Reşat Bey'in Köşkü

By mkarabal

6.7K 909 162

1900 yılı İstanbul'unda zengin bir köşke gelin gelen Yıldız, evle ve ahalisiyle ilgili ürkütücü deneyimler ya... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15 FİNAL

Bölüm 5

440 61 6
By mkarabal


Bölüm 5

Bu muskayı oraya kim koyduysa Yıldız'a zarar vermekti amacı. Ama kim bırakmıştı? Ev halkından biri olmalıydı. Ama kimseye soramazdı Yıldız. Kime güveneceğini bilmiyordu ki.

En iyisi annesine danışmaktı. O ne yapılacağını bilirdi. Bu geceyi atlatıp yarın annesine gidecekti. Yeni gelinlerin evden çıkması pek hoş karşılanmasa da Yıldız Refika Hanım'ın izin vereceğini umuyordu.

Haluk'a sormayı bir an düşünmüştü ama kocası kendisine karşı o kadar kayıtsızdı ki cesaret edememişti. Akşam yemeğinden sonra annesine gidip gidemeyeceğini sordu Yıldız.

Ve Yıldız'ı şaşırtan bir şekilde izin verdi Refika Hanım. Ancak onunla birlikte Ferhan ve Efsun'un da gelmesini istiyordu ki bu kötüydü. Annesiyle yalnız kalacaklarını umuyordu.

Muskayı ertesi gün giyeceği kıyafetin cebine koymuştu. Muskayla bir gece uyumaktan korkuyordu ama başka bir yere koyup da kaybolma riskini göze alamazdı. Eğer biri ona büyü yapıyorsa muskaya ihtiyacı olacaktı.

Odalarına çekildiklerinde Haluk etrafına bakındı.

"Ne oldu? Neye bakıyorsun?"

"Hiç." Dedi Haluk gülümseyerek. "İhtiyacın olan bir şey olursa söyle, yeter."

Yıldız şaşkınlıkla gülümsedi. Evlendiklerinden beri ilk defa böyle sıcak davranmıştı Haluk ona.

Yatağa birlikte girdiklerinde Haluk Yıldız'ı daha önce Yıldız'ın Haluk'tan görmediği bir tutkuyla öpmeye başladı. Yıldız ilk defa sevildiğini hissediyor, Haluk'un sevgisi karşısında mutluluktan ne yapacağını bilemiyordu.

Birlikte olduktan sonra bile Haluk uyumadı, sohbet ettiler.

"Beni şaşırttın bu gece."

"Neden?"

"Benden uzak duruyordun. Canını sıkan bir şeyler vardı."

"Bir şey yok, iyiyim ben. Sadece bazı şeylerin halledilmesi gerekiyordu."

"Neyin?"

"Boş ver sen bunları." Dedi Haluk Yıldız'ı bir kez daha öptükten sonra. "Yarın annenlere gidiyorsun değil mi?"

"Evet. Ferhan ve Efsun da benimle geliyorlar."

"Annem yalnız bir yere gitmeni istemiyor. Yeni gelinler tek başına bir yere gönderilmezmiş! Ah bu alaturka adetler. Sanki sen bizden kaçabilirmişsin gibi."

Haluk son cümlesini söyledikten gözlerini kapattı ve derin bir uykuya daldı. Yıldız ise korkmuştu bu cümleden.

Sanki sen bizden kaçabilirmişsin gibi.

Sabah olduğunda Haluk hala Yıldız'ın yanındaydı. Yıldız önce hamamdan yıkandı sonra odaya dönüp Haluk'u uyandırmadan kıyafetini giydi ve dışarı çıktı. O sırada bir gürültü koptu.

"Hayır, hayır lütfen yapma." Diye haykırıyordu Haluk.

Yıldız aceleyle odaya girdiğinde Haluk'un boğazını tuttuğunu gördü.

"Haluk ne yapıyorsun? Bırak. Rüya mı gördün?"

Yıldız güç bela Haluk'un ellerini boynundan kopardığında boyun kıpkırmızı olmuştu.

