümde yatıyor olmasından daha güzel bir his yoktu. Sıcak nefesi tenime vuruyor, iç çektiğinde göğsü bana baskı uyguluyordu. Huzurlu olduğu bir an olsun titremesinden belliydi ve onun huzuru bana da huzur veriyordu. Uykum yoktu, uyumuyordum – ama onun saçını okşamak beni de mayıştırıyordu.

Saatler boyunca böyle kaldık. İkimiz de hareket etmedik. Kolum ağrıyordu ama önemsizdi. Onun kırk yılın başında erdiği bu huzurlu anı bozmak gibi bir niyetim hiç yoktu.

Sonunda derin bir nefes aldı, gözlerini açtı ve kendini üzerimden kaldırmak için elini göğsüme yerleştirdi. Üstüme yapılan bu baskıyla yatağa gömüldüğüm sırada benden uzaklaşmış, yatakta doğrulmuştu. Elini gözlerine götürüp ovaladı. "Günaydın," dedi mırıldanarak. "Sabah mı oldu?"

"Saat öğleyi geçiyor," diye yanıtladım gülümseyerek. "Uyandırmak istemedim."

Umut da yüzüme karşı gülümserken kendimi üstümden tamamen atıp yanıma yerleşmek için elini rastgele bir yere attı, ama attığı yer ikimizin de tahmin etmediği bir yerdi: Kasığıma uygulanan baskının ağrısıyla olduğum yerde istemeden bağırıp sıçrarken Umut benim ani tepkime verdiği korkuyla elini üstümden çekti. Ellerimi içgüdüsel olarak kasıklarıma götürdüm, sonra gerek olmadığını fark ederek pozisyonumu düzelttim.

Umut yüzüme, yüzünde büyük bir sırıtışla bakıyordu. "Hala heyecanlısın, güzel." dedi yanıma gelirken. "Ama onu başka bir güne bırakacağım." Yanıma yattı ve hafifçe eğildi. Bir şey yapmayışıma karşı ekledi: "Kolunu arkamdan atıp beni kendine çekerek sarılacak mısın yoksa boş boş yatmaya devam mı?"

Kolumu Umut'un arkasına attım. Onu kendime çektim, tenlerimiz birbirine değerken benim heyecanım hala dinmemişti. Elimi aşağı atıp ağrımı dindirdikten sonra Umut'a döndüm. "Başka zaman derken?"

"Sevgili değil miyiz?"

"Öyle miyiz?" Daha önce böyle bir şeyin konusu geçmemişti.

"Birbirimizi sevdiğimizi söylemedik mi?" Duraksadı, yüzüme bakmayı sürdürdü. "Bana aşık olduğunu söylemedin mi?" Uyuyakaldığını sandığım sırada yaptığım itirafı duymuştu. "Aynen öyle. Cin gibi kulaklarım var."

"Sevgiliyiz o zaman?"

"Bilmem. Sormadın." Kısa ve kesik cevaplar, Umut'un keyfinin yerinde olduğunun şahane bir göstergesiydi. Sorusuna cevap vermediğinde iç çekip arkasına yaslandı. "İyi. Sorma."

"Üstsüz olduğum için üşüyorum," diye dalga geçerek bir cevap vermeyi tercih ettim. "Belki üşümeseydim..."

"Ee?" dedi, tersliyordu sanki. Moralim bozulmak için fırsat kolluyordu zaten, eğer Umut tarafından terslenirsem oturduğum yerde sular seller gibi akmaya başlayacaktı gözlerim. Üstelik eve ilk geldiğimde zaten terslemişti, tabii niyeti bu değildi – sadece onun morali bozuktu. Ama şimdi keyfi yerindeydi ve beni terslemesi için bir sebep yoktu. Terslemedi de, içime su serpildi: "Doğru düzgün sarıl da ikimiz de ısınalım o zaman."

Şapşal bir gülümseme yerleşen yüzümle onun şirin tebessümüne baktım. Kendimi ona yaklaştırdım, birbirine değen tenlerimiz şimdi daha yakın ve daha sıcak bir temas halindeydi. Yeterince ısındığımda yüzümü ona çevirdim. Okyanus mavisi gözlerini seyretmeye koyuldum, derken bıçak açmayan ağzım o sözlerle açıldı: "Sevgilim olur musun?"

"Nasıl yani?" Tabii ki dalga geçecek, uzatacak; aklımdan ve kalbimden geçen bütün kelimeleri, bütün düşünceleri oracıkta ona söylememi sağlayacaktı. Neden şaşırıyordum ki?

"Seni seviyorum, Umut, sana aşığım artık," diye başladım sözlerime. Ne kaybedebilirdim ki? Sözlerim kimseye zarar vermeyecekti. Geri tutmanın bir anlamı yoktu. "Senin yanında olmak bana daha önce hiç tatmadığım şeyler tattırdı, kapasitemin olmadığını sandığım sevgi selleri içinde boğuldum ve bunların senin için de geçerli olduğunu biliyorum – söylemesen bile senin de bunları hissettiğini biliyorum." Derin bir nefes aldım, elimi onun eline götürüp sımsıkı kavradım. "Hayatımın geri kalanını seninle geçirmek istiyorum."

