√61+2x≠-4y [MAZRUB]

By gulsah_kara

31.3K 2.2K 3.9K

Radyo sunucusunun sesi yetti onu kilometreler ötesinden aşık etmeye "Kalbimde bir fay hattı var, o gülünce ye... More

1. Bölüm: Ölü Çiçekler (KMM)
2. Bölüm: Zift
3. Bölüm: Sönen Işıklar (UB)
4. Bölüm: Müziğin Suikasti (SS)
5. Bölüm: Çalıntı Notalar (K)
6. Bölüm: Kronik
7. Bölüm: Bitmeyen Şarkılar ve Yollar
8. Bölüm: Sönmüş Kireç (ÇS)
9. Bölüm: Karahindiba Mezarlığı (O)
10. Bölüm: Kalpteki Kramplar
11. Bölüm: CD 042S LÂL
12. Bölüm: 1088 07/ 150 PETROL
Ön İzleme (13. bölüm) + Duyuru
13. Bölüm: İzmarit (YD)
14. Bölüm: Kalbe Çarpan Rüzgarlar(HD-SN)
15. Bölüm: Çizik Plaklar
16. Bölüm: Ters Alizeler
17. Bölüm: Kirletilen Şarkılar
18. Bölüm: Bir Keder Saklar Gülüşü
19. Bölüm: Rıhtım
20. Bölüm: Kömürden Çizilen Resim(AG)
22. Bölüm: Kayıp Notalar Mahzeni (BPB)
23. Bölüm: Kalbim Sende İnfilak Ediyor
24. Bölüm: Falez
25. Bölüm: Kül Bulutu
26. bölüm: Zihnimde Açan Çiçekler
27. bölüm: Akşamüstü Yalnızlığı (BBPCSU)
28. Bölüm: İntihar Mevsimi
Ön İzleme (29. bölüm)+ Duyuru
29. Bölüm: Güz Batımı
30. Bölüm: İstasyon (DOŞ)
31. bölüm: Aşk-ı Kahve
32 . bölüm: Gülümseyen Çiçekler (SD)
33. bölüm: Duman Grisi
34. bölüm: Kırağı
35. bölüm: Telgraf Çiçeği
36. Bölüm: Linet
37. bölüm: Cephe Yağışı
38. bölüm: Okyanus
39. bölüm: Nar Çiçeği
40. bölüm: Bir Fotoğrafçının Hayali (UK)
41. bölüm: İs Kokulu Çiçek (SGGDÖK)
42. bölüm: Saksıma Bir Ceset Diktim
43. bölüm: Meçhul His
Ön İzleme (44. Bölüm)
44. bölüm: Rüzgarın Matemi
45. bölüm: Darmaduman
46. Bölüm: Hezeyan Sözler ve Umutsuz Melodiler
Duyuru
47. Bölüm: Aşka Bulaşanlar
48. Bölüm: Bir Katilin Portresi (SEÇBY)
49. Bölüm: Ruhu Yaralı Düşler
50. bölüm: Fay Hattı (BSYİ)
51. Bölüm: Başıboş Islıklar
52. Bölüm: Kül ve İzmarit
53. Bölüm: Yazı - Tura
54. Bölüm: Deniz Kabukları (BŞ)
55. Bölüm: Bahar
56. Bölüm: Çekim Yasası
58. Bölüm : Noćhic
59. Bölüm : Turuncu Işıklar
60. Bölüm : Çiçeklerin Mezarı Olmaz
FİNAL "SENDE BANA RASTLADIM"
Özel bölüm 1
Özel bölüm 2
Özel bölüm 3
Özel bölüm 4
Özel bölüm 5
TEŞEKKÜR

21. Bölüm: Sustu Artık Kasetler (OÜGM)

466 45 19
By gulsah_kara

Satır aralarına yorumlarınızı bırakmayı unutmayın çiçeklerim ❤️🥀

21. Bölüm: Sustu Artık Kasetler (OÜGM)

Kaan'dan:

Zorla götürüldüğüm psikoloğun verdiği haplar bile şu an sinirimi yatıştıramıyordu.