"Bunu kim yaptı? Sen mi yaptın?"

Haluk, Yıldız'a dikkatle baktıktan sonra başını salladı.

"Kötü bir rüya görüyordum. Bazen olur böyle."

Yıldız'ın cevap vermediğini görünce gülümseyerek devam etti.

"Gerçekten, iyiyim ben. Bazen kedi tırmalamış gibi olur her yerim."

Kahvaltıya indiklerinde evde bir telaş yaşanıyordu. Çocuklardan Dürdane rahatsızlanmıştı. Belkıs ve diğer kadınlar onun başındaydı.

"Ah Dürdane'nin nesi var?" diye sordu Yıldız. "Ben de bir bakayım."

"Hayır." Dedi Reşat Bey keskin bir sesle.

Bugüne dek fazla konuşmayan kayınpederinden böyle kesin bir cevap duymak şaşırtmıştı genç kızı.

"Ama..." diyecek oldu Yıldız.

"Kadınlar ilgileniyorlar. Seni ilgilendiren bir durum yok." Dedi Haluk'un en büyük abisi Adnan.

Yıldız diğerlerine bakışlarını çevirdi. Halis tek kelime etmeden oturuyordı. Gözlerinin feri gitmiş, dudakları morarmıştı adamın.

"Halis abi, hasta mısın sen de?"

Halis cevap vermedi.

"Abi, Yıldız seninle konuşuyor." Diye araya girdi Haluk.

Halis Yıldız'a acı bir bakış attıktan sonra babasına döndü.

"Baba izin verirseniz ben odama çıkıyorum."

"Git." Dedi Reşat Bey kısaca ve yemeğini yemeğe devam etti.

Halis giderken Kamer'e döndü.

"Git de bak şuna. Yine bir şeyler yapmasın."

Reşat Bey'in diğer oğlu Kamer itaatkar bir şekilde babasının sözünü dinledi ve Halis'i takip etti.

O sırada evin damatlarından Efsun'un kocası Hıfzı ise Yıldız'a dönerek ince sesiyle konuşmaya başladı.

"Sen annene gitmeyecek miydin canım?"

"Ferhan ve Efsun abla da gelecekti benimle. Onları bekliyorum."

"Git sen." Dedi Haluk.

"Ama Refika annem onların da geleceğini söylemişti."

"Git sen." Diye tekrarladı Reşat Bey. "Onlar bugün Dürdane ile ilgilenir. Sana gerek olmaz. Haluk karını bırak. Birkaç saat sonra alırsın."

"Teşekkür ederim baba." Dedi Yıldız ayağa kalkarken.

"Bu evde söz dinleyenleri severiz kızım bunu unutma. Sana söyleneni yaptığın sürece sultanlardan bile daha iyi yaşarsın."

Yıldız kayınpederinin ne demek istediğini anlamamıştı ama uzatmadı.

"Haydi Allahaısmarladık." Dedi Yıldız.

"Güle güle." Dedi Kamer.

Reşat Bey'den sesi çıkmamıştı.

"Sen onların kusuruna bakma." Dedi Haluk yalnız kaldıklarında.

"Halis abinin nesi var? Karısıyla da hala tanışmadım."

Haluk'un yüzünden bir gölge geçti.

"Karısı hasta. Halis abim de sürekli onunla ilgileniyor."

"Hiç görmedim ama. Neden hiç odasından çıkmıyor?"

Haluk cevap vermedi. Yıldız bir cevap alma umuduyla sorusunu yineledi ama Haluk onu duymamış gibi davranıyordu.

Annesinin evine geldiklerinde Haluk onu birkaç saat sonra alacağını söyleyip gitti.

"Bir şey mi oldu Yıldız? Neden geldin?"

"Aa anne. O da laf mı?"

"Yeni evlilerin hemen baba ocağına gitmesi uğurlu değildir kızım." Dedim annesi endişeli bir sesle.

"Babam nerede?"