Umut'un gözleri aniden doldu. Ellerini gözlerine götürdü, yüzünü benden gizlemeye çalışıyordu. Ona bunu yapmasına gerek olmadığını söylediğimde burnunu çekip yaşlı gözleriyle gözlerimin içine baktı. "Sorun burada," dedi titreyen sesiyle, kesik kesik. "Sadece benim hayatımın geri kalanını birlikte geçirebiliriz."

"Aynı şey," diye çıkıştım. Arada bir fark görmüyordum. Benim hayatım oydu, onun hayatı bendim – birbirimizindik, hayatlarımız bir bütündü, çapraşık giriftlerdi, bağlılardı ve bozulmazlardı. "Seninle yaşamak istiyordum, ne kadar sürecekse sürsün." Son kez derin bir nefes aldım, tekrar gözlerinin içinde kaybolmaya bıraktım kendimi. "Sonsuzumuz bu olsun."

Umut gözlerindeki yaşı elinin tersiyle sildi, sakinleşmişti. Sözlerim miydi onu dizginleyen yoksa kendi kendini sakinleştirmeyi bir şekilde başarabiliyor muydu bilmiyordum, ama sonucu bu olduğu sürece sorun değildi. "Hala sevgili değiliz." Evet, – kendine gelmişti.

Tekrar ellerini tuttum, iki eli de benim iki elimin içinde hapsolmuştu, sıcaklığı birbirine uyuyor ve birbirimizi dengeliyorduk. "Senden sonra başka kimseye bunları söyleyemeyeceğimi biliyorum, senden daha başkasıyla karşılaşmayacağımın da farkındayım ve bunu kaçırmak istemiyorum." Kendimi ona yaklaştırdım. Gözleri dudaklarıma kayıyordu, görebiliyordum. Beni öpmemek için kendini zor tutuyordu. "Sevgilim olur musun, Umut?"

Üstümden büyük bir yük kalkmıştı. Rahatlamış hissediyordum. Neden bilmiyordum, sonuçta birbirimizi sevdiğimizin aylardır farkındaydık ve eninde sonunda bir ilişkimizin olacağını, daha doğrusu aramızdaki ilişkiye bir ad konacağının ikimiz de farkındaydık. Ama aylardır söylemek istediğim bu şeyleri, etrafımızda kimsenin olmadığı bu sıcak ve samimi anda, kimseden korkmadan söylemek huzur veriyordu.

Umut soruma cevap vermedi. Vermeye de niyeti yok gibiydi. Yani, aslında vermişti. Sadece sözlerle değil. Soruyu sorduğum sırada gözlerime bakan gözleri tekrar dudaklarıma kaydı, kendini bana yaklaştırdı ve baktığı dudaklarımı kendi dudaklarıyla birleştirdi. Bacaklarını kullanamadığı için güçlü olan kollarıyla beni ittirdi, yataktaki pozisyonum değişti ve yatar hale geçtim.

Gözlerim kapalıydı. Neler olduğunu bilmiyordum, bilmek de istemiyordum. Onun tadını aldığım bu zarif anlardan daha önemli hiçbir şey yoktu.

Biraz sonra bedenini üzerime yerleştirmişti. İki bacağını elleriyle iki yana ayırmış, kendini kucağıma hizalamıştı. Üstüme eğilmiş, dudaklarımdaki tattan mahrum kalmamı önlemişti. Hala birbirimizin tadına bakmayı sürdürdüğümüz sırada ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, bu yüzden ellerimi kullanmaya karar verdim. Ellerim onun sırtında geziyordu, tırnaklarımın onun yumuşak teninde iz bıraktığından adım gibi emindim.

Ellerini boynuma yerleştirdi, beni ittirerek kendini benden uzaklaştırdı. Bu, aşağı doğru inmesinin tek yoluydu. Dudakları dudaklarımdan ayrıldı, ama teni hala üstümdeydi, onu hissedebiliyor ve ateşinde kavruluyordum. Islak ve tatlı dudakları bu kez çeneme kaydı, oradan boynuma inerken bu kez göğsümde gezmeye başladı.

Ben kendimden geçiyordum. Ellerim onun başındaydı, saçını karıştırıyor ve onu hareket ettiriyordum. Oysa inmeye, daha da aşağı doğru kaymayı sürdürüyordu. Dudakları göğsümde, karnımda ve kasıklarımdayken elleri pantolonumun düğme ve fermuarındaydı – ikisinden de hızlıca kurtuldu.

Kendimi doğrulttum, daha rahat bir pozisyona geçtim. Umut'u çenesinden tutup yüzünü bana çevirmesini sağladım. Kesik nefesimle "Emin misin?" diye sordum. Emin olmasını istiyordum. "Basit bir evet, sevgilin oluruma da hayır demezdim."

Muzip bir gülümsemeyle yetindi ve üstümde gezen elini giysimin içine yerleştirdi. Heyecanım özgürlüğüne kavuşurken ılık ellerinin arasında hayat buldu, şevkim arşa çıkarken sıcak ıslaklığa kavuştuğumda başımı arkaya attım, yastıkta ensemi boğdum ve ısırdığım dudaklarımın acısı, tırmandığım dorukların tadında hissizleşti.

Ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordum, ama çok süremin olmadığının farkındaydım. Nasıl dayanabilirdim ki? Böyle bir hazzı daha önce tatmamış, böyle bir dağın zirvesinde hiç terlememiştim.

Karnımdan göğsüme, boynuma kadar uzanan sıcaklığı hissettiğimde aldığım depderin nefesi kesik, parça parça bir şekilde verdim ve Umut'un gözlerinde kayboldum. Umut kollarından destek alıp kendini yanıma attı. Göğsüme baktı, kalbimin nasıl da belirgin attığını izledi. "Üstünü temizlemediğin sürece göğsüne yatmayacağım, biliyorsundur umarım." Hala muzip ruhu ortadaydı.

Yatağın yanında duran şifonyerin üstündeki kağıt havluyu alıp üzerimi temizledim. "Neden odanda kağıt havlu var?" diye sordum, onun şakacı yapısına ortak olmak istiyordum.

"Felçliler de bazı şeyleri yapar, Kerem," dedi ciddi bir şekilde. "Bırak bu ayrımcılığı."

Kendimi aniden kötü hissettim, kötü bir şey söylemek aklımın ucundan bile geçmemişken Umut'u bana böyle konuşurken görmek tuhaf ve kötü hissettiriyordu.

Omzumdan ittirdi. "Latife ediyorum." Başını göğsüme yerleştirdi, kalbim kulağında atıyordu. "Ama ciddiyim: Kontrolü benim elimde olmasa da, herkesinki kadar uzun sürmese de senin yaşadıklarını ben de yaşayabiliyorum."

"Bildiğim iyi oldu," dedim kıkırdayarak. "İyiliğinin karşılığını veririm bir dahakine."

"İyilik karşılıksız olur," diye dalga geçti. "İçimden geldi diye yaptım işte." Başını kaldırıp yüzüme baktı. Suratındaki ifadeyi artık adım gibi biliyordum, birazdan söyleyeceği şey inanılmaz bir şekilde gurur duyacağı bir şaka olacaktı: "Senin içinden gelenler de iyiymiş ama."

Kahkahamı bastıramadım. Komikti, ne yapabilirdim ki? İkimizin de gülüşü sona erdiğinde tekrar göğsüme yatmaya başladı. "Bu evet demek miydi?"

"Neye?" Aklı bir karış havadaydı ve bu hoşuma gidiyordu.

"Çıkma teklifime."

"Biraz önce bayat sözlerden daha iyi bir cevap verdiğimi düşünüyorum."

"Yine de duymak istiyorum." Duymayı canla, başla istiyordum. Onun ağzından çıkacak birkaç kelime beni sonsuz huzura kavuşturacaktı sanki, öyle hissediyordum. Oysaki birkaç basit kelimeydi sadece, seni seviyordumdan bir farkı yoktu, ama dünyaları ifade ediyordu.

Umut dünyaları ifade ediyordu.

"Olurum," dedi umursamaz bir şekilde. "Ama tek bir şartla."

"Dinliyorum?"

Hızla kendini üstümden kaldırdı ve bakışlarını üzerime dikti. Gözlerini kırpmıyor, dikkatle beni izliyor ve koştuğu şarta vereceğim tepkiyi seyretmek istiyordu. "Gün gelir de kendimi saklamak istersem bana karşı çıkmayacaksın."

"Benden böyle bir şey isteyemezsin." Bunu kabul etmem imkansızdı, hiçbir olanağı yoktu – Umut'un kendini en kötü, kuyunun en dibinde hissettiği anlarda kendini benden uzak tutmasına, çevremizdeki bütün güzelliklerden tüm varlığını soyutlamasına izin veremezdim. "Kabul edemem."

"Kerem," dedi, sesi ciddileşmişti. "Senden tek ricam bu: Ben kendimden nefret ederken senden beni sevmeni isteyemem."

"Ben seni ikimizin yerine de severim, Umut." Bundan daha güçlü bir karşılık veremezdim, daha iyi bir savunmam olamazdı ve bunu reddederse ne yapacağımı bilmiyordum. Onu kaybetmek en büyük zulmüm olacaktı, biliyordum. Dayanamazdım.

Daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı, kendime ona yaklaştırıp kollarımı boynuna doladım, sıcakça sarıldım ve kendini iyi hissetsin diye ayrıldığımızda onun gözyaşlarını kendi ellerimle sildim. "Bir şart koşmana gerek yok."

"Seni seviyorum," dedi sessizce, fısıldayarak. Gözlerini bana dikti: "Evet, sevgilin olurum."

Continue Reading

You'll Also Like

450K 26.9K 17
Mafya ,arkadaşımın abisi, yaş farkı, aşk, erotizm,dram,aksiyon,romantizm...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

400K 19.6K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
185K 11.9K 50
Mahir, eski sevgilisiyle komşu olduğu için sinirli değildi. Sinirli olduğu nokta, adamın karısıyla birlikte karşı apartmanına taşınmasıydı.
1.1M 41.1K 48
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...