Çok sevmek bu muydu gerçekten? Sevdiğin insanın özel hayatını ifşalamak, onu rahatsız etmek. Bu ne tarz bir seviş biçimiydi?

Evde oturmuş kendi halimde Mete ile beraber boş boş televizyon izlerken bir anda dışarıdan gelen seslerle ayağa kalktık.

"N'oldu lan basıldık!" dedi Mete merakla pencereden bakarken. "O ne lan? Viyana'yı kuşatmaya geliyor sanki mübarekler."

"Bi' dakika sus be oğlum!" dedim perdenin arkasından gelen kalabalığa bakarken.

"Lan, bunlar yer bizi. Baksana arabanın üstüne çıkmış. 'Kaaaan' diye bağırıyor."

Nedenini anlamaya çalışırken telefonum çaldı. "Burak?" dedim gelen çağrıyı yanıtlayarak. Bu işin içinde bir halt olduğunu biliyordum. O yüzden Burak açıklama yapmaya başlarken sesi hoparlöre verdim Mete ile beraber duyabilmek için.

"Instagram'da canlı yayın açmışlar. Kaan, biri seni takip etmiş yolda fotoğrafını falan çekmiş ev adresini ifşalamakla da kalmamış..." Hemen lafını kesip sordum,

"Yüzüm gözükmüyor değil mi?" Yüzümün şimdilik görünmesini istemiyordum.

"Hayır sırtın kameraya dönük çektiği tüm pozlarda. Zaten cesaret edemez yüzünü falan çekmeye. O değilde Kaan bize kendini gösterecek bu fotoğraflardan sonra diyerek milleti gaza getirmiş. Canlı yayınlara baktım da... Dış kapıyı açmak isterken burnu kırılmış birinin falan." Neler yaşanıyordu böyle?

"Oğlum dinleyicilerin en manyak kısmı gelmiş. Ya o fotoğrafçı? Sapık lan bu? O değilde nereden biliyor sen olduğunu?" Mete'nin sorusunu duyan Burak yanıtladı hemen.

"Mete fotoğraflara bakınca bizim radyodan çıktığı andan beri Kaan'ı takip ettiği bariz."

"Ulan bu numaraları yıllar önce sert bir dille yasak deyip işi mahkeme boyutuna taşımamış mıydı Hamit bey? Hayır yani onlar biliyor bunun cezasının ağır olduğunu. Ciğer mi yedi n'aptı bu arkadaş?"Dedi Mete.

Evet, yüzünü göstermek istemeyen tek kişi ben değildim bir çok kişi vardı benim gibi. Geçmişte de böyle kişiler çoktu ve dinleyiciler zamanla buna alışıp bu tarz şeyleri , sunucuların özeline karışmayı, bırakmıştı. Tabi Kaan şansı... Yine bana denk gelmişti aksilik.

"Onu bilmem de millet kafayı yemiş, Rize'den gelenler var." dedi Burak.

"Lan konser mi veriyorum ben?" İstemsizce çıkan yüksek sesimle sinirden telefonu kapattım. Mete ise benim sinirlerimi daha sınadı.

"Şşşşt sakin ol, sinirlerine hakim ol"

"Ulan Mete!" Odanın içinde dolanırken Mete kapının alacaklılar gibi çalınması üzerine ciddileşip sordu?

"Aha şimdi elli iki parçaya böler bunların sana olan sevdası. Ne halt yiyeceğiz?"

Yapacak bir şey yoktu. Kapının önüne geldiğimde direk kapıyı açmak yerine gelen kişiye kapının deliğinden baktım.

"Alt kattaki komşuymuş." Bir anlığına da olsa rahatlayıp kapıyı açtım.