"Ne bileyim nerede? Erkekler dışarı çıkmak için kadınlardan izin mi alıyorlar. Mendeburlar."

"Ne oldu anne? Babamla aranız mı bozuk?"

"Yok canım. Her zamanki şeyler. Hep kendisini gezdirir, bir kez de hanımımı alıp da dolaşayım demez. Neyse canım. Evlilik de böyle bir şeydir işte. Seninki nasıl? Haluk ile aran nasıl? Ya ev halkıyla?"

"Aslında ben de sana danışmak için geldim." Dedi Yıldız muskayı göstererek.

"Tövbe tövbe bu ne?"

"Bunu yatağımın altına biri koymuş. Kim olduğunu bilmiyorum ama içinde ne olduğunu bulmamız lazım. Ben açmaya korktum, neme lazım."

"Açma açma. Dua etmeden açılırsa çarpılırız Allah korusun. Hemen Nimet Hanım'a gidelim. O bize analtır."

"O da kim anne?"

"Yeni taşındı. Her türlü ilmi biliyormuş. Ben de gitmedim ama methini işittim. Bizim Nurdane Hanım gitmiş, kızının kısmetinin açılması için. Kızı şimdi üç kişi istiyor."

Böylelikle toparlanıp yakın bir evde oturan Nimet Hanım'a gittiler. Nimet Hanım ellili yaşlarda, temiz yüzlü hafif tombul bir kadındı.

Yıldız'a dikkatle baktıktan sonra sordu.

"Meramınız nedir? Anlatın bakayım."

Yıldız önce muskayı gösterdi, ardından evde başına gelen her şeyi anlattı. Bunları annesi de ilk defa duyuyordu. Nimet Hanım dikkatle dinledikten sonra muskayı alıp önüne koydu. Yıldız'ın da bildiği Kuran-ı Kerim'den bazı sureleri okuduktan sonra muskayı açtı. İçinde Arapça yazılarla dolu küçük bir kağıt vardı. Nimet Hanım, kağıdı okuduktan sonra söze başladı.

"Muskayı görünce kötü bir şey olduğunu düşündün. Ama aslında değil kızım. Bu muska koruma muskası.""

"Nasıl yani?"

"İçindeki yazılar taşıyan kişiyi ve taşıyan kişinin bulunduğu ortamları kötü varlıklardan korumak için yazılmış."

"Ben bana büyü yapıldığını düşünmüştüm."

"Anlattıkların aklıma bir şeyler getiriyor doğrusu. Ama sende büyü olduğunu düşünmüyorum. Bu muska senin iyiliğini düşünen biri tarafından yazılmış. Sana tavsiyem bunu üstünde taşıman olur." Dedi muskayı tekrar yapıp Yıldız'ın eline verirken.

"Peki ama kim koydu o muskayı oraya?"

"Onu ben bilemem kızım. Ben iyilik için bile olsa dünya dışı varlıklarla temas kurmam. Benim yaptığım sadece dua yazmak olur.

"Neler oluyor peki o evde? Aklıma bir şeyler geliyor dediniz."

"Ben dünya dışı varlıklarla iletişim kurmam kızım. Ama görünüşe göre senin yaşadığın evde herkes onların tutsağı olmuş."

Continue Reading

You'll Also Like

213K 10.5K 58
- Sen benim lanetimsin Dudaklarımdan dökülen sözlerle yeşil gözlerimi sanki ateşten bir parça olan gözlerine diktim -Sen de benim mucizem sin...
22.5K 1.1K 23
Katili belli bir cinayet ne kadar gizemli olabilir?..
32.6K 2.3K 25
Aşk, bu dünyadaki en zor şeydi belki de. Yıpratan, ağlatan, acıtan ama asla yakanızı bırakmayan veya mutlu eden, huzur veren, yüzünüzdeki gülümsemey...
3K 49 3
Adam, güçsüz düşmüş bedenini kızıl kumlara bırakmıştı. Kum taneleri çaresiz bedeninin tüm soğukluğunu yok etmek ister gibi ısıtmaya başlamıştı adamı...