Omuzundaki şalı düzeltip sordu,

"Ay evladım bu ne? Ellerinde olsa dış kapıyı kemirir girerler içeri. Ay hep kapının önünü toz ettiler olacak iş mi? Kim veriyor bu merdiven temizliğinin parasını."

Mete ondan daha dedikoducu teyze edasıyla arkadan söylendi.

"Ya teyze Allah'ını seviyorsan bir dur ya! Ben diyorum bunlar hepimizin gelmişini... Sen diyorsun kapı. Ben temizlerim ne olacak?"

Komşu bunu işitmedi ve devam etti,

"Ay polis çağırın olmaz böyle."

"Mukaddes abla, polis olmaz. Onların kötü bir niyeti yok. Birazdan dağılacaklar. Emin ol, ben halledeceğim" Burun kıvırıp memnuniyetsiz bir bakışla son sözünü söyleyip merdivenlerden indi.

"İyi bari. Söyleyin de çok ses yapmasınlar. Az zıplasınlar, balkon toz oluyor."

Kapıyı kapatıp içeri girdiğimde Mete "Teyze ne içiyor bilmiyorum ki? Çamaşır suyu herhalde." diyerek durumun ciddiyetini yerle bir etti.

"Kaaaaaan! Çık dışarı lütfen." Dışarıdan gelen sesler normalin çok ama çok dışındaydı.

"Oğlum bu böyle olmaz. Hemen el atmalıyız." Dedi bu sefer gerçek bir çözüm yolu ararken. "Ben şunları bir dağıtayım sende bir canlı yayın falan aç, uyar. "

Kafamı salladım. Mete, kafan çalıştı mı iyi çalışıyor.

"Sevgili gençler. Öncelikle sakin olun. Kaan burada v-" O lafını bitirmeden tezahürat ve çığlıklar kulaklarımızı bir kaç saniyeliğine sağır etti.

"Allah'tan sakin olun dedim." Yükselen çığlıkları elleri ile alçak seste konuşun dercesine aşağı doğru indirip kaldırırken devam etti. "Bakın gençler Kaan yüzünü gösterme konusunda bence gayet anlaşılır bir açıklama yaptı. Niye bu adamcağızı sinir ediyorsunuz anlamadım? Detaylı açıklamayı şimdi Instagram hesabından canlı yayın ile yapacak. Yeter ki sessiz olun. Biliyorsunuz Kaan bunca şeye rağmen size kıymaz polis çağırmaz."

Sonra ekledi "Ama kafası güzel teyzeler bu konuda kralınızı tanımaz. Onun için sessiz bir şekilde ayrılın ve Kaan'ın açıklamasını dinleyin. "

Gençlerden ses kesilmiş ama herhangi bir hareketlilik olmamıştı "Hadi gençler evlere, evlere. Hadi hadi!" diyerek bir nöbetçi öğretmenin kavga olunca 'hadi sınıfa, oyalanma evladım hadi' demesi gibi gençleri uzaklaştırmayı başardı sokaktan.

Şimdi sıra bendeydi.

Canlı yayını açtım. Pencereden dışarıyı çekerken. Buyursunlar, oturduğum yere iyice baksınlar.

"Son zamanlarda gerçekten hayal kırıklığına uğratıyorsunuz beni. Önce şu geçirdiğim rahatsızlık şimdi ev olayı... Bir şeyi sormak istiyorum. Siz beni 'gerçekten' dinliyor musunuz? Öyle olsaydı bilirdiniz size verdiğim öğütler doğrultusunda böyle şeylerin absürt kaldığını. " Boğuk çıkan sesimle devam ettim.

"Beni bilirsiniz diyeceğim ama artık bunu da söyleyemiyorum şu son olaylara bakınca. Yine de beni bilen gerçek dinleyicilerim farkındadır söylediğim lafların arkasında durup hem yanlış harekette bulunup hem takipten çıkanları, genel takipçi sayısını falan takmadığımı. Bunun için kimsenin incinmesinden çekinmiyorum." Ben hep böyleydim o yüzden bana takıncak 'Yakıştı mı sana Kaan?' tavırlarını umursamıyordum.

"Üzüldüğüm nokta boşa konuşuyor olduğum. Beni hakikaten dinleyip anlayan kitlenin azaldığını hissetmek üzücü. Şimdi size böyle bir durumda evimin basılmasının yanlış olduğunu, doğru olanın olgun bir şekilde 'Ne var bunda? Otursun istediği yerde' denilmesi gerektiğini falan söylemeyeceğim çünkü 15'inden tut 25'ine yetişkin bir birey olduğunuzu sanırdım. Sıkıntı şu ki 'sanırdım' Yakışmadı gençler, hem de hiç yakışmadı."

🥀🥀🥀

Yayından sonraki gün hiç bir takipçimden ses yoktu. Belli ki suçlu hissediyorlardı kendilerini. Sadece duyarsız kesimin üstüne alınmasını beklerdim ama şu son olayların üst üste gelişi herkesi germişti ve böyle bir sessizlik meydana gelmişti.

Radyonun sahibi Hamit bey benim fotoğrafımı çeken kişinin diğer kişilerin de özel haklarını ihlal ettiğini ve radyo için bir tehdit haline geldiğini söylemişti dün gece beni arayıp.

Aynı zamanda hiç vakit kaybetmeden savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Benim mahkeme ile pek alakam olsun istemezdim ki işlerimi daha çok yüz yüze konuşarak hallettiğimi herkes bilirdi. Ama bu suç makinesi arkadaşı Hamit beyin bırakma niyeti yoktu.

Sahilde oturmuş takipçilerimin ve fan sayfalarımın paylaştıklarına bakıyor, kaos günü gelen mesajları okuyordum.

Çok yabancı olmayan bir isme tekrar denk geldim 'Ciceklerolmesin'

Yazdığı şeyi okudum " Kendini sakladıkça daha çok açığa çıkıyorsun."

Anlamıyordum. Bu kişinin derdi neydi? Baygınlık geçirdiğim zaman bana destek mesajı yollamış şimdiyse evimin ifşa olmasına sevinmişti.

Bu hesabın sahibinin derdi neydi acaba?

Ona bir cevap yazarsam belki bu sefer artık mesaj yazmayı bırakır diye düşündüm ve hiç üstelemeden yazdığım mesajı yolladım.

Umarım artık şu mesajları atmayı bırakırdı.

Eve geldiğimde Mete oturmuş televizyon izliyordu. Anahtarlarımı bir köşeye attım ve yanındaki kanepeye geçtim.

"N'aptın beyefendi? Yoksun ortalarda?"

"Tahsin amcanın yanına uğradım arabası için." dedim. Bir hasar oluştuysa bunu ben karşılamak istemiştim. Kendimi üzgün hissediyordum bu konuda. Yaşlı adam yıllardır biriktirdiği parası ile bir araba almış onu kızını okutmak için fazla kullanmadan satmış bu sene de onca yılın ardından tekrar satın almıştı arabayı.

"Hımm, çok bir hasar yoktur umarım?"

"Yok yok. Zaten fazla bir zarar almadan götürmüş arabasını." Mete kanallarda dolanırken ben telefonumla ilgileniyordu. Birden Mete'nin kolu ile beni dürtmesi ile kafamı kaldırıp ona baktım.

"Ulan Show TV'ye çıkmışız lan?" elindeki çay bardağını masaya bırakıp televizyonun sesini açtı Mete.

"Allah'ım beni mi buluyor hep böyle şeyler?" Neydi benim bu çektiğim? Magazin, televizyon... Bu ortamlarda olabilmek için kişisel saygınlıklarını bir kenara bırakıp saçma hareketler yapan insanlar varken niye ben?

"Lan resmin yok diye arkadan çekilmiş fotoğrafınla radyocu anime koymuşlar." dedi gülerek

"Mete az kaldı. Bu küllüğü kafanda bulmana çok az kaldı." dedim sinirle.

"Kaan Tetik, 25 yaşında genç bir radyo sunucusu. Hayranları onu çok seviyor. O kadar çok seviyor ki ev adresinin ortaya çıkması sonucu sokağında arbede yaşandı. Ortalık kan gölüne döndü."

"Yok devenin nalı!" dedik aynı anda Mete ile. "Böyle olmaz, kan gövdeyi götürdü deseler de tam olsa" dedim sinirle. Sonra ekranda gördüğümüz suratla birbirimize baktık. Mete,

"Oğlum Mukaddes abla ne ara röportaj verdi?" dedi şaşkınlıkla. Hakikaten ciddi ciddi WhatsApp ihbar hattına mı attılar bu röportajı.

"Ay evladım hiç olmuyor böyle. Kaan evladım çok sakin ama bu dinleyiciler affedersin çıldırmış. Aynı zombi gibiler, birbirlerini ısırdılar. Sokağın sonundaki Tahsin amcanın arabasına çıktılar, bir kavga bir gürültü hiç sorma. Ay korktuk evladım. Merdivenler de tepindiler falan."

"Yine de merdiven dedi, delireceğim. Bu kadın manyak. Sana dedim çamaşır suyu içiyor diye." dedi Mete ben yerdeki halıya dalan bakışlarımla onu dinlerken.

Kendimi kanepeye yasladım ve "Taşınmak lazım." dedim. Burada pek rahat değildim artık. Riskli bir yer haline gelmişti benim için.

"Of, kışın zor ya taşınmak be." dedi Mete sıkıntılı bir ifade ile.

"Yapacak bir şey yok. Pek huzurum yok artık burada."

Ellerini 'yapacak bir şey yok' gibisinden açıp omuzlarını gerdi ve "Tanıdık bir emlakçı var. Yarın bir uğrayalım o zaman?" diye bir teklifte bulundu.

"Olur."

🥀🥀🥀

"Oğlum ne biçim yere getirdin lan beni?" dedim direksiyonu sağa kırıp.

"Diğer yoldan gitsek trafikte sıkışırdık." dedi Mete keyifsiz bir şekilde.

"Senin niye morelin yok?" dedim "Yine şu Banu mevzusu mu?" Tahminim beni yanıltmamıştı.

"Ben anlamıyorum artık şu işlerden. Daha doğrusu tanıyamıyorum Banu'yu." dedi camdan dışarı seyrederken.

"Niye ki? Yine ne oldu?"

"Eskisi gibi değilmişim, soğuk davranıyormuşum..." Mete'yi eğer tanıyorsam... Kırılmıştı. Hem de çok. Alıngan bir insan değildi ama bu hale geldiyse üzülmesindeki tek neden bunlar değildi.

"E sen her gün arayıp çiçekler falan sürprizler mürprizler yapıyorsun, ilgileniyorsun onunla."

"Ne bileyim ya? Bende soruyorum, yanlış olan ne, üzecek bir harekette mi bulundum sana karşı diyorum çıt yok. Bir şey saklıyor gibi. Böyle bir tuhaf." Omuz silktim,

"Ben olsam sallarım. Aman, sorunu çözmeye çalışıyor gönlünü almaya çalışıyorsam ve o gereksiz nazda bulunuyorsa o bana sürpriz yapsın benim kahrımı çeksin." Dudaklarının gerilmesinden fark ettim gülümsediğini, devam ettim.

"Aşk dediğin şeyde tabi ki naz, çekinme bazen bazı şeyleri söyleyememe durumu olur. Ama bu başka lan. Bir memnuniyetsizlikten kaynaklı sorunları gizleme durumu var. Aşk değil bu. Kusura bakma ama öyle. Seninkinin derdi başka diyeyim. Dost acı söyler."

Sıkıntıyla iç çekti.

"Ne bileyim ya. Boş ver. Sanıyorlar ki sadece kendileri kırılır, sadece onlar naz yaparlar. Gurur ve güven denilen şeyleri bizde hissediyoruz. Bunu hissettirmek istemememiz duygusuz olduğumuz manasına gelmiyor. Neyse takılma ya. Ben de bunaldım artık. Aylardır süren boş bir muhabbet işte."

Çaresice kafamı salladım ve arabayı park edip karşısında durduğumuz binanın altındaki emlak ofisine girdik.

"O hoşgeldin Mete, hoşgeldin oğlum buyurun geçin şöyle." dedi elli yaşlarındaki adam. Kendisi oldukça cana yakın birisiydi.

İkram ettiği çay eşliğinde kendisi ile tanıştım ve asıl konu üzerinde konuşmaya başladık.

"Demek çok büyük bir ev aramıyorsun Kaan oğlum?" Kafamı salladım,

"Evet. Ayrıca şu an oturduğum evi de satmayı istiyorum." Satılacak ev hakkında da konuşup tekrar konu yeni alacağım eve geldi.

"Peki, nelerde düşünüyorsun evi? Sahil yakınlarında?" diye sorunca ben bile şaşıracağım bir cevap verdim.

"√61 yakınlarında olması iyi olur."

"√61 ne alaka oğlum? Anladık dergilerini sevdin de gidip bizzat orada mı okuyacaksın dergiyi?" diye Mete araya girince, 'Sahi? Ne alaka?' dedim kendime ve aklıma gelen ilk açıklamayı yaptım.

"Yok ya, sadece o taraflar hoşuma gidiyor. Hem o tarafta parklar çok hem sahile yakın. Kumru da çok uzak olmuyor bana. Olamadı araba var, gidip görürüm onu." Evet, gerçekten konumu iyiydi ve ufak pürüzlere rağmen halledilmeyecek bir sıkıntı yoktu.

"Bakayım." Dedi emlakçı, ve bilgisayardan gözünü ayırmadan sordu, "Başka düşündüğün bir yer var mı Kaan oğlum?"

"Hayır, sadece √61 tarafları aklıma yatırıyor."

"Tutturdu √61 diye. Bizzat yazarlardan dinle metinleri. Tövbe tövbe." dedi Mete.

En sonunda"√61'in alt sokağında 2+1 daire var." deyince nedensizce üzüldüm.

Keşke direk √61'in üstü olsa.

Ne diyorsun Kaan? Üstü olsa ne değişecek? Sana ne? Orada mı çalışıyorsun, bak işine gücüne!

"İyi" dedim ve ev hakkında konuşmaya devam ettik

"O halde ev sahibinin telefon numarasını yazayım sana. Artık konuşur halledersiniz geri kalanı. Şu satılacak ev içinde tekrar uğrarsın Kaan evladım."

🥀🥀🥀

"İyi yaptın o evi almakla. Gayet iyi bir seçim oldu."  dedi Mete kendi sigarasını yaktıktan sonra çakmağı bana uzatıp. Akşama doğru hemen ev sahibi ile görüşmüş evi gezip hiç uzatmadan anlaşmıştık.

"Evet. Bende beğendim." deyip çakmağı cebime attım ve yeri izleyerek Mete'yi dinlemeye devam ettim.

"Bir de beğenme. Yedin bizi √61 tarafları olsun diye diye." Çok mu ısrar etmiştim? Yok be, Mete abartıyordu işte.

"Ama güzel ev." diye savundum kendimi. Sokağın sonuna geldiğimizde park ettiği arabasının anahtarlarını cebinden çıkaran Mete'ye sordum,

"Ee nereye?"

"Benim yayın var. Sen gelmeyecek misin?" dedi arabaya binip.

Üstümdeki petrol mavisi hırkanın ceplerine yerleştirdim ellerimi "Yok, bir yere uğrayacağım."

Hemen sordu "Nereye?" Kafamı yan sokağın sonundaki tabelaya çevirince ellerini teslim olmuşçasına kaldırıldı.

"E ama yuh." Sol kaşını havaya kaldırdı √61' i gösterip "Bana bak, ne dolaplar karıştırıyorsun sen?"

"Hiç." dedim basit bir şekilde karşılık vererek.

"Ya bi' yürü git! Bir halt çeviriyorsun." İnanmamakta direniyordu ama ben kısa kestim.

"Yok be oğlum. Yeni sayıyı alayım. " Ters ters baktı,

"İçimden bir his bu işin içinde bir iş var diyor ama neyyyyyyse..."

"Emin ol yok." Dedim gülerek

"İyi bari, hoşçakal" kafamla karşılık verdim.

Mete yanımdan ayrıldıktan sonra √61'e doğru ilerledim. Mete abartıyordu biraz. Ya da haklıydı? Bilmiyordum. Konu bu yayınevi olunca içimdeki sesi dinlemek istiyordum.

İlk önce son haftalarda alışkanlık edindiğim şeyi yaptım, camdaki metni okudum yaktığım sigara eşliğinde. Sonra cebimdeki mektubu kontrol ettim. Beni çok zorluyordu şu durum.

Mektup ve metinler... İkisi birleşti içimde farklı bir his ortaya çıkarttı. Tıpkı Cemal Süreya'nın On Üç Günün Mektupları şiiri gibi.

"Her şey biliyor her şey
Sen biliyor musun bakalım?
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrediğimi?
Geldiğimi?
Gittiğimi?
Hadi!"

Her okuduğumda Ölü Çiçekler metni, içimde bir garip his arşa çıkıyor, gözlerim bu kağıttan ayrılmıyordu.

Defalarca baştan okur, dışarıdaki gürültüyü takmazdım. Bana bakanları umursamaz Allium kızından başka bir şey düşünmezdim.

Her paragrafın başında zihnimde hiç tarzım olmayan bir aşk şarkısı ritim tutar ama ben tüm kasetler, şarkılar sussun isterdim.

Sussunlar... Çünkü ben yazarı dinlemek istiyorum. Onun zihninden çıkan en ufak kelimeyi bile kaçırmaktan korkuyordum. Aynı o şiirdeki gibi "Üstüne titrediğimi" derken içimde oluşan o his gibi.

Sigara izmaritini söndürüp çöp konteynerının içine attım ve içeri girdim.

Şimdi de içimdeki hissi dinlemem lazımdı.

Cebimden çıkarttığım mektubu hiç düşünmeden kutuya attım ve hemen oradan ayrılıp şu an oturduğum evime yol aldım.

Galiba burada ev almakla kötü yaptım.

Artık yazardan hiç uzak kalmayacağım galiba.

Mektup konusunda da aklıma yatmayan ufak korkular olsa da umursamadım.

Çünkü artık kendimden saklamama gerek yoktu gerçeği.

Yazarın benimle konuşmasını istiyordum. Beni aşka inandıran o yazarla konuşmak istiyordum...

Aşk hakkında.

________________________________________________________________________________________________

Aşk hakkında ha? 😼😈

Selam n'aptınız bakalım?

Kaan bey baya baya bir şeyler hissediyor Allium kızına. Ama aynı zamanda çiçekler ölmesin hesabından da nefret ediyor. Kardelen... İşin zor.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın 🥀🥀🥀

Continue Reading

You'll Also Like

55K 3.1K 22
☆"Kayla ne biçim isim Rus musun sen?" "Hatırlatma travması var"
456K 27.3K 31
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋
72.2K 3.5K 30
İzel 17 Yıl boyunca hayatını Cehenneme çeviren Ailesinin gerçek Ailesi Olmadığını öğrenir. Peki ya Yıllar sonra çektiği acılara rağmen gerçek ailesin...
84.5K 4.5K 25
Annemin ölmediğini, üstüne üstlük abilerimin ve ablamın olduğunu 20 yaşında öğreniyordum!! Şaka gibi! *. : 。✿ * ゚ * .: 。 ✿ * ゚ * . : 。 ✿ * (Düzenli...